Şu da emredildi: Yüzünü dine bir Hanif olarak çevir. Sakın müşriklerden olma.
Yunus Suresi 105
Ben bir Hanif olarak yüzümü gökleri ve yeri yaratana döndürdüm. Müşriklerden değilim ben.
Enam Suresi 79
İbrahim ne bir Yahudi idi, ne de bir Hıristiyan. O sadece hanif bir müslümandı. O müşriklerden değildi.
Ali İmran Suresi 67
Şu da kuşkusuz ki, İbrahim başlıbaşına bir ümmetti; bir Hanif olarak Allah'ın önünde eğiliyordu. Müşriklerden değildi.
Nahl Suresi 123
De ki Allah doğrusunu söylemiştir / vaadinde sadıktır.Haydi artık Hanif olarak İbrahim'in Milleti'ne uyun! Müşriklerden değildi o.
Ali İmran Suresi 95
Allah'a ortak koşmadan, Hanifler olarak... Allah'a ortak koşan kişi, gökten düşmüş de kendisini kuşlar kapışıyor veya rüzgar onu uzak bir yere fırlatıp atıyor gibidir.
Katılma Tarihi: 24 haziran 2006 Yer: Turkiye Gönderilenler: 669
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
selam
imam yada diğeri..islamda din adamı sınıfı yoktur bu bir..sadece bilenler vardır bu imamların kaçı acaba bu bilenlerin içine dahil oluyor yada olmuş,önce bunu sorgulamak lazım bu da iki.
şimdi adam der ki;cenazeyi kim kaldıracak ölüyü kim yıkıyacak..kardeşim cenazeyi kim kaldıracak demeden evvel..şu cenaze de yapılan ritüeller din açısından ne kadar yanlış,bunu biliyormuyuz,mesela bir arkadaşımız;hakların imam tarafından değilde,vasileri tarafından cemaate orada olan ve olmayana sorulması demişti,kurana uygun olanıda bu..neyse konumuza dönelim...ölünün cenaze namazını bilen kıldırsın..ölüyüde en yakını yıkasın..yav beni niye imam yıkasın tanımam etmem yav ölüde olsam ne işi var elin adamının benle..yakınım sevdiğim kimse o yıkasın....Allah Allah yav..neyse biran gözümün önüne geldide sinirlendim birazcık... cenaze namazını kıldıracak bilen mi yok...o vakit arayın bulun kardeşim..o kadar arapça ezber yapmasını biliyorsunuz.bunuda bilin.. velhasılı işin sonu şu ki;islamda din sınıfı yoktur dindar vardır..sarık cüppe yoktur..bu giyisileri giyerek aha ben bak diyanetten bilmem kimim..yav kimsen kimsinde o sarık ve cüppeyle ben din sınıfıyım deme gayri.. neyse selametle
__________________ Herkes kendi ameliyle Allah’ın huzuruna gider
Katılma Tarihi: 31 temmuz 2007 Yer: Turkiye Gönderilenler: 736
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
Selam dostum. Konualm fikir alveriinde bulunalm. Sِylediًin ayeti yaz neresinde NAMAZ KILDIRMA fiili onuda gِster dostum. Ayrca Kuran da geçen namaz diye dediًiniz salat kelimesi nedemek? Sizce bunu bile bile KURAN'A RAذMEN birisi bana Allah'a salat ettiriyor diyebilir misiniz ?
Birey daha soraym. Sِyleyeceًiniz ayette kime salat ediliyor onuda eklersen çok sevinirim dostum.
Selamlar. Allah ilmimizi arttrsn.
