Şu da emredildi: Yüzünü dine bir Hanif olarak çevir. Sakın müşriklerden olma.
Yunus Suresi 105
Ben bir Hanif olarak yüzümü gökleri ve yeri yaratana döndürdüm. Müşriklerden değilim ben.
Enam Suresi 79
İbrahim ne bir Yahudi idi, ne de bir Hıristiyan. O sadece hanif bir müslümandı. O müşriklerden değildi.
Ali İmran Suresi 67
Şu da kuşkusuz ki, İbrahim başlıbaşına bir ümmetti; bir Hanif olarak Allah'ın önünde eğiliyordu. Müşriklerden değildi.
Nahl Suresi 123
De ki Allah doğrusunu söylemiştir / vaadinde sadıktır.Haydi artık Hanif olarak İbrahim'in Milleti'ne uyun! Müşriklerden değildi o.
Ali İmran Suresi 95
Allah'a ortak koşmadan, Hanifler olarak... Allah'a ortak koşan kişi, gökten düşmüş de kendisini kuşlar kapışıyor veya rüzgar onu uzak bir yere fırlatıp atıyor gibidir.
Kuran'daki Hac, 2Bakara Suresi 158, 189, 196, 198,199, 200, 203; 3Ali İmran Suresi 97; 5Maide Suresi 1,2, 95, 96, 97; 9Tevbe Suresi 3; 22Hac Suresi 25, 26, 27, 28, 29. ayetlerinden anlaşılır. Bu ayetler bize Hac hakkında gerekli bilgiyi verecektir. Kuran'ın bu ayetlerinin ışığında Haccı şöyle özetleyebiliriz:
1.)Hac kelimesine sözlüklerde "kastedilmek" anlamı verilir. Kuransal bir terim olarak Hac, belli bir zaman diliminde belli ibadetleri de içeren Kabe'ye yapılan bir ziyarettir. 3Ali İmran Suresi 97. ayetten Haccın yapılmasının gücü yeten kullar üzerinde Allah'ın bir hakkı olduğunu öğreniyoruz. Ayetten Haccı, gücü yetenlerin yapacağı anlaşılır. Allah "gücü yetmek" deyimini açıklamamış, bu deyimin anlaşılmasını bize bırakmıştır. Mezhepler, "gücü yetmek" deyiminin anlamını kısıtlamaya çalışmışlardır. Allah'ın yapmadığı bir sınırlama kabul edilemez, gerekseydi Allah bunu yapardı. Bu deyimden esir olmamak da, maddi güç yeterliliği de, sağlıksal şartlar da anlaşılabilir. Fakat her şartta, sağlığın da, maddi gücün de hangi ölçüde "güç yetirme" kavramına dahil olup olmadığı izafi bir kavramdır. Kişiler, Allah'a kaşı sorumluluklarını, Allah'ın tüm şartları ve düşünceleri bildiğini, vicdani kanaatlerden de mesul olduklarını göz önünde bulundurup, "güç yetirme" kavramını en iyi şekilde değerlendirecek ve kendilerinin Hacca gitmeye güçlerinin yetip yetmediğine karar vereceklerdir.
2.) Hac, İbrahim Peygamber döneminden beri yapılan bir ibadettir.(22Hac Suresi 26,27) Kabe'de Hz. İbrahim'in makamı ve apaçık deliller vardır. (3Ali İmran Suresi 97)
3.)2 Bakara Suresi 197. ayette Haccın bilinen aylarda olduğu söylenir. üstelik "aylar" şeklinde çoğul bir ifade kullanılır. Oysa günümüzde hacılar, Haccın kısa bir süreye sıkıştırılması yüzünden kalabalıktan birbirlerini ezmekte, birçok ölüm vakası meydana gelmekte ve hacılar perişan olmaktadırlar. Hz. İbrahim döneminden beri uygulanan Haccın bilinen aylarda olduğu söylenir. Aynı ilkbahar denilince Mart, Nisan, Mayıs aylarının anlaşıldığı gibi, Hac aylarının da başta bu şekilde anlaşıldığını görüyoruz.
