Yazanlarda |
|
ŞiaRıM-KuRaN Uzman Uye
Katılma Tarihi: 26 aralik 2006 Yer: Turkiye Gönderilenler: 124
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
SELAMUNALEYKUM ÖNCELIKLE BU SITEYI KURAN VE INSANLARIN AYDINLANMASINA GERÇEK ISLAMI ÖGRENMESINE KATKIDA BULUNAN TUM ABILERIME VE KARDEŞLERIMI YUREKTEN SELAMLIYORUM.UZUN ZAMANDAN BERI SITEDEKI YAZILARI TAKIPEDIYORUM.YENİ UYE OLDUM VE BI KONUDA BEN BAŞLATAYIM DEDIM.
SORUM ŞU= TEBLİĞ NEDİR,KIMLER TEBLİĞ EDER,KIMLERE TEBLİĞ EDİLİR,KURANDA TEBLİĞİN YERİ VARMI BU KONU UZUN ZAMANDIR KAFAMI KURCALIYO .ŞİMDİDEN TEŞEKKUR EDIYORUM KOLAY GELSIN ALLAH TUM MUSLAMNIM DIYENLERIN ŞARINI KURAN ETSIN İNŞALLAH
__________________ ZÜMER-2739/27 Andolsun, biz bu Kur'an'da insanlara her türden örnekler verdik ki düşünüp öğüt alabilsinler.
|
Yukarı dön |
|
|
kamer Uzman Uye
Katılma Tarihi: 06 kasim 2006 Yer: Turkiye Gönderilenler: 171
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
ŞiaRıM-KuRaN Yazdı:
SELAMUNALEYKUM ÖNCELIKLE BU SITEYI KURAN VE INSANLARIN AYDINLANMASINA GERÇEK ISLAMI ÖGRENMESINE KATKIDA BULUNAN TUM ABILERIME VE KARDEŞLERIMI YUREKTEN SELAMLIYORUM.UZUN ZAMANDAN BERI SITEDEKI YAZILARI TAKIPEDIYORUM.YENİ UYE OLDUM VE BI KONUDA BEN BAŞLATAYIM DEDIM.
|
|
|
Aleyküm Selam ŞiaRıM-KuRaN
Aramıza hoşgeldin,duana katılıyorum,Rabb'im sitemizi ve tüm katılımcıları her türlü kötülüklerden ve art niyetlerden korusun.Allah ilmimizi , idrakimizi ,kavrayışımızı artırsın İnşaAllah.
Allah'a emanet olun
__________________ Kamer/17-22-32-40:Ant olsun Biz Kur`an`ı düşünme/öğüt için kolaylaştırdık/hazırladık.O hâlde var mı ibret alıp düşünen?
|
Yukarı dön |
|
|
savas1 Uzman Uye
Katılma Tarihi: 15 agustos 2006 Yer: Turkiye Gönderilenler: 261
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
ŞiaRıM-KuRaN Yazdı:
SORUM ŞU= TEBLİĞ NEDİR,KIMLER TEBLİĞ EDER,KIMLERE TEBLİĞ EDİLİR,KURANDA TEBLİĞİN YERİ VARMI BU KONU UZUN ZAMANDIR KAFAMI KURCALIYO .ŞİMDİDEN TEŞEKKUR EDIYORUM KOLAY GELSIN ALLAH TUM MUSLAMNIM DIYENLERIN ŞARINI KURAN ETSIN İNŞALLAH
|
|
|
selam
Sormuş olduğunuz soru aslında önemli bir soru
Kuranda elbette tebliğden bahseden ayetler mevcuttur
Tebliğ= bildirme, haber verme, haberi ulaştırma, uyarıyı/ mesajı iletme-bildirme
anlamlarına gelmektedir. Bunu yapan ise elçilerdir, kitap verilmemiş, ancak Kuran' ın mesajını ileten kişiler de birer elçidir
Allah, zikri ( Kuranın mesajı=tevhid inancı=Allahı birlemek) tüm kitaplarında koruduğnu söylemektedir, ne demektir bu zikr?
