HANiFDOSTLAR.NET

 

Kuran Müslümanı
 

(Şahıs odaklı din anlayışından Allah odaklı din anlayışına...)

Ana Sayfa Hanif Mumin  Iste Kuran Kurandaki Din  Kur'an Yolu  Meal Dinle Sohbet Odasi Hanifler E- Kitaplik Kütüb-i Sitte ?  ingilizce Site Kuran islami Aliaksoy Org  Hasanakcay Net Tebyin-ül Kur'an Önerdiğimiz Siteler Bize Ulasin

 

- Konulara Göre Fihrist

- Saçma Hadisler

- Hadislerin-Sünnetin İncelemesi

- Haniflikle İlgili Sorular Cevaplar

- Misakın Elçisi Kim?

- Kuranda Namaz/Salat

- Onaylayan Nebi

- Kuranda Namaz/Salat

- Enbiya 104

- Kuranda Yeminler

- Adem Hakkında Sorular

- Ganimetleri Resulün Eline Nasıl Vereceğiz?

- Allahın ındinde YIL ve DOLUNAYLAR

- Abese ve Tevella

- Hadisçilerce Tahrif Edilen Ayetler

- Mübarek Yer, Mübarek Vakit

- Arkadaş Peygamber

- Kuranın İndirilişinden Günümüze Gelişi

- Bir Türban Sorusu

- Kuran ve Bize Öğretilenlerin Farkı

- Namazın Kılınışı

- Hadislere Göre Namaz

- Kuranda Salat Namaz mıdır?

- Kuran Yetmez Diyen Uydurukçular

- Bizler Hanif Dostlarız

- Sahih Hadis mi İstersiniz?

- Hakkı Yılmaz'ın Tebyin Çalışması

- Kur'anı Anlamada Metodoloji

- Tarikatçıların Çarpıttığı Birkaç Ayet

- Nasıl Kur'an Okuyalım?

- Kur'anı Kerim Nedir?

- Kur'anda Oruç

- Allah'sız Bir Din ve Allah'sız Bir Kur'an İnancı

- Kuransız Bir İslam Anlayışı ve Müşrikleşme

- Meal Çalışmasına Davet

- Allah Şahit Olarak Kafi Değil mi?

- Doğru Hadisleri Ne Yapacağız?

- Kur'andaki Muhammed ve Peygamberlerin Misyonu

- Mahrem, Avret, Ziynet

- Nur Suresi Çeviri-Yorum

- Cilbab

- Resule İtaat Ne Demektir?

- Hadis Kalburcuları ve Kalburları

- Kur'anı Kerim'in İndiriliş Gayesi

- Kur'anda Amellere Karşı Cahili Yaklaşım

- İslamdışı İnanışlara Kur'andan Örnekler

- Biri Şu Haram Üretim Tesislerini Kapatsın

- Tasavvufta İslam Var mı?

- İslamda Delil Sorunu

- Kurban Kesmek

- İlahi Hitabın Serüveni

- Ecel Nedir?

- Şirk, İşrak, Müşrik, Müşareke, Müşterik

- Büyü Yapan ve Yaptıranlar

- Peygamberlere Karşı Rabbani Yaklaşımlar

- Salat-ı Tefriciye yada Zikri Çarpıtmaya Bir Örnek

- Mucize Nedir?

- Ayrılıkların Nedenleri

- Sıfır Hata veya Kur'an

- Haniflik Nedir?

- Rabıta İle Şeyhlere Tapanlar

- Hadis Zindanının Mezhepçi Mahkumları

- İslam Dininin Öğrenilmesinde Kaynak Sorunu

- Fasık ve Münafıkların Genel Tanımlaması

- Hadisler, Hıristiyanlık ve Selman Rüştü

- Kur'anı kerim'in İndiriliş Gayesi

- Müstekbirlere Karşı Cahili Yaklaşım

- Halis-Hanif İslam

- Kur'anda Şefaat

- Fuhuş Tellalı Tefsirciler

- Hayızlıyken Neden Namaz Kılınmasın?

- Cebrail, Vahiy, Melek

- Dindarlıkta Müşrikleşme Temayülü

- Büyü Yapan ve Yaptıranlar

- Yaratılış, Adem, Havva

- Kur'an Yerel mi, Evrensel mi?

- Reform Dinde mi, Dindarlıkta mı?

- Ne Mutlu Tağutu Olmayanlara

- Peygambere Saygı(?)

- Hadislere Kanıt Diye Gösterilen Ayetler

- Allah Nazara Karışmadı mı?

- Kur'anı Kerimle Amel Etmek Mümkün mü?

- Kur'anda İnkar Edenlerin Vasıfları

- Müminlerin Vasıfları

- Allah'ın Vasıfları

- Kur'anın Vasıfları

- Dine Karşı Cahili Yaklaşımlar

- Kur'an Merkezli Din

- İrin Küpü Patladı; Mevlana

- Hurafe ve Bidatlar

- Peygamberi Tanrılaştırma

- Hz. İsa'nın Ölümü

- Allah'ın Mesajının Adı: Kelamullah

- Allah'ın Resule Uyarıları

- Kur'ana Göre Tenkit ve Eleştiri Nasıl Olmalı?

- Kur'anda Sevgi

- Sofuların Devlet Desteğiyle Desteklenmesi

- Hans Von Aiberg Aldatmacası

- Kabir Azabı Safsatası

- Kur'an Kıssalarının Önemi; Masal Değiller

- Kur'anda Toplumsal Sünnetler

- Tefsirde İsrailiyyat

- Kardeş Evliliği Olmadan Çoğalma

- Hans Von Aiberg Tutuklandı

- Kur'anda Tevbe Kavramı

- Yaşar Nuri Öztürk'ün Yorumuyla Namaz

- Karadelikler; Bir Büyük Yemin

- Mezhepçilerin Ümmi Açmazı

- Kabe Nedir? Mekkede midir, Kudüste mi?

- Kur'anda Ruh Kavramı

- Kur'anda Nefs Kavramı

- Amin Kavramı ve Putperestlik

- Diyanet İşleri Başkanlığının Sitemize Cevabına Cevaplar

- Resul ve Nebi -1

- Resul ve Nebi -2

- Sapık Bir Fırka: Hansçılar

- Cihad mı, Çapulculuk mu?

- Kur'an Deyip Namazı Yok Sayanlar

- Cennete Sadece Müslümanlar mı Girecek?

- Kur'anda El Kesme Cezası var mı?

- Nazar veya Göz Değmesi Var mı?

- Şehadet Getir, Münafık(?) Ol

- Kur'anda Eleştiri Metodu

- Hacc Mekkede mi, Bekkede mi?

- İslami Tebliğde Kur'an Metodu

- Saptırılan Kavram: Mekruh

- Kur'anda Cuma Namazı var mı?

- Of Be Kader, Allah mı Suçlu Yoksa Biz mi?

- Kader Açısından Cebir ve İhtiyar

- Baban Peygamber Olsa Ne Yazar

- Kur'anda İnsan Hukuku

- Vahdet-i Vücud, Şirkin Alası

- Tasavvufi Bilginin Kaynağı Vahiy mi?