konumuzla ilgili ayeti ve değişik meallari şöyle sıralayalım:
nisa, 4/102
Sen de içlerinde bulunup onlara namaz kıldırdığın zaman, onlardan bir kısmı seninle beraber namaza dursunlar, silahlarını (yanlarına) alsınlar, böylece (namazı kılıp) secde ettiklerinde (diğerleri) arkanızda olsunlar. Sonra henüz namazını kılmamış olan (bu) diğer gurup gelip seninle beraber namazlarını kılsınlar ve onlar da ihtiyat tedbirlerini ve silahlarını alsınlar. O kafirler arzu ederler ki siz silahlarınızdan ve eşyanızdan gafil olsanız da üstünüze birden baskın yapsalar. Eğer size yağmurdan bir eziyet olur yahut hasta bulunursanız silahlarınızı bırakmanızda size günah yoktur. Yine de tedbirinizi alın. Şüphesiz Allah, kafirler için alçaltıcı bir azap hazırlamıştır. (diyanet)
Nisa Suresi 102. ayet (Toplam 176 ayet) Muhammed esed meali
O halde sen müminler arasında 129 iken onlara namazda imamlık yapacaksan, [yalnızca] bir bölümünün, silahlarını kuşanmış olarak seninle namaza durmalarına izin ver. Onlar namazlarını bitirdikten sonra, namazlarını eda etmemiş olan diğer grubun her türlü tehlikeye karşı hazır vaziyette ve silahlarını kuşanmış olarak gelip seninle namaza durmaları sırasında size koruyuculuk yapsınlar; 130 [çünkü] hakikati inkara şartlanmış olanlar sizin silahlarınızı ve teçhizatınızı unutup bırakmanızı isterler ki âni bir baskınla üzerinize saldırabilsinler. 131 Fakat yağmurdan dolayı sıkıntıya düşerseniz 132 yahut hasta iseniz [namaz kılarken] silahlarınızı bırakmanızda bir mahzur yoktur; ama tehlikeye karşı [daima] hazırlıklı olun. Allah, şüphesiz, hakikati inkar edenler için alçaltıcı bir azap hazırlamıştır.
Nisa Suresi 102. ayet (Toplam 176 ayet) SÜLEYMAN ATEŞ
Sen de içlerinde bulunup onlara namazı başlattığın zaman onlardan bir bölük seninle beraber namaza dursun ve silahlarını da yanlarına alsınlar. (Namazda olanlar), secde edince arkanıza geçsinler; bu kez namaz kılmayan öteki bölük gelsin, seninle beraber namaz kılsınlar, korunma(tedbir)lerini ve silahlarını da alsınlar. İnkar edenler istediler ki siz silahlarınızdan ve eşyanızdan gaflet etseniz de birden üzerinize bir baskın yapsalar. Yağmurdan zahmet çekerseniz, ya da hasta olursanız, silahlarınızı bırakmanızda size bir günah yoktur. Ama korunma tedbirinizi alın (uyanık bulunun). Allah, kafirlere alçaltıcı bir azab hazırlamıştır.
102 Sen içlerinde olup da onlara namaz kıldırdığın vakit, içlerinden bir grup seninle namaza dursun; silahlarını da alsınlar. Bunlar secdeye varınca, diğerleri arkalarında beklesinler. Sonra namaz kılmamış/dua etmemiş olan diğer grup gelip seninle birlikte namaz kılsınlar/dua etsinler. Dikkatli olsunlar, silahlarını yanlarına alsınlar. Kâfirler isterler ki, silahlarınızdan ve teçhizatınızdan habersiz olasınız da üstünüze bir çullanışla çullanıversinler. Eğer yağmurdan gelen bir sıkıntı varsa yahut hasta-yaralı iseniz silahlarınızı bırakmanızda sizin için bir sakınca yoktur. Ama tedbirinizi alın, dikkatli olun. Allah, kâfirler için rezil edici bir azap hazırlamıştır
4 AL NISA' (The Women). Suresi 102. ayet (Toplam 176 ayet) YUSUF ALİ ENGLİSH
102- When thou (O Messenger) art with them, and standest to lead them in prayer, let one party of them stand up (in prayer) with thee, taking their arms with them; when they finish their prostrations, let them take their position in the rear. And let the other party come up which hath not yet prayed - and let them pray with thee, taking all precautions, and bearing arms: the Unbelievers wish, if ye were negligent of your arms and your baggage, to assault you in a single rush. But there is no blame on you if ye put away your arms because of the inconvenience of rain or because ye are ill; but take (every) precaution for yourselves. For the Unbelievers Allah hath prepared a humiliating punishment.
