HANiFDOSTLAR.NET

 

Kuran Müslümanı
 

(Şahıs odaklı din anlayışından Allah odaklı din anlayışına...)

Ana Sayfa Hanif Mumin  Iste Kuran Kurandaki Din  Kur'an Yolu  Meal Dinle Sohbet Odasi Hanifler E- Kitaplik Kütüb-i Sitte ?  ingilizce Site Kuran islami Aliaksoy Org  Hasanakcay Net Tebyin-ül Kur'an Önerdiğimiz Siteler Bize Ulasin

 

- Konulara Göre Fihrist

- Saçma Hadisler

- Hadislerin-Sünnetin İncelemesi

- Haniflikle İlgili Sorular Cevaplar

- Misakın Elçisi Kim?

- Kuranda Namaz/Salat

- Onaylayan Nebi

- Kuranda Namaz/Salat

- Enbiya 104

- Kuranda Yeminler

- Adem Hakkında Sorular

- Ganimetleri Resulün Eline Nasıl Vereceğiz?

- Allahın ındinde YIL ve DOLUNAYLAR

- Abese ve Tevella

- Hadisçilerce Tahrif Edilen Ayetler

- Mübarek Yer, Mübarek Vakit

- Arkadaş Peygamber

- Kuranın İndirilişinden Günümüze Gelişi

- Bir Türban Sorusu

- Kuran ve Bize Öğretilenlerin Farkı

- Namazın Kılınışı

- Hadislere Göre Namaz

- Kuranda Salat Namaz mıdır?

- Kuran Yetmez Diyen Uydurukçular

- Bizler Hanif Dostlarız

- Sahih Hadis mi İstersiniz?

- Hakkı Yılmaz'ın Tebyin Çalışması

- Kur'anı Anlamada Metodoloji

- Tarikatçıların Çarpıttığı Birkaç Ayet

- Nasıl Kur'an Okuyalım?

- Kur'anı Kerim Nedir?

- Kur'anda Oruç

- Allah'sız Bir Din ve Allah'sız Bir Kur'an İnancı

- Kuransız Bir İslam Anlayışı ve Müşrikleşme

- Meal Çalışmasına Davet

- Allah Şahit Olarak Kafi Değil mi?

- Doğru Hadisleri Ne Yapacağız?

- Kur'andaki Muhammed ve Peygamberlerin Misyonu

- Mahrem, Avret, Ziynet

- Nur Suresi Çeviri-Yorum

- Cilbab

- Resule İtaat Ne Demektir?

- Hadis Kalburcuları ve Kalburları

- Kur'anı Kerim'in İndiriliş Gayesi

- Kur'anda Amellere Karşı Cahili Yaklaşım

- İslamdışı İnanışlara Kur'andan Örnekler

- Biri Şu Haram Üretim Tesislerini Kapatsın

- Tasavvufta İslam Var mı?

- İslamda Delil Sorunu

- Kurban Kesmek

- İlahi Hitabın Serüveni

- Ecel Nedir?

- Şirk, İşrak, Müşrik, Müşareke, Müşterik

- Büyü Yapan ve Yaptıranlar

- Peygamberlere Karşı Rabbani Yaklaşımlar

- Salat-ı Tefriciye yada Zikri Çarpıtmaya Bir Örnek

- Mucize Nedir?

- Ayrılıkların Nedenleri

- Sıfır Hata veya Kur'an

- Haniflik Nedir?

- Rabıta İle Şeyhlere Tapanlar

- Hadis Zindanının Mezhepçi Mahkumları

- İslam Dininin Öğrenilmesinde Kaynak Sorunu

- Fasık ve Münafıkların Genel Tanımlaması

- Hadisler, Hıristiyanlık ve Selman Rüştü

- Kur'anı kerim'in İndiriliş Gayesi

- Müstekbirlere Karşı Cahili Yaklaşım

- Halis-Hanif İslam

- Kur'anda Şefaat

- Fuhuş Tellalı Tefsirciler

- Hayızlıyken Neden Namaz Kılınmasın?

- Cebrail, Vahiy, Melek

- Dindarlıkta Müşrikleşme Temayülü

- Büyü Yapan ve Yaptıranlar

- Yaratılış, Adem, Havva

- Kur'an Yerel mi, Evrensel mi?

- Reform Dinde mi, Dindarlıkta mı?

- Ne Mutlu Tağutu Olmayanlara

- Peygambere Saygı(?)

- Hadislere Kanıt Diye Gösterilen Ayetler

- Allah Nazara Karışmadı mı?

- Kur'anı Kerimle Amel Etmek Mümkün mü?

- Kur'anda İnkar Edenlerin Vasıfları

- Müminlerin Vasıfları

- Allah'ın Vasıfları

- Kur'anın Vasıfları

- Dine Karşı Cahili Yaklaşımlar

- Kur'an Merkezli Din

- İrin Küpü Patladı; Mevlana

- Hurafe ve Bidatlar

- Peygamberi Tanrılaştırma

- Hz. İsa'nın Ölümü

- Allah'ın Mesajının Adı: Kelamullah

- Allah'ın Resule Uyarıları

- Kur'ana Göre Tenkit ve Eleştiri Nasıl Olmalı?

- Kur'anda Sevgi

- Sofuların Devlet Desteğiyle Desteklenmesi

- Hans Von Aiberg Aldatmacası

- Kabir Azabı Safsatası

- Kur'an Kıssalarının Önemi; Masal Değiller

- Kur'anda Toplumsal Sünnetler

- Tefsirde İsrailiyyat

- Kardeş Evliliği Olmadan Çoğalma

- Hans Von Aiberg Tutuklandı

- Kur'anda Tevbe Kavramı

- Yaşar Nuri Öztürk'ün Yorumuyla Namaz

- Karadelikler; Bir Büyük Yemin

- Mezhepçilerin Ümmi Açmazı

- Kabe Nedir? Mekkede midir, Kudüste mi?

- Kur'anda Ruh Kavramı

- Kur'anda Nefs Kavramı

- Amin Kavramı ve Putperestlik

- Diyanet İşleri Başkanlığının Sitemize Cevabına Cevaplar

- Resul ve Nebi -1

- Resul ve Nebi -2

- Sapık Bir Fırka: Hansçılar

- Cihad mı, Çapulculuk mu?

- Kur'an Deyip Namazı Yok Sayanlar

- Cennete Sadece Müslümanlar mı Girecek?

- Kur'anda El Kesme Cezası var mı?

- Nazar veya Göz Değmesi Var mı?

- Şehadet Getir, Münafık(?) Ol

- Kur'anda Eleştiri Metodu

- Hacc Mekkede mi, Bekkede mi?

- İslami Tebliğde Kur'an Metodu

- Saptırılan Kavram: Mekruh

- Kur'anda Cuma Namazı var mı?

- Of Be Kader, Allah mı Suçlu Yoksa Biz mi?

- Kader Açısından Cebir ve İhtiyar

- Baban Peygamber Olsa Ne Yazar

- Kur'anda İnsan Hukuku

- Vahdet-i Vücud, Şirkin Alası

- Tasavvufi Bilginin Kaynağı Vahiy mi?

- İslam'da Resullük Son Bulmuştur

- Teveffi Kelimesi ve Arap Dili

- Tasavvuf Üzerine Düşünceler

- Nefis Mertebelerinin İç Yüzü

- Allah Rızası Anonim Şirketi; Tarikatlar

- Tasavvuf ve Eşcinsellik -1

- Tasavvuf ve Eşcinsellik -2

- Nakşi Şeyhi Allah'ın Avukatı mı?

- Kur'anda "ve+la" Öbeği

- Putlar ve Tapanlar

- Son Peygamberimizin Okuma Yazması

- Mesih ve çarpıtılan Bir Ayet

- Hac İzlenimleri

- "Üzerinde 19 var" da Son Nokta

- Secde Emri

- Kur'andaki Hac

- Aracıların Gaybı Bildiği İnancı

- Tarikatçı - Müşrik Karşılaştırması

- Gazali'nin Kadına Bakışı

- Kur'anda Kadına Verilen Önem

- Başörtüsü Allah'ın Emri Değil

- Başörtüsü Takmak Kur'anda Var mı?

- Kur'anda Kadın Dövmek Var mı?

- Cariye, Köle; Utanmaz Mealciler

- Kadına Yönelik Şiddet

- Sünnet Edilen Kızın Öyküsü

- Erkekçe ve Kadınca Meal Konusu, Nebe 33. Ayet

- Harem - Selamlık Kimin Emri?

- Zina, Evlilik ve Örtünme Adabı

- Cariyeleri Aç, Hür Kadınları Kapat (!)

- Çok Eşliliği Yasaklayan Ayetler

- Kur'ana Göre Evlilik Hukuku

- 2 Kadın = 1 Erkek, Uydurma mı?

- Danimarkalı mı Sapık, Buhari mi?

- Ebu Hanife, Cariyenin Avreti

- Nisa 25, Hür Kadın ve Fahişe İfadesi

- Maymunların Hadisi ve Recm Vahşeti

- Hz. Muhammed'in Tebliği

- Peygamberi Tanrılaştırma

- Angarya Haline Getirilen İbadet

- Buhari'nin Hadislerini Buhari Yazmamıştır

- Hadis ve Sünnet Gerçeği

- Uydurma Hadisler, İslamın Kara Boyası

- Hadisler Dinin kaynağı Olamaz

- Uydurmaların Sınırı Yok; Şeytan Geyiği

- Beşeri Hükümler Neden Kutsal Oluyor?

- Hadis - Kur'an Çelişkisi

- Kur'anda/Dinde Olanlar ve Olmayanlar

- Cehennem'den Çıkış Yok

- Kur'anda Tağut

- Ebu Hureyre Gerçekte Kimdir?

- Hadis - Mantık Çelişkileri

- Kurban ve Kurban Bayramı Nereden Geliyor?