- İslam'da Resullük Son Bulmuştur

- Teveffi Kelimesi ve Arap Dili

- Tasavvuf Üzerine Düşünceler

- Nefis Mertebelerinin İç Yüzü

- Allah Rızası Anonim Şirketi; Tarikatlar

- Tasavvuf ve Eşcinsellik -1

- Tasavvuf ve Eşcinsellik -2

- Nakşi Şeyhi Allah'ın Avukatı mı?

- Kur'anda "ve+la" Öbeği

- Putlar ve Tapanlar

- Son Peygamberimizin Okuma Yazması

- Mesih ve çarpıtılan Bir Ayet

- Hac İzlenimleri

- "Üzerinde 19 var" da Son Nokta

- Secde Emri

- Kur'andaki Hac

- Aracıların Gaybı Bildiği İnancı

- Tarikatçı - Müşrik Karşılaştırması

- Gazali'nin Kadına Bakışı

- Kur'anda Kadına Verilen Önem

- Başörtüsü Allah'ın Emri Değil

- Başörtüsü Takmak Kur'anda Var mı?

- Kur'anda Kadın Dövmek Var mı?

- Cariye, Köle; Utanmaz Mealciler

- Kadına Yönelik Şiddet

- Sünnet Edilen Kızın Öyküsü

- Erkekçe ve Kadınca Meal Konusu, Nebe 33. Ayet

- Harem - Selamlık Kimin Emri?

- Zina, Evlilik ve Örtünme Adabı

- Cariyeleri Aç, Hür Kadınları Kapat (!)

- Çok Eşliliği Yasaklayan Ayetler

- Kur'ana Göre Evlilik Hukuku

- 2 Kadın = 1 Erkek, Uydurma mı?

- Danimarkalı mı Sapık, Buhari mi?

- Ebu Hanife, Cariyenin Avreti

- Nisa 25, Hür Kadın ve Fahişe İfadesi

- Maymunların Hadisi ve Recm Vahşeti

- Hz. Muhammed'in Tebliği

- Peygamberi Tanrılaştırma

- Angarya Haline Getirilen İbadet

- Buhari'nin Hadislerini Buhari Yazmamıştır

- Hadis ve Sünnet Gerçeği

- Uydurma Hadisler, İslamın Kara Boyası

- Hadisler Dinin kaynağı Olamaz

- Uydurmaların Sınırı Yok; Şeytan Geyiği

- Beşeri Hükümler Neden Kutsal Oluyor?

- Hadis - Kur'an Çelişkisi

- Kur'anda/Dinde Olanlar ve Olmayanlar

- Cehennem'den Çıkış Yok

- Kur'anda Tağut

- Ebu Hureyre Gerçekte Kimdir?

- Hadis - Mantık Çelişkileri

- Kurban ve Kurban Bayramı Nereden Geliyor?

- Hadislere Göre Kur'an Eksiktir

- Bildiri: İslam Anlayışında Reform

- Arapça mı, Arap Saçı mı?

- Koca mı Üstün, Allah mı?

- Esbab-ı Nüzül Komedi Hadisleri

- İşte Geleneğin Dini

- Ulul Emir İle Kim Kastediliyor?

- Kul Hakkı

- Yezidi Bir Gelenek: Aşure Tatlısı

- Hz. İbrahim'den Asrımıza Dersler

- Taklitçiliğin Boyutları

- Seb-ul Mesani Nedir?

- Kelle Sayılarak Gerçek Bulmak

- Kıyamet - Mahşer Günü ve Sonrası

- Kur'anda Namaz Vakitleri

- Kur'anda Cuma Konusu

- Salih Olmak Yetmez

- Hudeybiye Anlaşması Uydurma mı?

- Kitap Yüklü Eşekler

- Kur'andaki Hac

- Hz. Nuh'un Oğlu Kimdi? İftira mı?

- Ruhun Ağırlığına Başka Bakış

- Hz. İbrahim Yalancı Değildi

- İncil'de Kadına Bakış

- Şirkin Büyüğü Küçüğü Olur mu?

- Kur'andaki Abdest ve Hijyen

- Din de Bir Araçtır

- Kur'an Okumanın Zararları

- Kur'anda Dua Ayetleri

- Kur'anda Tarih Kavramı ve Bilinci

- Şekilsel Secde Kur'anda Yok mu?

- Salat ve salatı İkame

- Kur'andaki Emr Kavramı Üzerine

- Dindar İnsanlar Şirk Koşar

- Alak Suresinin İlk Beş Ayeti

- Men Arefe'nin Çözümü

- Kur'andaki Av Yasağı

- Fıtrat ve Namaz Vakitleri

- Kur'anda İnsan Hukuku

- Din Büyüklerini Tanrılaştırma

- Allah'a ve Muhammed'e Değil

- Kur'andaki Örnek Tevekkül

- Şekilsel Rüku Kur'anda Yok mu?

- Hz. İbrahim Kuşları Kesti mi?

- Ehli Sünnet Dininin Anayasası

- İnsan Allah'ın Halifesi mi?

- Kur'an Üzerinde Düşünmek

- Şirkin Kuyusuna Düşenlere Uyarılar

- Kur'an Ölülere Okunmak İçin mi İndirildi?

- Ayda Okunan Kur'an Masalı

- Hz. İbrahim, Safa ve Merve Masal mı?

- "Haç"er-ul Esved (!)

- Mevlana Sahte Bir Peygamber Değil mi?

- Tasavvufun Tanrısı İki Zıttır

- Kur'andaki Tasavvuf: Teveccüh

- Önce Batıl ve Hurafe İle Savaşalım

- Resuller Haram Kılamaz mı?

- Elçi Muhammed ile İnsan Muhammed'in Farkı

- Tarikatlarda Aracılar Rezaleti

- Nur Suresi 31. Ayet Nasıl Çarpıtılıyor?

- Sırat Kıldan İnce, Kılıçtan Keskin mi?

- Kur'anda Zalimler

- Bütün Mehdileri Çöpe Atıyoruz

- Kur'ana Göre Ramazan Ayı ve Haram Aylar

- Tasavvufçuların İlahı; Varlık ve Yokluk

- Tasavvufçuların Küçük Putları

- Sünnet Etmek yaratılışı Değiştirmedir

- Son Peygamberimizin Mektupları

- Fıtrat ve Namaz Vakitleri

- Mescid-i Aksa Nerede?

- Büyük Kandırmaca: Hadis

- Kur'an Neden Arapça Olarak İndirilmiştir?

- Kimin dini? Kimin Kitabı? Kimin Meali?

- Evliya Kelimesinin geçtiği Ayetler

- Şimdiye Kadar Yaşanan İslam

- Ayın Yarılması Diye Bir Mucize Yoktur

- Kabe Dikili Taş Değil mi?


Up | Down | Top | Bottom
 
Şu da emredildi: Yüzünü dine bir Hanif olarak çevir. Sakın müşriklerden olma.

Yunus Suresi 105

Ben bir Hanif olarak yüzümü gökleri ve yeri yaratana döndürdüm. Müşriklerden değilim ben.