Hac aylarının bilinen aylarda olmasından kasıt, aynı zamanda bu ayların haram aylar olmasındandır. Haram aylarda savaşmak yasaktır. Bu yasak Hac görevinin yerine getirilmesine olanak sağlamaktadır. Kabe'nin etrafındaki kavimler haram aylara riayet ederek, Hac ibadetinin durmamasını, kendi çekişmelerinin kişileri Hacdan alıkoymamasını sağlamaktadırlar. Hz. İbrahim'den sonraki nesillerdeki putperestler de Kabe'nin koruyucusu olarak kendilerini görmüşler, haram ayları bozarak da olsa kısmen uymuşlardır, Haccı bir ticaret kaynağı olarak değerlendirmişler ve haram aylara da ticaretlerini kurtaran bir unsur olarak riayet etmişlerdir. (8Enfal Suresi 34, 35'ten ortak koşanların kendilerini Kabe'nin varisi olarak görmelerini anlayabiliriz.) Haram aylardan bahseden 2Bakara Suresi 194. ayetten iki ayet sonra Hacdan bahsedilmesinden, 2Bakara Suresi 217'de haram aylarda savaşmanın büyük suç olduğunun vurgulanmasından, Haccın yapıldığı bölgedeki Mescidi Haram'a ulaşılmasının engellenmesinden bahsedilmesinden, 5Maide Suresi 2'de haram ayın ve Hac ibadetindeki ihramın beraber anılmasından, yine aynı sure 97. ayette haram ayların ve Hacda ziyaret edilen Kabe'nin beraber anılmasından bilinen Hac aylarının haram aylar olduğu anlaşılır. Zaten bu ayların haramlığı da Hacla ilintilidir.
Tevbe Suresi'nin 2. ve 36. ayetlerinden ise bu ayların arka arkaya gelen dört ay olduğunu anlıyoruz. 2Bakara Suresi 189. ayetten bu dört ayın Ay (kameri) takvimindeki "aylar" olduğunu anlarız. Yani Hac art arda gelen dört ayda yapılan bir ibadettir. Bu dört ay aynı zamanda içinde savaşılmasının haram olduğu aylardır. Bu ayların ilki "Hac Ay'ı" anlamına gelen “Zilhicce”dir. (Hac bu ayla başladığı için Haccın ilk ayının ismi Arapça'da Hac Ay'ı manasına gelen Zilhicce'dir.) 9Tevbe Suresi 3. ayette haram ayların ilk günü olan, Hacc'ın da ilk gününe "Hac günü" isminin verilmesi bunu teyit etmektedir. Zilhicce ilk ay olunca Zilhicce'yi takip eden Muharrem, Safer ve Rabiul Evvel diğer hac ayları olmaktadır. Burada enteresan ek bir delile de değinmek istiyoruz. RabiulEvvel Ay'ı iki kelimeden oluşan birleşik bir kelimedir. Rabiul kelimesi dört, Evvel kelimesi ise ilk demektir. Bu aydan sonra RabiulAhir Ay'ı gelmektedir ki bu ayın ismi Sonraki Dördüncü demektir. RabiulEvvel Ay'ı haram ayların dördüncü ve sonuncu ayı olduğu için bu ismi almıştır. Ay takviminin ilk Ay'ı Muharrem olduğu için, RebiulAhir Ay'ı takvim sırasındaki dördüncü aydır. Bu da bu ayın isminin neden sonraki (Ahir) Dördüncü (Rabiul) olduğunu açıklar. Eğer ki RabiülEvvel'in haram ayların dördüncü ayı olduğu anlaşılmazsa, RabiulAhir'in neden "sonraki" dördüncü anlamına geldiği açıklanamaz. Bu da haram ayların Zilhicce (Hac Ay'ı) ile başlayıp, dördüncü ay olan RabiulEvvel ile bittiğini bir kez daha kanıtlamaktadır. Hac bu dört ayda yapılabilen bir ibadettir. İnsanların birbirlerini ezip öldürmelerine yol açan mezheplerin insanların ölümüne yol açan Haccı tek aya sıkıştırma uygulaması bırakılıp, Kuran'ın izahlarına dönülmelidir. Kuran 9 Tevbe Suresi 37. ayette haram aylarla oynanmasını kötü bir fiil olarak takdim etmektedir. Ama öğüt alan nerede!
4.)Hacda kavga, kötülüğe sapma, eşler arasında cinsel ilişki yoktur. (2Bakara Suresi 197) Hac kişinin davranışlarına dikkat ettiği, insanlarla bir araya geldiği bir ibadettir.
5.)Hac ibadeti sırasında kişi kendisine helal olan bazı şeyleri de haram eder.(Eşlerin cinsel ilişkiye girmemesi gibi) Buna ihram denir. Hacının ihramda olması budur. İhramın sözlük manasından anlaşılan da budur. Fakat günümüzde belli bir elbiseye de ihram adı verilerek bu elbisenin giyilmesi farzlaştırılmıştır. Kuran'da sözlük anlamı dışında başka bir ihram anlaşılmamaktadır. Eğer Allah, Hacda böyle bir elbisenin giyilmesini isteseydi, onun giyilmesi gereken bir elbise olduğunu söyleyerek, şüpheye meydan vermeden bunu açıklardı. Böyle bir izahın olmaması ve bu kelimenin sözlük manasının, Kuran'daki anlatımla tam örtüşmesi yüzünden ihramın; belli bir süre içinde, belli şeylerin yasaklanması dışında bir manası olmadığını anlarız. İhram sırasında yasak olan şeylerin biri de avdır (5Maide Suresi 95). Bu av bir tek kara avını kapsar, hacılar deniz avını yiyebilirler ve yapabilirler.
