Şu da emredildi: Yüzünü dine bir Hanif olarak çevir. Sakın müşriklerden olma.
Yunus Suresi 105
Ben bir Hanif olarak yüzümü gökleri ve yeri yaratana döndürdüm. Müşriklerden değilim ben.
Enam Suresi 79
İbrahim ne bir Yahudi idi, ne de bir Hıristiyan. O sadece hanif bir müslümandı. O müşriklerden değildi.
Ali İmran Suresi 67
Şu da kuşkusuz ki, İbrahim başlıbaşına bir ümmetti; bir Hanif olarak Allah'ın önünde eğiliyordu. Müşriklerden değildi.
Nahl Suresi 123
De ki Allah doğrusunu söylemiştir / vaadinde sadıktır.Haydi artık Hanif olarak İbrahim'in Milleti'ne uyun! Müşriklerden değildi o.
Ali İmran Suresi 95
Allah'a ortak koşmadan, Hanifler olarak... Allah'a ortak koşan kişi, gökten düşmüş de kendisini kuşlar kapışıyor veya rüzgar onu uzak bir yere fırlatıp atıyor gibidir.
Katılma Tarihi: 25 ocak 2008 Yer: Turkiye Gönderilenler: 111
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
SELAM ARKADAŞLAR..
DEİSTLER RUH(NEFS) KONUSUNDADA BİR ÇIKMAZA GİRERLER..
Genellikle bilimsel çevrelerde ruh kabullenmez,akıl ise beynin işlevleri olaak kabul edilir.Bunda ruh kavramının yanlış anlaışmasının etkisi vardır.
Ruh,aslında bedeni çalıştırmaya yarayan enerjilerin tamamına denir.Karşılığı sadece can değildir.Can,ruhun işlevini gördüğü haline denir.Halbuki ruh,kişinin kendisidir.Ben dediğimiz zaman beden ve et yığınından ibaret bir beni değil beni ben yapan herşeye denir.İşte ruh ta budur.
Peki eğer ruh,insanı ben yapan ve herşeyiyile onu ayrı kılan bir enerjik gerçeklik ise beyin veya akıl nerede kalmaktadır. Kanaatime göre beyin,ruhun bilinç özelliğini işletir.Nasılki hücreler ruhun bedensel özellikleri için olmazsa olmaz organizma ise beyin de ruhun bilinç özelliğinin olmazsa olmazıdır.Beyin bir bilgisayar gibi ruh ise onu kullanan bir kullanıcı. Eğer o kişi bilgisayar aleminde bir seçim yapacağı zaman bilgisayarın kriterlerini kullanıyorsa ve buna mahkumsa beyin kapasitesi ruhun seçim alanını daraltıyor demektir.. Bu bakımdan kişinin ölümü aslında bilgisayarın kapanmasıgibibirşeydir.Hücreler işlevini yitirdiği için ve beyin de bunun için kullanılmaz olduğu için beden olarak bişey kalmıyor.Hatta zamanla çürüyor.
Ama kapalı bir bilgisayarın verileri yine varolduğu gibi ölen kiişinin de onu o yapan verileri kaybolmaz.Elbette bilim 5 duyu organlarının argümanlarını kullandığı için ölüm sonrası için bir tespit yapamaz.
Taşın ruhu vardır dediğimizde Taşın canı var demiyoruz.Taşı taş yapan enerjik elementleri ele alıyoruz.Ne var ki taşın ruhunda bilin özelliği yoktur.Taş bu yönüyle insandan farklıdır.
Ancak insanın bilinci sadece beyne yöneli değilse bu şu demek oluyor.İnsan bilinci ile beynin algılayamadığı ve açıklayamadığı bazı hallere maruz kalabilir.
Şu anki bedeninizi bilimsel açıdan incelerseniz bundan birkaç yıl sonra beyninize kadar tüm hücrelerin yenilendiğini göeceksiniz.Yani sabit ,sürekli kalan bir bedeniniz zaten yok.Nasıl ki nehir dışarıdan bakıldığında aynıymış gibi görünmesine karşın aslında sürekli kendisini oluşturan su yenileniyor ve değişiyor,aynı şekilde bedenimizi oluşturan hücreler de sürekli değişiyor,ölen hücrelerin yerine yenisi oluşuyor.
Bu açılardan bakıldığında ahiretteki yaratılışımız şu anki hücrelerimizi-bedenimizi içermiyecek zaten.Benzer ama yepyeni bir yaratılışla yeniden yaratılacağız.Kuran ruh konusunda insana az bilgi verildiğini söyler ama bu bilgilerin gelecekte daha çok bilinip bilinmeyeceği konusunda bir ifade yoktur.
