Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Selamün Aleyküm! Değerli Efrayim58 Kardeşim!
efrayim58 Yazdı:
Efrayim
Sevgili hanif dost1...
Ayetlere bağlı kalarak yazdığınız yorumlar, özellikle benim ilgimi çekiyor.Ancak,
Yazınızı incelediğimde, Allah"ın günah dediği ile haram dediğini aynı listeye almışsınız.
Allah, harama haram, günaha günah demiştir.
Siz de başkaları gibi " Kardeşim ha günah ha haram ne farkeder ikiside aynı kapıya çıkar" derseniz üzülürüm.Sizden daha kurani ve bilimsel katkı beklediğimden üzülürüm. |
|
|
Allah Razı olsun. Okumuş değerlendirmiş ve değerlendirmenizin sonucunu yazmışsınız.
Bu yazımı dikkatli okuduğunuz gibi önceki yazılarımı da dikkatli okuduğunuzu düşünüyorum.
Alemlerin Rabbi oolan Yüce Allah, Kur'an'da ne dediyse odur.
Biz acizane olarak Rabbimizin Kitabında olanları tebyin ediyoruz.
Yazılarımızı okuyan Sizler gibi değerli Kardeşlerimizin kafalarında oluşabilecek soruları gidermek amacıyla yapılan bir çalışmayı bilgilerinize sunmak istiyorum.
SEVAB
“Sevb” in asıl anlamı, bir şeyin ilk haline, ya da ilk düşünülen hale dönmesidir. “Falan kişi evine döndü" sözü, Kişinin daha önce bulunduğu yere, yani kendi evine döndüğünü belirtir.
“Sevb” ipin, yapılmak istenen amaca, ürüne dönmesini belirtir. İp, elbise yapılmak için yapılır. İşte ipin, yapılış amacı olan giysiye dönüşmüş haline sevb denilir.
Herhangi bir amelin (eylemi) sevbi de, o eylemin yapılış amacına dönmesidir. Eylemin sonucunda oluşan iyilik ve güzelliğe sevb (sevâb) denilir. Sevbin çoğulu “siyâb” ve “esvâb” tır.
Müddessir;4:”Ve siyabeke fetahhir. Temizle giysilerini! “
Müddessir;5:”Verrucze fehcur. Uzaklaştır kendinden pisliği!”
Burada elbisenin, maddi kirlerden, ruhun da ma'nevî kirlerden temizlenmesi emredilmektedir.
Kehf; 31:”Ülaike lehüm cennatü adnin tecri min tahtihimül enharu yühallevne fiha min esavira min zehebiiv ve yelbesune siyaben hudram min sündüsiv ve istebrakim müttekiine fiha alel eraik ni'mes sevab ve hasünet mürtefeka
Bunlar için, altlarından ırmaklar akan Adn cennetleri vardır. Orada altın bileziklerle süslenecekler, ince ve kalın ipekten yeşil giysiler giyip koltuklar üzerine kurulacaklar. O ne güzel karşılık, o ne güzel dayanak!”
sevâb, yapılan işlerin karşılığı, yani eylemlerin varacağı sonuçtur. İyi, kötü her işin sonucuna sevâb denilir:
Al-i İmran 145:Ve ma kane li nefsin en temute illa bi iznillahi kitabem müeccela, ve mey yürid sevabed dünya nü'tihi minha, ve mey yürid sevabel ahirati nü'tihi minha, ve senecziş şakirin
Allah'ın izni olmadıkça hiçbir kişi ölmez. Vakti belirlenmiş bir yazıdır o. Dünya çıkarını gözetene ondan veririz; âhiret yararını gözetene de ondan veririz. Şükredenleri ödüllendireceğiz biz.
Al-i İmran 148:Fe atahümüllahü sevabed dünya ve husne sevabil ahirah, vallahü yühibbül muhsinin
“Allah da onlara, hem dünya nimetini verdi hem de âhiret sevabının en güzelini. Allah, güzel düşünüp güzellik sergileyenleri sever.”
