Şu da emredildi: Yüzünü dine bir Hanif olarak çevir. Sakın müşriklerden olma.
Yunus Suresi 105
Ben bir Hanif olarak yüzümü gökleri ve yeri yaratana döndürdüm. Müşriklerden değilim ben.
Enam Suresi 79
İbrahim ne bir Yahudi idi, ne de bir Hıristiyan. O sadece hanif bir müslümandı. O müşriklerden değildi.
Ali İmran Suresi 67
Şu da kuşkusuz ki, İbrahim başlıbaşına bir ümmetti; bir Hanif olarak Allah'ın önünde eğiliyordu. Müşriklerden değildi.
Nahl Suresi 123
De ki Allah doğrusunu söylemiştir / vaadinde sadıktır.Haydi artık Hanif olarak İbrahim'in Milleti'ne uyun! Müşriklerden değildi o.
Ali İmran Suresi 95
Allah'a ortak koşmadan, Hanifler olarak... Allah'a ortak koşan kişi, gökten düşmüş de kendisini kuşlar kapışıyor veya rüzgar onu uzak bir yere fırlatıp atıyor gibidir.
Selam Arkadaşlar istedimki hurafe ve bidatlar başlığı altında bi konu açayım az çok hepimiz biliyoruz ama bilmediklerimiz olabilir sitede bunları bilmeyenler olabilir o yüzden bi faydamız olur düşüncesi ile konuyu açıyorum ben bikaç örnek vereceğim arkadaşlar sizden de istirak bekliyorum... sizinde yazıcağınız şeyler olursa eksik bırakmayın yazın ... .
BAZI BİDATLER
NAMAZDAN SONRA TOPLUCA YAPILAN TESBİHAT
Bir olay meydana geldi: Endülüs’te bir cami imamı, insanların namazlardan sonra dua etme adetini terk etti. Pek çok ülkede bu adet yaygındı. İmam namazdan sonra selam verince insanlar için dua eder, orada bulunanlar da amin derlerdi. Bunu terk eden imam , bu terk edişini Resulullah’ın (s.a.v.) ve ondan sonra gelen imamların böyle bir şeyi yapmayışına dayandırdığını iddia etti. Alimlerin kendi kitaplarında seleften ve fıkıhçılardan naklettiklerine göre ne Resulullah (s.a.v.) ne de ondan sonra gelen imamlar böyle bir şey yapmamışlardır. (O böyle iddia ediyordu)
Resulullah’ın (s.a.v.) böyle bir şey yapmadığı açıktır. Çünkü onun farz ve nafile namazlardan sonraki hali şu iki şey arasında cereyan ederdi: Ya Allah’ı zikrederdi ki, bu örfte bu dua değildir ve cemaatin bunda bir payı yoktur. Cemaat sadece namaz dışındaki zikirlerde olduğu gibi onun söylediğinin aynısını veya benzerini söylerdi.
Peygamberimizden rivayet edilen namazdan sonraki duaların hepsinin insanlarla birlikte değil, sadece kendi kendine dualar bağlamında zikredildiğini iyi düşünün. Duayı bu şekilde yapmak bu günkü insanlar için de bir hüccettir. Ancak şöyle denilebilir: mesela yağmur duası hutbesinde olduğu gibi bazı yerlerde insanların da duaya iştirak etmeleri gereği ortaya çıkabilir. Bu itiraza karşılık şöyle denilir: O tür yerlerde hazır bulunanlarla birlikte açıktan dua etmek bir zorunluluktur, her namazdan sonra böyle bir zorunluluğun olduğu nereden çıkartılıyor?
Sonra biz deriz ki: Alimler namazdan sonra yapılan dua ve zikir gibi şeyler hakkında bunların sünnet ve vacip değil, müstehap olduğunu söylerler. Bu iki şeyin delilidir. Birincisi: Bu duaları Hz. Peygamber devamlı yapmamıştır. İkincisi: Hz. Peygamber bu duaları sesli yapmamıştır ve öğretme amaçlı yerlerin dışında açıktan söylememiştir. Eğer devamlı yapsaydı ve devamlı açıktan söyleseydi bu bir sünnet olurdu ve alimlerin bunun sünnet olmadığını söylemeleri caiz olmazdı. Çünkü alimlerin dediğine göre sünnetin özelliği devamlılığı ve insanların toplu oldukları yerlerde açıktan eda edilmesidir.
