Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
İbni Teymiyye Sibirya'da Baykal Gölü civarında yaşıyan Moğollar 1219'da Maveraünnehir'i işgal ettiler. Horasan, Afganistan'ı da ele geçirerek, Hindistan'a indiler. Moğol sülalesinden Hülagu, 1258'de Abbasiler'e son verdi, Kafkasya, Anadolu, İran, Irak İlhanlıların eline geçti.
İbni Teymiyye 1263'te Urfa'da doğdu, ailesi Moğol işgalinden kaçıp, Şam'a gittiğinde yedi yaşındaydı. Hafızası da, zekası da kuvvetli olan bir dahiydi. Kur'an ve hadis bilgisi fevkaladeydi. Şeyhülislam makamına kadar yükselmiş, hiç evlenmemişti. Hayatını ilme vermiş, açık ve sade bir üslupla üç yüz eser yazmıştır. Dehriler, kaderiler, cehmiyye, vahdet-i vücutcular, mutezile ve felsefecilerle mücadele etmiştir. Bunlar bir yandan İslam'dan uzaklaşırken, öte yandan İslam dışı sözleri ve halleri İslam'a sokmuş bid'at ve dalalet ehliydi.
Türbelere kudsiyet vermek, yatırdan yardım istemek, ona kurban kesmek, türbedarın verdiği haberlere inanmak; İslam'a aykırı kitaplar yazmak, şiirler söylemek; yalan yere yemin etmek, o günkü Müslümanların yaptığı hatalardı, İbni Teymiyye bunlara karşı çıktı.
Düşmanın Şam'a yaklaştığı duyulunca: "Moğollardan korkanlar, Ebu Ömer'in türbesine sığının, o sizi belalardan koruyacaktır." diyenler vardı. Halbuki vatanı ölüler değil, diriler koruyacaktı.
Camilerden çok, türbelere gidenlerin sayısı artmıştı.
Abbasi Halifelerinden Mansur (754-775) zamanında Yunan felsefe ve mantık kitapları, Mutezile Mezhebi mensuplarınca tercüme edilmeye başlamış; Me'mun (813-833) zamanında da bu iş iyice hızlanmıştı.
Felsefe aklın mahsulüdür; fakat akıl su gibidir, konduğu kabın rengini ve şeklini alır; ateist de, teist de akılla yollarına devam eder.
Müslüman aklıyla vahyi bütünleştirmeli, akıl vahyin ışığında gerçeği görmelidir.
Halifeler, İslam'a zarar vermemek için bu kitapları tercüme ettirmediler; fakat İslamiyeti anlamayanlar, bu kitaplarla sapıttılar. Bu sebeple İbni Teymiyye bunlarla mücadele etti. Çünkü tabiatı kabul etmek başka, tabiatı ilahlaştırmak daha başkadır. Bilim dallarının hiçbiri inkar edilemez, bunlar isbata dayanır; amma "Pozitivizm İlmihali"ne varan görüşler ilmi aşar, iman haline gelir ve ilim de putlaştırılabilir. Yunanlılar antropomorphisme felsefesiyle tanrıyı insana benzeterek, putlar yapmıştı. Tanrıyı insanlaştırmak, insanı tanrılaştırmak, felsefi görüşlerde yer alır. İslam'ın Allah anlayışı bunlardan çok farklıdır.
Rufailerin ateşi yalamasını, yanaklarına şiş sokmalarını "İslam'da böyle ibadet yoktur." diye red etmiştir. O zamanki Rufai şeyhi de: "Öyle ise biz Moğollarla meşgul olalım." demiş. Elbette Moğollar, bu harika halleri keramet zannedip, Rufai olabilir; amma Hind yogizleri de böylesine şeyler gösterebilir.
İbni Teymiyye'yi talebesi şöyle anlatıyor: "Onun kadınla, evle, bahçeyle, bostanla ilgisi yoktu. Para, pul biriktirmedi, makam ve memuriyet istemedi, cesareti de dillere destandı."
İslam alimi, haram hallerle, gafil Müslümanlarla, sapıklarla, din düşmanlarıyla mücadele etmek zorundadır. Bu sebeple (şeyhülislam olduğu halde) birçok kere hapse atılmıştır. Hapisteyken şöyle demiş: "Cennetimi kalbimde, bahçemi göğsümde taşıyorum; nereye gitsem bunlar benimledir. Hapsedilmem halvet, öldürülmem şehadet, sürülmem seyahattir, düşmanlarım bana ne yapabilir?"
Ona iftira ettiler, resmi makamlar da buna göre karar verdi. 1328'de hapishanede hayata gözlerini yumdu. Cenazesinde öyle kalabalık vardı ki sanki şehir ayağa kalkmıştı. On dördüncü asırda herkes öldü, kimi zulmüyle, kimi de ilmiyle gitti.
İslam tarihi boyunca İslam'a hizmet eden alimler her zaman ve her yerde görülmüştür. İslam'a hizmet edene hizmet etmemek tehlikelidir. (1)
(1) İbni Teymiyye hakkında daha geniş bilgi almak isteyenler Kayıhan Yayınları'ndan İslam Önderleri Tarihi'nin 2. cildine bakabilirler.
Hekimoğlu İsmail
__________________ "sadece iki şey sonsuzdur evren ve insan ahmaklığı..
ilkinden o kadar da emin değilim." (albert einstein)
|