6.) Kim ihram sırasında kara avı yasağını bilerek çiğnerse, cezası öldürdüğü hayvanın bir benzerini Kabe'ye varacak bir kurbanlık yapmasıdır. Bu benzer kurbanı adaletli iki kişi belirler. Av yasağını çiğneyen kişi bunun yerine yoksulları doyurarak veya onun dengi oruç tutarak bu yasağı çiğnemesinin kefaretini yerine getirebilir. (5 Maide Suresi 95)
7.) Umre, ziyaret etmek demektir. Haccın belli dönemde yapılmasına karşılık, umre her zaman yapılabilen bir ziyarettir. Hac da, umre de Allah için tamamlanmalıdır.(2Bakara Suresi 196) Yani siyasi propagandalar, menfaatler, köşe dönmeler, halkı kandırmalar değil, Allah'ın rızası Haccın da, umrenin de şartı olmalıdır. Bu ibadetleri yapmaları engellenenler kurban keser veya kestirirler. Kurban yerine varıncaya kadar başlar traş edilmez. Hasta ya da başından rahatsız olan oruç tutarak, sadaka vererek ya da kurban keserek fidye yoluna gider. Güvene kavuştuğunda Hacca kadar umre yapmak isteyen kolayına gelen bir kurbanı keser veya kestirir. Bunu bulamayan ise üçü Hacda, yedisi döndüğünde olmak üzere on gün oruç tutar.(Bu ailesi Mescidi Haram'da olmayanlar içindir.) Tüm bunlar 2Bakara Suresi 196. ayette geçer.
8.) Kurbanların üzerine Allah'ın adı anılır ve bunlardan yoksullara verilir ve yenir. (22Hac Suresi 28) Hac ibadeti yapılırken kirlerden arınılmalı, adaklar yerine getirilmelidir. (22Hac Suresi 29) Kirleri arındırmak genel bir ifade olduğundan birçok insanın buluşma yeri olan Hacda, her türlü hijyen kuralına dikkat etmek iyi olur. Mescidi Haram'a saçların kısaltılmış, ya da traş edilmiş olarak girilmesinden bahseden 48Fetih Suresi 27. ayet de bu çerçevede değerlendirilebilir. Kabe'nin tavafı (çevresinde yürünmesi) böylece temiz bir şekilde yerine getirilecektir. (22 Hac Suresi 29) Kabe'nin temiz tutulması, böylece Hac ibadetinin yapıldığı yerin de temiz olması iyi olur. (22Hac Suresi 26)
9.) Arafat'tan ayrılıp topluca inilince Meşari Haram'da Allah'ı hatırlamak (zikir) lazımdır. Bu hatırlama Allah'ın bize öğrettiği şekilde olmalıdır. (2Bakara Suresi 198) Allah'ı nasıl hatırlayacağımızı (zikredeceğimizi), Allah bize Kuran'da öğrettiğine göre, bu hatırlama faaliyeti de Kuran'a uygun olacaktır.
10.) Sonra insanların topluca akın ettiği yerden akın edilip Allah'tan bağışlanma dilenmelidir.(2Bakara Suresi 199)
11.) Gerekli ibadetler bitince Allah'ı kuvvetli bir biçimde hatırlamak (zikretmek) gerekir.(2Bakara Suresi 200)
12.) Sayılı günlerde Allah hatırlanır. İsteyen iki gün içinde işini bitirir, isteyen daha geniş bir zamana işini yayar. (2Bakara Suresi 203)
13.) Bakara Suresi 158. ayette Safa ile Merve'yi ziyaret etmenin bir sakıncası olmadığı söylenir. Oysa Kuran'ın bu beyanına karşın bu iki tepenin arasında koşmanın farz olduğu mezhepçi uydurmacılar tarafından uydurulmuştur. Yaşlı, sağlıksız birçok kişi farz olmayan bu zorlukla karşı karşıya getirilmiş, daha sonra bunların para karşılığı arabalar ve sedyelerle taşınması şeklinde yeni bir para kapısıyla birilerinin cebi doldurulmuştur. Bu uydurmanın cep doldurma hedefi için yapıldığı kanaatindeyiz. Bu ziyaret mecburi olmayan bir ziyarettir. Fakat ayetin ifadesiyle bir sakıncası da yoktur.