Her zaman toplu dua yapmak Resulullah (s.a.v.)’in yaptığı bir iş değildir. Kavli ve takriri sünnetinde böyle bir şey yoktur.
Buhari’nin Ümmü Seleme’den rivayetine göre Resulullah (s.a.v.) namazdan sonra selam verince çok az bir süre beklerdi.
Müslim’in Hz. Aişe’den yaptığı rivayette ise şöyle geçer: Resulullah (s.a.v.) selam verdikten sonra : “Allahumme ente’s-selâmu ve minke’s-selam tebârekte yâ ze’l celâlive’l ikram” diyecek kadar otururdu.
Resulullah’dan sonra gelen imamların yani halifelerin bu konudaki uygulamalarına gelince, sahih kitapların dışında fıkıhçılar Enes (r.a.) hadisinden şunu naklettiler: Enes dedi ki: Ben Hz. Peygamberin arkasında namaz kıldım; o selam verdiği zaman ayağa kalkardı. Hz. Ebu Bekir’in arkasında da namaz kıldım; o selam verdiğinde sanki kızgın bir taş üzerindeymiş gibi yerinden fırlardı.
İbn Yunus es-Sıkılli, ibn Vehb’den, o da Harice’den rivayet ettiğine göre o, imamların selam verdikten sonra oturmalarını ayıplardı ve şöyle derdi: imamlar aynı anda selam verirler ve ayağa kalkarlar. İbn Ömer dedi ki: İmamın selam verdikten sonra yerinde oturması bidattir.
İbn Mes’ud (r.a.) şöyle dedi: İmamın kızgın bir taşın üzerinde oturması kendisi için bundan daha hayırlıdır.
Fıkıhçılar selam verdikten sonra ayağa kalkmakta acele etmeyi namazın faziletinden saydılar. Selamdan sonra orada oturmanın kibirlenmeye ve cemaate tepeden bakmaya yol açabileceği yorumunu yaptılar. [1]
ŞABAN AYI'NIN 15. GECESİ HAKKINDA
Şaban ayının on beşinci gecesini ibadetle geçirmenin aslı konusunda et-Turtuşi'nin Ebu Muhammed el-Makdisi'den şöyle naklediyor. Ebu Muhammed el-Makdisi der ki: Beytü'l-Makdis te biz Recep ve Şaban aylarında kılınan bu nafile namazı bilmezdik. Bizde bu ilk defa 448 yılında ortaya çıktı. Beytü'l-Makdis te İbn Ebi’l-Hamra diye tanınan bir adam bize geldi. Bu adam güzel bir okuyucu idi. Gece kalktı ve Şaban’ın 15. gecesinde mescitte namaz kıldı. Arkasına bir kişi daha tekbir alarak namaza durdu. Sonra o ikisine, üçüncü ve dördüncü kişiler katıldı. Namazı tamamladığında arkasında kalabalık bir cemaat vardı. Sonra ertesi yıl tekrar gedi. Yine büyük bir kalabalık onunla namaz kıldı. Bu mescitte duyuldu, Mescidi Aksa’da ve insanların evlerinde yaygınlaştı. Sonra bu sürekli hale geldi ve günümüze kadar sanki bir sünnetmiş gibi devam etti. Turtuşi der ki: Ben Ebu Muhammed el-Makdisi’ye dedim ki: Ben seni de cemaatle o namazı kılarken gördüm. O dedi ki: Evet! Ben bundan dolayı Allah’a istiğfar ediyorum. [2]
Biz diyoruz ki, bu uydurulmuş namazı kılmak için Şaban’ın 15. gecesini uykusuz geçiren kimse sabaha ancak uyuklayarak girer veya büsbütün tembelleşerek sabah namazını terk eder. Diğer bidatlerin durumu da böyledir. Bu ilaveler ondan daha evla ve önemli olan şeylerin iptali veya terki sonucunu doğurur. Hiçbir bidat yoktur ki, ondan daha hayırlı bir sünneti öldürmemiş olsun. [3]
SABAH NAMAZINDAN SONRA KIRAAT İÇİN MUSHAF KONULMASI
Mescitlerde sabah namazından sonra kıraat için Mushafların konulması bidattir. Malik der ki: Mushaf’ı ilk koyan kişi Haccac İbn Yusuf’tur. Yani mescitte sabah namazından sonra Mushaf’tan kur’an okumayı ilk defa tertip eden Haccac İbn Yusuf’tur. Velid Muhammed ibn Ahmed İbn Rüşd el-Kurtubi der ki: Onun yaptığının benzeri günümüze kadar devam etti.
