HANiFDOSTLAR.NET

 

Kuran Müslümanı
 

(Şahıs odaklı din anlayışından Allah odaklı din anlayışına...)

Ana Sayfa Hanif Mumin  Iste Kuran Kurandaki Din  Kur'an Yolu  Meal Dinle Sohbet Odasi Hanifler E- Kitaplik Kütüb-i Sitte ?  ingilizce Site Kuran islami Aliaksoy Org  Hasanakcay Net Tebyin-ül Kur'an Önerdiğimiz Siteler Bize Ulasin

 

- Konulara Göre Fihrist

- Saçma Hadisler

- Hadislerin-Sünnetin İncelemesi

- Haniflikle İlgili Sorular Cevaplar

- Misakın Elçisi Kim?

- Kuranda Namaz/Salat

- Onaylayan Nebi

- Kuranda Namaz/Salat

- Enbiya 104

- Kuranda Yeminler

- Adem Hakkında Sorular

- Ganimetleri Resulün Eline Nasıl Vereceğiz?

- Allahın ındinde YIL ve DOLUNAYLAR

- Abese ve Tevella

- Hadisçilerce Tahrif Edilen Ayetler

- Mübarek Yer, Mübarek Vakit

- Arkadaş Peygamber

- Kuranın İndirilişinden Günümüze Gelişi

- Bir Türban Sorusu

- Kuran ve Bize Öğretilenlerin Farkı

- Namazın Kılınışı

- Hadislere Göre Namaz

- Kuranda Salat Namaz mıdır?

- Kuran Yetmez Diyen Uydurukçular

- Bizler Hanif Dostlarız

- Sahih Hadis mi İstersiniz?

- Hakkı Yılmaz'ın Tebyin Çalışması

- Kur'anı Anlamada Metodoloji

- Tarikatçıların Çarpıttığı Birkaç Ayet

- Nasıl Kur'an Okuyalım?

- Kur'anı Kerim Nedir?

- Kur'anda Oruç

- Allah'sız Bir Din ve Allah'sız Bir Kur'an İnancı

- Kuransız Bir İslam Anlayışı ve Müşrikleşme

- Meal Çalışmasına Davet

- Allah Şahit Olarak Kafi Değil mi?

- Doğru Hadisleri Ne Yapacağız?

- Kur'andaki Muhammed ve Peygamberlerin Misyonu

- Mahrem, Avret, Ziynet

- Nur Suresi Çeviri-Yorum

- Cilbab

- Resule İtaat Ne Demektir?

- Hadis Kalburcuları ve Kalburları

- Kur'anı Kerim'in İndiriliş Gayesi

- Kur'anda Amellere Karşı Cahili Yaklaşım

- İslamdışı İnanışlara Kur'andan Örnekler

- Biri Şu Haram Üretim Tesislerini Kapatsın

- Tasavvufta İslam Var mı?

- İslamda Delil Sorunu

- Kurban Kesmek

- İlahi Hitabın Serüveni

- Ecel Nedir?

- Şirk, İşrak, Müşrik, Müşareke, Müşterik

- Büyü Yapan ve Yaptıranlar

- Peygamberlere Karşı Rabbani Yaklaşımlar

- Salat-ı Tefriciye yada Zikri Çarpıtmaya Bir Örnek

- Mucize Nedir?

- Ayrılıkların Nedenleri

- Sıfır Hata veya Kur'an

- Haniflik Nedir?

- Rabıta İle Şeyhlere Tapanlar

- Hadis Zindanının Mezhepçi Mahkumları

- İslam Dininin Öğrenilmesinde Kaynak Sorunu

- Fasık ve Münafıkların Genel Tanımlaması

- Hadisler, Hıristiyanlık ve Selman Rüştü

- Kur'anı kerim'in İndiriliş Gayesi

- Müstekbirlere Karşı Cahili Yaklaşım

- Halis-Hanif İslam

- Kur'anda Şefaat

- Fuhuş Tellalı Tefsirciler

- Hayızlıyken Neden Namaz Kılınmasın?

- Cebrail, Vahiy, Melek

- Dindarlıkta Müşrikleşme Temayülü

- Büyü Yapan ve Yaptıranlar

- Yaratılış, Adem, Havva

- Kur'an Yerel mi, Evrensel mi?

- Reform Dinde mi, Dindarlıkta mı?

- Ne Mutlu Tağutu Olmayanlara

- Peygambere Saygı(?)

- Hadislere Kanıt Diye Gösterilen Ayetler

- Allah Nazara Karışmadı mı?

- Kur'anı Kerimle Amel Etmek Mümkün mü?

- Kur'anda İnkar Edenlerin Vasıfları

- Müminlerin Vasıfları

- Allah'ın Vasıfları

- Kur'anın Vasıfları

- Dine Karşı Cahili Yaklaşımlar

- Kur'an Merkezli Din

- İrin Küpü Patladı; Mevlana

- Hurafe ve Bidatlar

- Peygamberi Tanrılaştırma

- Hz. İsa'nın Ölümü

- Allah'ın Mesajının Adı: Kelamullah

- Allah'ın Resule Uyarıları

- Kur'ana Göre Tenkit ve Eleştiri Nasıl Olmalı?

- Kur'anda Sevgi

- Sofuların Devlet Desteğiyle Desteklenmesi

- Hans Von Aiberg Aldatmacası

- Kabir Azabı Safsatası

- Kur'an Kıssalarının Önemi; Masal Değiller

- Kur'anda Toplumsal Sünnetler

- Tefsirde İsrailiyyat

- Kardeş Evliliği Olmadan Çoğalma

- Hans Von Aiberg Tutuklandı

- Kur'anda Tevbe Kavramı

- Yaşar Nuri Öztürk'ün Yorumuyla Namaz

- Karadelikler; Bir Büyük Yemin

- Mezhepçilerin Ümmi Açmazı

- Kabe Nedir? Mekkede midir, Kudüste mi?

- Kur'anda Ruh Kavramı

- Kur'anda Nefs Kavramı

- Amin Kavramı ve Putperestlik

- Diyanet İşleri Başkanlığının Sitemize Cevabına Cevaplar

- Resul ve Nebi -1

- Resul ve Nebi -2

- Sapık Bir Fırka: Hansçılar

- Cihad mı, Çapulculuk mu?

