Şu da emredildi: Yüzünü dine bir Hanif olarak çevir. Sakın müşriklerden olma.
Yunus Suresi 105
Ben bir Hanif olarak yüzümü gökleri ve yeri yaratana döndürdüm. Müşriklerden değilim ben.
Enam Suresi 79
İbrahim ne bir Yahudi idi, ne de bir Hıristiyan. O sadece hanif bir müslümandı. O müşriklerden değildi.
Ali İmran Suresi 67
Şu da kuşkusuz ki, İbrahim başlıbaşına bir ümmetti; bir Hanif olarak Allah'ın önünde eğiliyordu. Müşriklerden değildi.
Nahl Suresi 123
De ki Allah doğrusunu söylemiştir / vaadinde sadıktır.Haydi artık Hanif olarak İbrahim'in Milleti'ne uyun! Müşriklerden değildi o.
Ali İmran Suresi 95
Allah'a ortak koşmadan, Hanifler olarak... Allah'a ortak koşan kişi, gökten düşmüş de kendisini kuşlar kapışıyor veya rüzgar onu uzak bir yere fırlatıp atıyor gibidir.
Katılma Tarihi: 18 mart 2006 Yer: Fiji Gönderilenler: 244
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
MÜCRİMLER HAKKINDA
(EN'ÂM suresi 55. ayet)
A. Bulaç
Suçlu-günahkârların yolu apaçık ortaya çıksın diye, ayetlerimizi işte böyle birer birer açıklıyoruz.
(EN'ÂM suresi 123. ayet)
A. Bulaç
Böylece biz, her ülkenin önde gelenlerini -orada hileli- düzenler kursunlar diye- oranın suçlu-günahkarları kıldık. Oysa onlar, hileli-düzeni ancak kendilerine kurarlar da bunun şuuruna varmazlar.
(EN'ÂM suresi 147. ayet)
A. Bulaç
Şayet seni yalanlayacak olurlarsa, de ki: "Rabbiniz geniş rahmet sahibidir. O'nun şiddetli çarpması, suçlu-günahkarlar topluluğundan geri çevrilemez."
(A'RAF suresi 40. ayet)
A. Bulaç
Şüphesiz ayetlerimizi yalanlayanlar ve onlara karşı büyüklenenler, onlar için göğün kapıları açılmaz ve halat (ya da deve) iğnenin deliğinden geçinceye kadar cennete girmezler. Biz suçlu-günahkarları işte böyle cezalandırırız.
(A'RAF suresi 84. ayet)
A. Bulaç
Ve onların üzerine bir (azab) sağanağı yağdırdık. Suçlu-günahkarların uğradıkları sona bir bak işte.
(A'RAF suresi 133. ayet)
A. Bulaç
Bunun üzerine, ayrı ayrı mucizeler (ayetler) olarak üzerlerine tufan, çekirge, buğday güvesi, kurbağa ve kan musallat kıldık. Yine büyüklük tasladılar ve suçlu-günahkar bir kavim oldular.
(ENFÂL suresi 8. ayet)
A. Bulaç
O, suçlu-günahkârlar istemese de, hakkı gerçekleştirmek ve batılı geçersiz kılmak için (böyle istiyordu.
(TEVBE suresi 66. ayet)
A. Bulaç
Özür belirtmeyiniz. Siz, imanınızdan sonra inkâra saptınız. Sizden bir topluluğu bağışlasak da, bir topluluğunuzu gerçekten suçlu-günahkar olmaları nedeniyle azablandıracağız.
(YÛNUS suresi 13. ayet)
A. Bulaç
Andolsun, sizden önceki nesilleri, resulleri kendilerine apaçık deliller getirdiği halde, zulmettikleri ve iman etmeyecek oldukları için yıkıma uğrattık. İşte biz, suçlu-günahkar olan bir topluluğu böyle cezalandırırız.
(YÛNUS suresi 17. ayet)
A. Bulaç
Allah'a karşı yalan uydurup iftira düzenden ve O'nun ayetlerini yalanlayandan daha zalim kimdir? Şüphesiz O, suçlu-günahkarları kurtuluşa erdirmez.
(YÛNUS suresi 50. ayet)
A. Bulaç
De ki: "Düşündünüz mü hiç, eğer O'nun azabı size gece veya gündüz geliverirse, suçlu-günahkarlar, bunu ne diye erkene almak istiyorlar?"
(YÛNUS suresi 75. ayet)
A. Bulaç
Sonra bunların ardından Firavun'a ve onun önde gelen çevresine Musa'yı ve Harun'u ayetlerimizle gönderdik. Fakat onlar büyüklendiler. Onlar suçlu-günahkar bir kavimdi.
(YÛNUS suresi 82. ayet)
A. Bulaç
Allah, suçlu-günahkarlar istemese de, hakkı (hak olarak) kendi kelimeleriyle gerçekleştirecektir.
(HÛD suresi 52. ayet)
A. Bulaç
Ey kavmim, Rabbinizden bağışlanma dileyin, sonra O'na tevbe edin. Üstünüze gökten sağanak (yağmurlar, bol nimetler) yağdırsın ve gücünüze güç katsın. Suçlu-günahkarlar olarak yüz çevirmeyin."
(HÛD suresi 116. ayet)
A. Bulaç
Sizden önceki nesillerden onlardan kurtardığımızdan pek azı dışında yeryüzünde bozgunculuğu önleyecek fazilet sahibi kişiler bulunmalı değil miydi? Zulmedenler ise, içinde bulundukları refahın peşine düştüler. Onlar, suçlu-günahkarlardı.