Bu bir bidattir. Yani mescide Mushaf konulmasını kasdediyorum. Çünkü aslında Mescitte Kur’an okumak meşrudur ve amel edilen bir şeydir. Ancak mescidin bu şekildeki bir kıraate tahsis edilmesi ( yani sabah namazı sonrasının bu işe tahsis edilmesi ve bunun adet haline getirilmesi) bidattir. [4]
MESCİDLERİ VE MUSHAF’I SÜSLEMEK
Mekruh olan bidatlerin örneklerine gelince, mescidleri ve Mushafları süslemek, Kur’an’ı Arapça lafızlarının anlamlarını değiştirecek şekilde musiki ile okumak bu tür bidatlerden sayılmıştır.
Mescitte sabah ve ikindi namazına has olarak musafaha yapma hakkında şer’i bir delil bulunmamaktadır.
Minareden dua yapmak, şiir ve kaside okumak bidattir. Çünkü kendilerine uyulan selef zamanında böyle bir şey yoktu. [5]
CENAZENİN ÖNÜNDE YAPILAN CEHRİ ZİKİR
Cenazeyi takip ederken sessizlik içinde kalmak, tefekkür etmek, düşünmek ve ibret almak sünnettir. Selef böyle yapardı. Onlara uymak sünnettir, onlara muhalefet etmek ise bidattir.
İmam Malik şöyle demiştir: Bu ümmetin sonradan gelenleri hiçbir zaman öncekilerden daha doğru bir yolda olmayacaklar. [6]
ŞÜKÜR SECDESİ
Malik İbn Enes şükür secdelerinin mekruh olduğu ve meşru olmadığı görüşündedir. Sözlerini de bu görüş üzerine bina etmiştir. el-Utbiyye de dedi ki: İmam Malik’e hoşuna giden bir şeyle karşılaşıp da Allah’a şükür secdesi yapan adamın durumu sorulmuştu. Dedi ki: Geçmişte kimsenin yapmadığı böyle bir şeyi o da yapamaz. Ona denildi ki: Rivayete göre Ebu Bekir es-Sıddık Yemame günü Allah’a şükür secdesi yaptı. Sen bunu duydun mu? Dedi ki: Ben böyle bir şey duymadım. Öyle inanıyorum ki bunu söyleyenler Ebu Bekir’e yalan isnat etmişlerdir. Allah teâlâ peygamberine de, ondan sonrakilere de fetihler nasib etti. Sen onlardan böyle bir şey yapan hiç kimseyi duydun mu? Çünkü insanların içinde ve onların önünde her hangi bir şey cereyan etmiş olsa buna dair bir şey mutlaka duyulurdu. Senin de bununla amel etmen gerekirdi. Şayet olsaydı anlatılırdı. Çünkü bu insanların içinde bulundukları bir durumdur. Sen onlardan hiç kimsenin secde ettiğini duydun mu? [7]
İmam Şâtıbi – el-İ’tisam – Bidatler Karşısında Kitap ve Sünnete Bağlılıkta Yöntem
[1] İmam Şatıbi – Bidatler Karşısında Kitap ve Sünnete Bağlılıkta Yöntem s.388-392 (Kitap Dünyası Yayınları)
[2] İmam Şatıbi – Bidatler Karşısında Kitap ve Sünnete Bağlılıkta Yöntem s.194 (Kitap Dünyası Yayınları)
Yeni doğan çocukların bahtının güzel olması için çocuğu tekkeleri ve türbeleri gezdirip, tuz, şeker, helva yedirme adeti.
Çocuğu olmayanların sahtekar hoca veya cincilere gidip okutma veya vücuduna yazı yazdırma adeti (Hastalığın tedavisi için Kur'an veya Hadisler okunması caizdir.ibretlik Haberler 1-2 'ye bakılabilir. Bunların dışındaki tüm tılsım ve fevkler caiz değildir.)
Gelin, kocasının evine girerken kapı girişinde kocasının bacakları arasından eğilerek geçmesi adeti
Doğan çocuğun, doğumunun 7. gününde mum yakıp, tuz ıslatıp, eşyaları süslemek, iğdeyi delip çocuğun sırtına asma adeti.