- Hadislere Göre Kur'an Eksiktir

- Bildiri: İslam Anlayışında Reform

- Arapça mı, Arap Saçı mı?

- Koca mı Üstün, Allah mı?

- Esbab-ı Nüzül Komedi Hadisleri

- İşte Geleneğin Dini

- Ulul Emir İle Kim Kastediliyor?

- Kul Hakkı

- Yezidi Bir Gelenek: Aşure Tatlısı

- Hz. İbrahim'den Asrımıza Dersler

- Taklitçiliğin Boyutları

- Seb-ul Mesani Nedir?

- Kelle Sayılarak Gerçek Bulmak

- Kıyamet - Mahşer Günü ve Sonrası

- Kur'anda Namaz Vakitleri

- Kur'anda Cuma Konusu

- Salih Olmak Yetmez

- Hudeybiye Anlaşması Uydurma mı?

- Kitap Yüklü Eşekler

- Kur'andaki Hac

- Hz. Nuh'un Oğlu Kimdi? İftira mı?

- Ruhun Ağırlığına Başka Bakış

- Hz. İbrahim Yalancı Değildi

- İncil'de Kadına Bakış

- Şirkin Büyüğü Küçüğü Olur mu?

- Kur'andaki Abdest ve Hijyen

- Din de Bir Araçtır

- Kur'an Okumanın Zararları

- Kur'anda Dua Ayetleri

- Kur'anda Tarih Kavramı ve Bilinci

- Şekilsel Secde Kur'anda Yok mu?

- Salat ve salatı İkame

- Kur'andaki Emr Kavramı Üzerine

- Dindar İnsanlar Şirk Koşar

- Alak Suresinin İlk Beş Ayeti

- Men Arefe'nin Çözümü

- Kur'andaki Av Yasağı

- Fıtrat ve Namaz Vakitleri

- Kur'anda İnsan Hukuku

- Din Büyüklerini Tanrılaştırma

- Allah'a ve Muhammed'e Değil

- Kur'andaki Örnek Tevekkül

- Şekilsel Rüku Kur'anda Yok mu?

- Hz. İbrahim Kuşları Kesti mi?

- Ehli Sünnet Dininin Anayasası

- İnsan Allah'ın Halifesi mi?

- Kur'an Üzerinde Düşünmek

- Şirkin Kuyusuna Düşenlere Uyarılar

- Kur'an Ölülere Okunmak İçin mi İndirildi?

- Ayda Okunan Kur'an Masalı

- Hz. İbrahim, Safa ve Merve Masal mı?

- "Haç"er-ul Esved (!)

- Mevlana Sahte Bir Peygamber Değil mi?

- Tasavvufun Tanrısı İki Zıttır

- Kur'andaki Tasavvuf: Teveccüh

- Önce Batıl ve Hurafe İle Savaşalım

- Resuller Haram Kılamaz mı?

- Elçi Muhammed ile İnsan Muhammed'in Farkı

- Tarikatlarda Aracılar Rezaleti

- Nur Suresi 31. Ayet Nasıl Çarpıtılıyor?

- Sırat Kıldan İnce, Kılıçtan Keskin mi?

- Kur'anda Zalimler

- Bütün Mehdileri Çöpe Atıyoruz

- Kur'ana Göre Ramazan Ayı ve Haram Aylar

- Tasavvufçuların İlahı; Varlık ve Yokluk

- Tasavvufçuların Küçük Putları

- Sünnet Etmek yaratılışı Değiştirmedir

- Son Peygamberimizin Mektupları

- Fıtrat ve Namaz Vakitleri

- Mescid-i Aksa Nerede?

- Büyük Kandırmaca: Hadis

- Kur'an Neden Arapça Olarak İndirilmiştir?

- Kimin dini? Kimin Kitabı? Kimin Meali?

- Evliya Kelimesinin geçtiği Ayetler

- Şimdiye Kadar Yaşanan İslam

- Ayın Yarılması Diye Bir Mucize Yoktur

- Kabe Dikili Taş Değil mi?


Up | Down | Top | Bottom
 
Şu da emredildi: Yüzünü dine bir Hanif olarak çevir. Sakın müşriklerden olma.

Yunus Suresi 105

Ben bir Hanif olarak yüzümü gökleri ve yeri yaratana döndürdüm. Müşriklerden değilim ben.

Enam Suresi 79

İbrahim ne bir Yahudi idi, ne de bir Hıristiyan. O sadece hanif bir müslümandı. O müşriklerden değildi.

Ali İmran Suresi 67

Şu da kuşkusuz ki, İbrahim başlıbaşına bir ümmetti; bir Hanif olarak Allah'ın önünde eğiliyordu. Müşriklerden değildi.

Nahl Suresi 123

De ki Allah doğrusunu söylemiştir / vaadinde sadıktır.Haydi artık Hanif olarak İbrahim'in Milleti'ne uyun! Müşriklerden değildi o.

Ali İmran Suresi 95

Allah'a ortak koşmadan, Hanifler olarak... Allah'a ortak koşan kişi, gökten düşmüş de kendisini kuşlar kapışıyor veya rüzgar onu uzak bir yere fırlatıp atıyor gibidir.

Hacc Suresi 31


Up | Down | Top | Bottom

HABERLER

 

 








 

 

  Hanif Islam

 

Kur'an'da Dinde Olanlar/Olmayanlar
 Hanif Dostlar Ana Sayfa -> Kur'an'da Dinde Olanlar/Olmayanlar
Konu Konu: SÜNNET ETMEK YARATILIŞI DEĞİŞTİRMEDİR Yanıt YazYeni Konu Gönder
Yazanlarda
Gönderi << Önceki Konu | Sonraki Konu >>
savas1
Uzman Uye
Uzman Uye
Simge

Katılma Tarihi: 15 agustos 2006
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 261
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı savas1

 

selam

Sünnet olmanın faydaları da olduğu bilimsel bir gerçektir,  ancak yapılması sanıldığı gibi zorunlu değildir, Allah  emretmemiştir,

Sorun bunu dinselleştirmektir, Allah böyle dedi emretti demektir,

Oysa sağlık açısından yapılırsa ne ala, yok buna dinsel kılıf giydiriliyorsa- ki ne yazıkki öyle- bu dine ekleme yapmak, uydurma getirmektir, bu da İslam ve Kuran anlayışına uygun değildir

saygı ile...

 

 

Yukarı dön Göster savas1's Profil Diğer Mesajlarını Ara: savas1
 
savana
Uzman Uye
Uzman Uye


Katılma Tarihi: 30 nisan 2006
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 1235
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı savana

[QUOTE=safbilgi]

Selam Savana

Kuran,yaradılışı değiştirmenin şeytanın Kurandan saptırması ile dın adına yapılan bidatlarla yani toplu uygulamalarla olacağına işaret edıyor. Sunnetle, kupe için kulak deldırmeyı,estetık ameilyatı ayırmak lazım ikisi farklı şeyler.

Sunnet bir bidat olarak gelenekteki dının ılk emrı gibi gösterıldiği için burdakiler bunu eleştırıyor ve şeytanın bidat uygulamalar konusundaki tavrı Kuran da açık,kulak kesımıyle benzerlık kursakta kurmasakta...

selam safbilgi

Benim bu konuya ilişkin anlatmak istediklerimi tam olarak anlamadınız sanırım.

Ben sünnet olmak dinin hükmüdür insanlar bu yüzden sünnet olmalıdır demiyorum.

Daha önceki iletilerimi incelerseniz söz konusu ayetti "yaratılışı değiştirmek haramdır" şeklinde anlayıp bu haramı dine sokmanın yanlış olduğunu anlatmaya çalıştım.

Eğer bu ayetten sünnet olmak kaydıyla vucutta yapılan değişiklik haramdır derseniz vucutta yapılan hertürlü değişikliğede haramdır demek zorundasınız.O halde estetik ameliyat kulak deldirme vs de yasak olamak durumundadır.Sünneti ayrı tutup diğerleri helaldir diyemezsiniz eğer derseniz bunu belirten ayetide delil olarak getirmeniz gerekir.

Kişisel görüşlere göre dinde olmayan bir yasağı dine sokmak yanlıştır.

Sünnetin bidat olarak dindeki yerinden bahsetmişsiniz.Eğer sünneti dinin buyruğu sayıp sünnet yapılıyorsa evet o bidattır.Dine sonradan sokmadır.

 

 



__________________
O, yaratıp şekillendiren, âhenk veren ve düzene koyandır
Yukarı dön Göster savana's Profil Diğer Mesajlarını Ara: savana
 
muvahid
Newbie
Newbie


Katılma Tarihi: 07 ocak 2007
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 1
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı muvahid

  selam selam herkese selam ile arkadaşlar ben  siteyle daha yeni tanıştım  sizlere üzülerek ifade edeyimki  bende daha iki hafta öncesine kadar geleneksel islam  savunucularından idim site vesilesiyle şimdi gerçek yolu bulduguma artık eminim ve, bu siteyi hazırlayan ve emegi geçen herkesten ALLAH razı olsun  ben burada emegi geçen herkese dua edyorum daha önce sizlere belirtmek isterimki daha önce ben nice nice fırkalara nice  bu din adı altında fırkalara saptım ama arayan mevlasını bulur kendimi herkese teşekkür ederimm          ;           ;           ;           ;           ;           ; 
Yukarı dön Göster muvahid's Profil Diğer Mesajlarını Ara: muvahid
 
hasanoktem
Admin Group
Admin Group


Katılma Tarihi: 10 eylul 2006
Gönderilenler: 2837
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı hasanoktem

 

Selam Muvahhid Kardeş, HOŞGELDİN

ne mutlu sana ki, Din adı altındaki fırkalardan/ hiziplerden kendini kurtarmışsın.ne mutlu sana ve senin gibilere. tabiki Din Kur'an'dan başka birşey değildir.Kur'an'da İslam'ın ta kendisidir.

