Şu da emredildi: Yüzünü dine bir Hanif olarak çevir. Sakın müşriklerden olma.
Yunus Suresi 105
Ben bir Hanif olarak yüzümü gökleri ve yeri yaratana döndürdüm. Müşriklerden değilim ben.
Enam Suresi 79
İbrahim ne bir Yahudi idi, ne de bir Hıristiyan. O sadece hanif bir müslümandı. O müşriklerden değildi.
Ali İmran Suresi 67
Şu da kuşkusuz ki, İbrahim başlıbaşına bir ümmetti; bir Hanif olarak Allah'ın önünde eğiliyordu. Müşriklerden değildi.
Nahl Suresi 123
De ki Allah doğrusunu söylemiştir / vaadinde sadıktır.Haydi artık Hanif olarak İbrahim'in Milleti'ne uyun! Müşriklerden değildi o.
Ali İmran Suresi 95
Allah'a ortak koşmadan, Hanifler olarak... Allah'a ortak koşan kişi, gökten düşmüş de kendisini kuşlar kapışıyor veya rüzgar onu uzak bir yere fırlatıp atıyor gibidir.
Kuran'da israf haram kılınmaktadır. Bunu da Müslümanlar çok iyi bilir. Buraya kadar her şey çok iyi ama işin içine bir kelime katarak Kuran'da yasaklanmayan bir şey de çaktırmadan yasaklanmaya kalkılır pek çok kişi tarafından.
Bu da "lüks”tür. Kuran’da övülen Davut ve Süleyman peygamberlerin anlatıldığı örnek hayatlarında bolca kullandıklarını gördüğümüz lüks ve konforu, Kuran’ın hedeflediği bu güzellikleri sanki israfmış gibi göstermeye çalışılmıştır ve bunda da başarılı olunmuştur.
Hemen pek çok Müslümanın kafasına lüks=israf inancı yerleştirilmiştir ne yazık ki. Hâlbuki israfın lüks ile doğru değil ters orantısı vardır çoğu kez. Lüks ve kalitenin arttığı yerde, sağlamlık, kalıcılık artar ilk olarak. Örneğin çoğunlukla kaliteli ve pahalı eşyalar çok daha dayanıklı olur ve uzun vadede ucuz eşyalardan daha ucuza gelir. Çünkü o lüks malzeme veya eşyadan bir tane tüketinceye kadar, adisinden 2–3 tane tüketirsiniz çoğu kez(kaliteli ve pahalı ayakkabılarla ucuzlarını düşünün).Bu yüzden bir Çin atasözü " ben ucuz mal satın alacak kadar zengin değilim" der.
Ucuz ve kalitesiz malın zararı her zaman mal kaybıyla da sonuçlanmaz. Bu mallar insan sağlığı ve veya hayatına da mal olabilir. Kalite ve lüksün arttığı yerlerde ise güven daha fazladır.
Bunun yanı sıra lüks olan şeyler, daha az tüketime başka yönlerden de vesile olurlar. Örneğin halka açık bir tuvalette son teknolojinin kullanıldığını düşünelim. Her şey otomatik, elinizi musluğun ağzına uzattığınızda su otomatik olarak akıyor, elinizi çektiğinizde yine lazer sistemi sayesinde otomatik olarak suyun akışı kesiliyor. Bu su israfını engellediği gibi, elinizi değmediğiniz için hijyen de sağlanıyor ve oradan mikrop kapma ihtimaliniz azalıyor. Aynı şekilde sabunluktan sıvı sabun da otomatik olarak elinize dökülüyor, yine el değmeden ellerinizi makinede kurutuyorsunuz... Bütün bunlar israfı ve hastalığı engelliyor.
Ama bu konfor ve lüksün olmadığı bir tuvalette ise hem israf hem hastalıklı ortam artıyor. Özellikle buradan sarılık virüsü olan hepatit b kapma ihtimaliniz söz konusu...
Kuran'da lüks ve konfor kesinlikle israf veya haram olarak gösterilmez, tersine bir güzellik olarak görülür ve hedeflenir. Dediğim gibi peygamberlerin Kuran'daki hayatlarında bunun örneklerini görebiliriz(saraylar, köşkler, heykeller, sanat eserleri, bilimsel ve teknolojik yenilikleri teşvik etmek, her iş ve hizmette iyiyi, kaliteyi, sağlamlığı ve kolaylığı hedeflemek, hayatı kolaylaştırmak ve güzelleştirmek...).