Salı günü yola, çıkılmaz, çamaşır yıkanmaz inancı
Misafir gidince veya yolculuğa çıkan olduğunda arkasından su dökme inancı
Sabunu elden ele vermeme inancı
Baba, evlada, evlat babaya selam vermezmiş inancı
At nalının uğurlu sayılıp, kapılara asılması inancı
Ölünün kırkıncı ve elli ikinci gecesinde helva dağıtılması inancı
Kabristanda definden sonra şeker dağıtılma inancı
Ay ve güneş tutulduğunda teneke çalınması inancı
Türbelerdeki ölülerden yardım isteme medet umma inancı. Mezar ziyaretleri adlı yazımıza bakılabilir.
Gelecek hakkında gaibi bildiklerini söyleyen kişilere inanma
Ölülere kurban kesme ve yardım bekleme inancı
Büyükleri karşılamak için, seyahat için v.s, kurban kesip kanını akıtma
Nişan ve düğünlerde gelinle damadın beraber, kadın erkek karışık bulunması ve oynaması
Kötü bir haber duyduğu veya söylediği vakit eliyle bir yere tıklama inancı
Kabe’den başka, falan yeri ziyaret eden, yarı hacı olur sözü
Mezar taşlarına resim yaptırma inancı
Nazar değmesin diye çocuklara mavi bocuk, göz v.b şeyler takılması inancı ...
İlginç bir konu ve resimlerle anlatım nasıl günahlardan temizlenilir... işte buyrun bakın böyleee ama kilolu olanlar için pek umudum yokkk..
bizi izlemeye devam edin.. .yepyeni hurafeler ve birbirinde ilginç resimler ve haberlerle tekrar karşınızda olacağım inşallah....
korkusuzca bidat ve hurafelerden değişik bir çok örnek vermişsin,şahsen bir seferde cesaret edip bu kadar çoğunu bıraraya getıremezdım toplumdaki her konuya girmişsin.
Delikli tas, Dikili tas gunahlari siyiran tas. Iste Hadis dininin memlektimin insanini dusurdugu su durumu bakin. Gulsek mi aglasak mi bilemiyorum. Resimdeki kadinin durumu beni aglayacak durmu getirdi.
Neden bu hale geldik yarabbim diye, Dusunmeye basladim. Sonra aklima Mekkenin Musrikleri, Musanin kavmi geldi. Demekki olabiliyormus dedim.
Kurani raflara kaldiran zihniyet, hadisler ve gelenekler ile beyinlerini uyusturduklari Yurdumun kadinini gunahlari silinecek diye DIKILI TAS yerine DELIKLI TASA TAPTIRIYORLAR.
Yaziklar olsun. Allah elbetde bu hadis ve gelenek yobazlarina bunun hesabini soracakdir. Yaziklar olsun elimizden kurani alip rafa kaldiranlar sonrada beynimizi hadis ve gelenek ile dolduranlara. YAZIKLAR OLSUN.
__________________ Müslümanim diye hic utanmiyorum.... Mevsim Bahar..Ben artık özgur bir müslümanım. Bir elimde KURAN, Bir elimde bahar çiçekleri ve arkamda 1400 yıllık hurafe, hadis, mezhep ve şeyhlerın enkazı.
Burçlar üzerine yaptığı araştırmalarla bilinen Doç. Dr. İbrahim Küçük, çok tartışılacak iddialar ortaya attı: 'Burçlar hurafe'
Burçların 6000 yıllık bir hurafe olduğunu söyledi, nedenlerini sıraladı.
Gelecekteki yaşama dair ipuçlarının arandığı burçların 6000 yıllık ''hurafe''den ibaret olduğu iddia edildi. Erciyes Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Astronomi ve Uzay Bilimleri Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. İbrahim Küçük, AA muhabirine yaptığı açıklamada, insanların gelecekleri ile ilgili bilinmeyenleri burçlar yoluyla öğrenme gayreti içerisinde olduğunu, bunun temelinde de gelecek kavramının kışkırtıcılığının yattığını savundu.
Bugün bilinen 12 takım yıldızdan oluşan burçlar kuşağının 6000 yıl kadar önce zaman hesaplarını kolaylaştırmak için Babilliler tarafından belirlendiğini kaydeden Küçük, astrologların kullandığı burç takviminin bilimsel dayanaktan uzak olduğunu belirtti.