14.)Şeytan taşlama diye bir faaliyetin Hacla hiç bir ilgisi yoktur. Kişilerin birbirini en çok ezdiği ve ölümlerin en çok olduğu yer, Hac ibadetine sokuşturulan bu uydurmanın yapılmaya çalışıldığı yerdir. Bu saçma uydurmanın atılması, Haccın dört aya yayılması ve Safa ile Merve arasında koşturmanın farz olmadığının gösterilmesiyle, yani Hac ibadetinin de Kuran'daki aslına döndürülmesiyle, Hac insanları öldüren, perişan eden bir ibadet olmaktan çıkacaktır. Hacerül Esved denilen taşın etrafında yapılan gariplikler ve bir taşı selamlamak için insanların birbirlerini ezmesi de Kuran'da yoktur. Kadının tek başına Hacca gidemeyeceği de, kadının her türlü seyahat haklarını kısıtlayan, dine fatura edilmeye çalışılan, ama dinde yeri olmayan bir yalandır. Hacda güzel koku sürülemeyeceği, dikişli elbise giyilmeyeceği de Kuran'da yer almayan ifadelerdir. Hacdan gelen veya başka bir yerden gelen zemzem suyu, koku, takke, seccadenin özel sevaplar getireceği, kutsallığı şeklindeki izahlar da hep uydurmadır. Temel prensibimiz olan Kuran'ın izahlarını baş üstüne koymak, geri kalan izahları çöpe atmak, Kuran'a göre, yani dine göre Haccın anlaşılmasını sağlayacaktır.
Yanlış bilmiyorsam kuranda haccın arafat ile ilgili bölümüne özel bir önem verilmiş. Arafatın bu görevi yerine getirirken önemi ve özelliği nedir ve hangi zamanda yapılması önem arzeder. Bilgilendirirseniz sevinirim.
Maalesef Kuranda böyle bir safsata yok.Aksine oraya gidipte özellikle şeytan taşlama işini yapanların çoğu,şeytandan virüsmü kapıyor ne şeytanın askeri gibi oradan dönüyorlar.İstisnalar müstesna tabiki.Bir de hacc bölgesini babasının malı gibi hor kullananan şeytani suud rejimin şeytanlıkları varki o başlı başına bir konu yani.. Kimin günahı affolunur dersen,samimi bir kalble Allaha yönelen ve onun son kitabına gönülden teslim olanların derim.
__________________ ŞEYTANDAN VE ONUN EVLİYASINDAN KAÇINMANIN EN İYİ YOLU,ŞEYTANA KÜLAHINI TERS GİYDİRMEKTİR!
Katılma Tarihi: 07 haziran 2007 Yer: Turkiye Gönderilenler: 450
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
Alperen Yazdı:
KURAN'DAKİ HAC
ALINTIDIR (*)
Kuran'daki Hac, 2Bakara Suresi 158, 189, 196, 198,199, 200, 203; 3Ali İmran Suresi 97; 5Maide Suresi 1,2, 95, 96, 97; 9Tevbe Suresi 3; 22Hac Suresi 25, 26, 27, 28, 29. ayetlerinden anlaşılır. Bu ayetler bize Hac hakkında gerekli bilgiyi verecektir. Kuran'ın bu ayetlerinin ışığında Haccı şöyle özetleyebiliriz:
1.)Hac kelimesine sözlüklerde "kastedilmek" anlamı verilir. Kuransal bir terim olarak Hac, belli bir zaman diliminde belli ibadetleri de içeren Kabe'ye yapılan bir ziyarettir. 3Ali İmran Suresi 97. ayetten Haccın yapılmasının gücü yeten kullar üzerinde Allah'ın bir hakkı olduğunu öğreniyoruz. Ayetten Haccı, gücü yetenlerin yapacağı anlaşılır. Allah "gücü yetmek" deyimini açıklamamış, bu deyimin anlaşılmasını bize bırakmıştır. Mezhepler, "gücü yetmek" deyiminin anlamını kısıtlamaya çalışmışlardır. Allah'ın yapmadığı bir sınırlama kabul edilemez, gerekseydi Allah bunu yapardı. Bu deyimden esir olmamak da, maddi güç yeterliliği de, sağlıksal şartlar da anlaşılabilir. Fakat her şartta, sağlığın da, maddi gücün de hangi ölçüde "güç yetirme" kavramına dahil olup olmadığı izafi bir kavramdır. Kişiler, Allah'a kaşı sorumluluklarını, Allah'ın tüm şartları ve düşünceleri bildiğini, vicdani kanaatlerden de mesul olduklarını göz önünde bulundurup, "güç yetirme" kavramını en iyi şekilde değerlendirecek ve kendilerinin Hacca gitmeye güçlerinin yetip yetmediğine karar vereceklerdir.