Enam Suresi 79

İbrahim ne bir Yahudi idi, ne de bir Hıristiyan. O sadece hanif bir müslümandı. O müşriklerden değildi.

Ali İmran Suresi 67

Şu da kuşkusuz ki, İbrahim başlıbaşına bir ümmetti; bir Hanif olarak Allah'ın önünde eğiliyordu. Müşriklerden değildi.

Nahl Suresi 123

De ki Allah doğrusunu söylemiştir / vaadinde sadıktır.Haydi artık Hanif olarak İbrahim'in Milleti'ne uyun! Müşriklerden değildi o.

Ali İmran Suresi 95

Allah'a ortak koşmadan, Hanifler olarak... Allah'a ortak koşan kişi, gökten düşmüş de kendisini kuşlar kapışıyor veya rüzgar onu uzak bir yere fırlatıp atıyor gibidir.

Hacc Suresi 31


Up | Down | Top | Bottom

HABERLER

 

 








 

 

  Hanif Islam

 

Genel Tartışma
 Hanif Dostlar Ana Sayfa -> Genel Tartışma
Konu Konu: KENDİ ELLERİMİZLE CEHENNEMİN KAPISINI AÇM Yanıt YazYeni Konu Gönder
Yazanlarda
Gönderi << Önceki Konu | Sonraki Konu >>
Saffet Metin
Uzman Uye
Uzman Uye


Katılma Tarihi: 07 ekim 2008
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 672
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı Saffet Metin

 

 

Sayın Ali Aksoy,

 

Zuhruf 44 ün  Müslümanları, Kur'ana inananları bağladığını düşünüyorum. 

Kur'anın indiği tarihten itibaren müslüman olan kişileri bağladığını düşünüyorum. 

Müslüman olmayanları bağlamıyor. Hatta müslümanların içinde yaşayıp, o kültürden haberdar olmasına rağmen cizye vermeyi  kabul edenleri de bağlamıyor. 

Onlar hakkındaki hükmü  Allah, adaleti ile verecektir.

Bizlere

Bir millete olan kininiz sizi adaletten ayırmasın. (Yani öcalma sebeblerin varken bile adaletten ayrılma diyor.)   buyuran yüce Allah , elbetteki her konuda en adaletli hükmü vereceğinden asla şüphem yoktur. 

 

 

Ankebut 45 

 Utlu mâ ûhıye ileyke minel kitâbi ve ekımıs salât(salâte), innes salâte tenhâ anil fahşâi vel munker(munkeri), ve le zikrullâhi ekber(ekberu), vallâhu ya'lemu mâ tasneûn(tasneûne).

 Yaşar Nuri Öztürk:Kitap'tan sana vahyedileni oku! Namazı da kıl! Çünkü namaz, çirkinliklerden ve kötülüklerden alıkoyar. Elbette ki Allah'ın zikri/Kur'an'ı daha büyüktür! Allah, neler yaptığınızı biliyor.

 

Şimdi bu ayet  Kur'anı okumamızı istiyor. Okuma nasıl olur. Yazılı bir metin olur. İnsanlar da bu metni okurlar. Yani okuma yazma bilirler. Bu ayetten benim çıkardığım , müslümanların Kur'anı çoğaltma zorunluluğudur. Yani her bireyin  bir Kur'anı olmalıdır. En azından her evde bir Kur'an olmalıdır.  Peki bu Emevi, Abbasi ve 1800 lere hatta 1900 lere gelinceye kadar Osmanlıda sağlanmışmıdır. Hayır.  Çünkü matbaa yoktu.

Ayrıca  Kadın, Erkek herkesin okuma yazma öğrenme zorunluluğudur. Çünkü Kur'anı okuyabilsin diye.  Bir Arap  okumayı öğrendi mi Kur'anı okur  anlar.  Diğer milletlerde  okumayı öğrendimi , mealini okur anlar.  

Ayrıca Ekimes Salate Hernekadar Namaz kıl olarak çevriliyorsa, bunun tartışmalarını yaptık. Salat kelimesinin diğer manaları bağlı olmak, destek olmak.  Yani Ayet şöyle anlaşılmalı.

Kur'anı oku, ona bağlı ol. 

Bağlı olabilmem için  okuduğumu anlamam gerekiyor. O zaman da dolaylı olarak Arap olmayanlar için tercüme gerekiyor ki  ayetin emri yerine gelsin. Anlamadığım bir şeyle bağlı olmamı istemez Allah. 

 

Kur'anın Arapça veya başka dilden olmasına  takmamak gerekiyor.  Meallerdeki sıkıntı  Arapça bilgisizliğinden  ziyade  mezhep takıntısı veya mahalle baskısıdır.  Çevirmenlerin  acaba yanlış bir şey söylermiyim korkusu da vardır. Yoksa herhangi bir dildeki metin, herhangi bir dile çevrilebilir.  Tamam her orijinal eser kendi dilinde güzeldir de, Burada Allahın istediği onun okunması ve ona bağlı olunması. O zaman da anlaşılması önemli bir faktör oluyor. 

 

Ama bu ayet , 1770 öncesi tarihte ne müslüman, ne de Hristiyan dünyada uygulanmadı. İnsanların  ilkokullara gitmesi endüstri devriminden sonradır. 1770 öncesi dünya adeta okuma yazmanın olmadığı, genel halk kitleleri için kapkaranlık  bir dünyadır. Eğitim alanlar  Avrupada Asilzadeler, Osmanlıda yönetici sınıf (Enderun), ilmiye  idi.  Onun için matbaa geç te gelse, erken de gelse  endüstri devrimi şartları zorlamayınca  ilkokullar açılmamış, eğitim olmamış.  Halbuki Kur'an 1400 sene evvelinden bunu söylüyor.  Oku ve bağlı ol diye.  

Elbetteki  Kur'anı okumamı ve anlamamı isteyen Yüce Allahın, beni Zuhruf 44 teki gibi Kur'andan sorumlu tutması normal.   Bu konuda Haluk arkadaşımla aynı fikirdeyim.

Kur'an dan sorumlu değilsem, bir müslüman olarak neden sorumluyum ki. Hadisten mi, İlmihalden mi. Elbetteki Kur'an dan.  Müslümanım diyen Ankebut 45 in gereğini yerine getirir. Anlayarak  Kur'an okur.  Kur'ana bağlılığını arttırır.  

Bugün Müslüman dünyasının ve hele ki Türkiye halkının yapmadığı budur. 

İslamın evrenselliğine gelince 

Fetih 28 

Huvellezî ersele resûlehu bil hudâ ve dînil hakkı li yuzhirehu aled dîni kullih(kullihî), ve kefâ billâhi şehîdâ(şehîden).

Yaşar Nuri Öztürk:O, resulünü hidayet ve hak dinle gönderdi ki, o dini tüm dinlere üstün kılsın. Tanık olarak Allah yeter.  Allah peygamberi sadece Mekke ve Medinedeki Arapların yanlış uygulamaları ile ilgili gönderse neden diğer dinlerden bahsetsin ki.  Gönderriği dinin diğer dinlerden üstün olmasını zikretmesinin anlamı nedir.  Mekkedeki, Medinedeki  insanları doğru yola iletmek için gönderdiği din, diğer dinlerden üstün olsa ne olur, olmasa ne olur. Niye bunu belirtiyor. 

