Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Merhaba Hasan hocam,
İyi de, Nisa 101'de sözü edilen namaz kısa namaz (size göre). Ben se orada namaz mamaz yok diyorum. Kısa uzuna kıyasla bilinir, uzun belli değilse, yoksa daha önce, neye kıyasla kısa namaz? Nisa 102'de anlatılan cephede kıldırılan kısa namaz (size göre). Siz se her gün camide evde kıldığınız ve 17/78 ve 11/114' dayandırdığınız günlük iki ve daha fazlası namazlarınızı Nisa 102'den çıkarıyorsunuz. O ayetlerde namaz yok, namaz anlatılmamış. Uzun namazı kısadan tespit edebilmeniz için, ondan önce namazla, ne idüğüyle ve kılınış şekli ile ilgili hiç bir bilginin bilinmemiş olması gerekir. Siz diyor musunuz ki, namazdan bahs eden ilk ayet Nisa 101-103 ayetleridir? Bana Urfa'nın etrafındaki dumanlı dağlar türküsünü çığıracağına şu cephede can pazarında yada salda kılınan namazı değil de evde, camide kıldığın namazını anlat, okuduğun Kuran'dan! Can pazarındaki Nisa 102 namazını karıştırma! İsra 78 ve Hud 114'deki (size göre) güvenli ortamda kılınan namazın, dikkat etseydiniz, sandığınız gibi güvenli bir ortamda kılınmadığını, hemen bir önceki ve sonraki ayetlerden anlardınız. Bi'setin mukim güvensiz Mekke ortamını Medine'nin mukim güvenli ortamıyla karıştırıyor* olmayasınız. Benim sözünü ettiğim İsra 78 ve Hud 114'teki salat Mekke ortamındaki salattır. Sizin ise sözünü ettiğiniz namaz Medine ortamındaki salattır. Siz yıllar önce Mekke ortamında kıldığınız namazın tanımını yıllar sonra Medine ortamında inecek ayetlere dayandırıyorsunuz. İçinde dönüp durduğunuz çelişkiyi görün artık!
Selam ve saygı ile.
* * *
Kısa uzuna kıyasla bilinir, uzun belli değilse, yoksa daha önce, neye kıyasla kısa namaz?
Allah inanırların salâttan geri kalmasıyla ilgili hükmünü ayet 101'de belirtiyor ve geri kalmaktan kastının salâtın kısa tutulması olduğunu ayet 102'de gösteriyor. O’na inanırsınız. Artık size düşen, kısaltılmışı 1 rekat olan salâtın tamamını akletmek.
Kısaltılmışı 1 rekat olan salâtın tamamı nedir?
3 rekat mı? Evet, olabilir. Ama 3 rekatın kısaltılmışı yalnızca 1 rekat değildir; 2 rekat ta olabilir. Oysa cephedeki uygulamada 2 rekat yok. Açık ve net. Olabilir dediğiniz 3 rekat aslında olamıyor. 3 rekat doğru cevap değil.
2 rekat mı? Olabilir. "Olabilir? Yani yine kesin değil?" Hayır, kesin. Çünkü 2 rekatın kısaltılmışı yalnızca bir tanedir: 1 rekat. Cephede kılınan işte o. Açık ve net. Cephedeki kısa uygulaması 1 rekat olan salâtın tamamı 2 rekattır.
Nisa 102'de anlatılan cephede kıldırılan kısa namaz (size göre). Siz se her gün camide evde kıldığınız ve 17/78 ve 11/114' dayandırdığınız günlük iki ve daha fazlası namazlarınızı Nisa 102'den çıkarıyorsunuz.
Farz namazlarının gündüzün iki ucunda kılınandan daha fazlası yok. Allah ne diyorsa o. Nafileten kılınan namaz farz değil adı üstünde nafiledir. Kılarsınız, kılmazsınız. Size kalmış. Buna hakkınız var. Ama kılarsanız farzdır deyip te Allah’a yamamaya hakkınız yok.
her gün camide evde kıldığınız ve 17/78 ve 11/114' dayandırdığınız
Niçin dayandırmayayım? Allah bizim NAMAZ dediğimiz "vakten belirli salât"ın inananlara farz kılındığını Nisâ 103'te belirtiyor; o belirli vakitlerin gündüzün iki ucu ve gecenin zülüfleri olduğunu Hûd 114 ve İsrâ 78'de açıklıyor. Ayetlerin konusu bir.
Siz diyor musunuz ki, namazdan bahs eden ilk ayet Nisa 101-103 ayetleridir?
Hayır, öyle bir iddiam yok. Artı, ilgili ayetlerde açıkça belirtildiği üzere salâtı yalnızca Muhammed değil ondan önceki nebiler de ikame etmekle yükümlü idi. Hatırlayın, İbrahim nebi için Muhammed atam diyor; İbrahim’i izlediğini söylüyor.
Ayetleri Nisâ 101-104, Hûd 114 ve İsrâ 78 ile sınırlı tutuyorum. Çünkü müzakereyi derli toplu devam ettirmek zorundayım. Redciler işi gırgıra vurarak müzakereyi dağıtmaya bayılıyor. Edindiğim izlenim bu. Bir bakıma önlem alıyorum.