Al-i İmran;195:Festecabe lehüm rabbühüm enni la üdiy'u amele amilim minküm min zekerin ev ünsa, ba'duküm min ba'd, fellezine haceru ve uhricu min diyarihim ve uzu fi sebili ve katelu ve kutilu le ükeffiranne anhüm seyyiatihim ve le üdhilennehüm cennatin tecri min tahtihel enhar, sevabem min indillah, vallahü indehu husnüs sevab
“Rableri onlara cevap verdi: "Ben sizden, erkek-kadın hiçbir çalışanın ürettiğini boşa çıkarmayacağım. Hep birbirinizdensiniz. Göç edenler, yurtlarından çıkarılanlar, yolumda işkenceye uğratılanlar, çarpışıp da öldürülenler var ya, onların kötülüklerini yemin olsun örteceğim. Ve yemin olsun ki onları, Allah katından bir karşılık olarak, altlarından ırmaklar akan cennetlere koyacağım." Allah katındandır karşılıkların en güzeli.”
Nisa;134”Men kane yüridü sevabed dünya fe inellahi sevabüd dünya vel ahirah ve kanellahü semiam besiyra”
“Dünya nimeti ve bereketini isteyen bilsin ki, dünya nimeti de âhiret mutluluğu da Allah katındadır. Allah, çok iyi işitir, çok iyi görür.”
Mesûbetde sevâb demektir:
Bakara;103:”Ve lev ennehüm amenu vettekav le mesubetüm min indillahi hayr, lev kanu ya'lemun
Eğer onlar iman edip sakınsalardı, Allah katından bir sevap elbette daha kıymetli olurdu. Keşke bilebilselerdi.”
Maide;60:”Kul hel ünebbiüküm bi şerrim min zalike mesubeten indellah mel leanehüllahü ve ğadibe aleyhi ve ceale minhümül kiradete vel hanazira ve abedet tağut ülaike şerrum mekanev ve edallü an sevais sebil De ki: "Allah katında ceza olarak bundan daha kötüsünü size bildireyim mi? Allah'ın lanetlediği, üzerine gazap indirdiğidir o. Allah böylelerinden maymunlar, domuzlar ve tağut uşakları yapmıştır. İşte bunlardır yer bakımından daha kötü, yolun denge noktasını kaybetme bakımından daha şaşkın olanlar."
(sevb) kökünden mîmli masdar ve mekân ismi olan (mesâbet), tekrar tekrar dönüp gelinecek, toplanma, sevâb kazanma yeri anlamına gelir.
Bakara;125:”Ve iz cealnel beyte mesabetel lin nasi ve emna, vettehizu mim mekami ibrahime müsalla, ve ahidna ila ibrahime ve ismaiyle en tahhira veytiye lit taifine vel akifine ver rukkeis sücud
Hatırla o zamanı ki, biz Beytullah'ı insanlar için sevap kazanmaya yönelik bir toplantı yeri ve güvenli bir sığınak yaptık. Siz de İbrahim'in makamından bir dua yeri edinin. İbrahim ve İsmail'e şu sözü ulaştırmıştık; "Tavaf edenler, kendini ibadete verenler, rükû-secde edenler için evimi temizleyin!"
Seyyib kocadan yoksun olan. yani dul kadındır
Tahrim;5:”'Asa rabbuhu in tallakakune en yubdilehu ezvacen hayren minkunne muslimatin mu'munatin kanitatin taibatin 'abidatin saihatin seyyibatin ve ebkaren.”
O sizi boşarsa, kim bilir belki de Rabbi ona sizin yerinize sizden daha hayırlı eşler nasip eder: Allah'a teslim olan, iman sahibi, gönülden bağlı, tövbe etmesini seven, ibadete düşkün, yolculuk edebilen dullar ve bâkireler.”
GÜNAH
Arapçada günâh anlamına gelen üç kelime vardır: İsm cunâh ve zenb.
Küçük nüanslarla her üçü de günâh anlamını verir.
