Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP

s.a kardeşler inşallah iysinizdir. ben türkiyede yaşayan biriyim ve ir konuhakkında tezimi ve buna karşı sunulan anti tezleri sizlerle paylaşacağım ve bu konudaki görüşlerinizi bekliyorum.içinde yaşadığım ülkede devletin kadrolu bir öğretmeni olunabilmesi için bazı şartlar ileri sürmüşler bunlardan biriside devletin vesaire vesaire bağlılık yemini  bu yemini bir müslümanın yapması imkan dahilinde değildir, lat menat ve uzaya yapılan yemin ne kadra islamiyse bu yeminde o kadar islamidir,fakat bu görüşe karşı  bu insanlar islam adına faydalı işler yapıyorlar ve bu işe ihtiyaçları var nasıl ki zor durumda kalınınca domuz etinden yemeye ruhsat var buda öyledir, diye düşünemezmiyiz hayır düşünemeyiz derim bende birincisi müslümanlar olarak biz bir olayın doğruluğunu fayda ve zarar ilişkisinde mi arayacağız hakka uygunluğunda mı ve ikincisi çlık halinde bireye haram olan domuz etinin yenilmesine müsade var ama yine açlık anında evin geçimini sağlaması için bir kadına zina yaparak geçim sağlama hakkı geçenlerde (ercümen özkanın yazısında okumuşrum ikinci kısmı hakkına geçmeyelim şimdi)yani domuz eti yemekle yemin ederek geçim sağlamak farklı şeyler. bunlara ilaveten biz islam dinini bir bütünlük içerisinde ele almalıyız yanlış anlayışları düzeltmeye çalıştığımız gibi imanımızı da bu tarz pisliklerden korumalıyız müslümanlar aynı nakarat hep aynı aynı da olduğu gibi olmasın biz eğerki alternatif bir toplum olmak istiyorsak hayatın her alanında altenatifimiz koyalım ve bazen insanın krşısına  öyle anlar çıkarki insanın alternatifi cennet olur bizde bu durumlarıiyi okumalıyız zor altında kalan başka bu insanlar normal bir şekilde dinlerini yaşarken bunları yoldan çevirip mecbur bırakmışlardı pekiya bizim durumumuzda aynı mı olacak yoksa biz kendimizi bunların kucağınamı atıyoruz bir düşünelim rabbim hepmizi doğruya iletsin ahlakıyla ilmiyle duruşuyla hanif kullarından olmayı nasip etsin selam Allahın dinine sapasağlam yapışanlara olsun

-

Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP

selam selam malik

sana daha önceden de yazdığım gibi bu iş bir akit meselesidir. işin islami olup olmadığına gelince:

kuranda bu konuyla ilgili en güzel örnek hz.yusuf'tur. bırak laikliği putperest olan bir devletin içerisinde önemli bir memuriyette bulunmuştur ve işini de iyi yapmıştır.

sen eğer bir müslüman olarak iyi bir öğretmen olacaksan o yemin önünde zaten bir engel değildir.

FURKAN [İ:42.71, R:25.71] Kim tövbe edip hayra ve barışa yönelik iş yaparsa, hiç kuşkusuz tövbesi kabul edilmiş olarak Allah'a döner.

selam selam

Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP

s.a kardeş yusuf kıssasına iyice baktığımız zaman orda sen neistersen yap denilmiştir aynı durum şu anda geçerlideğildir bize ne istersen yap diy bi rözgürlük tanınırsa yada bize islama aykırı bazı şartlar öen sürülmezse tabiki bunda bir sakınca yoktur nasılki hz. muhammed a.s ebu talibin himayesine girmiş biz de girebiliriz fakat yine aynı peygamber kendisine bir şart karşılığında verilecek himayeleride kabul etmemiştir yemin metni aşşağıdadır sela ve duaile artık siz karar verin bu insanların bize nasıl bir alan tanıdıklarına

AMAÇ VE KAPSAM

Madde 1 - Bu Yönetmelik 657 sayılı Devlet Memurları Kanununa tabi tüm kamu kurum ve kuruluşları ile bunların personelinden, Asli Devlet Memurluğuna atanan personelin, 657 Sayılı Kanunun 2670 sayılı Kanunla değişik 6 ncı maddesi gereğince yemin etmeleri için kurum veya kuruluşlarınca düzenlenecek yemin, merasiminin usul ve esaslarını belirlemek amacıyla düzenlenmiştir.

