Şu da emredildi: Yüzünü dine bir Hanif olarak çevir. Sakın müşriklerden olma.
Yunus Suresi 105
Ben bir Hanif olarak yüzümü gökleri ve yeri yaratana döndürdüm. Müşriklerden değilim ben.
Enam Suresi 79
İbrahim ne bir Yahudi idi, ne de bir Hıristiyan. O sadece hanif bir müslümandı. O müşriklerden değildi.
Ali İmran Suresi 67
Şu da kuşkusuz ki, İbrahim başlıbaşına bir ümmetti; bir Hanif olarak Allah'ın önünde eğiliyordu. Müşriklerden değildi.
Nahl Suresi 123
De ki Allah doğrusunu söylemiştir / vaadinde sadıktır.Haydi artık Hanif olarak İbrahim'in Milleti'ne uyun! Müşriklerden değildi o.
Ali İmran Suresi 95
Allah'a ortak koşmadan, Hanifler olarak... Allah'a ortak koşan kişi, gökten düşmüş de kendisini kuşlar kapışıyor veya rüzgar onu uzak bir yere fırlatıp atıyor gibidir.
Katılma Tarihi: 30 nisan 2006 Yer: Turkiye Gönderilenler: 1235
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
hasakcay Yazdı:
Allah el demiş el kesilip atılacak... Ne rahat hüküm veriyorsunuz! Madem Allah siz ne anlıyorsanız onu kastetmiştir ve sizinkinden farklı anlamalar kelimeleri eğip bükmedir, dolayısıyla siz anladığınızdan ödün veremezsiniz... Allah'ın "Suçlunun yaptığına benzer (misl) ceza verin!" demesine neden kulaklarınız tıkalı? O da Allah'ın sözü bu da! Bu çifte standart sizi hiç rahatsız etmez mi? Kitabın bir bölümünü kâle almak, bir bölümünü kâle almamak iman zaafıdır; sizi bu niçin rahatsız etmez?
Selam
Sorduğum sorulara cevap yok itham var.İftira var.size yakışmamış.Sormadım sayın.Son iletimdir cevapta yazmayın.
__________________ O, yaratıp şekillendiren, âhenk veren ve düzene koyandır
Savana:"Sorduğum sorulara cevap yok itham var.İftira var.size yakışmamış.Sormadım sayın.Son iletimdir cevapta yazmayın."
Selam Savana, sorgulamacı ve
analizci tavrınızı onaylamakla birlikte sorularınızı Hasan kardeşe
sormak yerine öncelikle el kesmeye onay veren zihniyetlere sormanız
daha doğru değilmiydi?
Çünkü Hasan kardeş,bu çeviri biçimini onaylamıyor
ve ayetler içerisinde çelişki olamayacağından beyanla bu yargıya
varıyor. Üstelik sorunuzu da cevaplamış,tatmin olmadıysanız çapraz sorgulama yapabilirdiniz. Kızıpta "ben yokum" tavrı size yakışmıyor,sorgulamaya ve paylaşmaya devam etmenizi bekleriz.
__________________ "Bir kavme olan kininiz sizi adaletten ayırmasın.."
Forumdaki bu gerginlik kanımca birkaç önemli meseleyi bütün boyutlarıyla ele almamış olmamızdan kaynaklanıyor.
Birincisi; ayetlerin zahirine mi yoksa maksadına mı ağırlık verileceği. Bunun hangi prensiplerle / metodla nasıl değerlendirileceği...
İkincisi; ayetlerde zahir anlam ile mecaz anlam arasındaki farklılıkları nasıl ortaya koymalıyız. Hangi ayetin zahir hangi ayetin mecaz olarak algılanacağı hususundaki metodumuz nedir ? Muhkem ve müteşabih ayrımı neye göre yapılmalıdır ?
