HANiFDOSTLAR.NET

 

Kuran Müslümanı
 

(Şahıs odaklı din anlayışından Allah odaklı din anlayışına...)

Ana Sayfa Hanif Mumin  Iste Kuran Kurandaki Din  Kur'an Yolu  Meal Dinle Sohbet Odasi Hanifler E- Kitaplik Kütüb-i Sitte ?  ingilizce Site Kuran islami Aliaksoy Org  Hasanakcay Net Tebyin-ül Kur'an Önerdiğimiz Siteler Bize Ulasin

 

- Konulara Göre Fihrist

- Saçma Hadisler

- Hadislerin-Sünnetin İncelemesi

- Haniflikle İlgili Sorular Cevaplar

- Misakın Elçisi Kim?

- Kuranda Namaz/Salat

- Onaylayan Nebi

- Kuranda Namaz/Salat

- Enbiya 104

- Kuranda Yeminler

- Adem Hakkında Sorular

- Ganimetleri Resulün Eline Nasıl Vereceğiz?

- Allahın ındinde YIL ve DOLUNAYLAR

- Abese ve Tevella

- Hadisçilerce Tahrif Edilen Ayetler

- Mübarek Yer, Mübarek Vakit

- Arkadaş Peygamber

- Kuranın İndirilişinden Günümüze Gelişi

- Bir Türban Sorusu

- Kuran ve Bize Öğretilenlerin Farkı

- Namazın Kılınışı

- Hadislere Göre Namaz

- Kuranda Salat Namaz mıdır?

- Kuran Yetmez Diyen Uydurukçular

- Bizler Hanif Dostlarız

- Sahih Hadis mi İstersiniz?

- Hakkı Yılmaz'ın Tebyin Çalışması

- Kur'anı Anlamada Metodoloji

- Tarikatçıların Çarpıttığı Birkaç Ayet

- Nasıl Kur'an Okuyalım?

- Kur'anı Kerim Nedir?

- Kur'anda Oruç

- Allah'sız Bir Din ve Allah'sız Bir Kur'an İnancı

- Kuransız Bir İslam Anlayışı ve Müşrikleşme

- Meal Çalışmasına Davet

- Allah Şahit Olarak Kafi Değil mi?

- Doğru Hadisleri Ne Yapacağız?

- Kur'andaki Muhammed ve Peygamberlerin Misyonu

- Mahrem, Avret, Ziynet

- Nur Suresi Çeviri-Yorum

- Cilbab

- Resule İtaat Ne Demektir?

- Hadis Kalburcuları ve Kalburları

- Kur'anı Kerim'in İndiriliş Gayesi

- Kur'anda Amellere Karşı Cahili Yaklaşım

- İslamdışı İnanışlara Kur'andan Örnekler

- Biri Şu Haram Üretim Tesislerini Kapatsın

- Tasavvufta İslam Var mı?

- İslamda Delil Sorunu

- Kurban Kesmek

- İlahi Hitabın Serüveni

- Ecel Nedir?

- Şirk, İşrak, Müşrik, Müşareke, Müşterik

- Büyü Yapan ve Yaptıranlar

- Peygamberlere Karşı Rabbani Yaklaşımlar

- Salat-ı Tefriciye yada Zikri Çarpıtmaya Bir Örnek

- Mucize Nedir?

- Ayrılıkların Nedenleri

- Sıfır Hata veya Kur'an

- Haniflik Nedir?

- Rabıta İle Şeyhlere Tapanlar

- Hadis Zindanının Mezhepçi Mahkumları

- İslam Dininin Öğrenilmesinde Kaynak Sorunu

- Fasık ve Münafıkların Genel Tanımlaması

- Hadisler, Hıristiyanlık ve Selman Rüştü

- Kur'anı kerim'in İndiriliş Gayesi

- Müstekbirlere Karşı Cahili Yaklaşım

- Halis-Hanif İslam

- Kur'anda Şefaat

- Fuhuş Tellalı Tefsirciler

- Hayızlıyken Neden Namaz Kılınmasın?

- Cebrail, Vahiy, Melek

- Dindarlıkta Müşrikleşme Temayülü

- Büyü Yapan ve Yaptıranlar

- Yaratılış, Adem, Havva

- Kur'an Yerel mi, Evrensel mi?

- Reform Dinde mi, Dindarlıkta mı?

- Ne Mutlu Tağutu Olmayanlara

- Peygambere Saygı(?)

- Hadislere Kanıt Diye Gösterilen Ayetler

- Allah Nazara Karışmadı mı?

- Kur'anı Kerimle Amel Etmek Mümkün mü?

- Kur'anda İnkar Edenlerin Vasıfları

- Müminlerin Vasıfları

- Allah'ın Vasıfları

- Kur'anın Vasıfları

- Dine Karşı Cahili Yaklaşımlar

- Kur'an Merkezli Din

- İrin Küpü Patladı; Mevlana

- Hurafe ve Bidatlar

- Peygamberi Tanrılaştırma

- Hz. İsa'nın Ölümü

- Allah'ın Mesajının Adı: Kelamullah

- Allah'ın Resule Uyarıları

- Kur'ana Göre Tenkit ve Eleştiri Nasıl Olmalı?

- Kur'anda Sevgi

- Sofuların Devlet Desteğiyle Desteklenmesi

- Hans Von Aiberg Aldatmacası

- Kabir Azabı Safsatası

- Kur'an Kıssalarının Önemi; Masal Değiller

- Kur'anda Toplumsal Sünnetler

- Tefsirde İsrailiyyat

- Kardeş Evliliği Olmadan Çoğalma

- Hans Von Aiberg Tutuklandı

- Kur'anda Tevbe Kavramı

- Yaşar Nuri Öztürk'ün Yorumuyla Namaz

- Karadelikler; Bir Büyük Yemin

- Mezhepçilerin Ümmi Açmazı

- Kabe Nedir? Mekkede midir, Kudüste mi?

- Kur'anda Ruh Kavramı

- Kur'anda Nefs Kavramı

- Amin Kavramı ve Putperestlik

- Diyanet İşleri Başkanlığının Sitemize Cevabına Cevaplar

- Resul ve Nebi -1

- Resul ve Nebi -2

- Sapık Bir Fırka: Hansçılar

- Cihad mı, Çapulculuk mu?

