FİRAVUN KISSASINDA ORTAYA ÇIKAN ÜÇ TARİHSEL GERÇEK
Kur’an’da geçen Firavun kıssasında dile getirilen bazı anlatıların tarihsel veriler ve kayıtlar ile desteklenmesi, Kur’an’ın çağlar üstü ilahi bir ileti olduğunu ortaya koyuyor. İlahi iletinin 41:53 bölümünde belirtildiği gibi bu ve benzeri bulgular Allah’ın gerçekleşeceğini söylediği bir vaadidir
“Onun gerçek olduğu onlara apaçık oluncaya kadar ufuklarda ve kendi içlerinde ayetlerimizi onlara göstereceğiz” (41:53)
Tarihsel kayıtlar ile ortaya çıkan ve Kur’an’da bire bir doğrulanan bu delillere geçmeden önce Firavun ile ilgili bazı konulara kısaca değinmek istiyorum.
Öncelikle Kur’an’da konu edilen ve Kızıldeniz’de boğulan Firavun’nun II. Ramses olduğu şeklinde bazı Müslümanlarca dile getirilen iddia iki açıdan tutarsızdır. Bugün en iyi korunan mumyalardan biri Firavun II. Ramses’in mumyasıdır. Bu mumya Fransa’ya gönderilmiş ve üzerinde detaylı incelemeler yapılmıştır. II. Ramses’in 96 yaşında öldüğü biliniyor. Bu durumda 96 yaşında ve yürümeye mecali kalmamış bir insanın, ordusunun basında İsrailoğulları’nın peşine düştüğü düşünülemez.
“Firavun, ordusu ile beraber ardlarına düştü...” (20:78)
Kaldı ki II. Ramses’sin boğulmadan değil, diş apsesine bağlı kan zehirlenmesinden öldüğü mumya üzerinde yapılan bilimsel araştırmalar ile ortaya konan bir gerçektir. Dolayısı ile çıkış Firavun’nun II. Ramses olduğu teorisi gerçekçi değildir.
Kur’an’da Dile Getirilen Birinci Tarihsel Gerçek
Kur’an, Firavun’nun özel ismini vermez. Firavun, Mısır Kral’ına verilen bir ünvandır. Firavun ismi “Per’aa: büyük ev” kelimesinden gelmektedir. Bu eski bir Mısır sarayının adıdır. Bu isim MÖ 1759-730 Tarihleri arasında bir saygı ünvanı olarak kullanılmaya başlamıştır. İşte Kur’an’da dile getirilen ilk tarihsel gerçek burada ortaya çıkmaktadır. Kur’an Yusuf dönemindeki Mısır Hükümdarına “Firavun” değil, Melik yani Kral der. Çünkü Yusuf’un yaşadığı dönemde Mısır hükümdarlarına Firavun diye hitap edilmiyordu.
Aslında Kur’an’ın bu Fıravun’nun ismini vermemesinin nedeni, Kur’an’nın ve TEvrat’ın ayetleri tarihsel veriler ile değerlendirildiğinde onun kimliğinin ortaya çıkıyor oluşundan kaynaklanmakta olduğudur. Öncelikler Tevrat’in ilgili ayetlerine bir göz atalım;   ;
“Ve (İsrailoğulları) Firavun için Pitom ve Ramses ambar şehirlerini yaptılar” (Çıkış 1:11)
Günümüzde Pitom ve Piramses şehirlerinin inşaatlarının II. Ramses döneminde yapıldığı bilinmektedir. Mısır kayıtları Firavun II. Ramses’in doğu Nil deltasında, Goşen olarak bilinen eski alan yakınlarında, Pi-Ramesse (Ramses’i Evi) adlı yeni bir başkent kurduğunu anlatır. Bu durumda Musa’nın II. Ramses dönemin ve takip eden bir zaman aralığında yaşadığını iddia edebiliriz. Demek ki İsraioğullarını inşaat işlerinde köle gibi çalıştıran ve onlara zülmeden Firavun II. Ramses olmalıdır.
“Halkın haberi olmadığı bir sırada kente girmişti. Orada iki adamın kavga ettiklerini gördü; Biri onun tarafından, diğeri de düşman tarafından idi. Tarafından olan adam düşmanına karşı ondan yardım istedi. Bunun bir yumruk ile ötekinin işini bitirdi...”28:15
Musa’a bir yumruk ile birini öldürebildiğine göre en az onbeş yaşında olmalı. Kaldı ki bir önceki ayet bu çıkarımı doğrulamaktadır:
“Erginlik çağına gelip olgunlaşınca ona bilgelik ve bilgi verdik” (28:14)
Musa istemeden işlediği bu cinayetten sonra Mısır’dan kaçar ve Meyden’e yerleşerek çoluk çocuk sahibi olur. Meyden’de kalış süresinide Kur’an verir. Bu sure sekiz veya on yıldır.
