Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
NOT:Burayı tıklayan arkadaşlara faydalı olsun diye bu yazıyı astım,tartışılan konuyla ilgisi yoktur.
Ölüm düşüncesinin beni sardığı şu anda
Acı
bir fren sesi, sonra bir metal çığlığı, arkasından kırılan camlar ve kafesinden
uçan bir can.
İşleyen bir saat duruyor. Kişi, o ana kadar yaşadığı bu dünya ile ebediyen
yaşayacağı öbür dünya arasındaki sıfır noktasına geliyor.
Sonsuzluk içinde sonluluk yaratıldığından bu yana hep böyle oluyor, can
boğaza gelip köprücük kemiklerine dayanıyor...
İş bu söze Hak tanıktır/ bu can bu bedene konuktur/ bir gün ola çıka gide/
kafesten kuş uçmuş gibi...
Herhangi bir yerde, bir zamanda buluyor ölüm insanı.
Değişik zamanlarda etrafımızdaki insanlardan bazıları göçüyor.
Bunlar olurken bize zor gelen, birkaç gün, birkaç saat, hatta birkaç dakika
önce, konuşan, gülen, sevinen, üzülen, aramızda dolaşan, yürüyen birisinin
aniden ortadan kaybolmasının verdiği şaşkınlık oluyor.
''Nasıl olur canım, daha bir saat önce burada gördüm, bilgisayarının başında
haber yazıyordu'' diyoruz... Günün birinde aynı şeyin başımıza geleceğini
düşünürüz o an.
Sırası gelen dönülmez akşamın ufkuna yelken açıp gidiyor...
Her şey ama her şey sonlu. Her şey doğup gelişip ölüyor. Sanki görünmez bir
el fişi çekiyor da hayat böylece duruyor.
Öyle yaşıyoruz ki, öyle harcıyoruz ki ömrümüzü, mutlaka uyanacakmış gibi
yatıyor, hiç ölmeyecekmişiz gibi büyük bir hırsla güne başlıyoruz. Gelecek ümidi
ile bugünü yaşıyor, bir gün diye diye yılları ayları günleri, nihayet koskoca
bir ömrü geride bırakıyoruz.
Kimimiz erişemeyeceğini bile bile hayallerinin, rüyalarının peşinde hayat
boyu sürüklenirken, kimimiz vur patlasın çal oynasın nidalarıyla hayatı peşinden
sürüklüyor. Kimimiz de öyle bir hırsla sarılıyoruz ki hayata, sanki dünyayı
avucumuzun içine alıp suyunu çıkaracakmışız gibi.
Mal, mevki, şan şöhret derken deli rüzgarlar gibi savrulup gidiyoruz. Ölüm,
Allah'ın dilemesi müstesna, yılı, günü, saati, hatta saniyesi bile belirlenmiş,
Allah'ın dilemesi müstesna ne bir an ileri ne de bir an geri gider. Kişi ya
hastalanıp ölümü bekliyor, ya da ölüm ona ansızın geliyor. Ya elim bir trafik
kazası, ya da ani bir kalp krizi deniyor.
Neticede an geldiğinde kişi bir daha
dönmemek üzere hayata veda ediyor. "Kişinin canı boğazına dayanınca ve siz o
zaman bakıp dururken biz o kişiye sizden daha yakınızdır. Ama siz göremezsiniz."
Size vekil kılınan ölüm meleği canınızı alacak, Rabbinize döndürüleceksiniz.
Ölüm sarhoşluğu gerçekten gelir ey insan, işte bu öteden beri korkup kaçtığın
şeydir.
Allah kullarının üzerinde yegane kudret ve tasarruf sahibidir. Haberiniz
olsun, hüküm O'nundur, O hesap görenlerin en süratlisidir. Doğrusu kendisinden
kaçtığınız ölüm mutlaka karşınıza çıkacaktır. Sonra görüleni de görülmeyeni de
bilen Allah'a döndürüleceksiniz. O size işlediklerinizi haber verecektir.
Size
bir gün tayin edilmiştir. Ondan bir saat ne geri kalabilirsiniz ne de öne
geçebilirsiniz. Değer verilen birçok dünyevi unsur ölüm anında tüm değerini
yitirip nötürleşirler. Her bir can ölüm karşısında eşitleniverir bir anda. Mal,
mevki, şan şöhret özgül ağırlığını kaybeder. Dünyada kazanılmış her değer yiter
yok olur. Bir göz kırpma anı kadar kısa bir sürede kayıp gidiverir kişinin
ellerinden! (Nuh Gönültaş-Bugün)
__________________ "Bir kavme olan kininiz sizi adaletten ayırmasın.."
|