Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Dinî-ideolojik ya da cinsel tacizle ilgili önlemler
Allah’ı ve Elçisini incitenlere Allah dünyada ve ahirette lanet etmiş ve alçaltıcı bir ceza hazırlamıştır (57). İnanan erkekleri ve kadınları haksız yere incitenler açık açık iftira edip günaha giriyorlar (58).
Peygamber! Eşlerine, kızlarına ve inananların kadınlarına söyle, cilbablarını sıkıca giysinler. Onların tanınması için ve incitilmekten kurtulması için uygun olan budur. Allah esirger ve bağışlar (59).
Münafıklar, kalplerinde çürük bulunanlar ve yalan haberlerle toplumu bulandıranlar eğer geri durmazlarsa seni üzerlerine salarız. Artık çevrende çok az kalabilirler (60). Kovulur, görüldükleri yerde yakalanıp öldürülürler (61).
Öncekiler için de yasamız bu idi Bizim. Sen Allah’ın yasasında bir değişme bulamazsın (62).
1. Cilbab onu giyeni, tanıtmak suretiyle, korur
Peygamber! Eşlerine, kızlarına ve inananların kadınlarına söyle, cilbablarını sıkıca giysinler. Onların tanınması için ve incitilmekten kurtulması için uygun olan budur.
Diyanet İşleri Başkanı ve ailesi hacda bizimleydi. 59 ncu ayetteki cilbab hükmü devlet tarafından ona zımnen yapılan şu tavsiyeye benziyor:
Başkan! Eşine, kızlarına ve Türkiye’li hanımlara söyle, hac giysilerini giysinler. Onların tanınması için ve incitilmemesi için uygun olan budur.
Bunun anlamı: ay yıldızlı giysi, bayan hacılarımızı Türkiye’li olarak tanıtacak ve onları rahatsız etmeye kalkanlara Türk Dışişlerinin hesap soracağını hatırlatacaktı. Türkiye’li bayan hacılar sahipliydi yani; örneğin Afrika’lı hacılardan farklıydılar.
Bunu kendi başımıza gelenden anladım:
Mescid-i Haram’da sabah namazı öncesi. Müezzinin kametini bekliyoruz. Eşim, önümdeki safta iki bayanın arasında oturuyor.
Orda namazlar kadın erkek bir arada kılınıyor çünkü tavaf bir arada yapılıyor ve kamet okunur okunmaz herkes olduğu yerde namaza duruyor; harem selamlık yapacak vakit yok. Ayrıca o yabancı ülkede tek başımıza kalmaktan ödümüz kopuyor; birbirimizden ayrılmaya razı değiliz.
Bir polis "Pakistan, yallah! Malezya yallah!" diye kadınları kova kova eşime kadar geldi. "Turkiya yallah!" İtiraz ettim. Anlamadı. "Turkiya yallah!" Bu kez "Eşimi rahat bırak!" diye avazım çıktığı kadar bağırdım. Kısa kesiyorum. Gitti; başka bir polisle döndü. Her halde üstüydü.
"Sen Turkiya?" "Evet. Ve eşimin burda kalmasını istiyorum." "Halas, Turkiya halas." (Tamam, Türkiye tamam.)
Elleriyle, eşin burda kalabilir, dediler. Sonra öteki kadınları kovmaya devam ettiler.
Bakın son derece açık ve net. Bizim ayyıldızlı cilbabımız kadınlarımızı Türkiye’li olarak, dolayısıyla sahipli kadınlar olarak tanıtıyordu; namuslu kadınlar olarak değil.
Yoksa hacca tek başına gelen, örneğin Afrika’lı kadınlar da kendilerine özgü cilbablar içindeydiler ve en azından bizim kadınlarımız kadar namusluydular. Ama Suudi polisin dinî-ideolojik tacizine uğradılar çünkü sahipli değillerdi.
Cilbab ayetinde anılan kadınlar da sahipliydi. Cilbab giyip kendilerini nisâi’l müminîn yani müminlerin kadınları olarak tanıtacaklardı. Çünkü sahip, o müminlerin devleti idi. Emîri peygamber olan bir devlet ama sınırları henüz belirsiz bir ülke. Henüz herkese sahip çıkacak kadar örgütlü değil. Düzenli ordusu yok; polisi, karakolu yok. Ama dinî-ideolojik ya da cinsel tacize uğrayanlar, müminlerin kadınları olunca mazeret öne sürülemezdi.