Kuranın mesajı; dini sadece Allaha özgüleyerek, ona has kılarak yaşamak, rab, ilah, kutsal, yüce, sorgulanamaz, doğa ve insanüstü gibi üstün özellikleri Allahtan başkasına yakıştırmamak, sadece Ona yakıştırmak, sadece Ondan medet beklemeye, sadece ona tapınmaya çağırmak. Kısaca TEK KUTSAL, TEK KURTARICI, TEK RAB /ÖĞRETEN, TEK İLAH, TEK YÜCE, TEK DUALARI İŞİTEN ALLAHTIR VE SADECE ONA YÖNELİN demektedir aslnda bir elçi...
Ancak nevarki, sözde tebliğde bulunduğunu iddia eden din istismarcıları, kişileri Allaha değil, kendi cemaatlerine, kurumlarına, evlerine, yurtlarına, şeyhlerine ( ilahlarına !) , liderlerine çağırmaktadırlar! Bu ise düpedüz Allaha ortak etmek, onu yalanlamaktır, Allahı geri plana atmaktır, Onu pasifleştirmektir.
Kuran ve diğer Allah tarafından gönderilen kitapların hepsinde/ onların özünde, Allahın bizden istediği ve elçilerin tebliğ etmesi gereken şey:
1) Dini sadece Allaha has kılarak yaşa, sadece Allahın sözlerine ( Kurana) inan
2) Dinsel konularda, Allahın sözlerinden/ Kurandan başka söze, görüşe inanmak seni affı olmayan bir günah işlemene neden olacaktır, yani şirk koşmana neden olacaktır
2) Yaşamını Kuran çizgisinde şekillendir, ayetler senin yaşam rehberim olsun ve hayatının her alanında ayetler aktif olsun / hakim olsun
3) Dosdoğru bir yaşam sür, dürüstlük temel ilken olsun, sapma, saptırma, şaşırma, aklını kullan. Yani inanan bir iman eden gibi ol
Umarım yardmcı olabilmişimdir sorunuza
saygı ile...
|
Yukarı dön |
|
|
anafikir Uzman Uye
Katılma Tarihi: 26 aralik 2006 Gönderilenler: 112
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
1) Dini sadece Allaha has kılarak yaşa, sadece Allahın sözlerine ( Kurana) inan
2) Dinsel konularda, Allahın sözlerinden/ Kurandan başka söze, görüşe inanmak seni affı olmayan bir günah işlemene neden olacaktır, yani şirk koşmana neden olacaktır
2) Yaşamını Kuran çizgisinde şekillendir, ayetler senin yaşam rehberim olsun ve hayatının her alanında ayetler aktif olsun / hakim olsun
3) Dosdoğru bir yaşam sür, dürüstlük temel ilken olsun, sapma, saptırma, şaşırma, aklını kullan. Yani inanan bir iman eden gibi ol
selam
Savaş1'e teşekkürler.Bu konu mu'min olmanın vasiflarıdir.
Öğüt alana ne mutlu
selam ile
|
Yukarı dön |
|
|
adalet Uzman Uye
Katılma Tarihi: 02 ekim 2006 Gönderilenler: 1195
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
savaş1 yazdı:
1) Dini sadece Allaha has kılarak yaşa, sadece Allahın sözlerine ( Kurana) inan
2) Dinsel konularda, Allahın
sözlerinden/ Kurandan başka söze, görüşe inanmak seni affı olmayan bir
günah işlemene neden olacaktır, yani şirk koşmana neden olacaktır
2) Yaşamını Kuran çizgisinde
şekillendir, ayetler senin yaşam rehberim olsun ve hayatının her
alanında ayetler aktif olsun / hakim olsun
3) Dosdoğru bir yaşam sür,
dürüstlük temel ilken olsun, sapma, saptırma, şaşırma, aklını kullan.
Yani inanan bir iman eden gibi ol. Gerçekten çok net bir tebliğ olmuş.Her hanif müslimin bu tebliğ ilkelerini ezbere bilmesi şayan-ı tavsiyemdir vesselam.