Üçüncüsü; Kuran lafızlarını anlamada kullanacağımız kaynaklar ve bu yöndeki metodumuz nasıl olmalıdır ? Tevatür, hadis, sünnet, siyer, arkeoloji, sözlükler, risaletten önceki ve sonraki dil kaynakları, ehli kitap literatürü, Kuran'ın belirlediği anlam, pozitif bilimin verileri, fiili durum ve güncel ihtiyaçlar vs. vs. vs. Tüm bu kaynaklar hangi ölçütlerle esas alınacaktır ?
Aslında önem sıralaması bu sıralamanın tersidir. Ben konu ile bağlantılı olanı öne aldım.
Yargılama faaliyetinde hukukçuların "ön mesele" olarak tanımladıkları bir durum vardır.
İşte yukarıda saydıklarım tüm bu konuların ön meseleleridir. Bu ön meselelerde uzlaşma / ayrışma / belirginleşme olmadan türev konuların tartışılmasının hiç bir anlamı yoktur. Çünkü uzlaşma mümkün olmaz. Her bir grubun dayandığı metodoloji farklılıkları ister istemez farklı sonuçlar / yargılar doğuracaktır.
Kuran'a dönüş hareketinin ciddi bir metodoloji çalışmasına ihtiyacı olduğu muhakkak.
Kuran bir derya ise, usul / metedoloji can simididir. Tutarlı bir metod izlemeyenler boğulabilirler.
Bu aşamada şu da tartışılmalıdır:
Eğer metodoloji bu denli önemli idiyse, Kuran'ın ilk muhataplarının bir metodu varmı idi ? Kuralları belirlenmiş bir metodu dayatmak Kuran'ın mübin oluşu nezdinde nasıl izah edilebilir ?
Mesela Allah muhkem ve müteşabih ayetlerin ayrımında müteşabih ayetleri muhkemleştirenleri "metodsuzlar" olarak nitelendirmemiş, "kalplerinde hastalık bulunanlar" olarak nitelendirmişdir. Doğru tevili de "ilimde derinleşme" ye bağlamıştır.
Bu bağlamda bu iki tanımın Kuran'daki karşılıklarının ne olduğunu araştırarak işe başlayabiliriz.
"Kalplerinde hastalık bulunanlar" kimlerdir, bunların özellikleri nelerdir ?
"İlimde derinleşenler" kimlerdir, ilimde nasıl derinleşilir ?
Kuran'ı doğru anlama meselesinde Kuran'ın öğrettiği bir metod / usul / prensip var mıdır ?
Bizler bu ön meseleleri olabilecek en geniş boyutları ile ele almalıyız ki, kaş yapayım derken göz çıkarıp birbirimizin kalbini yoktan yere kırmayalım.
Muhabbetlerimle...
__________________ "(Onu size indirdik ki) <Kitap, yalnız bizden önceki iki topluluğa indirildi, biz ise onların okumasından habersizdik (o Kitâpları okuyamıyor, dillerini anlayamıyorduk)> demeyesiniz."(En'am,156)
Forumdaki bu gerginlik kanımca birkaç önemli meseleyi bütün boyutlarıyla ele almamış olmamızdan kaynaklanıyor.
Birincisi; ayetlerin zahirine mi yoksa maksadına mı ağırlık verileceği. Bunun hangi prensiplerle / metodla nasıl değerlendirileceği...
İkincisi; ayetlerde zahir anlam ile mecaz anlam arasındaki farklılıkları nasıl ortaya koymalıyız. Hangi ayetin zahir hangi ayetin mecaz olarak algılanacağı hususundaki metodumuz nedir? Muhkem ve müteşabih ayrımı neye göre yapılmalıdır?
Üçüncüsü; Kuran lafızlarını anlamada kullanacağımız kaynaklar ve bu yöndeki metodumuz nasıl olmalıdır? Tevatür, hadis, sünnet, siyer, arkeoloji, sözlükler, risaletten önceki ve sonraki dil kaynakları, ehli kitap literatürü, Kuran'ın belirlediği anlam, pozitif bilimin verileri, fiili durum ve güncel ihtiyaçlar vs. vs. vs. Tüm bu kaynaklar hangi ölçütlerle esas alınacaktır? ...
