Aramızdaki ortak kelimve ve dinbler arası diyalog bağlamı arasındaki ortak paydalar...
Bilindiği üzere Fetullah gülen hareketindeki en önemli savlardan biride aramızdaki ortak kelime kavramıdır....
Zaman gazetesindeki Ahmet Şahinin yazılarında Kuranda geçen "aramızdaki ortak kelimeler" kavramı sapıttırılarak neredeyse kelimeyi tevhiddeki Muhammed Resullallah kavramı yok edilmeye çalışılmış ve msülüman, hristiyan ve yahudi karması bir bulamaç oulşturmaya çalışılmıştır...
'da okuyunca konunun sanki Fetullah gülen hareketindeki kavramlarla benzeştiği kanısına takıldım, bu ortak kelimelerin yanlış anlaşıldığını daha evvel çok rastladık bu konu ile ilgili bir yazıyıda aşağıda sunuyorum direk linkde yazının sonunda verilmiştir..
4- Ehli kitapla münasebetlerimiz konusuna gelince:
Önce Kur’an onlarla, asla müşterek değerlerimizden değil, sadece bazı “müsavi kelime”lerimizden bahseder. Ve yine özellikle vurgulayalım: Biz Müslümanlar Hz. İsa’nın, Hz. Musa’nın, Hz.İbrahim’in Hak peygamber olduklarına inanırız, mübarek ve muhterem tanırız. Ama
“Bunlar bizim Peygamberlerimiz, değildir. Bizim tek Peygamberimiz Hz. Muhammed Aleyhisselam Efendimizdir…”
Hatta HZ. İsa yeniden gelişinde, bizlere Peygamber olarak değil, sadece Hz. Mehdiye tabi bir yardımcılık görevi üstlenecektir.
Şimdi ilgili ayete dönelim:
قُلْ يَااَهْل 14; الْكِتَا 76;ِ تَعَالَو 18;ا اِلى كَلِمَةٍ سَوَاءٍ بَيْنَنَ 75; وَبَيْنَ 03;ُمْ اَلَّا نَعْبُدَ اِلَّا اللّهَ وَلَا نُشْرِكَ بِه شَيًْا وَلَا يَتَّخِذ 14; بَعْضُنَ 75; بَعْضًا اَرْبَاب 11;ا مِنْ دُونِ اللّهِ فَاِنْ تَوَلَّو 18;ا فَقُولُو 75; اشْهَدُو 75; بِاَنَّا مُسْلِمُ 08;نَ
“Deki: Ey Kitap ehli, bizimle sizin aranızda ortak (olan) bir kelimeye gelin. (Böylece) Allah’tan başkasına kulluk etmeyelim, herhangi bir şeyi (veya bir kimseyi) O’na denk ve ortak koşup şirke düşmeyelim ve Allah’ı bırakıp bazımız bazımızı Rab’ler edinmeyelim”
Ayeti kerimenin i’rabı:
قُلْ : Fiil-i Emirdir. Sükun üzere mebnidir. Faili Müstetir zamir ﺃﻧﺕ dir.
يَا : Nida edatıdır. Sükun üzere mebnidir. ﺃﺩﻋﻮ Fiilinin yerinde kaim olmuştur.
اَهْلَِ : Munada ve muzaftır. Fetha ile Mansubtur. Mef’ulun bih hükmündedir.
الْكِتَا 76;ِ : Muzafun ileyhdir. Kesre ile mecrurdur.
اَهْلَ الْكِتَا 76;ِ يَا : Cümlesi, mahallen mansub olup قُلْ fiiline makuldür.
تَعَالَو 18;ا : Fiil-i emirdir. Nun’un hazfi üzere mebnidir. Faili, cemaat vav’ıdır.
اِلىٍ :Harf-i cerdir. Sukün üzere mebnidir.
كَلِمَةٍ :İsm-i mecrurdur. Cer alameti zahir kesredir. Car ve mecrur, تَعَالَو 18;اfiiline mütealliktir.