İnsan ihtiyacı bir tek yaşamı devam ettirecek şeylerden ibaret değildir. Yeme içme, barınma ve cinsel ihtiyaçlarının yanı sıra, sanat, bilim ve vb. ihtiyaçları da vardır. Bu da Allah'ın kullarında görmek istediği lüksü ve zenginliği doğurmaktadır.
Bu yüzden pahalı da olsa bir sanat eseri satın almak(eğer maddi durumunuz buna müsaitse) israf falan değildir. Veya hayatı kolaylaştıracak kaliteli ve sağlam teknolojik eşyalar satın almak da günah değil tersine sevap listesine girer.
Ayrıca altın gibi lüks maddeleri kullanmak da israf değildir.Yine tersine bunları kullanmamak israftır.Tabiatta insanın hizmetine sunulmuş bir güzelliği kullanmamak bu zenginliğin bir işe yaramaması, yani heba edilmesi demektir.Düşünün, bir meyvenin tüketilmesi mi israftır yoksa o meyvenin tüketilmeyip çürümeye bırakılması mı…?
Allah bir Kuran ayetinde evrende yarattığı bütün güzellikleri bizim için yarattığını ve bunlardan yararlanmamızı ister. Ve yine ayette bu helal nimetleri size kim haram kılabilir der.
Zaten lüks malzeme veya hizmet tüketimi olmasa üretim diye bir şeyin olması mümkün değil.
Eğer insan sadece hayatta kalmasını sağlayacak şeyleri satın alsaydı o zaman, ne beyaz eşya, ne otomobil ne de diğer konfor üretim fabrikaları olacaktı. Sadece tarım ve küçük işletmeler var olacak, bu da sadece güzelliklerin israfına değil, aynı zamanda fakirlik ve işsizliğe de yol açacaktı.
Yine insanlar sadece hayatta kalacak kadar tüketseydi ne güzelim oteller, ne de tatil köyleri olacaktı. Bu da yine işsizliği ve fakirliği arttıracaktı. Bugün söylendiği gibi, sadece turizm potansiyelimiz bile bizi olağanüstü zengin bir ülke yapabilir...
İşte bu güzellikleri değerlendirmek değil, değerlendirmemek israftır. Onlardan bolca yararlanmamak yazık etmektir. Onları çöpe atmaktır.
İsraf bir şeyi tüketmek değil, tersine tüketmeyip heba olmasını, boşa gitmesine neden olmaktır. Örneğin suyu boşa akıtırsanız bu israftır. Ama onu kullanırsanız israfın tam karşıtı bir hareket yapmış olursunuz.
İslam dünyasında yeniden Kuran'a yöneliş sayesinde bu lüks-israf ilişkisi yeniden yorumlanmalı ve gerçek görülmelidir. Uydurma hadisler ve kökeni İslam dışı olan öğretiler yüzünden bugün Müslüman ülkelerin çoğu sefillik, gerilik ve israfın pençesindedir.
Buna karşılık değiştirilmiş kutsal kitaplara sahip olan Yahudi ve Hıristiyanlar, o değiştirilmiş kitaplarının değil de Kuran'ın prensipleri doğrultusunda yaşayarak bilimin, teknolojinin, konforun, sanatın, doğal güzelliklerin kısaca lüksün tadını çıkarmaktalar. Tüketim ve üretim had safhada…
Diğer yandan da tüketimin olmadığı ülkeler zenginleşmek bir yana gittikçe daha da kuruyor ve fakirleşiyorlar. Zaten lüksün günah olarak görüldüğü bir yerde sefillikten başka bir şeyin oluşması da söz konusu değildir.
Edip Yüksel benim bu yazıma şu karşılığı vermişti 19.Org forumunda:
Sevdim bu "aykiri" yazini. Luks ve israf arasindaki fark ile ilgili benim bir sorum olacak. Aydinlatsan sevinirim.
