Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
BOLUM-2
RUHU ALLAH'A ULAŞTIRMAK
iskender Evrenosoğlu - Bir yere bağlandık. Şimdi-Allahûteâla ruhumuzun Allah'a ulaşmasını, ölmeden evvel Allah'a ulaşmasını,
hayata iken Allah'a ulaşmasını üzerimize farz kılmış 7 defa. Nefsimizin teskiyesini 3 defa farz kılmış. Fizik vücudumuzun Allah'a
kul olmasını, yine 3 defa farz kılmış.
Hulki Cevizoğlu- Peki, o zaman niye ölüyoruz?
iskender Evrenosoğlu - işte sizin de, başkalarının da anlayamadığı şey bu zaten, insan ruhu Allah'a 2 defa ulaşıyor.
Hulki Cevizoğlu- Birisi ölmeden birisi öldükten sonra.
iskender Evrenosoğlu - Birisi ölmeden evvel, birisi öldükten sonra. Bakara süresinin 46. ayeti kerimesinde Allahûteâla bunu
söylüyor. Diyor ki, "ve onlar yakın hasıl ederek inanırlar ki, ölmeden evvel ruhlarını Allah'a ulaştıracaklardır. Allah mün-akid
olacaklardır.Sonra da Allah'a rücu edeceklerdir. Tekrar geri döndürülecektir ruhları." (*)
Hulki Cevizoğlu- Yani bizim anlamadığımız o, biri ölmeden önce, biri öldükten sonra olacaktır.
iskender Evrenosoğlu -Yani birincisinde ruhlarımızı ölmeden evvel Allah'a ulaştırmamız sözkonusu. Bunun adına, Kur'an-ı Kerim
hidayet diyor.
(*) Yine yanlış söylüyor. Bakara sûresi 46. ayetin meali şöyle: "Onlar, kesinlikle Rablerine kavuşacaklarını ve O'na döneceklerini
düşünen ve bunu kabullenen kimselerdir." Görüldüğü gibi, hiç de, "ölmeden önce" kavramı yok. (H.C)
104
Demin bana velayeti sordunuz.Velayetin elde edilebilmesi için ruhumuzun mutlaka Allahûteâla'nın zatına ulaşması lazım, işte bu
üzerimize 7 defa farz kılınmış. Bu husus.
Hulki Cevizoğlu - Farz yapılması şart olan, değil mi? iskender Evrenosoğlu - Evet, efendim.
Hulki Cevizoğlu- Biz zorla ulaştıramayız ki, ruhumuzu oraya...
iskender Evrenosoğlu- Ruhumuzu Allahûteâla'ya ulaştırmamız, her zaman mümkündür.
Hulki Cevizoğlu- Nasıl yapacağız?
iskender Evrenosoğlu - Allahûteâla bunu üzerimize farz kıldıysa, bunun yollarını gösteriyor. Bunun yolları mutlaka bir rüşte
ulaşmaktan geçer, geçiyoruz onu.
Bir insanın ruhunu Allah'a ulaştırması 7 defa üzerimize farz kılınmış.
Hulki Cevizoğlu - Anladık onu efendim,
iskender Evrenosoğlu - Bu, bundan 14 asır evvel bütün sahabe tarafından gerçekleştirilmiş. Zümer sûresinin 18. ayeti
kerimesinde Allahûteâla sahabe için diyor ki, "onlar ruhlarını Allahûteâla'ya ulaştırdılar". (*)
Hulki Cevizoğlu- O zaman biz yaşasaydık, biz de ulaştırabilirdik.
iskender Evrenosoğlu - Efendim lütfen kesmeyin sözümü sözümü tamamlayayım.
Hulki Cevizoğlu - Hz. Muhammed vardı yani...
iskender Evrenosoğlu -Bundan 14 asır evvel bütün sahabe ruhlarını Allahûteâla'ya ulaştırmışlar. Allah'ın bu farz emrini yerine
getirmişler. Zümer sûresinin 18. ayeti kerimesinde.
Hulki Cevizoğlu - 14 asır sonra bugün...
(*) Burada böyle bir açıklama yok.(H.C)
iskender Evrenosoğlu- 14 asır sonra bugün, insanlar Allahûteâla'nın bu farzını unutmuşlar, işte unutanlardan bir tanesi de Yaşar
Nuri Öztürk, bir tanesi Sayın Hüseyin Matemi.
Allahûteâla bunları farz kılmışsa, bütün sahabe bunları gerçekleştirmişse ve sahabenin bu söylediğim 3 tane yemini
gerçekleştirmesi sebebiyle Allah'ın cennetine ulaşması kesin-leşmişse, hem Allahûteâla A'raf sûresinin 153. ayeti kerimesinde,
hem de Tevbe sûresinin 100. ayeti kerimesinde, ikisinde de sahabenin cennet saadetine ulaştığını söylüyor. (*)
Hulki Cevizoğlu- Ama, bir saniye nereye varmaya çalışıyorsunuz?
iskender Evrenosoğlu -"Şuraya varmaya çalışıyorum. Allahûteâla'nın üzerimize farz kıldığı bu hususlar, 14 asır evvel bütün sahabe
tarafından gerçekleştirilmiş ve bunlar Kur*an-ı Kerim'in farzları.
Hulki Cevizoğlu - Söylediniz bunları, üçüncü söyleyişiniz.
iskender Evrenosoğlu - Üçüncü söyleyişim, bir dördüncü defa daha söyleyeceğim, herkes anlayana kadar. Çünkü, bugün
farzların arasında Allah'ın bu farzları yok. Artık farzların arasında bunlar yok ve insanlara bunların farz olduğu; ne Diyanet işleri
Teşkilatı tarafından, ne ilahiyat Fakültesi tarafından öğretilmiyor.
Hulki Cevizoğlu- Evet, evet.
iskender Evrenosoğlu - Şimdi bakınız, dikkat ediniz sözlerime. Herhangi bir farzdan bahsetmiyorum.
Hulki Cevizoğlu- Çok önemli bunlar.
iskender Evrenosoğlu - insanların mutlak saadete ulaşacakları bir farzdan bahsediyorum. Yani bir insanın cennet saadetine
ulaştırılmasını Allahûteâla bunlara bağlamış. Bakın ne diyor; diyorki, "bunları gerçekleştiren diyor takva sahibi olur.
(*) A'raf sûresi değil, Tevbe sûresi doğru. (H. C)
Necm sûresinin 32. ayeti kerimesi Allahûteâla buyuruyor; diyor ki, "boşuna nefslerini teskiye ettiğinizi söylemeyin, böyle bir
iddiada bulunmayın. Çünkü Allah takva sahiplerini bilir."
Anlıyoruz ki takva sahibi olmak nefsin teskin olmasına bağlı. Rum sûresinin 31. ayeti kerimesinde "Allahûteâla rabbi-nize dönün
ve böylece takva sahibi olun". (*)
Hu(ki Cevizoğlu - Bunu söylediniz. Takvayı açıkladınız ve öteki ayetleri açıklamanıza gerek yok.
iskender Evrenosoğlu - Takva için de aynı ayeti kerimeyi kullanıyorum. Allahûteâla diyor ki, Allah'a dönün de takva sahibi olun.
Bakara sûresinin 21. ayeti kerimesinde Allahûteâla diyor ki, "fizik vücudunuzu Allah'a kul edin ve takva sahibi olun". (**)
Yani bir insanın takva sahibi olması, Sayın Hocamızın söylediği gibi, Allah'ın tarzına iştirak etmek değil. Allahûteâla'nın söylediği
şey açık ve kesin, bir insan nefsini teskiye ettiği zaman takva sahibi olur, ruhunu Allah'a ulaştırdığı zaman takva sahibi olur, fizik
vücudunu Allah'a kul ettiği zaman takva sahibi olur.
Âl-i Imrân sûresinin 15. ayeti kerimesinde Allahûteâla diyor ki, "cennet takva sahipleri için". Bütün takva sahiplerinin Allah'ın
cennetine gireceğinden bahsediyor.
Hulki Cevizoğlu - Onları anladık,
iskender Evrenosoğlu- Anlamadınız efendim. Anlamadınız, çünkü...
Hulki Cevizoğlu- Beni anlamış varsayın lütfen, ben size başka bir soru sormak istiyorum.
iskender Evrenosoğlu - Hayır efendim başka bir soru... ,Şu anda...
(*) Bu ayetlerde başka konular anlatılıyor. (H.C)
(") Bu da yanlış. Bakara sûresi 21.ayetin meali şöyle: "Ey insanlar! Sizi ve sizden öncekileri yaratan Rabbinize kulluk ediniz.
Umulur ki, böylece korunmuş (Allah'ın azabından kendinizi kurtarmış) olursunuz". (H.C)
Hulki Cevizoğlu- Beni anlamış kabul edin bunu.
iskender Evrenosoğlu - Bir dakika bu sefer sözlerimi tamamlamak istiyorum. Lütfen biraz bana müsaade edin.
Hulki Cevizoğlu- Ama çok uzun olmasın, olur mu?
iskender Evrenosoğlu- Ama neden mütamadiyen sözümü kesiyorsunuz. Bakın ben bunları söylemek için buradayım. Siz niçin bu
kadar...
Yaşar Nuri Öztürk - Hulki Bey, yapmayın lütfen. Yapmayın bunu canım...
iskender Evrenosoğlu - Siz bilmediğiniz şeylerin arkasına saklanarak...
Y. N. ÖZTÜRK: "ZAVALLI SENİ..."
Yaşar Nuri Öztürk - Bir saattir canım, bırak Allah aşkına bırak...
iskender Evrenosoğlu - Profesörlük maskesi altında insanlara AHahûteâla'nın bütün hakikatlerini unutturmuşsunuz.
Yaşar Nuri Öztürk - Zavallı seni, zavallı seni...
iskender Evrenosoğlu - Hangimizin zavallı olduğunu ancak sizinle uzun uzun konuştuktan sonra anlayacağız.
Yaşar Nuri Öztürk- Tövbe et diyoruz, etmiyorsun,........
ol diyoruz olmuyorsun.
iskender Evrenosoğlu - Tövbe etmek durumunda olan sizsiniz.
Hulki Cevizoğlu- Ben size başka bir sûre okuyacağım.
iskender Evrenospğlu - Sözlerim bitmedi efendim, bir dakika.. Bitirmeme mani oluyor.
Hulki Cevizoğlu- Ama tekrar bu yoJa saparsanız ben keseceğim, ben devam edeceğim.
iskender Evrenosoğlu - O zaman cevapları kendiniz verirsiniz.
Hulki Cevizoğlu- Nasıl isterseniz.
iskender Evrenosoğlu - Öyleyse, lütfen sözlerimi dikkatle dinleyin.
Hulki Cevizoğlu - Dinliyoruz efendim, dinliyoruz.
iskender Evrenosoğlu - Bu Sayın Profesörün gülücüklerle karşıladıkları şeyler var ya...
Hulki Cevizoğlu - Sürenizi harcamayın öyle.
iskender Evrenosoğlu - Evvela sözlerimin burasının sizin tarafınızdan öğrenilmesi önemli değil; bütün kamuoyunun bunları
öğrenmesi lazım.
Yaşar Nuri Öztürk- Süresini falan harcamıyor Hulki Bey siz zaten konuştukça süre veriyorsunuz kardeşim.
iskender Evrenosoğlu - Eğer Allahûteâla bu yeminleri misakları antları üzerimize farz kılmışsa, bütün sahabe bundan 14 asır evvel
bunları gerçekleştirmişse, Allah'ın cennetine ulaşmışsa ve bunları yapmakla sadece insanlar Allah'ın cennetine ulaşabilecekse ve
bugün bunlar, bu Allahûteâla'nm hakikatlerini insanlardan gizliyorsa o zaman büyük bir vebal almış değiller mi üzerlerine?
Hulki Cevizoğlu- Ama siz bir vebal altındasınız. Kendi yazdığınız sûreleri gizliyorsunuz, bana okutma fırsatı vermiyorsunuz. Beni
konuşturmuyorsunuz.
iskender Evrenosoğlu- Bir dakika efendim. Şimdiye kadar hep siz konuştunuz.
Hulki Cevizoğlu - Ama bu sizin sûrelerinizi gizliyor musunuz kamuoyundan.
iskender Evrenosoğlu - Bu söylediklerimin sizin için hiç bir değeri olmadığını görüyorum. Ama islâm'ın bacakları kesilmiş yani
insanlar...
Hulki Cevizoğlu - Onları da söylediniz efendim. Kollan da, bacakları da kesilmiş dediniz.
iskender Evrenosoğlu - Sayın Yaşar Nuri Öztürk bu söylediklerim gerçek değil mi? Neden insanlardan saklıyorsunuz bunları?
Hulki Cevizoğlu - Tamam hocam bir saniye ben...
iskender Evrenosoğlu - Peki, ben devam ediyorum. Bir insanı...
"KİŞİYE ÖZEL" VAHİY KİTABI! OMUZDA SANCAK, BELDE KILIÇ SAFSATASI
Hulki Cevizoğlu - Hayır, yok ben devam ediyorum. Cenneti, cehennemi o ayrı bir tartışma konusu. Şimdi size yaklaşık 6 yıl
boyunca Allah'tan vahiyler gelmiş, ayetler gelmiş. Siz bu ayetleri sûreler biçiminde kitabınıza yazmışsınız. Bu kitabınız 68 safa
olmuş. Bu bir anlamda kişiye özel vahiy kitabı. Bu ayetin, örneğin anlaşmazlık süresi var. Bakın birbirimizi anlayalım. Burada
anlaşmazlık süresi diyorsunuz, 2 Şubat 1976 yılında size gelmiş. Bu uzun bir süre sizin deyiminizle. Sonunda diyor ki, "Seni
mehdilikle vazifeli kıldık". Yani siz bir mehdisiniz.
Sonra 15 Mart 1976 yılında sizin... (Başında halka olan fotoğrafları göstererek)
Almanya'deki fotoğrafçıdan alman şu fotoğraflarla... Şimdi ben belinizdeki kılıcı ben rica ediyorum.
iskender Evrenosoğlu - O fotoğraflardan bir kelime ile bahsedeyim.
Hulki Cevizoğlu- Onu geçtik, onu geçtik.
iskender Evrenosoğlu-O fotoğraflarla filmlerin birbirine eşit olduğunu sizin gibi...
Hulki Cevizoğlu- Gazeteci milleti mi diyorsunuz?
iskender Evrenosoğlu - Öyle diyeceğim, öyle diyeceğim. | Yaptığınız o, bilgisayarlarda yaptığınız o nurlarla bunların bir alakası
yok. Burada filmlerle fotoğraflar birbirinin yüzde yüz aynı. Yani fotoğraf makinasının içjtıe mi sokmuşuz o nurları biz. Fotoğraf
makinasının içine doldurmuş muyuz?
Hulki Cevizoğlu - Tamam onu konuştuk. Ben aynı yönteme girmeyeceğim. Sağ omuzunuzdaki sancak ve belinizdeki kılıç, Mehdi
sûresine göre Allah'tan size gelen bu ayetlerde Allah size demiş ki, 'Ey kulum -yani- sen mehdisin iskender El Ekber kulum1 diye
size hitap ediyor Allah. Sol omuzunuzda nur, sağ omuzunuzdaki sancak ve belinizdeki kılıç, bunu tartıştık.
Tekrar ediyorum, sağ omuzunuzdaki sansak, omuzunuz burada, sancağınız ve belinizdeki kılıç nerede? Ben onu soruyorum size.
iskender Evrenosoğlu - Yani ben diyorsunuz mademki gözleri olan bir insanım, öyleyse ben bunları görebilirim. Yani Allahûteâla
baş gözleri kör olmaz, kalp gözleri kör olur demekle birşey ifade etmiyor Kur'an-ı Keriminde.
Hulki Cevizoğlu - Orada başka bir şey kastediliyor.
iskender Evrenosoğlu - Bir başka şeyi söylemiştiniz siz bana. Demiştiniz ki, 'Hz. Musa Allahûteâla'yı görememişte, siz mi
gördünüz' Hz. Musa Allahûteâla'yı baş gözleriyle görmek istedi.
Hiç kimse Allah'ı baş gözüyle göremez. Allahûteâla'yı görebilmek için evvela 7 tane gök katını Allahûteâla birer birer gösterir ve
bunları görmüş olan birisi var karşınızda. Sizin inanmanız veya inanmamanız önemli değil.
Hulki Cevizoğlu - Doğrudur, doğrudur.
iskender Evrenosoğlu - Ama bir vaka ile karşı karşıya-yız. Allahûteâla'nm indinde bu sancağı benim üzerimde ve benim
üzerimdeki kılıcı gören yüzlerce insan var.
Hulki Cevizoğlu- Nasıl kanıtlanabiliyor bu?
iskender Evrenosoğlu - Kalp gözüyle görerek kanıtlanıyor.
Hulki Cevizoğlu- Yani şimdi sağ omuzunuzda...
iskender Evrenosoğlu - Bir daKika, size ben kanıtlamak mecburiyetinde miyim bunu?
Hulki Cevizoğlu - Yok. izleyicilerimize kanıtlamak mecburiyetindesiniz ama.
iskender Evrenosoğlu - Mecburiyetinde değilim. Niçin mecburiyetindeyim?
Hulki Cevizoğlu - O zaman hepiniz bu yemininiz de anlamsız olur.
iskender Evrenosoğlu-Yeminim çok anlamlı.
Hulki Cevizoğlu- O zaman kanıtlayın buyurun.
iskender Evrenosoğlu- Bunların bana Allahûteâla tarafından yazdırıldığmı ben bu Kur'an-ı Kerim'e el basarak kanıtlıyorum.
Hulki Cevizoğlu - Ama kanıtlayacağınız bir başka şey daha var. Burada bakınız hangi sûre olduğunu söylüyorum.
iskender Evrenosoğlu - Hiç önemli değil efendim.
Hulki Cevizoğlu- Çok önemli bakınız.
iskender Evrenosoğlu - Siz kalp gözünüz açık olmadığı sürece bunları zaten göremezsiniz. Bunun şu kadareık önemi yok.
Görmüşsünüz ya da görmemişsi niz, başkaları görmüş veya görmemiş/..
Hulki Cevizoğlu -*- Siz çok fıkra anlattınız. Be/ı fıkranın tamamını anlatmayacağım ama, izle/icilerimiz bilirler.
UÇUYORMUŞ!
iskender Evrenosoğlu - Evet söyleyin. Hulki Cevizoğlu - Kral çıplak diye bir öğüt var, biliyor musunuz?
iskender Evrenosoğlu - Biliyorum. Hulki Cevizoğlu - Ben şimdi sizin çıplak olduğunuzu söylüyorum.
iskender Evrenosoğlu - Çünkü beni çıplak görüyorsunuz öyle mi?
Hulki Cevizoğlu - Evet. Öyle. iskender Evrenosoğlu - Yegane akıllı da sizsiniz. Hulki Cevizoğlu - Estağfurullah. Benim akıl
konusunda hiç bir iddiam yok: Size gelen Zaman sûresi'nde tarifini nereye yazdınız? 21 Mayıs 1976. Zaman sûresi'nde, yine
kamtlaya-mayacağmız bir şey var, ya da bizim göremeyeceğimiz bir şey. Allah size demiş ki, 'Gördük ki sen uçtuğun zaman
kimse senin uçtuğunun farkına varmıyor1 demek ki, siz uçuyorsunuz aynı zamanda. Bazen gazeteciler de uçarlar. Bende
uçmamak için, yani yalan söylememek için yemin ettim. Sizin nasıl uçtuğunuzu soruyorum size, -belki de uçmuş olabilirsiniz- nasıl
uçtuğunuzu ve bunun kanıtlarının ne olduğunu bana söyleyin lütfen.
iskender Evrenosoğlu - Şimdi Allahûteâla'nın üç nevi tayy-i mekânı var. Birisi;
Hulki Cevizoğlu - Ne demektir tayy-i mekân? İskender Evrenosoğlu - Tayy-i mekân demek; bir insanın nefsinin vücudundan
ayrılarak, aklının ona kumanda etmesi ve mekan kavramını, zaman kavramını aşması demek. Mekanlar bir anda gerçekleşir.
Bu, masal anlatıyormuşum gibi dinlenen bu şeyler; Allah'ın birçok evliyasının yaşadığı şeyler ve ben bunları yaşayanlardan
birisiyim. Böyle bir istikamette, sözlerime insanlar ta-
rafından, inanılmış veya inanılmamış, bunun önemi yok. Önemi söylediğim mesajın anlaşılmasında. Ama, o mesajı örtmek
konusunda Sayın Profesör özel titizlik gösteriyor.
Hulki Cevizoğlu- Ama efendim kanıtlayın siz, biz inanmayalım. Kanıtlayın siz, biz inanmayalım günahı bizim boynumuza olsun.
Buyurun. Buyurun bize kanıtlayın efendim.
iskender Evrenosoğlu - Allahûteâla'nın ne sorduğunu sordunuz. Üç türlü tayy-i mekân vardır. Evvela nefs tayy-i mekânı, sonra
ruh tayy-i mekânı, sonra da fizik vücut tayy-i mekânı.
Hulki Cevizoğlu- Nasıl uçuyorsunuz, ruhunuzla mı uçuyorsunuz?
iskender Evrenosoğlu - Bir insanın nefsi vücudundan ayrıldığı zaman, aklı ona kumanda etmeye başlar.
Yaşar Nuri Öztürk - Yok ya.. .
iskender Evrenosoğlu - Ve Allahûteâla'nın koyduğu hız kanunları, ışık hızının altındaki kanunlar, jşık hızı ve ışık hızının üstündeki
kanunlar. Üst hız kanunu "burada gerçekleşir. Bunlar aslında uzun konular ama, şunu söyleyeyim: O zaman sizin için mekan
kavramı geçerli değildir. Yani bir anda buradan Amerika'ya gidebilirsiniz. Bu, zülmani yolda olanlarda böyle birşeyler yaptıklarını
söylüyorlar. Astral yolculuk diyorlar ona.
Hulki Cevizoğlu - Astral seyahat, iskender Evrenosoğlu - Neyse önemli değil.
Hulki Cevizoğlu - Tayy-i mekân dediğiniz sûreyi de buldum, o da; 17 Ağustos 1976 yılında gelmiş size. Tayy-i mekân sûresinin,
bir bölümünde Allah size demiş ki, 'Sen bizim yeryüzündeki -hatta daha da ilerisi- ve kainattaki en yüksek rütbeli halifemizsin,
iskender Evrenosoğlu- Demiş. Ve siz buna inanmıyor sunuz? inanmak mecburiyetinde değilsiniz.
Yaşar Nuri Öztürk- Estağfurullah, tövbe yarabbi.
Hulki Cevizoğlu -Hayır. Ben bir inanç belirtisi içinde olmamalıyım bu gece. Yani Hz. Muhammed'den de-çünkü senin yüzü suyu
hürmetin için- Hocam tam nedir uzman olarak siz söyleyin.
Yaşar Nuri Öztürk- Sen olmasan kainatı yaratmazdım.
Hulki Cevizoğlu- Dediği bir peygamber var, Hz. Muham-med var. Ona rağmen Allah size demiş ki, 'Sen bizim yeryüzündeki ve
kainattaki en yüksek rütbeli halifemizsin!
iskender Evrenosoğlu - Ne alakası var bunun Peygamber efendimizle?