- Kur'an Deyip Namazı Yok Sayanlar

- Cennete Sadece Müslümanlar mı Girecek?

- Kur'anda El Kesme Cezası var mı?

- Nazar veya Göz Değmesi Var mı?

- Şehadet Getir, Münafık(?) Ol

- Kur'anda Eleştiri Metodu

- Hacc Mekkede mi, Bekkede mi?

- İslami Tebliğde Kur'an Metodu

- Saptırılan Kavram: Mekruh

- Kur'anda Cuma Namazı var mı?

- Of Be Kader, Allah mı Suçlu Yoksa Biz mi?

- Kader Açısından Cebir ve İhtiyar

- Baban Peygamber Olsa Ne Yazar

- Kur'anda İnsan Hukuku

- Vahdet-i Vücud, Şirkin Alası

- Tasavvufi Bilginin Kaynağı Vahiy mi?

- İslam'da Resullük Son Bulmuştur

- Teveffi Kelimesi ve Arap Dili

- Tasavvuf Üzerine Düşünceler

- Nefis Mertebelerinin İç Yüzü

- Allah Rızası Anonim Şirketi; Tarikatlar

- Tasavvuf ve Eşcinsellik -1

- Tasavvuf ve Eşcinsellik -2

- Nakşi Şeyhi Allah'ın Avukatı mı?

- Kur'anda "ve+la" Öbeği

- Putlar ve Tapanlar

- Son Peygamberimizin Okuma Yazması

- Mesih ve çarpıtılan Bir Ayet

- Hac İzlenimleri

- "Üzerinde 19 var" da Son Nokta

- Secde Emri

- Kur'andaki Hac

- Aracıların Gaybı Bildiği İnancı

- Tarikatçı - Müşrik Karşılaştırması

- Gazali'nin Kadına Bakışı

- Kur'anda Kadına Verilen Önem

- Başörtüsü Allah'ın Emri Değil

- Başörtüsü Takmak Kur'anda Var mı?

- Kur'anda Kadın Dövmek Var mı?

- Cariye, Köle; Utanmaz Mealciler

- Kadına Yönelik Şiddet

- Sünnet Edilen Kızın Öyküsü

- Erkekçe ve Kadınca Meal Konusu, Nebe 33. Ayet

- Harem - Selamlık Kimin Emri?

- Zina, Evlilik ve Örtünme Adabı

- Cariyeleri Aç, Hür Kadınları Kapat (!)

- Çok Eşliliği Yasaklayan Ayetler

- Kur'ana Göre Evlilik Hukuku

- 2 Kadın = 1 Erkek, Uydurma mı?

- Danimarkalı mı Sapık, Buhari mi?

- Ebu Hanife, Cariyenin Avreti

- Nisa 25, Hür Kadın ve Fahişe İfadesi

- Maymunların Hadisi ve Recm Vahşeti

- Hz. Muhammed'in Tebliği

- Peygamberi Tanrılaştırma

- Angarya Haline Getirilen İbadet

- Buhari'nin Hadislerini Buhari Yazmamıştır

- Hadis ve Sünnet Gerçeği

- Uydurma Hadisler, İslamın Kara Boyası

- Hadisler Dinin kaynağı Olamaz

- Uydurmaların Sınırı Yok; Şeytan Geyiği

- Beşeri Hükümler Neden Kutsal Oluyor?

- Hadis - Kur'an Çelişkisi

- Kur'anda/Dinde Olanlar ve Olmayanlar

- Cehennem'den Çıkış Yok

- Kur'anda Tağut

- Ebu Hureyre Gerçekte Kimdir?

- Hadis - Mantık Çelişkileri

- Kurban ve Kurban Bayramı Nereden Geliyor?

- Hadislere Göre Kur'an Eksiktir

- Bildiri: İslam Anlayışında Reform

- Arapça mı, Arap Saçı mı?

- Koca mı Üstün, Allah mı?

- Esbab-ı Nüzül Komedi Hadisleri

- İşte Geleneğin Dini

- Ulul Emir İle Kim Kastediliyor?

- Kul Hakkı

- Yezidi Bir Gelenek: Aşure Tatlısı

- Hz. İbrahim'den Asrımıza Dersler

- Taklitçiliğin Boyutları

- Seb-ul Mesani Nedir?

- Kelle Sayılarak Gerçek Bulmak

- Kıyamet - Mahşer Günü ve Sonrası

- Kur'anda Namaz Vakitleri

- Kur'anda Cuma Konusu

- Salih Olmak Yetmez

- Hudeybiye Anlaşması Uydurma mı?

- Kitap Yüklü Eşekler

- Kur'andaki Hac

- Hz. Nuh'un Oğlu Kimdi? İftira mı?

- Ruhun Ağırlığına Başka Bakış

- Hz. İbrahim Yalancı Değildi

- İncil'de Kadına Bakış

- Şirkin Büyüğü Küçüğü Olur mu?

- Kur'andaki Abdest ve Hijyen

- Din de Bir Araçtır

- Kur'an Okumanın Zararları

- Kur'anda Dua Ayetleri

- Kur'anda Tarih Kavramı ve Bilinci

- Şekilsel Secde Kur'anda Yok mu?

- Salat ve salatı İkame

- Kur'andaki Emr Kavramı Üzerine

- Dindar İnsanlar Şirk Koşar

- Alak Suresinin İlk Beş Ayeti

- Men Arefe'nin Çözümü

- Kur'andaki Av Yasağı

- Fıtrat ve Namaz Vakitleri

- Kur'anda İnsan Hukuku

- Din Büyüklerini Tanrılaştırma

- Allah'a ve Muhammed'e Değil

- Kur'andaki Örnek Tevekkül

- Şekilsel Rüku Kur'anda Yok mu?

- Hz. İbrahim Kuşları Kesti mi?

- Ehli Sünnet Dininin Anayasası

- İnsan Allah'ın Halifesi mi?

- Kur'an Üzerinde Düşünmek

- Şirkin Kuyusuna Düşenlere Uyarılar

- Kur'an Ölülere Okunmak İçin mi İndirildi?