Urfa'nın etrafındaki dumanlı dağlar türküsünü çığıracağına
Ama sizi tenzih ederim. Çünkü iyi niyetli olduğunuzu biliyorum. Buradaki müstehzi ifade bence bir an boş bulunmanız yüzünden çıktı klavyenizden .
Urfa’nın etrafındaki dağlarla ilgili gerçek ise şudur:
Coğrafî bir alan var. Urfa o alanın ortasında, dağlar ise uçlarında. Siz gündüzün iki ucuna inen gece zülüflerine "Bütün gece"dir diyorsunuz ya; bu yanlışı açıklamak için dikkat çekiyorum o dağlara. O alanın uçlarında dikilen dağlara nasıl "Urfa’nın içidir" diyemezseniz gündüzün iki ucuna inen gece zülüflerine de "Bütün gecedir" diyemezsiniz.
O dağları getirip Urfa'nın ortasına dikemezsiniz; geceyi güneşin doğup battığı, doğup battığı, doğup battığı bir süre yapamazsınız.
______________________________________________
*Abdurrahman hocam, ben ne dediğimi biliyorum. Övgü Allah'a.
Güvensiz ortam "arazi"dir. Çeviri ve terfsirlerde sefer diye geçiyor. CEPHE işte onun askerî terminolojideki karşılığıdır (Nisâ 101): "Cephe"ye çıktığınızda - Ve iza darabtum fil ard.
Yaşam Mekke'de mukim olmak ya da Medine'ye göçmekten ibaret değildi. İnanırlar Mekke'de de yaşadılar. Deve çobanlığı yaptılar, çarşıya çıktılar, iş ilişkisi içinde oldukları Medine'lilerden gelen hurmaları sattılar, günlük ihtiyaçları neyse onları satın aldılar, evlerinde Kuran eğitimi anlamında salât ettiler, gecenin gündüzün iki ucuna inen "zülefen"inde kıyamlı-secdeli salât ettiler, sıcak yataklarında uyudular... Kısacası Mekke CEPHE değildi.
Öte yandan inananlar Mescidi Harâm'a giremiyordu; girmeye kalkanlar fiilî saldırıya uğruyordu. İşte orası "cephe"nin bir kanadı sayılabilir, güvensiz. Ve o "cephe"de üstünlük kafirlerin elindeydi.
Nisâ 101-104'teki ortam "cephe"dir çünkü birbirine düşman iki topluluk ordadır. İki gladyatör gibi birbirlerini gafil avlayıp yok etmeye çalışıyorlar. İnananlar deve gütmüyorlar orda; alış veriş etmiyor, ders yapmıyor, sıcak yataklarında uyumuyorlar. Kelle koltukta beklemedeler. Ve Allah doğru söyler. Uyarı O'ndan geliyor:
"Kafirler bir saldırışla üzerinize çullanmak istiyor; ... hazırlıklı olun - fe yemîlûne aleykum meyleten vâhideh ... huzû hızrakum (102).
Salâtın ordaki uygulamasına bir insanın Kuran dersi diyebilmesi için cephe kavramından habersiz olması gerekir. Baskın beklenen cephede ders olmaz.
Salâtın ordaki "1 kıyam + 1 secde"lik uygulaması namazdır. İnananların yarısı o zor anlarında nöbet tutup gözcülük ederken öteki yarısı silahları hemen yanıbaşlarında namaz yoluyla Allah'a sığınıyorlar.
Tıpkı sel baskını esnasında bir salın üzerinde namaz kılıp Allah'a sığınan insanlar gibi. Orada da baskın bekleniyor: Selin aniden kabarıvermesi; baskın odur. Baskın beklenen salda ders olmaz.
Ve sal örneği... vaziyet pür melal. Resul çaresiz, başka çare kalmamış, tek çare namaz kıldırmakta...onlara namaz kıldırıyor, ama ikiye bölerek... bir kurgudur gidiyor. Bana çok trajedi komik geliyor.
Sel birden kabarıp salı deviriverince anlarsınız trajikomik olan neymiş. Düşman bir saldırışla üzerinize çullandığında anlarsınız "Kafirler sizi gafil avlamak istiyor!" diyen Allah hiç gerek yokken mi yapmış o uyarıyı.
Tevbe 25'ten anlaşıldığı üzere Huneyn gününde o sal devrildi. İnananlar pusuya düştüler. Şehidler verdiler. Yeryüzü bütün genişliğine rağmen dar geldi onlara; çil yavrusu gibi dağıldılar.
Sevgi ile.
Yapmayın Dermanbeg hocam! Anılan salât eğer sizin öne sürdüğünüz gibi "komutanın bu savaşta Mümin askerleri yönetmesi, mümin askerlerin de ona itaat etmesi" olsaydı... Nisâ 101’deki salât kelimesinin yerine bu salât konunca bakın Allah'ın hükmü ne hale geliyor:
İnananlar! Kafirlerin size saldıracağını bekliyorsanız komutanınız Muhammed askerleri yönetmeyebilir; ve siz ona itaat etmeyebilirsiniz. Bunda sakınca yok.
Mümkün değil, güzel hocam. Fena halde sakıncalıdır.
Belirli vakit gelip siz namaz yoluyla Allah'a sığınıyorken de namaz vaktinin dışında düşman saldırısını bekliyorken de komutanınız başınızda olacak ve siz ona itaat edeceksiniz.
__________________ hasanakcay.net
allahindini.net
|