(YÛSUF suresi 110. ayet)
A. Bulaç
Öyle ki elçiler, umutlarını kesip de, artık onların gerçekten yalanladıklarını sandıkları bir sırada onlara yardımımız gelmiştir; biz kimi dilersek o kurtulmuştur. Suçlu-günahkarlar topluluğundan zorlu azabımız kesin olarak geri çevrilmeyecektir.
(İBRÂHİM suresi 49. ayet)
A. Bulaç
O gün suçlu-günahkarların (sıkı) bukağılara vurulduklarını görürsün.
(HİCR suresi 12. ayet)
A. Bulaç
Böylece biz onu (alayı), suçlu-günahkarların kalblerine sokarız.
(HİCR suresi 58. ayet)
A. Bulaç
Dediler ki: "Gerçekte biz, suçlu-günahkar olan bir topluluğa gönderildik."
(KEHF suresi 49. ayet)
A. Bulaç
(Önlerine) Kitap konulmuştur; artık suçlu-günahkarların, onda olanlardan dolayı dehşetle-korkuya kapıldıklarını görürsün. Derler ki: "Eyvahlar bize, bu kitaba ne oluyor ki, küçük büyük bırakmayıp her şeyi sayıp-döküyor?" Yapıp-ettiklerini (önlerinde) hazır bulmuşlardır. Rabbin hiç kimseye zulmetmez.
(KEHF suresi 53. ayet)
A. Bulaç
Suçlu-günahkarlar ateşi görmüşlerdir, artık içine kendilerinin gireceklerini de anlamışlardır; ancak ondan bir kaçış yolu bulamamışlardır.
(MERYEM suresi 86. ayet)
A. Bulaç
Suçlu-günahkarları susamışlar olarak cehenneme süreceğiz.
(TÂHÂ suresi 102. ayet)
A. Bulaç
Sur'a üfürüleceği gün, biz suçlu-günahkarları o gün, (yüzleri kara, gözleri) gömgök (kaskatı ve kör) olarak' toplayacağız.
(FURKÂN suresi 22. ayet)
A. Bulaç
Melekleri görecekleri gün, suçlu-günahkarlara bir müjde yoktur. Ve o gün (melekler onlara) derler ki: "(Size sevinçli haber) Yasaktır, yasak."
(FURKÂN suresi 31. ayet)
A. Bulaç
İşte böyle; biz, her peygambere suçlu-günahkarlardan bir düşman kıldık. Yol gösterici ve yardımcı olarak Rabbin yeter.
(ŞUARA suresi 99. ayet)
A. Bulaç
"Bizi suçlu-günahkarlardan başka saptıran olmadı."
(ŞUARA suresi 200. ayet)
A. Bulaç
Biz onu, suçlu-günahkarların kalbine işte böyle işlettik.
(NEML suresi 69. ayet)
A. Bulaç
De ki: "Yeryüzünde gezip dolaşın da, suçlu-günahkarların nasıl bir sona uğradıklarını görün"
(KASAS suresi 17. ayet)
A. Bulaç
Dedi ki: "Rabbim, bana verdiğin nimetler adına, artık suçlu günahkarlara destekçi olmayacağım."
(KASAS suresi 78. ayet)
A. Bulaç
Dedi ki: "Bu, bende olan bir bilgi dolayısıyla bana verilmiştir." Bilmez mi, ki gerçekten Allah, kendisinden önceki nesillerden kuvvet bakımından kendisinden daha güçlü ve insan-sayısı bakımından daha çok olan kimseleri yıkıma uğratmıştır. Suçlu-günahkarlardan kendi günahları sorulmaz.
Kıyamet-saatinin kopacağı gün, suçlu-günahkarlar, tek bir saatin dışında (dünya hayatı) yaşamadıklarına and içerler. İşte onlar böyle çevriliyorlardı.
(SECDE suresi 12. ayet)
A. Bulaç
Suçlu-günahkarları, Rableri huzurunda başları öne eğilmiş olarak: "Rabbimiz, gördük ve işittik; şimdi bizi (bir kere daha dünyaya) geri çevir, salih bir amelde bulunalım, artık biz gerçekten kesin bilgiyle inananlarız" (diye yalvaracakları zamanı) bir görsen.
(SECDE suresi 22. ayet)
A. Bulaç
Kendisine Rabbinin ayetleri hatırlatıldıktan sonra, yüz çevirenden daha zalim kimdir? Gerçekten biz, suçlu-günahkarlardan intikam alıcılarız.
(SEBE' suresi 32. ayet)
A. Bulaç
Büyüklük taslayanlar, za'fa uğratılan (müstaz'af)lara dediler ki: "Size hidayet geldikten sonra, sizi biz mi ondan alıkoyduk? Hayır, siz (zaten) suçlu-günahkarlardınız."
(YÂSÎN suresi 59. ayet)
A. Bulaç
"Ey suçlu-günahkarlar, bugün siz bir yana çekilin."
(SÂFFÂT suresi 34. ayet)
A. Bulaç
Doğrusu biz, suçlu-günahkarlara böyle yaparız.
(ZUHRUF suresi 74. ayet)
A. Bulaç
Şüphesiz suçlu-günahkarlar, cehennem azabı içinde süresiz kalacaklardır.
(DUHÂN suresi 22. ayet)
A. Bulaç
Sonunda Rabbine: "Gerçekten bunlar, suçlu-günahkar bir kavimdirler" diye dua etti.