Devlet, görevini yapacaktı:
Münafıklar, kalplerinde çürük bulunanlar ve yalan haberlerle toplumu bulandıranlar eğer geri durmazlarsa seni üzerlerine salarız... (33:60)
Cilbabın gerekçesi işte bu. İnananların kadınlarını inananların kadınları olarak tanıtmak ve dinî-ideolojik ya da cinsel tacizi önlemek –en yu’rafne ve lâ yu’zeyn.
Cilbabın namusla, namussuzlukla, tesettürle ilgisi yok.
***
2. İslam, suçu kim işlerse cezayı ona keser
Bir tanıtma giysisi olan cilbab, tesettür giysisi diye çarpıtılıp kadınlara dayatılıyor. İyi de erkeklere niye dayatılmıyor? Bakın Yüce Allah erkek görüntüsünün kadınları tahrik ettiğini Yusuf sûresinde bir güzel açıklamış:
Şehirde bir takım kadınlar, "Falan kişizadenin karısı genç kölesinin gönlünü çelmeye kalkmış!" diye dedikodu etmeye başladılar. "Yüreğini paralayan bir tutkuya kapılmış; yolunu şaşırmış."
Kişizadenin karısı bu kötü konuşmaları duyunca güzel bir yemek hazırlayıp kadınları evine çağırdı ve ellerine birer bıçak tutuşturdu. Sonra Yusuf’a "Çık önlerine!" dedi. Kadınlar onun yakışıklı görüntüsü karşısında kendilerini kaybettiler ve ellerini doğradılar ... (Ayet no 30-31)
Bu kadar. Kadınlar erkeklerden o kadar etkilenir ki onları görünce nerdeyse büyülenirler ve meyve niyetine ellerini doğrarlar.
O halde eğer bir insan alımlı olduğu için karşı cinsi etkiler diye tesettüre girmeliyse her biri en azından Yûsuf kadar alımlı olan erkekler neden tesettüre girmiyor?
Öykü dikkatli okunursa bir de şu görülecektir: Yûsuf ancak öteki erkekler kadar alımlıdır; daha fazla değil. Kadınlar onu gözlerinde büyüttü -Felemmâ ra’aynehû ekbernehu. Tıpkı Müslüman erkekler, kadınları nasıl gözlerinde büyütüyorsa.
Yanlış tecelli eden adaletle ilgili bir kıssadır bu: cinsel tacize uğrayan, Yûsuf’tur; taciz edense bir kadın. Ama kadın kuşlar kadar özgür bırakılır; Yûsuf zindana atılır.
Müslümanlar kendi kutsal kitaplarındaki bu kıssadan hisse alsaydı tacizci coşkunları özgür bırakıp taciz edilen kadınları tesettür zindanına tıkarlar mıydı?
Cilbab ayetinin siyakı olan 58. ayeti dikkatli okusalardı suratlarında şu ilahî sözlerin tokat gibi şakladığını hissederlerdi: İnanan erkek ve kadınları haksız yere taciz eden müfteriler büyük günaha batıyor…. Vellezîne yü’zûne’l müminîne vel müminati bigayri ma’ktesbû fekadihtamalû buhtanen ve ismen mübîna.
Bu kadar açık. Büyük günaha batan müfteriler tacizci coşkunlardır. Ayetin sibakı olan 33:60’ta Yargıçların yine onları uyarıyor: Fesadı bırakmazlarsa, ey Peygamber, seni üzerlerine salarız – Lein lemyentehi… lenuğriyenneke bihim
Yani Allah’ın dininde suçu kim işlerse cezayı o çeker. Hür için hür, köle için köle, kadın için kadın – el hürrü bil hürri ve’l abdü bil abdi ve’l ünsé bi’l ünsé (2:178).
Hür bir insan zina işlerse ceza olarak kendisine yüz celde vurulur, kölesine değil (24:2). Bir adam iffetli bir kadına iftira ederse ceza olarak kendisine seksen celde vurulur, karısına ya da kızına değil (24:4).