İsm: sevâb ve hayırda yaya kalmak, ağır gitmek demektir ki günâh anlamında kullanılır.
Günâhın sonunda gelecek vehâmet ve azaba esâm denilir
Furkan;68:”Vellezine la yed'une meallahi ilahen ahara ve la yaktülunen nefselleti harramellahü illa bil hakki ve la yeznun ve mey yef'al zalike yelka esama
Onlar Allah'ın yanında bir başka ilaha yakarmazlar/davet etmezler. Allah'ın saygıya layık kaldığı canı haksız yere almazlar. Zina etmezler. Bunları yapan cezaya çarpılır.
İsm'in karşıtı birr'dır.
Necm;32:”Ellezine yectenibune kebairal ismi vel fevahişe illel lemem inne rabbeke vasiul mağfirah huve a'lemu bi kum iz enşeekum minel erdi ve iz entum ecinnetun fi butuni ummehatikum fe la tuzekku enfusekum huve a'lemu bi menitteka
Öyle kişilerdir ki onlar, günahın büyüklerinden ve iğrençliklerden çekinip kaçınırlar. Bazı küçük sürçmeler hariç. Hiç kuşkusuz, senin Rabbin affı geniş olandır. Sizi en iyi bilen O'dur: Hem sizi topraktan oluşturduğu zaman hem de annelerinizin karınlarında ceninler halinde bulunduğunuz zaman. O halde kendi kendinizi temize çıkmış göstermeyin; kimin sakındığını en iyi bilen O'dur.
A'râf;33:”Kul innema harrame rabbiyel fevahişe ma zahera minha ve ma betane vel isme vel bağye bi ğayril hakki ve en tüşriku billahi ma lem yünezzil bihi sültanev ve en tekulu alellahi ma la ta'lemun
De ki: "Rabbim, ancak şunları haram kıldı: İğrençlikleri-görünenini, gizli olanı-günahı, haksız yere saldırmayı, hakkında hiçbir kanıt indirmediği şeyi Allah'a ortak koşmayı, bir de Allah hakkında bilmediğiniz şeyler söylemeyi."
Şura;37:”Vellezine yectenibune kebairal ismi vel fevahişe ve iza ma ğadibu hüm yağfirun
Onlar, günahın büyüklerinden ve tüm iğrençliklerinden uzak dururlar. Öfkelendikleri zamansa, affedenler onlar olur.”
Bakara: 85, 173, 181, 182, 188, 203, 206, 219; Ahzâb: 58; Âl-i İmrân: 178; Nisa: 20,48,50, 111, 112; Nûn 11; Mücâdele: 8, 9; Hucurât: 12; Mâide: 2, 3, 29,62,63, 107, 120'nci âyetlerde geçmektedir.
Cunâh esasında bir tarafa meyletmek, eğilmek demektir. Doğru davranıştan, yanlış davranışa doğru eğilim göstermeğe, sapmağa da cunâh denmiştir. Bu kelimenin, eğilmek anlamındaki (cnh) kökünden gelmesi mümkün olduğu gibi farsça gonâhtan Arapçalaşmiş olması da mümkündür.
Cunâh kelimesi de: Nisa: 98/23, 24, 101, 102; Bakara: 92/158, 198, 229, 233,234,235,236,240,282; Mâide: 110/93'ncü âyetlerde geçer.
Zenb ise esasında bir şeyi kuyruğundan yakalamak demektir, fakat sonucu vahîm olan şey anlamında kullanılır. Türkçede günâh dediğimiz şeydir. Günâh olan eylem, sonunda ağır sorumluluk getirecek olan eylemdir.
Tekvir;8:” Ve izelmev'udetu suilet. O diri diri gömülen kız çocuğuna sorulduğunda”
Tekvir;9:”Bieyyi zenbin kutilet. Hangi günah yüzünden öldürüldü diye!”
HELAL
H-L-L Kelimesinin aslı düğümü çözmek demektir.