- Kur'an Deyip Namazı Yok Sayanlar

- Cennete Sadece Müslümanlar mı Girecek?

- Kur'anda El Kesme Cezası var mı?

- Nazar veya Göz Değmesi Var mı?

- Şehadet Getir, Münafık(?) Ol

- Kur'anda Eleştiri Metodu

- Hacc Mekkede mi, Bekkede mi?

- İslami Tebliğde Kur'an Metodu

- Saptırılan Kavram: Mekruh

- Kur'anda Cuma Namazı var mı?

- Of Be Kader, Allah mı Suçlu Yoksa Biz mi?

- Kader Açısından Cebir ve İhtiyar

- Baban Peygamber Olsa Ne Yazar

- Kur'anda İnsan Hukuku

- Vahdet-i Vücud, Şirkin Alası

- Tasavvufi Bilginin Kaynağı Vahiy mi?

- İslam'da Resullük Son Bulmuştur

- Teveffi Kelimesi ve Arap Dili

- Tasavvuf Üzerine Düşünceler

- Nefis Mertebelerinin İç Yüzü

- Allah Rızası Anonim Şirketi; Tarikatlar

- Tasavvuf ve Eşcinsellik -1

- Tasavvuf ve Eşcinsellik -2

- Nakşi Şeyhi Allah'ın Avukatı mı?

- Kur'anda "ve+la" Öbeği

- Putlar ve Tapanlar

- Son Peygamberimizin Okuma Yazması

- Mesih ve çarpıtılan Bir Ayet

- Hac İzlenimleri

- "Üzerinde 19 var" da Son Nokta

- Secde Emri

- Kur'andaki Hac

- Aracıların Gaybı Bildiği İnancı

- Tarikatçı - Müşrik Karşılaştırması

- Gazali'nin Kadına Bakışı

- Kur'anda Kadına Verilen Önem

- Başörtüsü Allah'ın Emri Değil

- Başörtüsü Takmak Kur'anda Var mı?

- Kur'anda Kadın Dövmek Var mı?

- Cariye, Köle; Utanmaz Mealciler

- Kadına Yönelik Şiddet

- Sünnet Edilen Kızın Öyküsü

- Erkekçe ve Kadınca Meal Konusu, Nebe 33. Ayet

- Harem - Selamlık Kimin Emri?

- Zina, Evlilik ve Örtünme Adabı

- Cariyeleri Aç, Hür Kadınları Kapat (!)

- Çok Eşliliği Yasaklayan Ayetler

- Kur'ana Göre Evlilik Hukuku

- 2 Kadın = 1 Erkek, Uydurma mı?

- Danimarkalı mı Sapık, Buhari mi?

- Ebu Hanife, Cariyenin Avreti

- Nisa 25, Hür Kadın ve Fahişe İfadesi

- Maymunların Hadisi ve Recm Vahşeti

- Hz. Muhammed'in Tebliği

- Peygamberi Tanrılaştırma

- Angarya Haline Getirilen İbadet

- Buhari'nin Hadislerini Buhari Yazmamıştır

- Hadis ve Sünnet Gerçeği

- Uydurma Hadisler, İslamın Kara Boyası

- Hadisler Dinin kaynağı Olamaz

- Uydurmaların Sınırı Yok; Şeytan Geyiği

- Beşeri Hükümler Neden Kutsal Oluyor?

- Hadis - Kur'an Çelişkisi

- Kur'anda/Dinde Olanlar ve Olmayanlar

- Cehennem'den Çıkış Yok

- Kur'anda Tağut

- Ebu Hureyre Gerçekte Kimdir?

- Hadis - Mantık Çelişkileri

- Kurban ve Kurban Bayramı Nereden Geliyor?

- Hadislere Göre Kur'an Eksiktir

- Bildiri: İslam Anlayışında Reform

- Arapça mı, Arap Saçı mı?

- Koca mı Üstün, Allah mı?

- Esbab-ı Nüzül Komedi Hadisleri

- İşte Geleneğin Dini

- Ulul Emir İle Kim Kastediliyor?

- Kul Hakkı

- Yezidi Bir Gelenek: Aşure Tatlısı

- Hz. İbrahim'den Asrımıza Dersler

- Taklitçiliğin Boyutları

- Seb-ul Mesani Nedir?

- Kelle Sayılarak Gerçek Bulmak

- Kıyamet - Mahşer Günü ve Sonrası

- Kur'anda Namaz Vakitleri

- Kur'anda Cuma Konusu

- Salih Olmak Yetmez

- Hudeybiye Anlaşması Uydurma mı?

- Kitap Yüklü Eşekler

- Kur'andaki Hac

- Hz. Nuh'un Oğlu Kimdi? İftira mı?

- Ruhun Ağırlığına Başka Bakış

- Hz. İbrahim Yalancı Değildi

- İncil'de Kadına Bakış

- Şirkin Büyüğü Küçüğü Olur mu?

- Kur'andaki Abdest ve Hijyen

- Din de Bir Araçtır

- Kur'an Okumanın Zararları

- Kur'anda Dua Ayetleri

- Kur'anda Tarih Kavramı ve Bilinci

- Şekilsel Secde Kur'anda Yok mu?

- Salat ve salatı İkame

- Kur'andaki Emr Kavramı Üzerine

- Dindar İnsanlar Şirk Koşar

- Alak Suresinin İlk Beş Ayeti

- Men Arefe'nin Çözümü

- Kur'andaki Av Yasağı

- Fıtrat ve Namaz Vakitleri

- Kur'anda İnsan Hukuku

- Din Büyüklerini Tanrılaştırma

- Allah'a ve Muhammed'e Değil

- Kur'andaki Örnek Tevekkül

- Şekilsel Rüku Kur'anda Yok mu?

- Hz. İbrahim Kuşları Kesti mi?

- Ehli Sünnet Dininin Anayasası

- İnsan Allah'ın Halifesi mi?