Yüce Allah Senden de Razı Olsun

Saygı ve Sevgilerimle

Yukarı dön Göster hasanoktem's Profil Diğer Mesajlarını Ara: hasanoktem
 
ebu turab
Uzman Uye
Uzman Uye
Simge

Katılma Tarihi: 08 eylul 2006
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 529
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı ebu turab

ferç hüdürün yazısını daha önce okumuştum.çok doğru tesbitler var.

ayrıca amerikada sünnet derisi üzerinden büyük bir sektör meydana getirilmiştir.bu yolla insanları sömürmektedirler.



__________________
"sadece iki şey sonsuzdur evren ve insan ahmaklığı..
ilkinden o kadar da emin değilim." (albert einstein)
Yukarı dön Göster ebu turab's Profil Diğer Mesajlarını Ara: ebu turab
 
HAKgelenek
Uzman Uye
Uzman Uye
Simge

Katılma Tarihi: 05 ocak 2007
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 611
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı HAKgelenek

Yukarı dön Göster HAKgelenek's Profil Diğer Mesajlarını Ara: HAKgelenek
 
şeyma
Uzman Uye
Uzman Uye
Simge

Katılma Tarihi: 03 subat 2007
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 179
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı şeyma

Sakal konusu günlerdir tartışılıyor.Genel tartışma bölümünde estetik ameliyat yaradılışı değiştirmek midir ?konu başlığından okuyabilir siniz.Selam ile,

__________________
FATİHA: 6, 7/ Bizi doğru yola, kendilerine nimet verdiklerinin yoluna ilet; gazaba uğrayanlarınkine ve sapıklarınkine değil.
Yukarı dön Göster şeyma's Profil Diğer Mesajlarını Ara: şeyma
 
adalet
Uzman Uye
Uzman Uye
Simge

Katılma Tarihi: 02 ekim 2006
Gönderilenler: 1195
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı adalet

      Sünnet İslâmın köklü geleneğidir(!)
SORU: Peygamber efendimiz namazlarında subhaneke ve salli, barik dualarını okumuş mu? İmama uyulan namazda cemaat Kurân okur mu? Bozulan orucun kefareti var mı? Fereç Hüdürün, Kütüb-i Sitte'nin Eleştirisi ve Kurana Arzı adlı kitabında, "Sünnet olmak yaradılışa müdahale etmenin, onu değiştirmenin küçük bir örneğidir" diyor. Ben bu görüşe katılmıyorum. Sünnetin, sağlık açısından da faydalı olduğunu biliyoruz. Bu konuda düşünceleriniz nedir? Kurbanın parasını tasadduk edebilir miyim? (Fatma Hilal Bal)

CEVAP: Okurum Fatma Hilal Balin beş sorusu var. Sırasıyla yanıtları şöyledir:

Rivayetlerde Peygamberin Subhanekeyi ve salli bârikleri okuduğu belirtiliyor ama Peygamberin kendi kendine salat okuması makul değildir. Bu, rivayetlerin değişime uğradığını ve dinin sadeliğini bozduğunu gösterir.

Hanefi mezhebine göre imamın okuması yeterlidir. Cemaat Subhanekeyi okuyup susar. Diğer mezheplere göre cemaatin de Fatihayı okuması gerekir. Benim kanaatime göre de imamın açık okuduğu namazlarda onun kıraatini dinlemek yeterlidir. Ama gizli okunan namazlarda cemaatin de kendi içlerinden Fatiha okumaları gerekir. Peygamberimiz, Fatihasız namazın olmayacağını buyurmuştur.

Bozulan orucun kefareti o günün yerine Ramazandan sonra bir gün oruç tutmaktır.

Sünnet gerek Musa dininin gerekse İslâmın köklü geleneklerinden biridir. Hz.
İbrahimden kalmadır. Sünnet, doğaya müdahale olsa da yararlı bir müdahaledir. Kendi kendine biten ağaçları, meyvenin kalitesini yükseltmek için aşılamak da doğaya müdahaledir ama bunun yapılması gerekir. İstenmeyen tüyleri tıraş etmek de doğaya müdahaledir ama temizliğin gereğidir. O zatın düşüncesi ise saçmalığın ta kendisidir.

Kurban kesmek durumunda olan kurbanını keser. Kurban kesme vakti, bayram günleridir. Herhangi bir sebeple kurbanını vaktinde kesemeyen, parasını fakirlere verir.
                                                                                             (Süleyman Ateş-Vatan)
 
İşte büyük alim! Ateş'in çapı bu kadardır.Araştırıp okumak yerine kısa yoldan kestirip atmak.Kestirrr bakalım daha kaç masum insanın canlarının yanmasının vebalini yükleneceksin?



__________________
"Bir kavme olan kininiz sizi adaletten ayırmasın.."
Yukarı dön Göster adalet's Profil Diğer Mesajlarını Ara: adalet
 
yunusemre
Yasaklı
Yasaklı
Simge

Katılma Tarihi: 16 mayis 2007
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 213
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı yunusemre

Ağaç kesmekle, kıl kesmekle, tırnak kesmekle bir tutuyorlar, deriyi kesince sanki tekrar uzuyor/büyüyor deri? İyiki kökünden budamıyorlar..

Alıntı:

HITAN YA DA DİLİMİZDEKİ YANLIŞ KULLANIMI İLE SÜNNET

Hıtan ya da sünnet; erkek üreme organının uç kısmındaki derinin kesilip atılmasıdır. Bu operasyonun, Arapça “hafz” veya “hafd” sözcüğü ile ifade edilen kız çocuklarına yönelik uygulaması, ülkemizde görülmemesi sebebiyle bu yazımızın konusu dışında bırakılmıştır. Dilimize yanlış anlamda geçmiş olmasına rağmen bu operasyon ülkemizde sünnet olarak tanımlandığı için, biz de ister istemez kendimizi “sünnet” sözcüğünü kullanmak zorunda hissetmekteyiz, mazur görünüz.

SÜNNETİN TARİHÇESİ

Ana Britannica’ya göre uygulamanın kökeni bilinmemekte, fakat etnik bakımdan yaygın bir tören olması ve bu iş için başlangıçtan beri metalden çok taş bıçakların kullanılması nedenleri ile, sünnetin tarihi çok eski çağlara dayanmaktadır. Tarihçilerin babası sayılan Herodotos tarafından “dünyanın bilinen en eski ameliyatı” olarak tanımlanan sünnet, bazı tarihî bilgi ve belgelere göre ilk kez Mısır ile Habeşistan’da görülmüştür ve milâttan üç bin yıl önceden beri uygulanmaktadır. Ancak tarihî kayıtlar sünnetin, her ikisi de çok eski uygarlıklar olan Mısır ve Habeşistan’dan, önce hangisinde başladığını kesin olarak bildirememektedir. Herodotos’un, bir çok ulusun sünnet geleneğini Mısır’dan aldığı yolundaki ifadesine itibar edilecek olursa, sünnetin kaynağı Mısır olmaktadır.
Eski Mısırlılar, soylarını sürdürmek için kendilerine bahşedilmiş olan cinsel organlarını (erkek-dişi fark etmez) kutsal sayıyorlar, dinsel törenlerinde cinsel organ resimlerini şatafatla taşıyorlar ve bu kutsal organlarının bir parçasını da tanrılarına kurban olarak sunuyorlardı. Buna benzer uygulamaların daha sonraları da yaygınlaşarak devam ettiği görülmektedir. Nitekim yakın doğu tanrıçası Kybele’nin rahipleri kendilerini hadım ederek, Avrupalıların Afrika kıtasının içlerinde karşılaştıkları ilk topluluk olan Koikoiler (İnsanların insanları) ya da sonradan Afrikanerler tarafından türetilen isimleriyle Hotantolar da benzer şekilde testislerinden birini çıkartıp tanrılarına kurban ederek, cinsel organları sakatlama uygulamasını sürdürmüşlerdir.
Bazıları, sünnetin, milâttan önce ikinci bin yıl başlarında yaşamış olan İbrahim peygamber ile başladığını ve sonradan Mısır’a yerleşen İbrani soyu ile Mısır’a geçtiğini ileri sürmektedir. Ancak, Yusuf peygamber öncülüğünde Mısır’a yerleşen İbranilerin o zaman için azınlık oldukları hatırlanacak olursa, azınlığın çoğunluğu etkileyip sünnetin İbranilerden Mısırlılara geçtiğini söylemek, zayıf bir ihtimali öne sürmek anlamına gelir. Bilakis, azınlık olan İbranilerin, egemen Mısırlılardan etkilenmiş olma ihtimali daha isabetli görünmektedir.
Yukarıdaki teze karşılık, İbrahim peygamberin sünneti Mısır’a ilk uğradığı dönemde almış olabileceğini de iddia edenler vardır. Bu iddiaya benzer şekilde, İskenderiyeli Klemens (Titus Flavus Clemens), Pythagoras’un Mısır’da olduğu dönemde rahiplerin gizli ayinlerine katılabilmek için kendisini sünnet ettirmek zorunda kaldığını nakletmektedir. Ancak Mısır’da uygulanan sünnet ile İbrahim peygamber tarafından İbrani soyuna (İsrailoğullarına) emredildiği tahrif edilmiş Tevrat’ta söylenen sünnet, amaçları itibariyle birbirlerinden farklıdır. Dolayısıyla bu iddia da kabul edilebilir olmaktan uzaktır.
Sonuç olarak, sünnet uygulamasının kimden kime geçtiği hakkında yeterli açıklıkta bilgi ve belge bulunmamaktadır. Bu sebeple “Sünnetin Tarihçesi” başlığı altında konuya, günümüzde sünnetin uygulama alanı bulduğu dinler itibariyle de kısaca bakmakta yarar görüyoruz.
Yahudilerde (İsrailoğullarında, İbrani soyunda) Sünnet:
Sünnet uygulamasının Yahudilere İbrahim peygamber tarafından emredildiği hakkındaki bilginin kaynağı, tahrife uğramış Tevrat’tır.
Tevrat’ın tahrif edilmiş olduğuna dair Ana Britannica’da şu satırlar yer almaktadır: “Yahudiler ve Hıristiyanlar da Tevrat’ın Hz. Musa ve sonraki peygamberlerce kaleme alındığını kabul etmekle birlikte, özellikle Tutucu ve Gelenekçi Yahudiler ile bazı Protestanlar tümünün ya da en azından ilk beş kitabından oluşan ve Musa’nın Beş Kitabı olarak da bilinen Tora’nın her sözcüğünün Tanrı vahyiyle yazıldığına inanırlar. Buna karşılık tarih ve metin araştırmaları Tevrat’ta yer alan en eski metinlerin İÖ 13. yüzyılda biçimlendiğini, bunların ve sonraki metinlerin bir araya getirilerek yazıya aktarılmasının yüzyıllar boyunca sürdüğünü, Tora’nın son biçimini İÖ 5. yüzyılda aldığını, son metinlerin de İÖ 2. yüzyılın sonunda oluştuğunu göstermektedir.” (cilt: 29 s: 397)
Kur’an’daki bazı ayetler de Ana Britannica’nın verdiği bilgiler doğrultusundadır:

Bakara; 75 – 79: Onların size inanacaklarını mı umuyorsunuz? Halbuki onların bir kısmı, Allah’ın sözünü işitip kavradıktan sonra, bile bile onu değiştirirlerdi. İnananlarla karşılaşınca “İnandık” derler; baş başa kaldıklarında ise “Rabbiniz katında size karşı delil olarak kullanmaları için, Allah’ın size açıkladığını mı onlara anlatıyorsunuz, akletmez misiniz?” derler. Bilmezler mi ki Allah gizledikleri ve açıkladıkları her şeyi biliyor. Aralarında ümmiler var ki kuruntu ve söylentilerin dışında kitabı bilmezler; bildiklerini zannederler. Kitab’ı elleriyle yazdıktan sonra onu ucuz bir fiyata satmak için onun Allah’tan olduğunu söyleyenlerin vay hâline. Ellerinin yazdığından dolayı vay hâline onların. Kazandıklarından dolayı vay hâline onların!

Nisa; 46: Yahudilerin bir kısmı kelimelerin anlamını değiştirir ve “İşittik ancak kabul etmiyoruz” veya “Sözünüz sağır kulağa giriyor” veya dinle alay etmek için dillerini eğip bükerek “Raina (çobanımız ol)” derler. Onlar, “İşittik ve itaat ettik”, “Dinliyoruz” ve “Bizi gözet” deselerdi kendileri için daha iyi ve daha doğru olurdu. Ne var ki Allah inkârlarından ötürü onları lânetlemiştir. Çokları inanmaz.

Maide; 13: Sözlerini bozdukları için onları lânetledik, kalplerini katılaştırdık. Sözlerin anlamlarını bağlamlarından kaydırırlar. Uyarıldıkları şeylerin bir kısmını unuttular. Onların çoğundan sürekli ihanet göreceksin. …

Maide; 41: … Yahudilerin bir grubu var ki yalana kulak veriyor, seninle hiç karşılaşmamış bir topluluğu dinliyor. Kelimelerin anlamını kaydırıp: “Size bu verilirse alın, bu verilmezse sakının” diyorlar. ...

En’am; 91: … De ki: “Halka bir hidayet ve ışık olarak Musa’nın getirdiği kitabı kim indirdi –ki göstermek için onu kâğıtlara yazdığınız hâlde çoğunu gizliyordunuz. Sizin ve atalarınızın bilmediği şeyleri onun yoluyla öğrendiniz- ?” …
Sonuç olarak tekrarlayacak olursak; sünnetin Yahudilere İbrahim peygamber kanalı ile emredildiği, tahrif edilmiş Tevrat’ta;
Tekvin, Bab 17’de,
Çıkış, Bab 4, 24 – 26. cümlelerde ve
Yeşu, Bab 5, 2 – 9. cümlelerde bildirilmiştir.

Kitab-ı Mukaddes Tekvin, Bab 17:

“ Ve Abram doksan dokuz yaşında iken, Rab Abram’a göründü. Ve Ona dedi: Ben Kadir Allah’ım, benim önümde yürü ve kamil ol. Ve ahdimi seninle benim aramda edeceğim ve seni ziyadesiyle çoğaltacağım. Ve Abram yüz üstü düştü, ve Allah onunla söyleşip dedi: Ben ise, işte, ahdim seninledir, ve bir çok milletlerin babası olacaksın. Ve artık adın Abram (yüce baba) çağırılmayacak, fakat adın İbrahim (cumhurun babası) olacak; çünkü seni bir çok milletlerin babası ettim. Ve seni ziyadesiyle semereli kılacağım, ve seni milletler yapacağım, ve senden krallar çıkacaklar. Ve sana, ve senden sonra zürriyetine, Allah Allah olmak için seninle ve senden sonra zürriyetinle benim aramda ahdimi, nesillerince ebedi ahit olarak sabit kılacağım. Ve senin gurbet diyarını, bütün Kenan diyarını, sana ve senden sonra zürriyetine ebedi mülk olarak vereceğim; ve onların Allah’ı olacağım.
Ve Allah İbrahim’e dedi: ve sen ise, sen ve senden sonra zürriyetin, nesillerince, ahdimi tutacaksınız. Sizinle ve senden sonra zürriyetinle benim aramda tutacağınız ahdim budur.; aranızda her erkek sünnet olunacaktır. Ve gulfe etinizde sünnet olunacaksınız; ve sizinle benim aramdaki ahdin alameti olacaktır. Ve aranızda evde doğmuş, yahut senin zürriyetinden olmayıp her yabancıdan para ile satın alınmış olan sekiz günlük her erkek çocuk nesillerinizce sünnet olunacaktır. Ve senin evinde doğmuş olan, ve senin paranla satın alınmış olan mutlaka sünnet olunacaktır, ve ahdim ebedi bir ahit olarak sizin etinizde olacaktır. Ve gulfe etinde sünnet olunmamış sünnetsiz erkek varsa, o can kendi kavminden kesilecektir. O benim ahdimi bozmuştur.
Ve Allah İbrahim’e dedi: Senin karın Saray’a gelince, onun adını Saray çağırmayacaksın, fakat onun adı Sara (prenses) olacaktır. Ve onu mübarek kılacağım, ve ondan da sana bir oğul vereceğim. Evet, onu mübarek kılacağım, ve milletlerin anası olacaktır. Kavmların kralları ondan olacaklardır. Ve İbrahim yüzüstü düştü, ve güldü, ve yüreğinde dedi: yüz yaşına olana bir oğul doğar mı? Ve doksan yaşında olan sara doğurur mu? Ve İbrahim Allah’a dedi: keşke İsmail senin önünde yaşayabilse! Ve Allah dedi: gerçek senin karın Sara bir oğul doğuracak ve onun adını İshak koyacaksın ve onunla ve ondan sonra zürriyetinle ahdimi ebedi ahit olarak sabit kılacağım. Ve İsmaile gelince, seni işittim, işte onu mübarek kıldım, ve onu semereli edeceğim, ve onu ziyadesiyle çoğaltacağım. On iki beyin babası olacak, ve onu büyük millet edeceğim. Fakat gelecek yıl bu muayyen vakitte Saranın sana doğuracağı İshakla ahdimi sabit kılacağım.
Ve onunla söyleşmeyi bitirdi ve Allah İbrahimin yanından yukarı çıktı. Ve İbrahim oğlu İsmaili, ve evinde doğanların hepsini, ve parası ile satın alınanların hepsini, İbrahim adamları arasında her erkeği aldı ve Allahın kendisine söylemiş olduğu gibi, ayni o günde gulfeleri etinde sünnet etti. Ve ibrahim gulfe etinde sünnet olunduğu vakit doksan dokuz yaşında idi. Ve oğlu İsmail gulfesinin etinde sünnet olunduğu vakit, on iç yaşında idi. İbrahim ve oğlu İsmail ayni o günde sünnet olundular. Ve evinin bütün adamları, evde doğmuş olanlar, ve para ile yabancıdan satın alınmış olanlar onunla beraber sünnet olundular.”

Çıkış, Bab 4, 24-26. cümleler:

“Ve yolda konakta vaki oldu ki,Rab ona rast geldi, ve onu öldürmek istedi. Ve Tsippora keskin bir taş alıp oğlunun gulfesini kesti ve onun ayaklarının dibine attı ve dedi: Gerçekten sen bana kan güveyisin. Ve Rab onu bıraktı. O zaman kadın dedi: Sünnet sebebiyle kan güveyisin.”

Yeşu, Bab 5, 2-9 cümleler:

“Rab, Yeşu’ya dedi ki: kendin için taştan bıçaklar yap ve ikinci kerre olarak İsrailoğullarını tekrar sünnet et! Ve Yeşu kendisi için taştan bıçaklar yaptı. Ve Gibeot-haaralotta İsrailoğullarını sünnet etti. Ve Yeşu’nun sünnet etmesinin nedeni şudur: Mısırdan çıkan bütün kavm, erkekler, bütün cenk adamları, Mısırdan çıktıktan sonra çölde, yolda öldüler. Çünkü çıkmış olan kavmin hepsi sünnetli idiler. Fakat Mısır’dan çıktıktan sonra çölde, yolda doğmuş olan kavmden kimseyi sünnet etmediler. Çünkü bütün millet, Mısırdan çıkmış olan cenk adamları bitinceye kadar, İsrailoğulları, 40 yıl çölde yürüdüler. Çünkü Rabbin sözünü dinlemediler. Bize vermek üzere Rabbin atalarına and ettiği diyarı, süt ve bal akan diyarı, onlara göstermemek üzere Rab onlara and etti. Ve onların yerine yetiştirdiği oğullarını Yeşu sünnet etti. Çünkü sünnetsizdiler, çünkü yolda onları sünnet etmemişlerdi. Ve vaki oldu ki, bütün milleti sünnet etmeği bitirdikleri zaman, onlar iyi oluncaya kadar ordugahta, yerlerinde oturdular. Ve Rab Yeşu’a dedi: Mısır utancını bugün üzerinizden yuvarladım. Ve bugüne kadar o yerin adına Gilgal denilir.”