سَوَاءٍ : Sıfattır. Zahir kesre ile mecrurdur.
بَيْنَ : Zarf-ı mekan ve muzafdır. Fetha ile mansubtur.
سَوَاءٍ : Kelimesine mef’ulün fihi’dir.
َنَا : Muttasıl mecrur zamiridir. Sükun üzere mebnidir. Muzafun ileyh’tir.
وَ : Atıf harfidir. Fetha üzere mebnidir.
بَيْنَ : Zarf-ı mekan ve muzafdır. Fetha ile mansubtur. Daha önce geçen بَيْنَ kelimesine atfedilmiştir.
كُمْ : Muttasıl mecrur zamiridir. Sükün üzere mebidir. Muzafun ileyh’tir.
اَلَّا : Nasb edatı olan ﺃﻥ ve nefy edatı olan ﻵ harflerinden mürekkebdir.
نَعْبُدَ :Muzari fiilidir. ﺃﻥ ile mansubdur. Faili, müstetir zamir ﻧﺤﻦ dür.
اِلَّا : İstisna ve hasr edatıdır. Sükun üzere mebnidir.
اللّهَ : Lafza-i Celal, نَعْبُدَ fiiline mef’ulün bihidir. Fetha ile mansubtur.
وَ : Atıf harfidir. Fetha üzere mebnidir.
لَا : Nefiy edatıdır. Sükun üzere mebnidir.
نُشْرِكَ : Muzari fiilidir. ﺃﻥ ile mansubdur. Faili, müstesir zamir ﻧﺤﻦَ dür . نَعْبُد fiiline atfedilmiştir.
بِه : Car ve mecrurdur. نُشْرِكَ fiiline mütealliktir.
شَيًْا : Mef’ulun bihi’dir. Fetha ile mansubtur.
وَ : Atıf harfidir. Fetha üzere mebnidir.
لَا : Nefiy edatıdır. Sükun üzere mebnidir.
يَتَّخِذ 14; :Muzari fiilidir. ﺃﻥ ile mensubtur. نَعْبُدَ fiiline atfedilmiştir.
بَعْضُ : İsmi, يَتَّخِذ 14; fiilinin failidir. Muzaf’dır. Damme ile merfu’dur.
نَا : Muttasıl mecrur zamiridir. Sükun üzere mebnidir. Mahallen mecrur muzafun ileyhtir.
بَعْضًا : İsmi, يَتَّخِذ 14; fiilinin mef’ulün bihi’sidir. Fetha ile mansubdur.
اَرْبَاب 11;ا : İsmi, يَتَّخِذ 14; fiilinin ikinci mef’ulün bihi’sidir.
مِنْ : Harf-i cerdir. Sükun üzere mebnidir.
دُونِ : İsm-i mecrur ve muzaftır. Cer alameti zahir kesredir. Car ve mecrur ﻛﺎﺇﻨﺎ gibi bir isme müteallik olup, mahallen mansub اَرْبَاب 11;ا kelimesine sıfattır.
اللّهِ : İsm-i mecrur muzafun ileyhtir. Car alameti zahir kesredir.
فَ : İsti’naf harfidir. Fetha üzere mebnidir.
اِنْ : Şart ve cezm edatıdır. Sükun üzere mebnidir.
تَوَلَّو 18;ا : Fiil-i mazidir. Fetha üzere mebnidir. Faili, cemaat vav’ıdır. Fiil-i şarttır.
فَ : Rabıta harfidir. Fetha üzere mebnidir.
فَُولُوا : Emir fiilidir. Nun’un harfi üzere mebnidir. Faili, cemaat vav’ıdır. Fiil cümlesi, şart fiilinin ceza ve cevabıdır.
اشْهَدُو 75; : Emir fiilidir. Nun’un harfi üzere mebnidir. Faili, cemaat vav’ıdır. Mahallen mensub olupفَُولُو fiiline makuldür.
بِ : Harf-i cerdir. Kesre ile mebnidir.
اَنَّ : Fiile benzer harfdir. Fetha ile mansubtur.