Hulki Cevizoğlu - Haklısınız. Ne alakası var?
iskender Evrenosoğlu - Ne alakası var? Allahûteâla bu istikamette, Peygamber efendimiz aleyhüsselâmla beni mukayese etmiyor.
Ben şu anda yeryüzünde yaşayanlar arasında Allahûteâla'nın bu lütfuna...
Hulki Cevizoğlu - Hayır, hayır kainattaki diyor.
iskender Evrenosoğlu - Kainatta tamam, kainatta. Peygamber efendimiz Aleyhüsselâm yaşıyor mu, hayatta mı, kainatta?
Hulki Cevizoğlu - Ruhu yaşıyor, herhalde.
iskender Evrenosoğlu - Bir insanın ruhunun yaşadığı yer, Allah'ın katıdır. Vücudundan ayrıldıktan sonra bütün ruhlar Allah'ın
katma ulaşır. Allah'ın katı, bütün ruhlara meap olur, sığınak olur.
Kur'an-ı Kerim hakikatlerinden haberiniz yok ki, anlattıklarınızı tamamlayabilesiniz.
Yaşar Nuri Öztürk- Yani, size Hz. Muhammed'den daha yüksek bir paye mi verdi.
iskender Evrenosoğlu - Ne münasebet, ben de öyle olmadığını söylüyorum işte.
Yaşar Nuri Ğztürk - Ama nasıl olur, okur musunuz? Hulki Cevizoğlu- Evet okuyun efendim.
iskender Evrenosoğlu - Şu anda yaşayanlardan bahsediyor Allahûteâla.
Yaşar Nuri Öztürk-Yaşa, yaşama verdi yani? Hulki Cevizoğlu- Efendim okuyun.
iskender Evrenosoğlu - Allahûteâla verdi mi? Bu istikamette mi soruyorsunuz?
Yaşar Nuri Öztürk- Yani Hz. Muhammed'den daha yüksek bir mertebe verdi.
iskender Evrenosoğlu - Hayır. Niçin Allahûteâla Peygamber Efendimiz Hazretlerinden daha yüksek bir mertebe versin?
Yaşar Nuri Ğztürk- Okur musunuz lütfen?
iskender Evrenosoğlu- Sen yeryüzündeki diyor, şu anda yaşayanların arasındaki en yüksek rütbeli halifemizsin. Bu dünyadan
başka...
PEYGAMBERE NAMAZ KILDIRMAK!
Hulki Cevizoğlu- Hz. Muhammed'den de söz ediyor, devamını okuyorum; bu sizin Tayy-i mekân sûresinin size geldiğini ileri
sürdüğünüz sûrenin, o bölümünün tamamını okuyorum: "Sen bizim yeryüzündeki ve kainattaki en yüksek rütbeli halifemizsin. O
kalıbı, o cesedi, dünya şartlarında yaşayabilmen için yarattık. Sen şimdi gördüğün fizik vücudunla ruhunun temsilci-sisin.
Biliyorsun ki, senin ruhu revanın, Mehdi Hz. bizim emrimizle katımızda yerini almıştır. Defalarca her gün bir tarafta peygamberiniz
Muhammed kulumuzu, diğer tarafta ise, Meh-di'yi görüyorsunuz. İmam olarak da onlara namaz kıldırıyorsunuz. Yani
Peygambere de mi namaz kıldırıyorsunuz siz?
iskender Evrenosoğlu - Evet.
Hulki Cevizoğlu - Nasıl oluyor, anlatır mısınız?
iskender Evrenosoğlu - Şimdi göğün yedinci katında huzur namazı denilen bir namaz kılmır.
Hulki Cevizoğlu - Kur'an-ı Kerim'de var mı bu?
iskender Evrenosoğlu - Tabii. Allahûteâla imamlığa tayin ettim diyor.
Hulki Cevizoğlu - Hangi bölümde efendim. Hayır hayır huzur namazı var mı Kur'an-ı Kerim'de?
iskender Evrenosoğlu - Huzur namazı kelimeleri olarak.
Hulki Cevizoğlu - Huzu r namaz ı...
iskender Evrenosoğlu-Hayır, hayır.
Hulki Cevizoğlu - Nereden çıkardınız o zaman?
iskender Evrenosoğlu-Allahûteâla'nm huzurunda namaz kılındığını söylüyor Allahûteâla ama adına huzur namazı demiyor.
Hulki Cevizoğlu - Nerede söylüyor Allah. Allah nerede söylüyor efendim onu. Allah'ın söylediklerinin hepsi Kur'an-ı Kerim'in
içinde var. Orada huzur namazı yok diyorsunuz. Peki nereden çıkardınız bunu?
iskender Evrenosoğlu - Allahûteâla'nm huzurunda kılınan bu namaza, huzur namazı adı verilir, zamanında
Yaşar Nuri Öztürk - Peygambere imam olmak için onu uyduracak, başka ne yapacak.
iskender Evrenosoğlu - Şimdi bir dakika. Allah, onun huzurunda kılınan bu namazı mutlaka hay olan birisi kıldırır. Bizden evvelde
bu istikamette bu namazı kıldıranlar vardı, bütün zamanlarda
Yaşar Nuri Öztürk- Hem Peygambere namaz kıldırdım, imam oldum diyorsun, hem de sallallahü aleyhi vesellem diyorsun. Hiç
sıkılmıyorsun değil mi? Yahu etme, etme hastaysan bunu kabul et, yoksa tövbe et.
iskender Evrenosoğlu -Peygamber efendimiz şallallahü aleyhi vesellem hayatta bulunduğu sürece kaç defa başkalarının arkasında
namaz kılmıştır.
Yaşar Nuri Öztürk- Peygamber öldü mü, gitti mi? iskender Evrenosoğlu - Kılmamış mıdır? "
Yaşar Nuri Öztürk - Peygamber hâlâ hayattadır. Hâlâ hayatta.
iskender Evrenosoğlu -Kılmamış mıdır? Başkalarının arkasında Peygamber efendimiz şallallahü aleyhi vesellem namaz kılmamış
mıdır? Laf ebeliği yapmayın lütfen.
Yaşar Nuri Öztürk - Sen Peygamber'e salât'ı selam edemezsin. Hem O'nu aştığını söylüyorsun, hem de...
iskender Evrenosolu- Hayır aşmadım efendim. Aşmadım, aşmam mümkün değil.
Yaşar Nuri Öztürk - imam oldum diyorsun ama, imam oldum diyorsun.'
iskender Evrenosoğlu -Huzur namazını kılan daima, hayatta olan...
Yaşar Nuri Öztürk- Huzur namazı diye bir şey yok, uydurma onu da. Öyle bir şey yok.
iskender Evrenosoğlu - Hayır uydurmuyorum. Yaşar Nuri Öztürk - Nerede göster yerini?
iskender Evrenosoğlu- Huzur namazının, Allahûteâla... Gösteririm.
Yaşar Nuri Öztürk- Göster bakalım.
iskender Evrenosoğlu - Şu anda hatırlamıyorum ama, göstereceğim size.
Hulki Cevizoğlu- Hayır biz bekleyelim. Bekleyelim, buyurun gösterin.
Yaşar Nuri Öztürk- Ha, sıkıştı. Sen bul o zaman.
Hulki Cevizoğlu - Efendim buyurun gösterin. Keramet gösteremediniz, buyurun ayetin yerini gösterin.
iskender Evrenosoğlu - Ne keramet göstermek istiyorum, ne ayetin yerini göstermek istiyorum.
Hulki Cevizoğlu - Yapmayın o zaman.
iskender Evrenosoğlu - Söylemek istediğim birşey var size. Evvela beni dinleyin istiyorum. Huzur namazının imamı daima hayatta
olan bir kişidir.
Hulki Cevizoğlu - Olan bir şey varsa Yaşar Nuri Öztürk- Nerede bu, nerede bu? iskender Evrenosoğlu- indilerde kılınan bir
namaz.
Hulki Cevizoğlu - Efendim Kur'an-ı Kerim'de yerini gösterin.
Yaşar Nuri Öztürk - Ya kendi kitabında yerini göster, anlayalım nerde indi. Ya Kur'an-da, hadiste bir yerde yerini göster.
iskender Evrenosoğlu - Şu anda hatırlayamadım. Hatırlarım herhalde. Deyin ki, hatırlayamadım, gösteremedim ne o-lacak?
Hulki Cevizoğlu - Yok demektir.
iskender Evrenosoğlu - Tamam yok, siz yok diyeceksiniz.
Hulki Cevizoğlu- Varsa gösterin efendim.
iskender Evrenosoğlu - Bundan daha tabii ne olabilir yani. Ben diyorum ki, ben huzur namazının imamıyım. Siz de diyorsunuz ki,
değilsiniz.
Hulki Cevizoğlu - Yemin ettiniz. Buyurun. Kitap önünüzde.
iskender Evrenosoğlu - Ben sizi inandırmak mecburiyetinde değilim.
Yaşar Nuri Öztürk- Ben kendisiyle ilgili olmayan bir soru sorabilir miyim?
Hulki Cevizoğlu-Evet.
Yaşar Nuri Öztürk- Siz bu programa bir ruh hekimi çağırdınız mı, çağırmadınız mı? Telefonla" falan.
Hulki Cevizoğlu - Efendim, Sayın Ayhan Songar bağlanacak.
Yaşar Nuri Öztürk - Lütfen onu konuşturun. Yazık yani, millete yazık.
Hulki Cevizoğlu- Evet. Varsa gösterin efendim, kitap ö-nünüzde. Somut bir Allah'ın kelamı burada buyurun gösterin.
Eğer zaman kazanmak istiyorsanız, ben size zaman kazandırayım başka birşey konuşalım.
iskender Evrenosoğlu - Hayır zaman kazanmak istemiyorum efendim. Bende tam aksine size çok şeyler söylemek istiyorum.
Hulki Cevizoğlu- Bir tek şey söyleyin buyurun gösterin.
iskender Evrenosoğlu - Şimdi bütün Kur'an-ı Kerim'i hatırlamak mecburiyetinde miyim? Şu anda hatırlayamıyorum.
Hulki Cevizoğlu - Gayet doğal hatırlamayabilirsiniz. Bakın diyorum, yazılı metin önünüzde. Yani kopya çekebilirsiniz, buyurun. Bu
arada ben size başka birşey danışacağım hocam. Zamanınız.
iskender Evrenosoğlu-Bu konuda bunu gösteremediğimizi düşünün şimdi ne olacak yani.
Hulki Cevizoğlu- O zaman, ama demin yaptığınız yeminin altında ezilirsiniz. Yalan söylediğiniz ve lanet üstünüze gelir.
iskender Evrenosoğlu - Hayır, tam aksine bütün hakikatleri söylüyorum. Bugüne kadar bu istikamette hiç
Hulki Cevizoğlu - Peki, -Hocam ben size birşey soracağım- Siz bu arada düşünün.
Yaşar Nuri Öztürk- Evet, buyurun.
Hulki Cevizoğlu - Ben önce kimse alınmaması için söyleyeyim. NoTmal sade vatandaşa sorulmaz bu. Herkesin.inancı kendisine
aittir ama, biz bu programın konusu olması nedeniyle soruyorurn. Siz Müslüman mısınız? Buna nasıl cevap verilir?
Yaşar Nuri Öztürk- Elhamdülillah.
Hulki Cevizoğlu - Peki.
iskender Evrenosoğlu- Mümin misiniz?
Hulki Cevizoğlu- Bir saniye efendim, bir saniye, siz düşünün, siz düşünüyorsunuz, bakıyorsunuz Kur'an-ı Kerim'e.
Hulki Cevizoğlu - Peki nedir İslâmiyette Müslüman olmanın şartı? Hangi sözdür. Kelimeyi tevhit ya da..
Yaşar Nuri Öztürk-Kısaca.. Hulki Cevizoğlu - Evet, kısaca.
Yaşar Nuri Öztürk - Kısaca, Allah'ın birliğine, Kur'an-ı Kerim'in...
Hulki Cevizoğlu - Arapçasmı lütfen. Yani kelimeyi tevhidin.
Yaşar Nuri Öztürk- O zaman kelimeyi tevhidi. Hulki Cevizoğlu - Evet, lütfen söyler misiniz?
Yaşar Nuri Öztürk- La ilahe illallah, muhammeden resu-lullah.
Hulki Cevizoğlu - Şimdi taraf tutuyor demeyesiniz diye, önce Sayın Hocama sordum. Siz Müslüman mısınız efendim?
iskender Evrenosoğlu - Evet.
Hulki Cevizoğlu- Peki, siz kelimeyi tevhidi yapabilir misiniz?
iskender Evrenosoğlu - La ilahe illallah, muhammeden resuluflah.
Hulki Cevizoğlu - Peki. Türkçe olarak söyler misiniz lütfen, ne demektir bu?
iskender Evrenosoğlu - Allah'tan başka ilah yoktur, Hz. Muhammed Mustafa Sallallahü Aleyhi Vesellem Efendimiz o-nun
Resulüdür.
Hulki Cevizoğlu - Peki. Öyle olunca siz, Allah'ın Resulüne yani Peygamber'e nasıl namaz kıvırabiliyorsunuz?
iskender Evrenosoğlu - Onu söylüyorum ama, hiç beni dinlemiyorsunuz ki. Allahûteâla'nın huzurunda kılınan bu huzur namazının
imamı daima hay olan birisidir.
Hulki Cevizoğlu- Ne demek hay olan birisi?
iskender Evrenosoğlu - Hay olan, hayatta olan demektir. Ve he'r seferinde o kişi öldüğü zaman yerine yeni bir imam tayin edilir.
Ve o imam onun yerini alır. O da haydır.
Yaşar Nuri Öztürk - Nerede bunlar?
iskender Evrenosoğlu- indi ilahide. Yani göğün yedinci katında. Ben onları gören birisi olarak konuşuyorum.
Yaşar Nuri Öztürk - islâm'a inandığını söylüyorsunuz, bulun yerini gösterin bize. (Kur'an'dan yerini göstermesini istiyor. H.C)
iskender Evrenosoğlu - Niçin ısrar ediyorsunuz. Diyelim ki, ben bulamıyorum onun yerini.. Ne olacak yani?
Yaşar Nuri Öztürk - O Zaman, o zaman hezeyan olar. Veya yalan olur. Halemi Bey söyledi.
iskender Evrenosoğlu- Bu istikamette benim söylediğim şeyler sizin tarafınızdan inanılmayan şeyler ise, kalp gözünüz açık değilse,
oraları göremediyseniz benim bunda ne kabahati m var peki?
Hulki Cevizoğlu - Ben size Arapça, siz Arapçayı çok kullandınız, ben de size Arapça bir kelime hatırlatayım.
iskender Evrenosoğlu-Hatırlatın bakalım. Hulki Cevizoğlu - 'Mütenebbi1 ne demektir? iskender Evrenosoğlu - Mütenebbi?
Hulki Cevizoğlu - Evet. Ben Arapça okumadım sizin gibi ama, Kur'an-ı araştırdım.
Yaşar Nuri Öztürk - Ona Allah öğretmiş ama, öyle dedi.
iskender Evrenosoğlu - (Kızgınlıkla Y. N. Öztürk'e dönüyor)
Hulki Cevizoğlu - Efendim oraya saparak konuyu değiştirmeyin buyurun.
iskender Evrenosoğlu - Hatırlayamadım mütenebbi kelimesinin manasını..
Hulki Cevizoğlu -Ben size hatırlatayım, mütenebbi demek, yalancı peygamberler demektir. Hz. Muhammed'ten sonra çok sayıda
yalancı peygamberler, yani mütenebbiler gelmiş. Bunlar tabii İslâmiyette birçok savaşa, barışı tavsiye eden islâmiyete rağmen,
bunlar peygamber olduklarını söylemişler ve savaşlara,, kavgalara neden olmuşlar.
Şimdi siz de bir mütenebbi oluyor musunuz bu durumda?
EVRENOSOĞLU: "RESULLERİN HEPSİ PEYGAMBER DEĞİLDİR"
İskender Evrenosoğlu- Olamıyorum tabii.
Hulki Cevizoğlu- Çünkü anlamını bilmiyorum diyorsunuz.
iskender Evrenosoğlu - Şimdi Allahûteâla'nm resullerinin hepsinin peygamber olduğunu zannediyor sayın hocalar. Halbuki,
Allahûteâla'nm resulleri arasında peygamberler olduğu gibi
Yaşar Nuri Öztürk- Zan değil o, Kur'an-m beyanı.
iskender Evrenosoğlu - Kur'an-m beyanı o değil efendim. Kur'an-m bayanında, peygamber olmayan resullere dair bir çok ifade
var.
Yaşar Nuri Öztürk - Ne diyor? Hz. Muhammed'ten sonra resul gelir mi diyor Kur'an?
iskender Evrenosoğlu - Gelir diyor tabii. Yaşar Nuri Öztürk - Müsaade eder misiniz?
İskender Evrenosoğlu - Evet, gelir .diyor. Hadi bakalım şimdi bunu tartışalım. Lütfen.
Yaşar"Nuri Öztürk- O zaman.
iskender Evrenosoğlu - Hz. Muhammed'ten sonra resul gelir mi, dediniz değil mi?
Yaşar Nuri Öztürk- Hz. Muhammed'ten sonra resul gelirse, az önceki kelimeyi şahadeti alalım ortaya.
Hulki Cevizoğlu- Onun için sordum ben zaten ona.
iskender Evrenosoğlu- Ne kadar güzel... Çift kumpas kurdunuz siz beni yargılıyorsunuz ha...
Yaşar Nuri Öztürk- "Eşhedü enla ilahe illallah" diyoruz. İslâmın ilk şartı kelimeyi şahadet. Ve eşhedü enne muhamme-den abdühu
ve resuluhu.
Bizim öğrendiğimiz Arapça ile bunun manası, "Allah'tan başka ilah yoktur, Muhammed Aleyhisselam da onun kul'u ve resulüdür."
diyor mu kelimeyi şahadet?
iskender Evrenosoğlu ^- Aynen, aynen öyle.
Hulki Cevizoğlu- Orada resul peygamber anlamında..
Yaşar Nuri Öztürk- Şimdi resul'dan, lütfen dinleyin efendim. Resul, Muhammed Aleyhisselam'dan sonra Resul geleceğine göre,
bu durumda bu beyana göre biz kelimeyi şahadetteki 'enne muhammeden abdühu ve resuluhu' yerine, mesela, "enne iskender
Evrenosoğlu abdühu ve resuluhu" diyebilir miyiz?
iskender Evrenosoğlu - Harikasınız, harika. Yaşar Nuri Öztürk- Diyebilir miyiz?
İskender Evrenosoğlu - Harikasınız. Şimdi beni dinleyin bakalım.
Yaşar Nuri Öztürk- Diyebilir miyiz? Buna cevap vereceksin. Resullük bitmediğine göre, Enne Hulki Cevizoğlu abdühu ve
resuluhu..."
iskender Evrenosoğlu - Laf salatası yapmayın lütfen de beni dinleyin lütfen.
Yaşar Nuri Öztürk- Salata, malata yok.
iskender Evrenosoğlu - Sizin bu söylediğiniz şey, laf salatası.
Yaşar Nuri Öztürk- Laf salatasını deliler yapar, ben deli değilim.
iskender Evrenosoğlu - Şimdi evvela beni dinlemek mecburiyetindesiniz.
Yaşar Nuri Öztürk- Benim deli raporum yok. Laf salatasını deliler yapar.
HZ. MUHAMMED'DEN SONRA PEYGAMBER GELECEK Mİ?
Hulki Cevizoğlu - Efendim konumuz, bir defa konumuzdan dışarı sapmayın. Peygamber Efendimiz Sallallahü Aleyhi Vesellem'den
sonra bir resul gelir mi, gelmez mi konusunu tartışıyoruz.
Yaşar Nuri Öztürk - Gelecek mi?
iskender Evrenosoğlu - Ha, elbette, elbette ki Kur'an-ı Kerim...
Yaşar Nuri Öztürk- O zaman kelimeyi şahadette, "abdu-hu ve resuluhu" yerine başka bir isim koyabilirdik.
iskender Evrenosoğlu - Lütfen sözümü tıkamayın. Allahûteâla, açık ve kesin bir şekilde Âl-i imrân sûresinin 81. a-yetinde; açın
bakalım Âl-i İmrân sûresinin 81. ayeti kerimesini,
Yaşar Nün Öztürk- Yahu biliyorum, biliyorum. Hulki Cevizoğlu-Siz devam edin, ezbere biliyor.
iskender Evrenosoğlu - Allahûteâla, -sahi mi, ezbere biliyor demek ki, ha! Ezbere biliyorsanız niye söylemiyorsunuz? Hadi
bakalım Âl-i imrân sûresinin 81. ayeti ne diyor?
Yaşar Nuri Öztürk - Sen konuşuyorsun. Ben niye söyleyeyim.
Hulki Cevizoğlu - Saptırmayalım konuyu, saptırmayalım.
Yaşar Nuri Öztürk- Sen konuşuyorsun. Benden alıp bana satma!
iskender Evrenosoğlu - Siz aynı şeyleri numaralar şek-lilnde bize yutturmaya çalışmayın.
Yaşar Nuri Öztürk- Şimdi...
iskender Evrenosoğlu- Şimdi bakınız, bir dakika beni dinleyeceksiniz.
Yaşar Nuri Öztürk- Ya tamamlayın, yoksa ben tamamlayacağım. ,
iskender Evrenosoğlu - Âl-i imrân sûresinin 81. ayeti kerimesinde Allahûteâla diyor ki, 'biz ezelde bütün nebileri huzurumuza
topladık1 diyor. 'Onların hepsine dedik ki', diyor 'Ey nebiler size kitap verdik ve hikmet verdik sizlerden sonra' diyor,
'bir resulümüz gelecek' diyor, 'ona, o resule yardım edeceğinize dair bana söz veriyor musunuz? Dilinizle de ikrar ettiniz mi'? O
Yaşar Nuri Öztürk-Hz. Muhammed.
iskender Evrenosoğlu - Şimdi böyle söyleyeceğinizi biliyordum zaten.
Yaşar Nuri Öztürk - Reşat Halife de o benim dedi, biliyorsunuz değil mi?
iskender Evrenosoğlu - Lütfen sözümü kesmeyin.
Yaşar Nuri Öztürk - Niçin kesmeyeyim, Kur*an-a iftira etme!
iskender Evrenosoğlu - Hayır efendim, iftira etmiyorum. Kur'an-a şu anda iftira eden sizsiniz. Allahûteâla, orada açık bir şekilde
bütün nebileri huzuruna topladığını söylüyor. Ahzâb sûresinin 7. ayeti kerimesinde diyor ki, 'Habibim' diyor, 'biz o zaman o
nebilerden söz aldığımız zaman, misak aldığımız zaman senden de aldık' diyor. (**)
Yaşar Nuri Öztürk- Seni tövbeye davet ediyorum, kabul etmiyorsun. Ne yapayım?
iskender Evrenosoğlu- Şimdi, bu sözlerden anlıyor musunuz acaba?
Hulki Cevizoğlu - Size göre anlamıyorum ama, anlamaya çalışıyorum.