__________________ "Bir kavme olan kininiz sizi adaletten ayırmasın.."
|
Yukarı dön |
|
|
Suzi Ozel Grup
Katılma Tarihi: 28 mart 2006 Yer: United States Gönderilenler: 150
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
anafikir Yazdı:
1) Dini sadece Allaha has kılarak yaşa, sadece Allahın sözlerine ( Kurana) inan
2) Dinsel konularda, Allahın sözlerinden/ Kurandan başka söze, görüşe inanmak seni affı olmayan bir günah işlemene neden olacaktır, yani şirk koşmana neden olacaktır
2) Yaşamını Kuran çizgisinde şekillendir, ayetler senin yaşam rehberim olsun ve hayatının her alanında ayetler aktif olsun / hakim olsun
3) Dosdoğru bir yaşam sür, dürüstlük temel ilken olsun, sapma, saptırma, şaşırma, aklını kullan. Yani inanan bir iman eden gibi ol
selam
Savaş1'e teşekkürler.Bu konu mu'min olmanın vasiflarıdir.
Öğüt alana ne mutlu
selam ile
|
|
|
Cok guzel ozetlemissiniz. Elinize saglik. Birde ogut olanlar olsa
|
Yukarı dön |
|
|
ABCDF Ozel Grup
Katılma Tarihi: 11 agustos 2006 Yer: Turkiye Gönderilenler: 412
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
savaş1 Yazdı:
ŞiaRıM-KuRaN Yazdı:
SORUM ŞU= TEBLİĞ NEDİR,KIMLER TEBLİĞ EDER,KIMLERE TEBLİĞ EDİLİR,KURANDA TEBLİĞİN YERİ VARMI BU KONU UZUN ZAMANDIR KAFAMI KURCALIYO .ŞİMDİDEN TEŞEKKUR EDIYORUM KOLAY GELSIN ALLAH TUM MUSLAMNIM DIYENLERIN ŞARINI KURAN ETSIN İNŞALLAH
|
|
|
selam
Sormuş olduğunuz soru aslında önemli bir soru
Kuranda elbette tebliğden bahseden ayetler mevcuttur
Tebliğ= bildirme, haber verme, haberi ulaştırma, uyarıyı/ mesajı iletme-bildirme
anlamlarına gelmektedir. Bunu yapan ise elçilerdir, kitap verilmemiş, ancak Kuran' ın mesajını ileten kişiler de birer elçidir
Allah, zikri ( Kuranın mesajı=tevhid inancı=Allahı birlemek) tüm kitaplarında koruduğnu söylemektedir, ne demektir bu zikr?
Kuranın mesajı; dini sadece Allaha özgüleyerek, ona has kılarak yaşamak, rab, ilah, kutsal, yüce, sorgulanamaz, doğa ve insanüstü gibi üstün özellikleri Allahtan başkasına yakıştırmamak, sadece Ona yakıştırmak, sadece Ondan medet beklemeye, sadece ona tapınmaya çağırmak. Kısaca TEK KUTSAL, TEK KURTARICI, TEK RAB /ÖĞRETEN, TEK İLAH, TEK YÜCE, TEK DUALARI İŞİTEN ALLAHTIR VE SADECE ONA YÖNELİN demektedir aslnda bir elçi...
Ancak nevarki, sözde tebliğde bulunduğunu iddia eden din istismarcıları, kişileri Allaha değil, kendi cemaatlerine, kurumlarına, evlerine, yurtlarına, şeyhlerine ( ilahlarına !) , liderlerine çağırmaktadırlar! Bu ise düpedüz Allaha ortak etmek, onu yalanlamaktır, Allahı geri plana atmaktır, Onu pasifleştirmektir.