Bu bölümler dışında Tekvin, Bab 34’te, bir olayın anlatımı içinde de sünnetten bahsedilmektedir. Buna göre: Yakub’un kızı Dina’ya Hamor’un oğlu Şekem tecavüz eder. Şekem Dina’ya aşık olduğu için onunla evlenip namusunu temizlemek ister. Bu nikâhın olabilmesi için Şekem ve sülâlesindeki tüm erkeklerin sünnet olmasının şart koşulmasına ve bu şartın kabul edilerek Şekem ve sülâlesindeki tüm erkeklerin sünnet olmasına rağmen Yakub’un oğullarından Şimeon ve Levi, Hamor’u, Şekem’i ve sülâlesinin tüm erkeklerini kılıçtan geçirip katlederler ve mallarını yağmalarlar.

Ana Britannica; İbrahim peygamberin öyküsünün, Fırat Irmağı üzerinde yer alan antik Mari (bugün Tel Hariri) kentindeki bir krallık sarayında ortaya çıkarılan binlerce çivi yazısı tabletten edinilen bilgiler ışığında, Terah ailesinin, Keldanilerin Ur kentinden (Ur Kasdim) çıkışıyla, bugünkü Hebron kenti yakınlarında bulunan Makpela mağarasını satın alışı arasında geçtiğini yazmaktadır. Geleneksel anlatı ile de örtüşen bu bilgiye göre İbrahim peygamberin öyküsünün geçtiği yerler coğrafî olarak Mısır ile âdeta iç içedir. Nitekim Yeşu, Bab 5’te “Mısır” adı açıkça yer almaktadır.
Bu tespit ilk bakışta sünnet uygulamasının Mısır’dan alınmış olabileceği yolunda bir kanaat uyandırsa da, Paleolitik Çağ (Eski Taş ya da Yontma Taş Çağı) çoktan bitmiş olmasına rağmen sünnet uygulamasında hâlâ taştan bıçak kullanılması, bize göre geleneğin bilinen Mısır tarihinden de eski, Taş Devrinden beri var olduğunu ifade etmektedir.
Sünnetin Yahudilere Mısır’dan geçme olduğu yolundaki kanaati ortadan kaldıran bir diğer gösterge de, yukarıda işaret ettiğimiz gibi; uygulamalardaki amaç farklılığıdır. Mısırlılardaki ya da başka kavimlerdeki sünnet uygulaması, ilâhlara kurban amacı taşıyor olmasına karşılık Yahudilerdeki sünnet, verilmiş bir sözün unutulmasını önlemek amacını taşımaktadır. Kur’an’da Bakara suresinin 40 ve 63. ayetleri ile Maide suresinin 12, 13 ve 70. ayetlerinde de bahsi geçen bu sözlerin ne oldukları Tevrat’ta, Çıkış, Bab 24 ve Tensiye, Bab 29 ve 30’da tafsilâtıyla açıklanmıştır. Verilen sözlerin unutulmasını önlemek için ya da bu çeşit sözlerin unutulmadığını yani ahde vefayı göstermek için, çeşitli toplumlar değişik işaretler âdet edinmişlerdir. Bunlar arasında parmağa ip bağlamak, yüzük takmak, yüzüğün parmağını değiştirmek, kulağa küpe takmak gibi insan vücuduna zarar vermeyen âdetler olduğu gibi, parmak ucu kesmek veya sünnet gibi insan vücuduna zarar veren âdetler de vardır. İşte Yahudiler de, Tevrat’ın verdiği bilgilere göre, Tanrı’ya verdikleri sözü unutmamak için sünnet olmaktadırlar.

Hıristiyanlarda Sünnet:
Dört İncilden sadece Luka İncili, İsa peygamberin çocukluğu ve onun sünnet oluşu hakkında, öteki İncillerde bulunmayan ayrıntılar vermektedir. İsa peygamberin Yahudi ırkına mensup olduğu hatırlanacak olursa, bu bilgi yadırganamaz. Bu bilgi dışında dört İncilde sünnet uygulamasından bahseden tek bölüm, Romalılara Mektuplar bölümüdür. Ana Britannica’nın verdiği bilgilere göre Aziz Paulus, kiliseler kurmak amacıyla arkadaşı Barnabas ile dolaşırken, Yahudi kökenli olmayan Hıristiyanların da sünnet olmaya zorlanması karşısında, konuyu Kudüs’teki kilise büyüklerine iletmek üzere, teşkil edilen bir heyetin başkanı olarak Kudüs’e gelmiştir. M.S. 50 tarihinde toplanan Havariler, Kudüs Konsili adı verilen meclis toplantısında, Yahudi kökenli olmayan Hıristiyanların Yahudi şeriatına uyma zorunluluğu bulunmadığına karar vermişlerdir. İşte, Aziz Paulus tarafından yazıldığı bilinen Romalılara Mektuplar bölümünde, Kudüs Konsilince alınan karar doğrultusunda, Yahudi olmayanların da Hıristiyanlığa kazanılması gerektiği savı işlenmiş ve mutluluğun sünnetli olmayanları da kapsayacağı belirtilmiştir:
“Öyleyse bu mutluluk yalnız sünnetlilere mi, yoksa sünneti olmayanları da mı kapsar? Çünkü İbrahim’in imanı kendisine doğruluk yerine sayıldı diyoruz. Nasıl oldu da bu böyle sayıldı? Sünnet olduktan sonra mı, yoksa sünnetsiz durumdayken mi? Hayır, sünnet olduktan sonra değil, tam tersine sünnetsiz durumdayken sayıldı. İbrahim daha sünnetsizken, sünneti imandan doğan doğruluğun bir damgası, bir simgesi olarak aldı; sünnetsiz olmalarına karşın iman edenlerin tümüne ruhsal baba olsun diye. Böylelikle onlara doğruluk sayılması amaçlandı. Bunun yanı sıra sünnetlilere de baba oldu; yalnız sünnetli oldukları için değil, babamız İbrahim’in sünnetsizken taşıdığı imanın üzerinde yürüdükleri için.”
Dört İncil dışındaki İncillerden Tomas İncilinde ise sünnetle ilgili şu cümle yer almaktadır:
“53. Havariler ona dediler: Sünnet faydalı mı değil mi? Onlara dedi: Eğer faydalı olsaydı, babaları onları daha annelerindeyken sünnet ederdi. Ama Ruh’taki sünnet çok faydalı!” (http//www.ondokuz.gen.tr/tomasincil.htm)
Bu anlayışa göre; “Kitab-ı Mukaddes’te geçen sünnet, kalbi bürüyen perdeyi atmaktır. Yoksa penisin ucundaki deriyi atmak değil.”

Müslümanlarda Sünnet:
Ana Britannica “sünnet” bahsinde;
“İslâm kaynakları sünnetin Araplar arasında İslâm öncesinde de uygulanan bir gelenek olduğunu belirtir.” (cilt: 29 s: 14) demek suretiyle, sünneti İslâm ile ilgilendirmemiştir. Aynı şekilde Orhan Hançerlioğlu da İslâm İnançları Sözlüğü’nün “sünnet” bahsinde;
“…bu anlamdaki sünnet ya da hıtan kutsal kitap Kur’an’da buyrulmamıştır, Yahudilikten geçme eski bir Arap geleneği olarak Peygamber Hz. Muhammed tarafından korunmuş ve bir hadisle Müslümanlara tavsiye edilmiştir (Bk. Buharî, Libas, 63; Müslim, Tahara, 49; Tirmizi, Adab, 14).” (s: 562) açıklamasına yer vermiştir.
Nitekim Hasan Basri’nin belirttiği gibi peygamberimiz, Rumlardan, Yemenlilerden, İranlılardan… yani Müslüman olan sünnetsizlerden sünnet olmalarını istememiştir. Eldeki tarihî kaynaklarda da, Müslümanlığın yayılma dönemlerinde toplu olarak İslâm’a girenlerin sünnet ettirildiğine dair, ya da fetihler sonucunda sünnet merasimleri yapıldığına dair hiçbir bilgiye rastlanmamıştır.
Ancak daha sonraları, sünneti İslâm’a yerleştirmek isteyen zihniyet sahipleri, bazı Kur’an ayetlerini, işlerine geldiği gibi yorumlamışlar ve bu yorumlara Yahudi borazanı Ebu Hüreyre’nin uydurduğu rivayetleri ekleyerek sünneti; İbrahim peygamberden Müslümanlara intikal eden bir gelenek hatta mecburî bir ödev olarak göstermişler ve bu işe zorlama ile kazandırdıkları dinî kimlik sayesinde de Müslümanlığın ana şartı hâline getirmişlerdir.


İSLÂM VE SÜNNET

Bilindiği gibi İslâm, kendilerine Müslüman diyenlerin hâl ve hareketlerinden değil, sadece Allah’ın indirdiği Kitap’tan ibarettir:

Zümer; 22 – 23: Allah kimin göğsünü İslâm’a açarsa o Rabbinden bir ışık üzerindedir. Allah’ın mesajına karşı kalpleri katılaşanların vay hâline. Onlar açık bir sapıklıktadır. Allah en güzel hadisi, tutarlı ve ikişerli bir kitap hâlinde indirdi. Rablerini sayanların derileri ondan dolayı ürperir. Sonra derileri ve kalpleri Allah’ın mesajına karşı yumuşar. Bu Allah’ın yol göstermesidir; dilediğini/ dileyeni ona ulaştırır. Allah’ın saptırdığı bir kimseye rehber bulunmaz.