(*) Âl-i imrân sûresi 81. ayetin meali:"Hani Allah, peygamberlerden: 'Ben size Kitap ve hikmet verdikten sonra nezdinizdekileri
tasdik eden bir peygamber geldiğinde ona mutlaka inanıp yardım edeceksiniz' diye söz almış, 'Kabul ettiniz ve bu ahdimi
yüklendiniz mi' dediğinde, 'Kabul ettik' cevabını vermişler, bunun üzerine Allah: 'O halde şahit olun; ben de sizinle birlikte şahitlik
edenlerdenim,' buyurmuştu." (H.C)
(**) Ahzâb sûresi 7. ayetin meali: "Hani biz peygamberlerden söz almıştık; senden Nuh'tan, ibrahim'den, Musa'dan ve Meryem
oğlu isa'dan da. (Evet) biz onlardan pek sağlam bir söz aldık." (H.C)
iskender Evrenosoğlu - Allahûteâla'nın huzurunda bütün nebiler toplanıyor. Ahzâb sûresinin 40. ayeti kerimesinde Allahûteâla
Peygamberimiz için 'Hâtem ül Enbiyâ1 diyor. Nebilerin sonuncusu diyor. Son Nebi.
Hulki Cevizoğlu- Yani kitap verilenlerin mi sonuncusu?
İskender Evrenosoğlu - Kitap verilenlerin sonuncusu e-vet.
Hulki Cevizoğlu- Kitap verilmeyen bunlar nebi .... olur mu?
Yaşar Nuri Öztürk - Hulki Bey, Hatemi Bey söyledi. Nebi olmadan Resul olamaz bir insan. Bunlar sinonimlerdir. Bunlar Kur'an-ı
kullanıyor. Onun için kelimeyi şahadete dikkat edin, "abduhu ve resuluhu" demiştir.(*)
iskender Evrenosoğlu- Allahûteâla diyor ki Kur'an-ı Ke-rim'de, 'biz bütün nebileri huzurumuza topladık' diyor. 'O nebilerin
hepsinden söz aldık, kendilerinden sonra gelecek olan resule yardım edeceklerine dair.'
Hulki Cevizoğlu - Evet, evet.
iskender Evrenosoğlu - Bu nebilerin arasında Peygamber Efendimiz (Sallallahü Aleyhi Vesellem) olmasaydı, bu nebilerden sonra
gelecek olan resul o olacaktı.
Yaşar Nuri Öztürk - Nerden çıkarıyorsun onu sen?
iskender Evrenosoğlu- Ama onların arasında Peygamber Efendimiz S.A.V.'de var.
Yaşar Nuri Öztürk - Sen orda miydin?
iskender Evrenosoğlu- Çünkü, Allahûteâla Kur'an-ı Ke-rim'de açık ve kesin bir şekilde diyor ki, 'O nebilerden söz aldığımız
zaman, senden de söz aldık' diyor. Öyleyse Kur'an-ı Ke-rim'in Âl-i İmrân sûresinin 81. ayeti kerimesi Peygamber Efen-
(*) Evrenosoğlu'nun andığı ayette de, Allah, Hz. Muhammed için "Allah'ın Resulü ve peygamberlerin sonuncusudur" diyor.
Evrenosoğlu ise, kendisinin "resul" olduğunda ısrar ediyor. (H.C)
dimiz S.A.V'den sonra bir resulün geleceğini, resullerin geleceğini aslında kesinleştirmiş.
Hulki Cevizoğlu- Sizde, "o resullerden biriyim" diyorsunuz.
iskender Evrenosoğlu - Olabilir. Ben o resullerden biriyim veya değilim iddiası değil. Efendim şimdi bir tartışma konusu var
ortada... Peygamber Efendimiz Sallallahü Aleyhi Ve-sellem'den sonra diyor ki, resul gelmeyecek diyor. Kur'an-ı Ke-rim'e açıkça
ters düşüyor.
EVRENOSOĞLU'NDAN, KELİMEYİ ŞEHÂDET YORUMU: "BOŞVER"
Yaşar Nuri Öztürk - Ben de sana söylüyorum; o zaman Kelimeyi Şehâdet'te "iskender Evrenosoğlu abduhu ve resuluhu" diyebilir
misin?
iskender Evrenosoğlu - Boş ver, sen kelime...
Yaşar Nuri Öztürk - Niçin boş? Kelimeyi Şehâdet'e boş verirsen dinden çıkarsın ya!
iskender Evrenosoğlu - Efendim siz Kelimeyi Şehâdet'i boş verin.
Yaşar Nuri Öztürk - Kelimeyi Şehâdet'e boş ver, buyurun!
Hulki Cevizoğlu - Efendim bunun devamını alabilir miyiz?
Yaşar Nuri Öztürk - (Evrenosoğlu'na dönerek) Tamam, tamam sen şimdi devam et. Bundan sonra...
İskender Evrenosoğlu - Şimdi bu, bu mugalatalarla... Yaşar Nuri Öztürk - Sen devam et, sen...
İskender Evrenosoğlu - Kur'an-ı Kerim'i inkar edemezsin! Allahûteâla, gülme gülme efendim...
Hulki Cevizoğlu - iskender Bey, demin dediniz ki benim için, anlamıyor. Şimdi anlamak için birşey soracağım. Az önce boş ver
dediğiniz kelime neydi?
Yaşar Nuri Öztürk- Kelimeyi Şehâdet'e boş ver dedi. Hulki Cevizoğlu-Şimdi anlamadım ben.
iskender Evrenosoğlu - Şimdi, efendim onu ben niçin söylediğimi söyleyeyim. Veyahut da onu ben söyledim evet.
Hulki Cevizoğlu-Ne söylediniz? iskender Evrenosoğlu - Niçin söyledim?
Hulki Cevizoğlu - Niçin söylediniz, bir daha tekrar eder misiniz? Ben anlamak için.
iskender Evrenosoğlu- Niye bu konuda ısrar edip duruyorsunuz. Ben şimdi...
Hulki Cevizoğlu- Anlayamadım, anlayamadım.
iskender Evrenosoğlu - Ben diyorum ki, Kur'an-ı Ke-rim'in bir ayeti kerimesini tartışıyoruz.
Hulki Cevizoğlu- Hayır, bir şeye boş verin, dediniz nedir o?
iskender Evrenosoğlu - Evet.
Hulki Cevizoğlu-Yani neyi boş vereceğiz?
iskender Evrenosoğlu - Yani benim de adımın geçtiği bir Kelimeyi Şehâdet'i boş verin dedim. Açık ve kesin değil mi, neden...
(Yaşar Nuri Öztürk'e hitaben) Bakınız Allah'ın ayetlerini nasıl inkar ediyor. Evvela kendisinin bir-sözü var..
Hulki Cevizoğlu- Peki, peki ben size Allah'ın başka bir ayetini söyleyeceğim. Bakın benim notlarımda Ahzâb sûresi 40. ayet.
iskender Evrenosoğlu- Şimdi evvela bu konuda bir anlaşmaya varalım. Bir dakika...
Hulki Cevizoğlu - Ama bir netliğe varamıyorsunuz siz. Dağıtıyorsunuz konuyu.
iskender Evrenosoğlu- Niçin netliğe varamıyorum efendim. Niçin netliğe varamıyorum! Allahûteâla diyor ki, 'biz bütün nebileri
huzurumuza topladık' diyor. Bu nebilerin arasında l Peygamber Efendimiz Sallallahü Aleyhi Vesellem'in de var olduğu 7. ayeti
kerimesinde Ahzâb sûresinin 'Senden de misak aldık' sözüyle kesin.
Hulki Cevizoğlu - Anladım ama resul ile nebiyi karıştırıyorsunuz.
iskender Evrenosoğlu - Öyleyse, onun da içinde bulunduğu bir resuller, bir nebiler grubundan Allahûteâla diyor ki, sîzlerden
sonra bir resulümüz gelecek diyor. Belki de resuller. Şimdi böyle bir...
Yaşar Nuri Öztürk- Ahzâb sûresinde 'senden misak aldık' sözü orada var mı aç bakalım.
iskender Evrenosoğlu - Var.
Yaşar Nuri Öztürk- Aç bul bakalım.
iskender Evrenosoğlu- Dur bakalım şimdi bakacağız.
Hulki Cevizoğlu- Efendim kendi kitabınızdan değil, Allah'ın kitabı burada buna bakın. (*)
İskender Evrenosoğlu - Ona bakacağız, oradan söyleyeceğiz.
Hulki Cevizoğlu - Ama bakın, kendi notlarınız var, not defteriniz sizin o.
iskender Evrenosoğlu - No defterim evet.
Hulki Cevizoğlu - Hayır şurada aslına bakabilirsiniz.
iskender Evrenosoğlu - Bir dakika, bir dakika.
Hulki Cevizoğlu - Siz bakarken zaman alacaksa, başka birşey söyleyeceğim konuyla bağlantılı.
(*) Evrenosoğlu, Kur'an-ı Kerim yerine, kendi yazdığı kitaba bakıyor. (H.C)
iskender Evrenosoğlu - Siz söyleyin.
Hulki Cevizoğlu - Resul ile nebi arasındaki konuya açıklık getirmesi için. Siz resulüm dediniz. Resul de, Arapça 'Mür-sel' yanli
gönderilen elçi anlamına geliyormuş.
Yaşar Nuri Ğztürk - Risalet peygamberlik demek.
Hulki Cevizoğlu- Evet. Gönderilenin, bir...
iskender Evrenosoğlu - Risalet peygamberlik demek ha!
Hulki Cevizoğlu- Beni de dinliyor musun bu arada?
iskender Evrenosoğlu - Dinliyorum.
Yaşar Nuri Ğztürk- iyi dinle.
Hulki Cevizoğlu-Gönderilen kişinin...
iskender Evrenosoğlu - Kur'an-ı Kerim'den hiç haberleri yok. Evet dinliyorum.
Hulki Cevizoğlu - Gönderilen kişinin bir göndereni de var. Şimdi Hz. Muhammed'i Allah gönderiyor peygamber olarak. Peki, siz
de gönderildim diyorsunuz, sizi kim gönderdi, Allah mı gönderdi?
Evet sizin göndereniniz kim, Sayın iskender Evrenosoğlu? Sözümü duyabildiniz mi?
iskender Evrenosoğlu - Bir dakika...
Hulki Cevizoğlu- Peki ben sorumun sahibiyim, takip e-deceğim.
Hulki Cevizoğlu -- Hocam, sürenin yerini siz söyleyin zaman kazanalım.
Yaşar Nuri Öztürk-..........söylesin.
Hulki Cevizoğlu - Benim soruma cevap versin, sizin göndereniniz kim? Peygamber olarak Resul olarak tabii.
iskender Evrenosoğlu - Beni gönderen...
Hulki Cevizoğlu- Çünkü Resulüm dediniz. Resul, gönderilen elçi demek.
iskender Evrenosoğlu - Ben söylemiyorum Resul olduğumu, Allahûteâla söylüyor. Ve Allahûteâla diyor ki,...
GÜNÜMÜZDE PEYGAMBER ENFLASYONU MU VAR?
Hulki Cevizoğlu - Yani Allah gönderdi. Cevabınız bu.
iskender Evrenosoğlu-Evet, cevabı bu. Allahûteâla buyuruyor ki, Allahûteâla'nın gönderdiği resuller birbirinin ardından geliyor.
Mü'minün 44 de de, Bakara sûresinin 87. ayeti kerimesinde de aynı şeyi söylüyor Allahûteâla. 'Biz resullerimizi ardarda
göndeririz' diyor. Arası kesilmeksizin göndeririz diyor.
Yaşar Nuri Öztürk- Senden sonra var mı?
iskender Evrenosoğlu - Lütfen sözümü kesmeyin. Peygamber Efendimiz Sallallahü Aleyhi Vesellem'den sonra Allahûteâla'nın açık
açık resul göndereceğini söylüyor.
Yaşar Nuri Öztürk - Sen onu kabul etmezsin ama. Ona nefsin müsaade etmez.
iskender Evrenosoğlu- Neden? Yok canım! Sahi mi söylüyorsun?
Yaşar Nuri Öztürk- Var mı senden sonra, var mı, var mı hakiketen?
iskender Evrenosoğlu - Bütün kavimlerde şu anda resul var.
Yaşar Nuri Öztürk- Öyle mi?
iskender Evrenosoğlu - Evet öyle, Allahûteâla böyle söylüyor.
Yaşar Nuri Öztürk - Yani peygamber enflasyonu var. işte islâm dünyasının canına okuyan budur.
iskender Evrenosoğlu - islâm dünyasının canına okuyan sizlersiniz. Allah'ın kitabını hiç bilmeyen sizlersiniz. Profesör olarak
geçinen sizler.
Allahûteâla Kur'an-ı Kerim'de bakın ne kadar çok ayeti kerimede peygamberlerin hepsinin resul olmadığını söylüyor. Hayır bu
konuyu isbat etmek mecburiyetindiyim.
Allahûteâla diyor ki; (Arapça ayet) Hulki Cevizoğlu-Nerede söylüyor? iskender Evrenosoğlu- Isrâ 15, Hu'iki Cevizoğlu- Evet.
iskender Evrenosoğlu- Biz bir resul, var etmedikçe, vazifeli kılmadıkça diyor, orda hayata geçilmedikçe, hiç bir kavme azab
etmeyiz diyor.
Yaşar Nuri Öztürk- Amenna etmez.
iskender Evrenosoğlu- Yani Allah'ın azab etmediği kavimler var, onu mu demek istiyorsunuz? Olabilir mi böyle bir şey?
Yaşar Nuri Öztürk- Etmez, Allah doğru söylüyor da, bunun senle ilgisi ne?
iskender Evrenosoğlu - Bu her kavime resul gönderdiğinin kesin işareti Allahûteâla'mn.
Yaşar Nuri Öztürk- Doğrudur, göndermiştir.
iskender Evrenosoğlu - Evet. Ve devamlı olarak gönderdiğini söylüyor, Mü'minün sûresinin 44. ayeti kerimesinde. Diyor ki,
'Resullerimizi ardı kesilmeksizin ararda göndeririz'. Diyor ki, hangi kavme...
Yaşar Nuri Öztürk- Gönderdi ve sonunda peygamberliği bitirdi. Kur'an-a işi bağladı, Kur'an-a devretti. Bundan sonra resul
adına sıkıntı duyar, ihtiyaç hissederseniz Kur'an-a gidin diyor.
İskender Evrenosoğlu - Yahu Allah hakikatlerinden hiç alakası olmayan, hiç bilgisi olamayan...
Yaşar Nuri Öztürk- Nübüvvetin bitişinin manası ne?
iskender Evrenosoğlu - Siz bir profesörsünüz değil mi? Yaşar Nuri Öztürk - Evet.
iskender Evrenosoğlu - Ve bu profesör Resul ile bütün resulleri peygamber olarak kabul ediyor ha!
Yaşar Nuri Öztürk - Haşa ben resul falan değilim. Ben profesörüm işte dediğiniz gibi.
iskender Evrenosoğlu - Profesörsünüz öylemi? Ne Pro-fu bu? Bu Profesör bana diyor ki, 'bütün resuller peygamberdir1 diyor.
Öyle mi?
Yaşar Nuri Öztürk - Evet.
iskender Evrenosoğlu - Öyleyse dinleyin bakalım ayetleri şimdi. Yasin sûresinin 14. ayeti kerimesi; (Arapça ayet)
Yaşar Nuri Öztürk- Milleti aldatma.. Biz burada resulü Arap dilindeki günlük manası ile kullanmıyoruz. Biz din literatürünü
konuşuyoruz.
iskender Evrenosoğlu- Lütfen, din literatürünüzün arkasına saklanmayın!
Yaşar Nuri Öztürk - O zaman Kur'an, yahu Kur'an o zaman rüzgarlara da resul diyor. Rüzgar peygamber mi?
iskender Evrenosoğlu-Kur'an-ı Kerim, Hz. Yusuf'a gönderilen alelade bir elçiye resul diyor. Peygamber midir?
Yaşar Nuri Öztürk - Görüyorsun, görüyorsun. Etme, ya insaf...
iskender Evrenosoğlu - Yani Allah'ın hakikatlerini sizin kadar.
Yaşar Nuri Öztürk - Dağıtmışlığın da bir sınırı var, Allah'tan kork ya!
iskender Evrenosoğlu - Asıl siz Allah'tan korkun. Yaşar Nuri Öztürk- Dağıtma, Allah'tan korkuyorum ben iskender Evrenosoğlu
- Bakın, dikkat edin, burda tam
Yaşar Nuri Öztürk- Korkmasam... Sana tahammül ederek buraya gelmezdim şu millet için.
iskender Evrenosoğlu - Burada, Kür*an-ı Kerim'de peygamber olmayan resuller konusunda kaç tane ayet sayacağım size ve siz
bana gene aynı şeyleri mugalatayla söyleyeceksiniz.
Yaşar Nuri Öztürk - (Cevizoğlu'na dönerek) Beyefendi, Ayhan Bey'i çağırmıştınız. Lütfen...
Hulki Cevizoğlu- Hatta Ayhan Bey ama...
Yaşar Nuri Öztürk- O tespiti yapsın da, bu işi bitirelim artık.
iskender Evrenosoğlu - Allahûteâla bakınız bu kadar a-yette resullerinin hepsinin peygamber olmadığını söylüyor. Herşey yanlış
öğretiliyor insanlara. Bu Sayın Profesörler yüzünden. Mesala diyorlar ki, 'bütün resuller peygamberdir' Allahtûeâla değildir diyor.
Kaç tane ayeti kerimede söylemiş bunu.
Bir defa resuller arasında, fetret devri hiç olmamıştır. Ama peygamberler arasında olmuştur. Hz. isa'dan 600 sene sonra
Peygamber Efendimiz (Selatu Selam) gelmiş. Ondan sonra bir defa daha peygamber gelmesi mümkün değil.
Yaşar Nuri Öztürk - Şu Kur*an-a teslim olmamak için yaptığın numaralara bak. Yani ona teslim olup da, öyle büyü-sen daha
rahat etmez misin? Niçin bu numaralara giriyorsun?
iskender Evrenosoğlu - Siz niçin Kur*an-ı Kerim'i inkar ediyorsunuz?
Hulki Cevizoğlu- Peki ben size...
iskender Evrenosoğlu - Kur'an-ı Kerim'de bu kadar ayeti kerime var diyorum ben size,Yani bu...
Yaşar Nuri Öztürk- Vah, vah zavallı vah. iskender Evrenosoğlu - Sözlerinize dikkat edin.
Yaşar Nuri Öztürk-Sana ben seneler önce dedim. Şu işi iyice başına... Şimdi dönemiyorsun geri. Çünkü öyle bir batağa girdin ki,
kendini- inkar etsen, bütün saltanatını yitireceksin. Ben sana demedirfı mi ki buralara gitmeden dön şu yoldan tövbe et, demedim
mi?
iskender Evrenosoğlu - Yok ya, ne zaman dedin?
Yaşar Nuri Öztürk-Kaç sene önce...
iskender Evrenosoğlu - Şu Kur"an-ı Kerim'e başarmasın.
EVRENOSOĞLU'NDAN ÖZTÜRKE "BANA SULTANIM DERDİN"
Yaşar Nuri Öztürk - Sana ilahiyat Fakültesi'nde de dedim.
iskender Evrenosoğlu - Evet. Sen bana o zaman sultanım diye hitap etmiyor muydun?
Yaşar Nuri Öztürk - Allah'tan kork, canım sultanım. Ben oğluma da sultanım diye hitap ederim o benim nezaketim. O zaman seni
bir şey zannettim, sonra baktım ki, zırlattın gittin işte... Bu hallere düştün...
iskender Evrenosoğlu - Allahûteâla'nın hakikatlerini hiç bilmiyorsunuz. En çok buna üzülüyorum. Yani bir profesör...
Hulki Cevizoğlu - Sayın Ayhan Songar'a bağlanmadan evvel...
iskender Evrenosoğlu - Ben evvela şu resul konusunu herkese bir söylemek istiyorum.
Hulki Cevizoğlu- Herkese bir söyleyin ama, ben sizin, resulün ötesinde iddialarınız var, onu da söyleyeceğim.
iskender Evrenosoğlu - Onu söyleyin siz.
Hulki Cevizoğlu - Söyleyeyim mi? Şimdi söyleyebilir miyim?
iskender Evrenosoğlu - Allahûteâla kaç tane ayeti kerimede bütün resullerin peygamber olmadığını ifade ediyor. Bakınız ne
diyor? Yasin sûresinin 14. ayeti.kerimesinde birden fazla resul gönderdiğini söylüyor. Aynı devrede. Ondan sonra Allahûteâla
melek resullerden bahsediyor. Allahûteâla cin resullerden bahsediyor.
Yaşar Nuri Öztürk - Ediyor, tamam.
iskender Evrenosoğlu - Ediyor, ediyor diyorsunuz.Onlar peygamber mi? Bir cin peygamberden bahsedebilir misiniz bana? Bir
melek peygamberden bahseder misiniz?
Yaşar Nuri Öztürk- Senin yaptığın, peygamberlik manasında resullük iddia ediyorsunuz.'
v iskender Evrenosoğlu - Hayır efendim. Allahûteâla... Yaşar Nuri Öztürk- Kitabın var, kardeşim burda... İskender Evrenosoğlu
-Allahûteâla, resulleri...
Yaşar Nuri Öztürk- Hatta resul değil, sen nebilik iddia e-diyorsun.
iskender Evrenosoğlu - Hayır efendim. Yaşar Nuri'Öztürk- Kitabın var, kitabın ya.. iskender Evrenosoğlu - Bu sizin iddianız.
Yaşar Nuri Öztürk-Ya bu kitap senin mi, değil mi? iskender Evrenosoğlu - O kitabın benim oluşu...
Yaşar Nuri Öztürk- Çıkar şunu buraya, getir. Bunu bırak!
. iskender Evrenosoğlu - Niye bu kadar kızıyorsunuz?
Yaşar Nuri Öztürk- Hayır kızmıyorum. Ben bu kitap senin mi, değil mi kardeşim? Resul değil, sen nebilik iddia ediyor-suh.
iskender Evrenosoğlu - Siz evvela Kur'an-ı Kerim'i bilmiyorsunuz.
Hulki Cevizoğlu - Evet kitabı gösterelim.
Yaşar Nuri Öztürk - Resul ne demekmiş, sen mütenebi-sin. Nübüvvet iddia ediyorsun. Resullük değil. Bu kitap senin mi, değil
mi?
iskender Evrenosoğlu - Siz demin demediniz bana, Allahûteâla... -Bu kitap benim, bu kitap benim- Siz de o zaman söyleyin
bakalım...
Yaşar Nuri Öztürk - işte o zaman nebilik iddia ediyorsun.
iskender Evrenosoğlu - Siz demin demediniz mi, Allahûteâla Peygamber Efendimiz Sallallahu aleyhi vesel-lem'den sonra resul
göndermez. Biz size onu isbat edeceğim.
Yaşar Nuri Öztürk- Resulde göndermdz, sen nebilik iddia ediyorsun ayrrca.
iskender Evrenosoğlu - Niçin Kur'an-ı Ker'im'in hakikatini kabul etmiyorsunuz?
Hulki Cevizoğlu - Peki onu kabul edeceğiz. Ama...
iskender Evrenosoğlu - Duhâ sûresinin 10-11-12-13-14-15. ayetleri de aynı şekilde. (*)
Yaşar Nuri Öztürk - Numara okuma, işin gücü numaracılık.
iskender Evrenosoğlu - Allahûteâla'nın söylediği şey son derece açık; bütün nebileri huzurumuza topladık diyor ve bütün
nebilerden söz aldık diyor. Sizlerden sonra bir resul gelecek diyor, sizlerden sonra diyor.