(DUHÂN suresi 37. ayet)
A. Bulaç
Onlar mı hayırlı, yoksa Tübba' kavmi ve onlardan öncekiler mi? Biz onları yıkıma uğrattık. Çünkü onlar, suçlu-günahkardı.
(CÂSİYE suresi 31. ayet)
A. Bulaç
İnkar edenlere gelince; "Size karşı ayetlerim okunduğunda büyüklük taslayan (müstekbir olan)lar ve suçlu-günahkar bir kavim olanlar sizler değil miydiniz?"
(AHKAF suresi 25. ayet)
A. Bulaç
Rabbinin emriyle her şeyi yerle bir eder. Böylece meskenlerinden başka, hiç bir şey(leri) görünemez duruma düştüler. İşte biz, suçlu-günahkar bir kavmi böyle cezalandırırız.
Katılma Tarihi: 18 mart 2006 Yer: Fiji Gönderilenler: 244
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
VE MÜŞRİKLER HAKKINDA
(BAKARA suresi 105. ayet)
A. Bulaç
Kitap Ehlinden olan kafirler ve müşrikler, Rabbinizden üzerinize bir hayrın indirilmesini arzu etmezler. Allah ise, dilediğine rahmetini tahsis eder. Allah büyük fazl sahibidir.
(BAKARA suresi 135. ayet)
A. Bulaç
Dediler ki: "Yahudi veya Hristiyan olun ki hidayete eresiniz." De ki: "Hayır, (doğru yol) Hanif (muvahhid) olan İbrahim'in dini(dir); O müşriklerden değildi."
(BAKARA suresi 221. ayet)
A. Bulaç
Müşrik kadınları, iman edinceye kadar nikahlamayın; iman eden bir cariye, -hoşunuza gitse de- müşrik bir kadından daha hayırlıdır. Müşrik erkekleri de iman edinceye kadar nikahlamayın; iman eden bir köle, -hoşunuza gitse de- müşrik bir erkekten daha hayırlıdır. Onlar, ateşe çağırırlar, Allah ise kendi izniyle cennete ve mağfirete çağırır. O, insanlara ayetlerini açıklar. Umulur ki öğüt alıp-düşünürler.
(ÂLİ IMRÂN suresi 67. ayet)
A. Bulaç
İbrahim, ne yahudi idi, ne de hıristiyandı: ancak, O hanif (muvahhid) bir müslümandı, müşriklerden de değildi.
(ÂLİ IMRÂN suresi 95. ayet)
A. Bulaç
De ki: "Allah doğru söyledi. Öyleyse Allah'ı bir tanıyan (Hanif)ler olarak İbrahim'in dinine uyun. O, müşriklerden değildi."
(EN'ÂM suresi 14. ayet)
A. Bulaç
De ki: "O, gökleri ve yeri yaratırken ve O, (hep) besleyen (hiç) beslenmezken, ben Allah'tan başkasını mı veli edineceğim?" De ki: "Bana gerçekten müslüman olanların ilki olmam emredildi ve: Sakın müşriklerden olma." (denildi.
(EN'ÂM suresi 23. ayet)
A. Bulaç
(Bundan) Sonra onların: "Rabbimiz olan Allah'a and olsun ki, biz müşriklerden değildik" demelerinden başka bir fitneleri olmadı (kalmadı.
(EN'ÂM suresi 106. ayet)
A. Bulaç
Rabbinden sana vahyedilene uy. O'ndan başka ilah yoktur. Ve müşriklerden yüz çevir.
(EN'ÂM suresi 121. ayet)
A. Bulaç
Üzerinde Allah'ın isminin anılmadığı şeyi yemeyin; çünkü bu fısk'tır (yoldan çıkıştır). Gerçekten şeytanlar, sizinle mücadele etmeleri için kendi dostlarına gizli-çağrılarda bulunurlar. Onlarla itaat ederseniz şüphesiz siz de müşriklersiniz.
(EN'ÂM suresi 137. ayet)
A. Bulaç
Yine bunun gibi onların ortakları, müşriklerden çoğuna çocuklarını öldürmeyi süslü gösterdiler. Hem onları helake düşürmek, hem kendi aleyhlerinde dinlerini karmakarışık kılmak için. Allah dileseydi bunu yapmazlardı; sen onları ve düzmekte oldukları iftiraları bırak.
(EN'ÂM suresi 161. ayet)
A. Bulaç
De ki: "Rabbim gerçekten beni doğru yola iletti, dimdik duran bir dine, İbrahim'in hanif (muvahhid) dinine... O, müşriklerden değildi."
(TEVBE suresi 1. ayet)
A. Bulaç
(Bu,) Müşriklerden kendileriyle antlaşma imzaladıklarınıza Allah'tan ve Resûlü'nden kesin bir uyarıdır.
(TEVBE suresi 3. ayet)
A. Bulaç
Ve büyük Hacc (Hacc-ı Ekber) günü, Allah'tan ve Resûlü'nden insanlara bir duyuru: Kesin olarak Allah, müşriklerden uzaktır, O'nun Resûlü de... Eğer tevbe ederseniz bu sizin için daha hayırlıdır; yok eğer yüz çevirirseniz, bilin ki Allah'ı elbette aciz bırakacak değilsiniz. İnkâr edenleri acı bir azabla müjdele.
(TEVBE suresi 4. ayet)
A. Bulaç
Ancak müşriklerden kendileriyle antlaşma imzaladıklarınızdan (antlaşmadan) bir şeyi eksiltmeyenler ve size karşı hiç kimseye yardım etmeyenler başka; artık antlaşmalarını, süresi bitene kadar tamamlayın. Şüphesiz, Allah muttaki olanları sever.