Ayrıca  İslamı kabul etmediği için Yahudi ve Hristiyanlardan Cizye alınmasını  bildirmesinin manası nedir.  Sen bu son dini kabul etmedin. Parayı ver ve bu zilletle yaşa manasında.  Tevbe 29.  Medinede Yahudi vardı ama o bölgede doğru dürüst Hristiyan yoktu. Hristiyanlık Suriye , Mısır ve Habeşistanda idi.  Yani Anakent ve çevresi  savı boşa çıkyor. 

Tevbe 29 

Kâtilûllezîne lâ yu'minûne billâhi ve lâ bil yevmil âhıri ve lâ yuharrimûne mâ harremallâhu ve resûluhu ve lâ yedînûne dînel hakkı minellezîne ûtûl kitâbe hattâ yu'tûl cizyete an yedin ve hum sâgirûn(sâgirûne).

Yaşar Nuri Öztürk:Kendilerine kitap verilenlerden Allah'a ve âhiret gününe inanmayan, Allah'ın ve resulünün yasakladığını haram saymayan ve hak dini din edinmeyenlerle, boyun eğerek kendi elleriyle cizye verecekleri zamana kadar savaşın. 


Ayrıca Allah katında din İslamdır. ifadesi de bu dinin yerel değil evrensel olduğunun bir ifadesi.  

Belki başka ayetler vardır. Ama aklıma ilk gelenler bunlar. 

Kur'anın kıyamete kadar hükmünün süreceğine,  yeni bir kitap ve Resul gelmeyeceğine inanıyorum.  Çünkü Kur'an böyle söylüyor. Bu konuda Haluk arkadaşımızın görüşlerine katılıyorum. 

 

 



__________________
Allah Aklını kullanmayanların üzerine pislik yağdırır.
Yukarı dön Göster Saffet Metin's Profil Diğer Mesajlarını Ara: Saffet Metin
 
halukgta
Uzman Uye
Uzman Uye


Katılma Tarihi: 25 eylul 2006
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 425
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı halukgta

Sayın Ali Bey. Sanırım hepimiz eğitimli insanlarız. Eğer bir işe başlarken doğru bir noktadan başlamadıysak, o işten de verim almamız mümkün olmayacaktır. Siz din ve kur’an a bakış yönteminizi şöyle anlatmışsınız.

(Şöyle değerlendirilmesi, belki düşünecek kimseler için faydalı olur. Bu tarz muhakeme / akıl yürütme ve tüme varım yöntemi, bir kavrama usulüdür.)

Söylediğiniz gibi acaba tüme varım yöntemiyle, her konuda kur’an da sonuca varabilir miyiz? Elbette birçok konuda işe yarayacaktır, ama her konuda geçerli mi acaba bu yöntem. Önce tüme varım ne anlama gelir, yöntemin kaynakları nelerdir onu hatırlayalım.

(Öğretimde örneklerden, sorunlardan, olaylardan ve özel durumlardan başlayarak genel sonuçlara, kurallara ya da kanılara varma yolu. Özel durumlardan genel bir sonuca erişmek için yapılan, usavurmaya dayanan bir çalışma, araştırma ve tartışma yöntemi.)

Bu yöntemi kullanabilmemiz için, elimizde önemli verilerin olması gerekiyormuş. Bu yöntemi elbette örnekler verilen, olaylardan yola çıkarak, konu hakkında fikirler yürütüp söylediğiniz gibi tüme varabiliriz. Ama acaba Allah her konuda örnek verip konuşmamızı istiyor mu? İşte burası çok önemli. Bakın aşağıdaki ayette Allah acaba ne söylemek istiyor bizlere.

Araf 33; De ki: Rabbim ancak açık ve gizli kötülükleri, günahı ve haksız yere sınırı aşmayı, hakkında hiçbir delil indirmediği bir şeyi, Allah'a ortak koşmanızı ve Allah hakkında bilmediğiniz şeyleri söylemenizi haram kılmıştır.

 

 

 Ayete baktığımızda bizlere bir uyarı var. Bakın nasıl uyarıyor Rahman. Hakkında hiçbir delil indirmediği bir şeyi, Allah hakkında bilmediğiniz şeyleri söylemenizi haram kılmıştır. Bu ayetin eğer hükmüne iman ediyorsak, bazı konularda sizin tüme varım yönteminizi asla kullanamayız, çünkü Allah bazı konularda hiçbir bilgi, örnek, delil indirmemiştir. İndirmediğim konularda konuşmayın, fikir yürütmeyin diye ikazda var.

 

 

 İşte sizde Allah delil indirilmediği halde, hatta delil indirip açıkça söylediği konularda bile, farklı düşünebiliyorsunuz fikirler yürütebiliyorsunuz. Örneğin Allah sizleri bu kitaptan sorumlu tutacaktır dediği halde, tüm insanların bundan sorumlu olamayacağını düşünebiliyorsunuz. Doğrusu bu düşünme tarzı, sizin tüme varım yönteminize dahi uymuyor. Allah Nebilerin sonuncusudur demesine rağmen, siz başka delil arama peşine düşüyorsunuz, buda sizin tüme varım yönteminize uymuyor, çünkü tüme varım yöntemi, açıkça söylenmeyen konu ile ilgili örneklerden yola çıkarak, konuların aydınlatılmasında kullanılır.

 

Sizin yönteminize benzer bir yöntemde hipotez yöntemidir ki, bunu da her alanda kullanamazsınız. Probleme konulan geçici çözüme hipotez denir. Hipotez problemi çözme adına araştırma ve gözlemler sonucunda yapılan bir çalışmadır. Hipotezin en önemli özelliği, eldeki kanıtlara, verilere uygun olmalı ve onları açıklamalıdır. Ama bu yöntemi de kur’anın her safhasında kullanamayız, çünkü Allah özellikle bazı konularda açıklama yapmadığını, hiçbir veri göndermediğini söylüyor bizlere. Daha da ilginci, açıklama yapmadığım konular da, konuşmayın fikir yürütmeyin diyor.

 

Uzatmak istemiyorum. Din ve iman çok dikkat ve itina isteyen bir konudur. Bunun yol ve yöntemlerini de, düzeni kuran, kur’anı gönderen Rahman koymuştur. Bizler bu kuralları ne tartışabiliriz, nede kendimizce yorum yapabiliriz, çünkü olayların sebep ve sonuç ilişkisi hakkında hiçbir bilgimiz yok. Allah kader konusunda çok fazla açıklamalar yapmadığı halde, bizler günümüzde neler neler söylemekten çekinmiyoruz. Peygamberimiz dahi bu konuda konuşmaktan çekinmiş ise, bizler nasıl olurda bilmediğimiz, açıklanmayan, detay verilmeyen konular hakkında ahkâm keseriz, işte bunu çok iyi düşünmeliyiz. Hâlbuki rabbim bilmediğimiz, kur’an da açıklanmayan konular hakkında, bakın nasıl uyarıyordu bizleri.

