Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Çok önemli bir konu daha var. Kur’andaki emirlerin hepsi anladığımız anlamda emir değildir. Kimi emirler zaman ve zemine göredir. O zamanki koşullar için asgari şartları ortaya koyan direktiflerdir bunlar. Fakat ucu açık, gelişmeye müsait konular için bu emirler genelgeçer değildir. Taban noktası belirtilmiştir ama gelişmelere göre yeni düzenlemelerin de önü kapatılmamıştır. Yani bazı hükümler mutlak değil mukayyettir. Sabit değil, değişkendir.
Örneğin kadın hakları. Kadınların hiçbir hakka sahip olmadığı o gün Allah kadınların asgari haklarını belirlemiştir Kur’anda. Ama bu belirleme gelişen durumlara ve yeni şartlara göre geliştirilerek düzenlemez diye bir şey yoktur. Ayetlerde belirlenen genel çerçeveye ve konsepte bağlı kalınarak yeni durumlara göre yeni kurallar belirlenebilir.
Örneğin kadına mirastan erkeğin yarısı kadar pay verilmesi konusu. Kadınların ekonomik hayatta hiçbir fonksiyonlarının bulunmadığı ve onlara hiçbir pay verilmediği o ortamda Allah asgari şartı belirlemiştir. İyileştirmenin önünü açmıştır. Ama sosyal değişimler onlarca hatta yüzlerce yıl alır malum. Pat diye en mükemmel hale getiremezsiniz hukuki konuları. Bu yüzden bu ve benzeri konularda dondurulmuş hükümler olamaz. Günümüzde nasıl olmalı bu konu acaba? Günümüzde eğer kadın da ekonomik sorumluluk üstleniyorsa durum değişir. Veya başka koşullar, durumlar, gelişmeler olmuşsa illaki kadına erkeğin yarısı kadar pay verme durumu yoktur. Ama en az yarısı verilir. Alt sınır vardır, üst sınır yoktur.
Örneğin köle ve cariye konusu da böyle. Devir ve şartlar değiştiyse sabiteler/referans noktaları baz alınarak yeni düzenlemeler yapılabilir. Günümüzde hala cariyeliği meşru ve mazur görenler var. Elinden gelse 30-40 tane cariye edinecek tipler mevcut. Savaş olsa ve kendi yakınlarını cariye edinseler bunu da sakıncasız görecek mi bu acaba bu tipler? (Günümüzdeki Uygulalarmadan bahsetmiyorum burada. Zihniyetten bahsediyorum. Lütfen başka taraflara çekmeyin.)
İnsan hakları konusu daima gelişmeye açık bir konudur. Hiçbir kimse hiçbir zaman dondurulmuş hükümler koyamaz. Bu ve benzer sebepler yüzünden bazı Hristiyan Devletler bazı Müslüman Devletlere göre daha İslamidir. Örneğin Suudi Arabistan. Başına 90 küsür yıldan beri çöreklenmiş bir aile var. Yönetimde şura sistemi yok. Örneğin Suriye yada bir başka halkı Müslüman ülke. Bunların yönetimi mi daha islami yoksa Almanya’nın ki mi? Burada olduğu gibi şura sistemi esastır ama zaman ve şartlara göre bu temel kriter farklı formlarda işlerlik kazanabilir yada geliştirilebilir.
Kur’andaki çoğu Hukuki konularda bu durum vardır. Bu geliştirmeye ve yenilemeye açık durum ayetlerde bahsedilen cezalar için de geçerlidir. Örneğin hırsızlığın cezası. Maksat hırsızlığın önlenmesi ise o dönemde o uygulama net sonuç verdiyse bu zamanda başka bir uygulama daha kesin sonuç verebilir. Zina konusunda kırbaçlama o zaman için uygun ve caydırıcı bir ceza ise bu zaman da farklı önleyici, caydırıcı cezalar verilebilir. Zira maksat caydırmak ve önlemek. Bu amacı gerçekleştirirken kullanılan yol ve yöntem zamana ve şartlara göre değişebilmelidir.
Nikah konusu da böyledir. Günümüzde nikah hangi şekilde en sıhhatli olacaksa o şekilde yapılır. Kadın ve erkeğin hakları nasıl en iyi güvence altına alınacaksa o şeklide kanuni düzenleme yapılması esastır.
Tüm bu nedenlerden dolayı Şeriatçılık yanlıştır. Şeriat Devleti anlayışı da saçmalıktır.
|