- Kur'an Üzerinde Düşünmek

- Şirkin Kuyusuna Düşenlere Uyarılar

- Kur'an Ölülere Okunmak İçin mi İndirildi?

- Ayda Okunan Kur'an Masalı

- Hz. İbrahim, Safa ve Merve Masal mı?

- "Haç"er-ul Esved (!)

- Mevlana Sahte Bir Peygamber Değil mi?

- Tasavvufun Tanrısı İki Zıttır

- Kur'andaki Tasavvuf: Teveccüh

- Önce Batıl ve Hurafe İle Savaşalım

- Resuller Haram Kılamaz mı?

- Elçi Muhammed ile İnsan Muhammed'in Farkı

- Tarikatlarda Aracılar Rezaleti

- Nur Suresi 31. Ayet Nasıl Çarpıtılıyor?

- Sırat Kıldan İnce, Kılıçtan Keskin mi?

- Kur'anda Zalimler

- Bütün Mehdileri Çöpe Atıyoruz

- Kur'ana Göre Ramazan Ayı ve Haram Aylar

- Tasavvufçuların İlahı; Varlık ve Yokluk

- Tasavvufçuların Küçük Putları

- Sünnet Etmek yaratılışı Değiştirmedir

- Son Peygamberimizin Mektupları

- Fıtrat ve Namaz Vakitleri

- Mescid-i Aksa Nerede?

- Büyük Kandırmaca: Hadis

- Kur'an Neden Arapça Olarak İndirilmiştir?

- Kimin dini? Kimin Kitabı? Kimin Meali?

- Evliya Kelimesinin geçtiği Ayetler

- Şimdiye Kadar Yaşanan İslam

- Ayın Yarılması Diye Bir Mucize Yoktur

- Kabe Dikili Taş Değil mi?


Up | Down | Top | Bottom
 
Şu da emredildi: Yüzünü dine bir Hanif olarak çevir. Sakın müşriklerden olma.

Yunus Suresi 105

Ben bir Hanif olarak yüzümü gökleri ve yeri yaratana döndürdüm. Müşriklerden değilim ben.

Enam Suresi 79

İbrahim ne bir Yahudi idi, ne de bir Hıristiyan. O sadece hanif bir müslümandı. O müşriklerden değildi.

Ali İmran Suresi 67

Şu da kuşkusuz ki, İbrahim başlıbaşına bir ümmetti; bir Hanif olarak Allah'ın önünde eğiliyordu. Müşriklerden değildi.

Nahl Suresi 123

De ki Allah doğrusunu söylemiştir / vaadinde sadıktır.Haydi artık Hanif olarak İbrahim'in Milleti'ne uyun! Müşriklerden değildi o.

Ali İmran Suresi 95

Allah'a ortak koşmadan, Hanifler olarak... Allah'a ortak koşan kişi, gökten düşmüş de kendisini kuşlar kapışıyor veya rüzgar onu uzak bir yere fırlatıp atıyor gibidir.

Hacc Suresi 31


Up | Down | Top | Bottom

HABERLER

 

 








 

 

  Hanif Islam

 

Genel Tartışma
 Hanif Dostlar Ana Sayfa -> Genel Tartışma
Konu Konu: böyle buyurdu zerdüşt Yanıt YazYeni Konu Gönder
Yazanlarda
Gönderi << Önceki Konu | Sonraki Konu >>
fazıl
Yasaklı
Yasaklı


Katılma Tarihi: 06 subat 2011
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 335
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı fazıl