Çok ilginç. Bir forumda "Hz Yakub'un, hırsızları ceza olarak tutup alıkoyduklarını söyliyen onbir oğlu Müslümandı," dedim. Bir katılımcı "Onlar dinen muteber değildi," diye itiraz etti. Neden? İki neden saydı:
Bir: Yalancıydılar. Yakub as, Allah'ın her resulü gibi, adalet üzere hareket ederdi; onlar yine de "Babamız Yûsuf'u ve kardeşini seviyor, bizi sevmiyor!" dediler. İki: Yûsufpeygamberi kuyuya attılar.
Doğrusu şaşırdım. Tıpkı aliaksoy'un bu görüşünü okuduğumda şaşırdığım gibi. Çünkü ben Kuran'ı Allah'ın elçileri adalet üzere hareket eder misillu önkabulerle işi yokuşa sürmeden okurum.
KURAN, okuma kitabı demek. Lise edebiyat derslerinde okuduğumuz ve "edebî değerlendirme"sini (literary appreciation) yaptığımız eserler gibi. Onlar için neye ihtiyacımız var idiyse Kuran'ı okuyup değerlendirmek için de ona ihtiyacımız var.
Konuyla ilgili olarak o foruma astığım son yazım:
Benim yapmaya çalıştığım "edebî değerlendirme"dir; alışıla gelen bir tefsir değil. Farklı şeyler mi edebî değerlendirme ve tefsîr? Bana göre hayır ama kardeşimize göre evet.
Kardeşimiz önkabüllerden yola çıkıyor. Örneğin Allah resulleri adalet üzere hareket eder. O halde Yûsuf'un öyküsüne bu önkabul yamanacak. Yani Yakub as en küçük iki oğlunu öteki onbir oğlundan seçip ayırmış olamaz.
Oysa edebî değerlendirme yapan birisi öyküdeki ipuçlarından yola çıkar. Örneğin Yûsuf as'ın onbir ağabeyi "Babamız Yûsuf'u ve onun kardeşini seviyor; bizi sevmiyor!" demektedir. İşte ipucu bu. Artık siz Yakub babanın adalet üzere hareket ettiğini istediğiniz kadar bağıra çağıra öne sürün. Fasa fiso. Gerçeği gıdım değiştiremezsiniz: o onbir oğul babalarından istedikleri sevgi ve ilgiyi görmemiştir. Gerçek budur.
Eğer Yakub babanın en küçük iki oğlunu onların ağabeylerinden seçip ayırması adalet üzere hareket etmemek ise Yakub as adalet üzere hareket etmemiştir. Bu "ise"li ön kabule dürüst yorumu kurban edemem.
Hz Muhammed eşlerini yanına alma konusunda adalet üzere mi hareket ederdi? Ahzab 51: (Muhammed!) İstediğini geri bırakırsın, istediğini yanına alırsın. Uzak durduklarından istediklerini yeniden yanına almanda da sana bir günah yok...
Adalet üzere hareket etmenin ölçüsü sevgi ve ilgide eşlitlik ise hani adalet? Efendim, ona Allah izin vermiş. Yakub as'a izin vermediğini nerden biliyoruz? Onun kitabı var da orda mı okuyoruz?
Önkabul: Onbirler bir peygamber olan Yûsuf'u kuyuya attılar. Dine karşı onlar. Oysa Yakub as Yûsuf'un peygamber olacağını ta Yûsuf'un düşünü yorarken açıkladı ve ona "Sakın bu düşünü kardeşlerine anlatma!" dedi. İpucu 1. Yûsuf as kuyuya atılırken vahiy aldı: "Bunu onlara, hâlâ bilmedikleri bir anda, anımsatacaksın!" Ama Yûsuf onbir ağabeyinden bunu da sakladı. İpucu 2. Demek ki o onbir adam kuyuya attıkları kardeşlerinin peygamber olacağını bilmiyorlardı.