(TEVBE suresi 5. ayet)
A. Bulaç
Haram aylar (süre tanınmış dört ay) sıyrılıp-bitince (çıkınca) müşrikleri bulduğunuz yerde öldürün, onları tutuklayın, kuşatın ve onların bütün geçit yerlerini kesip-tutun. Eğer tevbe edip namaz kılarlarsa ve zekatı verirlerse yollarını açıverin. Gerçekten Allah, bağışlayandır, esirgeyendir.
(TEVBE suresi 6. ayet)
A. Bulaç
Eğer müşriklerden biri, senden 'eman isterse', ona eman ver; öyle ki Allah'ın sözünü dinlemiş olsun, sonra onu 'güvenlik içinde olacağı yere ulaştır.' Bu, onların elbette bilmeyen bir topluluk olmaları nedeniyledir.
(TEVBE suresi 7. ayet)
A. Bulaç
Mescid-i Haram yanında kendileriyle anlaştıklarınız dışında, müşriklerin Allah katında ve Resûlünün katında nasıl bir ahdi olabilir? Şu halde o (anlaşmalı olanlar), size karşı (doğru) bir tutum takındıkça, siz de onlara karşı doğru bir tutum takının. Şüphesiz Allah, muttaki olanları sever.
(TEVBE suresi 17. ayet)
A. Bulaç
Şirk koşanların, kendi inkârlarına bizzat kendileri şahidler iken, Allah'ın mescidlerini onarmalarına (hak ve yetkileri) yoktur. İşte bunlar, yaptıkları boşa gitmiş olanlardır. Ve bunlar ateşte süresiz kalacak olanlardır.
(TEVBE suresi 28. ayet)
A. Bulaç
Ey iman edenler, müşrikler ancak bir pisliktirler; öyleyse bu yıllarından sonra artık Mescid-i Haram'a yaklaşmasınlar. Eğer ihtiyaç içinde kalmaktan korkarsanız, Allah dilerse sizi kendi fazlından zengin kılar. Şüphesiz Allah bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.
(TEVBE suresi 33. ayet)
A. Bulaç
Müşrikler istemese de O dini (İslam'ı) bütün dinlere üstün kılmak için elçisini hidayetle ve hak dinle gönderen O'dur.
(TEVBE suresi 36. ayet)
A. Bulaç
Gerçek şu ki, Allah katında ayların sayısı, gökleri ve yeri yarattığı günden beri Allah'ın kitabında on ikidir. Bunlardan dördü haram aylardır. İşte dosdoğru olan hesab (din) budur. Öyleyse bunlarda kendinize zulmetmeyin ve onların sizlerle topluca savaşması gibi siz de müşriklerle topluca savaşmayın. Ve bilin ki Allah, takva sahipleriyle beraberdir.
(TEVBE suresi 113. ayet)
A. Bulaç
Kendilerine onların gerçekten çılgın ateşin arkadaşları oldukları açıklandıktan sonra -yakınları dahi olsa- müşrikler için bağışlanma dilemeleri peygambere ve iman edenlere yaraşmaz.
(YÛNUS suresi 105. ayet)
A. Bulaç
Ve: "Bir muvahhid (hanif) olarak yüzünü dine doğru yönelt ve sakın müşriklerden olma,"
(YÛSUF suresi 106. ayet)
A. Bulaç
Onların çoğu Allah'a iman etmezler de ancak şirk katıp-dururlar.
(YÛSUF suresi 108. ayet)
A. Bulaç
De ki: "Bu, benim yolumdur. Bir basiret üzere Allah'a davet ederim; ben ve bana uyanlar da. Ve Allah'ı tenzih ederim, ben müşriklerden değilim."
(HİCR suresi 73. ayet)
A. Bulaç
Derken, tan yerinin ağarma vaktine girdiklerinde onları (o korkunç ve dayanılmaz) çığlık yakalayıverdi.
(HİCR suresi 94. ayet)
A. Bulaç
Öyleyse sen emrolunduğun şeyi açıkça söyle ve müşriklere aldırış etme.
(NAHL suresi 100. ayet)
A. Bulaç
Onun zorlayıcı-gücü ancak onu veli edinenlerle, onunla O'na (Allah'a) ortak koşanlar üzerindedir.
(NAHL suresi 120. ayet)
A. Bulaç
Gerçek şu ki, İbrahim (tek başına) bir ümmetti; Allah'a gönülden yönelip itaat eden bir muvahhiddi ve o müşriklerden değildi.
(NAHL suresi 123. ayet)
A. Bulaç
Sonra sana vahyettik: "Hanif (muvahhid) olan İbrahim'in dinine uy. O, müşriklerden değildi."
(HAC suresi 31. ayet)
A. Bulaç
Allah'ı birleyen (Hanif)ler olarak, O'na ortak koşmaksızın. Kim Allah'a ortak koşarsa, sanki o gökten düşmüş de onu bir kuş kapıvermiş veya rüzgar onu ıssız bir yere sürükleyip atmış gibidir.
(NÛR suresi 3. ayet)
A. Bulaç
Zina eden erkek, zina eden ya da müşrik olan bir kadından başkasını nikahlayamaz; zina eden kadını da zina eden ya da müşrik olan bir erkekten başkası nikahlayamaz. Bu, mü'minlere haram kılınmıştır.
(ŞUARA suresi 60. ayet)
A. Bulaç
Böylece (Firavun ve ordusu) güneşin doğuş vakti onları izlemeye koyuldular.