- Ayda Okunan Kur'an Masalı

- Hz. İbrahim, Safa ve Merve Masal mı?

- "Haç"er-ul Esved (!)

- Mevlana Sahte Bir Peygamber Değil mi?

- Tasavvufun Tanrısı İki Zıttır

- Kur'andaki Tasavvuf: Teveccüh

- Önce Batıl ve Hurafe İle Savaşalım

- Resuller Haram Kılamaz mı?

- Elçi Muhammed ile İnsan Muhammed'in Farkı

- Tarikatlarda Aracılar Rezaleti

- Nur Suresi 31. Ayet Nasıl Çarpıtılıyor?

- Sırat Kıldan İnce, Kılıçtan Keskin mi?

- Kur'anda Zalimler

- Bütün Mehdileri Çöpe Atıyoruz

- Kur'ana Göre Ramazan Ayı ve Haram Aylar

- Tasavvufçuların İlahı; Varlık ve Yokluk

- Tasavvufçuların Küçük Putları

- Sünnet Etmek yaratılışı Değiştirmedir

- Son Peygamberimizin Mektupları

- Fıtrat ve Namaz Vakitleri

- Mescid-i Aksa Nerede?

- Büyük Kandırmaca: Hadis

- Kur'an Neden Arapça Olarak İndirilmiştir?

- Kimin dini? Kimin Kitabı? Kimin Meali?

- Evliya Kelimesinin geçtiği Ayetler

- Şimdiye Kadar Yaşanan İslam

- Ayın Yarılması Diye Bir Mucize Yoktur

- Kabe Dikili Taş Değil mi?


Up | Down | Top | Bottom
 
Şu da emredildi: Yüzünü dine bir Hanif olarak çevir. Sakın müşriklerden olma.

Yunus Suresi 105

Ben bir Hanif olarak yüzümü gökleri ve yeri yaratana döndürdüm. Müşriklerden değilim ben.

Enam Suresi 79

İbrahim ne bir Yahudi idi, ne de bir Hıristiyan. O sadece hanif bir müslümandı. O müşriklerden değildi.

Ali İmran Suresi 67

Şu da kuşkusuz ki, İbrahim başlıbaşına bir ümmetti; bir Hanif olarak Allah'ın önünde eğiliyordu. Müşriklerden değildi.

Nahl Suresi 123

De ki Allah doğrusunu söylemiştir / vaadinde sadıktır.Haydi artık Hanif olarak İbrahim'in Milleti'ne uyun! Müşriklerden değildi o.

Ali İmran Suresi 95

Allah'a ortak koşmadan, Hanifler olarak... Allah'a ortak koşan kişi, gökten düşmüş de kendisini kuşlar kapışıyor veya rüzgar onu uzak bir yere fırlatıp atıyor gibidir.

Hacc Suresi 31


Up | Down | Top | Bottom

HABERLER

 

 








 

 

  Hanif Islam

 

Alıntılar, Makaleler
 Hanif Dostlar Ana Sayfa -> Alıntılar, Makaleler
Konu Konu: SANAYİ VE TEKNOLOJİ:NEREYE KADAR? Yanıt YazYeni Konu Gönder
Yazanlarda
Gönderi << Önceki Konu | Sonraki Konu >>
adalet
Uzman Uye
Uzman Uye
Simge

Katılma Tarihi: 02 ekim 2006
Gönderilenler: 1195
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı adalet

 Mustafa Kutlu-Yeni Şafak

                                Ekmek meselesi

Beslenme sorununu kendisine dert edinmiş ve bilhassa “ekmek” konusunda uzmanlaşmış bir doktor arkadaşım şu tesbiti yaptı: “Ekmekte insan vücuduna gerekli olan hemen bütün temel elementler bulunmaktadır.”

Buğday üretimi ve tüketimi bu açıdan önemli. Halk dili ile ifade edersek, “Ekmeksiz kalma korkusu neredeyse susuz kalma ile eşdeğerdedir.” Tarıma üvey evlat muamelesi yapan, köylüyü hor gören zihniyet bu alanda gelişmemize ket vurmuştur.

Buna bir de “köylerin boşalması”nı ekleyin. Bakınız bugün itibarı ile daha önce buğday ekilen 4,5 milyon dönüm arazi boş yatıyor. Bu 4,5 milyon dönüm arazi neredeyse bir ülke yüzölçümü kadardır. Ekilebilse kaç kişiyi besler. Ama kazın ayağı öyle değil. Köylü köyünü iş olsun diye terk etmiyor. Araziden verim alamadığı, aldığı ürün kendini ve ailesini beslemediği için şehre göçüyor.

Daha önce de yazdık, mesele ile ilgisi olanlar zaten biliyor. Türkiye'de tarım arazisi hem coğrafî özellikleri yüzünden, hem miras yolu ile parçalandığından, “büyük işletme” kurmak için müsait değil.

Çiftçilerimiz genellikle buğday, pamuk, yağ bitkileri, pancar ve mısır üretiyor. Ancak üretim biçimleri ve arazi yapısı sebebi ile bu alanda başka ülkelerin çiftçileri ile rekabet şansları yok. Hem verim, hem kalite, hem de maliyet açısından.

Bu sebeple alternatif tarım ürünü üretimine geçilmesi şart. Ama bu kolay bir iş değil. Zaman, bilgi, sermaye, sabır ve eleman istiyor.

Açıkçası, günümüzde yüzde otuzların altına inmiş olan köylü nüfusunu zor yıllar bekliyor. Onların zorlanması (ürün kıtlığı), şehirlerde ekmek darlığına sebep olacak.

Küresel ısınmanın yedeğinde gelen su sorunu da bu bağlamda ele alınmalıdır. Suyu az bölgelerde ekonomik tarım yapılması mümkün değil. Bu sebeple su kullanımında dededen kalan usûlleri bırakıp modern sulamaya geçmek bir mecburiyet. Türkiye tarıma müsait 240 milyon dönüm toprağının ancak 45 milyon dönümünü sulayabiliyor (O da çokluk ilkel usuller ile). Acil olarak sulama konusunda yatırım yapmamız lâzım. Bunun için bilgi, eleman ve eğitim şart. İronik bir durum, ama binlerce ziraat yüksek mühendisimiz şu günlerde işsiz dolaşıyor. Tarımı ne kadar ihmal ettiğimize bu rakamlar şahitlik eder.