Nisâ Suresi 102. ayet (Toplam 176 ayet) M. PİCKTHALL
And when thou (O Muhammad) art among them and arrangest (their) worship for them, let only a party of them stand with thee (to worship) and let them take their arms. Then when they have performed their prostrations let them fall to the rear and let another party come that hath not worshipped and let them worship with thee, and let them take their precaution and their arms. Those who disbelieve long for you to neglect your arms and your baggage that they may attack you once for all. It is no sin for you to lay aside your arms, if rain impedeth you or ye are sick. But take your precaution. Lo! Allah prepareth for the disbelievers shameful punishment.
GÖrüldüğü üzere bütün meallarde elçinin namaz kıldırmasından bahsediliyor... bir grup gittiğinde gözetlemeye... diğeri onunla birlikte kılıyor... diğer grup gelip onunla namaza devam ederken ötekileri nöbete gidiyor...
yani imamlık yapan Hz. Muhammed ve bunu da Kur'an söylüyor... ve 1400 yıllık uygulamada bunu söylüyor...
Katılma Tarihi: 15 temmuz 2007 Yer: Turkiye Gönderilenler: 135
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
Selam Bembeyaz dostum. sorun şurda bak şartlı bakış açısı. Kuran ÜMMİ bir kişiye indi bunu sakın unutma. Kaldı kı o ne namaz bilsin ne iman bilsin ... bunu biliyorsundur umarım. Zaten Kuran'da açıkça yazar. Ayetleride vereyim hatta ki daha rahat anlaşılsın.
Araf 157
Ellezine yettebiuner rasulen nebiyyel ümmiyyellezi
yecidune mektuben indehüm fit tevrati vel incili ye'müruhüm bil ma'rufi ve
yenhahüm anil münkeri ve yühillü lehümüt tayyibati ve yüharrimü aleyhimül
habaise ve yedau anhüm israhüm vel ağlalelleti kanet aleyhim fellezine amenu
bihi ve azzeruhü ve nesaruhü vetteveun nurallezi ünzile meahu ülaike hümül
müflihun
Onlar ki, yanlarındaki Tevrat'ta ve İncil'de (geleceği) yazılı bulacakları ümmi
nebi olan elçiye uyarlar; o onlara marufu buyuruyor, münkeri yasaklıyor, temiz
şeyleri helal, murdar şeyleri haram kılıyor ve onların ağır yüklerini,
üzerlerindeki zincirleri indiriyor. Ona inananlar, destek olup savunanlar,
yardım edenler ve onunla birlikte indirilen nuru izleyenler, işte kurtuluşa
erenler bunlardır
Araf 158
Kul ya eyyühen nasü inni rasulüllahi ileyküm cemianillezi lehu mülküs semavati
vel ard la ilahe illa hüve yuhyi ve yümitü fe aminu billahi ve rasulihin
nebiyyil ümmiyyellezi yü'minü billahi ve kelimetihi
vettebiuhü lealleküm tehtedun
De ki: "Ey insanlar, ben Tanrı'nın sizin hepinize gönderdiği bir elçisiyim.
Göklerin ve yerin mülkü yalnız O'nundur. O'ndan başka Tanrı yoktur. O diriltir
ve öldürür. Öyleyse Tanrı'ya ve ümmi nebi olan elçisine inanın. O da Tanrı'ya ve
O'nun sözlerine inanmaktadır. Ona uyun ki hidayete eresiniz.
Ankebut 48
Ve ma künte tetlu min kablihi min kitabiv ve la tehuttuhu bi yeminike izel
lertabel mübtilun
Bundan önce sen hiç kitap okuyan değildin ve onu sağ elinle de yazmıyordun.
Böyle olsaydı, batılda olanlar kuşkuya kapılırlardı.
Şura 52
Ve kezalike evhayna ileyke ruham min emrina ma künte tedri mel kitabü ve lel
imanü ve lakin cealnahü nuran nehdi bihi men neşaü min ibadina ve inneke le
tehdi ila siratim müstekiym
Böylece sana buyruğumuzdan bir ruh vahyettik. Sen, kitap nedir, inanç nedir
bilmiyordun. Ancak biz onu bir nur kıldık; onunla kullarımızdan dilediklerimizi
hidayete erdiririz. Şüphesiz sen, dosdoğru olan bir yola yöneltip-iletiyorsun.