Diyelim ki Emre adinda yasalara uygun calisan zengin bir isadami bir sanatcinin bir haftada bitirdigi bir taploya bir milyon dolar oduyor (Pikasso'nun bir tablosu gecenlerde acik arttirmada yuz milyon dolardan fazlasina satti). Diyelim ki bu zengin isadaminin yasadigi kentte karinlarini doyurmak konusunda zorluk ceken aileler; ayakkabilari delik cocuklar; evinde yakit olmayan yaslilar var...
Emre, bir sanatcinin bir haftalik emegini bir milyon dolar ile odullendirmekle ayni zamanda suna da sebep olmadi mi?:
Omur boyu kazanamiyacaklari parayi bir haftada kazanma ihtirasiyla, bazi ciftcilerin ciftciligi terkederek, sanatci olmasina yol acarak ekmek fiyatlarinin artmasina ve ac insanlarin sayisinin artmasina yol acmayacak mi?
Tabi, sanatci enflasyonunun bir sure sonra ciftcilere farkli bir mesaj verecegini ileri surerek bu olumsuz etkinin omrunun kisa olacagini ileri surebilirsin. Ne var ki, piyango biletlerine gosterilen ragbeti dusununce sanatci olma hevesiyle geleceklerini fakru zararete mahkum eden yuzlerce ciftci cocugu gozumun onune geliyor...
Ote yandan:
Gecim sıkıntısı icinde yari ac yari ciplak yasayan, hastalarini doktora goturemiyen, ilac bulamiyan insanlar Emre'nin bir milyon dolari bir tabloya harcadigini isitince ne olacak? Bu bir milyon dolarin en az on aileyi sefaletten kurtarabilecegini ve yirmi otuz cocuga saglikli bir ortamda ogrenim ve ogretim imkani bahsedebilecegini dusunduklerinde Emre'nin etrafindaki insanlara, topluma olan saygisini sorgulamayacaklar mi? Bu toplumda baris ve adaletin konumu ne olacak? Bu toplumda hirsizlik, soygun ve benzeri olaylar artmayacak mi? Bu toplumda "zenginler insafsiz. oyleyse fakirler nicin ahlakli davransin?" diye dusunen fakir cocuklari cogalmayacak mi?
Yasadigi kentin banliyolerinde yasayan ailelerin sıkıntılarına arkasini donup duvarina asili bir milyon dolarlik tabloyu zevkle seyrederek rahat uyuyan isadami Emre'nin insafi ve vicdani sorgulanmaz mi?
Senin laser isikli tuvalet musluguna diyecegim yok; zira yararli bir islevi var. Ama, laserli musluk ile bir miyon dolarlik tablo, saglam ve kullanisli bir mobilya ile kutuda saklanan mucevherat ayni kategoriye girmiyor gibi...
Cevabini ve aciklamani merak ediyorum. Sorulari iyi ifade edemedim; ama umarim ne demek istedigimi anlamissindir.
Selam ve sevgilerimle, Edip
*********************
Benim ona cevabım şu şekilde olmuştu:
"Omur boyu kazanamiyacaklari parayi bir haftada kazanma ihtirasiyla, bazi ciftcilerin ciftciligi terkederek, sanatci olmasina yol acarak ekmek fiyatlarinin artmasina ve ac insanlarin sayisinin artmasina yol acmayacak mi?"
Bu mantıkla baktığımızda ,daha evvele gitmemiz gerekiyor;Emre'nin bu kadar çok parayı kazanması çiftçilerin çiftçiliği terkederek Emre'nin hayatta izlediği yolu izlemeye başlamasına vesile olması gerekiyor.Hatta tüm meslektekilerin bunu yapması gerekir o zaman.Ve yine bu mantığa(size) göre bütün kısa sürede insanı zengin eden meslekler veya oluşumlar(icadlar yapmak vb.) olumsuz olarak görülmeli.Örneğin Edip Yüksel insanlığı ebola ve aids gibi ölümcül hastalıklardan koruyacak,bu hastalıkları yok edecek buluşlara imza atar ve bu sayede trilyoner olur çıkar kısa sürede.Bu kötü müdür?