Kehf; 27: Rabbinin kitabından sana vahyedileni oku. Kelimelerini hiçbir şey değiştirip kaldıramaz ve O’ndan başka bir sığınak da bulamazsın.

Nahl; 89: … Biz sana bu kitabı, her şeyi açıklayan, bir yol gösterici, bir rahmet ve Müslümanlara bir müjde olarak indirdik.

Ancak, Müslüman kisvesi altındaki bazı kimseler, aşağıda vereceğimiz iki ayeti tıpkı

Lokman; 6: İnsanlardan bazısı var ki, halkı bilgisizce Allah’ın yolundan saptırmak ve onu hafife almak için temelsiz hadislere sarılırlar…

ayetinde olduğu gibi, uydurulmuş hadisler doğrultusunda yorumlamışlar ve tıpkı Maide suresinin 13 ve 41. ayetlerindeki gibi kelimelerin anlamlarını bağlamlarından kaydırmışlardır.
Uydurulmuş hadisler doğrultusunda yorumlanan ayetler şunlardır:

Bakara; 124: Rabbi, bir zamanlar İbrahim’i bir takım kelimelerle sınamış, o da onlara eklemişti. “Seni insanlara önder yapacağım” demiş, “Soyumdan da” deyince, “Zalimler benim sözüme dahil olmaz” buyurmuştu.

Nahl; 123: Nitekim İbrahim’in dinini bir hanif (tek tanrıcı ) olarak izlemen için sana vahyettik; o asla putperestlerden olmadı.

Allah’ın kalplerini temizlemeyi dilemediği kişiler, Bakara suresinin 124. ayetindeki imtihan maddelerinden birinin, İbrahim peygambere tahrif edilmiş Tevrat’ta emredildiği bildirilen sünnet olduğunu ileri sürmüşlerdir. Pek tabi bu durumda sünnet, İbrahim peygamberin dininin bir kuralı olmakta ve Nahl suresinin 123. ayetine göre de Müslümanların bu kurala uymaları gerekmektedir.
Halbuki İbrahim peygamberin nelerle nasıl mücadele ettiği, aldığı ve başarı ile tamamladığı görevler, Kur’an’da uzun uzun anlatılmıştır ve bunların arasında sünnet diye bir şey yoktur. Yani, Kur’an’da olmadığı hâlde sünneti İbrahim peygamberin dinine ilâve eden kişiler, Âl-i Imran suresinin 78. ayetinde belirtilen şekilde, Allah adına yalan söylemişlerdir. Ama daha vahimi, Allah’ın ayetleri içinde olmayan bir sözü, Casiye suresinin 6. ayetindeki; “Allah’tan ve ayetlerinden başka hangi hadise inanıyorlar?” uyarısını dikkate almadan, Allah’ın dini olan İslâm’dan sayan Müslümanların (!) durumudur. Bu Müslümanlar (!) sünneti, beş şart dedikleri temel unsurların bile önüne geçirmişler ve onlar nazarında sünnet, Müslüman ile Müslüman olmayanı ayıran bir alâmet-i farika hâline gelmiştir. Bu Müslümanların, Casiye suresinin 6. ayetindeki uyarının aksine, Peygamber adı üzerinden uydurulan hadislere inanmaktadırlar..

Hakkı Yılmaz

YAzının devamını okumak için...

 

Alıntı:
yurdumuzda en çok yapılan cerrahi operasyon olan sünneti neden yaptığımızı biliyor muyuz? Sünnetle çıkarılıp atılan parça gerçekten gereksiz bir vücut parçası mıdır? Tanrı bizi gereksiz fazlalıklarla mı yükledi, yoksa biz mi Tanrı'nın yarattğını beğenmeyip onu kendi dar anlayışımıza sığdırmaya çalışıyoruz? http://www.geocities.com/tabibler sitesinde cevabın ikinci şık olduğu anlatılıyor

Tin Suresi
4. "Biz, gerçekten insanı en güzel bir biçimde yarattık. "


Alıntı:
"Güya sünnetin temizlik bakımından faydası varmış; sünnetsizlik yüzünden hastalıklar oluyormuş. Pekâla, bunu kabul edelim. Lakin binde bir kişide tesadüf olunan bu hastalıklar için bütün Müslüman çocukların mühim bir uzuvlarını hayatları bahasına ve din uğruna kestirmekte mana nedir? Bence ileride vukua gelmesi muhtemel hastalıklar için [çocuğu] sünnet ettirmek, ileride apandisiti patlar diye bütün çocuklarımızın apandisitlerini çıkartmayı tavsiye etmekten farklı değildir."

Prof. Dr. Cemil Topuzlu (1934)

(Prof. Topuzlu'nun makalesini kuraldışı yayınları sitesinde okuyabilirsiniz.)




Söz konusu sünnet olduğunda, öyle sanıyorum ki amaçlanan, cinsel ilişkiyi azaltmak, cinsel organı zayıflatmak, ve bu şekilde erkeğin mutedil olmasını sağlamaktır. Bazı insanlar sanırlar ki, sünnet, erkeğin yapısındaki bir bozukluğu gidermek içindir - ama buna herkes kolaylıkla cevap verebilir : Nasıl olur da tabiatta yaratıklar dışarıdan düzeltmeyi gerektirecek kadar eksik olabilirler, hele bu özellikle üstderi (sünnet derisi) gibi işlevi açık seçik belli olan bir yapı ise?


Ibn Meymun, filozof, (1190)




Sünnet denilen merasimle çocukların cinsel organlarını kesenler (Afrika ülkelerinde kız çocuklarının klitorislerini sünnet edip cinsel organlarını parçalayanlar) sağlık açısından gereksiz olan bu ameliyatla hem çocuklara acı çektirmekte ve hem de insanın yaratılışında Tanrı'nın hata yaptığını ima etmektedirler. Kuşkusuz, çocukların düdüllerinin derisi Tanrı'nın yaratılışında bir anomali(bozukluk) değildir; normal bir durumdur. Sünnetçiler Tanrı'ya karşı meydan okur: "Ey Tanrı, yüce yaratıcı, her şeye gücü yeten ve her şeyi bilen rabbimiz, sen en iyi biçim verensin, evrenin yaratanısın. Ne var ki, ey Tanrı, sen bizim düdüllerimizi yamuk yaratmışsın. Senin işlediğin hatayı usturalar ve makaslarla BİZ düzelteceğiz. Düdüllerden kan akarken ve çocuklarımız çığlıklar atarken senin büyüklüğünü anacağız rabbimiz!"

İşin ilginci, hadis kitapları, Peygamber döneminde müslüman olanların sünnet olduklarına dair hikayeler nakletmeyi unutmuşlar. (!) Ebu Bekir, Ömer yahut Hamza bugün müslüman olsaydı, bugünkü müslümanların ilk yapacağı işlerden biri onları bir sünnetçiye teslim ederek cinsel organlarını kana bulamak olacaktı! Ayrıca "peki tıraş olmanın hükmü nedir?" diye soru yöneltenlere çük kesme ile kıl kesme arasındaki farkı anlatmalı mı bilmiyorum? Çocuklara karşı işlenen bu suç artık tarihe gömülmeli.

Edip Yüksel, İslam araştırmacısı




Viktorya döneminin doktorları sünnetin penisi hissizleştirdiğini, mahrum ve etkisiz bıraktığını çok iyi biliyordu. Ne var ki çok geçmeden sünnetin sarayı, felci, tutulmaları, elephantiasisı, veremi, ekzemayı, yatak-ıslatmayı, kalça çıkığını, ıslak rüyaları, siğilleri, baş ağrısını, tedirginliği, histeriyi, göz bozukluğunu, aptallığı, geri zekalılığı, ve deliliği tedavi ettiğini ileri süreceklerdi. Aslında tıp tarihinde hiçbir prosedürün sünnetten daha fazla hastalığı tedavi ettiği veya iyileştirdiği ileri sürülmemiştir. Bugün sünnet için ileri sürülen gerekçeler güncel korku ve endişelerle oynayacak şekilde yenilemiş durumda, ama birgün bunlar da mantık dışı olarak kabul edilecekler. En son sünnetin kanseri ve cinsel yolla bulaşan hastalıkları engellediği iddiası tamamen çürütüldüğüne göre, sünnetçiler hiç şüphesiz yenilerini bulacaklardır. Eğer sünnetçiler gerçekten sadece tıbbi-gerekçelerle hareket ediyor olsalardı, bu uygulamanın kafatası delme, hadım etme, ve sülükle kan çekme ile birlikte çoktan tarih olması gerekirdi.


Paul Fleiss, Doktor (1997)



"Tanrı Hz. Muhammed'i insanları İslam'a çağırması için gönderdi, bir sünnetçi olarak değil"

Halife Ömer Ibn-Abd-al-Aziz (ö 720)





"Osman Ibn-al-As bir sünnete davetliydi, ama gelmeyi kabul etmedi, sebebi sorulduğunda, Muhammed zamanında sünnet etmediklerini, ve böyle davetler de olmadığını söyledi"

Ahmad Ibn-Hanbal, hadis yazarı (ö 855)



Cinsel zevk ve cinsel aşkın ifadesi için tasarlanmış beyin sisteminin daha başlangıçta korkunç derecede büyük bir acı ile şartlandırılmasının psikobiyolojik sonuçlarının olmaması düşünülemez. Bu tür bireylerde, daha sonraki bütün cinsel zevk deneyimleri, artık bilinçaltı-bilinçdışına gömülmüş bir cinsel acı zemininde yaşanmak zorundadır.
Bu nörofizyolojistin kanaati, erken zamanda yaşanan bu tür jenital acı deneyimlerinin, beyindeki sado-mazoşist davranışların şartlandırmasına katkı sağladığıdır.
Öfke ve intihar davranışlarının, ister yenidoğan döneminde, isterse çocukluk-ergenlik öncesi dönemde yapılsın, ne kadarının sünnet ile tetiklendiğinin sorusunun sorulması gerekir


James Prescott, nörofizyolog (1989)





"Mastürbasyon konusunda yapmamız gereken bence şu : ilgili vücut organlarını öyle bir hale getirmeliyiz ki, alışkanlığa devam etmek ağrı verici olsun, bu durum da vazgeçirici olsun. Bu amaçla, eğer penis üst derisi uzun ise, erkeği bugün ve belki de gelecek için mahrum bırakacak şekilde sünnet etmeliyiz. Operasyon ayrıca, kloroform altında yapılmamalı, öyle ki hissedilen acı çocuğun zihninde, yok etmeye çalıştığımız alışkanlık ile hatırlansın."