ÖZEL HÜKÜMLER

Madde 2 - Devlet Memurları Türkiye Cumhuriyeti Anayasasına ve kanunlarına sadakatla bağlı kalmak ve kanunları sadakatle uygulamak zorundadırlar. Devlet Memurları bu hususu asli Devlet Memurluğuna atandıktan sonra en geç bir ay içinde kurumlarınca düzenlenecek merasimde yapacakları yeminle belirlerler.

Yemin Metni Aşağıdadır:

"Türkiye Cumhuriyeti Anayasasına, Atatürk İnkılâp ve İlkelerine, Anayasada ifadesi bulunan Türk Milliyetciliğine sadakatla bağlı kalacağıma; Türkiye Cumhuriyeti kanunlarını Milletin hizmetinde olarak tarafsız ve eşitlik ilkelerine bağlı kalarak uygulayacağıma; Türk Milletinin millî, ahlâkî insanî, manevî ve kültürel değerlerini benimseyip, koruyup, bunları geliştirmek için çalışacağıma; insan haklarına ve Anayasanın temel ilkelerine dayanan millî, demokratik, lâik bir hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyetine karşı görev ve sorumluluklarımı bilerek, bunları davranış halinde göstereceğime namusum ve şerefim üzerine yemin ederim."

Madde 3 - Kurum ve Kuruluşlarda yemin merasiminin yapılacağı gün atamaya yetkili amirler tarafından tayin ve tesbit edilir.

Madde 4 - Asli Memurluğa atanan personelin tesbit edilen günde yemin merasimine iştirak etmesi şarttır.

Ancak, hastalık v.s. gibi yetkili amirlerce kabul edilebilecek mücbir sebep lerle yemin merasimine iştirak edemeyen memurlar tayin edilecek bir günde amirlerinin huzurunda yemin eder.

YEMİN MERASİMİ USUL VE ESASLARI

Madde 5 - Yemin edecek memurlar; atamaya yetkili amir veya görevlendireceği bir yetkili tarafından tesbit edilen günde, toplanarak önce edecekleri yeminin önemi hatırlatılır, yurt sevgileri, milletin kendilerinden neler beklediği, çalışmada göstermeleri gereken fedakârlıklar tekrar tazelenir.

Madde 6 - Atamaya yetkili amir veya görevlendireceği yetkili, bakanlık ve kuruluşlarda Müsteşar, Müsteşar Yardımcıları, Ünite Amirleri, İllerde daire amirleri merasimde bulunurlar.

Madde 7 - Yemin edecek memurların mensubu olduğu kurum veya kuruluşun memurları da (Hizmet ve görevi aksatmayacak şekilde bir kısmı görev başında kalmak suretiyle) merasim yapılacak yerde hazır bulundurulur.

Madde 8 - Yemin edecek memurlar, "Kamu Kurum ve Kuruluşlarında Çalışan Personelin Kılık ve Kıyafet Yönetmeliğinde" belirtilen Kılık ve Kıyafetle, temiz ve beyaz örtülü masanın üzerine ve masa kenarından sarkmayacak şekilde konulan TÜRK BAYRAĞI etrafında sıralanırlar. Bayrak üzerine kesinlikle hiçbir şey konulmaz.

İstiklâl Marşının çalınıp ve söylenmesinden sonra günün anlam ve önemi görevlendirilecek bir üst yönetici tarafından açıklanır ve yemine başlanır.

Memurlar masanın üzerinde bulunan Bayrağın üzerine ellerini koymak suretiyle yemin ederler.

Madde 9 - Yemin metnini ihtiva eden Yemin Belgesi yemini yapan memur tarafından merasimden sonra imzalanarak sicil dosyasına konulur.

YÜRÜRLÜK VE YÜRÜTME

Madde 10 - Bu Yönetmelik yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

Madde 11 - Bu Yönetmeliği Bakanlar Kurulu yürütür.

Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP

Selâm Forumdaşlar

Dini tercihlerimiz her bir birey için ÖZELdir!

Din-i İslamda, din adına baskı yahutta ikrah ettirme(tiksindirme) kesinlikle yasaklanmıştır.

