Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
TEVHİD İNANCI
Dört kitabın mânası ve bütün ilimlerin hülâsası "La ilahe illallah" dır. Yâni; alemde Allah'tan başka ilah yoktur. O (c.c), bütün ilahlık sıfatları ile tektir, birdir. Bütün mülk O'nundur. Yaratan ve yaşatan O'dur. Her şey O'nun varlığına ve birliğine delildir; ibâdet ancak O'na lâyıktır.
Zerreden kürreye bütün kâinat "La ilahe illallah" hakikatim isbat için varedilmiştir. Bütün insanlar ve cinler bunu anlamak için yaratılmıştır. "Ben cinleri ve insanları ancak bana kulluk etsinler diye yarattım."(Zariyat 56) âyeti, kulluktan önce imanı ve tevhidi istemektedir. Çünkü kulluğun temeli Allahu Teâlâ'yı tanımaktır. Bütün Peygamberler tevhidi yani Allahu Teala'nın varlığını, birliğini ve ibadet edilmeye layık tek ilah olduğunu öğretmek için gönderilmiştir. Bütün ilimlerin hedefi, âlemlerin Rabbi olan Yüce Allah'ı tanımaktır. Buna "mârifetullah" denir. Bu ilmin ve marifetin meyvesi Allahu Teâlâ'yı sevmektir. Buna da "muhabettullah" denir. İnsana verilen kalbin vazifesi Yüce Yaratıcıyı tanımak ve sevmektir. Göz, kulak, dil, akıl, vicdan gibi latifeler ve manevi cevherler de insanı bu hedefe ulaştırması için verilmiştir.
Dünyadaki kulluk bu tevhidle başlar ve onunla biter, işin başında da sonunda da tevhid gerekir, kullardan iman istenir. Yani; dine girerken de, dünyâdan giderken de insandan istenen tek şey "la ilahe illallah" tevhididir. (Bkz: ibnu Kayyım, Medâricü's-Sâlikîn, III, 462.)
Akıllı olan ve bulûğa eren bir kimsenin dünyada öğreneceği en mühim ders, Yüce Rabbine imandır. Allah için yapılacak her şey bu imanla başlar. Bütün peygamberlerin ümmetlerine öğrettiği ilk şey, Allah'ın varlığına ve birliğine imandır. Bu adımı atmayana din adına başka hiçbir şey anlatılamaz, inanmayana ne peygamber, ne Kur'an, ne kainat, ne hayat, ne de ölüm fayda verir, inanmayan biri için, bunlar hiçbir şey ifade etmez. Onun için
Ashab'tan Cündüb b. Abdullah (r.a) demiştir ki:
"Bizler bir grup genç Allah Rasülü (s.a.v) ile beraberdik. O bize Kur'an'ı öğretmeden önce imanı öğretti. Sonra Kur'an'ı öğrendik, onunla imanımız arttı." (İbnu Mace, Mukaddime, 9. Heysemi ve Elbani hadisin sahih olduğunu belirtmişlerdir. Elbani, Sahihu İbnu Mace, l, 38.)
Her mükellefin iman, tevhid ve akaidle ilgili gerekli ilimleri öğrenmesi farzdır. İnancı düzgün olan kimsenin ameli güzel, akıbeti hayırlı olur. Ahirette ilk soru Allaha'a imandan olacaktır, imanı olmayana amel terazisi kurulmayacaktır. Çünkü imanı olmayanın hiçbir hayrı kabul edilmez, doğrudan Cehenneme gönderilir.
Gerçek iman ve tevhid akılla değil, vahiyle öğrenilir. Tevhidin hakikatma felsefe ve laf ile değil, ihlas ve edeble ulaşılır. Bunun için bize ilâhî vahyi getiren peygambere (s.a.v) iman edip tâbi olmamız gerekmektedir, insanlığa son peygamber gelmiştir ve artık Yahûdi-Hrıstiyan, müşrik-putprest, dinli-dinsiz bütün insanlar onu tanıyıp tâbi olmakla mükelleftirler. Şu halde, gerçek bir iman için şu iki temel esası kabul etmek gerekiyor:
1- La ilahe illallah. Allah'tan başka hiçbir ilah yoktur. Bu iman ve ikrar ile Allahu Teâlâ'nın varlığı, birliği ve ibâdete lâyık tek ilah olduğu tasdik edilmiş olur. Bu iman ile insan küfürden ve Allah'ın düşmanlığından kurtulur; Ona dost olur.
2- Muhammedü'r-Rasûlullah. Hz. Muhammed (s.a.v) Allah'ın peygamberidir. Bu iman ve ikrar ile de Hz. Muhammed'in (s.a.v) Allah'ın bütün insanlığa gönderdiği son peygamberi olduğu kabul edilmiş ve Allah'a kulluk için Onun tebliğ ettiği dine girilmiş olur. Hz Peygamber'e (s.a.v) iman edenler, bu iman ile Allah'a imanlarını tamamlamış olurlar. Hz. Rasulullah'ı (s.a.v) tanımadan, onun dindeki yerini ve değerini bilip kendisine iman etmeden ve onu sevmeden gerçek manada Allah'a iman edilemez. Çünkü bizlere imanı, Allah'ı, İslam'ı, edebi ve ahlakı o öğretmiştir, imanda asıl olan gözün görmediği varlıkları ve haberleri kalbin tasdik etmesidir. Buna ğayba iman denir, imanın fazileti gaybı tasdik etmeye dayanır. Gözle görünen şeyleri tasdik etmeye iman değil, şahitlik denir. Bunda mümin ile kafir eşittir. Mümin, gerçek bir peygamberin Allah tarafından getirdiği haberleri ve ilahi hükümleri tasdik eden kimsedir.
|