Şimdi lütfen düşünün. Kadınlar meyve yerine ellerini doğrayacak kadar erkeklerden etkileniyor ama kendilerini tutuyorlar. Erkeklere sarkıntılık etmiyorlar. Ne güzel.
Ama erkekler kadınlara hemen sarkıntılık edecek kadar nefislerine uyuyorlar. Fütursuzca taciz suçu işliyorlar.
Taciz suçunu işlemek durumunda olanlar kim? Erkekler. Ceza olarak tesettür zindanına atılanlar kim? Kadınlar....
Yargıçların Yargıcı bunu onaylar mı? "Benim kadın için kadın, erkek için erkek diyen Kuran’ımı niye inkar ettiniz?" demez mi?
***
3. Cilbab, ancak tanınma ihtiyacı belirince farz olur
Bugün Türkiye’de yaşayan müslüman bir hanım için bir cilbab modeliniz var mı?
Önce bir düzeltme yapayım. Cilbab, "müslüman bir hanım"la sınırlanamaz. Çünkü Yüce Allah 33:59'da cilbabı "inananların hanımları"na öneriyor; inananların inanan hanımlarına değil. O hanımların arasında henüz İslama geçmemiş olanlar var çünkü bir geçiş dönemidir o.
İşte henüz Müslüman olmayan o hanımlar da cilbab giyecek; cilbab müminlerin gayrimüslim hanımlarına da farz.
Kur’anî kanıt için Nisa 25'e bakın. Orada İslamı kabul edip İslamın koruması altına girdikten sonra (iza uhsinne) uygunsuz davranan yeminle sahip çıktığınız kızlardan söz ediliyor. Demek ki ilkin gayrimüslimedir onlar ve inananların kadınlarıdır (nisâi'l müminîn), tıpkı Ahzab 59'da anılan hanımlar gibi:
Ey Peygamber eşlerine, kızlarına ve inananların kadınlarına söyle: cilbablarını giysinler.
Henüz İslamı kabul etmemiş ama Peygamberin ve sahabelerin hanımları tarafından yeminle sahip çıkılan kızlar niçin cilbab giyemesin? Onlar dfa aile kızıdır; onların cilbab giymesine engel olunup haytaların şehvetli kucaklarına itilmiş olduğu hakkındaki rivayetler sizi ikna ediyo mu?
Konuya günümüz açısından bakarsak bir müminin gayrimüslim eşi cilbab giyip kendisini niçin tanıtamasın, örneğin, dinler arası diyalog toplantısında?
Üstelik eğer topantıya yalnızca dinlemek üzere değil farklı dinlerden olanların evliliği hakkında konuşmak üzere katılıyorsa?
Hangi ulustan olduklarını göstermek üzere Suudi Arabistan'lı hanımların üzerinde abaye, Afganistan'lı hanımların üzerinde burka, İran'lı hanımların üzerinde kara çarşaf bulunup dururken Türkiye'li gayrimüslim hanımın üzerinde ayyıldızlı cilbab niçin bulunamasın?
Düzeltilmesi gereken başka bir iddia da cariyelerle ilgili. Cariyelerin gûya cilbab giymesi yasakmış. Şu rivayetlere bakın:
Halife Ömer tesettüre bürünen cariyelere "Siz hürler gibi mi görünmek istiyorsunuz?!" diye çıkışıp dayak atardı (İbnu'l-'Arabî, Ahkâmu'l -Kur'an: 3/1575)
Cariyelerin cilbab giymesi yasaktı çünkü hür kadınlar gibi görünmemeleri gerekiyordu. (Ibn Kesîr, Tafsîr: 3/519)
Bu rivayetlerde cariye diye geçen ifadenin Kuran'daki karşılığı "ma meleket eyman..."dır. Bakın, Hz Peygamberin hanımları da edinmiş oları: Ahzab 55'te ma meleket eyman ühünne deniyor. Yani Hz Peygamber'in ailesinde de varlar; aileden onlar, Hz Peygamberin kızları... Siz şimdi ihtimal verir misiniz ki Allah'ın Elçisi, o ahlak anıtı, kızlarına tanınma cilbabını yasak edecek te haytaların cinsel tacizde bulunmasına çanak tutacak?
