Şu da emredildi: Yüzünü dine bir Hanif olarak çevir. Sakın müşriklerden olma.
Yunus Suresi 105
Ben bir Hanif olarak yüzümü gökleri ve yeri yaratana döndürdüm. Müşriklerden değilim ben.
Enam Suresi 79
İbrahim ne bir Yahudi idi, ne de bir Hıristiyan. O sadece hanif bir müslümandı. O müşriklerden değildi.
Ali İmran Suresi 67
Şu da kuşkusuz ki, İbrahim başlıbaşına bir ümmetti; bir Hanif olarak Allah'ın önünde eğiliyordu. Müşriklerden değildi.
Nahl Suresi 123
De ki Allah doğrusunu söylemiştir / vaadinde sadıktır.Haydi artık Hanif olarak İbrahim'in Milleti'ne uyun! Müşriklerden değildi o.
Ali İmran Suresi 95
Allah'a ortak koşmadan, Hanifler olarak... Allah'a ortak koşan kişi, gökten düşmüş de kendisini kuşlar kapışıyor veya rüzgar onu uzak bir yere fırlatıp atıyor gibidir.
Dindar yerine dinci üretmeye başlayan bir din ‘yapıcı iman’ kulvarından çıkıp ‘yıkıcı iman’ (ayrım, ünlü ilahiyatçı filozof Paul Tillich’indir) kulvarına girmiş demektir. Ne yazık ki, İslam bu ikinci kulvara sokulmuş bulunuyor.
Yıkıcı iman kulvarına sokulan bir din dört tür dincilik üretir. Bunlar sırasıyla:
1. Menfaat dinciliği,
2. Siyaset dinciliği,
3. Hıyanet dinciliği,
4. Cinayet dinciliğidir.
Bunların tümü, özellikle son üçü, İslam düşmanlarınca Müslümanlar aleyhine tarih boyunca kullanılmıştır. Günümüzde de çok hızlı bir biçimde kullanılmaktadır.
İslam’ın ve insanlığın başına dert olan dincilik türlerinin ilki ve en az zararlı olanı menfaat dinciliğidir. Basit, kişisel çıkarlar peşinde koşan, temsilcilerinin belirgin niteliği cehalet olan bir dincilik türüdür. Köklü, teşkilatlı, dışarıdan kotarılan suçları yoktur. Yalcılık, çıkarcılık için hurafe ticareti yapar; sürekli cehennem korkusu salar...
Siyaset dinciliği organize bir dinciliktir. Sadece iç teşkilatlarla çalışmaz, dıştan da destek alır. Bu destek ekonomik olabileceği gibi siyasal-stratejik, bazen askerî de olabilir.
Siyaset dinciliğinin belki de en muhteşem ve içten anlatımı sayılabilecek birkaç cümleyi, siyasal İslamcı-tarikatçı bir yayın organında yazılan bir yazıdan almak istiyorum. İbret ve dehşet belgesi ve siyaset dinciliğinin açık ve net bir manifestosu olarak... İlahiyatçı-öğretim üyesi olduğu anlaşılan bu siyaset-tarikat dincisi kişi, siyasal İslam anlayışını, siyasal İslamcı tarikatçı bir yayın organında bakın nasıl ifade ediyor. Diyor ki:
‘Benim anladığım siyaset şudur: Bir fikir etrafında bir grup oluşturursun. Sonra diğer grupları er meydanına davet edersin. Gelin kozlarımızı paylaşalım dersin. Senin galip gelmen için sana yardım eden herkesi sever, seni mağlup düşürecek herkesi düşman bilirsin. Haklı veya haksız olman önemli değildir. ‘Önce galip gelelim, gerisini sonra düşünürüz’ dersin. Zaman zaman Hz. Muaviye gibi, ‘Hakkı bile bile inkár ettiğimiz zamanlar oldu’ diye hayıflanırsın.’
‘Benim anladığım siyaset ve siyasal davranma budur. Yani hakikatin, bir menfaate binaen geçici olarak üzerinin örtülmesi. Bugünkü siyasiler şöyle diyebilir: ‘Hayır, kardeşim! Siyaset eskiden belki senin dediğin anlamda olabilirdi, bugün siyasetin anlamı yönetime talip olmaktır.’ Bunlara bir şey demem...’ (Dokuz Eylül Üniversitesi öğretim üyesi Lütfullah Yavuz, Zaman Gazetesi, 10 Ocak 2004)
Öyle anlaşılıyor ki, eski medreselerin bile kapılarına yaklaştırmakta sakınca göreceği ‘düzeyde’ üniversite elemanlarımız var.