(KASAS suresi 87. ayet)
A. Bulaç
Sana indirildikten sonra, sakın seni Allah'ın ayetlerinden alıkoymasınlar. Sen Rabbine çağır ve sakın müşriklerden olma.
(RÛM suresi 31. ayet)
A. Bulaç
'Gönülden katıksız bağlılar' olarak, O'na yönelin ve O'ndan korkup-sakının, dosdoğru namazı kılın ve müşriklerden olmayın.
(RÛM suresi 42. ayet)
A. Bulaç
De ki: "Yeryüzünde gezip dolaşın, böylece daha öncekilerin nasıl bir sona uğradıklarını görün. Onların çoğu müşrik kimselerdi."
(AHZÂB suresi 73. ayet)
A. Bulaç
Şundan ki: Allah, münafık erkekleri ve münafık kadınları, müşrik erkekleri ve müşrik kadınları azablandıracak; mü'min erkeklerin ve mü'min kadınların tevbesini kabul edecektir. Allah çok bağışlayandır, çok esirgeyendir.
(MÜ'MİN suresi 84. ayet)
A. Bulaç
Bizim dayanılmaz-azabımızı gördükleri zaman, dediler ki: "Bir olan Allah'a iman ettik ve O'na şirk koştuğumuz şeyleri de inkar ettik."
(FUSSİLET suresi 6. ayet)
A. Bulaç
De ki: "Ben ancak sizin benzeriniz olan bir beşerim. Bana yalnızca, sizin ilahınızın bir tek ilah olduğu vahyolunur. Öyleyse O'na yönelin ve O'ndan mağfiret dileyin. Vay haline o müşriklerin."
(ŞÛRÂ suresi 13. ayet)
A. Bulaç
O: "Dini dosdoğru ayakta tutun ve onda ayrılığa düşmeyin" diye dinden Nuh'a vasiyet ettiğini ve sana vahyettiğimizi, İbrahim'e, Musa'ya ve İsa'ya vasiyet ettiğimizi sizin için de teşri' etti (bir şeriat kıldı). Senin kendilerini çağırdığın şey, müşriklere ağır geldi. Allah, dilediğini buna seçer ve içten kendisine yöneleni hidayete erdirir.
(FETİH suresi 6. ayet)
A. Bulaç
Bir de; kötü bir zan ile zanda bulunan münafık erkeklerle münafık kadınları ve müşrik erkeklerle müşrik kadınları azablandırması için. O kötülük çemberi, tepelerine insin. Allah, onlara karşı gazablanmış, onları lanetlemiş ve onlara cehennemi hazırlamıştır. Varacakları yer ne kötüdür.
(BEYYİNE suresi 1. ayet)
A. Bulaç
Kitap ehlinden ve müşriklerden inkâr edenler, kendilerine apaçık bir delil gelinceye kadar, (bulundukları durumdan) kopup-ayrılacak değillerdi.
(BEYYİNE suresi 6. ayet)
A. Bulaç
Şüphesiz, kitap ehlinden ve müşriklerden inkâr edenler, içinde sürekli kalıcılar olmak üzere cehennem ateşindedirler. İşte onlar, yaratılmışların en kötüleridir.
Katılma Tarihi: 18 mart 2006 Yer: Fiji Gönderilenler: 244
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
(LOKMAN suresi 13. ayet)
A. Bulaç
Hani Lukman oğluna -öğüt vererek- demişti ki; "Ey oğlum, Allah'a şirk koşma. Şüphesiz şirk, gerçekten büyük bir zulümdür."
(SEBE' suresi 22. ayet)
A. Bulaç
De ki: " Allah'ın dışında (tanrı diye) öne sürdüklerinizi çağırın. Onların göklerde ve yerde bir zerre ağırlığınca bile (hiç bir şeye) güçleri yetmez; onların bu ikisinde hiç bir ortaklığı olmadığı gibi, O'nun bunlardan hiç bir destekçi olanı da yoktur.
(FATIR suresi 14. ayet)
A. Bulaç
Eğer onlara dua ederseniz, duanızı işitmezler, işitseler bile size cevap veremezler. Kıyamet gününde ise, sizin şirk koşmanızı tanımayacaklardır. (Bunu her şeyden) Haberi olan Allah gibi sana (hiç kimse) haber vermez.
(FATIR suresi 40. ayet)
A. Bulaç
De ki: "Siz, Allah'ın dışında taptığınız ortaklarınızı gördünüz mü? Bana haber verin; yerden neyi yaratmışlardır? Ya da onların göklerde bir ortaklığı mı var? Yoksa biz onlara bir kitap vermişiz de onlar bundan (dolayı) apaçık bir belge üzerinde midirler? Hayır, zulmedenler, birbirlerine aldatmadan başkasını vadetmiyorlar.
(AHKAF suresi 4. ayet)
A. Bulaç
De ki: "Gördünüz mü haber verin; Allah'tan başka taptıklarınız, yerden neyi yaratmışlar, bana gösterin? Yoksa onların göklerde bir ortaklığı mı var? Eğer doğru sözlüler iseniz, bundan önce bir kitap ya da bir ilim kalıntısı (veya bir eser) varsa, bana getirin."
Sanırım artık biraz daha rahat görüş belirtebiliriz.
Şirk koşanların durumuyla ilgili ayetlerde bir çelişki olduğu iddiası vardır. Fakat yine burada da ayetlerin akışı kesilerek belli kısımları alınıp farklı şekilde yorumlandırmaya çalışılmaktadır. Ayetler konu akışıyla okunduğunda ise durumun farklı olduğu anlaşılacaktır. Ayetler şöyledir.