نَا : : Muttasıl mecrur zamiridir. اَنَّ nin ismidir.
مُسْلِمُ 08;نَ : Kelimesi اَنّ nin haberidir. Vav ile merfu’dur. Çünkü, cem’-ı müzekker salimdir.
اَنَّا مُسْلِمُ 08;نَ : Cümlesi, بِ ile mahallen mecrurdur. Car ve mecrur, اشْهَدُو 75; fiiline mütealliktir.
Kelimelerin lügavî ve ıstılâhî ma’nâları:
قُلْ : Emir fiili olup “Söyle!” ma’nâsındadır. Bu emr-i İlâhînin ilk muhâtabı, Hazret-i Muhammed (asm)’dır. Bununla berâber, kıyâmete kadar gelmiş ve gelecek bütün mü’minler, bu emr-i İlâhînin muhâtabıdır.
يَا : Nidâ edatı olup “Ey!” ma’nâsındadır.
اَهْلَ الْكِتَا 76;ِ : “Kitâb ehli, kitâbı olanlar” demektir. Bu kelimenin ıstılâhî ma’nâsı ise, kendilerine kitâb verilen “Yahûdî ve Hıristiyanlar” demektir. Müslüman bilinen ama Kur’anın kendisine değil asırlar önceki şartlar ve ihtiyaçlar için yazılan tefsirlerini veya Kur’anın bazı ayetlerinin izahı olan eserleri yegane kaynak gören ve İslamın diğer hükümlerini ve yükümlülüklerini boş veren kesimler de bir nevi kitap ehli kavramı ve kapsamı içinde değerlendirilebilir.
تَعَالَو 18;ا : Emir fiili olup, “Geliniz, yöneliniz, teâlî ediniz, yükseğe çıkınız! Aşağı ve bayağı durumdan, şerefli ve değerli konuma çıkınız.” gibi ma’nâlara gelmektedir.
اِلى كَلِمَةٍ : “Bir kelimeye (Allah’ın varlığını, ahiret hayatını, Kitap ve Peygamber hakikatını kabul etmek gibi: kavramında ayrı olsak ta, lafzında müşterek olduğumuz söze)” gelin. O kelime ise, bu ayet-i kerimede zikredilen اَلَّا نَعْبُدَ اِلَّا اللّهَ وَلَا نُشْرِكَ بِه شَيًْا وَلَا يَتَّخِذ 14; بَعْضُنَ 75; بَعْضًا اَرْبَاب 11;ا مِنْ دُونِ اللّهِ “Allah’tan başkasına ibâdet etmeyelim, O’na hiçbir şeyi şerîk koşmayalım ve Allah’ı bırakıp ba’zımız ba’zımızı Rabler edinmesin” sözüdür. Bu sözün hulâsası ise tevhîd dîni olan İslâmiyyettir. İslâmiyyetin alâmeti de, لَا اِلَهَ اِلَّا اللهُ مُحَمَّد 12; رَسُولُ اللهِ kelime-i kudsiyyesidir.
Demek ki: Rasûl-i Ekrem (asm), ehl-i kitabı, bütün peygamberlerin dinî olan İslâmiyyeti ve İslâmın alâmeti olan لَا اِلَهَ اِلَّا اللهُ مُحَمَّد 12; رَسُولُ اللهِ kelime-i kudsiyyesini ikrâr etmeye da’vet etmiştir.
Hazin Tefsirinde zikredildiğine göre; Araplar, başı, sonu ve şerhi (açıklaması) bulunan her söze ve kıssaya “kelime” ismini verirler.
سَوَاءٍ : “Müsâvî, denk, benzer, müşterek, adâletli, bütün şerîatlerin kabûl ettiği” gibi ma’nâları ihtivâ eder.