Kuran ve diğer Allah tarafından gönderilen kitapların hepsinde/ onların özünde, Allahın bizden istediği ve elçilerin tebliğ etmesi gereken şey:
1) Dini sadece Allaha has kılarak yaşa, sadece Allahın sözlerine ( Kurana) inan
2) Dinsel konularda, Allahın sözlerinden/ Kurandan başka söze, görüşe inanmak seni affı olmayan bir günah işlemene neden olacaktır, yani şirk koşmana neden olacaktır
2) Yaşamını Kuran çizgisinde şekillendir, ayetler senin yaşam rehberim olsun ve hayatının her alanında ayetler aktif olsun / hakim olsun
3) Dosdoğru bir yaşam sür, dürüstlük temel ilken olsun, sapma, saptırma, şaşırma, aklını kullan. Yani inanan bir iman eden gibi ol
Umarım yardmcı olabilmişimdir sorunuza
saygı ile...
|
|
|
|
Yukarı dön |
|
|
anafikir Uzman Uye
Katılma Tarihi: 26 aralik 2006 Gönderilenler: 112
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
selam
Tebliğ nedir.Kimler tebliğ eder.Kimlere tebliğ edilir diye soru sormuş şavaş 1
Kur'anda tebliğ kelimesi geçer.Maide süresi 5-67
|
Ey Peygamber! Rabbinden sana indirileni tebliğ et. Eğer bunu yapmazsan, O’nun verdiği peygamberlik görevini yerine getirmemiş olursun. Allah, seni insanlardan korur. Şüphesiz Allah, kâfirler topluluğunu hidayete erdirmeyecektir.
6-19De ki: “Şahitlik bakımından hangi şey daha büyüktür?” De ki: “Allah benimle sizin aranızda şahittir. İşte bu Kur’an bana, onunla sizi ve eriştiği herkesi uyarayım diye vahyolundu. Gerçekten siz mi Allah ile beraber başka ilâhlar olduğuna şahitlik ediyorsunuz?” De ki: “Ben şahitlik etmem.” De ki: “O, ancak tek bir ilâhtır ve şüphesiz ben sizin Allah’a ortak koştuğunuz şeylerden uzağım
Gördüğün gibi Kur'an da tebliğ geçmektedir.Bu ayetlerle kimlerin tebliğ ettiğide belli.
Kimlere tebliğ edilir.İsteyne, ögüt alana,arınacak kişilere.
(18-19) De ki: Arınmayı ve seni Rabbimin yoluna iletmemi ister misin? Böylece ondan korkarsın.
(8-9) Seni en kolaya muvaffak kılacağız. O halde eğer öğüt fayda verirse öğüt ver.
1-4) (Peygamber), âmânın kendisine gelmesinden ötürü yüzünü ekşitti ve çevirdi. (Resûlüm! onun halini) sana kim bildirdi! Belki o temizlenecek, yahut öğüt alacak da o öğüt ona fayda verecek.
Tebliğ etmenin yeri ve zamanı yoktur.
Benden bu kadar.
selam ile |
|
|
Yukarı dön |
|
|
kamer Uzman Uye
Katılma Tarihi: 06 kasim 2006 Yer: Turkiye Gönderilenler: 171
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Sn.Ercümend Özkan’ın çalışmasından alıntı:
Tebliğ 'büluğ'dan gelme bir kelime olup, cem'i tebligattır. Türkçesi "bildirme, açık ve anlaşılır bir şekilde bildirme"dir. Yine aynı kökten olan "büluğ" kelimesi ise kadınlığa veya erkekliğe erme, genel olarak erginlik manasındadır. Tebliğ; bitiştirme, eriştirme, yetiştirme manasına geldiği gibi, götürme, taşıma (iblağ) manasına da kullanılmakta ve tebliğ şekli ile de bildirmenin mübalağalı olarak ifade edilmesidir. Yani en belirgin şekilde bildirme, en iyi açıklama manasındadır. Lügat olarak bu manaya gelen tebliğin, İslam’da daha özel bir anlamı olagelmiş ve "tebliğ" denildiğinde özel olarak İslamın açık açık, anlaşılır şekilde anlatılması, muhataba iletilmesi anlaşılmaktadır. Tebliğ peygamberin ve ümmetin görevidir.