Bu din, savaş makinesi değil! bilakis barış üretenlerden olanları ÖVEN bir din-dir.

Akl-ı selim üreten bir örnek olması gerekli olan bir mü'min! elbette ki bulunduğu yahutta içinde yaşadığı toplumdan izole bir yaşam şeklini benimsememelidir. Yani, marjinal ve hasta psikozlu bir birey olmaktan şiddetle kaçınmalıdır.

Her bir bilinçli mü'min, tek başına bir ümmet olma bahasına birer sivil toplum kahramanı olmak zorundadır. İyilikleri emr ile kötülüklerden sakındırma(tebliğ&telkin) işlevinde daimi olmalıdır. Salih eylemlerde bulunmayı prensip edinmelidir! zira, Allah C.C böylesi mü'minleri övmektedir.

Bilhassa toplumumuzu din tacirlerine(şeriatçı) karşı bilinçlendirmeli, qur'an gerçeklerini daima gündemde tutmayı şiar edinmeliyiz.

Qur'ana bağlı olmak ile şeriatçı olmak arasındaki farkı iyi görmek ve bu cahillere karşı qur'anî duruşlarımızla, birer zûlkarneyn seddi olmalıyız.

Ümmetçi, çağdaş osmanlıcı vb. fikirlerin, islami kitleler için birer dış kaynaklı proje olduğunu(günümüz) iyice görmemiz gerekiyor! dolayısıyla bu fikirde olanların ibret-i alem için nasıl döneklikler(münafıklık, takiyye) sergilediklerini şu gözler iyice görmelidir.

Yıllarca "kahrolsun siyonistler" diyenlerin! şimdilerde, küresel emperyalizmin birer gönüllüsü olduklarını şahidlik bağlamında, sağlam bir şekilde tesbit edebilmeliyiz.

Bir toplum ne ise, onun yönetim şekli de o'dur! ve o toplumdan bir taleb gelmedikçe! Allah C.C, o toplumu zorla değiştirmemektedir(sünnetullah). Dolayısıyla bu taleb toplumsal bir taleb ve dua bağlamında değerlendirilmelidir.

Sen-ben-bizler; birer ferdiz! ve abidlik etmemiz bağlamında bir yaratılmışlığa sahip olmuşluğumuz(nefs=bilinç) vardır. Yani, devletler yıkarak devletler kurmak gibi bir yükümlülüğümüz bulunmamaktadır.

Yetkileri veren de Allah C.C Hazretleridir! bu bağlamda, muhatabını da Allah C.C seçecektir. Nitelikli fertlerden(mü'min) nitelikli toplumlar meydana geleceğinden! bu konuda toplumsal duanın yer ve zamanını da Allah C.C tayin edecektir.

Aziz eden de "O"(C.C), alçaltan da "O"(C.C)dur. İman ve hidayeti nasib eden de "O"(C.C)dur. Bizlere düşen de kaliteli(mü'min) ferdler olmaktır inşaAllah!

Bazan imanlı(hanif) olma, ateşe atılma nedeni de olabilir(hz İbrahim). Aslında qur'an'da bizlere bu bağlamda bir çok örnek ve ibret verilmiştir.

Bazan da, "sen sus hiç bir şey söyleme! sen sus da gözlerin konuşsun!" diyen sözlere bile rastlandığı olmuştur

Kısaca, "kulları üzerinde TAM HAKİM olan bir İLAHımız, ALLAHımız vardır"

RZi,,, Amin

Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP

Selam,

Yemin metni çok abartılı değil.Olsa idi şimdiye kadar öğretmen adaylarımızdan daha kuvvetli sesler gelirdi zaten.Tabi bu arada daha ilginç yeminler var.Mesela bütün doktor adaylarının etmek zorunda oldukları Hipokrat yeminini..Bak aşağıya alıntılayımda oku istersen.Ayrıca kişisel düşünceme göre burada "namusun ve şerefin" üzerine yemin ediyorsun.Namus ve şeref muhakkak çok önemli ama ayrı bir bağlamda değerlendirilmeli...İslami açıdan bir sakıncası olduğunu sanmıyorum sen yeminini et işine başla,hayırlı işler