Arkadaşın inanç diye tercüme ettiği kelimede iman :) bunda belirteyim. İş şu ki bir anlam kargaşası söz konusu. Bak Allah'ın resulu senin şekilsen anlamda yaptığın namaz ibadetinden daha önceleri habersizdi. Namaz sandğın gibi salat değil bir çok öğenin bir araya gelmesidir. Salat zaten kelime anlamı ile baktığında olmaz ise olmazdır. Ama salat senin sandığın namaz değildir. Namaz yaptığın ibadete verdiğin ad kullandığın TERİM. Salat ise arapçada bir fiil. Sorun şurda. Kuran okurken ümmi olamıyoruz. Kaldıki çeviriciler şartlı tahliye edilen mahkumlar gibi bilmem anlatabiliyor muyum. Şu salatın anlama uzerinde konuşursak sanırım ilk düğümü çözmüş olacağız dostum. Unutma Kuran'da terim yoktur. Bir dil ile ÜMMİ olan birine gelmiştir ki buda örnektir. Kuran müstesna Ümmi olmadığın sürece uzak kalırsın.
Ayete gelince maalesef arapça bilmediğim için tam çeviri yapamıyacagım. Bilen arkadaslar yapar ise sevinirim. Ayete bakalım.
Nisa 102
Ve iza künte fihim fe ekamte lehümüs salate feltekum taifetüm minhüm meake vel
ye'huzu eslihatehümv fe iza secedu felyekunu miv veraikümv velte'ti taifetün
uhra lem yüsallu fel yüsallu meake vel ye'huzu hizrahüm ve eslihatehüm
veddellezine keferu lev tağfülune an eslihatiküm ve emtiatiküm fe yemilune
aleyküm meyletev vahidehv ve la cünüha aleyküm in kane bi küm ezem mim metarin
ev küntüm merda en tedau eslihateküm ve huzu hizrakümv innellahe eadde lil
kafirine azabem mühina
Burda ne diyor? Namaz kıldır mı diyor yoksa onları diz mi diyor?
Ne diyor burda? Keşke güvenilir olsa idi bu mealciler maalesef Arapça öğrenene kadar böyle eziyet çekeceğiz. İşallah ben öğrendiğimde ispatlı ve çelişkisiz bir kelimenin bir yerde bir anlam ile kullanılırsa heryerde aynı anlamda kullanıldığı bir çeviri yapmaya çalışacağım. Allah'ın izni ve yardımı ile bunu yaptık mı daha zaten böyle şeyler birdaha hortluyamaz. Zaten Allah'ın rahmeti yakın. Google 'un hizmetini türkçede vermeye basladımı kurtulacağız. Hernekadar burada dahi birileri bunu anlamasada. Neyse ayette ne yazıyor? Yusellu fiilini kuran'da arat dostum. Ben bunların çevirilerini buraya yazamıyacağım zira yazmaya utanıyorum. Yusallu yu arat.
If you have exacerbated those prayers Let range whom you and take their
weapons if harmed Let them from the rain and come not again reach a sin
to you and take their weapons and warned unbelievers if aside from
your arms and you lay tend inclination nor one booth you if you hurt
from rain or you patients should put your arms and Take precautions
that God prepared a humiliating punishment for the unbelievers
Katılma Tarihi: 31 temmuz 2007 Yer: Turkiye Gönderilenler: 736
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
sevgili Kurankuran dostum,
şöyle diyorsunuz:"İşallah ben öğrendiğimde ispatlı ve çelişkisiz bir kelimenin bir yerde bir anlam ile kullanılırsa heryerde aynı anlamda kullanıldığı bir çeviri yapmaya çalışacağım"
Bu takdirde Kur'an'ı anlamamız daha da zorlaşır diye düşünüyorum... nitekim aynı kelime farklı yerlerde farklı anlamlar kazanabilir... ayetin öncesine ve sonrasına bakmak lazım.. ayette açıklanan konuya ve içeriğine bakmak lazım...
dolayısıyla Kur'an'da bir kelime her zaman aynı anlama gelmeyebilir. mesela;
Kur'an'da "salat" kelimesi pek çok yerde geçiyor... ve bilindiği üzere değişik anlamlara da geliyor...