2.) Hac, İbrahim Peygamber döneminden beri yapılan bir ibadettir.(22Hac Suresi 26,27) Kabe'de Hz. İbrahim'in makamı ve apaçık deliller vardır. (3Ali İmran Suresi 97)
3.)2 Bakara Suresi 197. ayette Haccın bilinen aylarda olduğu söylenir. üstelik "aylar" şeklinde çoğul bir ifade kullanılır. Oysa günümüzde hacılar, Haccın kısa bir süreye sıkıştırılması yüzünden kalabalıktan birbirlerini ezmekte, birçok ölüm vakası meydana gelmekte ve hacılar perişan olmaktadırlar. Hz. İbrahim döneminden beri uygulanan Haccın bilinen aylarda olduğu söylenir. Aynı ilkbahar denilince Mart, Nisan, Mayıs aylarının anlaşıldığı gibi, Hac aylarının da başta bu şekilde anlaşıldığını görüyoruz.
Hac aylarının bilinen aylarda olmasından kasıt, aynı zamanda bu ayların haram aylar olmasındandır. Haram aylarda savaşmak yasaktır. Bu yasak Hac görevinin yerine getirilmesine olanak sağlamaktadır. Kabe'nin etrafındaki kavimler haram aylara riayet ederek, Hac ibadetinin durmamasını, kendi çekişmelerinin kişileri Hacdan alıkoymamasını sağlamaktadırlar. Hz. İbrahim'den sonraki nesillerdeki putperestler de Kabe'nin koruyucusu olarak kendilerini görmüşler, haram ayları bozarak da olsa kısmen uymuşlardır, Haccı bir ticaret kaynağı olarak değerlendirmişler ve haram aylara da ticaretlerini kurtaran bir unsur olarak riayet etmişlerdir. (8Enfal Suresi 34, 35'ten ortak koşanların kendilerini Kabe'nin varisi olarak görmelerini anlayabiliriz.) Haram aylardan bahseden 2Bakara Suresi 194. ayetten iki ayet sonra Hacdan bahsedilmesinden, 2Bakara Suresi 217'de haram aylarda savaşmanın büyük suç olduğunun vurgulanmasından, Haccın yapıldığı bölgedeki Mescidi Haram'a ulaşılmasının engellenmesinden bahsedilmesinden, 5Maide Suresi 2'de haram ayın ve Hac ibadetindeki ihramın beraber anılmasından, yine aynı sure 97. ayette haram ayların ve Hacda ziyaret edilen Kabe'nin beraber anılmasından bilinen Hac aylarının haram aylar olduğu anlaşılır. Zaten bu ayların haramlığı da Hacla ilintilidir.
Tevbe Suresi'nin 2. ve 36. ayetlerinden ise bu ayların arka arkaya gelen dört ay olduğunu anlıyoruz. 2Bakara Suresi 189. ayetten bu dört ayın Ay (kameri) takvimindeki "aylar" olduğunu anlarız. Yani Hac art arda gelen dört ayda yapılan bir ibadettir. Bu dört ay aynı zamanda içinde savaşılmasının haram olduğu aylardır. Bu ayların ilki "Hac Ay'ı" anlamına gelen “Zilhicce”dir. (Hac bu ayla başladığı için Haccın ilk ayının ismi Arapça'da Hac Ay'ı manasına gelen Zilhicce'dir.) 9Tevbe Suresi 3. ayette haram ayların ilk günü olan, Hacc'ın da ilk gününe "Hac günü" isminin verilmesi bunu teyit etmektedir. Zilhicce ilk ay olunca Zilhicce'yi takip eden Muharrem, Safer ve Rabiul Evvel diğer hac ayları olmaktadır. Burada enteresan ek bir delile de değinmek istiyoruz. RabiulEvvel Ay'ı iki kelimeden oluşan birleşik bir kelimedir. Rabiul kelimesi dört, Evvel kelimesi ise ilk demektir. Bu aydan sonra RabiulAhir Ay'ı gelmektedir ki bu ayın ismi Sonraki Dördüncü demektir. RabiulEvvel Ay'ı haram ayların dördüncü ve sonuncu ayı olduğu için bu ismi almıştır. Ay takviminin ilk Ay'ı Muharrem olduğu için, RebiulAhir Ay'ı takvim sırasındaki dördüncü aydır. Bu da bu ayın isminin neden sonraki (Ahir) Dördüncü (Rabiul) olduğunu açıklar. Eğer ki RabiülEvvel'in haram ayların dördüncü ayı olduğu anlaşılmazsa, RabiulAhir'in neden "sonraki" dördüncü anlamına geldiği açıklanamaz. Bu da haram ayların Zilhicce (Hac Ay'ı) ile başlayıp, dördüncü ay olan RabiulEvvel ile bittiğini bir kez daha kanıtlamaktadır. Hac bu dört ayda yapılabilen bir ibadettir. İnsanların birbirlerini ezip öldürmelerine yol açan mezheplerin insanların ölümüne yol açan Haccı tek aya sıkıştırma uygulaması bırakılıp, Kuran'ın izahlarına dönülmelidir. Kuran 9 Tevbe Suresi 37. ayette haram aylarla oynanmasını kötü bir fiil olarak takdim etmektedir. Ama öğüt alan nerede!