 

İsra 36: Hakkında bilgin olmayan şeyin ardına düşme! Çünkü kulak, göz ve gönlün hepsi bundan sorumlu tutulacaktır.

 

Demek ki Allah açıklamadığı, örnek vermediği konularda, hiçbir yol ve yöntem kullanmamızı istemiyor. Bizlerden istediği apaçık gönderdiğim muhkem ayetler üzerinde, dikkatle, titizlikle, inceden inceye düşünmemizi istiyor. Yazdıklarım benim kur’an dan anladıklarımdır, elbette hatalarım olacaktır. Hata yapmamak için çırpındığımı Rabbim biliyor. Önemli olan büyük hatalar yapmamaktır. Dilerim cümlemizi Rabbim, en az hata yapan kulları arasına alsın inşallah.

Saygılarımla Haluk GÜMÜŞTABAK

Yukarı dön Göster halukgta's Profil Diğer Mesajlarını Ara: halukgta
 
Guests
Guest Group
Guest Group


Katılma Tarihi: 01 ekim 2003
Gönderilenler: -259
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı Guests

Siyah yazılar Saffet Metin'den alıntı, aradaki mavi yazılar benim.

"Zuhruf 44 ün  Müslümanları, Kur'ana inananları bağladığını düşünüyorum.  Kur'anın indiği tarihten itibaren müslüman olan kişileri bağladığını düşünüyorum."

Sayın Saffet Metin, kavim sözcüğünden; "Her peygamberi kevminin lisaniyle gönderdik" sözünden ne anlıyorsunuz?

Ankebut 45  : Yaşar Nuri Öztürk:Kitap'tan sana vahyedileni oku! Namazı da kıl! Çünkü namaz, çirkinliklerden ve kötülüklerden alıkoyar. Elbette ki Allah'ın zikri/Kur'an'ı daha büyüktür! Allah, neler yaptığınızı biliyor.

Kitaptan sana da mı vahiy geldi? Sana gelenleri zaten her fırsatta yazıyor/okuyorsun. Okuma kendi kendine mi okuma? Allah vahide bulunduğu elçisine kitaptan /ezeli ilminden vahiyde bulunduğunu kavmine / ilgili muhataplara oku diyor. Bu sözün muhatabı elçi, bu söz elçiye...

Fetih 28 : Huvellezî ersele resûlehu bil hudâ ve dînil hakkı li yuzhirehu aled dîni kullih(kullihî), ve kefâ billâhi şehîdâ(şehîden).

Yaşar Nuri Öztürk:O, resulünü hidayet ve hak dinle gönderdi ki, o dini tüm dinlere üstün kılsın. Tanık olarak Allah yeter.

 Allah peygamberi sadece Mekke ve Medinedeki Arapların yanlış uygulamaları ile ilgili gönderse neden diğer dinlerden bahsetsin ki.  Gönderdiği dinin diğer dinlerden üstün olmasını zikretmesinin anlamı nedir.  Mekkedeki, Medinedeki  insanları doğru yola iletmek için gönderdiği din, diğer dinlerden üstün olsa ne olur, olmasa ne olur. Niye bunu belirtiyor. 

Sayın saffet, daha önce bu ayetle ilgili , bu ayetin yanlış çevirisinin yapıldığı ile ilgili açıklamalar yaptmıştım.

Fetih 28'i 61/8-9 ve 9/32-33 ile birlikte okuyunuz! Üç yerde de konu aynı: Kafirler, mişrikler Allah'ın nurunu/dinini söndürmek, tamamına vardırmamak, yarıda bırakmak istiyorlar, bütün güçleriyle buna gayret ediyorlar. Allah da diyor ki: Allah nurunu /dinini tamama erdirmeye kararlıdır, kafirlerin/ müşriklerin zoruna gitse de. Ve devamle diyor ki: Yol gösterici hak din ile elçisini gönderen O olduğuna göre, onu (elçisini) dininin tamamına (...ed-din kullih) muttali kılacak ve bunun için de Allah tek başına şahit/hakim olarak yeterlidir.

Kuran'ın hiç bir cümlesinde, bırakın bütün dinleri, dinler (edyân) sözcüğü yoktur. Hem Allah bu sözünü ne zaman gerçekleştirecek demezler mi?

Ne malum, "ed-din kullihi"nin anlamının senin dediğin gibi olduğu, Yaşar Nuri'nin dediği gibi olmadığı" diyebilirsiniz. Derim ki, bakın aynı ifade 8/39'da var. Orada "ed-din kulluh"e bütün dinler değil de, "dinin hepsi/tümü" dediklerini görüyorsunuz. Yine, "yuzhiru alâ"nın çevirisini, bu üç ayette "galip/üstün kılmak" diye okurken, aynı tabiri 72/26'da "Allah ğaybine kimseyi muttali kılmaz" olarak okuyorsunuz.

Tevbe 29  Kâtilûllezîne lâ yu'minûne billâhi ve lâ bil yevmil âhıri ve lâ yuharrimûne mâ harremallâhu ve resûluhu ve lâ yedînûne dînel hakkı minellezîne ûtûl kitâbe hattâ yu'tûl cizyete an yedin ve hum sâgirûn(sâgirûne).

Yaşar Nuri Öztürk:Kendilerine kitap verilenlerden Allah'a ve âhiret gününe inanmayan, Allah'ın ve resulünün yasakladığını haram saymayan ve hak dini din edinmeyenlerle, boyun eğerek kendi elleriyle cizye verecekleri zamana kadar savaşın. 

O halde ne duruyorsunuz, neden onlarla Allah'ın isteğini gerçekleştirinceye kadar savaş mıyorsunuz? Ne zaman savaşacaksınız? Hem Kuran mesajları evrensel diyorsunuz hem de uymuyorsunuz! 

Ayrıca Allah katında din İslamdır. ifadesi de bu dinin yerel değil evrensel olduğunun bir ifadesi.

Allah katında din islamdır demek, Allah nezdinde din mutlak teslimiyettir demektir. Din teslim olmaktır, sözde din/inanç din değildir. Dinin tanımı islam. 
Belki başka ayetler vardır. Ama aklıma ilk gelenler bunlar. 

Kur'anın kıyamete kadar hükmünün süreceğine,  yeni bir kitap ve Resul gelmeyeceğine inanıyorum.  Çünkü Kur'an böyle söylüyor. Bu konuda Haluk arkadaşımızın görüşlerine katılıyorum.

Kuran bunu nerede söylüyor sayın Saffet Metin? 

Yukarı dön Göster Guests's Profil Diğer Mesajlarını Ara: Guests
 
aliaksoy
Uzman Uye
Uzman Uye


Katılma Tarihi: 05 subat 2007
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 989
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı aliaksoy

Selam,

Saffet bey, "Anakent ve çevresindekiler" konusu bir "sav" değil, ayettir. Yanlış bir çeviri varsa onu bilemiyorum. 