Hiç şüphesiz, Allah, kendisine şirk koşanları bağışlamaz. Bunun dışında kalanlar ise, (onlardan) dilediğini bağışlar. Kim Allah’a şirk koşarsa elbette o uzak bir sapıklıkla sapmıştır. (4 Nisa Suresi – 116)
Kitap Ehli, senden kendilerine gökten bir kitap indirmeni istiyor. Musa’dan bundan daha büyüğünü istemişlerdi. Demişlerdi ki: “Bize Allah’ı açıkça göster.” Böylece zulümlerinden dolayı onlara yıldırım çarpmıştı. Ardından kendilerine apaçık belgeler geldikten sonra, buzağıyı (ilah) edinmişlerdi. Yine bundan dolayı onları affettik ve Musa’ya apaçık olan ispatlayıcı bir delil verdik. (4 Nisa Suresi – 153)
Nisa suresi 116. ayette şirk koşanların bağışlanmayacağı açıklanırken 153. ayette ise buzağıya taparak şirk koşan Yahudilerin bağışlandığından söz edilir. Bu çelişki gibi gösterilmeye çalışılsa da 116. ayette farklı bir durumdan bahsedilir. Şimdi bu ayete bir öncekiyle beraber bakalım:
Kim kendisine ‘dosdoğru yol’ apaçık belli olduktan sonra, elçiye muhalefet ederse ve mü’minlerin yolundan başka bir yola uyarsa, onu döndüğü şeyde bırakırız ve cehenneme sokarız. Ne kötü bir yataktır o!.. (4 Nisa Suresi – 115)
Hiç şüphesiz, Allah, kendisine şirk koşanları bağışlamaz. Bunun dışında kalanlar ise, (onlardan) dilediğini bağışlar. Kim Allah’a şirk koşarsa elbette o uzak bir sapıklıkla sapmıştır. (4 Nisa Suresi – 115)
Bu iki ayet beraber okunduğunda bu şirk koştuğu için affedilmeyen kişilerin affedilmeyişlerinin hesap gününde olduğu anlaşılacaktır. Yani bir insan ömrü boyunca şirk koşarak yaşar ve tövbe etmeden ölürse, bu durumda Allah’ın onun günahını affetmeyeceği açıklanmaktadır. Oysa 153. ayette anlatılan dünyada insanlar hala yaşarken meydana gelen bir durumdur. İsrailoğulları inkarlarından sonra tövbe etmiş ve bağışlanma dilemişlerdir. Kısacası 116. ayette sorgu gününde Allahın bağışlamayacağı günah olan şirkten bahsedilmektedir. 153. ayette ise dünya da insanların şirkte dahi bulunsalar da tövbe etmeleri durumunda her türlü günahından kurtulacaklarından söz edilir. Araf suresi 179. ayetinde İsrailoğullarının tövbe edişleri açıkça belirtilmektedir. Allah bu dünyada ne günah işlenirse işlensin, tövbe edenin tövbesini kabul eder. Ahirette de affeder ama, şirk koşanların günahını bağışlamaz.
Bu gerçekle ayetler okunduğunda bir çelişki olmadığı anlaşılacaktır.
Ancak kim işlediği zulümden sonra tövbe eder ve (davranışlarını) düzeltirse, şüphesiz Allah onun tevbesini kabul eder. Muhakkak Allah, bağışlayandır, esirgeyendir. (5 Maide Suresi - 39)
Nasılki bir insan kendi özbabasına rağmen,sevdiği bir başka insanı baba diyerek sahiplenirse özbabası onu ömür boyu affetmezse ve beddua ederse,aynı şekilde Rabbimiz kendisinden başka Rabb ve ilah edinen,başka kitapları onun biricik kitabına denk kılanları da asla affetmeyecektir.
Bundan dolayı şirkten kesinlikle kaçınmak ve bunun için de Onun son kitabına iyi sarılıp kitabıyla haşır-neşir olmak gerekir vesselam.
__________________ ''Eğer biz bu Kur'anı bir dağın üzerine indirseydik,kesinlikle onun,Allah korkusuyla baş eğerek parça parça olduğunu görürdün..''Haşr:21
Katılma Tarihi: 29 mart 2006 Yer: Bosnia Hercegovina Gönderilenler: 4
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
Şirk
Vikipedi, özgür ansiklopedi
Arapça kökenli bir kelime olan "şirk", sözlükte ortak kabul etmek, ortak koşmak anlamına gelir. İslam dini kavramıdır.
Şirk, İslam dininde Allah'a eş ve ortak koşmak, isnad etmek, O'nun şeriki olduğunu söylemektir. Şirk için "tevhid"in zıttı, zıt kavramı diyebiliriz. Dinin itikadi esaslarından herhangi birini inkâr etmek "küfür" olduğu için, itikadın ilk esası olan "Allah'ın birliği, tevhid" esasına karşı gelmek ve inkâr etmek olan şirk, küfürlerin en büyüğüdür. Görüldüğü gibi küfür daha genel bir kavramdır; her şirk küfürdür, ama her küfür şirk değildir. Örneğin İslam'a göre, Allah'a ortak koşmak, şirktir ve küfürdür; fakat, ahiret gününe veya meleklere inanmamak sadece küfürdür, şirk değildir ve şirk olarak adlandırılamaz. Müşrik, şirk koşan demektir, ve her müşrik kafirdir, ama her kafir müşrik olmak zorunda değildir.