Nitekim; "salat"; "hayır dua etmek, namaz kılmak, Allah'ı övmek, namaz kıldırmak, destek olmak, kutsamak, Allah'ın bir kimseyi iyilikle kuşatması, Allah'ın rahmet ve bereketi, bereketin sarıp kuşatması, istiğfar, şeref vb." gibi pek çok anlamlara gelmektedir. (Râgıb, el-Müfredât, s. 421; el-Mu'cemu'l-Vasîd, I, 521)
Kur'an-ı Kerim'de ise "salat"; "namaz, dua, istiğfar,namaz kıldırmak, Allah'ın rahmet ve bereketi" gibi anlamlarıyla kullanılmaktadır... (Bakara, 2/153, 157; En'am, 6/72, 92, 162; Enfal, 8/3, 35; Tevbe, 9/84; Ahzab, 33/43, 56)
Şimdi burada kendi kendimize şu soruları soralım ve düşünelim.....
mesela Peygambere salatü selam getirmek demek ne demek?
1. Hz. Peygamber'e salatü selam getirmeyi farz kılan Allah'ın (Ahzab, 33/56. ayetteki) gerçek muradı neydi? ve ne olmalıdır?
2. Acaba burada "salat"a hangi anlamı vermemiz daha uygun düşecektir?
3. Bu zamana kadar verilmiş anlamlar ve yapılan uygulamalar yeterli olmuş mudur?
4. Acaba Peygamber'e "salat" ile kastedilen ne olabilir?
gibi soruların cevapları üzerinde düşünüldüğünde kısaca şunları ifade edebiliriz....
Kanaatimizce Ahzab, 33/56. âyette belirtildiği üzere Rabbin ve meleklerin nebî’ye “salât”ı, ona her yönden yardım ederek “desteklemiş” olmalarıdır.
Aynı şekilde inananların da “salât”a teşvik edilmesiyle verilmek istenen mesajı;
Hz. Peygamber’e gerçek anlamda destek verilmesi, onun ilkelerinin hayata geçirilmesi noktasında üstün bir çaba gösterilmesi ve onun rehberliğine tam anlamıyla teslim olunması gerektiği şeklinde anlamak da mümkündür...
“Salât” kelimesinin sadece bir anlamının ele alınıp zorâki yorumlar yapmak yerine, farklı anlamlarından yola çıkılarak Kur’an’ın esas vermek istediği mesajın dikkate alınmasının daha isabetli olacağını düşünüyorum..
Özetle; bu ayet-i kerimede "salat"a, "destek olmak" manası verildiğinde bu zamana kadar ortaya çıkan bir takım sıkıntılar giderilmekte, Kur'an'ın muradı daha net anlaşılmakta ve Müslümanlar ciddi bir sorumluluğa davet edilmektedir.
Katılma Tarihi: 15 temmuz 2007 Yer: Turkiye Gönderilenler: 135
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
Selam dostum. Öncelikle tartışmıyorum bunu hatırlatmakta fayda olacagını düşünüyorum. Amacım fikir alışverişi.
Yazdığınız mesajınızda görülüyor ki çok net bir fikir ayrılığımız var. Kuranda çelişki yoktur. Bunun anlamını biliyor musun?
Bir yerde bir kelime bir anlamda geçerse her yerde aynı anlamda geçebilmek zorundadır. Eğer Kuran'da kelime anlamlarını keyfiyatına göre dağıtır isen işte ozaman yazdıgının Kuran ile hiçbir Alakası kalmaz. Misal gerçeğinde Kısasta buna göre yapılır. Yani kelimelerin ikinci veya daha çok anlamları var ise bu buna göre yapılır ve Kuran kendi kendini tevsir eder ve kendi kendine delil olur açıklar. İnkarcıların ve mürşiklerin yalanlarını ve yalnışlarını kabak gibi ortaya koyar Kuran böylece. Misal diye Kuran'da aratırsan zeten orda kriterler ve uyulması gerekenler orda yazar.
Keyfi çeviremezsin illa ki Kuran'da çevirdiğin kelime her ayette aynı anlamı taşıyabilmeli. Aksi taktirde dilini eğip bükmüş olursun ki zaten ozaman Allah ile senin aranda. Ayetlerde bu kişilerin akıbeti açıkça yazıyor. Sana önerim biran evvel bu kişilerin mantıgını terketmen.