"Gecim sıkıntısı icinde yari ac yari ciplak yasayan, hastalarini doktora goturemiyen, ilac bulamiyan insanlar Emre'nin bir milyon dolari bir tabloya harcadigini isitince ne olacak? Bu bir milyon dolarin en az on aileyi sefaletten kurtarabilecegini ve yirmi otuz cocuga saglikli bir ortamda ogrenim ve ogretim imkani bahsedebilecegini dusunduklerinde Emre'nin etrafindaki insanlara, topluma olan saygisini sorgulamayacaklar mi? Bu toplumda baris ve adaletin konumu ne olacak? Bu toplumda hirsizlik, soygun ve benzeri olaylar artmayacak mi? Bu toplumda "zenginler insafsiz. oyleyse fakirler nicin ahlakli davransin?" diye dusunen fakir cocuklari cogalmayacak mi?"
Şimdi bu zengin işadamı,parayı harcamayıp kasasında tutunca veya banka hesabında tutunca birşey olmuyor da ,bir sanatçıya aktarınca yani zenginliğini başkasıyla paylaşınca mı kötü olacak?Burada Emre parayı yok etmiyor ki,sadece başkasına veriyor.Eğer bu parayı tablo karşılığında değil de,karşılıksız olarak verseydi alkışlayacaktınız.Bir emeği ve güzelliği ödüllendirdi diye daha da saygın olmuştur benim için.Bu bir ahlaksız değildir kesinlikle .Tersine güzel bir davranışta bulunmuştur.
"Yasadigi kentin banliyolerinde yasayan ailelerin sıkıntılarına arkasini donup duvarina asili bir milyon dolarlik tabloyu zevkle seyrederek rahat uyuyan isadami Emre'nin insafi ve vicdani sorgulanmaz mi?"
Tabii ki sorgulanır.Zaten böyle davranılmalı diyen yok ki....İnsan elinden geldiğince etrafındakilere, hatta günümüz teknolojisi sayesinde tüm insanlığa hizmet ve yardımlarda bulunmalı.Eğer müslümansa zekat ve benzeri hayırlarını işler,insanların sıkıntılarını gidermek ve/veya hafifletmek için herşeyi yapar.Ama bunları yaparken de tamamiyle elindekileri tüketmez.İşte bu noktadan sonra gücü yetiyorsa bahsettiğiniz pahalı tabloyu da alır.Dediğim gibi bu parayı kasasında tutmasından daha hayırlıdır.
"Senin laser isikli tuvalet musluguna diyecegim yok; zira yararli bir islevi var. Ama, laserli musluk ile bir miyon dolarlik tablo, saglam ve kullanisli bir mobilya ile kutuda saklanan mucevherat ayni kategoriye girmiyor gibi..."
Tabii lüks ve kullanışlılık göreceli kavramlardır.Bence bu saydıklarınız aynı kategorinin farklı örnekleri.Bundan 20 yıl önce bir evde(hatta çoğu kimseler için günümüzde bile) hem renkli televizyonun,hem internetin,hem arabanın ve diğer tüm teknolojik konforun birarada bulunması bir aşırılık olarak görülmekteydi.Ama bugün için neredeyse evlerde bilgisayarla yönetilen jakuzilerin olması bile normal kabul edilmeye başlandı.Hatta cep telefonları fakir insanların bile günlük ihtiyacı haline geldi.
Mücevher ve sanat eserlerinin değeri de bence bize kattıklarıyla önemlidir.Yani bizi mutlu ediyorsa,bize birşeyler katıyorsa o parayı hakediyorlardır ve israf değildir.
"Cevabini ve aciklamani merak ediyorum. Sorulari iyi ifade edemedim; ama umarim ne demek istedigimi anlamissindir.
Katılma Tarihi: 15 ocak 2007 Yer: Turkiye Gönderilenler: 106
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
Allah, rızıkta kiminizi kiminize üstün kılmıştır. Fazla verilenler, rızıklarını ellerinin altındakilere aktarıp da hepsi onda eşit hale gelmiyor. Allah'ın nimetini mi inkâr ediyor bunlar? (NAHL suresi 71. ayet)
buyur kardeş rızıkın çok verilmesi ve hangi yönde kullanılması
ama sen dersen bu eşitlikden sonra lüks yaparım onu bilemem Allah bilir
yoksa Allah kimseye lüks hayat yaşamak için rızkı bol vermiyor eşitlik olması için dağıtın diyor
eğer sen ihtiyaçlarında kısıp birtakım lükslüğe girersen bilemiyorum bilirsin infak ihtiyaçdan artan kalanıdır
lüks demeyelim de... kalite desek... kalite israf değildir... yani kendi şartları ölçüsünde daha kaliteli eşya kullanmak israf değildir... ucuz ve çabuk bozulan yıpranan kalitesiz eşya kullanmak israftır... desek olur mu... olmazsa kendiniz bilirsiniz...