Ta-Ha 27; “Vahlül ukdetem mil lisani "Dilimden düğümü çöz,”
Haleltü indim demektir. Bunun aslı inerken yüklerin indirilmesinden alınmıştır. Sonraları salt anlamda iniş için de kullanılmıştır.
Halle hululen: Bir şekilde indi. Ehallehu ğayruhu: Başkası onu indirdi.
Rad 31:…ev tehullü karibem min darihim veya bu belalar yurtlarının yakınına iner…
İbrahim 28:…ve ehallu kavmehüm daral bevar .. Milletleri helak yurduna sürüklüyenleri görmüyor musun?
Halleddeynu: Borcun ödeme zamanı geldi.
Halîl: Eş (koca), halîle :Eş(hanım)dır.
Hülle: Elbise, etek, gömlek (pantalon-ceket)tir.
İhlîl ise idrar kanalıdır. Çünkü bu da idrarın çıkması için önü açılmış yol, kanaldır
Düğümü çözmek anlamındaki hail, herhangi bir şey üzerindeki yasak düğümünü kaldırmak için de kullanılır.
Düğümün çözülmesinden istiare yoluyla halleşey’ü hılalle deyimi türetilmiştir.
İhlâl : helâl kılmak demektir. Keza ihlâl hacda ihramdan çıkmadır. Muhrim ihramdan çıkan, helâl dönemine girendir.
"Ve izâ haleltum fastadû", "ve ente hillun bihâzâ' l-beled" burada hill iki anlama gelebilir: Biri bu kentte helâlsin, diğeri bu kente gelip konacaksın, demektir.
Sonuç olarak:
Helâl, üzerinden yasak düğümü çözülmüş, yenmesi, kullanılması veya yapılması serbest olan şeydir.
Mâide: 1 âyetinde Kur'ân'da yasaklananlar dışındaki bütün hayvanların helâl kılındığı vurgulanmaktadır. Bunların etini yemekte bir sakınca yoktur. İnsanların kendi düşünce ve gelenekleriyle bazı hayvanlar üzerine koydukları yasaklar, rezervler geçersizdir.
Nahl;116:”Ve la tekulu lima tesifü elsinetükümül kezibe haza halalüv ve haza haramül li tefteru alellahil kezib innellezine yefterune alellahil kezibe la yüflihun
Yalan düzerek Allah'a iftira etmek için, dillerinizin uydurma nitelendirmeleriyle "Şu helaldir, şu da haramdır!" demeyin. Yalan düzerek Allah'a iftira edenler kurtulamazlar.
Tahrim;1 :”Ya eyyuhennebiyyu lime tuharrimu ma ehallellahu leke tebteğiy merdate ezvacike vallahu ğafurun rahiymun.
Ey Peygamber! Allah'ın sana helal kıldığı şeyi, eşlerinin hoşnutluğunu isteyerek neden haramlaştırıyorsun? Allah Gafûr'dur, Rahîm'dir.
Maide; 87:”Ya eyyühellezine amenu la tüharrimu tayyibati ma ehallellahü leküm ve la ta'tedu innellahe le yühibbül mu'tedin
Ey iman sahipleri! Allah'ın size helal kıldığı şeylerin temiz ve güzel olanlarını haramlaştırmayın; azıp sınırı aşmayın; Allah azıp sınırı aşanları sevmez.
Maide;88:”Ve külu mimma razekakümüllahü halalen teyyibev vettekullahellezi entüm bihi mü'minun
Allah'ın size helal ve temiz olarak verdiği rızıklardan yiyin. Kendisine iman ettiğiniz Allah'tan korkun.
HARAM
Haram kelimesi ya ilahi açıdan ya da beşeri yönden yasaklanan ya zorla ya da akıl ve şeriat tarafından , yahut da emrine uyulan biri tarafından yasaklanmış şey demektir.
İlahi yönlendirme yönünde haram:
Kasas;12:”Ve harramna aleyhil meradia…Süt annelerinin emzirmelerini ona Haram kıldık.