Katılma Tarihi: 25 ocak 2008 Yer: Turkiye Gönderilenler: 111
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
SELAM ...
DEİSTLER,Siz bilime arkanızı çevirerek sadece yanılgılara hoş geldin dersiniz!
Beyin olmadan ne akıl, ne zeka, ne ruh, ne devinim, ne düşünce olur.
Çünki bu saydıklarım BİLİMSEL olarak BEYİNİN İŞLEVLERİDİR.
Gider biyoloji okursunuz. Ya da beyninizi bir anlığına devredışı yaparsınız, bir çok kimyasal madde var bu konuda. ve bakarsınız, beyinle ilgisi varmıymış,yokmuymuş...Ruh hastalarına verilen kimyasal maddeler beyindeki kimyasal değişimler sayesinde ruhsal hastalıkları dahi değiştirebilmekte. Siz hala ne dediğinizin farkında mısınız? Ruh da beynin bir işlevidir. İlham da öyle. Beyin olmazsa bütün bunlar da olmaz...Beyin ölümünden söz ederler, hiç bu konuda bir araştırmanız oldu mu? Organ bağışı için beyin ölümünü şart koşarlar...Bütün bunları bilmeden konuşursanız komik olursunuz! Lütfen gerçekleri dışlamaya kalkarak komik durumlara girmeyelim
Katılma Tarihi: 25 ocak 2008 Yer: Turkiye Gönderilenler: 111
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
SELAM..
SAYIN DEİSTLER
Ben acizlik ya da insan uydurması nedeniyle dinlerin oluştuğunu düşünmüyorum. Tanrı eğer en ilkel çağlardaki insanlara bile kendinden haber vermeseydi (peygamberlerle ya da doğa üstü mucizelerle) insan "tanrı" kavramını da yaratamazdı zaten. Çünkü "tanrı" diye bir tanımı yapabilmek için tanrı'nın varlığından haberdar olmak gerekir. En eski medeniyetlerde tek tanrıcılık yerine çok tanrıcılığın olması, doğa varlıklarına tapılması ise tanrıları insanların uydurduu anlamına gelmez. Bu şekilde değişimlerin olması tanrı'nın gönderdiği dinlerin insanların değiştirilmesi sonucu oluşmuştur bence. Yani eski yunan'daki, mısır'daki ya da çin'de, hindistan'daki dinlerin bu derece farklılık gösermesi orjinal halin insanlar tarafından değiştirilmesidir. Bazı dinlerde az değişiklik olup tek tanrılıkta kalınmıştır, bazılarında ise çok fazla değişiklik olarak her olayı farklı tanrıların yönettiğine inanılmıştır. Bana göre olay bundan ibarettir. Saygılar.
Katılma Tarihi: 25 ocak 2008 Yer: Turkiye Gönderilenler: 111
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
SELAM..
EY DEİSTLER ARTIK ZIRVALAMAYI BIRAKIN..
Dört tane kutsal kitap aynı anda oluşmadı ki. Biri değişime uğradıktan sonra diğeri geldi. Ne yapacaktı tanrı yani? İnsanlar tarafında değiştirildi diye "bir kere size buyruklarımı göndermiştim, bir daha göndermem" mi diyecek? Bu şekilde bir iradeyi ancak insanlar sergiler, tanrı sergilemez. İnsanların içinde çıkarcılık en etkili özelliklerinden biri olduğundan kitapları da değiştirdiler. Adaleti getirmeye çalışan peygamberlere zulmedip yeni dinleri de reddettiler. Bölünmüş insanların birbiriyle çatışması çıkarlarından dolayıdır, dini inançlarından dolayı değildir. İnsanlar birbirleriylşe çatışacak diye tanrı'nın kendini kullarından habersiz bırakması ve doğru yolu onlara bildirmemesi ise bana çok saçma geliyor. Tanrı insanları iradelerinde serbest bıraktuıklarından insanların çatışmalarına da karışmaması bence tanrı'nın adilliğinden dolayıdır ve doğrudur.
Katılma Tarihi: 25 ocak 2008 Yer: Turkiye Gönderilenler: 111
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
SELAM...