Siyasal İslamcı üniversite elamanının Emevî kralı Muaviye’ye yollama yapması düşündürücüdür. Yıllardır, sadece Türkiye’ye değil, tüm dünyaya söyledim:
Günümüzde siyasal İslam veya İslamcı siyaset diye anılan menfaat ve saltanat dinciliğinin, iman, fikir ve stratejide prototipi ve Müslümanları aldatmada ilke ve yöntem kaynağı, Arap-Emevî saltanatıdır. O saltanat ki, egemenliği uğruna, Peygamber evladının kanını su gibi akıtmaktan çekinmemiş ve bunu ‘dinin ve ümmetin selameti adına’ yaptığını söyleyebilmiştir. Kerbela ve Harre’de, Ehlibeyt ve sahabî kuşağından on bin küsur masumun kanını döktüler.
Hiç kimse çıkıp şunu sormamıştır:
‘Diyelim ki, bütün o melun cinayetleri din ve ümmetin selameti için işlediniz. Peki, engel gördükleriniz ölüp gittikten sonra, kürsü ve minberlerden Resul evladına yetmiş küsur yıl neden lanet okudunuz? Bu da mı ‘dinin ve ümmetin selameti’ içindi?’
Müslüman kitleler bu soruyu sorup, tarihin ve Tanrı’nın önünde evrensel-küllî bir tövbe ile temizlenmedikçe ‘haçlı ve kippalı hegemonya’ boyunduruğundan asla kurtulamazlar...
Siyasal İslam, dini ideolojileştirdikten sonra ‘Ne yapılabilir?’ diye soruyor. Cevap ne olursa olsun sonuç hüsrandır. İdeolojileştirme terk edilmediği sürece herhangi bir hayırlı sonuç üretmek mümkün olmayacaktır. Olacak olan, Batı’nın bir oyununun piyonluk alanından çıkıp bir başka oyunun piyonluk alanına girmektir.
Tahrip dinciliklerinin üçüncüsü olan hıyanet dinciliği, daha çok bölücü emeller güden bir dinciliktir. Dışarıdan aldığı destek, daha çok askerî-stratejiktir. Türkiye Cumhuriyeti bu dincilikle daha ilk yıllarında İngiliz fesadı sayesinde tanıştı. Bu tür dinciliğin günümüz Türkiye’sinde birkaç temsilcisi var...
Hıyanet dinciliği, devleti, merkezî otoriteyi parçalama emeli taşıyan dinci ve dinsiz tüm ekiplerle işbirliğine girebilir. İkinci Cumhuriyetçi diye anılan tahripçilerin dinci siyaset ve oluşumlara, ‘demokrasi, özgürlük’ gibi yaftalar altında destek vermeleri sebepsiz değildir...
Ege Ordu Komutanı Hurşit Tolon Paşa, ‘Türkiye son zamanlarda hain de yetiştiriyor’ derken hıyanet dinciliği ile onlara örtülü destek veren mütareke basınının birlikteliğine müthiş bir ışık tutuyor.
Siyaset ve hıyanet dinciliklerinin varacağı ve ülkeyi götüreceği son aşama cinayet dinciliğidir. Dünya bunu dinci terör olarak tanımaktadır. Esasen, tüm hıyanet dincilikleri aynı zamanda dinci cinayet şebekeleridir.
Dincilik, hıyanet aşamasına gelmeden, bu demektir ki dıştan desteklenmeden cinayet dinciliğine asla dönüşmez. O halde, dinci terörden şikáyeti olanların, dinci ekiplere, siyaset ve hıyanet dinciliği aşamalarında verdikleri desteği kesmeleri ilk koşuldur.
Dinci siyaset ve hıyanetlere çeşetli maskeler kullanarak ha bire destek verenlerin cinayet dinciliğinden yakınmaları ikiyüzlü bir gevelemeden öteye geçemez... (Y.NURİ ÖZTÜRK)
__________________ ''Eğer biz bu Kur'anı bir dağın üzerine indirseydik,kesinlikle onun,Allah korkusuyla baş eğerek parça parça olduğunu görürdün..''Haşr:21
Sizin yetkiniz yok foruma yeni mesaj ekleme Sizin yetkiniz yok forumdaki mesajlara cevap verme Sizin yetkiniz yok forumda konu silme Sizin yetkiniz yok forumda konu düzenleme Sizin yetkiniz yok forumda anket açma Sizin yetkiniz yok forumda ankete cevap yazma