Enbiya;95:”Ve haramün ala karyetin ehleknaha ennahüm la yarciun Helâk ettiğimiz bir kente/medeniyete yaşamak haram edilmiştir. Onlar bir daha geri dönemezler.”
Maide;26:”Kale fe inneha müharrametün aleyhim erbeiyne seneh yetihune fil erdi fe la te'se alel kavmil fasikiyn
Allah dedi ki: "Orası onlara kırk yıl haram kılınmıştır. Yeryüzünde sersem sersem dolaşacaklar. Sen o sapıklar topluluğu için kederlenme."
Zora dayalı olması yönünden haram:
Maide;72:”Le kad keferallezine kalu innellahe hüvel mesihubnü meryem ve kalel mesihu ya beni israila'büdüllahe rabbi ve rabbeküm innehu mey yüşrik billahi fe kad harramellahü aleyhil cennete ve me'vahün nar ve ma liz zalimine min ensar
Yemin olsun ki, "Allah, Meryem'in oğlu Mesih'in ta kendisidir!" diyenler küfre batmışlardır. Mesih şöyle demişti: "Ey İsrailoğulları, hem sizin Rabbiniz hem de benim Rabbim olan Allah'a kulluk/ibadet edin! Gerçek olan şu ki, Allah'a ortak koşana Allah, cenneti haram kılmıştır. Varacağı yer ateştir onun. Zalimlerin yardımcıları olmayacaktır."
A’raf;50:”Ve nada ashabün nari ashabel cenneti en efidu aleyna minel mai ev mimma razekakümüllah kalu innellahe harramehüma alel kafirin Ateş halkı, cennet halkına seslenir: "Şu sudan yahut Allah'ın sizi rızıklandırdığından biraz da bize akıtın!" Şu cevabı verirler: "Allah, o ikisini de küfre sapanlara haram kılmıştır."
Şeriat ile gelen yönünden haram:
Bakara;85:”…ve in ye'tuküm üsara tüfaduhüm ve hüve muharramün aleyküm ihracühüm…”
Sonra size esir olarak geldikleri takdirde, size haram olduğu halde, fidye vererek kendilerini kurtarıyorsunuz.”
En’am;145:”Kul la ecidü fi ma uhiye ileyye müharramen ala taimiy yat'amühu illa ey yekune meyteten ev demem mesfuhan ev lahme hinzirin fe innehu ricsün ev fiskan ühille li ğayrillahi bih fe menidturra ğayra bağiv ve la adin fe inne rabbeke ğafurur rahiym
“De ki: "Bana vahyolunanlar içinde, bu haram dediklerinizi yiyecek birine yasaklanmış bir şey bulamıyorum. Yalnız şunlardan biri olursa başka: leş, akıtılmış kan, domuz eti -ki o bir pisliktir- Allah'tan başkası adına boğazlanmış bir murdar." Iztırar haline düşen, başkasının hakkına dokunmamak, zorunluluk sınırını da aşmamak şartıyla bunlardan yiyebilir. Çünkü senin Rabbin çok bağışlayıcı, çok merhametlidir.”
En’am 146: Ve alellezine hadu harramna külle zi zufür ve minel bekari vel ğanemi harramna aleyhim şühumehüma illa ma hamelet zuhuruhüma evil havaya ev mahteleta bi azm zalike cezeynahüm bi bağyihim ve inna lesadikun
Yahudilere tüm tırnaklı hayvanları haram kıldık. Onlara ayrıca sığır ve koyunun yağlarını da haram kıldık. Sığır ve koyunun sırtlarının ve bağırsaklarının taşıdığı yağlarla, kemiklerle karışan yağlar bunun dışındadır. Bunu onlara azgınlıkları yüzünden bir ceza olarak yaptık. Biz elbette sözünde duranlarız.”
Kusursuzluk sadece Allah'a mahsusdur.
En doğrusunu bilen Allah'tır.
Sevgi,saygı ve muhabbetle.
Allah'a emanet olunuz.
|