Türkiye'de tarımda çalışanların toplam istihdam içindeki varlığı yüzde otuz civarında. Bu rakam AB ülkelerinde % 4.3; ABD'de ise % 2.2.

Karşımızda esas itibarı ile “küçük çiftçi” denilecek bir kesim var. Bu kesimin hem kendine, hem de ülkeye faydalı olması, ancak tarımda alternatif ürünlerin devreye sokulması ile sağlanabilir. “Organik tarım” bu çerçevede bir imkân olarak görülebilir. Usulüne uygun yapıldığı zaman müşterisi hazır, fiyatı yüksek. Bazı ürünlerde dünya piyasalarında rekabet edebilir.

Tarımın beslediği nüfusu sadece köylülerden ibaret görmeyelim. Köydeki nüfus kadar bir de şehre göçmüş köylümüz var. Bunlar şehirde ne doğru dürüst iş bulabiliyor, ne geçinebiliyor. Yiyecekleri yine köydeki akrabaları tarafından ekilen arazilerinden geliyor. Köydeki nüfus geleneksel hayatın içinde bir “kanaat ekonomisi”ni sürdürebilir. Oysa şehirdeki köylülerin ikinci kuşağı bir tüketim toplumunun ortasına düşmüştür. Doyumsuz, lumpen, saldırgan, genç ve eğitimsiz bir kalabalık. Bu genç nüfusun yarattığı kargaşa asayiş sorunlarının artışını tetikliyor.

Bakınız buğday-ekmek derken nerelere geldik. Tarım meselesi benim gibi edebiyatçılara kalmamalı. Konunun uzmanları, entelektüelleri sürekli tartışmalı ve çözüm yolları göstermeli.

Unutmayalım; ekmek ve su hepimizin derdidir.



__________________
"Bir kavme olan kininiz sizi adaletten ayırmasın.."
Yukarı dön Göster adalet's Profil Diğer Mesajlarını Ara: adalet
 
adalet
Uzman Uye
Uzman Uye
Simge

Katılma Tarihi: 02 ekim 2006
Gönderilenler: 1195
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı adalet

                      Lumpenin çevre mektubu
Hop bilader,
Dünyanın taklaya geldiği bu günlerde
küresel artisliğin arttığı ve
lavukların sera gazlarını
 ortamlara salması sebebi ile
 küçük kamillerin geleceğinin
deve olmaması için
 alemlere akarken caz yapmamanı,
 doğanın karizmasını çizdirmemeni,
hastası olduğumuz ilik gibi temiz çevreyi
 ve denizi kafadan kopartmamanı,
 kafana göre takılmamanı,
 gereksiz pati çekip ve
makas atıp çıkarttığın
egzos gazlarıyla beni uyuz etmemeni,
 her mangal olayına lapin gibi atlayıp
 ormanları sakata getirmemeni,
salağa yatıp fabrikalarındaki atıkları
temiz sulara koyup geçmemeni,
 psikopat gibi verimli alanlara
 bina kakalamamanı,
mal mal bakmayıp
çevrene duyarlı olmanı
damardan ve dibine kadar tavsiye ederim.

Tamam mı bilader?
Akıllı ol, Kyoto’yu imzala!
 Çevreye duyarlı ol!
Ayar etme adamı,
almayayım aklını!...
Hadi ikile!... Şşşşş! (Levent Tülek)



__________________
"Bir kavme olan kininiz sizi adaletten ayırmasın.."
Yukarı dön Göster adalet's Profil Diğer Mesajlarını Ara: adalet
 
Guests
Guest Group
Guest Group


Katılma Tarihi: 01 ekim 2003
Gönderilenler: -259
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı Guests

selam size değerli arkadaşlar inşallah hepiniz iysinizdir,

Allah bir şehri örnek verdi: (Halkı) Güvenlik ve huzur içindeydi, rızkı da her yerden bol bol gelmekteydi; fakat Allah'ın nimetlerine nankörlük etti, böylece Allah yaptıklarına karşılık olarak, ona açlık ve korku elbisesini tattırdı. (NAHL SURESİ / 112)

bir başka meal,


Allah, şu ülkeyi/medeniyeti de örnek vermiştir: Güvenli, mutlu-huzurlu idi; rızkı her yandan bol bol gelirdi. Sonra onlar Allah'ın nimetlerine nankörlük ettiler de Allah kendilerine, sanayi olarak ürettikleri şeyler yüzünden açlık ve korku elbisesini/birlikteliğini/karmaşasını tattırdı,

 

öncelikle sultan kardeşime teşekkürlerimi sunuyorum, kendisiyle bu meseleyi bri daha müzakere etmek nasip olmadı ama o da artık brdan okur ve burdan devam ederiz, Rabbim dilerse, ama kendisine teşekkrülerimi sunayım, tabi önce Rabbime hamd, sanayi toplumu ve zararları tesbite ettik teşhis ettik, ki çoğu zaman hayat tesbitler ve teşhislerle sürüp gidiyor ya, peki ne yapmalı, muhattap olduğumuz insanların durumları bu, ben şu anda bir markette çalışıyorum 12 saati aşan bir süre, bu toplumda yaşıyorsanız çok azı müsteesna iki seçeneğiniz var, bir ya düzenin ilahlarına şehadet getirerek oluşturdukları sahte cennete girmek, iman elbisenizi girdiğiniz kurumun dışarısında tutarak içeriye yeni kimliğinizle girmek, çalışma saatleriniz az, tatil günleriniz fazla, maaşınız dolgun zamanınız bol,, diğer seçenek,