Hangisinden yola çıkayım; önkabullerden mi, ipuçlarından mı?
Ben ön kabullerden değil, ön meseleden bahsettim. Ön mesele, ön kabullerin / hükümlerin çıkarılmasında izlenecek metodun belirleneceği tartışma / aşamadır.
Ve yine yazım içerisinde görebileceğiniz gibi, Kuran okuyacak kişilere "metodoloji" dayatmanın Kuran'ın mübin oluşuyla bağdaşıp bağdaşmayacağının da tartışılması gerektiğini belirttim.
Sizin "el kesme" cezasının nasıl anlaşılması gerektiği hususundaki kabulünüz / hükmünüz, Kuran'ın zahirine hükmedenler için katiyen kabul göremeyecektir.
Çünkü meseleye yaklaşımdaki metodlarınız farklı.
Bu farkı şöyle bir misalle açıklayayım.
Bir İngiliz vatandaşı ile bir Türk vatandaşı evli ve boşanmak istiyorlar. Bunlara İngiliz hukuku mu uygulanacak yoksa Türk hukuku mu? İşte bu ön meseledir. Bu ön mesele tartışılıp tayin edilmeden, grupların birinin İngiliz hukukuna dayanarak erişeceği sonuç ile diğerinin Türk hukukunu tatbik ederek varacakları sonuçlar doğal olarak farklı olacaktır.
Siz izahınızda ayetlerin maksadına bakıyorsunuz, diğer kardeşimiz metnine veya mecaz olup olmadığına...
Bu aşamada doğru olan tartışma bu iki usulden hangisinin daha doğru olduğunu tartışmaktır. Ve burada tespit edeceğimiz usulün Kuran'ın diğer hükümlerine tatbik kabiliyetinin yani "sürdürülebilir" olup olmadığının da değerlendirilmesi gerekmektedir.
Kuran'ın bir okuma kitabı olarak okunması ile, onun hükümlerinin üçüncü şahıslar üzerinde mesela "el kesmek suretiyle" tatbik edilmesi yahut Kuran'ın böyle bir emrinin varlığının beyanı birbirinden çok farklı şeylerdir.
Kuran okumanın bir metoda dayanıp dayanmaması çok önem taşımayabilir. Ancak, Kuran'ı Furkan olarak okuyup, hüküm vereceğiniz zaman bir metoda dayanma zorunluluğu vardır.
Çünkü, sizin metodunuzu benimsemeyen birisi için vereceğiniz hüküm doğruyu yansıtmayabilir. Ve bu kişiler, en az sizin dayandığınız kadar sağlam delillerle aynı ayetten farklı bir hüküm çıkarıyor olabilir.
Burada "ön mesele" olarak ele alınması gereken şey, uygulanan metodlar sonucunda varılan hükmün doğruluğunun tartışılmasından önce metodun doğru olup olmadığının tartışılmasıdır.
Bu meseleyi yokuşa sürmek değildir. Ben sizin yazdıklarınızı "öylesine okumalar sonucunda akıldan geçen şeyler" olarak değerlendirip basite almadığım için yazıyorum bunları...
Muhabbetlerimle...
__________________ "(Onu size indirdik ki) <Kitap, yalnız bizden önceki iki topluluğa indirildi, biz ise onların okumasından habersizdik (o Kitâpları okuyamıyor, dillerini anlayamıyorduk)> demeyesiniz."(En'am,156)
Sizin yetkiniz yok foruma yeni mesaj ekleme Sizin yetkiniz yok forumdaki mesajlara cevap verme Sizin yetkiniz yok forumda konu silme Sizin yetkiniz yok forumda konu düzenleme Sizin yetkiniz yok forumda anket açma Sizin yetkiniz yok forumda ankete cevap yazma