Hz Peygamber'e çirkin bir iftiradır bu.
Neden iftira ediyorlar? Çünkü aslında bir tanınma aracı olan cilbabı tesettür yani örtünüp saklanma aracı diye çarpıtmak zorundalar. Tesettür pisliğini Allah'ın dinine başka türlü sıvaştıramazlar ki.
…cilbab modeliniz var mı?
Yok. Olması da mümkün değil çünkü cilbab yalnızca tanınma ihtiyacı ortaya çıkınca farz niteliği kazanır; ihtiyaçlar ise zamana ve yere göre değişir. Ve onlarla birlikte cilbabın şekli.
Örneğin bayan hacılarımızın Mescid-i Haram'daki cilbabı ayyıldızlı giysidir. Çünkü orası çok uluslu bir toplanma yeridir; hacılarımız kendilerini (Türk kadınları olarak) tanıtacak.
Ama bayan doktorlarımızın bir İstanbul hastanesinde giydiği önlük farklıdır; doktorlarımız kendilerini yalnızca (doktor olarak) tanıtacak; onların cilbabında ayyıldıza gerek yok.
Ne giyersek mümine üniforması olduğu anlaşılır?
Hiçbir şey. Çünkü cilbab sizi mümine olarak değil, cilbablı taifenin mensubu olarak tanıtır.
Bakın, sahilde yürüyorum bazan. Cilbablı cilbabsız kızlar görüyorum. Erkek arkadaşlarıyla el ele, kucak kucağa, dudak dudağa. Aynı davranış içindeki o kızların cilbablıları mümine de cilbabsızları kafire mi?
Türban sizi neden rahatsız ediyor?
Etmiyor. Neden etsin? Başaçık olmak ta başörtülü olmak ta Allah'ın dininde helal. Yüce Allah inanan kadınları özgür bırakmış; ister başaçık olurlar ister başörtülü.
Ama "Başörtülü olmak Allah'ın emri!" deyip baş açmanın haram olduğunu öne sürerlerse Allah’a iftira ederler çünkü bir insanın söylemediğini söyledi demek nasıl o insana iftira ise Allah'ın söylemediğini söyledi demek te Allah'a iftiradır. Allah, "İnanan kadınlar başörtülü olsunlar!" demiyor. Asla.
Yalan yanlış nitelendirip şu haram bu helal demeyin. Yoksa Allah'a iftira edersiniz. Allah'a iftira edenler iflah olmaz! -İnne'llezîne yefterûne alê'llahi'l kezibe lâ yuflihûn (16:116)
Sözde Müslüman dünyası neden iflah olmuyor dersiniz?
***
4. Cilbabın evrenselliği
Cilbabın nesi evrensel? Ya da son peygamber Japonya’da yaşasaydı nolurdu? Cevap: eşleri kimono giyerdi.
Sonra?
Şimdilerde Arap cilbabını tesettür diye dayatan gardrop müslümanları o zaman da aynı inatla Japon kimonosunu dayatırlardı.
Oysa evrensellik Arabın cilbabında, Japonun kimonosunda ya da Osmanlının türbanında olamaz. Evrensellik ihtiyaçtadır çünkü mekan ve zaman aşırı olan odur.
Her ulusun kadınları kendilerini tanıtma ihtiyacını örneğin hacda duyarlar ve o ihtiyacı karşılamak için kendilerine özgü giysilere bürünürler. Cilbab odur.
Cilbab, tanınma ihtiyacının ortaya çıktığı her yer ve zamanda Allah’ın emri olup farzdır. Hacda, kışlada, hastanede, karakolda…
O halde cilbab ayyıldızlı hac giysisidir; asker, polis üniformasıdır; doktor önlüğüdür; hattâ piyango biletçisinin güvercinli şapkasıdır. Biletçi o şapkayı giymezse insanlar, "Ya sahte bilet satıyorsa?" diye kuşkulanacağı ve zabıta işlem yapacağı için.
Bakın, bunların tesettürle ya da namusla hiçbir ilgisi yok. Zira subay üniformalı bir kadının namuslu olması yüzde kaç ihtimalse abayeli kadının namuslu olması da yüzde ancak o kadar muhtemeldir.