Nietzsche ve Eğitim 

Talip KABADAYI

Nietzsehe'nin tarih ve tarih
eğitimiyle çok yakından ilişkili olan eğitim ve eğitim felsefesine ilişkin görüşleri, onun genel felsefe görüşü içinde en çok göz ardı edilen bir yandır. Pek çok kişi onun eğitime ilişkin fikirlerini ya bilmemekte ya da onun eğitimin önemi hakkında söylediklerini kolay bir şekilde anlamamaktadır. Ne ki Nietzsehe
ve felsefesinde, eğitimde en önemli sorunlardan birisi
olan, bilginin nasıl aktanlacağı sorununa ve insanlığı putlardan ve yanılmalardan nasıl özgür kılacağımıza ilişkin
çok çarpıcı yanıtlar bulmak oldukça olanaklıdır.  GiRiş
Rosa Maria Dias'ın aktardığına göre, Nietzsche'nin
hayatı boyunca esas ilgi alanı, eğitim ve kültür olmuştur.. Onun düşüncelerinde
eğitim ve kültür birbirinden ayrı tutulamazlar;
yani, bir eğitim tasarımından yoksun bir kültürün
dayanaksız kalacağı gibi, kendisini destekleyip,
besleyecek bir kültür olmaksızın da eğitim
olanaklı değildir. Nietzsche'ye göre, eğitim sistemi hümanist bakışı terk edip, bilimsel bakışı
benimsediği için, eğitim bayağılaşmış ve eğitimin hedefi de faydalı ve kar getiren insanlar yetiştirmek olmuştur. Dias'a göre Nietzcshe, kültürün
zayıflatılmasından birinci derecede devleti
ve iş adamlarını sorumlu tutar. Bunlar, bireyin
yavaş yavaş olgunlaşmasına ve kendi kendini
sabırla biçimlendirip, oluşturmasına engel olurlarken,
gençlerin para kazanmasını ve kazandırmasını
olabildiğince çabuk öğrenmelerini sağlayan
bir eğitim sistemi oluşturmak isterler. Bununla
beraber, Nietzsche'nin eğitim ile eğitim felsefesine ilişkin fikirleri ve tespitleri, onun genel
felsefe görüşü içinde en çok unutulan ve göz
ardı edilen bir yandır. Bu yüzden bu çalışmanın
konusu, Nietzsche'nin yapıtlarını temele alarak,
onun eğitimi özellikle de çağındaki tarih eğitimini nasıl ele alıp, tasarladığı nı çözümlernek, aydınlatmak ve filozof Nietzsche'den eğitim hakkında
öğrenebileceğimiz hala çok şeyolduğunu
ortaya koymak olacaktır. Nietzsche Zamana Aykırı Düşünceler adlı
yapıtının içinde yer alan, Tarihin Yaşam için Yarar
ve Zararları kısmında, çağını klasik felsefede
bulduğu ölçütlere göre değerlendirir ve yargılar; yani, çağına klasik felsefe perspektifinden
bakar; çünkü onun zamana aykırı düşünceleri
Yunan kültürü çalışmalarının bir sonucudur ve o
bunun böyle olduğunu sık sık tekrarlar. Nietzsche'
nin bu yazısındaki problemi bir anlamda çağındaki en önemli sorundur; hatta çağının hastalığıdır. Nietzsche'ye göre çağı tarih ateşinden kıvranmaktadır; bir kültür doktoru olan Nietzsche'
de bu hastalığı teşhis etmiş ve incelemek üzere
nesne edinmiştir. Nietzsche yazısına, yaratıcılığa en temel tehdit
olan bilgi için bilgi edinmeyi
temellendirmek
ve göstermek için Goethe'den bir
alıntıyla başlar. "Etkinliğimi artırmadan ya da doğrudan
doğruya yaşamıma bir şey katmadan, bana yalnızca bilgi veren her şeyden nefret ederim"(1).
Nietzsche'nin göndermede bulunduğu bilgi, tarihsel
bilgidir; aslında tarih çalışmasıdır. Tarih,
özellikle o dönemde, Alman
üniversitelerinde
moda bir bilimdir ve bu modaya
kapılan Nietzsche'nin çağdaşları canlılıklarını yitirmiş ve geleceği istedikleri şekilde biçimlendirme kapasitelerini
kaybetmişlerdir. Ona göre elbette tarihe
ihtiyacımız var; ancak ona yaşam ve eylemde
bulunmak için ihtiyacımız var. Demek ki tarih,
yaşam için yararlı olduğu sürece ve ona hizmet
ettiği ölçüde değerlidir; yani, tarih her durumda
değerli değildir. Örneğin, yaşamı çirkinleştiren, kötü eylemleri ört bas eden tarih
değerli değildir. Nietzsche bu düşüncenin zamana aykm olduğunu söyler. Neden? Çünkü herkesin büyük
bir başarı ya da zafer olarak aldığı, kabul ettiği bir şeyi, Nietzsche zararlı, eksik ve hasta olarak
görüyor. Ona göre "fazlaca çoğaltılmış bir erdem,
bizim için fazlaca çoğalmış bir kötülükten
daha zararlı olabilir"; bunu söylerken tarih eğitiminin aşırı yaygınlaşmasına göndermede bulunuyor
(1). Nietzsche yazısına, insanı unutan, anda
yaşayan ve dolayısıyla da insandan daha mutlu
olan hayvan sürüsüyle karşılaştırarak devam
eder. İnsan unutmayı öğrenemediği için hep
anımsar ve geçmişi hatırlar; yani tarihselolarak
yaşar. Dahası, insan geçmişin farkında olmaktan
ve zamanın akıp gitmesinden rahatsızlık duyar. Öte yandan, hayvan tarih dışı yaşar; yani anımsamadan, anda yaşar. Aslında tarih dışı yaşamak, unutabilme kapasitesidir ve işte bu yüzden
hayvanın yaşamı daha çok arzulanandır; çünkü hayvan için hatırlamadan, mutlu yaşamak olanaklıdır
cı). İşte unutmakapasitesindenyoksun bir insan,
mutsuzluğa mahkumdur. Eğer yanılmıyorsam, Nietzsche'ye göre unutmak, yaratıcı bir eyleme
atılmak için, insanın yükten, kendisini engelleyen
şeylerden kurtulmasıdır; elbette burada söz
konusu olan aşm tarihten ve tarih eğitiminden
kurtulmaktır. Öte yandan geçmişin hatırası olmadan, insanların insanlaşamayacaklarını da göz ardı edemeyiz. İnsan, tarih duygusu geliştirerek ve geçmişi şimdinin yararına döndürerek,
hayvanların üzerine yükselir ve hakiki insan
olur. Geçmişin günümüzün mezar kazıcısı olmaması
için ve geçmişin unutulma sınırını da belirleyebilmek
için, insan, bir toplumun, kültürün
ve kendisinin plastik gücünün ne
kadar büyük
olduğunu bilmek zorundadır. Bu güç, geçmiş ve yabancı olan şeyi, insanın kendisine uygun ve
yararlı şekilde geliştirme ve uydurma yetisidir.
Bu yeti insanların bazılarında az, bazılarında ise çoktur. Nietzsche'ye göre tarihsel ve
tarih dışı olma, bir insanın, halkın ve kültürün sağlığı için aynı ölçüde gereklidirler. Bu demektir ki, insan
doğru zamanda hatırlamasını, doğru zamanda
unutmasını bilmelidir. Demek ki mesele, hatırlama ve unutma arasında doğru bir denge bulmadadır. Mutluluk ve doğru eylemde bulunma da
buna bağlıdır aslında. O halde denge, tam bir insan
yaşamı ortaya koyar (I). Nietzsche'ye göre, eğer insan pek çok durumda,
içinde her büyük tarihselolayın başladığı
tarih dışı atmosferi sezip, bundan haz duysaydı, bu insan bilen bir varlık olarak kendisini tarih
üstüne yükseltebilirdi (1). Buraya
yükselenler
, tarihte yaşamaya ya da yer almaya artık devam etmek istemezler çünkü şunun farkına vanrlar:
tüm olayların tek koşulu, eylemde bulunan
insanın ruhundaki adaletsizliktir. Tarihsel