Yaşar Nuri Öztürk- Evrenosoğlu, Evrenosoğlu.
Hulki Cevizoğlu -Hocam Sayın Songar'a bağlanacağız, bir saniye...
(*) Duhâ sûresinde de (dil sürçmesi ya da bizim yanlış anladığımızı varsayarak, Duhân sûresi olarak kabul etsek bile, Duhân
sûresinde de) böyle bir-şey yok. (H.C)
Yaşar Nuri Öztürk- Şimdi bakın bu millet çok büyük bir-millettir. Seni bütün bunlara rağmen affeder. Sen gel "tövbe et. Çok
kötü dağıttın.
iskender Evrenosoğlu- Ne yazık ki, bu profesörlük maskesi altında, Allah'ın söylediklerinden ne kadar uzak...
Yaşar Nuri Öztürk - Maskesi yok, ben profesörüm.
iskender Evrenosoğlu - Hayır efendim, profesörlüğünüzü Kur'an-ı Kerim'in hakikatlerinin saklanması istikametinde
kullanıyorsunuz.
Hulki Cevizoğlu- iskender Bey, Hocam...
iskender Evrenosoğlu - Nasıl bu kadar yalanlayabilirsiniz, siz Kur'an-ı Kerim'e resmen karşı çıkıyorsunuz.
Hulki Cevizoğlu- iskender Bey... iskender Evrenosoğlu - Evet, dinliyorum.
ALLAH'IN SIFATLARINA DA SAHİPLENİYOR.
Hulki Cevizoğlu- Efendim sizin kitabınıza bakarsak, kitabınızda yalnızca Allah'a özgü olan iki tane kavram var. Kainatın hakimi
olduğunuz ve kadiri mutlak olduğunuz yolunda. Şimdi bu iki kavram da, Kainatın hakimi olmak, sadece Allah'a özgü bir şey.
Kadiri mutlak da öyle.
Yaşar Nuri Öztürk - Sekiz yerde geçiyor o.
Hulki Cevizoğlu- Evet, ben saymadım, kaç yerde geçiyor ama 52. sayfada ve 67. sayfada geçiyor.
iskender Evrenosoğlu - Deminki olayı bir defa bitirelim.
Hulki Cevizoğlu - Şimdi bunlara inanıyor musunuz siz? Bunlar yanlışlıkla mı yazıldı kitaba?
iskender Evrenosoğlu- Şimdi deminki olay konusunda bir ayeti kerime daha söylemek istiyorum.
Hulki Cevizoğlu- Ama sapıyorsunuz konudan. . 140
iskender Evrenosoğlu - Ama açık bir şekilde, bir resulün hiç bir zaman gelemeyeceğini söylüyor, iddiası var. Kur'an-t Kerim öyle
söylemiyor. Bütün resullerin peygamber olmadığını da söylüyor.
Hulki Cevizoğlu - Söylüyor, 'rüzgara da resul deniyor1 diyor, kelime olarak
iskender Evrenosoğlu - Bunun ne alakası var yani, söylediğim ile?
Hulki Cevizoğlu - Şunun alakasını söyleyin. Yine biz dönelim; kainatın hakimi ve kadiri mutlak mı oldunuz?
Yaşar Nuri Öztürk- Haşa Yarabbim.
iskender Evrenosoğlu - Allahûteâla, şöyle söylüyor. (Arapça ayet)
Hulki Cevizoğlu - Yani... Açıklar mısınız?
YAŞAR NURİ ÖZTÜRK: "ALLAH TAVUK MU GÜDÜYOR?"
iskender Evrenosoğlu - Bütün göklerde yarattığı her şeyini ve arzlarda yarattığı herşeyi insanlara zikrettiğini söylüyor. İnsanların
emrine verdiğini söylüyor. Bütün göklerde yarattığı herşey ve bütün arzlarda yarattığı herşey.
Sadece benim değil, Sayın Profesörün de emrine verilmiş ve...
Yaşar Nuri Öztürk- Ama ben kadiri mutlak değilim haşa.
iskender Evrenosoğlu - Kadiri mutlak, Allahûteâla'nın bize verdiği... Yani Allahûteâla bir şey söylerken sizden izin mi a-lacak?
Yaşar Nuri Öztürk - Ya, kadiri mutlak ne demek, sen söylesene şunu millete?
iskender Evrenosoğlu - Kadiri mutlak... Yaşar Nuri Öztürk - Evet, söyle...
iskender Evrenosoğlu - Allahûteâla açıkça şimdi benim için bu vasfı kullanmış. Kadiri mutlak diyor.
Yaşar Nuri Öztürk - Ya, sen söylüyorsun kullanmış diye. Kadiri mutlak ne demek onu söyle bize...
iskender Evrenosoğlu- Allahûteâla'nm indinde bir insan için. Allahûteâla'nm düşündüğü şeyin sonu onu kontrol altında tutmaktır.
Yaşar Nuri Öztürk- Kadiri mutlak bir tane olur. Aklın \\-keleri var. Ama sen tabii bu ilkelerle bağlı değilsin. Kadiri mutlak bir
tanedir. Sen burada diyorsun ki, Kadiri mutlakım ben. Allah'a ne oluyor o tavuk mu güdüyor! Sen Kadiri mutlak oluyorsun da?
iskender Evrenosoğlu - Tavuk güden sizsiniz.
Yaşar Nuri Öztürk - Tabii ben tavuk güdüyorum, işte senin gibi tavukları güdüyorum bak.
iskender Evrenosoğlu - Fena değil. Allah razı olsun.
Hulki Cevizoğlu- iyi geceler efendim. Sayın Ayhan Son-gar;
Prof. Dr. Ayhan Songar (Psikiyatrisi) (Telefon Konuğu)- iyi geceler efendim, iyi geceler.
Hulki Cevizoğlu- iyi geceler efendim. Bu saate kadar iz-leyebildiyseniz sizden bir değerlendirme rica etmek istiyorum. Buyurunuz
hocam.
AYHAN SONGAR: "YA İMANINDAN,YA AKLINDAN ŞÜPHE EDERİM"
Ayhan Songar -Siz değerlendirme istiyorsunuz, ben bir cümle söyleyeyim. Mecellenin en sağlam hükümlerinden birisi, abesle
iştigal memnudur. Burada yapılan iş abesle iştigal. Burada bir peygamberlik müessesiyle karşı karşıyayız düpedüz. Peygamberlik
iddiası var orta yerde. Şimdi ben iskender Evre-nosoğlu'nun burada resul peygamber midir, nebi midir, değil midir münakaşasını
bir kenara bırakın. Diyor ki, 'Allah bana vahyetti bir kitap yazdım' ayetler var orta yerde.
Bir insan eğer Allah'tan vahyedildi bana peygamber derse, bu düpedüz peygamberlik iddiasıdır. Başka hiçbir şey değil. O zaman
müslüman olan bir insan islâm'ın son din olduğu, Hz. Muhammed'in de halemin nebi olduğuna inanmak mecburiyetinde
bulunduğuna göre, bunun islâm'la nasıl telif edileceği ayrı dava yani.
Bu insan, hem ben müslümanım diyecek, hem de Allah kendisine vahy etti ondan sonra da bunlarla kitap yazdım diyecek. O
zaman onun ya imanından, ya aklından şüphe edilir. I-kisinden biri olur.
Ben bu işi tartışılmaya değer tarafını dahi bulmuyorum. Sayın Yaşar Nuri Öztürk Bey, boşuna hiddetleniyorlar.
Yaşar Nuri Öztürk-Haklısınız Hocam.
Hulki Cevizoğlu- Ne açıdan yaklaşıyorsunuz Sayın Songar siz konuya? Hangi açıdan yaklaşıyorsunuz siz konuya.
Ayhan Songar - Ben şimdi bakın bir meslek adamıyım. Televizyondan seyrederek bir teşhis koyamam. Eğer benden böyle bir
mütalaa isteniyorsa o zaman söz konusu şahsı bana bir merci yollar, ben karşımda onu tetkik ederim, konuşurum ona göre bir
netice veririm.
Burada iki ihtimalden birisi bahis mevzuudur. Yani ben hem müslümanım diyecek, hem de ondan sonra ben peygamberim diye
iddia da bulunacak. Bana Allah'tan vahiy geliyor, kitap yazıyorum diyecek. Hem de Allah bana bunları Türkçe söylüyor bunları.
Allah, Hz-. Peygambere de Aleyhüselatü Ves-selem Efendimiz'e de Cebrail vasıtasıyla hitap etmiştir. Cebrail ona Arapça
söylemiştir.
Yoksa Allah'ın bir dili olacak da, Türkçe doğrudan doğruya irtibata geçip, Evrenosoğlu'na hitap edecek, bunun tabii mantıkla
izah edilir tarafı yok. Biz buna psikiyatri de paralojik mantık diyoruz.
Hulki Cevizoğlu - Ne diyorsunuz?
Ayhan Songar-Paralojik mantık. Paraloji diyoruz.
Hulki Cevizoğlu - Yani paranoya mı, anlayamadım?
Ayhan Songar- Değil, paraloji, paraloji biraz ahraz. Hastalık teşhisi söylemiyorum efendim. Hastalık teşhisi yahutta bir şahsın
hasta olup olmadığı meselesi burada tartışılmaz. Yalnız ben tamamen emporsonel, gayri şahsi olarak konuştuğum zaman şunu
söyleyebilirim. Benim karşıma böyle bir ihtimal, böyle bir iddia gelse; ben ya onun aklından veya imanından şüphe ederim.
PSİKİYATRİSİ .SONGAR: "BİR EŞREF PEYGAMBER VARDI BAKIRKÖY'DE"
Bakın bizim asistanlığımızda bir Eşref Peygamber vardı Bakırköy'de. Bu zat, her sene Kadir gecesi mevlüt okuturdu. Bir gün
dedim ki, sen kendin peygamberlik iddiasındasın, nasıl oluyor da başka peygambere mevlüt okutuyorsun. Canım meslektaş dedi,
o kadar da birbirimizi kollayacağız dedi.
Şimdi bu aslında dini konular, tabii çok ciddi konular. Sonra kaldı ki, Sayın Evrenosoğlu bir yerde daha hataya düşüyor, Kur'an-ı
Kerim'i kendi anladığı şekilde tefsir etmeye uğraşıyor.
En güzel tefsiri Peygamberimiz Efendimiz Hazretleri hadis-leriyle yapmıştır. Onlara bakarsanız zaten kendisinden başka
peygamber gelmeyeceği, artık hatemin nebi olduğu; gerek Allah kelamıyla, gerek Peygamberimizin ifadesiyle açıkça bellidir.
Son ayeti kerimede de biliyorsunuz, "ben sizin dininizi tamam ettim" diyor. "Bitti artık, vahiy kesildi" diyor. Ondan sonra vahiy
yoktur.
Şimdi 1400 sşne sonra kalkıp da bana. vahiy geliyor dendiği zaman, dediğim gibi iki ihtimalden biri düşünülür.Ya bu zat'ın
imanından, yahutta aklından şüphe etmek lazım ama, ben gene söylüyorum; Sayın Evrenosoğlu'nun şahsıyla ilgili değil benim bu
söyledğim. Böyle bir iddiayla mücerret karşı karşıya kaldığım zaman verdiğim bir mütalâadır.
Hulki Cevizoğlu- Böyle bir iddia ilç karşı karşıya kaldığınız zaman Sayın Evrenosoğlu'ndan ayrı olarak bizde söyleyelim. Bunun
başka belirtileri var mıdır, nasıl bir tedavi yöntemi oluyor?
Ayhan Songar- O bir teknik mevzu tabii, belirtileri çok...
Hulki Cevizoğlu - Anlayacağımız kadarıyla. Çünkü bu akşam herkes bizi anlamamakla itham ediyor, belki haklılar. Ben anlamak
için soruyorum. Buyurun... Böyle bir vaka gelse önünüze...
Ayhan Songar - Böyle bir vaka gelse önüme, onun bu mantığı nasıl kurduğuna bakarım. Bizim psikiyatride paranolo-jik mantık
dediğimiz, mantık kusurunun olup, olmadığına bakarım, ona göre bir teşhis koyarım.
Hulki Cevizoğlu - Varsa ne yapıyorsunuz? Yarti, yatarak tedavi mi, ayakta tedavimi?
Ayhan Songar- Vakasına göre, şahsa göre değişir.
Hulki Cevizoğlu - Ortalama bir tedavi var herhalde. Peki dünyada böyle örnekler var mı Sayın Songar?
Ayhan Songar - Ne gibi, peygamberlik iddiası örnekleri
mi? . , . .
Hulki Cevizoğlu-Evet.
Ayhan Songar -r- Çok. Olmaz olur mu.
Hulki Cevizoğlu- Genelde psikiyatrisfer nasıl davranıyor acaba? "
Ayhan Songar - Birgün bana birisi geldi. Kliniğe bir a-dam getirdiler. Peygamberlik iddia ediyor diye ve dehşete düşmüşler
iddianın karşısında. Merak etmeyin, üst katta bir iki tane de Allah'lık iddia eden var demiştim.
Yani, bir hanım vardı öyle. Allah'ın kızı olduğunu iddia e-diyordu, 1 sene tedavi ettim. Bir sene sonra kalktı geldi, "çok teşekkür
ederim doktor bey yanılmışım beni tedavi ettin" diye, ben de sevindim iyi oldu diye. "Öğrendin değil mi "dedim, Allah'ın kızı
olmadığını,
"Öğrenmez olur muyum. Ben meğer bizzat Allah'mışım" dedi.
Hulki Cevizoğlu - Neymişim?
Yaşar Nuri Öztürk- Allah'mışım, kızı değil.
Ayhan Songar -Yani bu kadına, gene söylüyorum tamamen gayri şahsi konuşuyorum. Ben, Evrenosoğlu'nun muhterem
şahsiyetini, kişiliğini hedef almıyorum burada. Siz bana bir teknik mesele sordunuz.
Hulki Cevizoğlu - Evet. Teknik olarak soruyoruz.
Ayhan Songar- O teknik meselede, ben de teknik olarak mütalâamı söylüyorum. Ama bir şahıs hakkında bir mütalâa beyanı
gerekirse, o zaman o şahsın bana bir yetkili merci tarafından gönderilip, karşıma oturup benim muayeneme razı olması lazımdır. O
zaman bir netice veririm efendim.
Hulki Cevizoğlu *- Peki Hocam, yine söz meclisten dışarı olarak soruyorum. Böyle bir vaka, vakalar sizin önünüze gelmiş. Bu
insanların etrafından gidenler de oluyor mu?
Ayhan Songar- Çok.
Hulki Cevizoğlu- Peki onlar için tavsiyeniz nedir? Bunun hikayesi varmı?
Ayhan Songar- Onlar için tavsiyem; bakın bizim bütün hatamız şuradan doğuyor. Bizim halkımız bugün islâm'ı en temiz şekliyle
bilmiyor. Bilmediği için de çok yerde hataya düşüyorlar. Yani, içler acısı manzaralarla karşı karşıya kalıyoruz. Bugün Türkiye'de
samimi müslüman olan insanı Afganis-tan'dakilerle eşleştirip ondan sonra onları itham etmek isteyen
bir zihniyet var. Bu zihniyetin kaynağı da, yine Jslâm'ı iyi bilmemekten doğmaktadır.
Hulki Cevizoğlu- Evet, peki. Yani bu insanların etrafından gidenler, islâmiyet! bilmemekten mi gidiyorlar?
Ayhan Songar-Bilmemekten kaynaklanıyor tabii.
EVRENOSOĞLU'NDAN SONGAR'A: "BENİ MAHKUM ETTİNİZ"
iskender Evrenosoğlu-Sayın Songar, biz Peygamber olduğumuzu hiç iddia etmedik. Böyle bir iddianın sahibi değiliz.
Allahûteâla'mn bize söyledikleri, bizim de bir irşat makamının sahibi oluşumuzdur sadece. Ve Allahûteâla'nm resullarmın devamlı
olarak bütün kavimlere geldiğini söylüyor Allahûteâla. Nahl sûresinin 36. ayeti kerimesinde, "biz resullerimizi bütün kavimlerde
vasıl ederiz" diyor. (*)
Yani Allahûteâla'nm bilinmeyen hakikatleri sebebiyle beni mahkum ettiniz. Allah razı olsun.
Ayhan Songar- Ben sizi mahkum etmedim haşa. Sizi mahkum etmedim. Şahsi konuşmuyorum.
Yalnız bakın, şimdi peygamberlik iddiasında değilim diyorsunuz, ondan sonra da diyorsunuz ki, bana vahyetti, ayetler gönderdi ve
bende kitap yazdım.
iskender Evrenosoğlu-Bana, Allahûteâla... Ayhan Bey, peygamberlerin dışındaki insanlara da ayetler gönderdiğini söylüyor.
Bakın A'raf sûresinin 175. ayeti kerimesine lütfen.
Ayhan Songar - Bırakın, islâm'ı tartışmaya kalkmayın burada. Yok öyle şey.
iskender Evrenosoğlu- Öyle söylüyor Allahûteâla...
Ayhan Songar- Siz kendi arzunuza göre tefsirler yapıp, beni de bu münakaşanın içine sokmak istiyorsunuz. Beni bu
(*) Nahl sûresi 36. ayette, "... her ümmete bir peygamer gönderdik..." diyor. (H.C)
münakaşanın içine sokarsanız sizin için tehlikeli olur.
iskender Evrenosoğlu - Allahûteâla'mn söylediği şey son derece açık. A'raf sûresinin 175. ayeti kerimesi, Allahûteâla diyor ki,
"habibim sen o kişiye bahset" diyor. "O kişi ki diyor, biz ona ayetlerimizi verdik, ama o sonra şeytana uydu" diyor. Şimdi
Allahûteâla'mn şeytana uyacak bir insana bile ayet verdiğini görüyoruz. (*)
Burada bize ayet vermesi, bizim bir peygamber olduğumuzu mu gösterir? Allahûteâla, peygamber olmayanlara ayet verdiğini
söylüyor.
Bu istikamette bir olayla karşı karşıyayız. Yani Allahûteâla'mn bize yazdırdığı şeyler, ya bizim deliliğimizi ya da peygamberlik
iddiamızı...
Ayhan Songar- Hiç bunları tartışmayalım. Bunları tartıştığınız zaman, kendi kafanıza göre yaptığınız tefsirlerle ortaya çıktığınız
zaman, dediğim gibi sonuncu sizin için tehlikeli olur. Hem iman bakımından, hem akıl bakımından.
iskender Evrenosoğlu - Benim de, bir...
Ayhan Songar - Ben size Sayın Yaşar Nuri Öztürk'ün söylediğini söylüyorum, eğer bu söylediklerinizde samimiyseniz, gelin tövbe
edin, dönün bundan da kurtulun bu işten. Başka söyleyecek bir şeyim yok.
Çok özür dilerim, Buradan bizi seyreden milyonların önünde oturup islâm dinini tartışamam sizle.
Hulki Cevizoğlu - Peki, ben size başka soru sormak istiyorum Sayın Songar. Şimdi tabii peygamber olmak, kendini Allah yerine
koymak ayrı bir vaka ama, insanlar Allah'ı görebilirler mi? Bu mümkün müdür?
(*) A'raf sûresi 175. ayetin meali tam olarak şöyle: "Onlara (yahudilere),' kendisine ayetlerimizden verdiğimiz ve fakat onlardan
sıyrılıp çıkan, o yüzden de şeytanın takibine uğrayan ve sonunda azgınlardan olan kimsenin haberini oku". (H.C)
AYHAN SONGAR: "ALLAH'IN YÜZÜ GÖRÜLMEZ"
Ayhan Songar - Hayır mümkün değildir efendim. Allahûteâla her türlü insanî noksan sıfattan münezzehtir ve insanlar bu dünyada
Allah'ı göremezler. Öyle gönül gözüyle ben Allah'ı gördüm filan öyle bir şey olmaz. Ancak bu, Kuı"an-ı Ke-rim'de vaad edildiği
gibi Cennet ehline, o da çok yüksek bir mertebe olarak öbür dünyada, ahirette nasip olacaktır. Bu da ayrı bir boyuttur. Bu
dünyanın boyutları değildir.
Hulki Cevizoğlu - Sayın Evrenosoğlu'nun kitabının 8. sayfasında "ben senin ilk gördüğün, Rabbiniz Allah'ım" sözü geçiyor. "Şu
anda seninle olan benim" diyor. 16. sayfasında Allah diyormuş ki, "beni defalarca gördün", buna benzer ifadeler var. Yani burada
Allah'la konuşma, yüzünü görmek, bir şekilde var.
iskender Evrenosoğlu - Şimdi müsaade eder misiniz? Bir ayeti kerime okumak istiyorum. Elimde Abdullah Aydın'ın Kur'an-ı
Kerim'i var. A'raf sûresi 175. ayeti kerime. Diyor ki Allahûteâla, "onlara (yani Sahabe'ye) kendisine ayetlerimizi verdiğimiz halde,
onlardan sıyrılan şeytanın peşine taktığı, böylece azgınlardan olan kişinin haberini oku" diyor. Bu benim tefsirim değil. Allahûteâla
açıkça, kendisine ayet verdiği bir kişiden bahsediyor. Benim tefsirim değil efendim... Benim yaptığım bir tefsir değil.
Böyle söylüyor Kur'an-ı kerim.
Ayhan Songar- Kur'an-ı Kerim, yani1400 seni evvel Hz. Peygambere vahyedilirken sizden mi bahsediyordu?
iskender Evrenosoğlu- Allahûteâla sadece peygamberlere vahyetmiyor ki efendim. Allahûteâla Hazreti isa'nın havarilerine
vahyetmiş...
Ayhan Songar- Burda, burda paranoloji işin içine giriyor, burda sizin mantık kusurunuz işin içine giriyor, yapmayın Sayın
Evrenosoğlu, yapmayın hakikaten, milleti de fazla meşgül etmeyin bu işlerle, yazıktır bu insanlara, bu samimi müslü-manlara,
inanacak bir şey, tutunacak dal arayan bu kadar milyonlarca insana yazıktır.
iskender Evrenosoğlu - Hiç anlamıyorsunuz efendim? Allahûteâla'nm bütün insanlar için kurduğu saadet tuzakları yok edilmiş
durumda şu anda.
Ayhan Songar - Allahûteâla gene ayeti kerimesinde
(.....) anlatır, islâm tehlike karşısında diyorsunuz, Allahûteâla
bu dinin sahibi benim diyor, islâm tehlike karşısında olmaz, müslümanlar tehlike karşısında olabilir ama islâm tehlike karşısında
olmaz.
iskender Evrenosoğlu - Müslümanlar, Allahûteâla'nın o cennet ve dünya saadetine ulaştıracak olan emirlerini gerçekleştirmedikleri
için, Kuran'da farz edildiği halde bugün farzların arasından çıkardıkları için normal bir hayatın sahibi değil. Son derece korkunç
bir tuzaktan bahsediyorum. Bu tuzağa hiç bir zaman...Bu akşam sizlere anlatamadım, beni özel olarak dinler misiniz Sayın
Songar...
Ayhan Songar - Dinliyorum efendim.