__________________ O halde yüzünü, Allah'ı bir tanıyarak dine, Allah'ın insanları üzerine yaratmış olduğu fıtratına doğrult. Allah'ın yaratışında değişiklik bulunmaz. Dosdoğru din budur. Fakat insanların çoğu bilmezler.
Katılma Tarihi: 15 ocak 2007 Yer: Turkiye Gönderilenler: 106
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
sevgili asım tam onu diyecektim ki yazmışsınız
benim bu hususda tek görüşüm var
önce insanlar arasındaki rızık eşit hale gelir şu ayete göre (NAHL suresi 71. ayet)
sonra ise
ayette belirtildiği gibi ihtiyacından arta kalanını dağıtacaksın
bunun ardından sahip olduklarım kaliteli olsun diyorsan neden olmasın çünkü sen vazifeni yapmışsın ihtiyacın olanı almış gerisini infak etmişsin o ihtiyacın olandaki
tasarrufu da sahip olduklarında kaliteye aktarmışsın
lakin bu kalitenin boyutları tamamen saf!!! olmalı yoksa durum aleyhimize dönebilir
Sevgili arkadaşlar, hayır sosyalist bir eşitlik oluşmalı diye bir şart yok.
Genel olarak bu konuda yapılan eleştirilere verdiğim cevabı buraya da aktarıyorum:
Şimdi yazdıklarıma biraz dikkat lütfen. Edip Yüksel'in sorusuna şöyle cevap vermişim:
"Yasadigi kentin banliyolerinde yasayan ailelerin sıkıntılarına arkasini donup duvarina asili bir milyon dolarlik tabloyu zevkle seyrederek rahat uyuyan isadami Emre'nin insafi ve vicdani sorgulanmaz mi?"
Tabii ki sorgulanır.Zaten böyle davranılmalı diyen yok ki....İnsan elinden geldiğince etrafındakilere, hatta günümüz teknolojisi sayesinde tüm insanlığa hizmet ve yardımlarda bulunmalı.Eğer müslümansa zekat ve benzeri hayırlarını işler,insanların sıkıntılarını gidermek ve/veya hafifletmek için herşeyi yapar.Ama bunları yaparken de tamamiyle elindekileri tüketmez.İşte bu noktadan sonra gücü yetiyorsa bahsettiğiniz pahalı tabloyu da alır.Dediğim gibi bu parayı kasasında tutmasından daha hayırlıdır.
******
Demek ki demişim ki, var gücüyle malını başka insanların hayrına harcayacak ama bu harcama onun maddi durumunu sarsmayacak(ayetlere dayanmaktadır yine bu tutum)
İşte bu durumda dahi, hala bir tabloya veya mücevhere trilyonlar verecek kadar imkanı varsa o zaman eğer istiyorsa bu harcamayı yapar.
Yani öncelik doğrudan fakire , hatta herkese yardımda.
İkinci olarak, bu mücevher ve tabloya para yatırmak, para-mal harcamak falan değildir. Sadece paranı mülke çevirme olayıdır. Yarın sen o mücevheri veya sanat eserini yine aynı parayla ve hatta belki de daha fazlaya satabileceksin.
Bir sinema biletinde bile paran geri gelmiyor. Ama burada paran bile gitmediği gibi, o sanatçının da zengin olmasını sağlıyorsun.
Aynı şekilde evler- yatlar alarak, ya da fabrika vs. açarak da paranı harcamak şöyle dursun, yatırım yapmış olursun.
Kısacası para kasada duracağına, hem daha alt maddi seviyedeki insanlara akıyor, hem de sen(zengin) maddi olarak da birşey kaybetmiyorsun.