EY DEİSTLER
Doğaüstü diye birşey yoktur! Evrende gerçekleşemeyecek hiçbirşey gerçekleşmez zaten. Bu nedenle, olan herşey doğaldır. Sadece bilim henüz açıklayamamış olabilir. Bu da gayet doğaldır. İnsanlık herşeyi çözmedi daha! Bilimin henüz açıklayamadığı olguları "doğaüstü" olarak nitelendirmek ise saçmalıktır.
Henüz açıklayamadığımız herşeyi yok saymak megolomanlıktır. Tamamen insan ve dünya merkezli bir bakış açısı, dar bir bakış açısıdır. Çünkü "bilimin de ispatladığı üzere" dünya, evrende çok ama çok küçük bir yer kaplar. Dünyanın ötesi yok sayılamaz. Bu, körlerin görme duyusunu, sağırların işitme duyusunu yok saymasına benzer. "Ben göremiyorsam kimse görmüyordur" mantığı oldukça saçmadır. Bu nedenle bilim, birgün ispatlayabileceği ihtimalini gözönünde bulundurarak herşeye "olabilir" gözüyle bakmalıdır. Sadece ispatladıklarını "kesin var" ilan etmeli, ispatlayamadıklarını "kesin yoktur" şeklinde damgalamamalıdır. Çünkü bu davranış tutarsızlığa neden olur.
Dahası bilimin asla ispatlayamayacağı şeylerin de olduğu kabul edilmelidir. Çünkü bu evrenin tamamının algılanmasına sadece 5 duyunun yeteceğini kim ispatlamış ki? Ya evrenin algılanması için 5 duyudan fazlasına ihtiyaç varsa?
Katılma Tarihi: 25 ocak 2008 Yer: Turkiye Gönderilenler: 111
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
selam...
EY DEİSTLER
İslam birey'e önerilen yaşam tarzıdır. Kuralları dediğiniz hususlar bu önerilerin detaylarıdır. Zaten toplumun benimseyemediği bir kural olsaydı kabul görmezdi. Bugün bazı kurallarının tepki görmesi, mitolojik felsefe dalı gibi algılanması, Din kavramının, yani islamın dünyevi bilimlerden uzaklaşması, kendini güncelleyememesidir. Hala esir kavramlarının, dört eşliliğin vs gibi şeylerin tartışılması, islamın yeterince tanınmamış olması ve bilgilerin güncellenmediği içindir. Önce insanların zihinlerindeki Din olgusunun ne olması, nasıl olması gerektiğinin belirlenmesi gerektiği inancındayım. Ondan sonra inanmak, inancı yaşamak ve islamı tanımak, araştırmak, tartışmak gerekir. Aksi halde her insan kendi zihnindeki yeterli yetersiz, eksik gedik, duyuma veya önyargıya dayanan bir oluşumla ortaya çıkar ki, onunla bu konuları tartışmanın bir anlamı olmaz
Katılma Tarihi: 25 ocak 2008 Yer: Turkiye Gönderilenler: 111
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
SELAM...
EY DEİSTLER
Kuran'ın değil, zihinlerin değişmesi gerekiyor. Çünkü Kuran, her bilinç düzeyinde farklı şekilde anlaşılır. Her anlayış, o bilinç düzeyi için doğrudur. Herkes anlaması gerekeni anlar, ondan.
Kuran'da bir değişiklik yapılırsa belli bir bilinç düzeyinin (Kuran'ı değiştiren bilinç düzeyi) diğer bilinç düzeyleri üzerinde uygulayacağı bir diktatörlük oluşur. Bugünün şeriat yönetimlerinin oluşturduğu diktatörlükten farksız olur. Şeriat yönetimlerinde bir zümrenin veya bir kişinin Kuran'ı anlayış biçimine göre devlet yönetiliyor. Başka türlü anlayışa izin verilmiyor. Oysa hiçbir anlayış biçimi "kesin doğru" olarak kabul edilemez.
Kuran bir kişi veya zümre tarafından değiştirildiği zaman, değiştiren zümrenin anlayış biçimi Kuran'a yansır. Herkes o zümrenin bakış açısıyla Kuran'a bakmak mecburiyetinde kalır.
Allah tarafından mucizevi bir şekilde ve mükemmel cümlelerle gönderilen Kuran değiştirilirse değerini ve her bilinç düzeyine hitab etme özelliğini yitirir.
İlerleme zihinlerde olur, Kuran'da değil. Yaşamda katettiğimiz yolun her aşamasında Kuran'dan başka birşeyler anlarız. Her aşamada Kuran'ın özüne bir nebze daha yaklaşırız. Ancak hiçbir zaman tam anlamıyla çözemeyiz. Ona yetişmesi gereken bizleriz, değişmesi gereken de... Düşünce tarzınızı değiştirdiğinizde Kuran'dan bambaşka şeyler anlayacaksınız. Ve göreceksiniz değişmesi gerekenin ne veya kim olduğunu.