insan, geçmişe bir göz atmayla geleceğe sıçrar; cesaretini yaşamak için ateşler ve bir gün adaletin
geleceğine inanır. Buna karşılık tarih üstü insan,
bu düşüncelerin, mutluluk, erdem vb... şeyleri
getirip getirmeyeceğine kuşkuyla bakar;
çünkü ona göre geçmiş ve şimdi bir aynıdır cı). Nietzsche'ye göre tarih üstü insan,
tarihin anlamsız, eşit derecede değersiz anlar dizisinden başka bir şeyolmadığını kavramasının sonucu
olarak bulantı ve tiksinti duyar; ancak bu görüş eylemden kaçınmayı öğütlemektedir. Özetleyecekolursak, tamamıyla üstün ve bilimsel
bir disiplin olarak görülen tarih ve
tarih
eğitimi, yönlendirici ve engelleyici olmamalıdır; tersine, tarih daha yüksek bir güç
tarafından
yönlendirilmeli ve kontrol edilmelidir.
Tarih veya
tarih çalışması ancak o zaman yeni bir yaşam
akışına ve kültüre yol açacak ve yararlı olacaktır. Nietzsche şimdi yaşama hizmet edebilecek
üç tür tarihten söz eder. Birincisi,
eylemde bulunan
ve tutkulu insanla ilg1ıi anıtsal tarih; ikincisi
koruyan ve saygı gösteren insanla ilgili antikacı tarih; üçüncüsü ise acı çeken ve kurtuluşa
gereksinim duyan insanla ilgili eleştirel tarihtir.
Ancak Nietzsche, bu tarihlerin kolayca
kötüye
kullanılabileceğini de söylemeden geçmez.
Anıtsal tarih özellikle enerji dolu ve güçlü
insanla ilgilidir. Büyük uğraş veren, örneğe, öğretmene ihtiyaç duyan ve çağdaşları arasında bunları bulamayan insanla ilgilidir anıtsal tarih. Demek ki anıtsal tarih, geçmişin büyük insan ve
olaylarına göndermede bulunarak, büyüklük örnekleri
sunar (1). Anıtsal tarihin değeri ve günümüz
insanına yararı, bir zamanlar olanaklı olan
büyüklüğün, tekrar olanaklı olabileceğidir (1). Çalışıp, çabalayan insanın elbette örneklere ihtiyacı vardır ve bunları yaşayan insanlar arasında
bulamaz. Bu yüzden anıtsal tarih bu insana, büyük
insanların hayatları, bireylerin mücadelelerindeki
büyük anlar ve geçmişte mümkün olan
şeyin, şimdi ve gelecekte de yapılabileceğine
dair bir inanç ve güven sağlar. Ancak anıtsal tarih yaşam için zararlı da olabilir. Benciller ve fanatikler,
bu tarih tarafından imparatorlukların yok edilmesi, kralların öldürülmesi ve devrim ve
savaş yapmak üzere yönlendirilmişlerdir. Ayrıca anıtsal tarih analojilerle yanıltır ve güçlü olanları yanlış yönlendirebilir. Güçlü olmayan, zayıf
insanlar anıtsal tarihi incelerken, anıtları klasikleştirirler
ve onlara tapa~lar. Anıtsal tarihin en yararsız ve değersiz kullanımı, büyük insanların
eylem ve çabalarına engelolmaktır (1). Antikacı tarih geçmişi koruyan ve ona saygı
duyan insanla ilgilidir. Aslında bu tarih, muhafazakar
ve hürmetkar kafalara aittir çünkü bu
insan
geçmişe saygı ve sevgiyle bakar; eski çağların
kalıntılarını dikkatle korur. Ayrıca kendisinin
içinde bulunduğu koşulları, kendisinden 182
sonra gelenler için muhafaza eder ve
bu şekilde yaşama hizmet etmiş olur. Bu insanın, geçmişin
ayrıntı ve bulanıklığını doğru anlama yeteneği
yanında, sabır ve girişkenliği de vardır. Antikacı
zihnin en büyük değeri, bir millet ya da bireyin
zorlu koşullarına dokunaklı bir haz ve memnuniyet
duygusu devredebilme yeteneğinde yatar
(1). Ancak antikacı anlamdaki tarih, etkinliği
ve eylemde bulunmayı engelleyebilir çünkü o
sadece yaşamı muhafaza eder, onu üretmez. Dahası bu tarih, yeni olan her şeyi yadsıyabilir ve
eski olan her şeyi ölümsüz olarak övebilir (1).
Anıtsal ve antikacı tarih yanında, insanın
eleştirel tarihe de ihtiyacı vardır. Bu tür tarih,
geçmişten gelen ve yaşayan adaletsizliklere ışık tutar. İşte, bu tarih bir anlamda antikacı tarihin karşısında yer alır; yani, eleştirel tarih, antikacı
tarihe karşı bir tür panzehirdir. Eleştirel tarih
geçmişi parçalar ve yeniden belirleyip, tanımlar. Her şeyi korumak kadar her şeyi yok etmenin de
yaşama zarar verebileceğine dikkatimizi çeker.
Bu tarih bizi, geçmişin ve şimdinin zincirlerinden
kurtararak, olayların üzerimizdeki baskısını
azaltır. Öte yandan, eleştirel tarih geçmişi yargılayıp, tamamıyla yok ettiğinde yaşam için zararlı
olacaktır çünkü bizler daha önceki kuşakların
ürünleriyiz ve köklerimizi onlarda
buluruz (1).
Birkaç cümleyle söylersek,
Nietzsche'ye göre
tarihin değeri, yaşama hizmet etmesindedir.
Bütün insanlar ve uluslar, farklı amaç, enerji ve
isteklerine göre bu tarih türlerinden
birisine ihtiyaç
duyarlar. Bu ihtiyaç duyma bilgiye
susamışlığı
dindirmek için değil, yaşama amacı içindir.
Tarih ancak yaşam ve onun istekleri tarafından
yönlendirilip yönetildiğinde anlaşılır ve değerli
hale gelir. Tarihin ve tarih eğitiminin yaşam
üzerindeki aşırı hakimiyeti ve ağırlığının yol açtığı zararlar da birkaç cümleyle şöyle sıralanabilir: bireyin kişiliği zayıflatılmış; insanların iç güdüleri
yok edilip, olgunlaşmaları engellenmiş ve
yaratıcılık söndürülmüştür. Tarihin doğru anlaşılması, onun yaşama hizmet etmesini kolaylaştıracaktır
ve böylece tarih ve tarih çalışması insanlığı
putlardan ve yanılmalardan kurtarmanın
temelini oluşturacaktır.  Nietzsche yazısına çağının eğitim sistemine
eleştiriler getirerek devam eder çünkü ona göre
bu eğitim sistemi aşırı tarihin bekçiliğini yapmaktadır. Halbuki insan için esas olan, yaşamayı öğrenmek ve tarihi, yaşamayı öğrendiği hayatın
hizmetinde kullanmaktır. İşte Nietzsche bu
yüzden gençlere dayatılan tarih eğitimini protesto eder. Ona göre Alman kültürü, kültür
hakkında
bir tür pilgidir ve bu bilgi hem yanlıştır hem
de yapaydır; çünkü bu kültür yaşamdan çıkıp, gelişen bir kültür değildirDolayısıyla Almanlar
çevrelerindeki kültürlerin içinde
boğuldukları
için Alman kültürü diye bir şey yoktur aslında. Eğitim de bu yanlış ve kısır kültür kavramına
dayandırılmış ve ondan çıkarsanmıştır (1). Böyle
bir eğitimin amacı da özgürce eğitilmiş, yaratıcı
insanlar ortaya çıkarmak değil; öğretilmiş
insan ve yaşamı mümkün olduğunca nesnel olarak
gözlernek için kendisini yaşamdan çeken
araştırmacı üretmektir. Ioanna Kuçuradi'nin aktardığına göre Nietzsche, bir hedef ve
merkezden
yoksun olan bir eğitimin, hislorik eğitim
olarak yapıldığını ve eğitimden beklenenin de,
eğitilen insanı elden geldiğince çabuk yürüyen
ansiklopedi yapmak olduğunu dile getirir (2).
Anlaşılan o ki Nietzsche, bireyin özgürce gelişimine olanak sağlayan bir eğitim tasarlamaktadır. Böyle bir eğitimin sonucu olarak özgür ve yaratıcı insanlar, yarattıklarıyla diğer insanlara yol