4.)Hacda kavga, kötülüğe sapma, eşler arasında cinsel ilişki yoktur. (2Bakara Suresi 197) Hac kişinin davranışlarına dikkat ettiği, insanlarla bir araya geldiği bir ibadettir.
5.)Hac ibadeti sırasında kişi kendisine helal olan bazı şeyleri de haram eder.(Eşlerin cinsel ilişkiye girmemesi gibi) Buna ihram denir. Hacının ihramda olması budur. İhramın sözlük manasından anlaşılan da budur. Fakat günümüzde belli bir elbiseye de ihram adı verilerek bu elbisenin giyilmesi farzlaştırılmıştır. Kuran'da sözlük anlamı dışında başka bir ihram anlaşılmamaktadır. Eğer Allah, Hacda böyle bir elbisenin giyilmesini isteseydi, onun giyilmesi gereken bir elbise olduğunu söyleyerek, şüpheye meydan vermeden bunu açıklardı. Böyle bir izahın olmaması ve bu kelimenin sözlük manasının, Kuran'daki anlatımla tam örtüşmesi yüzünden ihramın; belli bir süre içinde, belli şeylerin yasaklanması dışında bir manası olmadığını anlarız. İhram sırasında yasak olan şeylerin biri de avdır (5Maide Suresi 95). Bu av bir tek kara avını kapsar, hacılar deniz avını yiyebilirler ve yapabilirler.
6.) Kim ihram sırasında kara avı yasağını bilerek çiğnerse, cezası öldürdüğü hayvanın bir benzerini Kabe'ye varacak bir kurbanlık yapmasıdır. Bu benzer kurbanı adaletli iki kişi belirler. Av yasağını çiğneyen kişi bunun yerine yoksulları doyurarak veya onun dengi oruç tutarak bu yasağı çiğnemesinin kefaretini yerine getirebilir. (5 Maide Suresi 95)
7.) Umre, ziyaret etmek demektir. Haccın belli dönemde yapılmasına karşılık, umre her zaman yapılabilen bir ziyarettir. Hac da, umre de Allah için tamamlanmalıdır.(2Bakara Suresi 196) Yani siyasi propagandalar, menfaatler, köşe dönmeler, halkı kandırmalar değil, Allah'ın rızası Haccın da, umrenin de şartı olmalıdır. Bu ibadetleri yapmaları engellenenler kurban keser veya kestirirler. Kurban yerine varıncaya kadar başlar traş edilmez. Hasta ya da başından rahatsız olan oruç tutarak, sadaka vererek ya da kurban keserek fidye yoluna gider. Güvene kavuştuğunda Hacca kadar umre yapmak isteyen kolayına gelen bir kurbanı keser veya kestirir. Bunu bulamayan ise üçü Hacda, yedisi döndüğünde olmak üzere on gün oruç tutar.(Bu ailesi Mescidi Haram'da olmayanlar içindir.) Tüm bunlar 2Bakara Suresi 196. ayette geçer.
8.) Kurbanların üzerine Allah'ın adı anılır ve bunlardan yoksullara verilir ve yenir. (22Hac Suresi 28) Hac ibadeti yapılırken kirlerden arınılmalı, adaklar yerine getirilmelidir. (22Hac Suresi 29) Kirleri arındırmak genel bir ifade olduğundan birçok insanın buluşma yeri olan Hacda, her türlü hijyen kuralına dikkat etmek iyi olur. Mescidi Haram'a saçların kısaltılmış, ya da traş edilmiş olarak girilmesinden bahseden 48Fetih Suresi 27. ayet de bu çerçevede değerlendirilebilir. Kabe'nin tavafı (çevresinde yürünmesi) böylece temiz bir şekilde yerine getirilecektir. (22 Hac Suresi 29) Kabe'nin temiz tutulması, böylece Hac ibadetinin yapıldığı yerin de temiz olması iyi olur. (22Hac Suresi 26)
9.) Arafat'tan ayrılıp topluca inilince Meşari Haram'da Allah'ı hatırlamak (zikir) lazımdır. Bu hatırlama Allah'ın bize öğrettiği şekilde olmalıdır. (2Bakara Suresi 198) Allah'ı nasıl hatırlayacağımızı (zikredeceğimizi), Allah bize Kuran'da öğrettiğine göre, bu hatırlama faaliyeti de Kuran'a uygun olacaktır.