Hulki Cevizoğlu- Özel olarak muayenehanede, diyor.
iskender Evrenosoğlu- Hayır şimdi değil, uzun bir zaman parçası içinde.
Ayhan Songar- Özel olarak sizi dinlemekten pek memnun olurum ama o zaman bu bir mesleki dineme olur, bunu kabul ederseniz
dinlerim.
iskender Evrenosoğlu - Anlamadım efendim.
Ayhan Songar- Özel olarak dinlemekten pek memnun olurum ama bu bir mesleki görüşme olur, aramızda, ondan pek memnun
olurum, siz kabul ederseniz eğer.
iskender Evrenosoğlu- Ben gene anlamadım, ne diyor. Ayhan Songar- Peki anlayan anladı,
Yaşar Nuri Öztürk - Mesleki bir görüşme olur. O görüş-|me sonunda koyacağı teşhise razı olursan kabul ederim diyor.
iskender Evrenosoğlu - Siz de mi Brütüs?
Hulki Cevizoğlu- Evet, peki bu konu üzerine fazla git-^meyelim o zaman. Hakikaten izleyiciler anladı diyorsanız -ö-zellikle de
Sayın Evrenosoğlu'nun arkasında olduğunu söyleyen insanların anlamış olmasını ben diliyorum- ekleyecekleriniz varsa Sayın
Songar onları son söz olarak kabul edeceğim. Buyurun.
Ayhan Songar- Çok teşekkür ederim, Hakikaten istifadeli bir toplantı oldu efendim.
Hulki Cevizoğlu - Çok teşekkür ederim, iyi geceler efendim... Evet bir reklam aramız var, sonra devam edeceğiz efendim.
EVRENOSOĞLU, STÜDYODAN KAÇIYOR!
(Çok uzun reklam arasından sonra)
Hulki Cevizoğlu - Tekrar iyi geceler efendim! Saatlerimiz 02.10'u gösteriyor ama stüdyomuzda bir başka konuğumuz var, Sayın
İskender Evrenosoğlu ise yok. Az önce biz ara verdiğimiz sırada burada bulunan Fizik Mühendisi olan, şu anda bir kamu
kuruluşunda da çalışmakta olan -adını vermek istemiyorum- Vakıflarının başkan yardımcısı kişi yanına geldi ve bu programa
katılmaması gerektiğini söyledi. Sayın iskender Evrenosoğlu da gördüğünüz gibi, bu kitaplar, notlar bize ait, kendi notlarını
topladı, çantasını aldı ve bu programa katılmayacağını, kendisine bir tuzak hazırladığımızı söyledi. O görüntüleri arkadaşlarımız
çektilerse ben rica edeceğim ekrana getirsinler.
Bu arada, kendisiyle birlikte gelen yaklaşık 15 kişilik bir grup KANAL 6 Stüdyolan'nın önünde ruhsatsız silahla yakalandı.
Emniyet güçleri, şu anda, emniyet açısından gerekenleri yapıyorlar.
Kendisinde nur, Allah'la konuşma, resullük ya da mehdilik iddiasında bulunan, insanlara huzurlu, mutluluk ifadeleri vermesi
gereken ki, o görev için Allah'tan yetki aldığını belirten bir kişinin daha yumuşak, daha sakin ve her türlü sorunun altından
kalkabilecek düzeyde burada oturması beklenirdi.
Her ne kadar bizim gönül gözümüzle sağ ve sol omuzun-daki nur'u, sancağı ve belindeki kılıcı göremediysek de, emniyet
görevlileri Sayın iskender Evrenosoğlu'nun adamlarının belindeki silahı gördüler. Gönül gözüne gerek yoktu. Ama gereken
işlemler yapılıyor. Bizim emniyet görevlimiz de burada, kısaca olayı bize anlatacak, sonra biz telefon konuklarımızı ve sizlerden
gelecek telefonlarla ve Sayın Yaşar Nuri Öztürk ile konuyu irdeleyeceğiz.
Bu programı şunun için yapmıştık: 1992 yılından beri 4 yıldır gelen bir hesaplaşma vardı. Sayın Evrenosoğlu, Risalet Nurları isimli
kitabının 133. sayfasında diyordu ki, "Hadi bizi mahcup edip halkın huzurunda yokedin. Davetmiz, sonsuza kadar geçerlidir"
diyordu.
Biz, 4 yıl sonra bu kitabı, sayfayı okuyabildik, onun için geçen hafta Sayın Yaşar Nuri Öztürk ile burada, Afganistan o-laylarını
konuşurken, Sayın Evrenosoğlu'nun yardımcısı Ferhat Baştuğ, kendiliğinden bizi arayıp bağlanmıştı programa ve bir meydan
okuma olmuştu biliyorsunuz. Dün akşam da bunun tekrarını izlediniz banttan.
Bu meydan okumadan, Sayın Yaşar Nuri Öztürk kaçmadı; din adına ve halkı aydınlatmak adına kaçmadı, buraya geldi. Sayın
Evrenosoğiu'da geldi. Ama, "hadi bizi mahcup edin, halkın huzurunda yok edin. Davetimiz sonsuza kadar geçerlidir" diyen Sayın
Evrenosoğlu, stüdyoyu terk etti.
Dışarıda ne oldu kısaca bize anlatabilir misiniz? Emniyet Görevlisi- Dışarıda üç tane silah yakalandı. Hulki Cevizoğlu - Kimin
üzerinde yakalandı bunlar? Emniyet Görevlisi- iki tanesi korumasının, yanına gelen arkadaşın. Silahım ruhsatlı, dedi. Silahın bir
tanesi bulundurma, 2 tanesi ruhsatsız çıktı. Silahın ikisine el konuldu. Bir tanesi ruhsatlı olduğu için, ona da el konuldu, çünkü
bulundurma. Yani taşıma ruhsatı yok. Kesinlikle.
Hulki Cevizoğlu - Kim el koydu? Güvenlik mi koydu?
Emniyet Görevlisi- Biz, güvenlik güçleri olarak el koyduk. Polis memuru arkadaşlara verdik. Onlar gerekli ilgili makamlara, yasal
işlemler şu an başlatıldı.
Hulki Cevizoğlu - Peki çok teşekkür ediyorum ben. Bir kaza olmadan bu iş atlatılmış.
Emniyet Görevlisi- Olmadı Allah'a şükür.
Hulki Cevizoğlu- Değerli izleyiciler, az önceki olayı arkadaşlarımız görüntülemişler. Onları şimdi ekrana getiriyoruz. Sayın
Evrenosoğlu'nun ayrılış sahnesini.
"ŞU ANDA LANETLENDİNİZ"
(Stüdyoyu terk ederken çekilen görüntüler izleniyor. Burada şu konuşmalar geçiyor:)
Hulki Cevi:oğtu - Kimin doğru söylediği ortaya çıksın dediniz, kamuoyu önünde. Siz şimdi gidiyorsunuz kaçıyorsunuz.
Fizik Mühendisi Abdulcabbar Baran - Hakkaniyet standartları içinde, ben size özellikle söylemiştim bunu.
Hulki Cevizoğlu - Efendim bırakın Sayın Evrenosoğlu takdir etsin bunu.
İskender Evrenosoğlu - Biz takdir ettik zaten, söyledik size söyleyeceğimizi. Böylesine, taraf tutarsanız, birde biz onlardan
değildik diyorsunuz.
Hulki Cevizoğlu - Kimlerden efendim? İskender Evrenosoğlu - Yani, bir takım insanlardan, siz şu ana kadar bana hiç bir şey
söyletmediniz. İnsanlara vermem lazım gelen mesajı verdirmekten hep beni engellediniz. Hiç onu bana göstermeyin artık.
Hulki Cevizoğlu - Sizin kitabınız.
İskender Evrenosoğlu- Siz Allahûteâla'nm indinde, şu anda lanetlemiş bir insansıniz.
Hulki Cevizoğlu - Ben mi efendim? İskender Evrenosoğlu - Evet efendim. Siz. Hulki Cevizoğlu - Allah...
İskender Evrenosoğlu - Bu yaptığınız şey yüzünden bakınız, sözlerimi hiç unutmayın siz, Allahûteâla'nm bir evliyasına ağır bir
davranışda bulundunuz.
Hulki Cevizoğlu - Ne yüzden? Ne davranışı anlamadım...
İskender Evrenosoğlu - Gidiyoruz.
Hulki Cevizoğlu - Peki, çok teşekkür ediyorum katıldığınız için.
Hulki Cevizoğlu - Değerli izleyiciler gördünüz. Biz konuğumuza yalnızca soru sormayı amaçlıyorduk. Ama soru sormayı Sayın
Evrenosoğlu anlaşılan yanlış anlamış. Bizi yanlış anlamakta birkaç kere itham etti. Ama kendisi yanlış anlamış. Çünkü bu
programa katılan insanlara soru sormak amacıyla, bir anlamda soru-cevap programı, gelen insanlar da bunu daha önceden kabul
ediyorlar.
Kendisinin evliya olduğunu giderken tekrarladı ve Allah'ın lanetinin üzerimize olduğunu söyledi. Ben arada Sayın Hocama, Yaşar
Nuri Öztürk'e sordum. İslâmiyete göre lanet nasıldır diye?
Sayın Hocam, şimdi belki devam eder. Dediler ki, lanete uğrayan bir kişi, eğer bunu haketmemiş ise, bu lanet mutlaka geriye
döner ve sahibine gelir. Bu lanet yok olmaz, dedi.
Biz bunun bizim tarafımızdan hakedilmediğine inanıyoruz. Ama Sayın Evrenosoğlu'na bir lanet biçiminde dönmemesini de
diliyorum, dua ediyorum Allah'tan, inşallah kendisi huzurlu, sağlıklı bir yaşam sürer ve bu iddialardan belki vazgeçer. Belki
kendisini yenileme ihtiyacı duyar, İslah olur ya da olmaz.
Ama vaktiyle Diyanet işleri Başkanlığı'nın verdiği bir rapor vardı. Bu rapora göre, kendisi hakkında ağır suçlamalar var. Bunlara
tekrar girmek istemiyorum, burada olmadığı için Sayın Evrenosoğlu. Ama iddialarının islâmî açıdan birer küfre girdiği özetle
söyleniyordu.
Biz yorumcu değiliz, sadece soru soran kişiyiz, işi sizlerin takdirine ve Allah'a havale ediyorum ve Sayın Yaşar Nuri Öz-türk'le
devam ediyoruz. Sayın Ayhan Songar'da yine hattımız-da olacak.
Hocam, siz bu olayı nasıl değerlendiriyorsunuz, son olarak? Başka şeyler soracağız ama son olarak nasıl değerlendiriyorsunuz?
Yaşar Nuri Öztürk - Olayın değerlendirmesi kendi içinde. Ben inanıyorum halkımız bunu bizden çok daha güzel biçimde
değerlendirir, yerine oturtur. Başka bir değerlendirme yapmamıza gerek yok.
Ben yine oraya geliyorum. Halkımız şunu bir kere daha, bir kere daha düşünsün ve gözden geçirsin. Bakın bunlar, din adına
yapılıyor, mürşitlik sıfatı kullanılarak yapılıyor. Bunları halkımız değerlendirsin. Ben, yıllardan beri diyorum; bu gidiş Türkiye'yi çok
kötü noktalara götürüyor.
Hulki Cevizoğlu - Bir küp demiştiniz. Küpün kapağını a-çalım demiştik.
Yaşar Nuri Öztürk - Tabii benzerleri var. Küpün içi vardır.
Bunları biz söylüyoruz, vahiy mahiy alarak değil. Bir düşünce ve bilim adamı olarak. Bu dine Kuran'ın istikametinde yıllardır
hizmet etmeye çalışan bir insan olarak ediyoruz. Bunu Allah takdir edecek.
Hulki Cevizoğlu - Bilim adamı olarak...
Yaşar Nuri Öztürk - Bilim adamı olarak. Tabii bunların hepsinin yanında, bu ülkeyi seven, bu ülkenin yarınlarını düşünen bir
evladı olarak bunları söylüyoruz. Bunun bu millet, bunu politikacılara filan bırakırsanız, bunun önü alınmaz.
Hulki Cevizoğlu - Kime bırakmak gerekir? Yaşar Nuri Öztürk- Bunu halk halledecek. Hulki Cevizoğlu - Yani bu işlere rağbet...
Yaşar Nuri Öztürk- Bir de; belki sahnede görülmeyen, fakat bu ülkenin kaderiyle ilgili, çilesi, şuuru, meselesi, ciddiyeti olan ve
iradesi olanların bununla meşgul olmaları lazım. Yoksa yazık olur.
Hulki Cevizoğlu - Sayın Evrenosoğlu, yaklaşık 2 yıldır yapmakta olduğumuz Ceviz Kabuğu Programı'nı terkeden İlk konuk oldu.
Yaşar Nuri Öztürk- Yani o, şimdi Evrenosoğlu meselesi değil. Bu bir örnektir.
Hulki Cevizoğlu - Evet. Sizin dediğiniz daha doğru.
Yaşar Nuri Öztürk - Bu, örneklerin arka planını görmek lazım.
EVRENOSOĞLU:" SİLAH ATMAYI ÖĞRENİN"
Hulki Cevizoğlu- Sayın Evrenosoğlu'nun, biz bu programı yapmadan evvel çeşitli videolarını izledik. Orada, bir tanesinde diyor
ki, yeni çekilen videolarının bir tanesinde, "yakında 3. Dünya Savaşı çıkacak", orada toplanan, kendisini dinleyen insanlara,
"savaş için hazırlanın, plotaj öğrenin", -yani uçak kullanmayı demek istiyor herhalde- silah atmayı öğrenin" diyor.
Şimdi çok enteresan bir şey söylediniz. Önemli bir noktaya değindiniz. 3. Dünya Savaşı çıkacak, uçmayı öğrenin, uçak
kullanmayı öğrenin, silah atmayı öğrenin. Şimdi silah atmayı öğrenen -ya da beceremeyenlerden bir tanesi, az önce birkaç tanesi
yakalandı kapının önünde- bir din adamının silah atmayı öğrenin ifadeleri din'le ne kadar bağdaşıyor, Allah'ın emirleriyle ne kadar
bağdaşıyor?
Yaşar Nuri Öztürk- Şimdi silah atmayı öğrenin hangi gayeye matuf söylenmişse onunla bağdaştıracaksınız. Yani, ben çocuğum
askere gitse sila atmayı öğrenin derim ona. Mesela kalkıp da, Türkiye yeniden bir Kuvayî Milliye ihtiyacı hissetme noktasına
doğru gidiyor, herkes atmayı öğrensin dese1 birisi, bundan hiç birimiz şikayetçi olmayız. Bu hangi manada demiştir onu
bilmiyorum, kendi yok burada. Sizin ifadenizle, onun için ben buna cevap vermem. Daha doğrusu onu millete bırakmak lazım.
Hulki Cevizoğlu - Zaten her şeyin takdirini millete bırakıyoruz. Sayın Songar hatta mı acaba?
Buyurun Hocam. Sizin değerlendirmeleriniz üzerine özellikle Sayın Evrenosoğlu stüdyoyu terk etmek ihtiyacını hissetti.
Ayhan Songar - Efendim,"görüşmemiz, meslekî görüşme olur" dedim diye terketti orayı. Ama ben en samimi kanaatimi söyledim.
Görüşelim birgün dedi. Hay hay. Ama benimle görüştüğü zaman, bu görüşmenin benim mesleğimin çerçevesi içerisinde olmasının
da kaçınılmaz sonucudur. Bunun sonucuna katlanmak lazım, eğri veya doğru.
Dediğim gibi ben kimseyi itham etmiyorum. Şahsını da söz konusu etmiyorum. Ama ben sanıyorum ki, bazı iddialarım var, gel
karşı karşıya konuşalım dediği zaman, ben bir meslek adamıyım, kendi mesleğimin kurallarını koyarım orta yere. Bunun sonunda
da bir sonuca varırım.
Bunu eğer kendisine yediremedi, doğrudan bundan dolayı kaçtıysa söyleyecek birşeyim yok tabii efendim.
Hulki Cevizoğlu - Evet. Uykudan mı uyandırdık acaba?
Hüseyin Atay- Yok, yok.
Hulki Cevizoğlu-Peki uyanıksınız.
Hüseyin Atay - Uyanığım evet. Sesiniz hafif geliyor.
Hulki Cevizoğlu - Peki, bize de tavsiyelerinizi alalım, bizleri de uyandırın biraz, buyurun.
Hüseyin Atay-Rica ederim efendim.
Efendim evvela şunu arz etmek istiyorum. Sayın Evrenos-oğlu'na çok fırsat verdiniz, çok konuştu. Halbuki konuşmamaktan,
kendisine konuşma fırsatı verilmediğinden şikayet etti, ama benim müşahadem hep o konuştu.
Tabii burada Sayın Hocalarımızdan Hüseyin Hatemi Bey'inde söylemiş olduğu soruları da ben tekrar etmek istiyorum.
Evvela bu arkadaşa, Kuran'a inanıyor mu, inanmıyor mu? Kuran'a inanıyorsa, Kufan bunun ortaya koymaya çalıştığı göreve
imkan vermez. Yani başka; Allah'tan bir vahiy almasına Kur'an-ı Kerim hiç bir surette imkan vermez. Ama Kuran'a inanmıyorsa
o zaman istediğini söyleyebilir. Mesele bu kadar basit.
Hulki Cevizoğlu - Afedersiniz. Zaten sorulmaması gereken bir soruyu sorduk. Sayın Hocama da sordum. Müslüman mısın diye.
Müslümanım demek, zaten Kur'an-ı Kerim'e inanıyorum demektir.
Hüseyin Atay -Şimdi efendim, Kur'an-ı Kerim'e inandıktan sonra, Kur'an-ı Kerim, işte ben 50 senedir bunun içindeyim, hatta 60
senedir diyebilirim, 60 senedir Kuran'la meşgulüm, Kur'an-ı Kerim hiçbir surette herhangi bir kimsenin Allah'tan vahiy aldığına
izin vermez, islâm tarihine baktığımız zaman, aynı şekilde görürüz. Hiçbir islâm mezhebi, hiçbir tarikat ehli, hiçbir mutasavvıf, hiç
bir alim Allah'tan vahiy aldığını iddia etmiş değildir, iddia edenler daima sapık sayılmıştır ve onlar gulâttan(*) sayılmıştır.Ve
islâm'dan sayılmamıştır onlar. Kur'an-ı inkar etmiş sayılırlar. Bu durum karşısında bunu bu şekilde sorguya çekmek lazım ve
Kur'an-ı Kerim'i izah etmeye kalkmasına da imkan vermemek lazımdı. Çünkü konuyu çok saptırdı. Hep Kur'an'dan bize delil
getirdi. Halbuki onun kitabı üzerinde münakaşayı yürütmemiz gerekiyordu. Bunu biraz son zamanda yapmaya çalıştınız.
Hulki Cevizoğlu -O da özellikle ondan kaçındı.
Hüseyin Atay- Evet, şimdi tabii bunun üzerine getirmek lazımdı. Ben bu kitaba bir göz attım, bir iki gün içinde. Vardığım
kanaatları da size arz edeyim.
Hulki Cevizoğlu - Estağfurullah buyurun.
ATAY : "İLAH O'NUN HAYALİNDE"
Hüseyin Atay - Millette efendim bu hususları duyarsa memnun olurum diye düşünüyorum. Evvela vardığım kanaat şudur: Bu
kitap, ilkokul 4. sınıf öğrencisinin derme çatma, şeylerden toplamış olduğu bir takım bilgilerden ibaret gibi bana geldi ve bunun
peşinden şunu söylemek istiyorum: Allah'tan vahiy aldığını iddia eden bu zat, Allah'tan vahiy almıyor. Çünkü, Allah konuşursa,
Kur'an gibi konuşur. Halbuki bunun kitabı Kuran'a -ben Arapça olmadığından dolayı Kur'an'a benzemiyor demiyorum- muhteva
bakımdan hiçbir zaman Kur'an'la alakası yok bu işin.
O halde bunu ona vahiy eden, Kur'an-ın anlatmış olduğu Allah değildir. Kendi hayalinde olan bir ilahtır. Bu olabilir. Ben istedim
ki, Sayın Prof. Ayhan hocamız, bu hususa temas etsinler. Çünkü, insan kendi hayalini canlandırır, hayalinde Allah'ı görmeyi
tasavvur edebilir. Halüsinasyon şeklinde ve hayalinde efendim kendi kendisiyle konuşur; bu, böyle bir durum olabilir.
(*) Gulât: Dinde, mezhepte çok ileri katılık gösterenler, azgınlık edenler. (H.C)
Bunun için Kur'an-ı Kerim'in kendisi böyle bir iddiaya imkan vermez, islâm tarihinde de böyle bir iddiaya rastlanmış değildir.
Bu kendisi kitabında zikrediyor, bazı kimseleri. Birkaç tane de efendim mutasavvıftan bahsediyor.
Şimdi tabii eskiden beri islam tarihinde mutasavvıfların i-çinde ehli sünnete yakın olan var, ehli sünnet olduğunu iddia edenler var.
Bir de ehli sünnetin dışında yani İslâm'ın dışında olan gene müslüm mutasavvıflar var.
Şimdi ehli sünnete yakın olan ve ehli sünnet olan mutasavvıfların içinde hiçbirisi bana vahiy olunuyor demiş değildir. Ben bunu
hatırlamıyorum. Tabii Sayın Yaşar Nuri Bey, bu hususda mütehassastır, kendileri bunu bilirler. Benim bildiğim bu.
Ama bizde ilham ediliyor derler, Allah bize ilham ediyor derler. Fakat katiyyen vahiy kelimesini kullanmazlar. Çünkü vahiy
kelimesi, yalnız peygamberimize, peygamberlere mahsustur ve bu vahiyde peygamberimizde sona ermiştir. Onun için onlar, islâm
kültürüne -ki bizim mutasavvıfımız- islâm kültürüne vakıf oldukları için, terminolojilerini gayet güzel kullanırlar.
Sonra bu kitabın içine baktığımız zaman, bize bir muhteva getirmiyor. Hep kendisini methediyor, kendisini methediyor, kendisini
methediyor, başka fazladan hiçbir şey görmedim. Tabii sizinde işaret ettiğiniz bazı noktalar var. Mesela bunu kainatın hakimi,
mutlakı olarak zikrediyor. Sen hakimi mutlaksın. Bir defa Cenab-ı Hak hükümranlığı hiç kimseye vermez. Hükümranlığına ortak
olmaya çalışanları putperest sayar. Bu çok önemlidir. Ve hatta şürekâf) sıfatını bunlara verir, Allah'la insan arasına herhangi bir
kimsenin girmesine inanmak; Kur'an'ın bize anlattığı Allah'ı inkar etmekten başka birşey değil.
Çünkü Kur'an'a da diyor ki, (Arapça ayet) "biz insana şah damarından daha yakınız". O halde, insana Allah'tan daha ya-
(*) Şürekâ: Şerikler, ortaklar. (H.C)
kın kimse yoktur. Evet, bu demek değildir ki insan bilmediğini başkasından öğrenir. Bilmediğini başkasından öğrenmesi ayrı bir
meseledir, Hoca-talebe münasebeti ayrıdır, bir de insanın elinden tutup da Allah'a götürme meselesi ayrı bir meseledir. Tabii bu
Kur'an-ın bize vermiş olduğu bir anlamdır ve Kur'an'ın Allah tanımıdır bu.