İleri sürdürğünüz diğer hususlardaki inancınıza saygı duyuyorum, ben bu hususlardaki delillerimi burada ve daha önceki yazılarımda ortaya koydum. Katkınız için teşekkür ederim.


Haluk bey,

İnanın karşılıklı olarak bir anlama sorunumuz var.

Ben size kastettiğim usulü bir de şöyle anlatayım.

Mesela ayet diyor ki;

"Bu Zikri biz indirdik, onu koruyacak olan da biziz"

Çevirmenler şöyle çeviriyor:

"Bu Kuran'ı biz indirdik, onu koruyacak olan da biziz"

Şimdi ben, Allah Kuran'da defalarca Kuran kelimesini kullanmış olmasına karşın bu ayette niçin Zikir kelimesini kullandı acaba diye tefekkür ediyorum. Bazı arkadaşlar, Allah'ın kelimesini değiştiren çevirmenleri değil de beni Allah'a akıl vermekle suçluyor.

Tümevarım yöntemi güzel bir yöntemdir. Bir doğruyu bir çok delille desteklersiniz.

Son yazınızda bahsettiğiniz ayetlerin hiç birisi bu yöntemin yanlışlığına delalet etmez. Lütfen o ayetleri siyak ve sibakıyla okuyunuz.

Eğer ben, Kuran ve aklımın ve vicdanımın dışında, herhangi bir DOGMA ya sarılarak konuşursam, evet, o ayetlerin hükmüne girerim. Bahsettiğiniz ayetlerin tefekkür ve Kuran beyanını anlama çabası ile ne alakası var ?

Allah delil indirmediği halde veya delil indirip açıkça söylediği halde gibi bir tabir kullanmışsınız. İşte bu nedenle diyorum ki aramızda çok ciddi bir anlama problemimiz var. Bu seviyede müzakere yürütmemiz fayda sağlamaz.

Ben size, Allah'ın demediği şey hakkında "dedi" denilmiş olmasının mahzurlarını anlatıyorum. Şu forum, binlerce konu başlığında aynı sıkıntıyı dile getirip tartışmıştır.

Siz Kuran okuduğunuzu mu zannediyorsunuz ?

Hayır, siz kelimeleri belirli bir kasıt altında çevirilmiş bir metin okuyorsunuz. Sonra kalkıp bana Allah böyle söyledi diyorsunuz.

Elinizdeki kitabın diline dair ilk sözlük bile onun inzalinden 300-400 sene sonra yazılmıştır.

Kuran metnine sonradan ilave edilen harekeler, elif harfleri ve 1400 yıldan beri zaten bilinmekte olan kıraat farklılıkları bir tarafa, Kuran'ın lafızlarının korunması kadar manasının korunabilmesi de önem arz eder. 

Çünkü Allah, Yahudiler üzerinden Müminleri iki tahrif metodu konusunda uyarmıştır. Bunun ikisi de lafızların tahrifi değil, manaların tahrifidir.

Birincisi; kişilerin dillerini kitapla eğip bükerek kastedilmemiş bir manayı sözüm ona Allah'a söyletmeleri,

İkincisi; "Allah'ın kelimeleri yerine oturduktan sonra" yani metin bütünlüğü içerisinde bir anlam kazandıktan sonra, onların yerlerinden kaydırılması. Yani manasının başka bir mana ile değiştirilmesi.

Bakın bu iki tahrif metodu da lafızlarda değil, manalardadır.
 
Kim bilir, belki siz Kuran okuyorum derken Allah hakkında bilmediğiniz şeyler söylüyorsunuzdur. Belki de biz aynı konumdayızdır. Bunun aksini ortaya koyacak kesin bir bilgi var mı?

Daha düne kadar bize neler öğretilmiş, ezberletilmişti, şimdi nelere şahit olduk.

Allah sonumuzu hayırlı kılsın.

Esen kalın. 
 


__________________
"(Onu size indirdik ki) <Kitap, yalnız bizden önceki iki topluluğa indirildi, biz ise onların okumasından habersizdik (o Kitâpları okuyamıyor, dillerini anlayamıyorduk)> demeyesiniz."(En'am,156)
Yukarı dön Göster aliaksoy's Profil Diğer Mesajlarını Ara: aliaksoy Ziyaret aliaksoy's Ana Sayfa
 
Guests
Guest Group
Guest Group


Katılma Tarihi: 01 ekim 2003
Gönderilenler: -259
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı Guests

halukgta Yazdı:
10_ Kur’anın tüm âleme indirildiğini ben söylemiyorum, Allah söylüyor. Buna inanıp inanmamak sizin sorumluluğunuz. Allah kur’anı anlayarak okunmasını istediği sizinde söylediğiniz ayetten anlaşıldığına göre, her toplum kur’anı anladığı dilden okumalıdır. Zaten diğer kitaplarda, herkes kendi dilinden okunmuyor mu? Aynı bölümde şu soruyu da sormuşsunuz.

("Onu tam olarak anlayabilecek derecede muhatap olan bütün insanlara" şeklinde anlamak daha doğru olmaz mı?)

Muhatap sözcüğünden, peygamberimiz devrindeki insanlardan bahsediyorsanız, bunu kabul etmek kur’an ın birçok ayetine ters düşer. Yüzlerce yıl önce basılan binlerce kitap günümüzde aynı güzellikte anlaşılıyorsa, rabbimin bizlere rehber olsun diye gönderdiği kitap, neden günümüzde anlaşılmasın? Kur’anın rehberliği yalnız o devrin insanlarına mıydı? Bakın mantık dahi onaylamıyor.

 Allah peygamberimizi âlemlere rahmet olarak gönderdiğini söylüyor. Eğer başka bir kitap ve resul gönderecek olsaydı bu sözleri kullanmazdı.

 ( Enbiya 107: Ve biz seni ancak âlemlere bir rahmet olarak gönderdik.)

Âlem kelimesinin anlamına bakacak olursak Dünya, cihan, en üst sınır anlamlarına geliyor. Buradan da yola çıkarak sınırların ötesi anlamını verebiliriz. Eğer Allah peygamberimizden sonra başka bir elçi gönderecek olsaydı, böyle bir sözcük kullanmaz, böyle bir paye, rütbe asla vermezdi elçisine.

Yaşar Nuri Öztürk Meali:

47. Ey İsrailoğulları! Size lütfettiğim nimetimi, sizi âlemlere üstün kıldığımı hatırlayın.

122.

Ey İsrailoğulları! Size lütfettiğim nimetimi hatırlayın. Ben sizi âlemlerden daha üstün kılmıştım.

Sayın Gıta, Bu ayetlerdeki "âlemler" sözcüğünü değerlendirirmisiniz? Allah Beni İsrâîl'i gelmiş geçmiş ve gelecek bütün âlemlere/insanlara, evrenlere/varlıklara üstün mü kılmış!? 

Yukarı dön Göster Guests's Profil Diğer Mesajlarını Ara: Guests
 
Guests
Guest Group
Guest Group


Katılma Tarihi: 01 ekim 2003
Gönderilenler: -259
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı Guests

Selamlar,
Bu konuya Ali Aksoy ve Haktansapmaz abilerin güzel yaklaşımlarını ve sorularını okuyunca dahil oldum. ben de bir kaç şey söylemek istiyorum.