İslam dininin kutsal kitabı olan Kur'an-ı Kerim'e göre Allah'a şirk koşmak güahların en büyüğüdür, en büyük zulüm ve adaletsizliktir. Şirkin islam alimlerine göre beş çeşidi vardır:
Şirk-i istiklâl:Düalist, ikici, Tanrı anlayışıdır, "iki müstakil ilah"a inananların şirkidir. Mecûsilik - Zerdüştçülük ve Manihaizm örnek olarak verilebilir.
Şirk-i teb'iz:Allah'ın bir olduğunu söylemek ve kabul etmekle beraber, O'nun ilahlardan mürekkeb olduğuna inanmaktır. Hristiyanların, "Birde üç" - teslis inancı bu çeşit şirkin örneğidir.
Şirk-i takrîb:Allah'ın bir olduğunu kabul etmekle beraber, Allah'a yakınlık sağlamak için aracılar kabul etmektir. İlk dönemlerdeki cahiliyye araplarının şirki bu çeşittir, zira onlar bir olan Yaratıcıyı, Allah'ı kabul etmekle beraber, Allah'a yakınlık sağlayacağına inandıkları putlara tapıyorlar - insanın tek başına, aracısız, Allah'a yaklaşamayacağını, tapamayacağını iddia ediyorlardı.
Şirk-i taklîd:Ataların dinine taklîdi biçimde inanmak, onların yanlış inancını taklîd ederek şirk koşmaktır. Son dönem cahiliyye araplarının şirki bu çeşittir.
Şirk-i esbâb:Yaratıcıyı inkâr eden şirk çeşididir. Bu çeşit şirkte, her şeyin Yaratıcının yaratmasıyla oluşmadığı, maddenin kendi kendisinin sebebi ve yaratıcısı olduğuna inanılır. Natüralist ve materyalist inanışlar bu türden bir şirke girerler.
Aslında konuya biraz bütünsel bakmak gerekiyor.Kişi sürekli şirk günahını işliyor ve Allah'ın razı olmadığı bir iman modeline göre hayatını noktalıyorsa bağışlanması zor gibi görünüyor(yinede Rab'bim bilir)
Eğer şirk kapsadığı her anlamı ile bağışlanmaz bir günah ise,cennete girebilecek bir insanın bile olacağından şüpheliyim (en azından şu dönemde)
Şirke düşmeden geçirdiğimiz bir günümüz bile var mı?
Bir çoğumuz çalışan isek amirimizi,amirsek yada işyeri sahibi isek para kaybetme endişise ile Allahı paraya ortak koşmadık mı?
Hangi birimiz Allah sevgisini herşeyin üstünde tuttuğumuz söylesek isede,çok sevdiğimiz insanların hatırı için Allahın emrini çiğnemedik yada çiğnemiyoruz?
Hangi birimiz Allah'ın razı olmadığı davranışları sergileyenlerle aynı toplumdayken onların sözlerini bir takım endişelerle duymazlıktan gelmiyor yada evet haklısınız gibi laflar etmiyoruz.
Evet şu bir gerçek hiçbirimiz hem Allaha hemde örneğin Zeusa tapmıyoruz ama şirk sadece bu değil ki!
Şirk meselesinde niyetin her konuda olduğu gibi önemli olduğunu düşünüyorum.Örneğin islamı tam manasıyla öğrenemiş büyüklerimiz Kur'ana göre müşrik gibi duruyorlar değil mi? Aslında hayır değiller bakın deneyin isterseniz Allaha kitaba bir laf söyleyin neler yaparlar size,onların sevgisi çok daha saf çok daha temiz.Belkide imanın en güzeli budur bilemeyiz...(hacıya hocaya şeyhe,yalancı peygamberlere tabi olanları kasıt etmiyorum)
Alperen dostun haniflik tanımını 0 şirk olarak tanımlaması çok doğru.En büyük idealimiz haniflik,aslında birazda ütopik bir yönü var hanif olmanın.Bizi hanif olabilmekten alıkoyacak o kadar çok unsur var ki.Şahsım adıma 0 şirk kademesine gelebileceğime inanmıyorum,tek arzum ise Allahtan geçer bir not alabilmek,Rab'bimin huzurunda yewmiddinde MAHÇUP olmamak.
Biz insnalar zayıf yaratıklarız,günaha oldukça meyilliyiz.Nefsi bize veren Allah bunu iyi biliyor.Onun için duaya tevbeye bu kadar önem veriyor.Öğrenme nasıl hatasız olmuyorsa.Allahı birlemeninde yolu zaman zaman şirke düşmeden hakkıyla öğrenilmiyor.Bu demek değildir ki çok rahat olalım,ama karamsarda olmayalım ve unutmayalım ki yapıpı ettiklerimiz bizi kurtarmaya yetmeyecek Rab'bimizin rızasını kazanmadıktan sonra ve yine onun merhameti olmadıktan sonra.Bunu anlamak çokda zor değil aslında düşünün sizi muhteşem bir şekilde yaratan varlık sadece onu tanımanız ve şükretmeniz karşılığında size sonsuz mutluluk sunuyor.O yüzden ben akıldan bile önce iyiniyet ve samimiyeti 1. sıraya koyuyorum.Hani yalaka insanlar vardır.Amirin gözüne girmek için her türlü işi yapar.İşi mükemmel sonuçlandırır,işinin ehlidir,amiri her gördüğünde hal hatır sorar ama hemen anlaşılır değil mi aslında içinde nasıl bir adam olduğunu ve kimse sevmez onu amirde dahil.Allah karşısında böyle bir insanda olmak istemem doğrusu...