Eğer bir kelime bir ayette bir anlam ifade ediyor ise Kuran'ın heryerinde aynı anlamı ifade etmek ZORUNDADIR.
Anlayış farkımız burdan geliyor. Ben keyfiyat yok diyorum bilesin.
Mealciler başta olmak üzere neler yazıyorlar nasıl eğip büküyorlar zaten Kuran okuyan için aşikar. Senin mantıgınla haklılar ve yapmakda ZORUNDALAR. Benim mantıgıma göre ise onlar sadece eğleniyorlar kendi kendilerini aklayıp paklıyorlar başka başka şeylere hizmet ediyorlar. Sonuç? Şekilsen Kuran'dan uzak din anlayışı üstü örtülen gerçekler ...
Kuran'da bir kelimeye bir anlam yuklersen her yerde aynı anlama gelir ve istisnada kesinlikle olmaz. İşte Kuran'da çelişki yokturun anlamıda budur. Sence nedir dostum?
Eğer senin aklında ki salat Kuranda hangi ayette olursa olsun eger o ayete oturmuyor ise demekki sensin yalnış olan. Bunu unutma. Ve terket. Kuran müstesna ÜMMİ olmanı tavsiye ediyorum.
Katılma Tarihi: 31 temmuz 2007 Yer: Turkiye Gönderilenler: 736
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
sevgili kurankuran,
"Eğer bir kelime bir ayette bir anlam ifade ediyor ise Kuran'ın heryerinde aynı anlamı ifade etmek ZORUNDADIR."
Kuran'da bir kelimeye bir anlam yuklersen her yerde aynı anlama gelir ve istisnada kesinlikle olmaz. İşte Kuran'da çelişki yokturun anlamıda budur. Sence nedir dostum?."
diyorsunuz...
ama ben size yine katılamıyorum... lakin endişelerinize hak veriyorum... şekilciliğe ben de karşıyım...Kur'an'dan uzak din anlayışına ben de karşıyım...
fakat sadece karşı olmak yetmiyor... bilimsel gerçekler de bunu ispatlamamız gerekiyor.. doğruyu ortaya koymak gerekiyor...
Kur'an-ı Kerim'de geçen bir takım kelimeler her zaman aynı anlamlara gelmeyebilir... aynı kelime farklı yerlerde farklı anlamlar kazanabilir... mesela... (صلاة) "salat" kelimesi, kimi yerde namaz, kimi yerde dua, kimi yerde istiğfar, kimi yerde de destek olmak gibi anlamlarına gelebilir dedik...
"zikir" kelimesi de öyledir... kimi yerde Allah'ı anmak, kimi yerde Kur'an, kimi yerde hatırlatma, kimi yerde zihinde tutulan şey, kimi yerde de öğüt manalarına gelebilmektedir...
Bunu doğru anlayabilmek ve doğru sonuca ulaşmak için bu kelimenin geçtiği yerin siyak ve sibakına (önüne ve sonuna) bakılır.... daha sonra en güzel ve isabetli mana verilmeye çalışılır... kelimenin semantik analizleri yapılmadan sadece bir tek manasına göre bir tefsir yapılırsa yanlış neticelere ulaşılabilir...
mesela (ضرب) "darebe" fiili konusunda iSLAM DÜNYASINDA bu yanlışlık hep yapılagelmektedir... Ve bu yanlış tercümeler dinin yanlış anlaşılabilmesine ve tanıtılmasına neden olabilmektedir... oysa darebe fiilinin 37 değişik anlamı vardır.. her yerde aynı anlamı vermek Kur'an'ın ruhuna uygun olamayabilir.
Her dilde bu durum vardır zaten... doğru manayı verebilmek için çok iyi tahlil ve analizler yapmak gerekmektedir. işin kolayına kaçmadan çok çabalamak ve yoğunlaşmak bizleri daha doğru sonuçlara götürebilecektir...
Sözü fazla uzatmadan kısaca şunu ifade edelim... bir kelime nerede kullanıldı ise, onu doğru değerlendirebilmemiz için hangi anlamın oraya uygun olacağına bakmamız ve bu gerçeği gözden uzak tutmamamız icap etmektedir... yoksa bugün ortada olan ve halen tartışmakta olduğumuz konuda ve benzerlerinde daha ileri gidebilmemiz zor görünmektedir....