Buna rağmen Allah’ın tanınmaları için anlamına gelen sözlerini (en yu’rafne) namuslu kadınlar olarak tanınmaları için diye çarpıtıp ilahî muradı daraltıyorlar ve evrensel olmaktan çıkarıyorlar.
***
5. Cilbab kişiyi saklamak suretiyle korumaz
Suudi Arabistan’da yayınlanan İngilizce bir gazetede okludum: Medine’li haytalar bir Suudi hanıma tecavüz etmişler. Polise yakayı ele verince "Giyim tarzı bizi tahrik etti," demişler.
İyi mi?
Suudi hanımlar baştan ayağa tesettürlüdür. Gözlerini dahi örtüp dünyaya peçenin arkasından bakarlar. O giyim tarzının neresi tahrik eder haytayı?
Tahrik olmak haytaya tanınan bir hak olduğu sürece bal gibi eder, efendim.
Saçı tahrik eder; kadıncağız saçını örtünce yüzü, yüzünü örtünce gözleri, gözlerini örtünce vücudunun çizgileri, çizgileri ortadan kaldıran bol bir giysiye bürününce de giysinin kumaşı tahrik eder.
Çünkü tahrik olma hakkı kötü huylu bir ur gibidir. Yayılır, yayılır; değil İslamı, dünyayı kaplar.
Oysa Kuran biraz daha dikkatle okunsa Yüce Allah’ın önerisi tam odur: kötü huylu uru kesip atmak.
(Ey Peygamber!) İnanan erkekleri ve kadınları haksız yere taciz edenler (33:58) eğer fesadı bırakmazlarsa seni üzerlerine salarız (33:60).
Ne anlaşılıyor?
(1)Yalnızca inanan kadınlar değil erkekler de taciz ediliyor. Erkeklere cinsel tacizde bulunulamıyacağına göre, söz konusu olan yalnızca cinsel taciz değil. İnanan kadınlar, tıpkı inanan erkekler gibi, taşa tutuluyor; küçük düşürülüyor.
Taciz edenlerin üzerine yürünerek önlenebilir bunlar; örtünüp saklanarak yani tesettüre girilerek değil.
(2)Hiç kimseye hiçkimseyi taciz etme hakkı verilemez. Medine’de İslam Devleti kurulma aşamasında iken münafıklar, çürük kalpliler ve yalan haberlerle toplumu bulandıranlar da (33:58) inananları taciz etme hakkına sahip değildi; onları haksız yere taciz ediyorlardı -bigayri ma’ktesebû.
Yani cilbab önerisi, tacizi hak gören bir teslimiyetin ifadesi değil, "Biz onların inananların kadınları olduğunu bilmiyorduk ki!" mazeretini tacizcilerin elinden alan bir cezalandırma uyarısıdır.
İslam Devleti şimdilik gücünü bir avuç inanandan alıyor. Yalnızca o bir avuç inanırın bir avuç kadınını koruyabilyor. O kadınlar sahiplidir; ayrıcalıklıdır; cilbab giyip kendilerini tanıtacaklar. Sonra inananlar çoğalıp devletin gücü arttıkça resmî koruma şemsiyesi de büyüyecek.
(3)İnananların değil kafirlerin kadınları oldukları için şimdilik sahip çıkılamıyan kadınlar var. Onlar da mümine. Örneğin Mümtehine 10’da sözü edilenler:
İnananlar! İnanan kadınlar size gelip sığınınca onları sınayın… Eğer gerçekten iman etmiş iseler onları kafirlere geri yollamayın… Mehirlerini verip onlarla evlenebilirsiniz…
Sınanmaları vakit alacak; sınavı geçtikten sonra münasip müminler bulup evlenmeleri ve böylece inananların kadınları konumuna girmeleri de vakit alacak. Bakın, onların cilbab giymesi beklenmiyor ama giysi bakımından belki cilbab giyenlerden daha kapalılar.
Eğer örtünüp saklanmak yani tesettür tacizi önleseydi o kadınlar
cilbablılardan daha bi güven içinde olurdu. Yok. Bu da gösterir ki cilbab tesettür değil, tanınma aracıdır.