HİPOKRAT YEMİNİ

     Hekim Apollon Aesculapions, hygia panacea ve bütün Tanrı ve Tanrıçalar adına. And içerim, onları tanık ve şahit tutarım ki, bu andımı ve verdiğim sözü gücüm kuvvetim yettiği kadar yerine getireceğim. Bu sanatta hocamı, babam gibi tanıyacağım, rızkımı onunla paylaşacağım. Paraya ihtiyacı olursa kesemi onunla bölüşeceğim. Öğrenmek istedikleri takdirde onun çocuklarına bu sanatı bir ücret veya senet almaksızın öğreteceğim. Reçetelerin örneklerini, ağızdan bilgileri şifahi malumatı ve başka dersleri evlatlarıma, hocamın çocuklarına ve hekim andı içenlere öğreteceğim. Bunlardan başka bir kimseye öğretmiyeceğim. Gücüm yettiği kadar tedavimi hiç bir vakit kötülük için değil yardım için kullanacağım. Benden ağı ( zehir ) isteyene onu vermiyeceğim gibi, böyle bir hareket tarzını bile tavsiye etmiyeceğim. Bunun gibi bir gebe kadına çocuk düşürmesi için ilaç vermiyeceğim. Fakat hayatımı, sanatımı tertemiz bir şekilde kullanacağım. Bıçağımı mesanesinde taş olan muzdariplerde bile kullanmıyacağım. Bunun için yerimi ehline terkedeceğim. Hangi eve girersem gireyim, hastaya yardım için gireceğim. Kasıtlı olan bütün kötülüklerden kaçınacağım. İster hür ister köle olsun erkek ve kadınların vücudunu kötüye kullanmaktan mazarattan sakınacağım. Gerek sanatımın icrası sırasında, gerek sanatımın dışında insanlarla münasebette iken etrafımda olup bitenleri, görüp işittiklerimi bir sır olarak saklıyacağım ve kimseye açmıyacağım. 

Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP

      Selam arkadaşlar.Bence burada tartışılması gereken bu yemin metninden ziyade memurluktaki pratiklerdir. Müslüman bir memur falan kişi atatürkçü diye onun hırsızlıklarına göz yumuyor veya ona dokunamıyorsa,ama yine aynı kişi,arkası olmayan sıradan bir insanı birilerine yaranmak için hiç yoktan taciz ediyorsa bu hangi dinin kriterlerine uygundur?

       Ya da müslüman bir öğretmen,dersini güzel anlattığı halde putperestçe törenleri andıran resmi törenlerde göze batmamaya çalışıyor ve arazi olmak için çabalıyorsa bu kişinin durumu ne olacak?Kaldı ki,bırakın müslümanı sıradan insan bile bu törenlerin ne kadar ilkel ve putperestçe olduğunu kabul edip lanet okumaktadır.İşini iyi yapan birisi olsan bile,törenlere katılmayınca hem soruşturma geçirmektesin,hem de açıkça tahkir edilip dışlanmaktasın.yani diyeceğim,ben işimi yaparım gerisine karışmam diyemezsiniz.Memur olmak demek egemen güçlerin dümen suyunda gitmek ve onların iğrenç emellerine amade olmak demektir.

      Veya bir imam İnsanlara Kur'ana uygun din anlatmaya kalkınca laik yobazların yerini ataperest yobazlar almakta,ona anasından emdiği süt bu kesimlerce haram edilmeye çalışılmaktadır.Bütün bu örnekler aslında bizim şu veya bu şekilde hem dışlanmamızın hem de ayrışmamızın nedeni olacaktır ve ''Her iş olacağına varır.''emri gereği Allah pis ile temizi mutlaka ayıracaktır.

  hanifulus'un düşüncesinin''Siz hayr ve iyilikte yarışın.Nerede olursanız Allah sizi biraraya getirir.''ayetine uygun olduğunu düşünüyorum.

    Burayla pek ilgisi yok ama özellikle şu soruyu sormanın şimdi zamanıdır:Biz neyin bayramını kutluyoruz arkadaşlar?KUran'ın indirildiği ay olan Ramazan ayından kurtulmanın bayramını mı?

     Böyle bir bayramı biz Hanif müslümanların kutlama gibi bir hakkı var mı?Alın size bizi toplumdan tecrit edecek bir soru daha.