İslam birey'e önerilen yaşam tarzıdır. Kuralları dediğiniz hususlar bu önerilerin detaylarıdır. Zaten toplumun benimseyemediği bir kural olsaydı kabul görmezdi. Bugün bazı kurallarının tepki görmesi, mitolojik felsefe dalı gibi algılanması, Din kavramının, yani islamın dünyevi bilimlerden uzaklaşması, kendini güncelleyememesidir. Hala esir kavramlarının, dört eşliliğin vs gibi şeylerin tartışılması, islamın yeterince tanınmamış olması ve bilgilerin güncellenmediği içindir. Önce insanların zihinlerindeki Din olgusunun ne olması, nasıl olması gerektiğinin belirlenmesi gerektiği inancındayım. Ondan sonra inanmak, inancı yaşamak ve islamı tanımak, araştırmak, tartışmak gerekir. Aksi halde her insan kendi zihnindeki yeterli yetersiz, eksik gedik, duyuma veya önyargıya dayanan bir oluşumla ortaya çıkar ki, onunla bu konuları tartışmanın bir anlamı olmaz
Sevgili gerçekbilgi.Sizi hatırlıyorum ama,tam çıkartamıyorum.Daha önce yazıştık mı bilmiyorum.Bu ifade ve tesbitlerine aynen katılıyor ve bütün yüreğimle,altına imzamı atıyorum.Galiba sen,hakikaten gerçek bilgisin.
Kuran'ın değil, zihinlerin değişmesi gerekiyor. Çünkü Kuran, her bilinç düzeyinde farklı şekilde anlaşılır. Her anlayış, o bilinç düzeyi için doğrudur. Herkes anlaması gerekeni anlar, ondan. Müthiş,müthiş,müthiş.Bunlar olağanüstü tesbitler.
Kuran'da bir değişiklik yapılırsa belli bir bilinç düzeyinin (Kuran'ı değiştiren bilinç düzeyi) diğer bilinç düzeyleri üzerinde uygulayacağı bir diktatörlük oluşur. Bugünün şeriat yönetimlerinin oluşturduğu diktatörlükten farksız olur. Şeriat yönetimlerinde bir zümrenin veya bir kişinin Kuran'ı anlayış biçimine göre devlet yönetiliyor. Başka türlü anlayışa izin verilmiyor. Oysa hiçbir anlayış biçimi "kesin doğru" olarak kabul edilemez.Aynen katılıyor ve alkışlıyorum.
Kuran bir kişi veya zümre tarafından değiştirildiği zaman, değiştiren zümrenin anlayış biçimi Kuran'a yansır. Herkes o zümrenin bakış açısıyla Kuran'a bakmak mecburiyetinde kalır.Çok doğru.
Allah tarafından mucizevi bir şekilde ve mükemmel cümlelerle gönderilen Kuran değiştirilirse değerini ve her bilinç düzeyine hitab etme özelliğini yitirir.Olağanüstü bir tesbit.Tek kelime ile,sadece Allah razı olsun diyebiliyorum.
İlerleme zihinlerde olur, Kuran'da değil. Yaşamda katettiğimiz yolun her aşamasında Kuran'dan başka birşeyler anlarız.Allah Allah. Her aşamada Kuran'ın özüne bir nebze daha yaklaşırız.Beni hayrete düşürüyorsun. Ancak hiçbir zaman tam anlamıyla çözemeyiz.Tesbitlerinin her biri altın değerinde. Ona yetişmesi gereken bizleriz, değişmesi gereken de... Düşünce tarzınızı değiştirdiğinizde Kuran'dan bambaşka şeyler anlayacaksınız. Ve göreceksiniz değişmesi gerekenin ne veya kim olduğunu.Dostum.Sen,necisin,ne yer,ne içersin?Sana tabi olayım mı? Acaba sana tabi olmaya dayanabilirmiyim?:) Şaka bir yana ama,cidden sizi yakinen tanımak,görmek isterim.
Sizin yetkiniz yok foruma yeni mesaj ekleme Sizin yetkiniz yok forumdaki mesajlara cevap verme Sizin yetkiniz yok forumda konu silme Sizin yetkiniz yok forumda konu düzenleme Sizin yetkiniz yok forumda anket açma Sizin yetkiniz yok forumda ankete cevap yazma