10.) Sonra insanların topluca akın ettiği yerden akın edilip Allah'tan bağışlanma dilenmelidir.(2Bakara Suresi 199)
11.) Gerekli ibadetler bitince Allah'ı kuvvetli bir biçimde hatırlamak (zikretmek) gerekir.(2Bakara Suresi 200)
12.) Sayılı günlerde Allah hatırlanır. İsteyen iki gün içinde işini bitirir, isteyen daha geniş bir zamana işini yayar. (2Bakara Suresi 203)
13.) Bakara Suresi 158. ayette Safa ile Merve'yi ziyaret etmenin bir sakıncası olmadığı söylenir. Oysa Kuran'ın bu beyanına karşın bu iki tepenin arasında koşmanın farz olduğu mezhepçi uydurmacılar tarafından uydurulmuştur. Yaşlı, sağlıksız birçok kişi farz olmayan bu zorlukla karşı karşıya getirilmiş, daha sonra bunların para karşılığı arabalar ve sedyelerle taşınması şeklinde yeni bir para kapısıyla birilerinin cebi doldurulmuştur. Bu uydurmanın cep doldurma hedefi için yapıldığı kanaatindeyiz. Bu ziyaret mecburi olmayan bir ziyarettir. Fakat ayetin ifadesiyle bir sakıncası da yoktur.
14.)Şeytan taşlama diye bir faaliyetin Hacla hiç bir ilgisi yoktur. Kişilerin birbirini en çok ezdiği ve ölümlerin en çok olduğu yer, Hac ibadetine sokuşturulan bu uydurmanın yapılmaya çalışıldığı yerdir. Bu saçma uydurmanın atılması, Haccın dört aya yayılması ve Safa ile Merve arasında koşturmanın farz olmadığının gösterilmesiyle, yani Hac ibadetinin de Kuran'daki aslına döndürülmesiyle, Hac insanları öldüren, perişan eden bir ibadet olmaktan çıkacaktır. Hacerül Esved denilen taşın etrafında yapılan gariplikler ve bir taşı selamlamak için insanların birbirlerini ezmesi de Kuran'da yoktur. Kadının tek başına Hacca gidemeyeceği de, kadının her türlü seyahat haklarını kısıtlayan, dine fatura edilmeye çalışılan, ama dinde yeri olmayan bir yalandır. Hacda güzel koku sürülemeyeceği, dikişli elbise giyilmeyeceği de Kuran'da yer almayan ifadelerdir. Hacdan gelen veya başka bir yerden gelen zemzem suyu, koku, takke, seccadenin özel sevaplar getireceği, kutsallığı şeklindeki izahlar da hep uydurmadır. Temel prensibimiz olan Kuran'ın izahlarını baş üstüne koymak, geri kalan izahları çöpe atmak, Kuran'a göre, yani dine göre Haccın anlaşılmasını sağlayacaktır.
selamlar, Bu çalışma gerçekten güzel olmuş ve herkesin hac konusunda okuması gerekir.Ne kadar boş şeyin din e sokulduğu anlşılıyor! Hele o insanların her yıl birbirini çiğneyip öldürmesi tam bi klasik oldu.Halbu ki KURAN a göre hac yapılsa bu sorunlar kalkar.Şeytan taşlama muhabbeti ayrı bi facia. Her yıl İSLAM konferansları toplanıyor zirveler yapılıyor bu adamlar ne konuşuyor ve faydalı ne iş yapıyorlar?merak ediyorum! Yaptıkları fakir müslüman halkların parasını lüks altın kaplamalı oteller de yemek olsa gerek...altın yüzük takmak haram ....altın çeşme de yıkanmak,altın çatal bıçak takımları kullanmak serbest anlayışından ne beklenir?Ne gibi fayda üretir?
صفا (safa) : taş, düz taş/kaya; sert geniş
taş; Mekke'de bir yer; bol süt veren (dişi deveden, koyundan, keçiden
bahsederken kullanılır); ağır meyvelerle dolu palmiye ağacı. مرو (merve) : çakmak taşı, yemeklerin üstünde pişirildiği beyaz kırılgan bir taş çeşidi; Kabe'nin civarındaki yükseklik
02:158Bol süt veren (hayvanlar) ve (bunların üzerinde
kızartıldığı) çakmaktaşı (tartışma için) Allah'ın koyduğu
nişanlardandır. Her kim SİSTEMİ tartışır veya yönü o tarafa düşerse
onların etrafında dolaşmasında kendisine bir günah yoktur. Her kim
gönüllü olarak bir iyilik yaparsa şüphesiz Allah kabul eder ve
(yapılanı) hakkıyla bilir
dostlar bu kısmı forumun kabe dikili taş değil mi kısmından aldım..dikkatimi çeken bir nokta var bu 2/158 de..