1. Kur'an, 'el-Kitap' değildir. Muhammed'in 610-632- yılları arasında anekent ve havalisinin azgınlarına  elkitabı (İlahi sistemi/ ortak aklı) refere ederek yaptığı bir 'İTAB' tır.  Kullandığı argümanlar ve dil, dönemin arabının zihin dünyasının dili ve argümanlarıdır.
  Bir İtab tır; Bunu daha ilk inen sürelerdeki azarlayıcı, öfkeli, rest çeken.. uslübundan çıkarabiliriz. Diyebiliriz ki canına tak etmiş bir tanrının kızgınlık halinde söylenmiş tahditler ağırlıklı yer tutmaktadır.


2. Muhammed'in 'El kitap okumaları' olan kuran bana göre dönemin yazın düzeyi açısından hiç küçümsenmeyecek bir başarı ile tutanağa geçirilmiştir. Dolayısıyla Kur'an bir hitap tan çok 23 yılın bir tutanağııdır. Orada Allah, elçi, halk, geçmiş elçiler ve halklar.. aynı sahnede tiyatral bir şey gerçekleştirmektedirler. Kuranı tiyatral bir  eser olarak düşünürsek, kimin kime  hitap ettiğini, ayetler arasındaki kopuklukları.. daha iyi anlayabiliriz.
  Kur'anı bir manifesto olarak düşünmemiz için 610 yılında Elçinin eline tamamı tutuşturulmuş kapsamı belli bir metin oloması gerekirdi. biliyoruz ki bu böyle değildir.  Ön görülmemiş / önceden bilinmeyen tapkiler ve sorunların belirlediği bir mücadele çizgisi ve bu çizgi ile mütenasip  hitap ve itaplar var.
  Kur'an'ın ezeli bir ilahi kelam olduğu, mahluk olmadığı şeklindeki sünni paradigma, gerçekliğe tamamen zıttır. miras konusunu nisa süresinin başında çözmüş bir  ezeli metinin eksik kalmış bir kelale konusunu birilerinin sorması ile hatırlaması sadece buna karşı verilecek basit bir örnektir.
Kur'an Muhammed'in 23 yıllık mücadelesinde gittikçe genişleyen iktidar alanına göre söyleyebilidklerinin de  değiştiğini gösterir bize. çelişki gibi gözüken uygulamaların aslında gelişen süreçler de yapabildiklerinin ve söyleyebildiklerinin gelişim sürecini gösterir. belki de neshi böyle anlamalıyız.

 3. Kur'an ya da incil ya da tevrat ya da ilahi hiç bir referansı olmayan hikmetli her söz İlahi kelamdır. (Allah'ın insana vahyettiği emrinden bir ruhun(şura:52)  kelimetullah ve ruhun minh olarak tecellisidir.) Bizler Tanrıyı iyi tanıyarak iyi bir empaty yaparak 'söz'ün hakk olanını ya da güzelini ayrımsayabiliriz.
Yoksa Kur'anın ya da başka bir ilahi referanslı hitabın O'na ait olduğunu Yalan bir iftira olmadığını nasıl anlayacağız?
Bizler allah'ın dören gözü, işiten kulağı ve de konuşan dili olursak O2nun adına kandırılamamış ve de 'kelime' nin referansı ve tarihsel gelişimi ile değil de 'HAKİKATİ' ile ilgilenmiş oluruz.

4. Tüm ilahi referanslı KAVL leri veya hadisleri ve sözleri Maide süresindeki şu ayette verilen ölçü ile değerlendirmeliyiz:
Maide:47. "incil ehli Allah'ın ONDA İNDİRDİĞİ ile hükmetsinler"
incille hikmetmek yerine Onda indirilenler ile hükmetmek.
Onda indirilenleri Allah ile birlikte çıkarmalı devşirmeliyiz. Bunun yolu Allah gibi bakabilmekten geçer.
Bunu yaparak tarihin bir döneminde konuşan değil bugün burada işiten gören ve ihtiyaç gören bir rabbimiz olur.
değilse, işitmeyen görmeyen ve de bir işe yaramayan (vela yuğni anke şey'a) bir put olmaktan öteye geçmez. saygılarımla.

 

Yukarı dön Göster Guests's Profil Diğer Mesajlarını Ara: Guests
 
asım
Uzman Uye
Uzman Uye


Katılma Tarihi: 14 agustos 2008
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 1700
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı asım

değerli pascalos...

sizce hz muhammed şöyle mi yaptı...

evrene baktı işleyen sistemi-sünnetullahı- gördü anladı kavradı...

ve insanın bu sisteme uymayan davranışlarını-zulmu- ayırdetti...

allah ben olsaydım bu zalimlere şunları der bunları yapardım dedi...

ve allahın yerine onlara ve insanlara sözler söyledi...

yani kuranda allah der ki diyor ki denilen yerlerin önünde mahzuf-gizli-bir eğer ben allah olsaydım şöyle derdim ibaresi mi vardır...

allah adına söz söylemek hem de bunu allah söylüyormuş gibi söylemek bu mudur...

allah insanlarla konuşup söz söyleyemez mi sizce...




__________________
O halde yüzünü, Allah'ı bir tanıyarak dine, Allah'ın insanları üzerine yaratmış olduğu fıtratına doğrult. Allah'ın yaratışında değişiklik bulunmaz. Dosdoğru din budur. Fakat insanların çoğu bilmezler.
Yukarı dön Göster asım's Profil Diğer Mesajlarını Ara: asım
 
fazıl
Yasaklı
Yasaklı


Katılma Tarihi: 06 subat 2011
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 335
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı fazıl

Bu konuda birkaç cümle etmek isterim.

Tanrı dilsiz değildir, dilleri konuşmayı herşeye öğreten O'dur. Oto tamircisi otonun dilinden anlar, ağaçlar baharın yazın kışın dilinden anlar, süleyman karıncanın dilinden anlar, köpek sahibinin dilinden anlar, sahip köpeğinin dilinden anlar, eskiyen ayakkabının dilinden ayaklar, üşüyen bedeninin dilinden sıcaklık anlar vs.

Tanrı, her  konuştuğunda ora halkları için bir sorumluluk süreci başlamış olur. Daha evvel demiştim, yeni elçi gelmesi işime gelmez diye, sebebi işte bu olsa gerek. Tanrı her konuştuğunda bir rahmetle beraber bir zorluk ve hatta zoroğluzor da beraberinde gelir. Vahye muhattap olan o dönemin adamları ki, onlar gerçekten uyarılmayı hak edecek kadar insanlıktan çıkmış olmalılar, çünkü kız çocuklarını bile diri gömecek ve gömdürecek bir batağa saplanmışlar.