Ve ilave şunları da söyleyeyim sevgili dostlarım;
Başkası fakirlik içinde diye, senin güzelliklerden uzak durman diye birşey söz konusu değildir Kuran'da. Eğer öyle bir durum olsaydı, maddiyattan çok daha önemli konularda da senden bu istenirdi. Örneğin başkaları hasta, sakat ve yaşlı iken, senin sağlıklı ve genç olman çok büyük bir ahlaksızlık olurdu. Hele ki başkaları kör iken, senin gözündeki küçük bir rahatsızlığı tedavi ettirmen tam bir vahşet olurdu bu yaklaşıma göre. Dahası da var, başkaları imansız ve duygusal sıkıntı içinde iken, senin Allah'a iman etmen, hatta bu yetmiyormuş gibi namaz gibi nimetlere yönelmen tam bir canavarlık olurdu. Yine bitmedi, ahirette bir çok insan cehennemde yanarken, senin cennette nimetler içinde olman en büyük günah olurdu.
Hayır, başkalarına yardım ettiğin sürece, tüm güzellikleri doya doya yaşayabilirsin, hatta bununla mükellefsin.
Maddi gelir alanında da, sağlık alanında da, iman alanında da ve en önemlisi ahiret yaşamında da...
*******
Son olarak şunu da ekleyeyim:
Özellikle Davut ve Süleyman Peygamberler çağının ilerisinde ihtişam, lüks ve teknoloji dolu yaşamlarını yaşadılar.
Ayetlerden onların övülen hayatlarını inceleyebilirsiniz.
Ayrıca hemen her peygamber de bu dünyada bir dönem de olsa konfora ulaştı.
"O gün o altın ve gümüşlerin üstü cehennem ateşinde kızdırılacak da
bunlarla alınları, yanları ve sırtları dağlanacak (onlara): «İşte bu
kendi canınız için saklayıp biriktirdiğiniz şeydir. Haydi şimdi tadın
bakalım şu biriktirdiğiniz şeyin tadını!» denilecek.
tevbe 35
selamun aleykum,
yazınızı okudum, ezber bozan bir yazı olmuş. lâkin yazınızı okudktan
sonra aklıma yukarıya yazdığım ayet geldi.
yazınızı bir de bu ayet çerçevesinde biraz daha açmanızı rica
edecektim.
selamlar-sevgiler"
CEVABIM
Kuran'ı bütünlük içinde okumak gerekiyor, zaten Kuran kendi tefsirini
kendi yapmakta apaçık bir şekilde.
verdiğin ayetten bir öncesine bakalım:
Tevbe 34 Ey iman sahipleri! Şu bir gerçek ki, hahamlardan ve
rahiplerden birçoğu halkın mallarını uydurma yollarla tıkabasa yerler
ve Allah'ın yolundan geri çevirirler. Altını ve gümüşü depolayıp da
onları Allah yolunda harcamayanlara korkunç bir azap muştula!
Burada
bazı Hıristiyan ve Yahudi din adamlarının haram yoldan servet elde
ettikleri ve sonra da elde ettikleri bu malı
paylaşmadıkları-harcamadıkları belirtiliyor.
Yani burada eleştirilen zenginlik veya lüks değil, haram yoldan kazanç
elde etmek ve de cimriliktir.
Selam ve sevgiler
Sanatçınını sanatı ve eseri elbette takdir edilmelidir ki sanat varlığını ve gelişimini sürdürebilsin. Konuya bu açıdan bakınca senin haklı olduğun gibi bir anlam çıkabiliyor. Ancak ben yine de Edip Yüksel'le hemfikirim. Yani benim ülkemde insanlar hala çöpten ekmek toplayarak karınlarını doyurmaya çalışırken bir tabloya milyon dolar vermenin haklı bir yanı olduğuna inanmıyorum. Malumdur ki sanatın kendisi aslında lükstür.
Son olarak derim ki ihtiyaçtan fazlası yoksulundur.
Sizin yetkiniz yok foruma yeni mesaj ekleme Sizin yetkiniz yok forumdaki mesajlara cevap verme Sizin yetkiniz yok forumda konu silme Sizin yetkiniz yok forumda konu düzenleme Sizin yetkiniz yok forumda anket açma Sizin yetkiniz yok forumda ankete cevap yazma