Elmalılı Orj. Hakikat, Safa ile Merve Allahın şeâirlerindendir onun için her kim hac veya ömre niyyetiyle Beyti ziyaret ederse tavafı bunlarla yapmasında ona bir günah yoktur Her kim de gönlünden koparak bir hayır işlerse şüphesiz Allah ecrile meşhur kılar âlimdir
ayetteki..her kim hac veya ömre niyyetiyle Beyti ziyaret ederse tavafı bunlarla yapmasında ona bir günah yoktur...kısmını anladık peki devamı;
Her kim de gönlünden koparak bir hayır işlerse şüphesiz Allah ecrile meşhur kılar âlimdir
bu babda benzer ifadeleri hatırlar gibiyim kuranda..
Onda
(Tevrat’ta) üzerlerine şunu da yazdık: Cana can, göze göz, buruna
burun, kulağa kulak, dişe diş kısas edilir. Yaralar da kısasa tabidir.
Kim de bu hakkını bağışlar, sadakasına sayarsa o, kendisi için keffaret
olur. Allah’ın indirdiği ile hükmetmeyenler, zalimlerin ta kendileridir.bakara 178
le benzer tarafları var mı acaba?yani kim hakkını bağışlarsa,bağışlayanın günahına keffaret olurdan,
kim beyt yerine safa ve merve arasını tavaf ederse..ona bir günah yoktur çünkü hataları af eden Allah..ancak safa ve merveyi tavaf etmezse bu kendisi için daha makbul olur..
Hac için kabeye değilde sana ifadesinden Hz Muhammed'e gelsinler'i şeklinde bir zaman evvel bir yoruma rastlamıştım..
ancak dikkatimi çeken paragraf daha farklı bakmış konuya..şöyle ki,
22:26Ve İbrahim için SİSTEMİN KONUMUNU saptamıştık: "Bana
birşeyi ortak koşma; ziyaret edenler (sistemi bulanlar), sebat edenler,
tevazu gösterip itaat edenler için SİSTEMİ temiz tut.
Sistemi insanlığa bildirecekti.
22:27Ve insanlar arasında (bunu) tartışma ile ilan et ki; yaya olarak, incelmiş (bineklerle) ve uzak yollardan SANA gelsinler.
Gidilecek bir bina, yapı benzeri bir şey yok ayette. "SANA
gelsinler" diyor, bu mümkün mü? Mekke'ye müslümanlar Hz. İbrahim için
mi gitmektedir? Burada İBRAHİM'in inanç sistemine yolculuktan
bahsediyor.
Bir sonraki ayet tartışmanın / müzakerenin gayesine açıklık getiriyor:
22:28-29Ta ki kendilerine ait bir takım yararları yakînen
görmeleri, Allah'ın kendilerine rızık olarak verdiği kurbanlık
hayvanlar üzerine belli günler de Allah'ın ismini ansınlar. Artık ondan
hem kendiniz yiyin, hem de yoksula, fakire yedirin. Sonra kirlerini
gidersinler; adaklarını yerine getirsinler ve o Eski Ev'i (Kâbe'yi)
tavaf etsinler.
Tartışmanın amacı Allah'ın sisteminin farkına varmak, yediklerimiz
ile Allah'ı anmak, bunlarla fakiri doyurmak ve görevlerimizi yerine
getirmektir. Bu ayet İbrahim'e hitap ettiğiden bahsedilen "eski ev"in
3:96ıncı ayette ev olduğunu çıkarabiliriz. Hatırlarsanız bu "ev"
İbrahim ve İsmail tarafından tamamlanmıştı (2:127).
görüşünüz nedir dostlar..hac ilanı ile sana gelsinler'deki sana hitabı İbrahim peygamber olabilir mi?gerçi bir üst ayetinde 22/26 hitap ibrahim peygamberedir acaba siz ne dersiniz?
Sizin yetkiniz yok foruma yeni mesaj ekleme Sizin yetkiniz yok forumdaki mesajlara cevap verme Sizin yetkiniz yok forumda konu silme Sizin yetkiniz yok forumda konu düzenleme Sizin yetkiniz yok forumda anket açma Sizin yetkiniz yok forumda ankete cevap yazma