sabah 8 işe gidersiniz en iyi ihtimalle 9 da çıakrsınız eve gelirsiniz 10 yatarısnız 12 işten artan zaman dilimi iki veya üç saat, geçenler de bir transfer bombası patlatmışlar bilmem kaç milyon dolar, petlasıın özelleştirilme fiyatının bilmem kaç katı fiyata özel bir kuruluş para harcıyor peki bu paranın kazanım alanı ne, o futbolcunun formasını yap sat, tüketim, o futbolcunun parfümünü yap sat tüketim, tvler o futbolcu için maçları yayın hakkı satın alsın yine tüketim, takım o futbolcu adına kombine biletler satsın yine tüketim, peki bu gelen paralar ne ola ki, o paralarla iki katı fiyata daha meşhur bir futbolcu ve yine aynı döngü, markette bilmem kaç küsür kişi çalışıyoruz, insanlar rahat tüketsin diye rafları temizliyoruz, insanlar rahat tüketsin diye evlerine servis yapıyoruz, insanlar rahat tüketsin diye yerleri paspaslıyoruz bilmem kaç milyon kişilik toplumun büyük çoğunluğu işte bu azınlık için işte bu azınlığın tüketimi için çalışıyor ve işte bu azınlık da sadece tüketiyor, tüketenler için çalışanlarınsa tüketecek kadar paraları yok ki, neyi tüketsinler bedenlerinden ve terlerinden başka, eline bir deset para alan kasiyer paraları bana tutarak az önceki alış verişin miktarını söylüyor, gözlerinde acı bir gülümseme, bir aile geliyor bir saat kadar market içerisinde bir sürme arabası ile alışverişlerini bitiriyor ve o ürünleri kasadan geçiren görevli bu bir saat içinde kendisini bir ayda kazandığı parayı bir saat te harcayan bir aileyle karşılaşıyor, işte sanayi toplumu budur, bu güne kadar belki de en uzun süre bu işte çalıştım ve neden bu kadar uzun süre çalışabildiğimi düşündüm geçenlerde aklıma gelen ilk şeyse çalışmaktan kavga etmeye fırsatın kalmadığıydı, kasadan geçen ürünleri poşetlemekten, kasadan geçen şımarıklarla kavga etmeye fırsat kalmıyordu ki,,, ve bu döngünün zirvesşnde yer alan adam, marketin müdürü, sabah 8 akşam 10, bu adam ne zaman evbine misafir alır ne zaman bir dostuna misafirliğe gidebilir sizce, iki günlük çocuğu evde ama kendisi saaat 10 da hala kasaların kapanmasını bekliyor, işte size iki seçenek kulluk ve kölelik, ya rejimin ilahlarına kul olur cenntlerine girersini yada toplumun kölesi olur beliniz yük taşımaktan artık duyarsız hale gelir ama bunun bir üçüncü seçeneği yok mu, var işte tesbitlerin ve teşhislerin bittiği ve adımların atıldığı alan, Rabbimden müslümanların kendi işlerine sahip olmaları için niyaz ederdim, ama artık bırakın kendi işlerinin olmasını müslümanların kendi yerlerşim yerlerinin olmaları gerektiğine yürekten iman ediyorum, kendilerine ait yerleşim yerleri, kendilerine ait evleri, ve aklıma musa kıssası geliyor evlerinkarşılıklı kbıle edildiği, şehir değişikliği, secde ile yer değişikliği, ve özgürlüğün yiyeceği, bu toplum böyle dostlar ben kulluğa razı değildim ama köleliği de sineye çekiyordum,,, ama ona da mecbur değiliz düşünsenize şurda şu kadar kişi yazı yazıyor dem vuruyor herşeyden, bunların bir arada yerleşmesi sizce çok mu zor,,,,,, hayat teşhisler ve tesbitlerle sürerken tedaviler gittikce zorlaşacak, hastalıklı alanlar gittikce büyüyecek ve biz bir önceki durumu tesbit ederken şuan ki hastalık bir başkasını doğruacak,,,,,,,,

 

 

selam ve dua ile

Yukarı dön Göster Guests's Profil Diğer Mesajlarını Ara: Guests
 
sailamasr
Uzman Uye
Uzman Uye
Simge

Katılma Tarihi: 23 nisan 2005
Gönderilenler: 543
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı sailamasr

selam selam

duhan suresi

  • Eğer kesin bir bilgiyle inanıyorsanız (Allah), göklerin, yerin ve bu ikisi arasında bulunanların Rabbidir. (7)
  • O'ndan başka ilah yoktur; diriltir ve öldürür. Sizin de Rabbinizdir, geçmiş atalarınızın da Rabbidir. (8)
  • Hayır, onlar şüphe içindedirler; oynayıp-oyalanıyorlar. (9)
  • Öyleyse sen, göğün açıkça bir duman getireceği günü gözle; (10)
  • (Bu duman) insanları sarıp-kuşatıverir. İşte bu, acı bir azabtır. (11)
  • "Rabbimiz, azabı üstümüzden açıp-gider; çünkü biz (artık) iman edicileriz." (12)
  • Onlar için öğüt alıp-düşünmek nerede? Onlara, açıklayan bir elçi gelmişti. (13)
  • Sonra, ondan yüz çevirdiler ve dediler ki: "(Bu,) Öğretilmiştir, bir delidir." (14)
  • Biz sizden bu azabı biraz açıp-gidereceğiz; (ama yine) dönecek olanlarsınız siz. (15)
  • Büyük bir şiddetle yakalayacağımız gün, elbette biz intikam alacağız. (16)
  • Andolsun, biz kendilerinden önce, Firavun'un kavmini de denedik. Onlara kerim bir elçi gelmişti; (17)
  • rabbi zıdni ilmi

     

    selam selam

     

    Yukarı dön Göster sailamasr's Profil Diğer Mesajlarını Ara: sailamasr
     
    adalet
    Uzman Uye
    Uzman Uye
    Simge

    Katılma Tarihi: 02 ekim 2006
    Gönderilenler: 1195
    Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı adalet