Astrologların insanların doğduğu andaki durumunu, güneş ve gezegenlerin o andaki konumlarıyla ilişkilendirerek gelecekteki yaşam, kader, karakter ve davranışlarla ilgili düşünceler ürettiğini ve bunun da kelimenin tam anlamıyla ''fal bakmak'' anlamına geldiğini ifade eden Küçük, ''Yıldız falı ve burçlar konusunda, burçlar kuşağında her burcun eşit aralıklarda olduğu varsayımı göz önüne alınır. Oysa, burçları oluşturan takım yıldızlar, söz konusu kuşak üzerinde eşit aralıklar kaplamazlar'' diye konuştu.
Burç takvimine göre, takım yıldızlarının 12 eşit parçaya ayrıldığını, buna karşın bizim sistemimizdeki gezegen ve güneşin üzerinden geçtiği, farklı büyüklükte 13 takım yıldızının bulunduğunu anlatan Küçük, şu bilgileri verdi: ''13. takım yıldızı olan Ophilicus (yılancı) takım yıldızının varlığı astrologların işine gelmez. Çünkü, Burçlar Kuşağında yer alan Ophilicus takım yıldızı tüm planları altüst edebilir.
Burçları simgeleyen ve 1 ay dilimiyle gösterilen takım yıldızlarının kapladıkları alan, birbirinden farklı. Örneğin boğa burcunu tanımlayan takım yıldızı, diğer takım yıldızlarına oranla çok daha büyük alana yayılıyor, dolayısıyla bir ayın üstünde sürece sahip. Tarihten kalan bu hesaba göre, burçlar gerçekten insanları etkilese bile, hangi burcun hangi gün dilimleri içinde bulunduğunun hesabını yapmak olanaksız.''
''YILDIZLAR ETKİLEMEZ''
Doç. Dr. Küçük, yıldızlar üzerinden hareket ederek insanları yönlendirmenin ya da inandırmaya çalışmanın bilimsel verilerle uzaktan ya da yakından bağdaşmayacağını vurgulayarak, ''En yakın takım yıldızı olan proxima centoury, yeryüzüne 4.3 ışık yılı uzakta. Bu kadar uzak bir yıldızın insanı etkilemesi düşünülemez'' dedi.
''Burçlar, 6000 yıl önceden gelen bir hurafedir'' diyen Küçük, burçların, insanların özellikle de gençlerin araştırmacı, sorgulayıcı yönlerini körelttiğini, araştıran, sorgulayan nesiller yetişmedikçe, falcıların, hurafe tüccarlarının peşinden koşanların ve bu işten para kazananların hep var olacağını anlattı.
Bütün bunlara karşın astroloji, ufoloji ve parapsikoloji gibi taklit bilim dallarının halka hizmet eden hoş görülebilir ve sevimli tarafları bulunduğunu savunan Küçük, şöyle devam etti: ''Örneğin astroloji, gezegen konumlarının insanlar üzerindeki etkilerinden söz ederken farkında olmadan kişileri gezegenler, güneş sistemi ve yıldızlarla ilgili düşüncelere yöneltiyor, ayrıca yaşamı bir yönüyle eğlenceli kılıyor.
Ufoloji, tanımlanamayan uçan nesnelerden söz ederken öte yandan evrenin başka yerlerinde olası yaşam üzerine fikirlerin oluşmasına yol açıyor. Parapsikoloji, insanın özellikle insan beyninin bilinmeyen yönlerine ilişkin gizleri araştırırken, kişileri, yaşamın bize armağanı bu kozmik bilinmezlik üzerine düşünmeye zorluyor.''
Diyarbakır’ın varoş semtlerinde sağlık hizmetlerinden uzakta yaşayan vatandaşlar, ortaçağda hastaların tedavisinde düzenlenen ayinlere benzer bir yöntemle çocuklarını tedavi etmeye çalışıyor.
Yörede küçük yaştaki çocuklar hastalandığında doktora götürülmüyor. Kökeni totemciliğe dayanan inanışa göre, doktorun iğnesi uzaydan geldiği için kötü ruhlar hasta çocuğu ele geçirip ölümüne yol açabilir. Hasta çocukların doktora götürülme yerine, ilkel yöntemle tedavi edilmeye çalışılması uzmanları endişelendiriyor. Dicle Üniversitesi (DÜ) Halk Sağlığı Anabilim Dalı’nın yaptığı araştırmaya göre, inanışın yaygın olduğu 450 Evler’de geçen yıl 7 çocuk hastalanmamış. Uzmanlar, hurafelerin (batıl uygulamaların) çocuk ölümlerini artıracağına inanıyor.