“Dedi ki; “Bana sekiz yıl boyunca çaışman şartıyla seni şu kızlarımdan biri ile nikahlamak istiyorum. Dilersen onu ona tamamlayabilirsin...”(28:26)
“Musa o sureyi tamamlayıp ailesi ile birlikte yola çıkınca...” (28:29)
Musa Meyden’de iken yanında büyüdüğü Firavun’nun öldüğünü Tevrat’tan öğreniyoruz.
“Ve vaki oldu ki, o çok günler geçerken, Mısır Kralı öldü.”(Çıkış 3:23)
Musa Mısır’a döndüğünde en az 15 yılı Mısır’da, 8-10 yılı Meyden’de olmak üzere toplam 23-25 yıl geçirmiş olmalıdır. Bu kadar süre iktidarda kalan kişi 46 yıl ile II. Ramses’dir. Bu demektir ki Musa Meyden’de iken ölen Firavun, II. Ramses’dir.
Kur’an’da Ortaya Çıkan İkinci Tarihsel Gerçek
II. Ramses öldükten sonra 52 oğlununun hiçbiri hayatta olmadığından yerine evlatlığı Mernaptah geçer. Mernaptah hakkında pek tarihsel bir bilgi yoktur. 8 veya 12 yıl iktidarda kaldığı iddia edilmektedir. Mısır yazıtları yenilgileri anmayıp, zaferleri hem de abartili bir dille yazıya geçirdiklerinden için pek de parlak bir iktidari olmayan Mernaptah hakkında yazıtlarda pek bilgi olmaması gayet doğaldır. Buna rağmen İbrani anlamına gelen “Hiburu” klimesinin Mısır yazıtlarında sık görülmesine rağmen, “Israil” kelimesinin tek geçtiği yazıtın Merneptah dönemine ait olması çok ilginçtir. Mernaptah stelinin ilgili bölümü şöyledir: “İsrail tükendi hiç tohumu kalmadı”. Bu bazı tarihçiler tarafından İsrailoğullarının erkek çocularının katledilmesi olarak yorumlanmıştır.
Dr. Bucaille’ye göre Çıkış Firavun’u yani Kızıldeniz’de boğulan Firavun işte bu Firavundur.
Tarihsel kayıtlarda Merneptah’ın ölüm nedeni bilinmemekle beraber. Dr. Bucaille bu mumyada boğulma belirtileri olduğunu dile getirmiştir. Kur’an’in ilgili bölümünü okuyalım:
“İsraioğullarnı denizden geçirdik. Firavun ve ordusu ise küstahca ve düşmanca arklarına düştü. Boğulmak üzereyken, “İsrailoğullarının inandığından başka tanrı olmadığına inandım, ben teslim olanım,” dedi. Çok geç! Daha önce baş kaldırmış ve bozgunculardan olmuştun. Senden sonra ki kuşaklara ibret olman için bugün senin cesedini koruyacağız. Ne var ki insanların çoğu işaretlerimizden habersizdir.” (10:90-93)
Merneptah’ın korunmuş mumyası 19.yy’nun sonunda bulundu. Kur’an’ın indiği dönemde ancak her şeyin haberlerini bilen biri bu cesedin korunduğunu bilebilirdi. Bu mumya bugün Kahire müzesinde sergilenmektedir.
Kur’an’da Ortaya Çıkan Üçüncü Tarihsel Gerçek
Kur’an özel isimler verirken bu isimleri boş yere vermez. Kur’an, Firavun anlatısında iki özel isim verir. Bunlardan biri Haman, diğeri ise Karun’dur. Dr. Bucaille bu isimlerden yola çıkarak Firavun’nun kimliğini tesbit edebileceğini düşünür. Haman ismi Tevrat’tada geçer ve Kur’an’ın belirttiği kişiden ayrı olarak bir Pers Hükümdarı olup, Musa’nın çağdaşı değildir. Kur’an eleştirmenleri bundan yola çıkarak Resul’un Tevrat’ı yanlış kopya ettiğini iddia ederler.
Maurice Bucaille, “Haman” ismini bir Fransız Mısır Bilimcisine verir ve bunun 7.yy bir arap el yazmasından alıntı olduğunu söyler. O da böyle bir el yazmasında Mısır hıyerogliflerine ait bir bilginin geçmiş olmasının mümkün olmadığını söyler ve ona “Dictionary of Personal Names of the New Kingdom by Ranke” adlı Mısır isimleri sözlüğünü önerir. Bucaille ise Almanca hiyeroglif transliterasyon listesinden Haman’ın, taş ocakları işçilerinin şefi olduğunu öğrenir. Dahası Haman ismi Viyana’da bulunan bir yazıtta da kazılıdır.
Bu ilginç tarihsel gerçek de Kur’an tarafından doğrulanmaktadır.
“...Haman, benim için balçığın üzerinde ateş yakarak tuğla hazırla ve Musa’nın tanrısına ulaşmam için bana kule yap...”(28:38)
Yazımızı ilahi iletinin bir ayeti ile bitirelim:
“De ki: ’Övgü Allah’adir; O size ayetlerini gösterecek ve sizde onları tanıyacaksınız”(27:53)
Övgü evrenlerin rabbi Allah’a olsun.