gösterip, hedefler koyacaklardır. Elbette yukarıda tarihle ilgili dile getirilen hedefle ortaya
çıkan
eğitim, doğal değildir ve bunun farkına varanlar da bu eğitimle henüz tam olarak şekillenmemiş
kişilerdir. Bunu bir de bu eğitimin doğal içgüdülerini henüz yok etmediği gençler fark edebilirler.
İşte bu moda eğitimi ortadan kaldırmak isteyenler, gençlerin kendilerini ifade edip,
aşmalarına
yardımcı olmalıdırlar. Eğitimcilere göre gençler, eğitimlerine kültür bilgisiyle başlamalıdırlar
, yaşam bilgisiyle değiL. Elbette bu bilgi gence tarihsel bilgi şeklinde yavaş yavaş verilir. Nietzsche bunu açık kılmak için şu güzel örneği verir: genç ressamlar bir ustanın atölyesine değil de hatta en yetenekli ve öğretici usta olan Doğaya değil de sanat müzeleri ve galerilerine gönderilirler
(1). Demek ki modern eğitimin amacı, eğitimli, özgür ve yaratıcı insanlar yetiştirmek
değil; bilgiçlik taslayan bilim ve tarih adamı yetiştirmektir. Bu yüzden eğitimli insan ile tarih eğitimi almış insan; yani geçmiş ve pek çok konu
hakkında olabildiğince çok şey bilen insan,
birbirinden tamamen farklıdır. Nietzsche'ye göre
biz modern insanlar kendi kendimize
hiçiz ve
ancak geçmişin adetleri, sanatları, felsefeleri,
düşünceleri ve dinleriyle kafalarımızı doldurduğumuzda
düşünülmeye değer hale geliriz. Elbette
açlık duyulmadan alınan bu bilgiler zararlı
olacak ve yaşamın şekillendirici plastik gücünü
tüketecektir. Böylece Nietzsche'ye
göre, kişilik zayıflatılır; içgüdüler yok edilir; olgunlaşma engellenir ve yaratıcılık söndürülür (1). Kuçuradi'ye
göre Nietzsche, bilme ihtiyacı ve bilgi açlığı
duymadan eğitim sırasında kilolarca bilgiyle
doldurulan modern insanda sindirme
gücü ve
yoğrulabilirlik olmadığını öne sürer (2).
Şimdi konumuzu daha açık kılmak için Nietzsche'nin
öteki yapıtlarında eğitimle ilgili söylediklerine
bakalım. Böyle Buyurdu Zerdüşt adlı kitabının Eğitim
Ülkesi Üstüne başlıklı kısmında Nietzsche
şöyle der: "gerçek, kendi suratlarınızdan daha iyi maske takamazdınız; ey günümüz insanları! Sizi kim tanıyabilir ki!"(3). Demek ki çağdaş
eğitim, kişilerin kendileri olmalarını engelleyip;
yaratma yerine kendilerini
gizlernelerine yol açıyor. Nietzsche böyle insanlara
katlanamadığını
söyler. "İçime acılık veren şu ki, ne çıplakken
katlanabiliyorum size ne de
giyinmişken, ey günümüz insanları!" (3). Bu demektir ki, bu insanlar,
eğitimsizken de çağdaş eğitim aldıktan sonra
da, aynılar; hiç değişmiyorlar. Dahası, bu insanlar
her düşünceye karşı çıkarlar, kendilerinin
tek hakikat olduğunu ve her şeyi bildiklerini savunurlar.
İşte bu yüzden bu insanlar kısırdır. Yine aynı yapıtın Bilginler Üstüne başlıklı
kısmında Nietzsche şöyle söyler: "bilginler
evinden ayrıldım ve kapıyı çarptım ardımdan. Gönlüm pek aç kaldı onların sofrasında; onlardakine benzer, ceviz kırar gibi bilgi araştırma ustalığı yok bende" (3). Nietzsche burada bir
bilgiden diğerine çok çabuk geçilmesini eleştirir; çünkü bu bilgilerin sindirilmesi,
yoğrulması
Nietzche ve Eğitim 184 gerekir. Ayrıca Nietzsche, bir yere kapanıp, araştırma, inceleme ve felsefe yapmaktansa, özgür
ortamda, özellikle doğada, engellemelerden,
baskılardan akademisyen ve bilginlerin değer atfetrnelerinden uzak bir şekilde bilgi araştırma ustalığı kazanmayı savunur. "Serin gölgede oturup,
her şeyi seyreden bilginler, bilgelik taslarlar
, yapmacıktırlar ve karmaşıklıktan hoşlanırlar; ayrıca birbirlerini yakından ve kuşkulu gözetlerler"
(3). Gördüğümüz gibi Nietzsche sade olmayı, hileli olmamayı savunur. Tan Kızıllığı'nda kısaca şunları dile getirir
Nietzsche: derisini değiştirmeyen yılan nasıl
yok olup gidecekse, fikirlerini
değiştirmek istemeyen kafalar da öyle yok olup gideceklerdir
(4). Bir genci baştan çıkartıp, bozmanın en emin ve kestirme yolu, ona, kendisinden
farklı düşünenlerden
ziyade, kendisi gibi düşünenlere çok saygı göstermesini salık ~ermektir (4). İyinin ve Kötünün Ötesinde adlı yapıtının
ikinci bölümünde şunları buluruz: insanlığın gelişimi
ve eğitimi için en büyük sorumluluk filozoftadır. Demek ki sadece filozof zihinlerimizin
doğalolarak aydınlanmasını
sağlayabilir (5). Putlann Alacakaranlığı adlı eserinde Nietzsche
der ki: Eğitimciler için görmeyi, düşünmeyi
ve konuşup, yazmayı öğrenmek mutlak
olarak gereklidir; bu gerekli üç şeyin hedefi,
soylu bir kültürdür (6).
İnsani Çok İnsani adlı kitabında Nietzsche
şöyle der: "Eğitimcileri eğitecek olanlar, ilkin
kendilerini eğitmelidirler! Ve ben onlar için yazıyomm"( 7) .
Son tahlilde, Nietzsche'ye göre bilgi
parçaları, eğitimin körletilmesine ve zayıflatılmasına
yol açıyor ve daha da kötüsü bilim ve sanat; bilim
adamları ve sanatçılar da buna destek veriyorlar.
Mevcut "eğitimlilerle" işbirliği de boşunadır; çünkü onların yaptığı tek şey hastalığı inkar
etme yollarını arayıp, doktorlara, özellikle
kültür doktorlarına engelolmaktır. Bir diğer tehlike, eğitimsiz sınıfların çağdaş eğitim
salgınına
yakalanmaları ve bu sahte, sözde eğitimi de evrensel hale getirmeye çalışmalarıdır. Nietzsc- * Ebedi doğruluk he'ye göre tüm bu olumsuzluklardan
kaçınmak
için ilkin tarih dışı düşünmeyi öğrenmeliyiz, sonra elde hazır bulduğumuz eğitimi yadsımalıyız
ve onu savunmamalıyız. Yeni eğitimin temeli
aeterna veritas * olmalıdır (1). İnsanların bir yanını aşırı geliştiren, bir yanını ise bastıran eğitime
karşı çıkılmalıdır. Nietzsche'nin istediği, insanın her yanını geliştiren bir dengedir; dolayısıyla dengeli bir eğitimdir. Ona göre, iyi eylesin
ve davransın diye, pek çok zincir vumlur insana
ve o da böylece daha kibar ve dikkatli
olur.
Aslında bu zincirler hakim moral ve eğitimin hatalı
ve eksik kavramlarıdır. Bu zincirler ve etkileri
atıldığında, zihin özgÜrlüğüne kavuşan insanlar övülmeli ve onlara değer verilmelidir. İşte
ancak böyle bir eğitim, kişinin yeni şeyler yaratmasını, bütün eylemlerinin tamamen
kendisine
ait olmasını sağlayabilir. Bu kişi ve insan eğitiminin asıl amacı, yaratıcı ya da üst insanların tesadüfen değil; bilerek ve bilinçli bir şekilde ortaya çıkartılmasıdır. Bu insanlar yarattıklarıyla
bu dünyaya anlam (lar) katarlar ve
öteki insanlara
yeni hedefler koyarlar.