Cilbab sayesinde kendilerini inananların kadını olarak tanıtanlar güvendedir. Dinî-ideolojik tacizden, fizikî tacizden, cinsel tacizden…
Baştan ayağa tesettüre büründüğü halde Medine’li haytalara dekolte (!) görünen ve onları fena halde tahrik eden garibemi düşünün.
***
6. Cilbab farzdır; türban ise hurafe
Sana kesinlikle düşman bir toplumda yaşıyorsan ve seni bir kaşık suda boğmaya çalışan bir toplum sürekli senin peşindeyse…
Hicretten sonraki Medine’de durum bundan farklı. Medine’li Arapların ilkin birkaç yüz tanesi; sonra daha çoğu, daha çoğu İslama girmiştir. İslam Devletinin temelleri atılıyor.
Medine’li kafir Arapların ve Yahudilerin bir devleti yok. Müslümanları ancak tek tek yakalayınca taciz edebilirler; o da Müslümanın kafire karıştığı gece karanlığında.
Mesela Nazi Almanyasında yaşayan bir yahudi kadın, tanınıp incitilmemek için koluna yahudi bandı takarak mı gezmeli, yoksa aksine koluna nazi amblemli bant takarak mı gezmeli.
Mekkî ayetlerde bulunmayan münafık sözünün Medenî olan cilbab ayetinin sibakında bulunmasına dikkat edin:
Münafıklar… fesadı bırakmazlarsa -Lein lem yentehi’l münafıkığne…
Neden münafık; neden kafir olduğunu saklıyor? Çünkü İslam Devleti palazlanıyor; kafirlere korku verecek duruma gelmiştir. Ama münafık münafıklığını, çürük kalpli çürük kalpliliğini, yahudi yahudiliğini yine de yapacak. İslam önlem alıyor:
(Ey Peygamber!) seni üserlerine salarız. –Lenuğriyen neke bihim
Örneğinizdeki pazu bandı ise cilbabdır; tamam. Ama cilbab yalnızca akşam karanlığı gibi insanları tanımanın ğüçleştiği ortamlarda giyilecek. Say ki Hz Peygamber ve eşi Ayşe gündüz çarşıdalar. O durumda onları herkes tanır. Hz Ayşe’nin cilbablı olması gerekmez.
… anlamadım gitti.
Bir daha anlatayım:
Cilbab tanınma aracıdır; tanınma ihtiyacı ne zaman ve nerede ortaya çıkarsa orada ve o vakit giyilir. Onun ötesinde farz değildir; giyilmez. Başörtüsü ise takıldığı yer göğüs yırtmacı olan altın zincirin örtülmesinden söz edilirken anılır Nûr 31’de. O da yalnızca bir araçtır. Ama tanınma aracı değil; ziynetleri örtmr aracı. Ayrıca şart ta değildir; ziynetler başka araçlarla örtülebilir.
Cilbab farzdır ama onun farziyeti tanınma ihtiyacına bağlıdır. Başörtüsü ise asla farz değil. Allah asla "Kadınlar başörtülü olsunlar!" demiyor. Başörtüsünün Allah’ın emri olduğunu iddia etmek Allah’a iftiradır.
"Nûr 31’de başörtüsü yok!" diye ter ter tepinip te Ahzab 59’daki cilbabı tesettür ilan edenlere gelince, sanki ikili oynuyorlar çünkü başörtüsü madem cilbabın içinde zaten 24:31’de bulunmaması neyi değiştirir?
O yüzden sordum: Siz hiç tesettür niyetine cilbaba bürünmüş başaçık bir mümine gördünüz mü?
Mümkün değil çünkü cilbab, himarın üzerine örtünülen bir giysidir ki Türkçede çarşaf dediğimiz bu giysiye Araplar abâye derler. Abâye baştan aşağıya salınan, iç giysiyi önden ve arkadan kapatan bir örtüdür. (Süleyman Ateş, Ahzab 59 tefsiri)
Hayır! 33:59’daki cilbab tesettür olamaz çünkü bir mümine onu içinde saklanmak için değil, kim olduğunu göstermek için giyer –en yu’rafne.
Sevgi ile, Hasan Akçay
|