    Güneş toplayalım insanlık için

    Haluk Şahin

    Küresel ısınma ile onun bir sonucu olan kuraklık ve susuzluk nedeniyle sıkıntılı ve huzursuz bir yaz mevsimi yaşıyoruz. Gelecek daha da karanlık görünüyor. Geçmişin hatalarının faturaları karşımıza çıktıkca 'ağlarım baktıkça istikbalime' şarkısının çağdaş versiyonlarını söylememiz kaçınılmaza benziyor.
    Belki çok geç kalındı, ama gene de bir şeyler yapmak lazım. Hem kişisel hem de kurumsal düzeyde acilen birtakım adımlar atmak zorundayız.
    Örneğin, Avşa Belediyesi'nin yaptığı gibi... Dünkü Radikal'de gözünüze çarpmış olabilir. Yeraltı suları çekilen Avşa Adası denizden içme suyu üretmeye başlayacakmış. Tonu 1 YTL'ye mal olacak olan elektriğin fazlası diğer adalara satılabilecekmiş. (Tatlısu üretiminde hangi enerji kaynağından yararlanılacağı haberde yok. Umarım, fosil yakıt değildir, güneş ya da rüzgâr enerjisidir. Avşa her ikisi için de uygun bir ada.)
    Bu sütunu uzun zamandır okuyanlar bilirler, deniz suyunun 'desalinasyon' yoluyla tatlısuya dönüştürülmesi taktığım konulardan birisidir. 'Irmaklar tersine akmalı' konulu kaç yazı yazdım son 10 yıldır. Nasıl yazmam: Yerkürenin beşte dördü suyla kaplı ve insanlık susuzluktan kırılıyor. Su savaşlarının çıkmasına az zaman kaldı.
    Ama nedense, silahlanma için trilyon dolarlar harcayanlar, insanlığın yarını için yaşamsal önem taşıyan bu konuyu bir türlü ciddi olarak
    ele almıyorlar.
    Nedenini tahmin edebilirsiniz. Silah satıcıları ile petrol satıcıları ya aynı insanlar ya da aralarından 'su' sızmıyor! İnsanlığın geleceği değil, bugün kazandıkları para önemli onlar için.
    Aynı şey güneş enerjisi için de söylenebilir. Yerkürede en bol bulunan enerji kaynağı güneş ışığı, ama güneş enerjisi kullanımı bir türlü yaygınlaşmıyor. Maliyetler gittikçe düşse de, kullanımın çok cılız kaldığı ortada. Ancak, son küresel ısınma krizi, çanların insanlık için çaldığını ilan ettikçe, konuya önem verenler çoğalacaktır.
    Geçen gün bir Amerikalı misafirimle konuşuyordum. Yaşlı ebeveynleri güneşi bol New Mexico eyaletinde yaşıyor ve iki panelle ürettikleri güneş
    enerjisiyle tüm ihtiyaçlarını karşıladıkları gibi, fazlasını elektrik dağıtım sistemine satıyorlarmış!
    Bizde niçin olmasın?
    Yalnızca su ısıtma sistemlerinden söz etmiyorum. Dün Zaman gazetesinde okuduğum bir habere göre Türkiye bu açıdan dünya birincisi imiş. Ben, bunun ötesinde, New Mexico'daki yaşlı çift gibi, tüm elektrik ihtiyacının elektrik enerjisiyle karşılanmasından söz ediyorum. Bakarsınız her ev bir enerji üreticisi haline gelmiş! Demek ki oluyor, olabiliyor.
    Ama nasıl?
    Güneşi bol Ege sahillerindeki evler niçin bu sisteme geçmesin? Niçin başka ülkelerde olduğu gibi Türkiye'de de devlet bu sisteme geçişi
    teşvik etmesin? Niçin?
    Güneş toplamasını ve paylaşmasını öğrenmek zorundayız! Denemeye hazırım. Bu konuya da taktım kafayı, gelecek bilgileri sizlerle paylaşacağım.




    __________________
    "Bir kavme olan kininiz sizi adaletten ayırmasın.."
    Yukarı dön Göster adalet's Profil Diğer Mesajlarını Ara: adalet
     
    adalet
    Uzman Uye
    Uzman Uye
    Simge

    Katılma Tarihi: 02 ekim 2006
    Gönderilenler: 1195
    Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı adalet

    Kıyametin ayak sesleri

    Hani çok sıcak bir yaz yaşadık ya, medya bu kabil durumları abartmak için tabirler sundu: Cehennem sıcakları. Yazımızın başlığı da ona benziyor. Bu teşbihler, tasvirler ağır ağır gerçeğe dönüşünce insanoğlunda şafak attı.

    Attı mı diyorsunuz?

    Hiç sanmıyorum. Modern teknolojik medeniyetin ve bunu doğuran zihniyetin ve bu zihniyetin kurduğu siyasi-iktisadi-kültürel düzenin "kıyamet benzeri bir felaket yaşanmaksızın" yıkılacağına, yolundan sapacağına inanmıyorum. Bu "çıkmazın güzelliği, şeytanın iğvası, gafletin en koyu halidir."

    Hayatın dört temel unsuru (Hava, su, toprak, ateş) kirlendi, bozuldu, istismar edildi. Diğerlerini anladık da "ateş"e ne oldu demeyin. İşte petrol (sönmeyen ateş), doğal gaz, enerji kaynakları ve bunlar uğruna yapılan savaşlar.

    Savaş son yaprak düşünceye, son balık ölünceye, son su kaynağı kuruyuncaya kadar sürecek.

    Ta ki insanlar şeytanın askerleri olmaktan, birbirlerini yemekten vazgeçinceye kadar. Düzenin devamı için ileri sürülen "Sürdürülebilir kalkınma, geri dönüşüm teknolojileri, tüketimin sınırlandırılması vb." gibi tedbirler boştur, safsatadır.

    Eee… Ne yapacağız peki?

    Yapılacak şey gayet açık ve nettir. Havaya milyonlarca ton karbondioksit boşaltan fabrika bacaları derhal yokedilmelidir. Arıtma falan vız gelir. Hiçbir ilacın yan tesiri yok edilemez. Fabrikalar kapanırsa insanlar aç kalır safsatası rafa kaldırılmalıdır. Petrol ve petrol ürünleri kullanımdan kalkmalı, dünyada ağaç kesimi yasaklanmalıdır. Ve bunlar gibi binlerce eylem derhal hayata geçirilmelidir.