Diyarbakır’da halk arasında ‘ay basması’ olarak tabir edilen ishal hastalığının tedavisi için dolunayda aile büyükleri bir araya gelerek kömür isiyle çocuğun alnına ve göğsüne haç çiziyor. Bu şekilde çocuğun içine girdiğine inandıkları kötü ruhlar, çocuğu ele geçirdiklerini sanıp minik bedenini terk ediyor. Gökalp ailesi hastalanan bebeklerini bu yolla tedavi etmeye çalışan yüzlerce kişiden biri. Aile bir hafta önce hastanan 4 yaşındaki Sertan için ‘kötü ruh kapanı’ düzenlemeye karar vermiş. Sertan aslında ishal; ama onlara göre Sertan’ın içinde kötü bir ruh var. Ay ışığında başlayan ayinlerde bir araya gelen aile büyükleri hazırladıkları muska, kömür tozu ve islerle doğaüstü güçlerle karşılaşmayı bekliyor. Korkunun doğaüstü güçlerin etkisiyle ortaya çıktığına inanan halk tedavisini de doğaüstü ilişkilere dayandırıyor. Taş ve eritilmiş kurşunun etkili olduğuna inanan halk arasında en çok rağbet gören ise korku niyetiyle sürülen kömür tozu ve isler. Anne Rahime Gökalp, “Babalarımızdan, dedelerimizden gördük bunu. Çizdiğimiz haçla kötü ruhlar çocuklarımızı kendileri gibi gayrimüslim sanıp terk ediyor.” diyor. Ay basmasından korunmak için çocuklar akşam saatlerinde sokağa çıkarılmıyor, hatta bebeklerin bezleri bile dışarıya asılmıyor.
Uzmanlara göre bu tarz batıl inançlar devam ettiği sürece bölgedeki çocuk ölümlerinin önüne geçmek güç. Varoş semtlerden olan 450 Evler’de çalışmalarını tamamlayan uzmanlar bölgede sağlıklı içme suyu ve kullanma suyunun bulunmaması, çevre koşullarının hijyenik olmaması sebebiyle ishalli hastalıkların sık görüldüğünü belirledi. Dicle Üniversitesi Halk Sağlığı öğretim görevlilerinden Nuran Elmalı, “İshalin doğaüstü güçlerden kaynaklandığı inancı geleneksel yöntemlerle tadaviyi gerekli kılıyor. Bu durum çocuğun hastalık döngüsü içine girmesine sebep oluyor ve çok daha kötü sonuçların ortaya çıkması kaçınılmaz olabiliyor.” diye konuşuyor. Diyarbakır Tanıtma ve Kültür Vakfı Yönetim Kurulu Üyesi Kenan Özhal ise bölgede benzeri inanışların çok fazla olduğuna dikkat çekiyor. Özhal, bu uygulamaların, güneşi bereketin, ayı ise karanlığın ve yoksulluğun simgelediğini belirten pagan inanışından kalma olduğunu söylüyor.
Doç. Dr. Küçük, yıldızlar üzerinden hareket ederek insanları yönlendirmenin ya da inandırmaya çalışmanın bilimsel verilerle uzaktan ya da yakından bağdaşmayacağını vurgulayarak, ''En yakın takım yıldızı olan proxima centoury, yeryüzüne 4.3 ışık yılı uzakta. Bu kadar uzak bir yıldızın insanı etkilemesi düşünülemez'' dedi.
''Burçlar, 6000 yıl önceden gelen bir hurafedir'' diyen Küçük, burçların, insanların özellikle de gençlerin araştırmacı, sorgulayıcı yönlerini körelttiğini, araştıran, sorgulayan nesiller yetişmedikçe, falcıların, hurafe tüccarlarının peşinden koşanların ve bu işten para kazananların hep var olacağını anlattı.
YILDIZLARIN BİZİ YÖNETTIĞİNİ DUŞUNMEK, ALLAHIN SUNETULLAHINA VE TEVHID INANCINA TERSTIR.HAYATIMIZI, İRADELI VARLIKLAR OLARAK IRADEMIZ,ALLAH'A DUAMIZ VE ALLAHIN IRADESIYLE DUNYA HAYATI İÇİN KOYDUĞU TAVIR, METHOD OLAN SUNETTULLAHI BELIRLER.