Alûsî Tefsirinde zikredildiğine göre, ayet-i celîlede geçen سَوَاءٍ kelimesi, İbn-i Abbâs, Rabi’ ve Katâde Hazerâtının buyurduğuna göre, “adl” (dengeli) ma’nâsındadır ki, “Allah’tan başkasına ibâdet etmeyelim, O’na hiçbir şeyi şerîk koşmayalım ve Allah’ı bırakıp ba’zımız ba’zımızı rabler ittihâz etmesin” ma’nâsından ibâret olan “tevhîd kelimesinin” son derece doğru, dengeli ve değerli olduğunu ifâde etmek için bu kelime kullanılmıştır.
Ba’zı müfessirlere göre ise سَوَاءٍ kelimesi, “müsteviye” ma’nâsında masdardır. Buna göre سَوَاءٍ kelimesinin ma’nâsı: “Kur’ân’ın ve muharref olmayan Tevrat ve İncil’in kendisinde ihtilâf etmediği ve hiçbir şerîate göre değişmeyen, bütün Peygamberlerde eşit olan bir kelime” demektir.
بَيْنَنَ 75; : “Bizim aramızda.”
وَبَيْنَ 03;ُمْ : “Ve sizin aranızda.” Bu ikinci بَيْنَ kelimesinin zikri, evvelki kelimeyi te’kíd içindir. Yani, “Bizimle sizin aranızda ortak kullanılan veyâ bizimle sizin aranızda müsâvî olan bir kelimeye gelin!” demektir. Yani, eğer sizler ehl-i kitâb iseniz, bütün Peygamberlerin ve semavî kitâbların ittifak ettikleri bir nokta olan şu sözde birleşelim: “Allah’tan başkasına ibadet etmeyelim, O’na hiçbir şeyi şerik koşmayalım ve Allah’ı bırakıp ba’zımız ba’zımızı Rabler edinmesin.” Çünkü siz “teslis”te, biz ise “tevhit”deyiz. Kavramlarımız, inancımız, amacımız çok farklı da olsa; Allah, Ahiret, Risalet, Vahiy, Melek, Cennet, Cehennem gibi kelime ortaklığımız, irtibat ve ittifak imkânlarımız var.
“Aramızda müsavi olan kelime” demek, “Allah, Ahiret, Nübüvvet, Kitap” gibi ortak sözler demektir ki; o kelimeyi kabul edince hepimiz hukúkta ve diğer hususlarda müsâvî oluruz, yekdiğerimizden farkımız kalmaz. Zîrâ, o kelimenin bütün mükelleflerine nisbeti müsâvîdir ve hiçbir kimseye diğerinden ziyâde bir ayrıcalık bahşetmez. Binaenaleyh, o kelimeye intisâb edenlerin cümlesi kardeştir. Birinin Hakkında cari olan hüküm, diğerinin Hakkında da aynen geçerlidir.
اَلَّا نَعْبُدَ : “İbâdet etmeyelim.”
“İbadet”in lügat karşılığı, “Boyun eğmek, itaat etmek ve hazırlamak” gibi ma’nâlara gelmektedir. Istılâhî ma’nâsı ise, “Allah’ın emrettiği şekilde O’na tevhîdde bulunmak; hayatın her safhasında O’nun emirlerine boyun eğip itaat etmek; her konuda âdil ve İlâhî kânunlarına uygun sistem ve yönetimler geliştirmek ve bu yolda mücadele vermek” demektir.
اِلَّا : “Ancak ve yalnız.”
اللّهَ : “Allah’a ibâdet edelim.” O’nun gayrısından bir şey ummak veya başkalarının yardımına sığınmak, Allah’tan başkasının rızasını aramak gibi imana aykırı düşünce ve davranışları terk edelim.
وَلَا نُشْرِكَ : “Şerîk ve ortak koşmayalım.”
بِه : “O’na (Allah’a).”
شَيًْا : “Hiçbir şeyi.” Yani, Allah’ın Zatında, yaratmasında, icraatında ve şeriatında, hiçbir şeriki olmadığını tasdik ve ikrar edelim. Bunu kabulden kaçmayalım.
وَلَا يَتَّخِذ 14; : “Edinmeyelim, tutmayalım.”
بَعْضُنَ 75; : “Ba’zımız, bir kısmımız.”