Açık açık anlatılması gereken şeyin öncelikle açık açık anlaşılmış olması gerekir. Kendisi bir şeyi açık açık anlamamış olanın, başkasına açık açık anlatabilmesi mümkün değildir. İyice bilinen ve açık açık anlatılacak olan şeyin, karşıdaki muhataba açık açık anlatılabilmesi için öncelikle anlatanın bildiği dilden anlatmasının yanında, kendisine anlatılanın da iyice bildiği, anlayabildiği dilden anlatılması gerekmektedir. Yani anlatılırken kullanılan dilin anlatan ve anlatılan tarafından iyi bilinmesi gerekir.
Zira anlatılırken kullanılan dilin içinde geçen kelimelerin, kimi kelime anlamlarının yanında, muhteva anlamı, kavram anlamının da anlatan ve anlatılanın beyninde aynı olması gerekmektedir. Anlatanın kullandığı kelimenin, dinleyenin kafasındaki manasının farklı olması anlamının tam olmasına engeldir. Anlatan, anlattığını sanırken, anlayan da anladığını düşünürken, sonuçta anlatılmak istenilen şeyin gereği gibi anlaşılmadığı ortaya çıkar. Fakat bu ortaya çıkana kadar kaybedilen zamanda taraflar birbirileri hakkında pek de iyi olmayan şeyler düşünürler ve birbirileri hakkındaki boşlukları zannlarıyla doldururlar. Zannın girdiği yere ise gerçek girmez, giremez.
Bu sebeble de birbirilerini anladık sananlar, pek de uzun olmayan bir zaman sonra birbirilerini anlamadıklarını anlarlar. Ama bunu anlayana kadar da zann yapacağını yapar ve tarafları birbirinden uzaklaştırır. Birbirileri hakkında hiç de iyi olmayan şeyler kuruntu halinde ortaya çıkar ve ikinci defa biraraya gelmelerine ve birbirilerini dinlemelerine de engel olur. Bunun içindir ki taraflar birbirilerini iyi dinlemelidirler. Taraflar birbirilerini iyi anlamalıdırlar. Anlayabilmek için anlatım sırasında sorular sormalıdırlar birbirilerine. Ve daha da ileriye giderek "Ben şu dediğinizi şöyle anladım, siz öyle mi demek istediniz" diye birbirilerine söyleyebilmeli, sorabilmelidirler. Bu basit görünen şeylerin yapılmaması halinde taraflann birbirilerini gereğince anlayabilmeleri gerçekten zordur, hatta mümkün değildir.
Birbirilerini gereğince anladıklarını sanırlar, fakat maalesef anlamadan birbirilerinden ayrılırlar.
Yine taraflar birbirilerine birşey anlatırlarken, kullandıkları kelimelerin kavram manalarına da dikkat etmek zorundadırlar. Zira örneğin anlatanın, anlatırken kullandığı bazı kelimelerin kavram manaları, dinleyen tarafın birikim farklılığından ötürü başka ise, bildikleri aynı kelimeleri kullanmalarına rağmen birbirilerinin ne dediklerini anlayabilmeleri mümkün olmaz. Çünkü dinleyen dinlediği kelimenin kendi kafasındaki karşılığında kullanıldığını sanırken, anlatan da kendi kafasındaki karşılığını düşünerek karşı tarafın onu anladığını sanacaktır. Sanılar, zannlar ile de bir yere varmak ve birbirilerini anlamak mümkün değildir.
Basit görünmesine rağmen yukarıda açıklamaya çalıştığımız gerçekler göz önünde bulundurulmadan birbirilerini dinleyenler, birbirilerine bir şeyler anlatanlar çoğu kez yanılmakta, anlaşıldıklarını sanmakta, karşı taraf da anladığını sanarak konuşma sona ermekte ve fakat iki taraf da bir şey anlamadan birbirilerinden ayrılmaktadırlar. Yukarıda da değindiğimiz gibi aradaki boşluğu tarafların zannları doldurmaktadır. Bu sebeble de emekler boşa gitmektedir. Buna meydan vermemenin tek yolu vardır: O da mutlaka ne anlatıldığının, neyin anlaşıldığının sağlamasının yapılması gerektiğidir.