Yıldızların bizi yönettiği yada üzerimizde etkilerinin bulunduğu kökü derinlerde bir konu. İslami Camiada da.
Konu Gizli/Batıni İlimler başlığı altında yaşatılmış ve elan da yaşatılıyor Tasavvufta.
Bir zamanlar "Havassul Havas ve Kenzül Havas" isimli altı ciltlik kitaba sarmıştım. Neler vardı neler...
Modern Şeyhlerden Ahmet Hulusi'ye bakalım. Adamın fikir örgüsünde astroloji konusunun apayrı bir yeri var. Öyle olması da normaldir. Çünkü isim tekrarı ile beyninizi çalıştırmanın ve kanatlanıp uçmanın yegane yolu sizin burcunuza özel hazırlanmış zikir formülleridir. Aspirinle bir yere kadar gidersiniz.
Hulusi bunları kafasından uydurmuyor. O sıkı bir gelenekçi. Tanrı(?) ile senli benli muhabbet eden Geylani'nin Risalesine açıklama kitap yazacak kadar.
Onun takip ettiği zümrenin kitapları bunlarla dolu. Marifetname isimli kitap mesela.
Hulusi'nin diğerlerinden iki farkı var. İlki "şeyh değilim" diyerek şeyhlik yapması (Rabıtasız Şeyhlik Modeli veya direkt Allah'a Rabıta söylemi). İkincisi de konuyu moda laflarla sunması.
Hulusi boşu boşuna "Tarikatlar iyi ahlak dernekleri değildir" demiyor. Burç ilmini bilmeyen adamdan şeyh olursa tarikatı da bu işlevi görür ancak:))
Halk Müslümanlığındaki hurafe ve bidatlar Tasavvuf Müslümanlığındakilere göre sütten çıkmış ak kaşıktır. Çap, etki ve içerik bakımından.
__________________ Yunus 105. Şu da emredildi: "Yüzünü dine bir hanîf olarak çevir. Sakın müşriklerden olma!"
Yıldızların bizi yönettiği yada üzerimizde etkilerinin bulunduğu kökü derinlerde bir konu. İslami Camiada da.
Konu Gizli/Batıni İlimler başlığı altında yaşatılmış ve elan da yaşatılıyor Tasavvufta.
Bir zamanlar "Havassul Havas ve Kenzül Havas" isimli altı ciltlik kitaba sarmıştım. Neler vardı neler...
Modern Şeyhlerden Ahmet Hulusi'ye bakalım. Adamın fikir örgüsünde astroloji konusunun apayrı bir yeri var. Öyle olması da normaldir. Çünkü isim tekrarı ile beyninizi çalıştırmanın ve kanatlanıp uçmanın yegane yolu sizin burcunuza özel hazırlanmış zikir formülleridir. Aspirinle bir yere kadar gidersiniz.
Hulusi bunları kafasından uydurmuyor. O sıkı bir gelenekçi. Tanrı(?) ile senli benli muhabbet eden Geylani'nin Risalesine açıklama kitap yazacak kadar.
Onun takip ettiği zümrenin kitapları bunlarla dolu. Marifetname isimli kitap mesela.
Hulusi'nin diğerlerinden iki farkı var. İlki "şeyh değilim" diyerek şeyhlik yapması (Rabıtasız Şeyhlik Modeli veya direkt Allah'a Rabıta söylemi). İkincisi de konuyu moda laflarla sunması.
Hulusi boşu boşuna "Tarikatlar iyi ahlak dernekleri değildir" demiyor. Burç ilmini bilmeyen adamdan şeyh olursa tarikatı da bu işlevi görür ancak:))
Halk Müslümanlığındaki hurafe ve bidatlar Tasavvuf Müslümanlığındakilere göre sütten çıkmış ak kaşıktır. Çap, etki ve içerik bakımından. Eline sağlık Alperen gerçekleri açıkça dökmüşsün.Bu 1400 senelık İslam camıasının yozlaşmasında tasavvuf ve tarıkat dını her hurafe ve bıdatta karşımıza çıkacak,astrolojıde bıle:)
Tasavvufun GİZLİ /BATINI İLİM uydurması, önune Kurandaki İslamla ve hanıflıkle set çekılmış cahıl halkı kandırmak ve bır kaç tevhıd erinide güçlerıyle susturmak için en buyuk silah olmuştur.Sen anlamazsın dın cahılısın,Kuran senın anladığın gıbı degıl,menkıbeler,evlıya kerametleri bak Kurandada bu gızlı ılım anlatılıyor denılirek 1400 sene uyduk,kerametçi evlıya şeyh,kurtarıcı supermanler,Turk sılahlı kuvvetlerınde hızmet veren ,eğitımlere katılan:) örumcek veliler aradık.Neden Veli Allaha sığınmadık,ona dua edıp yetınmedık,verdığiyle yetınmeyıp azgınlık ettık ?