Bunun dışında, mesela o kitap dediğim gibi, kendisine vahiy eden tanrısı, ilahı ne Arapça biliyor, ne Türkçe biliyor efendim. Yani
benim dediğim de bu. Ve bu yalan da söylüyor. Bu, onun tanrısı; çünkü 64. sayfaya bakın, diyormuş ki buna, "sen efendim
doçentlik tezinde muvaffak olduğun" diyor, halbuki zat ne doktor olmuş, ne doçent olmuş.
PROF. ATAY: "MİLLET O KADAR CAHİL Kİ, ZİHİNLERİ BOMBOŞTUR"
Bu gibi bir takım yalanları da, bu tanrının bilgisizliğine verilecek durumun özüdür. Tabii bu gibi kimselerin ortaya çıkmasının
sebebi, memleketimizde din eğitiminin yeterli olmamasıdır. Millet o kadar cahil ki, zihinleri bomboştur. O boş olan zihne herhangi
bir şey girebilir ve o girdikten sonra onu çıkartmak çok zordur. Bunun için biz, senelerden beri şunun için uğraşıyoruz; -ben 1960
yılılndan beri uğraşıyorum- milleti doğrudan doğruya Kur'an'a yöneltmek. Biz ancak Kuran'a yöneldiğimiz zaman müslüman
olabiliriz, gerçek müslüman olabiliriz.
Hulki Cevizoğlu - Sayın Hocam zaten, bu tür faaliyetlerde bulunanlar da, "biz de Kuran'a yönlendiriyoruz" diyor, ama buradaki
kastınız herhalde bilimsel bir eğitim.
PROF. ATAY'DAN DİNİ PROJELER
Hüseyin Atay- Şimdi müsaade ederseniz onu bir dakika efendim ben izah edeyim.
Şimdi bakınız herkes Kuran'a gidelim diyor, ama herkes daha önceden bilmiş olduğu, öğrenmiş olduğu bilginin ışığı altında
gidiyor. Halbuki, bu bilgileri unutacaksınız, doğrudan doğruya Kuran'a gideceksiniz. Yani eğitim açık bir zihinle, tarafsız olarak
herhangi bir mezhebin, herhengi bir müfessirin gözlüğüyle değil, kendi öz gözlüğünüzle gideceksiniz. Bizim davamız budur. Bunun
için ilkokul mezunu, ortaokul, lise, üniversite, profesör hangi meslekten olursa olsun mutlaka Kuı"an-ın tercümesinin Türkçesinden
okunmasını istiyoruz ve bu Arapçasmdan okunmakdan daha çok sevaptır. Hatta benim deyimim şudur; bir ayetin manasını
anlamak, Kur'an-ı anlamadan baştan sona kadar okumaktan daha sevaptır. Biz, millete bunu öğretmek istiyoruz.
Ayrıca benim bir projem daha var. Bazı yetkililere söyledim, ama şimdiye kadar yankı bulmadı bu benim projem. Ortaokulun 1.
sınıftan, lisenin sonuna kadar her hafta bir saat Kuran tercümesi dersi okullara konmalı. Ve bu fikrimi de sizin vasıtanızla
duyurmuş olduğumdan dolayı size bu hususta çok teşekkür ederim. Ben bunu senelerden beri düşünüyorum. Bizim çocuklarımızı
doğrudan doğruya ana kaynaktan dinlerini öğrenmelerini temin etmiş olacağız ve hem de düşünmelerini geliştirmiş olacağız.
Tabii burada okutulacak olan ayeti kerimeler veya hutda kısa sûreler, Milli Eğitim Bakanlığı'nın Tâlim Terbiyesi tarafından
seçilecek ve ders haline getirilecek.
Şimdi şunu da arz etmek istiyorum; buna Hüseyin Bey temas ettiler, bazı mezheplerde ortaya çıkmıştır, Cenab-ı Hak Kuran'da
'Halemin nebiyin' demiştir, Nebilerin sonudur Hz. Mu-hammed resullerin değil diye bir iddia ortaya atılıyor. Halbuki, Nebi
olmadan resul olunmaz. Evvela nübüvvet gelir, ona vahiy gelir, resalet ve bunun üzerine artı bir derecedir.
Diyelim bizim akademik unvana göre bir kimse doktor olmadan doçent olamadığı gibi. Onun için herhangi bir kimsenin "ben
resulüm de, nebi değilim" deme hakkı yoktur. Resul ola-
bilmesi için evvela Nebi olması gerekir. Şimdilik size söyleyebileceğim aklımda kalanlar bunlar.
Hulki Cevizoğlu- Çok teşekkür ediyorum, değerli açıklamalar yaptığınız için iyi geceler diliyorum.
Hüseyin Atay- Sağ olun, ben teşekkür ederim.
Hulki Cevizoğlu- izleyicilerimizden birkaç tane telefon alalım, ayıp olmasın anons ettik ama fırsat bulamadık. Özür diliyoruz. Şimdi
fırsat bulduk birkaç izleyicimizi arıyoruz, bizi arayıp not bırakanları...
Resul ile Nebi arası, Nebi çok tartışıldı bu gece Sayın Öztürk, benim önümdeki notları da ben kısaca söylemek istiyorum. Birkaç
kere söylemek istedim Ahzâb sûresini ama olmadı. Tereciye tere satıyormuşsun gibi kabul etmezseniz beni. Ahzâb sûresinin 40.
ayetinde "Hz. Muhammed, Hatemül enbiyadır" mı deniyor?
Yaşar Nuri Öztürk - "Hatemül Nebiyyin" diyor. Enbiya da, nebiyyin de çoğul olan bir kelime.
Hulki Cevizoğlu - Kur'an'ı Kerim'de resul ile Nebi sözcükleri bazen Hz. Muhammed için kullanılmış mı? Ya eyyühen nebiyyü ya
da, ya eyyühen resulü gibi...
Yaşar Nuri Öztürk- Ya.....Resul çok kullanıldı.
Hulki Cevizoğlu - Yani Hz. Muhammed hem Nebi, hem Resul.
Yaşar Nuri Öztürk- Tabii, tabii.
Hulki Cevizoğlu - Bir de, Hz. ismail, Meryem sûresinin 54. ayetinde zannediyorum, notlarıma göre öyle. Hz. ismail hem Resul,
hem Nebi olarak tanımlanmış, ama ona bir kitap inmemiş.
Yaşar Nuri Öztürk - Şimdi efendim, hiç yormayın kendinizi. Sayın Atay Hocamın yaptığı açıklama çok teknik. Bu tabi bu işin
büyük ustalarından biridir, o öyle yapar.
Şimdi ben size işin çok özeti, mahısalığını -eskilerin ifadesiyle- söyleyeyim. Onları biz Hocamla yine tartışırız, teknik o-larak.
Şimdi Resul ile Nebi'yi Kur'an-ı Kerim, sinonim bunları eş anlamlı kullanıyor. Bunu izaha kalkarsanız, A = B B'de eşittir C dersek
biz, bu otomatik olarak A = C olur. işte bu kadar basit. Onun için Kur'an-ı Kerim kelimeyi şahadette biz, Abduhü ve Resulühu
diyoruz. Eğer risalet bitmeseydi ve Hz. Peygamberin nübüvveti bitmiş, risaleti bitmemiş o devam ediyor der, o zaman Resulühu
koymazdık. Burada islâm kamu vicdanının, mahşeri vicdanın da, Kur'an-ı burada gayet güzel yakaladığı ve bunu manifostosuna
geçirdiğini görüyoruz.
Kur'an-ı Kerim, eş anlamlı olan bu kelimelerden Peygamberliğin bittiğini ifade ederken bir tanesini kullanmıştır. Öbürünü de
kullanabilirdi. Yani, buradan bir boşluğu yakalayıp o bir ayette, haşa boşluk dersem kendine göre boşluk zannettiği bir şeyi daha
doğrusu yakalayıp Kur'an-ı n bütünü içinde çeşitli vesilelere ve devam olarak verilmiş bir müessevi kavramı yıkmak ve dejenere
etmek yanlış. Yani bunu yapıyorlar, son zamanlarda yapıldı bu. Tasavvuf tarihinde de bunu yapanlar var. Hüseyin Bey söyledi.
Fakat bunlar hiç kabul görmemiştir ve tarihin tozlu sayfalarında kalmıştır, işte bu şekilde birileri çıkarıp bunları söyler ve ondan
sonra gider.
Kaldı ki, bu zat zaten kendi söylediğiyle de çelişiyor. Efendim Nebi kendisine kitap gelen Peygamberdir. Şeriat getiren
peygamberdir. Resul ise, işte alalade tebliğ görevi yapan bizim gibilerdir diyor ya, o zaman bu, bu nedir?
Hulki Cevizoğlu- Bu kitap nedir, diyorsunuz.
Yaşar Nuri Öztürk - Şimdi burada tabii, çok temas edilecek nokta var. Burada Allah'ın Peygamberlere vahyettiği sistemin üstüne
ve ötesine geçiriyor kendini. Diyor ki, "bana bu doğrudan doğruya Allah tarafından söylendi". Yani Cebrail diye bir vasıta da
arada yoktur. Yani bütün Peygamberlerin de üstüne çıkarıyor ve nitekim imam olduğunu söylüyor.
öbür tarafta Hüseyin Bey'in de temas ettiği gibi, şimdi bakın; ilk sûresinde bir cümleye bakın. Yani ben anlamıyorum insanlar şunu
okuyup da hâlâ nasıl saçlarını başlarını yolmuyorlar.
Bakın şimdi: "Onlara aralarındaki anlaşmazlıkları halletmelerini söyle".
Hulki Cevizoğlu - Onlar dediği kim?
Yaşar Nuri Öztürk - Kim? Söyleyecek... Hepsiyle ayrı ayrı toplantı tertip et. Dikkat ediyor musunuz? Sonra, ilk sûresi bu,
"anlaşmazlık sûresi". Sûreye bakın bir defa. "Sonra Demi-rel, Erbakan, Türkeş ve Feyzioğlu kullarımızla toplan. Önce evvelden
istisna, ittiba etmiş olan Zeki kulumuzu al, (Kimse) sonra Tahsin ve Soner kullarımız ittiba edecekler. Erbakan'da ittiba edecek".
Bu Allah'ın vahiyi...
Hulki Cevizoğlu - Yani ne demek ittima etmek?
Yaşar Nuri Öztürk-Uyacak, tabi olacak ona.
Hulki Cevizoğlu - Ama uymamışlar.
Yaşar Nuri Öztürk- Efendim Feyzioğlu ölmüş gitmiş, bırak uymayı aralarında birleşmeyi, birbirleriyle değil boğuşup duruyorlar.
Neyse ona girmeyelim zaten, büyük bir komedi bu.
Buna berzer, daha onlarcası bunun içinde mevcuttur.
Fakat biz bunları burada bence noktalayalım. Çünkü, söylenecek söz, zaten Ayhan Bey'de söyledi. Hatemi Bey'de söyledi. Ha
biz ne yapalım? Biz insanlarımıza şunu söyleyelim: Dinî Kur'an'a teslim edin. Ama Kur'an-ı paravan yapın değil, işte burada
yapılan odur, görüyorsunuz. Benim kitabım var diyor, bana vahyedildi diyor, ama Kur'an-ı kullanıyor. Çünkü, Ku-ran'ı
kullanmazsa peşine gidecek bir tane insan bulamaz.
Şimdi biz Kuran kullanılsın demiyoruz. Kur'ana uyulsun ve din Kur'ana teslim edilsin. Bakın islâm'ın zaten manası budur.
ALLAH'IN MÜTHİŞ DEVRİMİ
islâm: Sin ve Selam köklerinden geliyor, esenlik, barış ve huzur için Allah'a teslimiyet demektir. Kur'an köklerini de vermiştir.
Şimdi Allah'a teslim olmanın, yine Kuran'a göre bu alemde elle tutulur şekli Kuran'a teslim olmaktır. Çünkü, peygamberlik
bitmiştir.
Şimdi Kuran'a teslim olmamak isteyen zihniyet, bir şuuraltı olarak veya açıkça bunu bilerek, Kur'an-ı dışlamak için işte bu
numaralara gidiyor. Bütün dava Kur*an-a teslim olmamaktadır. Çünkü kuran, nübüvveti bitirmiştir.
Bu ne demek, Peygamberliğin bitmesi biliyor musunuz? Artık Allah adına kişilerin vekalet devri, kişilerin söz hakkı devri bitmiştir.
Hulki Cevizoğlu - Müthiş bir devrim yani bu aslında.
Yaşar Nuri Öztürk -Bunu Şuvan gayet güzel söylüyor. Müslüman olmuş isviçreli büyük bir mütefekkirdir. Dinler tarihçisidir,
islâmiyet ile Hıristiyanlığı mukayese ederken diyor ki o-rada, en büyük fark şudur: Kur'an'da, dini prensipler temsil e-der
Kur'an-m dininde. Hıristiyanlık'ta ise, kişi temsil eder.
işte dini, kişilere temsil ettirmeyi, Kur'an o devri kapatmıştır. Bunun şirke gideceğini söylüyor. Yeni peygamber gelecek olsa, o
gelip düzeltir. Hadi gene teslim alalım, üç gün sonra gelir bir peygamber açıklarımızı düzeltir; ama peygamber gelmeyecek.
Siz hâlâ dini, kişilere uydu yaparsanız ve onların güdümüne bunu verirseniz, insanlık din adına zulme ve kahra teslim o-lur.
Niye Kur'an-a teslim; prensipler olacak. Bakın Kur'an, ilme atıf yapıyor. Prensiplere atıftır. Tefekküre atıf yapıyor, düşünceye...
Prensiplere atıftır ve ısrarla aklınızı işletin diyor, prensiplere atıftır.
Siz, 'hayatta en hakiki mürşid ilimdir', o az söz değil. O aynen kuran âyetlerinin tercümesidir.
Hulki Cevizoğlu - Atatürk'ün sözünden bahsediyorsunuz değil mi?
Yaşar Nuri Öztürk - Evet. Şimdi bakın Kuran prensiplere atıf yapıyor ve işi şahısların elinden sürekli bir biçimde alıyor ve
nübüvvetin bitmesinin bir manası da bu.
Biz diyoruz ki, nübüvveti bitirmek istemiyor. Kim istemiyor? insanın hırsı, insanın egosu. Niye? Çünkü Kuran, hayal ettiği,
peşinde olduğu saltanatı, hegomanyayı, kudreti vermiyor insana. Allah adına diyor sen vekalet kullanamazsın, saltanat
kura-mazsan, Allah adına insanları güdemezsin. Hüseyin Hoca okudu Kaf sûresi 16. Ayet; "Biz insana şah damarından daha
yakınız". Bana çocuğumdan, eşimden, kardeşimden, babamdan daha yakın olan bir varlıkla benim arama kim girecek, kim beni
ona yaklaştıracak.
Bu tabir bile küfürdür. Bu tabir bile küfürdür efendim. Bakın Kuran vermiyor. Kur'an-ı okursanız, bu millet Kur'an-ı okusun,
Kur'an-ı okumadan iflah etmek mümkün değil. Kur'anı o-kusun ama. Kuran adına ortaya getirilenleri değil. Kuran, okuduğunuz
zaman görüyorsunuz Kur'an-ın yarıdan fazlası sahte dinden şikayettir. Şirk, şirk, şirk diyoruz. Kur'an şirkten şikayetçi. Nedir bu
şirk kardeşim? Şirk ateizm değil, Allah'ın inkarı değil, şirk dinsizlik değil hayır. Müşrikler, dinleri olan insanlar ve Allah'ın varlığını
kabul eden insanlar. Niye Kuran bunlarla uğraşıyor? Ha niye uğraşıyor; Allah'ın yanına yedek ilahlar koyuyorlar. Yani dini
sahteleştiriyorlar ve panteon dini haline getiriyorlar. Kuran bununla mücadele ediyor.
O halde ne yapacağız biz. Göreceğiz ki, Kur'an, dini temsil edenlerden şikayetle doludur. Yarıdan fazlası bu şikayete ayrılmıştır.
İşte Kur'an-m insanlığa uzattığı rahmet elinde saklı mucizelerin en büyüğü budur.
Bir din kitabı dini temsil edenlerden şikayet eder mi? Tarih boyunca gelmişinden, geçmişinden, hepsinden. Niçin ediyor? Çünkü
din, Allah'ın iradesinin dışına çekildi mi insana zulüm aracı haline getiriliyor ve insanın başına dert oluyor.
Hulki Cevizoğlu - Telefonda bir izleyicimiz var ama, izleyicilerimizin çoğu telefon edenler, son dakikalarda bu ayrılış sahnesini bir
daha görmek istediklerini arzulamışlar. Biz tekrar bu ayrılık sahnesini izletiyoruz. Sonra sizlerin telefonlarını alacağız efendim.
(Kaçış görüntüleri yeniden izleniyor)
Hulki Cevizoğlu - Evet, Allah'ın Peygamberine yapılan hakaret bir tarafta, bir tarafta kendisini evliya olduğunu söyleyen ve
kendisine bizim hakaret ettiğimizi söyleyen bir insan.
Yaşar Nuri Öztürk- Hiçbir şey demeyin. Bizim halkımız bunu gayet güzel oturtur yerine. Hiç merak etmeyin. Hulki
Cevizoğlu-İnşallah efendim. Yaşar Nuri Öztürk - Halkımız oturturda. Halktan önce oturtması, yerine koyması beklenenler
oturtabilir mi ben ondan şüpheliyim. Umarım onlar bunu yaparlar. Halk bunu halleder.
Hulki Cevizoğlu - Halktan bir izleyicimiz hatta, iyi geceler efendim.
Sefahattin Burak (Doktor - istanbul) (izleyici Telefonu) - iyi geceler. Sayın Hocama ve size bu programı hazırlayıp sunduğunuz
için kendi adıma teşekkürlerimi arz ediyorum.
Benim şahsi kanaatim şuydu. Bu tartışmada; Yaşar Nuri Hocanın ilmî ve kıvrak zekası ağır basacaktı ve nitekim de izledik öyle
oldu. Evrenosoğlu doğrularla birlikte yanlışları da kendince doğru olarak kabul etmiş bir zat. Benim öncelikle Yaşar Hoca'ya bir
sorum olacak, ikincisi de acizane istirhamım olarak, bir tavsiyem olacaktır.
Hulki Cevizoğlu- Konuyla ilgili mi efendim? Sefahattin Burak- Tabii, tabii. Hulki Cevizoğlu- Peki, buyurun.
Selahattin Burak- Peygamberimizin şefaatçi olup olmadığını geçen gün programda kendisine sordunuz. Cevaben, "onu
bilmiyorum, o Allah'ın bileceği bir şey" dedi. Ben de şimdi kendisine (Arapça ayet) açıklamasını rica edeceğim.
ikincisi tavsiyem, akademik birinin 9 yaşındayken Kur'an-ı ezberlediğini söyleyen ve ilahiyatçı biri olarak Allah mevzusun-da daha
önceki bir programda Evrenosoğlu'na dönerek "senin yaptığın Allah'a künde atmaya benzer. Bu bir programın da reklamın da
İslâm kirletiliyor demek az gelir, İslâm pisletiliyor demek lazım gelir" diye bir söz sarfetti. Bu bilim adamına ben bunu şahsen yakı
ştıramadım.
Sayın Yaşar Hocamıza hassaten islâm adına, Müslümanlık adına istirhamım bu sözünden dolayı önce tövbe etmesini ve biraz da
takva ve tavazuya yönelmesini istirham ediyorum.
Hulki Cevizoğlu - Peki efendim.
Selahattin Burak- Ben hatta bekleyeceğim.
Hulki Cevizoğlu - Yok, hayır. Sorunuz varsa onu da alalım efendim. Başka varsa onu da alayım.
Selahattin Burak - Ben tekrar soruyorum; Peygamber Efendimiz şefaatçi midir, değil midir? O ayeti celileyi önce izah etsin, sonra
cevabını bekleyeceğiz.
Hulki Cevizoğlu - Hayır, hayır beklemeyin efendim. Başka bekleyen izleyicilerimiz de var. Başka sorunuz varsa onu da sorun.
Selahattin Burak- Peki ona bir sorum daha var. islâm pisletiliyor demesi benim şahsi kanaatim, insan kendi kendini pisletir. Haşa
haşa İslâm pisletilemez, onun sahibi Allah ve onun temsilcileri olan mümin kulları, islâm' inşallah ayakta tutacaklardır.
Hulki Cevizoğlu- Bunu söylediniz efendim. Bunun dışında varrtıı diye sordum, yok galiba?
Selahattin Burak - Ama ben bunu inşallah bir gün kendisiyle başa baş konuşursam, çünkü kendi kitabını da okudum. İslâm'da
tasavvuf konusunda geçen... Hayır, şimdi tasavvufu kabul etmediğini, yani şimdiki sözümü düşüncesi mi doğru, eskisi mi? Eskisi
mi yanlış, şimdiki mi? Peki, hayırlı geceler.
Hulki Cevizoğlu - Size de sağ olun.
YAŞAR NURİ ÖZTÜRK: "PEYGAMBER ŞEFAATİ İLE CENNETE GİDİLMEZ"
Yaşar Nuri Öztürk - Efendim teşekkür ediyorum. Belki yerine oturmamış kelimeler kullanmışız. Biz, ilim adamı olabiliriz, düşünce
adamı olabiliriz, ama, nihayet insanız. O hatırlatmasını gayet şükranla karşılıyorum ve kabul ediyorum. Onu bir sürç-ü lisan kabul
ediyorum.Yani, yorgunlukla, bunalmış bir halde biraz değerlerinin örselendiğini gören bir insanın tehev-vürüyle onu gayet
samimiyetle teşekkürle karşılıyorum, inşallah bir daha o kelimeleri böyle değil de daha başka şekilde kullanırız.
Şefaat meselesine gelince, rahmet ifade eden kelime ile şefaat eden kelimeleri ayırıyoruz birbirinden. Cenab-ı Peygamber
alemlerin rahmetidir. Enbiya sûresi 107. ayeti bunu veriyor ve bu onun getirdiği dinin rahmet oluşudur. Nitekim, Kur'an-ı Kerim'in
adlarından biri de rahmettir zaten. Bunda hiçbir tereddütümüz yok. O rahmet gelmiştir ye ona uyanları kurtuluşa götürecektir,
bunda tartışma yok.
Şefaat meselesi ise; ahiret aleminde Hz. Peygamberin onayıyla veya işaretiyle birilerinin Cennete gitmesi şeklinde anlaşılıyor.
Kur'anda böyle bir yetki hiç kimseye verilmemiştir. Yani, Kur'anda böyle bir ifade yok.
Hulki Cevizoğlu- Bir ayet okudular.
Yaşar Nuri Öztürk - Efendim onu söyledim. O rahmet A-yeti.
O Kur'an-m kendisidir. Cenab-ı Peygamber de yaşayıcısı olarak onu örnekleştirir. O manada Kur'an rahmet olduğu için, onu
şahsi ve insanlığa gösteren, açıklayan kişi de gayet tabii rahmet olacaktır. Orada tartışma yok.
Şefaat, Kur'an-ın açık beyanıyla Allah'ın izin verdikleri dışında hiç kimse tarafından yapılamaz.