Yazarın notu:) : Çok dar bir zaman kalıbına sığdırılmış bir yazı bu,o yüzden tekrar okumaya hatalı yada yanlış anlaşılmaya müsait ifadeleri silmeye vaktim olmadı aslında birazda doğal olmasını istedim.Muhtemelen saçmaladığım çok nokta olmuştur bu yüzden şimdiden özür dilerim.
''tek arzum ise Allahtan geçer bir not alabilmek,Rab'bimin huzurunda yewmiddinde MAHÇUP olmamak.''
Eline sağlık,güzel bir yazı olmuş.Gerçekten günümüz insanı tam bir şirk çağında yaşıyor.Devletten kurtulsa,toplumdan,toplumdan kurtulsa,patronundan,patronundan kurtulsa,eşinden,eşinden kurtulsa nefis ve benliğinden,hepsinden kurtulsa şeytan aleyhillane'den kurtulamıyor.Bu nedenle ben filozofların bunalım ve çılgınlık dediği bu çağa Şirk Çağı diyorum.
İşte salt Kur'ana yönelmenin önemi ve kıymeti de burada açığa çıkıyor.Ben ne kadar Kur'ani ilkelere yakınsam o kadar şirkten uzak,ne kadar şirke yakınsam,o kadar Kur'andan uzağım vesselam.
__________________ ''Eğer biz bu Kur'anı bir dağın üzerine indirseydik,kesinlikle onun,Allah korkusuyla baş eğerek parça parça olduğunu görürdün..''Haşr:21
Ben şirki "RABBLIK" makamına bir kast olarak algılıyorum. ALLAH'ın bize sistem olarak indirdiği İSLAM dışında başka modelleri benimsemek ve onları RABBIN modelinden üstte tutmak ve geçerliğini savunmayı şirk olarak algılıyorum. Bu tamamen inanç paradigması ile alakalıı zihinsel bir süreç. Bu sürecimizde şirkten kendimizi arındır ve O'na Hakkıyla teslim olursak inanıyorm ki ŞİRKsiz göçenlerden olacağız.
__________________ Hiçbir şeyi yaratamayan, kendileri yaratılan şeyleri Allah’a ortak mı koşuyorlar? Araf (191)
Aklıma enteresan bir soru geldi. Bildiklerimle çelişen cevaplar içeren bir soru.
Hani hep denir ya "Şirkin bir açık, bir de Gizli olanı vardır. Açık olan şirk, artık bununla sıfatlamış kişinin halidir. Gizli şirk ise belki Din adına, Allah adına, Dindarlık kastıyla yapılanıdır. Gizli şirk müslümanın sıfatı değil günahıdır. Sıfır şirk noktası karşımızda bir ideal olarak durmaktadır ve aslında o bir süreçtir"
O halde soralım; kimin şirki açık, kiminki gizli? Hangi müşrik müşrikliğini kabul eder? Son Peygamberimiz zamanında hayat süren bazı insanlar da sırf Allah'a yakınlaşma adına birtakım putlar edinmişlerdi. Bundan dolayı Kur'an onları müşrik olarak niteliyordu. Pekala bu insanlar kendilerini müşrik olarak görüyorlar mıydı?
Müşriklik özellikle dindar insanların işidir. Kim göğsünü gere gere "evet ben müşrikim" der? Birileri övünçle "ben ateistim" der ama şahsen ben müşrikliğiyle iftihar eden bir şahıs görmedim şu ana kadar.
Heykellerin simgelediklerine de sırf Allah'a yakın olma adına tapınanlar ile efendilerine sırf Allah'a ulaşma(!) adına kul köle olanlar arasında şirklerini inkar etme bağlamında bir farklılık var mı acaba?
Demek ki şirk her durumda inkar edilen birşey. Hatta ahirette bile. Allah bazı insanlara "sizler müşriklerdiniz" dediği halde o insanlar "hayır değildik" diyebilecekler. Demek ki şirk mikrobu bu kadar sinsi ve sersemletici. Bakın yemin bile edecek bu insanlar, demek ki müşrik olmadıklarına kesinkes eminler. Bu eminlikte olan bir şahıs dünyadayken müşrikliğini ikrar eder mi hiç?
Enam 23. Sonunda şunu söylemekten başka bahaneleri kalmaz: "Rabbimiz Allah'a yemin olsun ki, biz, ortak koşanlar değildik."
Şirk sinsi bir düşmandır evet ama aslında hiç de öyle değildir. Zira Kur'ani ölçüt bellidir: Dini yalnız Allah'a özgülemek. Hanif (Birleyici) olmak zor ama aslında çok kolay.
Bu mevzuda durduğumuz yer önemli. "Kur'an Müslümanı" olmak yerine ondan apartılarak oluşturulmuş "Atalar Dininin Müslümanı" olursak hayatımız bünyemizden şirk virüslerini temizlemekle geçer.
Bu yüzden tek çıkar yol, yola Kur'andan çıkmak...
__________________ Yunus 105. Şu da emredildi: "Yüzünü dine bir hanîf olarak çevir. Sakın müşriklerden olma!"
Sizin yetkiniz yok foruma yeni mesaj ekleme Sizin yetkiniz yok forumdaki mesajlara cevap verme Sizin yetkiniz yok forumda konu silme Sizin yetkiniz yok forumda konu düzenleme Sizin yetkiniz yok forumda anket açma Sizin yetkiniz yok forumda ankete cevap yazma