Bu açıklamadan sonra değinmek istediğimiz asıl mesele İslam’ın açıklanması yani TEBLİG edilmesidir. İslam’ın tebliğ edilebilmesi için mutlaka İslam’ın gerektiği gibi bilinmesinin gerektiğidir. Zira bilmeyen açıklayamaz. İnsan hiç değilse bildiği kadarını açıklamalıdır. Bilmediğini bilmenin de bir ilim olduğunu bilmelidir. Bunun bilinmesi, bilinmeyenlerin de bilinmesine yardımcı olur. Zira insan bilmediğini bilirse bu takdirde bilmediğini öğrenmenin yolunu tutar ve bilmediğini öğrenir. Bilmediğini bilmeyenin ise öğreneceği birşey yoktur. Zira bilmediği halde bilmediğini bilmemektedir.
İnsan bildiklerini, muhatabına muhayyer olarak söylemelidir. Böyle yapması halinde bilmediklerini öğrenebileceği gibi, yanlışlarını da düzeltebilme imkanını kaçırmamış olur.
İslam’ın iyi bilinmesi, bizlerden önce gelip geçenlerin bildiklerini bilmek olmayıp, bundan öteye Kur'an'ı doğrudan öğrenmekle mümkündür. Sünneti doğrudan öğrenmekle mümkündür. Elbette başkalarının da ne bildiklerini, ne kadar bildiklerini bilmek insanın her ne kadar ufkunu açar ve geniş düşünebilme imkanı verirse de sonuç olarak insan kendi ne demelidir, nasıl demelidir, bunu bilmek ve bunu söylemek zorundadır. Doğruların bütünü olarak yalnızca başkalarının ne bildiklerini bilmek ve söylemek insanın ancak ezberciliğinin işareti sayılırken, bunlara ilaveten veya bunlardan ayrı olarak da kendisinin birşeyler söylemesi, düşünmesi ise kendisi açısından ilimdir, bilgidir. Başkalarının görüşlerini aktarma, aktarmacılıktır. Her konuda insan, kendisine verilen aklı devreye sokmalı, onu çalıştırmalı ve mahsulünü teyakkuz ile muhatabına aktarmalıdır. Kanaatlarında tutarlı ve daha doğrularıyla karşılaşmadığı müddetçe de sebatkar olmalıdır. Kişilik böyle oluşur.
İslam’ın tebliği, açıklandığı gibi İslamın açıklanmasıdır. Ki İslam öncelikle TEVHİD AKİDESİ üzerine kurulu bir dindir. Bu sebeble önce TEVHİD'i bilmelidir. Tevhid; Allah'tan başka Allah olmadığına, Muhammed'in O'nun kulu ve son elçisi olduğuna, öldükten sonra dirilmeye, hesaba çekilmeye, meleklerin varlığına, cennet ve cehennemin bulunduğuna, rızka yalnızca Allah'ın kefil olduğuna, ecelin yalnızca Allah'ın takdiri ile olduğuna, gaybı yalnızca Allah’ın bildiğine ve ilaahir kesin olarak inanmayı gerektirir. İnanmak, iman etmek, emin olmak, şüphesiz hale gelmek demektir.
İnsanın bir hususta şüphesizleşmesi ise yalnızca iyi araştırma, gereğince tahkik etme ve her türlü şüphesinin yok edilmesi sürecinin iyi işletilmesine bağlıdır. Zira Allah Kur'an'ın birçok ayetinde "EY İMAN EDENLER VE SALİH AMEL SAHİPLERİ..." buyurmaktadır. Yani "Ey emin olanlar" diye başlamaktadır. Nelerden emin olanlar hususu ise Kur'an'da insandan amel değil, yalnızca emin olunmasının taleb sdildiği ayetlerde açıklanmaktadır ki biz bazılarını yukarıda sıralamaya çalıştık TEVHİD AKİDESİ bu demektir. Tevhid Akidesi, arıduru tutulmalı, korunmalı, üzerine herhangi bir kirlilik kondurulmamalıdır. Ki Tevhid Akidesinin bozulmaması, ifsad olunmaması arıduru korunması böyle mümkündür. Tevhid Akidesi'nin üzerine konabilecek her türlü kirlilik ya şirki veya küfrü ifade eder. Böyle olması halinde ise Salih Amellerin herhangi bir faydası görülmez.