Yukarı dön Göster fazıl's Profil Diğer Mesajlarını Ara: fazıl
 
fazıl
Yasaklı
Yasaklı


Katılma Tarihi: 06 subat 2011
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 335
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı fazıl

Bir hayvan cesedi ki öylece yatıyor ilk darbenin
emriyle. Yaklaşmak istemek ayrı, yaklaşamamak ayrı.
Yakın olmayı dileyenlerin bir çoğu salt diledikleriyle
kalır. Dilemeyi eyleme dökmek isteyenlerinse, öncelikle
cesaretleri ve sonrasında saf akılları olması beklenir.
Çünkü, merak; insanı insan yapan yegane değildir ve daha
ona ek olacak nice duruşlarda gerekli. Her neyse.. Bir
deli, o cesedin çevresinde şöyle bir döndü durdu ve
nihayet sevinçle eline alıp yukarı, ta yukarı kaldırdı ve
diğerlerinin üzerine onunla koştu. Gören her birey,
fareler gibi kaçıştı. İşte bu şiraneniz bu sizin.
Tümünüzü tek bir yerde ansızın eziveren. Güvendiğiniz
şiraze bile işe yaramadı. Kaçışanlardan sonra bu yer,
inan ki ısdan yoksun kaldı. Öyleyse bir daha denemeyin.
19 unda ölerek, hala cesedi çürümeyeni. Çünkü 19 kutsal
bir sayı. O nedenle onda ölenlerin yılları, ölene dek,
sadece 1 gün. Güneş, 365 kerre üzerine kerre batsa da.
Üzerinizde taşıdığınız o insanlık ve gurur, bir kuş için
bir zerre bile değil. Ta ki, merhametsiz gözlerle bir an
için baksanız bile. Nerede kaldı büyüklüğünüz? böyle
buyurdu berduş.
Yukarı dön Göster fazıl's Profil Diğer Mesajlarını Ara: fazıl
 
fazıl
Yasaklı
Yasaklı


Katılma Tarihi: 06 subat 2011
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 335
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı fazıl


Allah'ım bana şunu, şunu ve bunu ver ve şunlar ile
bunlarında cezasını ver. En kısa zaman içinde ve hatta
mümkünse, hemen cezalarını ver de bende dünya gözüyle
göreyim ve cehennemde de görmeliyim. Çünkü ben öyle
buyurdum. El Faaaatihaa..