بَعْضًا : “Ba’zımızı, bir kısmımızı.”
اَرْبَاب 11;ا : “Rab” kelimesinin çokluk hâli olup, “Rab’ler” demektir.
“Rab” kelimesinin lügat ma’nâsı; “seyyid, mürebbi, kendisine itaat edilen efendi” demektir. Istılâhî ma’nâsı ise; “Her şeyi yavaş yavaş kemale erdiren ve kemale erdirip olgunlaştırdığı mahlûkatını idare ve tasarrufunda teşrî’(Kanun koyma) Hakkına sâhib olan” demektir.
Bu sebeble, Allah’a mahsus olan: Kulları hakkında adil ve kamil kuralları koyma Hakkını kullananlar ve Allah’ın helal-haram çizgilerini, dost-düşman ölçülerini tanımayanlar, Allah’ın ulûhiyyet ve rubûbiyyet sıfatlarına şerîk koşmakla bir nev’i kendilerini Rabler yerine koyuyorlar.
مِنْ دُونِ اللّهِ : “Allah’dan başka.”
فَاِنْ : “Eğer, şâyet.”
تَوَلَّو 18;ا : “Dönerlerse, yüz çevirirlerse.” Yani: “Ey Rasûlüm! Ehl-i kitâb, bütün Enbiyanın ve semavî kitâbların ittifak ettiği, ‘Allah’tan başkasına ibadet etmeyelim, O’na hiçbir şeyi şerik koşmayalım ve Allah’ı bırakıp ba’zımız ba’zımızı Rabler edinmesin’ sözüne da’vetinden ve bu sözün hulâsası olan İslâm dinîni kabul ve İslâm dinînin alâmeti olanلَا اِلَهَ اِلَّا اللهُ مُحَمَّد 12; رَسُولُ اللهِ kelime-i kudsiyyesini ikrar etmekten i’râz ve itiraz edip yüz çevirirlerse.”
تَوَلَّو 18;ا : “Arkaya dönüp geri gitmek, yönünü ters çevirmek”, kısaca “geriye dönüş” demektir. Evet, Kur’ân’ı terk eden ileriye değil, geriye gider. Tevhîdden uzaklaşmak geriye dönüştür. Dünyanın durumu buna şâhiddir ki; insanlık, İslâmiyyeti terk ettiği zaman sürekli geriye dönmüş, vahşete düşmüş, câhiliyye devrini yaşamaktadır.
فَقُولُو 75; : “O hâlde siz onlara (ehl-i kitâb olan Yahûdî ve Hıristiyanlara) deyiniz!” Hitâb, başta Peygamberimiz (asm) olmak üzere bütün Müslümanlaradır.
اشْهَدُو 75; : “Ey ehl-i kitâb! Siz şâhid olunuz!”
بِاَنَّʏ ; ; 33; 5; : “Muhakkak ki bizler.”
مُسْلِمُ 08;نَ : “Müslümanlarız.” Yani, bizler, bütün Embiyanın ve semavî kitâbların ittifak noktası olan “Allah’tan başkasına ibadet etmeyelim, O’na hiçbir şeyi şerîk koşmayalım ve Allah’ı bırakıp ba’zımız ba’zımızı Rabler edinmesin” sözüne bağlıyız. Sizler ise ey ehl-i kitâb olan Yahudi ve Hıristiyanlar! Bu sözden uzaklaştınız. Ahbâr ve ruhbanların yozlaştırdığı Yahûdîlik ve Hıristiyanlık yolunu terk edip de İslâmiyyeti kabûle yanaşmadınız. İslâmın temel esası ve bütün peygamberlerin ortak da’vâsı olanلَا اِلَهَ اِلَّا اللهُ مُحَمَّد 12; رَسُولُ اللهِ kelime-i tevhidini ikrardan kaçındınız. Bu sebeble ehl-i küfür ve ehl-i şirk sınıfına katıldınız.
http://www.millicozum.com/modules.php?op=modload&name=Ne ws&file=article&sid=578