Kendilerinden önce gelip geçenlerin her ne ki buyurmuşlarsa haktır ve doğrudur olduklarını sananların akidesi arıduru olmaktan uzaktır. Zira gelenekseldirler. Zira kendilerine intikal eden bütün mirası herhangi bir tahkikten geçirmeden olduğu gibi kabul etmek, bir insanın yapabileceği en büyük kusurdur. Böyle olunca da mirasın eğrisini doğrusunu seçme diye birşey sözkonusu olmaz. Bu olmayınca da insan doğrueğri demeden kendisine intikal eden mirasın tümünü savunur. Böylece yapabileceği yanlışların en büyüğünü yapmış olur. Bu sebeble akıl hep devrede bulunmalı, hep işler halde bulunmalıdır ki insan okuduğu Kuran ile, kendisine intikal eden bilgilerin hangilerinin doğru, hangilerinin egri olduklarını seçebilsin, ayıklayabilsin ve doğruları alıp, eğrilerini atabilsin.
Bunu yapmak her müslümana vacibtir. Bunu yapmayan vacibi terketmiştir. Terkettiği bu vacib ise kendisine nice vacibleri terkettirir. Zira usüli bir vacibdir bu vacib.
Zaten "Bir kavim (yani topluluk) nefislerindekini düzeltmedikçe, Allah o topluluğun halini düzeltmemekte"dir. Bu Allah'ın, Kendisi tarafından konulmuş bir kanunudur ki onda bir değişiklik de görememekteyiz. Kuran böyle söylüyor.
Şöyle veya böyle yapacağız diye aslı astarı olmayan şeylerle Allah’ın kullarını Allah’a kul olmaktan alıkoyup, kendilerine kul edenler bilmelidirler ki yaptıklarının hesabını veremeyeceklerdir. Yalnız kendilerini hak üzerinde sayarak kendileriyle birlikte olmayanlan tekfire varan suçlamalarla suçlayanlar bu yaptıklarından yarım yamalak aldıklarıyla, üzerinde hiç düşünmeden Allah’ın kullarını atalarının dinleri üzerinde tutmak için çabalayanlar, bunun için Allahın kullarını O'na kul olmaktan alıkoyanlar gerçekten hesabı veremeyecek olanlardır. Zira gerçekten insanları okumaktan, araştırmaktan, düşünmekten alıkoymaktadırlar. Bunu her yerde görmek, müşahade etmek mümkündür. Bakınız çevrenize, görüvereceksiniz.
İnsanları kendilerine değil, Allaha ve Rasu1ü'ne çağıranlar doğruya çağırıyorlar. Zira doğru, Allah ve Rasulü (s.a.)ndedir. Rasulü, Allah'ın kendisine bildirdiği doğruların üzerindedir. Bütün gayretine rağmen yanılırsa Allah, O'nu düzeltmektedir. Bu itibarla Allah'ın kulları, insanların çağrılarına kulak verirken dikkat ediniz; çağrıldığınız yer gerçekten Allah ve Rasulü müdür, yoksa bazılarının kuruntuları üzerine mi çağırılıyorsuzun? Bu işin içinden sağlıklı olarak çıkabilmenin yolu ise, yani çağrıldığınız yerin neresi olduğunu bilebilmenin yolu ise Kur'an'ı ve Rasulünün hayatını bizzat incelemeniz, okumanız ve düşünmenizden geçmektedir. Dinlediklerinizin hangisinin sizi gerçekten neyin üzerine çağırdığını seçebilmeniz buna bağlıdır.