Bu anlama ve anlamlandırma problemleri iyi tahlil edilmeden sağlıklı neticelere ulaşılması zorlaşacaktır. işimizi kolaylaştırmanın yolu ise, konulara doğru bir perspektiften, çok boyutlu ve geniş bir ufukla bakmaya çalışmaktır diye düşünüyorum...
Katılma Tarihi: 15 temmuz 2007 Yer: Turkiye Gönderilenler: 135
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
Selamlar dostum. Dediğim gibi derin bir anlayış farkımız var maalesef bu konuda. Ben gördüğümde okuduğumda Kuran'ın apaçık e çelişkisiz bir kitap olduğudur. Her dilde var dediğiniz olay tamamiyle beşerlerin kendi aralarında ki iletişim çabalarından kaynaklanan olaylardır. Allah ise pürüzsüz bir dille apaçık olarak insanlara mesajını gönderir. Burda ki mesaj sizin anladığınız formatta yani dil formatında olmasın Allah için değişmez. Sonuçta o çelişkisiz bir şekilde kitabı indirmiş kendi kendini tevsir eden ve herşeyi ile insanlara yetebilen bir kitap halinde insanlara parça parça yollamıştır. Karıştırdığınız nokta bu bir beşer sözü değildir. Allah'ın sözüdür. Apaçıktır nettir çelişkisizdir herşeyi ile yeter kendi kendi tevsir eder ve Allah'ın koruması altındadır. İnsanların dil eğip bukmeleri tamamiyle kendi acizliğidir. Kuran herkesin anlayabileceği şekildedir terim yoktur ve ama terim olarak oldugundan baska bir anlam daha yüklenecekse bu açıklanır. Sonuç olarak Allah'ın kitabı açıktır nettir. İspatlıdır. Eğip bukemezsiniz ancak siz eğilip bukulursunuzde farkında olmazsınız. KEYFİYAT uygulayamazsınız. Heryerde aynı anlamda kullanılamayacak bir kelime oldugunu düşünüyorsanız yazın konuşalım.
Allah ilmimizi arttırsın dostum. Selamlar
Not olarak şunu ekleyim. Ben Kuran müstesna ümmi bir insanım ayrıca arapçada bilmem. Ama ayetlerden gördüğüm bellidir. İman ediyorum. O yuzden bir sıkıntım yok. Rahatça dilediğiniz kelimeyi seçin lütfen.
Katılma Tarihi: 15 temmuz 2007 Yer: Turkiye Gönderilenler: 135
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
Selamlar
Evet dostum yazdıgın kelimeyi tek tek her ayete bakarak Kuran'da araştırdım. Kelime çok açık. Bir şeyin olan konumunu değiştirmek. Misal için kullanıldıgındada aynı şekilde geçiyor.
Ayrıca dediğin ayette Allah kadınlara vurun demiyor tam aksine kocalarına konumunuzu değiştirin onları yataklarında yalnız bırakın diyor.
Sonuç olarak senin dediğin gibi yapanlar maalesef dine çok çok zarar veriyor. Keyfiyatın sonucu maalesef. Yada diğer değişle dil eğip bukmenin. Kuran apaçık dostum çelişkisiz net kendi kendini tevsir eder kendi kendine delil oluşturur. Keyfiyata izin vermez. Kuran'ın kendi koydugu kriterleri uygular isen bütün bu batl saçmalığı apaçık kabak gibi ortaya çıkar. Maalesef şuanda tüm dünyada yasadıgımız olay bu. Bilerek yapıyorlar hemde bile bile ... Neyse. İşallah doğruyu bulmak nasip olur
Katılma Tarihi: 31 temmuz 2007 Yer: Turkiye Gönderilenler: 736
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
sevgili kurankuran,
keyfiliğe ben de karşıyım... eğip bükmemek gerekir ayetleri... kur'an kendi kendini açıklar... onda çelişki de yoktur.. apaçık bir kitaptır... bunlar tamam... bunlarda kanaatlerimiz aynı zaten..