    Kimya ilmini kimyasal silah yapmakta, biyoloji ilmini biyolojik silah yapmakta, fizik ilmini nükleer bomba yapmakta kullananlar, bunların tesisleri, laboratuarları derhal yasaklanmalı; hiçbir sınırlama getirilmeksizin nükleer silahların tamamı imha edilmelidir. Genetikle oynayanlara en ağır ceza verilmelidir.

    İnsanoğlu kendini ağır ağır yokeden bu Frakeştayn modern teknoloji'ye tekmeyi vurmalıdır.

    Ya sen ne diyorsun kardeşim, ilkel hayata mı döneceğiz?

    Şok, şok, şok. Evet öyle. Adamın biri ilkel hayata dönelim dedi. Kah, kah, kah.

    Cevabımdır: Organik tarım sonucu üretilen buğdaydan yapılan, içine hiçbir katkı maddesi konulmamış ekmek ilkel ise, işte hedefimiz bu ekmeği kazanmak olmalıdır. O ekmekte insan vücudunun ihtiyacı olan bütün mineraller var. Adam kuru ekmek yese yaşar. Ayrıca yediği ekmekten hastalanmaz.

    Kapitalizmin (serbest piyasa) sürekli kâr, sürekli büyüme, bu uğurda insanoğlunun kökünü kurutma hedefi; kapitalizmin kaleleri tek tek yıkılarak yokedilmeli; insanlığa âdil bir yol gösterilmelidir. (Bütün bu işlerin dibinde insanın açgözlü nefsi yatmaktadır. Bu nefsi ancak maneviyat terbiye edebilir. Allah'a hesap gününe inanmayan bir insandan her fenalık beklenebilir.)

    Kolaysa sen göster, bekâra karı boşamak kolay.

    İşte cevabım: Toprak kutsal, su mübarek, hava dokunulmazdır. Ağaç, kuş, çiçek, börtü böcek; dağ-taş-deniz topyekun tabiat bir mabed sayılmalı, öylece saygı görmelidir. İnsanlar üç-beş zeytin, bir avuç hurma, bir dilim ekmek ile doymaya alışmalı bunun için şükretmelidir. Kimsenin ikiden fazla gömleği, üçten fazla fanilası olmamalı; mümkün ise eskiden oluduğu gibi her fert kendi giysisini kendi üretmelidir. (Burada ifradan karşı tefrid yapmıyorum. "Kanaat en tükenmez hazinedir" düsturunu hatırlıyorum.)

    Bütün bunlar ütopya, hayal, iktisat-siyaset ilmine aykırı, dünyanın vardığı çağdaş medeniyete inanmamaktır.

    İyi kapı açtın arkadaş.

    Çağdaş medeniyetin geldiği nokta şu: Dünya nüfusunun %20 den fazlası günde bir doların altında gelire sahip. Bu rakam 1.2 milyar kişi ediyor. Alenen aç.

    Bugün zenginlerin %20 si dünya Gayri Safi Hasılası'nın % 86 sını elinde tutuyor. Biri yer biri bakar kıyamet ondan kopar. Bunun adına "Küresel yoksulluk" deniyor. Ancak daha beteri "Küresel kuraklık". O ne zengin dinler, ne fakir. Düzenin devamından yana olanlar cehennemin leylim çukuruna yuvarlanacak . Kimi on yıl kaldı diyor; kimi yirmi. Benim gibi bilgi fukarası olanların dışında, batıda yüzlerce düşünce adamı buna işaret ediyor, ama kimin umrunda.

    Yooo!... Musa Musa da o kadar uzun boylu değil!

    Bence ufaktan bir panik başladı.

    Siz ne dersiniz? (Mustafa kutlu-Yeni Şafak)



    __________________
    "Bir kavme olan kininiz sizi adaletten ayırmasın.."
    Yukarı dön Göster adalet's Profil Diğer Mesajlarını Ara: adalet
     
    adalet
    Uzman Uye
    Uzman Uye
    Simge

    Katılma Tarihi: 02 ekim 2006
    Gönderilenler: 1195
    Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı adalet

                  Yavru kuşlar uçamadılar...


    ANNE kuşlar, son birikinti suyu da kuruyan gölü terk etmek üzere havalandılar.

    Yavrularının da kanatlanıp peşlerinden gelmesi için gölün üzerinde daireler çizmeye başladılar.

    Ama küçük kuşların uçma zamanı gelmemişti.

    Yuvalarının otları arasından başlarını yana yatırıp, gözlerini kırpıştırarak gökyüzündeki annelerine baktılar.

    Anneler orada kalsalar, susuzluktan öleceklerdi.

    Gitseler; yavruları orada kalacaktı.

    Annelik içgüdüsü ile ölümden kaçma içgüdüleri çatıştı. Gökyüzünde dönüp durdular.

    Allı turna sürüsü bir indi kuru göle, bir çıktı gökyüzüne.

    Çığlıklar ata ata yavrularını bu erken ve zorunlu göçe çağırdılar, küçük kuşlar ancak bir-iki adım atabildiler, henüz gelişmemiş kanatlarını çırptılar, cılız seslerle yanıt vermeye kalktılar, gökyüzüne doğru ağızlarını açıp kapattılar.

    Ama asla uçamadılar.

    *

    Tuz Gölü’dür burası.

    Konya ile on dört il ve ilçenin kanalizasyonunu bu muhteşem göle akıtmak için devletin trilyonlar harcayıp 125 kilometre beton kanal yaptırdığı eşsiz göl...

    İnsanoğlunun doğaya karşı ahlaksızlığının ve saygısızlığının en çarpıcı kanıtı olan ve bunu yok olarak ödeyen bir yeryüzü harikası...

    Gelişigüzel sulama kanalları ile suyunu bir yandan çekip, öte yandan on dört yerleşimin sanayi atıklarını, fosseptiğini, kirini, pasını bağladıkları Tuz Gölü.

    *

    Sonra ne oldu bilmiyoruz.

    Ortalık karardı, birkaç gün sonra gölün kurumuş kıyılarında çok sayıda yavru kuş buldular Selçuk Üniversitesi Veteriner Fakültesi’nin araştırmacıları.

    Anneler gitmiş, yavrular ölmüştü.

    Bir köylü, muhabire "Yaşayan bir yavru bizim gölgemizi görünce annesi sandı ki, yiyecek geldi diye birkaç kez ağzını açtı, ama öldü" dedi.