Kur'an'ın anladığınız dilden yazılmış olanını okuyunuz. Tekrar tekrar okuyunuz. Peygamberin hayatını, yaptıklarını, neyi nasıl yaptığını okuyunuz ve düşününüz. Düşünmeyince bir yere varamazsınız. Hep aldanır, aldatılır durursunuz. Düşüncelerine ipotek koyduranlar, ekonomik değerlerine ipotek koyduranlardan çok daha kötü durumdadırlar. Zira kaybedilen ekonomik değerler yeniden ele geçirilebilir ama kaybedilen akıl, kolay kolay bulunmaz. Akledenlerden olunuz, ki yaptıklarınızın hesabını Rabbiniz sizlere verdiği akla göre soracaktır. Onu iptal edenler, akıllarını iptal ettirenler bu işlerinin hesabını gerçekten veremeyecek olanlardır. Unutmayınız. Sizleri yanlış yönlere sevkedenler kendi hesaplarını veremez durumda iken mi sizlerin de hesabınızı vereceklerdir? Hayır.
Biliyorsunuz ki HESAB GÜNÜ herkes tek tek hesaba çekilecek ve zerre miktarı da olsa yapması gerektiği halde yapmadıklarının, yapmaması gerektiği halde yaptıklarının hesabı sorulacaktır. Hesab gününe hazırlanmanın yurdu bu dünyadır. Ahirette kimse kimseyi kurtaramayacaktır. Kişi için ancak yaptıkları vardır orada. Defteri sağ tarafından verilenlerden olmak isteyenler Allah'ın Kitabı Kur'an'ı okusunlar, onu el kitabı yapsınlar ki ahirette imtihana Kur'an'dan çekileceklerdir.
Okuyunuz Kur'an'ı, bol bol okuyunuz ve ahlak edininiz. Ancak bu ahlak insanı kurtaracaktır. Terkediniz Kur'an'a uymayan davranışlarınızı, inançlarınızı. Ki akideniz arıduru TEVHİD AKİDESİ olsun. Olsun ki ahirette Tevhid üzerinde bulunan ve salih amel sahipleri olarak yargılananlardan (mağfirete mazhar olanlardan) olasınız.
Allah'ın mağfireti üzerinize olsun. Kuran bizler için rahmettir. Bu rahmetten yararlanalım. Ellerimizden düşürmeyelim. Peygamberin hayatı ile birlikte.
İktibas Dergisi/Sayı: 136
__________________ Kamer/17-22-32-40:Ant olsun Biz Kur`an`ı düşünme/öğüt için kolaylaştırdık/hazırladık.O hâlde var mı ibret alıp düşünen?
|
Yukarı dön |
|
|
hubeyb Katilimci Uye
Katılma Tarihi: 14 kasim 2006 Yer: Turkiye Gönderilenler: 58
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
selam şiarı-kuran
şu ayette Allaha çağıranı Allahu teala övüyor
Allah'a çağırıp/yakarıp hayra ve barışa yönelik iş yapan ve "Ben,
Müslümanlardanım/Allah'a teslim olanlardanım" diyen kimseden daha güzel sözlü
kim vardır?!(FUSSİLET suresi 33. ayet) ve ayrıca abese suresini unutmamak lazım
1. Yüzünü ekşitti ve öteye döndü;
2. Yanına kör adam geldi diye.
3. Nereden bilirsin, belki de o arınıp temizlenecek.
4. Belki de düşünüp taşınacak da öğüt kendisine yarayacak.
5. O, kendisini her türlü ihtiyacın üstünde görene gelince,
6. Ki sen ona yöneliyorsun;
7. Sana ne onun arınmasından!
8. O, koşarak sana gelen var ya;
9. Odur içine ürperti düşen.
10. Sen ona aldırmazlık ediyorsun.
11. Hayır, hiç de öyle değil! O, bir düşündürücüdür.
12. Dileyen onu düşünüp öğüt alır.
13. Kutsanan-bereketli sayfalardadır o.
öğüt alacak kişi mutlaka bize gelmeli nasihat istemeli bence
İçine ürperti düşen, öğüt alacaktır.İçi kararmış bedbaht ise ondan kaçınacaktır(ala suresi 10ve11.ayetler) burda ürküp korkanlar öğüt alacak korkmayanlar içi kararmış bedbahd kişiler ise ondan kaçıcak denilmiş
tebliğ yapacağız ama yapacağımız kişiyi iyi belirlememiz lazım
saygılarımla
|
Yukarı dön |
|
|
|
|