Athol A. W. Johnson, ünlü tıp dergisi "The Lancet" cilt. 1 (7 Nisan 1860)







Tıp literatürü insan prepusundan (sünnet derisi), doğrudan ya da dolaylı olarak; "bir deri parçası" diye söz eder. Anatomik olarak bu tanım, yanlıştır. İnsan prepusu sinir uçları açısından zengindir, ve holokrin bezlerini içerir. (ör., Tyson bezleri) (insan penisindeki duyusal sinir uçlarının gelişimi için Sommerova, 1976; Halata ve Munger, 1986; Dail ve Evan, 1974 çalışmalarına bakılabilir). Yüzey alanı açısından insan üstderisi penisin yaklaşık olarak %36'sını, yani üçte biri demektir. (Ritter, 1992). İnsanın üreme organlarının bir parçası olarak prepus önemsiz olmaktan çok uzaktır.


Ronald S. Immerman ve Wade C. Mackey, "Sünnetin Biyokültürel Açıklaması" (1997)


DUHÂN SÛRESİ
(39) Biz onları ancak hak ve hikmete uygun olarak yarattık. Ama onların çoğu bilmiyorlar.



Alıntı:
Eski çağlarda ilk ekonomik sınıfların oluşmaya başladığı sıralarda önceleri zorunlu olarak evlendirilmesi gereken sınıfsal evlilik için bir önlem olarak kullanılmıştır. Amaç bu kişileri cinsel hayattan uzaklaştırmaktır. İlk başlarda kızlara da uygulanan bu yöntem sonradan iğdiş edilmenin öküze dönüştürülmüş hadım edilmiş boğa da olana benzer bir uysallaşma yaratttığının farkedilmesi ile koyu ataerkil aşiretlerde erkeklere uygulanan yaygın bir gelenek halini almıştır. Kes kurtul mantığı ile bazı zührevi hastalıkların riski mekanik olarak azaltılabilse de o tür hastalıklara uygun ortam var ise sünnetin bu riski ortadan kaldırması pek mümkün değildir. Bu daha çok kökeni genelde bilinmeyen, erkekleri uysallaştırmada olmazsa olmaz geleneğin sürdürülmesindeki ısrara gerekçe yaratma amacı gütmektedir. Tıbbi ya da sağlık açısından bir faydası olmamakla birlikte psikolojik açıdan ve fizyolojik olarak bir çok zararı mevcuttur. En basitinden vücudun sinirsel açıdan en duyarlı bölgesi bir süreliğine kötürüm edilmektedir. Aynı şekilde kızların kızlık zarına benzer biçimde koruyucu işlevi olan deri alınarak duyarlı kısım dış etkilere sürekli açık hale getirilmekte bu da duyarlılığın azalmasına neden olabilmektedir.(tabii ki etkisi kızlık zarını kat kat aşar çünkü vücudun bir parçasıdır ince bir zar değildir) HIV virüsünün bulaşmasının ise bununla hiç bir alakası yoktur tamamıyla uydurma ve sünneti teşvik amacıyla ortaya atılmış bir haberdir. Kaldı ki genel cinsel sağlık açısından bakıldığında, sünnetin olmadığı hıristiyan ülke erkekleri islam ve musevi ülkelerindekilerden daha sağlıksız değildir ve hıristiyanlara HIV bulaşma olasılığı daha yüksektir gibi bir istatistik de yoktur bir çok müslüman afrika ülkesinde HIV çok daha yaygındır. HIV ın ve dolayısıyla AİDS in sebebleri yayılma şekilleri çok farklı bir konudur. Bu tür haberler ciddiyetten uzaktırlar. Duygusal tepkiler gösterilip inanç bazında haklı çıkarma çabası bu tür uydurma haberlerin yayılmasını artırsa da sonuç değişmez.

KAMER SÛRESİ
(49) Gerçekten biz, her şeyi bir ölçü ve dengede yarattık.


Alıntı:
Günümüzün ilim adamları ne diyor? Onlar da aynı şeyi tespit edip demiyorlar mı; sünnet derisi, pislik ve mikrop toplaması, yırtılması ve kansere yakalanma ihtimali gibi riske açık bir uzuvcuktur ve yukarıdaki risklerde kurtulmanın tek çâresi de sünnettir.

Görülen odur ki, bu mevzû'da batı, bizdeki bir kısım körkütük sarhoşların çok önünde yürüyor. Bugün Amerika ve İngiltere'de sünnet olanların sayısı milyonları geçmiş durumda. Nokta.

EN'ÂM SÛRESİ
(116) Eğer yeryüzündekilerin çoğuna uyarsan seni Allah yolundan saptırırlar. Onlar ancak zanna uyuyorlar ve onlar sadece yalan uyduruyorlar.



Alıntı:
dişlerin arasında da pislik kalınca çürüyüp iltihap topluyor... o zaman sizin saçma deyişlerinize göre dişleri de söküp atmak lazım daha küçükken...böyle törenler düğünler kıyafetler fln diş söktürsün o zmn miillet...

neden? e daha sağlıklı canııımm hem tüm dünya çektiriyor, diş ağrısı çekeceğime yemeğimi çiğnemeden yerim n'olcek!?!....

çocuğunuzun balını kestirmek yerine her gün banyoya girdiğinde temizlemesini öğretirseniz ne hastalık kapar ne de pislik...

İNSAN SÛRESİ
(28) Onları biz yarattık ve eklemlerini (birbirine) biz bağladık. Dilediğimizde (onları yok eder) yerlerine benzerlerini getiririz.


BAKARA SÛRESİ
(219) Sana içkiyi ve kumarı sorarlar. De ki: "Onlarda hem büyük günah, hem de insanlar için (bazı zahiri) yararlar vardır. Ama günahları yararlarından büyüktür." Yine sana Allah yolunda ne harcayacaklarını soruyorlar. De ki: "İhtiyaçtan arta kalanı." Allah size âyetleri böyle açıklıyor ki düşünesiniz.


Sünnet ettirmenin de bir takım faydaları olabilir. Ama bu her faydalı olan şeyin helal olduğu anlamına gelmez. Nasıl, içki ve kumarda insanlar için bir takım faydalar varsa bile, Allah bunları yasaklamış ve şeytan işi bir pislik olduğunu ayette açıklamıştır. Allah'ın yarattığını değiştirmek, beğenmemek de şeytan işidir.

Nisa Suresi 116-117-118-119-120-121

- Allah, kendisine ortak koşulmasını bağışlamaz, bundan başka her şeyi dilediğine bağışlar. Allah’a ortak koşan da uzak bir sapıklığa düşmüştür. 4/116


- O (Allah’a ortak koşa)nlar, O’nu bırakıp birtakım dişilerden başkasına çağırmıyorlar ve onlar, inatçı şeytandan başkasına yalvarmıyorlar. 4/117


- (O şeytan)ki Allah ona lânet etti ve o da, “Elbette senin kullarından belirli bir pay alacağım."dedi." 4/118


- Onları mutlaka saptıracağım, mutlaka onları boş kuruntulara sokacağım ve onlara emredeceğim: hayvanların kulaklarını yaracaklar; onlara emredeceğim: Allah’ın yaratışını değiştirecekler!"Kim Allah’ın yerine şeytanı dost tutarsa, muhakkak ki açık bir ziyâna uğramıştır. 4/119


- (Şeytan) onlara söz verir, ümit verir, fakat şeytanın onlara va’di, aldatmadan başka bir şey değildir. 4/120

- İşte onların varacağı yer cehennemdir. Aslâ cehennemden kaçmak (imkânı) bulamazlar. 4/121


Sünnet de, Allah'ın yarattığını beğenmeyerek yapılan bir ameliyattır/operasyondur. İlerde karşılaşılabilecek muhtemel bir hastalık yüzünden Allah'ın gereksiz yere yaratmadığı(!) bir deri parçası çöpe atılmaktadır. Peki ilerde olması muhtemel her hastalık yüzünden bi tarafımızı keselim(!!!)? Bu ne kadar saçma bir şey değil mi?

Peygamber Efendimiz de böyle saçma bir şeyi söylemiş olamaz. Yahudi adeti olan bu adet, uyduruk hadislerle Peygamberimizin ağzıyla söylettirilerek bunca yıldır günümüze kadar dinin bir emri (!) müslümanlığın ilk adımı (!) olarak gelenekçilerce ve hadisçilerce toplumumuzda da uygulanagelmiştir. 20'lik yabancı damatların penis derileri dinin bir gereğiymiş gibi (!) zorlamayla (!) ilk adım olarak(!) kesilmiştir. Önce "Eşhedüenlailahe....." dendirilip, sonra davulla , zurnayla, kral kıyafetleri ve şirk yüklü mevlid-i şerif sonrasında "Ya Allah!" denilerek bu Pagan inancı gerçekleştirilmiştir yıllarca..

Özetle sünnet ettirme Allah'ın dininde/Kitab'ında yoktur. Nasıl Yahudiler, Hıristiyanlar kendi geleneksel adetlerini din diye uygulamışlarsa, bizim saf müslümanlarda İsrailiyattan gelen hurafe yüklü gelenekleri sanki İslam dininin bir gereğiymiş gibi uygulatmaktadırlar...