Benim söyledğim şudur; ben şefaati yoktur filan demedim. Kimin şefaat edeceği Kuran'da gösterilmemiştir. (Arapça ayet) diyor,
onun izni olmadıkça kimdir o şefaat edebileceği. Ama kime izin verdiğini söylemiyor bu bir.
ikincisi ve en önemlisi; şefaat Cenab-ı Hakkın irade etmediğini, peygamberin iradesi cennete koyar manasında anlaşılırsa bu
doğrudan doğruya küfür olur. Cenab-ı Peygamberin veya kimse Allah'ın izin vereceği bilmiyorum. Şimdi biz, zorla ayeti
kerime'ye isim ekleyecek halimiz yok ki. Yok da diyemeyiz, evet diyemeyiz. Cenab-ı Hak izin verdi; kime verecekse melekler
midir, nebiler midir, başka varlıklar mıdır, kime verecekse o ne yapacaktır? Temennide bulunacaktır, niyazda bulunacaktır.
Hulki Cevizoğlu- Ama onu bilmiyoruz, diyorsunuz.
Yaşar Nuri Öztürk - Yani o niyaz Cenab-ı Hakk'ın iradesini aşarak, birisini alıp cennete götürür mutlak surette, ne o-lursa olsun
böyle bir şey mümkün değildir. Hz. Peygamber kendi fiiliyle zaten bunun söylenemeyeceğini göstermiştir. Ölümüne yakın
sıralarda Hz. Patıma gibi çok sevdiği, seçkin bir insanı, kızını çağırarak; "babam Peygamber diye sana vazifelerini ifadan kaçınma,
seni Allah'ın huzurunda kurtaramam" demiştir. Eşlerine aynı şeyi söylemiştir. Ama şefaat...
Evet niyazda bulunur. Elbette Rahmet'in Peygamberidir, bizim için temennide bulunur.
Hocam bir soru daha var- onu da alalım.
birşey daha vardl-'Srarla ve lütfen böyile bir günaha ordum reddetmİŞ' tasawufa eskiden ^n eydiyordum, şimdi bunu kabul
etmiyorum gibi birşey yok
taZ eTbaTkf lkanyorsunuz- Benim "TavvufS ilgS tlmTk. in çok okunan "" yT? kaÇ baskl yapmış bilm'>°™. hala Kuran ve Sünn'
f Ç°K ^ 6'e d°'aşan kitabımdır- ismi d* nereden bunu "H90'6 Tasawuftur' Aman ""en yapmaym
Ben bl2zat kendiUydUnUZhBen tasawufa kar§' fa'a" değilim. Ben Dizzat kendim bir şeyhin torunuyum. Yani ben o terbiyenin ç
nden geliyorum. Ben aynen Muhammed ikbalin yS gibi
Me Nvo
istâm nim ' **' derûni
i ™ T,-- 6rı> branşları 9ibi Kuran tarafmdan tashih ediln? Ben'^e l °rad*"aK"™'* ^™" gerektiğine InÜ-vetistim om yaUK3ha
karŞ'y'm hayir' ben ° insanlarin e-venSr buyJ!klüklerini' onların d^erlerini bunu ^sawfr, epSmden daha İyi bilirim- Bunları Allah
bi.. fsa!yufa karŞ'ym- ne derûni disiplinle karş.yırrv tam
Muhammedd İKbalİ °kUSUn'ar- Tasawuf mû^se^
cen l' kendisini asnn önünde Mevla-
Celalettını Rumrnın müridi diye tanıtıyor.
aym §ekilde bak"
Hulki Cevizoğiu- iyj geceler efendim. Alo, buyurun
alıo tiMto İ Ö9renmelidir- Dl'ni keyfin elinden
S'ten İHah mi ?rmek 9erekİr diyen Mustafa Kemal Ata' turkten Allah raz, olsun. Ben de sade bir vatandaş olarak ukalalık
olmasın din bilginlerinden özür dileyerek, Allah'la konuşmak, 5 vakit namazını kılan veya kılmayan inanan her insan Allah'la
konuşabilir. Allah'a dua etmek, Allah'la bir konuşmaktır. Ama bunun cevabı hangi şekle gelir, kabul olmamak, onu insan duymaz
görür. Sayın Hocam bunu daha iyi bilir.
Sayın Evrenosoğlu olsaydı şu hususu soracaktım? "insan tüm canlılardan üstün kılınmıştır demişti", doğrudur. Melekler, Cebrail
bir melektir, Peygamberlerimizin nasıl bir mürşidi olabilir? Cebrail, ancak Allahûteâla'nm emirlerini bir fazla veya bir eksik değil,
olduğu gibi intikal etmekle sorumludur.
Sayın Evrenosoğlu'na yine şunu soracaktım? Peygamberlerimizin mürşidi, Cebrail ise sizin mürşidiniz kim diye soracaktım?
Kendisi şunu ifade ediyor. Ben Allah'la direkt konuşuyorum, o zaman Peygamberlerimizin mürşidi Cebrail ise, o zaman
Peygamberlerimizden daha mı ilerideki -tövbe etsağfurul-lah- Allah'la direkt konuşabiliyor. Hayırlı akşamlar dilerim efendim.
Hulki Cevizoğlu - Teşekkür ediyorum efendim. Sağ olun.
Yaşar Nuri Öztürk- Efendim görüyorsunuz halk, bu halk o kadar engin gönüllü, o kadar berrak ve temiz ki, gönül aynasına
hakikat çoğu zaman kendiliğinden aksediyor. Öyle, Allah'la konuştum demeye ihtiyacı yok.
Hulki Cevizoğlu - Bu anlamda herkes dua hadisesiyle...
Yaşar Nuri Öz'türk - Bir hadiste rivayet edilir onu da bak verdiler, adını koymadan. Allah ile konuşmak isteyen, Allah'ın kelamını
okusun diyor, Cenab-ı Peygamber.Yani bu hadis sahih değildir diyen biri çıkabilir. Hiç gerek yok, zaten Kuran'ın varlığı onun
delilidir. Hakikaten öyledir ve zaten namazda okuduğumuz Fatiha'da da işte orada çok sağlam bir hadis vardır. Peygamberimiz
buyuruyor ki, Cenab-ı Hak namazı, kulu ile kendisi arasında bölmüştür. Hem Genab-ı Hak muhatabtır orada, hem kul
muhatabtır, hem mütekellimdir ikisi de konuşan ve dinleyendir.
Hulki Cevizoğlu- Evet. Dua anında..
Yaşar Nuri öztürk- Bakın, bunlar Kur'an-a gittiğiniz zaman, bunlar dinin içerisinde var. Allah, insanla münasebetlerini kesmemiş.
Allah, insana varidatını ilham olarak,sürekli bir biçimde gönderiyor. Allah, insanı yüzüstü bırakmamış. Fakat peygamberlik
bitmiştir, işte, nefsimizin bunu kabul etmesi lazım. Bak bu kabul edilmeden din olmaz. Vatandaşımız onu ne güzel yakalamış.
Fevkalade güzel de ifade etti.
Hulki Cevizoğlu- Evet. Hocam bir izleyicimiz daha hatta. Buyurun efendim.
Sevil Umudum (Emekli Öğretmen-Erzurum) (izleyici Telefonu) - Efendim ben Sevil Umudum. Emekli bir öğretmenim.
Öğretmenlik hayatımda veya çevremde bu konularla ilgili yanlış gördüğüm birçok olay var. Bu programı hazırladığınız için size
çok teşekkür ederim.Yaşar Nuri Öztürk hocamızı da saygıyla her zaman dinlerim.
Evrenosoğlu'nun konuşmasına girmeyeceğim, ama çünkü onu ben normal kabul etmiyorum. Çünkü, vahiy aldığını söylüyor. Buna
inanmıyorum, inanmadığım için de o, kendini Tanrı yerine koyuyor gibi geliyor bana. Çünkü, uydurduğu kurallar, kendisini Tanrı
olarak görmesi anlamında geliyor.
Ama maalesef halk arasında, bu kadar iddialı değil, ama birçok konuda tek tek kural uyduranlar oluyor. Bu da gerçekten üzücü
bir olay. Tek başına bizim de onlarla başa çıkmamız mümkün değil. Tabii savunuyoruz ama bu mümkün olmuyor.
Bir örnek vereyim: Başı örtmeyle ilgili. Saçın bir teli için bin yıl yanılacak deniyor. Ben bunu söyleyene diyorum ki, hani ku-ran'ı
Kerim'de gösterin bana. Gösteremiyor, o zaman sen Allah masın nasıl bu cezayı koyarsın. Çünkü Allahûteâla Kuran'ı Kerim'de
ceza verdiği konuları belirtiyor zaten. Bunun gibi birçok örnekler var. Bu konular gerçekten üzücü.
Birde halk arasında bazı kişiler, ben hocamdan izin aldım fetva verebilirim diyor. SayınYaşar Nuri Öztürk hocamızdan rica
ediyorum, fetvayı açıklayabilirle^ mi? Çünkü, bu yanlış anlaşılıyor. Fetva, belli kişilere devlet tarafından verilen bir izin ve bununda
veren kişiye karşı herhalde bir yaptırım gücü var. Yani bunun yanlış uygulandığı zaman cezalandırma yönü onu veren kişiye de
gidiyor. Bu, tamamen cahil kişilerin fetva veriyorum şeklinde halk arasında söylediği şeyler oluyor.
Hatta, hoca olduğu belli olmayan kişilerin; -ben yine bir-şeyde karşılaştım-, vaaz veriyor. Bu vaazlar Kuran'ı Kerim'e o kadar
ters ki ve bir toplumda ben hiç Kuran'la ilgisi olmadığını düşündüğüm kişiler vardı. Bu vaazı dinleyen biri, eğer Kuran'la hiçbir
ilgisi yoksa okumamışsa, dinden çıkar.
Gerçekten çok üzülüyorum. Benim fert olarak yapabileceğim bir şey varsa hep beraber birleşelim yapalım. Bunlar çok yanlış
şeyler.
Kuran'ı Kerim az önce Hüseyin Atay Bey'in de söylediği gibi, tercümesinin okutulması yani mealinin okutulması çok ö-nemli. Bu
konuda da ben gerektiğinde öğrencilerimle konuştum. Ben din dersi öğretmeni değilim, ama karşıma öyle şeyler çıkıyor ki, diyor
ki günah hocalar günah diyor. Hocalar günah diyor. Nasıl günüh olabilir, ben onlara şöyle örnek veriyorum. Diyorum ki, biz
kulaktan kulağa diye bir oyun oynardık çocukken. Birinden birine söylerken en sondaki çıkan kelime o kadar yanlış olurdu ki
gülerdik. Niçin bjr başkasının çevirdiği kelime kulaktan kulağa sana geliyor günah olmuyor da, Kuran'ı Ke-rim'den okuyunca
günah oluyor. Bunu siz kendi aklınızdan da bulabilirsiniz.
Ama maalesef halkımız çok şey. Bu konularda hocamız daha açıklayıcı bir şekilde bize yardımcı olursa çok memnun olurum, iyi
geceler.
Hulki Cevizoğlu - Çok teşekkür ederim, sağ olun efendim. Hocamızdan fetva alalım bu konuda.
Yaşar Nuri Öztürk- Fetva değil de, fetvayı çok genel bir ifadeyle din adına günlük hayatta kişiyi bağlayacak davranış biçimini
ifade eden bir beyan,..;
Hulki Cevizoğlu - Bir anlamı kural içeren...
Yaşar Nuri Öztürk - Yani kural içeren tabi bağlayıcı olan bir beyandır. Ama bunu resmi bir merci yapar. Kimdir bu? ilmi ehliyeti
olan ve bu ilmi ehliyeti resmi mercilerce tespit edilen kişi. Ama yani ilmine itibar ettiğiniz bir insanın illa resmi belge çıkar diye
sormanız da gerekmiyor. Bunu zaten bizim geleneğimizin için de vardır. Kalkar adam altı vilayet öteye gider, orada bilenen bir
ilim adamı vardır, ona soru sorar ondan cevabını a-lır. Budur. Bunu kim verir? Bunun bir tek dayanağı vardır. Bunu ilim adımı
yapar, kimse o. Mesleği şudur, budur.
Hulki Cevizoğlu - Mahalle arasındaki insandan fetva a-lınmaz.
PROF. ÖZTÜRK: "GAYRİ RESMİ HOCALARIM OLDU"
Yaşar Nuri Öztürk - Efendim, mahalle arasındaki insan olabilir. Ama ilmi ehliyeti olsun. Benim öyle hocalarım olmuştur ki, resmi
hiçbir sıfatı yoktur. Fakat ben islâm ilimlerinin temel kaynaklarını onlardan okudum. Bütün dava bu. Ama hanımefendinin dediği o
değil. §imdi tabirimi maruz görün, bu Necip Fazıl'ın bir tabiridir rahmetlinin, diyordu ki, 'mahallede arkasına Fatiha'yı yanlış
okuduğu için namaz kılmakta tereddüt edilen insanların olduğu yerlerde, mahallelerde 50 tane evliya, 49 tane şeyhülislâmlık yapan
adam var1. Şimdi bakın buraya getirmişler hadiseyi. Kim getirmiş? Biz getirmişiz. Şimdi bu değil. Ehliyeti varsa, kim olursa olsun
isterse mahallede kasaplık etsin bu hiç mühim değil.
Hulki Cevizoğlu - Ben bunu kastetmiyorum tabi, o sizin dediğiniz 40-50 tane şeyhülislâmları kastediyorum.
Yaşar Nuri Öztürk- Ama bugün tabii bunları yapamazsınız. Bugün iş o kadar karmaşık hale gelmiş, nüfus o kadar karmaşık hale
gelmiştir ki, bugün mecbursunuz, arkadaş siz kimsiniz hangi ehliyetle bunu söylüyorsunuz, demeye mecbursunuz. Bu bu kadar
basit. Halkımız bunu bilir.
Burada hanımefendinin hatırlattığı bir nokta, benim Atay hocama bir ilave yapmamın -nasılsa bu akşam söylemedi, yorgundu
Kaçtı gözünden herhalde- sadece mekteplerde din dersi yerine, Kur'an meali okutmakla kalmayacağız. Camilerde hutbelerin de
süratle Kur'an meali okumaya dönüştürülmesi lazım, süratle.
Efendim nereden çıktı bu? Bu nereden.çıktı. Bu Peygamberimizin bizzat Peygamerimizin uygulamasıdır. Şimdi, bir yandan biz
sünnet diye peygamberimizin sünneti diye bağırıp du-ruyoruZj öbür taraftan camilerin içinde sünnet kalmamış, bidat bunun yerine
geçmiş.
Peygamberimiz, Kuran'ın vahiyedildiği, sinenin sahibi ol--duğu halde, onun müfessiri, bir numaralı müfessiri olduğu olduğu halde
mübelliği olduğu halde, hutbelerinin büyük kısmında çok zarurî mahallî açıklamalar yoksa eğer, o günkü konuşması içinde Kur'an
Ayetleri okumuştur. Bunu Mısırlı Muham-med Gazali, eski ölen Gazali değil, bu yaşayan Gazali'yi diyorum. Geçenlerde rahmetli
oldu hadis profesörü Ezher'li. Kitabında inceledi. Bakın getiriyojT bize, Hz. Peygamber Medine'ye geldiği günden ölümüne kadar
552 tane hutbe okumuş, çıkarmış Gazali bunları tarihi belgesini biliyoruz hepimiz. 552 hutbenin, 10 küsur rivayet var, şunlar
Resulallah'm hutbeleri diye. Bunlara dikkat edin, kitleye okunmuş. Yani eğer bunlar zapt e-dilirse hepsi mütavatir olur hadis
tekniği açsından, yoktur. Birkaç küçük rivayet dışında birşey yok elimizde. Niye yok? Yok çünkü, Gazali'nin de ifade ettiği gibi,
Peygamber Aleyhisselâm hutbelerinde kur'an ayetlerini okuyor. Bütün gayreti insanlığı Allah'ın kitabıyla kucaklaştırmaktı.
Şimdi bunu Hz. Peygamber yapmış da, biz hutbelerde Kuran'ın yerine kendi sözlerimizi koyarak nereye varacağız? Gelin,
Diyanet bunu da yapsın, biz bunu senelerdir söylüyoruz.
Bakın, Allah'ın kitabının rahmeti çok kısa bir süre sonra tecellilerini gösterir. Okurlarda Hüseyin Atay dedi, aynen katılıyorum,
yapılması lazım.
Hulki Cevizoğlu - Ama camilerde...
Yaşar Nuri Öztürk- Ama, bilhassa camilerde...
Hulki Cevizoğlu - Çok doğru söylediniz.
Yaşar Nuri Öztürk- Ve bunun dayanağı, efendim falanca dedi de, filanca... Hayır efendim kimseden rapor almaya... Hayır bu
dinin muazzez peygamberin uygulamasıdır. Başka delil ne arıyorsunuz. Bugünkü sade Türkçe ile yapılmış böyle ilavelerle
parantezlerle sulandırılmamış temiz bir meali, bir ilim heyetinin yapacağı meali veriniz lütfen Allah'ın kelamını okusun, insanlık
oradan alacağı alır. Sizin edebiyat yapmasına lüzum yok.
Hulki Cevizoğlu - Çok teşekkür ederim Hocam. Katıldınız, sonuna kadar dayanıp gitmediğiniz için.
Değerli seyirciler 4 yıl önce başlayan, bir "Hezeyan tüccarı", "raporlu" ve "Allah'ın laneti" tartışmasına bu gece biz burada son
noktayı koymak istedik.
Burada gerçekten bir nokta konuldu. Ama noktayı uzatıp da, virgüle çevirip bu işe devam etmek isteyenler olabilir. Meh-dilik
iddiaları, psikiyatri raporları ve Allah'tan inen, şahsa Özel 68 sayfalık bir vahiy kitabını ele almaya çalıştık bu gece.
Hepiniz, saatlerce bizleri izlediniz çok teşekkür ediyoruz bizi tercih ettiğiniz için. Haftaya yine önemli bir konuyla karşınızda
olacağız.s
Gerçeklerden ayrılmayın diyoruz efendim, iyi sabahlar, hoşçakalın.
BASINDAN YANKILAR
'Evrenosoğlu sahte mehdi'
ALLAH'tan kendisine vahiyler indiğini öne süren ve bunu kanıtlamak için katıldığı Kanal 6'da yayınlanan "Ceviz Kabuğu"
programını önceki gece sinirlenerek terk eden iskender Evrenosoğlu'nün "sahte mehdi" olduğu belirtildi. Yapımcısı Hulki
Cevizoğlu, "Evrenosoğlu" nün kaçmasına şaşırdım" dedi.
Önceki gece yayınlanan programında Evrenosoğlu'yla Marmara Üniversitesi ilahiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Yaşar Nuri
Öztûrk'ü konuk e-den Cevizoğlu, arka arkaya gelen sorulara cevap vermekte zorlanan Evrenosoğlu'nun kaçmayı yeğlediğini
kaydetti. Programının özelliğinin katılan kişinin sorulara cevap vermesi olduğunu vurgulayan Cevizoğlu, şunları söyledi:
"Evrenosoğlu, stüdyoya iki korumasıyla geldi. Ancak kapı dışında 15 kadar müridi program süresince bekledi. Kendisine önce
bir süre vererek mesajını, iddialarını kanıtlamasını istedik. Ancak, verdiğimiz süre içinde iddiaları cevaplamaktansa sağa sola
sataşmayı, başka konulara sapmayı kasıtlı olarak tercih etti. Sorular gelmeye başlayınca cevap veremedi, sıkıştı. 'Bana çok soru
soruyorsunuz' dedi. Kendisine bir saat süre vermemizi, bu süre içinde sürekli kendisinin konuşmasını istedi. Böyle bir şey
olamayacağını, programımızın konferans olmadığını söyledik."
Cevizoğlu, "Evrenosoğlu sadece gönül gözü açık kişilerin görebildiği başında bir hale ile dolaştığını iddia ediyordu. Bana
programdan önce böyle resimlerini, gösterdi. Ben de fotoğraf tekniğiyle aynı resimleri çektirmiştim. Kendisine gösterince
sinirlendi. Reklam arası verdiğimiz zaman müritlerinin de etkisiyle programa devam etmeyeceğini söyledi, iddialarını da
kanıtlaya-mayacağını anlayınca kaçmayı tercih etti."
Evrenosoğlu'y a gelen müridler Murat Toker ve Şaban Uçar'ın üzerinde ikişer tabanca ve bir av bıçağı bulundu. Kanal 6 güvenlik
görevlilerinin, ruhsatsız olduğu belirtilen tabancalarını teslim etmelerini istemeleriyle müritler 3 tabancayı .teslim etti. Müritler
gözaltında.
13.10.f996 Pazar
Milliyet Gazetesi
Sahte peygamberin müritleri zenginler
Kendisini peygamber ilan eden iskender Evrenosoğlu, müritlerini zenginler arasından seçiyor. Evrenosoğlu, çoğunluğunu zengin,
genç ve güzel hanımların oluşturduğu müritlerine, Allah ile birçok kez konuştuğunu söylüyor.
Kanal 6'da yayınlanan programa katılan Evrenosoğlu, iddiaların birer birer çürütüldüğünü görünce, çareyi kaçmakta buldu ve
kendisine tuzak kurulduğunu iddia etti. Polis, bekleyen müritlerinin üzerinde ruhsatsız silahlar buldu.
Sahte peygamber stüdyodan kaçtı
Allah'la birçok kez konuştuğunu, kendisine vahiyler indiğini ve yazdığı "Risalet Nurları" adlı kitabın Kuran gibi kutsal olduğunu
ileri süren sahte peygamber iskender Evrenosoğlu önceki gece TV stüdyosunda köşeye sıkıştı ve çareyi kaçmakta buldu.
Gazeteci Hulki Cevizoğlu'nun hazırlayıp sunduğu ''Ceviz Kabuğu" adlı programa katılan Evrenosoğlu'nun peygamberliğini ispat
etmek için öne sürdüğü tüm deliller, aynı programın diğer stüdyo konuğu ilahiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk
tarafından bir bir çürütüldü. Cevizoğlu'nun sorulan karşısında sinirlerine güçlükle hakim olan Evrenosoğlu, "Ceviz Kabuğu"na
telefon bağlantısı ile katılan ünlü psikiyatrisi Prof. Dr. Ayhan Songar ve Is lam i konulardaki bilgisi ile tanınan hukukçu, Prof. Dr.
Hüseyin Matemi tarafından da "Ya sahtekar ya da meczup" olarak değerlendirildi.
Prof. Dr. Hüseyin Halemi, sadece kendisinin değil, müridlerinin de sık sık Allah ile görüştüklerini anlatan sahte peygamber
Evrenosoğlu'na "Vallahi, billahi ya sahtekarsınız ya da meczupsunuz. Sahtekarsınız tövbe edin, ıtıeczupsanız tedavi olun" dedi.
Evrenosoğlu, bu arada Kuran'da yer almasa bile "Huzur Namazı" diye bir namaz olduğunu ve bu namazın ruhlar aleminde bir
"hay", yani yaşarken Allah'ın huzuruna ermiş bir kişi tarafından kıldırıldığını ileri sürdü. Evrenosoğlu, "Huzur Nama-: zı^nı birkaç
kere de aralarında Hz. Muhammed'in olduğu bir topluluğa kendisinin kıldırdığını iddia etti.
SEN DE Mi BRÜTÜS?