ancak kur'an Arapça indrilmiş bir kitaptır... onu anlama problemi bizim... Allah'ın değil... ve bu bir dil ile gönderilmiş... yani onu konuşan insanların diliyle indirilmiş... dilin de bir takım incelikleri var... mecaz var.. kinaye var... teşbih var... temsil var... istiare var... bunları bilmeden olmaz... o dil ile yazılmış kitabı anlayamayız o zaman...
yani kur'an'ı doğru anlayabilmemiz için önce bu dili doğru bilmemiz gerekir.. bu inceliklerden habersiz olursak kur'an'ı anlamamız zorlaşır... dolayısıyla önce Arapça'yı çok iyi öğrenmemiz uygun olacaktır...
ayrıca "darebe" fiili her yerde aynı anlama gelmemektedir... bazı yerde vurmak, bazı yerde misal vermek, bazı yerde ikna etmek gibi anlamlara gelmektedir... ingilizcede de "go" fiili çeşitli eklerle, çok değişik anlamlara gelebilmektedir.. Arapça'da da durum böyledir... bunu gözden kaçırmazsak uygun olacaktır...
Katılma Tarihi: 15 temmuz 2007 Yer: Turkiye Gönderilenler: 135
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
Selam dostum. anlaşamadığımız nokta seninle sen Allah'ın sözünü beşer sözleri ile kıyaslıyorsun. Hatan orda. Bak açıkça yazdım varsa örnek vermek istediğin bir kelime yaz lütfen. Sen seç 114 surelik bir kitap. İstediğin kelimeyi seç onun üzerinden konusalım. Ayrıca darabe heryerde aynı anlamda kullanılmış. Sayende baya inceledim.
Bir şeyin konumunu değiştirme anlamında kullanılıyor.
Kelimelerin gercek anlamlarından misal anlamına gecerirken burda bu fiil kullanılıyor. Yanı kelime konumundan baska anlama geciriliyor.
Taşa vurulmuyor taşın konumu değiştiriliyor.
İnsanlar Allah için konumlarını değiştiriyorlar.
Ölüye ineğin bir parcası ile vurulmuyor. Onunla Ölü konumdan dirilerek yaşar konuma geciyor. Yani darabe heryerde aynı anlamda kullanılıyor.
Anlatamadığım nokta benim misal vereyim size eğer darabeye baska bir anlam daha yuklerseniz o fiilin gectiği her ayetlerde aynı anlamda geçmek zorundadır. Hatta bir kelime binlerce anlam yuklenebilir ki size çok örnek verebilirim bu konuda. Bunu misal kelimesini kuranda aratarak kriterleri nelerdir bulabilirsiniz. Anlatmak istediğim benim ...
Sana Kitab'ı indiren O'dur. Onun (Kur'an'ın) bazı ayetleri muhkemdir
ki, bunlar Kitab'ın esasıdır. Diğerleri de müteşabihtir. Kalplerinde
eğrilik olanlar, fitne çıkarmak ve onu tevil etmek için ondaki
müteşabih ayetlerin peşine düşerler. Halbuki Onun tevilini ancak Allah
bilir. İlimde yüksek payeye erişenler ise: Ona inandık; hepsi Rabbimiz
tarafındandır, derler. (Bu inceliği) ancak aklıselim sahipleri düşünüp
anlar.
Budur.
Ve Allah hiçbirşeyi misal getirmeyede çekinmez. Heryerde anlaşıyoruz ama bir tek şurda anlaşamıyoruz. Ben diyorum ki bir ayet biryerde bir anlamda kullanılmış ise geçtiği her ayette o anlamda kullanılabilmek zorundadır. İşte Kuran çelişkisizdir. Çelişen insanlardır.
Seçin kelime konuşalım. İsterseniz darabe yi konuşalım. Ama 0 arapça bildiğimide belirtmek isterim. Bir arkadaşımız yardım etsede motamod çevirse daha rahat konusuruz ozaman
Sizin yetkiniz yok foruma yeni mesaj ekleme Sizin yetkiniz yok forumdaki mesajlara cevap verme Sizin yetkiniz yok forumda konu silme Sizin yetkiniz yok forumda konu düzenleme Sizin yetkiniz yok forumda anket açma Sizin yetkiniz yok forumda ankete cevap yazma