Adı verilen ve daha bilmediğimiz birçok elçi ve sahifelerinde yaradan kullarına, kullar içinden biri veya birilerini seçerek seslenmiştir. Elçi Muhammed bir aracı bir örnek. O Yaradandan aldığı uyarıyı diğerlerine aktarmıştır. Ve sevgili Asım güzel bir noktadan bahsetmiş. Elçi aklederek düşünerek bir yargıya vardı. Evet elçi bir yargıya elbette varmış ve üzerinde çözüm çıkış arayan ama asla bunun önderliğini yapacağından habersiz olandı ve sonra yaradan Onu seçti mümtaz kıldı ve emrine aldı. Saygılarımla.

 

Yukarı dön Göster fazıl's Profil Diğer Mesajlarını Ara: fazıl
 
Guests
Guest Group
Guest Group


Katılma Tarihi: 01 ekim 2003
Gönderilenler: -259
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı Guests

Muhterem Asım bey,
ilginiz için teşekkürler, kötü klavyem ve de bozuk
edebiyatımdan dolayı özür dilerim.
Kuran da Allah üzerinden yalan iftira dan bahsedilir. Biz
genelde iftira yı negatif bir eylem olarak biliriz.
negatif olan 'iftira' değildir, 'yalan iftira'dır.
Alah'ı refere etmek demek O'nun söyleyebileceği şeyleri
sanki söylemiş gibi dilendirmektir. Eğer
dillendirdiğiniz şeyler O'nun söyleyemeyeceği, Ona
yakışmayan şeyler olsaydı o zaman yalan iftira olurdu.
Muhammed as ve bence Onun liderliğindeki ortak akıl
mecrasından sapmış (fısk) bir topluma üst aklın ilkeleri
çerçevesinde müdahale etmişlerdir. Bu üst aklın ilkeleri
insan doğasına kodlanan ve herkese kodlanan değerlerdir
(esma/ kelimetulah) Elçinin farkı herkese vahyedilen 83
şekilde) bu vahye ittibadır. Ne diyor elçi: "ben bana
vahyedilene uyarım"
insanın mecrasından saptığını herkes görüyor aslında.
yapılması gerekenin ne olduğunu da herkes biliyor. ama
buna müdahale edip 'HATIRLATMA' yapmak her babayiğidin
harcı değildir. Buna ALLAH adına müdahale etmek demek,
subjektif heva ile değil, mutlak hakikat/objektif
akl/vicdan ile müdahale etmektir. süruşun peygamberler
Aydınların önderleri kitabını okumuştum. beli bir
cümlesini ahtırlamıyorum ama ondan edindiğim bakış açısı
şuydu. elçiler aktivist insanlardır. biz elçilerin hakkı
algılama boyutlarını fazla öne çıkarmışız. asıl yönleri
önderlikleri ve 'çılgın cesaretleri'dir. Hakkı her ne
pahasına olursa olsun dillendirme ve tanıklık yapma
cesaretleri. gerçeğin ne olduğunu herkes oğullarını
tanıdığı kadar biliyor zaten. O sadece HATIRLATICIDIR.
Alah insana ruhundan üflediğinde tüm El Kitabı Ona
(vicdan) kodlamıştır (İsimleri öğretmesi) elçiler ve
tüüm hatırlatıcı araçlar hatırlatıcıdır. öğretici
değildir. Mülk te(11) insanın hakka ulaşmada iki paralel/
eşdeğer etkinliğe sahip olduğu vurgulanır: dinlemek veya
akletmek.
bizler Akletmenin relatif olduğunu öğrenegelmişiz, akıl
ile heva yı bir birine karıştırmışız. müddessir de ki
fekkere ile kaddere nin farkını anlamaktan uzak olmuşuz.
ve fe kutile keyfe kaddere yi fekkere ye de
uygulamışız.
Allah Bir beşeri yasalar çerçevesinde konuşturur.
(kellemelahu musa teklima: Musa yı konuşturdu) bu
konuşturma spesifik bir müdahale değildir. bahsettiğim
gibi ilahi kelime nin vicdandan patlamasıdır. bu Alah'ın
koyduğu yasalarda vardır. Hakk toprağın altındaki tohum
gibi mutlaka bir insan vicdanında filizlenir ve de İsanın
ya da başka bir aydının dilinde söze (kavl) bürünür.
rteferansı ne olursa olsun.
Söz Hakk ise referansı beşer aklı ya da bilim de olsa
Alah'ın kelimesidir. saygıyla.
Yukarı dön Göster Guests's Profil Diğer Mesajlarını Ara: Guests
 
Guests
Guest Group
Guest Group


Katılma Tarihi: 01 ekim 2003
Gönderilenler: -259
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı Guests

Ayrıca:
610-632 yılarının mecrasından sapan insanlara karşı
kulanılan dili evrenselleştirmek Allah'a ve kur'ana
haksızlıktır. Bu konuda yazdığım 'kuranın muhalif
tanrısı isimli bir kısa notum var. orada şunu
savunuyorum. haylaz bir sınıfa dalan bir öğretmenin genel
karekteri hakkında bu sınıftaki tutumlarına bakarak karar
veremezsiniz. Bizler Tanrıyı mekkede zıvanadan çıkmış
insanlarla yaptığı kavga dan tanımaya çalışıyoruz ve de
yanılıyoruz. Mekke de bu kavga varken dünyanın başka
yerinde adam gibi yaşayan insanlar vardır. İnsanın bu
gün ve geçmişte genel karakterinin bu olduğunu iddia
etmek haksızlıktır.
eğer kuran evrensel beyanname gibi bir manifesto olsaydı
amenna. tabii ki bu kavga esnasında 'satır aralarında' ki
tutum ve sözleri onun karakteri hakkında karar vermemize
yardımcı olabiir. ve de ondan bu8 anlamda her sözden
olması gerektiği gibi yararlanmalıyız. Ama muhatap insan
karakterini ve dili mutlaklaştırırsak, tanrıyı, insanı,
hayatı, dini,... kanırtmak zorunda kalırız.
bence Kuran OKUMA ya onun aslında nereye
konumlandırılması gerektiğini tespit ederek başlamalıyız.
Kur'an yaşam için mutlak bir rehber midir? yoksa
hatırlatıcılardan birisimidir?
El kitap mıdır? yoksa Muhammedin 610 632 yılarında el
kitaptan telakki (dovnload) ettiği okumalar mıdır?
saygıyla.
Yukarı dön Göster Guests's Profil Diğer Mesajlarını Ara: Guests
 

<< Önceki Sayfa Sonraki >>
  Yanıt YazYeni Konu Gönder
Yazıcı Sürümü Yazıcı Sürümü

Forum Atla
Sizin yetkiniz yok foruma yeni mesaj ekleme
Sizin yetkiniz yok forumdaki mesajlara cevap verme
Sizin yetkiniz yok forumda konu silme
Sizin yetkiniz yok forumda konu düzenleme
Sizin yetkiniz yok forumda anket açma
Sizin yetkiniz yok forumda ankete cevap yazma

Powered by Web Wiz Forums version 7.92
Copyright ©2001-2004 Web Wiz Guide
hanif islam

Real-Time Stats and Visitor Reports Sitemizin Gunluk, Haftalik, aylik Ziyaretci  Detaylari Real-Time Stats and Visitor Reports

     Sayfam.de  

blog stats