----------------------

Bu konu altında ve başka sitelerde ki tartışmalarda denk geldiğim şu bakış açılarına değinmek istiyorum. İddaa sahipleri "Kur'an'ın diğer dinlerdekilerin ve müşriklerin yaptıkları yanlışları düzeltmek için gönderildiğini, eğer sünnet ettirme yanlış birşey ise bunun Kur'an'da neden belirtilmediğini?" söylemektedirler. Bu bakış açısı elbette haklı olabilir, ancak unuttukları bir şey var ki Allah, Yahudi, Hıristiyan ve diğer inanışlarda olanların yanlışlarının hepsine tek tek değinmemiştir. Örneğin; vaftiz etme, haç takma, ağlama duvarı önünde durma, vs.. Genel anlamda ve önemli/büyük yanlışlara değinmiş ve asıl doğruların ne olduğunu her konu hakkında örnekler vererek açıklamıştır...

------------------------------------------

Sünnet ettirme şeytan işidir. Şeytan insanı beğenmemiş miydi? Bu yüzden Allah'a inkarcı olmuş, Allah'ın "secde edin" emrine karşı çıkmamış mıydı? Çocukları sünnet etmenin hiçbir mantıklı dayanağı yoktur. İlerde vuku bulabilecek hastalıklar için, sağlık açısından derinin kesildiği gibi  saçma sapan bir sebeple Allah'ın, insan vucudunda boş yere yaratmadığı 104 cm karelik deri çöpe atılmaktadır. ( Gerçi Amerikalılar değerlendiriyor :) )

Sadece Nisa Suresine bağımlı kalmak bizi yanıltabilir. Allah bir çok ayetinde "İnsanı en güzel biçimde, ölçülü" yarattığını söylüyor. Doğuştan, yada yaşam süresi içinde hiçbir hastalık yada tıbbi müdahaleyi gerektirecek bir durum yokken, ne diye, hangi sebeple o deri kesilir?

Allah temel olarak sünnete değinmemiş ama, genel olarak* sünnet ettirme de dahil benzer şeylerin şeytan işi bir pislik olduğunu Kur'an'da bildirmiştir.. Allah yer ve gök arasındaki tüm şeyleri hak ve hikmete uygun olarak yarattığını bildirmiştir... Allah insanı en güzel biçimde yarattığını bildirmiştir...

Allah'ın yarattığını kim değiştirir? Tabiki Allah'ın yarattığı şeyleri beğenmeyenler.. Nasıl değiştirirler? Keserek, şeklini değiştirerek( estetik ), kimyasal maddelerle dejenere ederek, hormonları ile oynayarak, DNA ile oynayarak vs. vs daha da sayabiliriz...

*Örneğin Bakara Suresi 219. ayette;
Sana içki ve kumar hakkında soruyorlar. De ki: "Onlarda hem büyük günah, hem de insanlar için (bazı zahiri) yararlar vardır. Ama günahları yararlarından büyüktür." Yine sana Allah yolunda ne harcayacaklarını soruyorlar. De ki: "İhtiyaçtan arta kalanı." Allah size âyetleri böyle açıklıyor ki düşünesiniz.

Ayette içki diye çevrilmesine rağmen, "humur" aklı örten/uyuşturan şey manasına gelmektedir. Türevi, hammaddesi, şekli, ister sıvı, ister katı olsun sarhoş edici herşey günahtır/haramdır. ( Yani alköllü içki, hap, sarılarak içilen toz vs.. )

Eminim o sünnet düğünlerinde şeytan da onlarla birlikte göbek atıyordur.... Çocuk ise hissettiği acılar ile atalarının cahilliğini çekiyordur...

------------------------------

Konuyla ilgili Ayetler..

Tin Suresi
4. "Biz, gerçekten insanı en güzel bir biçimde yarattık. "


KAMER SÛRESİ
(49) Gerçekten biz, her şeyi bir ölçü ve dengede yarattık.

DUHÂN SÛRESİ
(38) Biz, gökleri, yeri ve bunlar arasında bulunanları, eğlenmek için yaratmadık.
(39) Biz onları ancak hak ve hikmete uygun olarak yarattık. Ama onların çoğu bilmiyorlar.

Furkan Suresi
(2) O, göklerin ve yeryüzünün mülkü (hükümranlığı) kendisine ait olandır. Çocuk edinmemiştir. Mülkünde hiçbir ortağı da yoktur. O her şeyi yaratmış ve yarattığı O şeyleri bir ölçüye göre takdir etmiştir.

Abese Suresi
17. Kahrolası (inkarcı) insan! Ne nankördür o!

18. Allah onu hangi şeyden yarattı?

19. Az bir sudan (meniden). Onu yarattı ve ona ölçülü bir şekil verdi.

20. Sonra ona yolu kolaylaştırdı.

21. Sonra onu öldürdü ve kabre koydu.

22. Sonra, dilediği vakit onu diriltir.

İnfitar Suresi
6, 7, 8. Ey insan! Seni yaratan, şekillendirip ölçülü yapan, dilediği bir biçimde seni oluşturan cömert Rabbine karşı seni ne aldattı?

Mürselat Suresi
20. Biz sizi bayağı bir sudan (meniden) yaratmadık mı?

21, 22. Sonra onu belli bir süreye kadar sağlam bir yerde (ana rahminde) tuttuk.

23. Sonra da ona ölçülü bir biçim verdik. Biz ne güzel biçim verenleriz!

Ala Suresi
1. Yüce Rabbinin adını tespih et.

2. O, yaratıp şekillendiren, âhenk veren ve düzene koyandır.

3. O, (her şeyi) ölçüyle yapıp yönlendirendir.

Mülk Suresi
(3) Birbiriyle uyum ve ahenk içinde yedi gökleri yaratan da O'dur. O Rahman'ın yaratışında/yarattıklarında herhangi bir uyuşmazlık, aykırılık, çelişme göremezsin. Bir kez daha bak! Bir çatlaklık, bir uyuşmazlık görüyor musun?

 

 

Yukarı dön Göster yunusemre's Profil Diğer Mesajlarını Ara: yunusemre
 
savana
Uzman Uye
Uzman Uye


Katılma Tarihi: 30 nisan 2006
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 1235
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı savana

Selam

Sünnet konusunda

Sünnet etmek yaratılışı değitirmektir. Allahın yarattığını beğenmeyip Allaha muhalefet etmektir diyenler...

Sünnet etmek ibrahimden gelen bir gelenektir uygulanması dinen uygundur,islam dinine geçmek için atılan bir adımdır diyenler..

 

Sünnet olunmalıdır veya olunmamalıdır iddilarını haklı göstermek için her iki tarafında elinde kurandan delil yoktur.

Sünnet etmek yaratılışı değiştirmek değildir

Sünnet olmak Allahın emri değildir

sünnet olmak yaratılışı değiştirmektir diye hüküm verip bu hükmünü kurana bağlayan kişiler buna delil getirmek zorundadırlar.Eğer sünnet olmak yaratılışı değiştirmekse çürüyen böbreğin alınması,kangren olmuş bacağın kesilmesi,kanserli göğüsün kesilip alınması vs vs de Allahın yarattığını değiştirmektir,Her türlü ameliyat dinen  yasaktır yaratılışı değiştirmektir diye cevaz veriyorlar mı acaba?

Kuranda açık açık anlatılmış haram helal, emir ve yasaklara rağmen ,kişisel çıkarımlarla bazı hükümlere varıpsünnet olmak yaratılışı değiştirmektir demekle, sünnet Allahın emridir demek arasında fark yoktur.

Sözkonusu ayette hayvanların kulaklarını yarıp onları işaretlemek suretiyle,şirk unsuru olarak hayvanların kullanılması anlatılmaktadır ayetin siyak ve sibakını göz ardı edip ayetin içinden kulak yarma eylemini alıp kulak yarmak şeytan işidir yaratılışı değiştirmektir sonucuna varmak, mezheplerin bazı ayeterden işlerine gelenleri cımbızlayıp kendilerine delil olarak kullanmasından farksızıdır.

Bu iddaları ortaya atan ve bu ayeti delil diye sunan arkadaşlardan daha öncede yine bu başlık altında sormuş olduğum cevapsız bırakılan soruya cevap vermelerini istiyorum.

Sorum şu:Allah kuranda araf 30 ve 31de kullarına seslenip ziynet eşyalarını/ takılarınızı mescit yerlerinde takın diye buyurur Allahın bu buyruğuna rağmen nasıloluyorda kulak deldirmek yaratılışı değiştirmek oluyor?Kulağa takılan küpe serbest ama kulak delik olmayacak?

Sünnet olmak isteyenler veya sünnete karşı çıkanlar bu düşüncelerini oturup tartışsınlar ancak bu tartışmalara Allahın adını karıştırıp ayetleri alet etmesinler.

 



__________________
O, yaratıp şekillendiren, âhenk veren ve düzene koyandır
Yukarı dön Göster savana's Profil Diğer Mesajlarını Ara: savana
 

<< Önceki Sayfa 24 Sonraki >>
  Yanıt YazYeni Konu Gönder
Yazıcı Sürümü Yazıcı Sürümü

Forum Atla
Sizin yetkiniz yok foruma yeni mesaj ekleme
Sizin yetkiniz yok forumdaki mesajlara cevap verme
Sizin yetkiniz yok forumda konu silme
Sizin yetkiniz yok forumda konu düzenleme
Sizin yetkiniz yok forumda anket açma
Sizin yetkiniz yok forumda ankete cevap yazma

Powered by Web Wiz Forums version 7.92
Copyright ©2001-2004 Web Wiz Guide
hanif islam

Real-Time Stats and Visitor Reports Sitemizin Gunluk, Haftalik, aylik Ziyaretci  Detaylari Real-Time Stats and Visitor Reports

     Sayfam.de  

blog stats