Ritüel nedir?

Aslında insan aklının ve mantığının işlemediği bir alan
olmalı. Yapıyorum.. ama neden? İşte şundan.

Peki, şundanın, bu anlamsızlıktan beklentisi ne?

Bilmem, bize öyle buyuruldu.

Ritüel ve anlam.. İlk bakışta anlamın çift yönlülüğü göze
çarpıyor. İnsan açısından ve Rab açısından.

İnsan açısından anlamı =1 iken, Rab açısından anlamı
=0'dır. İnsan =1 ile, Rab nazarında =0 olanı işleme
koydurma çabasını güdüyor. Başaracak mı? Elbette bu
sorunun cevabı hayır olmalı.

Büyü nedir mesela?
Ritüel ile olan benzerliği dikkat çekiyor mu?

Anlatmak için basit örnekle; mezar ziyaretleri, tekkeler
türbeler ve benzerleriyle olan bağ, ritüel mi, büyü mü?

Kadının, karşı cinsin zaaflarını bilmesi ve illede o
zaaflara, işlerlik kazandırma çabası, ritüel mi, büyü mü?
yoksa her ikisi bile, değil mi?

Tabiatın güzelliği karşısında duyulan hayranlık, ritüel
veya büyü mü? yoksa, her ikisi bile değil mi?

Ritüel, her durumda aklın ve mantığın almayacağı ve
almadığı, nedensiz ve sonuçsuzluk ise; insanın gerçekte
giriştiği iş!, tanrı yani tabiatüstüne bir vaaz etme,
bir iş gördürme ve hatta bir pasif emredicilik değil
midir?

İlahinin katında öfke konusu olan şeylerin başında büyü
gelmektir ve hatta ilahi der ki; yapmayacağınız,
yapamayacağınız şeyleri neden söylersiniz? Bilin! bu
tanrı katında öfke sebebidir. İşte büyünün tamda
karşılığı bu olsa gerek. İlahi, büyüyü her durumda
negatif görüyor çünkü büyüye negatiflik verenin, bir iş
bir oluş değil, aksine işi ve oluşu ve hatta sonucu,
kesin bir dille tanrıya yükletilmesi ve dolayısıyla tanrı
imajının, bir kulun kuklası durumuna düşürülme çabasıdır.

Dolayısıyla ritüel, tanrı katında =0 olanın, tanrının
büyülenmesiyle =1 e çevirilme çabasıdır.

Evvelden ve şimdilerde, yağmur yağması için tanrıya
seslenenlerin dileği, tanrının yağmur yağdırmasıdır ve
bunun için günlerce dualara çıkılır, kurban
kesilir(sanırım, duymadım ama insan psikolojisi az çok
benzer olsa gerek).
Dua etmeyi kimse yasak etmemiştir. Dua edebilirler ama
sonunda etme vardır. Bir işin bir oluşun varlığı şarttır.
Bu durumda dua kavramının tekrar gözden geçirilmesi
gerekmez mi?

Ve hatta şöyle bir örnekle; namazın, orucun, haccın,
kurbanın kesilmesinin! ve diğerlerinin, sevap oluşu
üzerine.

Genel geçer bir ilke vardır. Edilenin karşılığı bulunur.

İlkeyi, ''boş eden boşu, dolu eden doluyu bulur'' olarak
anlarsak eğer, yukarıda sırayla andığım, genel geçer!
ritüellerin, karşılıklarını anlamak zor değil.
İlke bu durumda da sorunsuz işlemiştir. Sevap kavramının,
ritüellerin gerçek sonucu olarak anlaşılması, ritüellere
rağbeti sağladı ama tanrının bize yaptırmak istediğine!,
en beter engelleri teşkil etti.

Suç ve ceza. Dogmalar elinde insan, ettiğinin suç
olduğunu olur ki bilmez ama karşısına çıkan sonucun bir
ceza oluşundan da şüphe etmez. Çünkü insan, er ya da geç,
cezayı tanır. Bu sonuçla insan, Tanrıyı bu bağlamda zalim
ilan edemese de,işi, diğer bir şekille yani kadere iman
ve ilahi imtihanla ilişkilendirir.

Her şekilde bir çıkış! yakaladığını düşünen insan,
sağlamasının tanrı katında asla =1 olmayacağı denklemin
peşindedir. Çünkü insan aceleci ve zahmeti sevmez, o
diler ki işin içine katlar girsin de, o kolayca muradına
erişsin. Yan yana 10 adet 10 u toplamak zahmet ister ama
çarpmak, işin en zahmetsiz ve kestirme olanıdır. Bunda
başarılı olduğunu bilse de, o 5. matematiğin peşindedir.
5.matematik, asla sağlama istemez çünkü bu, insanın
tanrıya sesleniş düzenidir. Ama her insanın değil.







Yukarı dön Göster fazıl's Profil Diğer Mesajlarını Ara: fazıl
 

Eğer Bu Konuya Cevap Yazmak İstiyorsanız İlk Önce giriş
Eğer Kayıtlı Bir Kullanıcı Değilseniz İlk Önce Kayıt Olmalısınız

<< Önceki Sayfa 2
  Yanıt YazYeni Konu Gönder
Yazıcı Sürümü Yazıcı Sürümü

Forum Atla
Sizin yetkiniz yok foruma yeni mesaj ekleme
Sizin yetkiniz yok forumdaki mesajlara cevap verme
Sizin yetkiniz yok forumda konu silme
Sizin yetkiniz yok forumda konu düzenleme
Sizin yetkiniz yok forumda anket açma
Sizin yetkiniz yok forumda ankete cevap yazma

Powered by Web Wiz Forums version 7.92
Copyright ©2001-2004 Web Wiz Guide
hanif islam

Real-Time Stats and Visitor Reports Sitemizin Gunluk, Haftalik, aylik Ziyaretci  Detaylari Real-Time Stats and Visitor Reports

     Sayfam.de  

blog stats