Programa telefonla katılan Prof. Dr. Ayhan Songar, Hulki Cevizoğlu'nun sorusu üzerine önce Evrenosoğlu'nun durumundaki
insanlarla ilgili genel bir tanımlama yaptı ve tedavi yöntemlerini anlattı. Prof. Songar, bir soru üzerine kendisini peygamber sanan
kişilere sıklıkla rastlandığım ve iki vaka ile bizzat kendisinin ilgilendiğini söyledi. Prof. Songar'ın, "Bana bir saat ayırın sizi
peygamber olduğuma ikna edeyim" diyen Evrenosoğlu'na cevabı, "Ben sizinle görüşürüm ama bu mesleki anlamda, doktor hasta
ilişkisi çerçevesinde olur" şeklindeydi. Bunun üzerine, Evrenosoğlu iyice çöktü ve "Sen de mi Brütüs?" dedi. Programın seyrinin
giderek aleyhine dönmesi üzerine bunalan ve sıkıntıdan kan ter içinde kalan iskender Evrenosoğlu'nun imdadına bir reklam arasını
fırsat bilerek stüdyoya dalan bir müridi yetişti. Fizik mühendisi olduğu belirtilen mürit, bir tuzak kurulduğunu ileri sürerek,
Evrenosoğlu'nun burada bulunmaması gerektiğini belirtti. Kitap ve notlarını toplayarak stüdyoyu terk eden sahte peygamber,
gazeteci Hulki Cevizoğlu'na dönerek, "Sen şu anda lanetlendin" dedi.
MÜRİTLER SİLAHLA YAKALANDI
iskender Evrenosoğlu'nun stüdyoyu terk ettiği sırada. Kanal 6 önünde toplanan 10-15 kişilik gruptan şüphelenen polis bir arama
yaptı. Evrenosoğlu'nun müridi olduğu belirtilen gruptaki bazı kişilerin üzerinde ruhsatsız silahlar bulundu. Bu kişiler polis tarafından
gözaltına alındı.
13.10.1996 Pazar Akşam Gazetesi
Sahte Mehdi'nin silahlı adamları
"Son Peygamber" olduğunu, "Allah'tan vahiy geldiğini" söyleyen iskender Evrenosoğlu önceki gece Hulki Cevizoğlu'nun Kanal
6'daki Ceviz Kabuğu programında ilahiyat Fakültesi Dekanı Prof. Yaşar Nuri öztürk ile S saat boyunca tartıştı. Evrenosoğlu,
Özıürk'e iddialarını kanıtlayamayınca sinirlenip stüdyoyu terketti.
MÜRİTLERİ TELEVİZYONU BASTI
Program sırasında TV binası önünde toplanan Evrenosoğlu'nun silâhlı müritleri içeri girmek istedi. Görevliler müdahale edince
müritlerden biri silahını ateşledi. Kanal 6'ya gelen polis ekipleri, Evrenosoğlu'nun korumaları Murat Tokcr ve Şaban Uçar'ı
silahlarıyla gözaltına aldı.
"CiNSEL TACİZCİ" SAHTE PEYGAMBER
iki çocuk babası olan iskender Evrenosoğlu'nun peygamberlik iddiaları Devlet Planlama Teşkilatı'nda (DPT) çalıştığı 1976 yılına
kadar uzanıyor. O tarihten itibaren "tebliğ" aldığını söyleyen Evrenosoğlu, bunları çeşitli kitaplarda toplayarak müritler edinmeye
başladı. Kendisini Mihr Vakfı'nda ziyaret eden müritlerine, 31 Ocak 1976'da inmeye başlayan ve 6 Haziran 1982'de
tamamlanan, tıpkı Kuran'ı K er im'deki gibi sureler halinde olan kitabını tanıttı. Ancak, onun inançlarından ve samimiyetinden
kuşku duyan bir mürit kitabı dışarıya çıkartınca, Diyanet işleri Başkanlığı ve yargı konuya el attı. Din işleri Yüksek Kurulu
Evrenosoğlu'nun kitabını inceledi ve Ku-ran'a aykın olduğunu belirten bir rapor verdi. Evrenosoğlu'nun 1985'te uzman Olarak
çalıştığı DPT'deki odasında bir genç kadına sarkıntılık eniği ortaya çıktı. Bir bayan memurun Evrenosoğlu'nun odasından çığlık çı
ğlığa çıkmasına tanık olan iki DPT uzmanı Başbakanlık Müşavirliği'ne şikayette bulundu. Evrenosoğlu, 1986'da DPT'de tarikat
toplantıları düzenlediği için DGM tarafından tutuklandı. Dönemin başbakanı Turgut özal "Kafayı üşütmüş, irtica yapacak hali yok"
diyerek olayı küçümsedi. Ancak psikiyatri raporu, onda ruhsal bozukluk bulmadı. Evrenosoğlu 1986'nm Kasım ayına kadar
DPT'deki görevinde kaldı. ,
13.10.1996 Pazar Sabah Gazetesi
Silahlı Üç mürit gözaltında
istanbul Haber Servisi - Birçok kez AHah'la konuştuğunu ve kendisine vahiyler indiğini öne süren "sahte peygamber" iskender
Evrenesoğlu'nun önceki akşam Kanal 6 Televizyonu'nda katıldığı programı izlemeye gelen 15'e yakın müridinden 3'ü ruhsatsız
silah bulundurdukları için gözaltına alınarak Gayrettepe Asayiş Şube Müdürlüğü'ne götürüldüler.
Hulki Cevizoğlu'nun yönettiği "Ceviz Kabuğu" programına konuşmacı olarak Marmara Üniversitesi ilahiyat Fakültesi Dekanı
Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk'le birlikte katılan iskender Evrenesoğlu "peygamberlik iddialarını" yineledi. Hz Muhammed'in son
peygamber olmadığı görüşünü savunan Evrenesoğlu.Yaşar Nuri Öztürk ve programa telefonla katılan hukukçu Prof.-Dr. Hüseyin
Hatemi ile Ankara Üniversitesi ilahiyat Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Hüseyin Atay'ın ağır eleştirilenlerine hedef oldu.
Evrenesoğlu'nun vahiylerini topladığı "Risale Nurları" kitabı "deli saçması" olarak nitelendiren uzmanlar, "Evrenesoğlu'nun akıl
hastası olduğunu" belirttiler. Öztürk ve Hatemi, "Evrenesoğlu'nun tedavi olmaya yada tövbekar olmaya" çağırırken, Evrenesoğlu,
programda kendisine dilediği gibi konuşma hakkı verilmediğini iddia etti. Evrenesoğlu programa telefonla katılan Psikiyatrisi Prof.
Ayhan Songar'a, kendisiyle uzun bir zaman diliminde daha sonra konuşmak istediğini söyledi. Songar, buna karşılık, "Tabii
konuşabilirim. Ancak bu benim için mesleki açıdan bir konuşma o-lur" yanıtını verdi. Songar, bu sözleriyle Evrenesoğlu'yla ancak
tedavi doğrultusunda konuşabileceğini ima elti. Evrenesoğlu, kendisine yöneltilen ağır eleştiriler karşısında ve özellikle Songar'ın
"Mesleki açıdan konuşabilirim" sözü üzerine programı yarıda keserek ayrıldı. Ayrılışı sırasında kendisine yeterince söz verilmediği
görüşünü yineleyen Evrenesoğlu, program yapımcısı Hulki Cevizoğlu'na da "Sen artık bundan sonra Allah'ın lanetli kulusun" dedi.
Evrenesoğlu'nun programını izlemek üzere televizyon binasının önüne gelen 15 müridinden şüpheli görülenler güvenlik görevlileri
tarafından arandı. Evrenesoğlu'nun müritlerinin 3'ünün üzerinden ruhsatsız silah çıkması üzerine bu kişiler gözaltına alınarak
Gayrettepe Asayiş Şube Müdürlüğü'ne götürüldüler.
13.10.1996 Pa/ar Cumhuriyet Gazetesi
Ceviz Kabuğu'nda olaylı gece
Ceviz Kabuğu, kendine vahiy geldiğini iddia eden iskender Evre-nosoğlu ile Yaşar Nuri Öztiirk'ü karşı karşıya getirdi. Kur'an-ı
Kerim'i or-jinal dilinden okumaktan bile aciz birinin iddialarını gece boyu acı acı gülerek dinledik dulduk. Ayetleri yalan-yanhş
okuması, sorulara alakasız cevap vermesi gına getirmişti ki, Hüseyin Halemi' ile Aylıan Songar tartışmaya son noktayı koydular.
"Ya yalancısın ya da deli" Seçim Evrenosoğlu'na kalmıştı ki, Cevizoğlu kısa bir ara verdi.
Ancak aranın pek kısa sürmesi bizi kuşkulandırdı. Neredeyse 20 dakikaya yakın ara verilmiş, Kanal 6 'nın her programının
tanıtımları 3'er defa yayınlanmıştı. Saat 02.20 idi. Stüdyoya bağlanıldığında, Errenosoğlıı'nun yerini. Kanal 6'nın koruma müdürü
almıştı. Kısa süre sonra, (reklam arasında yayınlanamayan) ilginç görüntüler yayınlandı. Evrenosoğlıı'nun yardımcısı gelip,
programı terk etmesini istiyor. Bunun üzerine Evrenosoğlu, "Siz, bana tuzak kurdunuz. Artık lanetlendiniz" diyerek stüdyoyu terk
ediyordu. Adamların üzerinden üç tane de silah çıkmıştı. Program, bir şarlatanın (ya da akıl hastasının) foyasının meydana çıkması
açısından çok faydalıydı, ancak bir mecnuna bu kadar vakit ayırdığımız için kendimize de biraz kızdık!
Programın sonunda iki profesör, Y. Nuri Öztiirk ile Hüseyin Atay, insanların başka hiçbir kaynak kullanmadan direkt olarak
Kur'an-ı Kerim'in mealini okumalarını ve doğruya böyle ulaşabileceklerini söylemeleri, bizi oldukça düşündürdü, islam'ın temel
kaynağı olan Sünnet ve "Esbab-ı Nü-zııl"ü unutarak, derinliğine bir bilgi sahibi olmadan, yüce kitabı yorumlamak, insanı hiç de
istenmeyen konumlara iter gibimize geliyor. Zira Evre-nosoğlıfnun çıkış noktası da aynı değil miydi acaba?
13.10.1996 Pazartesi Zaman Gazetesi
Silahlı Tarikatçılar
ANKARA - Allah'la konuştuğunu öne süren ve kendisini peygamber i-lan eden tarikat lideri iskender Evrenosoğlu'nun önceki
gece Kanal 6'da katıldığı "Ceviz Kabuğu" programını izlemeye gelen 15 kadar müridinden 3'ü ruhsatsız silahla yakalanarak
gözaltına alındı, ilahiyat Fakültesi öğretim ü-yelerinin ağır eleştirilerine hedef olan Evrenosoğlu'nun programı yanda keserek
ayrılması üzerine, dışarıda bekleyen müritlerden biri tabancayla ateş etmişti. (ANKA)
13.10.1996 Pazar Radikal Gazetesi
Silahlı müritler gözaltında
istanbul - Kendini "Mehdi" olarak tanıtan iskender Evrenosoğlu'nun 2 korumasının silahla ateş açmak suçundan gözaltına alındığı
bildirildi.
Daha önce "Temiz Eller Programına" çıkan iskender Evrenosoğlu önceki gece, Hulki Cevizoğlu'nun Kanal 6'da canlı olarak
yayınlanan "Ceviz Kabuğu" programına konuk oldu. Evrenosoğlu, programın diğer konuğu o-lan ilahiyat Fakültesi Dekanı Prof.
Dr. Yaşar Nuri Öztürk ile Ş saat tartıştı.
Son derece gerilimli anların yaşandığı program sırasmda dışarda Ev-renosoğlu'nu bekleyen grup ile televizyon görevlileri arasında
tartışma çıktı. Tartışma sırasında bir el ateş edilmesi üzerine polis, Murat Toker (25) ve , Şaban Uçar'ı (40) gözaltına aldı. Prof.
Öztürk program sırasında Evrenosoğlu'nun sahte bir peygamber olduğunu belirterek, dünyanın pekçok ülkesinde bazı kişilerin bu
iddiayla ortaya çıkabileceğini söyledi. Öztürk bu gibi kişilere itibar edilmemesi gerektiğini belirtti.(sha)
13.10.96 Pazar Yeniyüzyıl
Ceviz kabuğu
Sizleri bilemiyorum ama eminim ki cuma gecesi televizyon kanallarına takıldıysanız, sizler de benim gibi Ceviz Kabuğtı'na
mıhlandınız. Kendisini Peygamber ilan eden (!) yerli bir din tüccarının traji-komik görüntüleriyle kahroldunuz ama, Islamı çok iyi
yorumlayan ve gerçek din adamının görüntüleriyle bezenenlerin akılcı ve gerçekçi yorumlarıyla rahatladınız.
Televizyonların eğlence ve sinema-magazin ağırlıklı programlan tercih ettiği o gece, atv'de Ali Kırca Siyaset Meydanı*na
Başbakan Erbakan'ın Libya gezisindeki skandallan getirmiş, konuklanın da her zaman olduğu gibi meseleyi yakından
izleyenlerden oluşturmuştu. Ülke meseleleriyle ilgilenenlerin şafağa kadar sürmesine rağmen dikkatle izleyip raytingleri yükseldiği
Siyaset Meydanı, cuma gecesi Kanal 6'da aynı şekilde canlı olarak ekrana gelen Ceviz Kabuğu'na yenildi. Hulki Cevizoğlu'nun
hazırlayıp sunduğu programda son yıllarda peydahlanan din tüccarlarından biri ve kendisini -Haşa- peygamber olarak gösterme
gibi akıl fukaralığına duçar o-lan iskender Evrenosoğlu ile ilahiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk yer alınıştı. Hulki
Cevizoğlu sorulanın sıraladıkça, başta TV programlarında lüks yaşantı içindeki hatırı sayılır müridleriyle dikkatleri çeken
Evrenosoğlu'nun zırvaları bir bir patladı, asla değişmeyecek gerçeğe seyirciler de imza attı. Zaten sorulardan bunalan ve cevap
veremez hale gelen iddia sahibi Evrenosoğlu da yaklaşık 3 saat sonra kalktı ve adeta stüdyodan kaçarak ekranı terketti.
Biz gelelim asıl söylemek istediklerimize... Malumunuz, bütün hak dinlerde emredilenler aynı. Musevilikte de, Hıristiyanlıkta da,
Müslümanlıkta da yaradanın, vaazları değişmiyor. Birbirlerinin mütemmimi veya versiyonu. Islaıniyetle birlikte diğer dinlerin
hükmü kalmayınca (bizim inançlarımıza göre) diğer dinler de de (Musevilik ve Hıristiyanlıkta) tarihen sabit tahrifatlar gözlenince,
bu tip iddia sahipleri sık sık peydahlandı.
İnsanların, inananların masum ve safiyane düşüncelerini kendi süfli emelleri doğrultusunda yönlendirmeye çalışan zavallılara her
devirde rastlandı. Hatta, Hazret-i Peygamber döneminde bile özellikle Yemen bölgesinde yalancı peygamberler türedi.
Diyeceğimiz o ki: sonradan batıl olan dinlerde de mesela cejınet-ce-lıenneın, iyi-kötü, harain-helal var. Hepsinde gün gelecek
kıyametin kopacağı ve yeni bir ebedi hayatın başlayacağı vurgulanıyor. Kıyamet öncesi bir takım gelişmeler olacağı (halk
arasındaki tabiriyle kıyamet alametleri) i-fade edilerek örnekler veriliyor. (Kadınlar erkeklere, erkekler kadınlara benzeyecek,
fuhuş artacak, kötülükler diz boyu olacak, haklılar haksızlar karşısında ezilecek, güneş doğudan değil tersine batıdan doğacak
doğudan bataçak, susuzluk başgösterecek, Deccal adlı biri çıkacak ve Allah'lığa soyunacak, bunun karşısında da Mesih yer
alacak vs.)
*** Şimdi insanlık, bu dinlerde yer alan kıyamet alametlerinden bir kısmını yaşadığına inanıyor. Hatta bu dinlerin etkisinde kalanlann
ortaya koyduğu öğelerden meydana gelen bir takım akım ve başka sapık eğilimlerde de iyi-kötü sıralanırken insanlığın sonunun
geleceği vurgulanıyor ve aynı şekilde alametler -kısmen de olsa- yer alıyor. Sonuç olarak bugün dünyada hangi din ve inanışta
olursa olsun, insanlığın inançlarına bağlanmaya çalıştığı inandıklarının gereğini yerine getirme gibi bir eğilimi hızlandırdığı gözleniyor.
Bu durum sosyal hayatı etkilediği gibi, siyasi hayatı da etkiliyor. Dünyada ve özellikle sosyalist ve kapitalist toplumlarda
muhafazakarlar işbaşına getiriliyor, bu çizgilerdeki partiler iktidarlan devralıyor.
Haliyle bu durum Türkiye'mizde de kendini hissettiriyor. Toplumumuz hızlı bir şekilde kabuk değiştirerek yeni bir görüntü
oluşturuyor. Sosyal hayatta cemaatleşme süreci bütün ağırlığıyla kendini ön plana çıkartıyor, siyasette inançlara dayalı söylemlerin
üzerine bina edilen partilerin yıldızı yükseliyor.
*** tştc bu aşamada, bugün millet olarak endişeyle izlediğimiz laik-anti-laik, yobaz-antiyobaz çatışmaları gündeme geliyor.
Dini istismar eden ve kendi çıkarları doğrultusunda kullanmaya çalışanlarla, aynı şekilde dini bir afyon inantığıyla değerlendirenler
vicdanlara ipotek koymaya çalışıyorlar. Allak bullak olmuş beyinleri çarpık yorum ve kavram gargaşalanyla kendilerine teslim
almaya gayret gösteriyorlar.
Cuma gecesi Ceviz Kabuğu'nda izlenen ibretin hikayesi de bu. Akıl fukarası hesap adamlarıyla, beşeri ilimleri düstur edinmiş
islam aydınlarının tepeden tırnağa farklılıktan vardı o gece. Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk, Prof. Dr. Hüseyin Halemi (l.Ü. Hukuk
Fak. öğrt. Üyesi) ve Prof. Dr. Ayhan Songar (Halemi ve Songar telefonla programa katıldılar) bir meczuba dersini Verirken,
Ulamın cihanşuınüllüğünü ve aydınlığını da gözler önüne serdiler.
Bu programdan ötürü, Türk televizyonlanmh (bize göre) en seviyeli ve en kaliteli tartışmalarına imza attığına inandığımız, dersine
en iyi çalışmayı görev bilerek mesleğinin hakkını veren Hulki Cevizuğlu'nu da yüreklen kutluyoruz.
14.10.1996 Pazartesi
Günaydın Gazetesi Nazif OKUMUŞ
Ceviz Kabuğu
Hulki Cevizoğlu'nun "Ceviz Kabuğu"ndaki son konuklan, kendini "mehdi" ilan eden iskender Evrenosoğlu ile Prof. Dr. Yaşar
Nuri öztürk'tü. Adı "sahte peygaınber"e çıkan Evrenosoğlu, Cevizoğlu ile öztürk'ün karşısında ecel terlen döktü, iddialarını
kanıtlayamadığı gibi, pek çok soruya da yanıt" veremedi. Kanal 6'nın bence en başarılı programı olan "Ceviz Kabu-ğu"nu
hazırlayan ve sunan Hulki Cevizoğlu, pek çok televizyoncuya örnek olacak bir isim. Programında ele alacağı konular hakkında
çok iyi hazırlanan Cevizoğlu, bir tartışma programını yöneten kişi olarak, ön hazırlığın kendisine sağladığı avantajlarla son derece
başarılı tartışmalara imzasını a-tıyor. Konuklarının karşısında asla ezilmiyor, sorduğu soruların dayandığı bir belge varsa bunu
hemen ortaya koyuyor. Karşısındaki kişinin sinir bozucu sözlerine karşılık sakinliğini koruyabilmesi de Cevizoğlu'nun bir diğer
arlısı. "Ceviz Kabuğu"nu seviyeli, bilgilendirici, izlenmeye değer bir yapım olarak seyircinin karşısına çıkaran Hulki Cevizoğlu, aynı
titizlikle programlarını hazırladığı sürece, başarılı televizyoncular arasındaki yerini hep koruyacaktır.
14.10.1996 Pazartesi Bugün Gazetesi Neşe TOPBAŞ
"Ceviz Kabuğu"
"Ceviz Kabuğu"nda Hulki Cevizoğlu'nun bu haftaki konukları Noter tasdikli Peygamber iskender Evrenosoğlu ile öğretim üyesi
Prof. Yaşar Nuri Öztürk'tü...
iskender Evrenosoğlu'nu, rahmetli Yıldırım Çavlı'nın programlarından ve daha önceki peygamberliklerinden tanıyoruz...
Evrenosoğlu, bu programda da Allah'ın kendisine kitap yazdırdığından, vahi olduğundan söz elti. Gösterdiği fotoğraflarla, başında
bir "hare" bulunduğunu iddia etli... Ayrıca peygamberliğini ispatlamak için bir Alman noterin kendisine vermiş olduğu, kapı gibi
tasdikli (!) bir de evrak çıkardı ortaya...
Biz ise Evrenosoğlu'nün başında hare değil, kavak yelleri estiğini gördük...
Hulki Cevizoğlu program boyunca Evrenosoğlu'nun normal biri değil, sahteci ya da deli, moda deyimiyle "meczup" olduğunu
ispatlamaya çalıştı... Bu arada programa telefonla katılan bazı profesörler de Evrenosoğlu'nun "meczup" yani deli olduğundan söz
ettiler, program böyle sürdü gitti..
Geçen gün Hasan Pulur da yazdı; herif adam öldürüyor "meczup"... Cumhurbaşkanına saldırıyor, "meczup"... Türkiye
Cumhuriyeti'ne saldırıyor; "meczup"... Peygamber olduğunu iddia ediyor, "meczup"...
Şimdi akla şöyle bir şey geliyor..
Bu vatandaş "meczup" sa televizyon ekranında onca saat millete neden seyreltiliyor?... Bana kalırsa, bizim daha çok akıllı
adamları seyretmeye gereksinimimiz var!...
Ayrıca Hulki Cevizoğlu'na bir sözüm daha olacak...
Öyle bir ülkede yaşıyoruz ki; sokakta biri şöyle kafasını kaldırıp gökyüzüne bakmaya başlasa, nereye baktığım bilmeden ve de
sormadan, beş dakika içinde çevresine yüz kişi toplanıp havaya bakmaya başlıyor...
Böyle bir ülkede,,bu tip kişileri televizyonlara çıkarmak bence onların fark etmeden propagandalarını yapmak oluyor... Üç kişiyi
kurtaralım derken, bilki de beş kişiyi peşlerine takmaya yarıyor... inşallah yamlıyorum-dur...
Ceviz Kabuğu'nun sonuna doğru Evrenosoğlu bir peygambere karşı yapılan davranışlara kızıp stüdyoyu terk etti... Giderken de
Cevizoğlu'nu bir güzel lanetledi... Oh olsun sana Cevizoğlu!..
15,10.1996 Salı
__________________ Asaf'ın miktarını bilmez Süleyman olmayan. Bilmez insan kadrini alemde, İNSAN olmayan.
|