    Belki son yavru kuştu...

    Ve siz hálá dünyayı kimin ısıttığını, kimin iklimleri bozduğunu, suların neden kesildiğini, bahçelerimizi ve bizi kimin susuz bıraktığını merak ediyorsunuz.

    Öyle mi?..

    bcoskun@hurriyet.com.tr

    __________________
    "Bir kavme olan kininiz sizi adaletten ayırmasın.."
    Yukarı dön Göster adalet's Profil Diğer Mesajlarını Ara: adalet
     
    adalet
    Uzman Uye
    Uzman Uye
    Simge

    Katılma Tarihi: 02 ekim 2006
    Gönderilenler: 1195
    Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı adalet

    Ekonomizm'in sonu geldi

    Bulaşıcı bir hastalık gibi, Amerika'dan bütün dünyaya yayılan tüketim çılgınlığı, Ekonomizm'in sürükleyici gücü haline geldi. İlkesi ilkesizlik olan, açgözlü ve gösteriş tutkunu kitleler, yeni düşünce ve yaşama biçimi Ekonomizm'in omurgasını oluşturuyorlar. Sonu gelmez tüketim ve üretim yarışı sırasında ortaya çıkan, teneke kutular, pet şişeler, plastik torbalar, egzos ve baca gazları, dünyanın fiziksel ve ruhsal dengesini bozarak, bütün canlıların hayatını tehdit ediyorlar.

    Ekonomizm'in körüklediği tüketim çılgınlığı içinde, her gün biraz daha tüketmekten başka sorunları olmayan açgözlü insanlar, tokgözlü insanları ekonomik, siyasal ve kültürel hayattan uzaklaştırıyorlar. Açgözlülerin iktidar olduğu ekonomik ve kültürel yapıda, herşey metaekonomik değil, ekonomik kriterlerle belirleniyor. Dağları, denizleri, ovaları, ormanları, gölleri, nehirleri ve herkesin yararlandığı havasıyla, dünya bitmez tükenmez bir ekonomik kaynak deposu olarak görülüyor.

    Dünya denizleri, karaları ve kendisini kuşatan hava tabakasıyla birlikte bütün canlılar için tek ve değişmez hayat kaynağıdır. Sonsuzmuşcasına uzanan dünya kaynaklarının canlıların yaşamasına elverişli kısımları, sanıldığından çok daha azdır. “Dünyanın kaynakları sınırsızdır” yanılgısına dayanan Ekonomizm'in değerleri yaygınlık kazandıkça, tüketim çılgınlığı, çevre ve ruh kirlenmesi yeni boyutlar kazanıyor. Dünyanın sınırlı kaynakları, sınırsızmışcasına tüketiliyor.

    Ekonomizm'in değerleri, bütün insanlığın ruhunu paslandırdı. Pasın demiri yok etmesi gibi, Ekonomizm de insanlığın ruhunu yok ediyor. Tüketim çılgınlığının verdiği sarhoşlukla, insanlar metaekonomik değerlerden uzaklaştıkça, küresel ısınmanın yol açtığı iklim değişiklikleri hız ve yoğunluk kazanıyor. Küresel ısınmanın tetiklediği iklim değişiklikleri, dünyanın bir kısmını seller altında bırakırken, diğer bir kısmını da, susuzluktan çoraklaştırmaktadır.

    Avrupa'da Aydınlanma döneminden bu yana estirilen Postivizm fırtınası içinde, insanlığın bilinci bulandı, kültürü kirlendi, aklı karıştı ve ruhu paslandı. Metaekonomik değerlerin yerine ekonomik değerlerin geçmesi, insanla birlikte iklimi de değiştirdi. Küresel ısınmayla hızlanan iklim değişikliği, bütün dünyayı tehdit etmektedir. Kuzey Kutbu'ndaki buzların erimesi, Avrupa'yı baştan sona sular altında bırakabilir.

    Anadolu insanının metaekonomik değerlerinde, bir insanın korunması, bütün insanlığın korunmasıyla bir tutulur. İnsan hayatı ekonomik değil, metaekonomik bir olgudur. Hiçbir ekonomik değer, bir insan hayatının karşılığı değildir.

    Nobel Barış Ödülü, küresel ısınmayı gündemde tutmaya çalışan “Küresel Denge, Ekoloji ve İnsan Ruhu” kitabının yazarı Al Gore ve Hükümetler Arasında İklim Değişikliği Paneli, IPCC'ye verildi.

    İklim değişikliği ekonomik olmaktan daha çok metaekonomik bir sorundur. Ekonominin ilkeleri gözardı edilebilir. Ancak metaekonominin ilkelerini hiç kimse gözardı edemez.

    Yeni bir Nuh'un Gemisi'ne ihtiyaç var.

    Sınırlı dünyada sınırsız tüketim olmaz

    ngurdogan@yenisafak.com.tr



    __________________
    "Bir kavme olan kininiz sizi adaletten ayırmasın.."
    Yukarı dön Göster adalet's Profil Diğer Mesajlarını Ara: adalet
     

    Eğer Bu Konuya Cevap Yazmak İstiyorsanız İlk Önce giriş
    Eğer Kayıtlı Bir Kullanıcı Değilseniz İlk Önce Kayıt Olmalısınız

    << Önceki Sayfa 2
      Yanıt YazYeni Konu Gönder
    Yazıcı Sürümü Yazıcı Sürümü

    Forum Atla
    Sizin yetkiniz yok foruma yeni mesaj ekleme
    Sizin yetkiniz yok forumdaki mesajlara cevap verme
    Sizin yetkiniz yok forumda konu silme
    Sizin yetkiniz yok forumda konu düzenleme
    Sizin yetkiniz yok forumda anket açma
    Sizin yetkiniz yok forumda ankete cevap yazma

    Powered by Web Wiz Forums version 7.92
    Copyright ©2001-2004 Web Wiz Guide
    hanif islam

    Real-Time Stats and Visitor Reports Sitemizin Gunluk, Haftalik, aylik Ziyaretci  Detaylari Real-Time Stats and Visitor Reports

         Sayfam.de  

    blog stats