Tasavvuf dını bır çok akımdan ve sapık inançtan etkılenmış PANTEİZM,HINDUİZM,BUDIZM,HIRTISTIYANLIK,YAHUDILIK,ESKI DINLER....VS ASTROLOJININDE BUNUN İÇİNDE YERALMASI VE GEYLANININ İZİNDEKİ AHMET HULUSININ BURÇLARA GÖRE ZIKIR FORMULUNE HIÇ ŞAŞIRMAYALIM...
Neden bu hale geldik yarabbim diye, Dusunmeye basladim. Sonra aklima Mekkenin Musrikleri, Musanin kavmi geldi. Demekki olabiliyormus dedim.
Her kim Rahman olan Allah’ın zikrinden yüz çevirirse, biz ona bir şeytanı arkadaş veririz. Artık o şeytan onun yakın dostudur. ( Zuhruf, 36) .
zikir=kuran=hatırlatıcı
gene hatırlatıcı olan kurandan yüz çevirmenin sonucunun kötü olduğu başka ayetlerde de yazar
99
- (Ey Muhammed!) Sana geçmişin haberlerinden bir kısmını böylece anlatıyoruz.
Şüphe yok ki, sana katımızdan bir zikir (düşünüp kendisinden ibret alınacak
bir kitab) verdik.
100
- Kim ondan yüz çevirirse, şüphesiz o, kıyamet günü bir günah yüklenecektir.
işte hal böle iken ve zuhruf suresi 44.ayetinde ise kurandan sorumlu tutulacağımız halde asıl üzülüceğimiz neden o din mensubları olsun ilahiyatçılar olsun diyanet lsun ey müslümanlar yıllarca islam dinini yanlış yaşadık şu hadisle bana kitab ve mislisi verildi hadisiyle biz kandırıldık denilmiyor ve Allahın şu ayetini görememişiz demiyorlar?
İşte bunlar, Allah'ın ayetleridir ki, onları sana hak olarak okuyoruz.
Hal böyle iken Allah'tan ve onun ayetlerinden sonra hangi Hadise
inanıyorlar? (45 Casiye 6)
Kurani raflara kaldiran zihniyet, hadisler ve gelenekler ile beyinlerini uyusturduklari Yurdumun kadinini gunahlari silinecek diye DIKILI TAS yerine DELIKLI TASA TAPTIRIYORLAR.
Allahtan başka affedici bilmek yada bir şeyi vesile kılmak şu ayete bakarsak sanırım bu akdınların hali bunlardan farkı yok şimdi sorsan ki o kadına aynı ayetteki gibi biz oraya affımıza vesile olması için giriyorux ne varki bunda der sen Allaha değil kuluna bel bağlıyon hanımağa neyse ayetti yazam ben
Gözünüzü açıp kendinize gelin! Arı-duru din yalnız ve yalnız Allah'ındır! O'ndan
başkasını veliler edinerek, "biz onlara, bizi Allah'a yaklaştırmaları dışında
bir şey için kulluk etmiyoruz." diyenlere gelince, hiç kuşkusuz Allah onlar
arasında, tartışıp durdukları konuyla ilgili hükmü verecektir. Şu bir gerçek ki,
Allah, yalancı ve nankör kişiyi iyiye ve güzele kılavuzlamaz.(ZÜMER suresi 3. ayet)
Yaziklar olsun. Allah elbetde bu hadis ve gelenek yobazlarina bunun hesabini soracakdir. Yaziklar olsun elimizden kurani alip rafa kaldiranlar sonrada beynimizi hadis ve gelenek ile dolduranlara. YAZIKLAR OLSUN.
Allah'ın izni olmadıkça hiçbir benlik iman edemez. Allah, pisliği, aklını
kullanmayanlar üzerine bırakır.(YÛNUS suresi 100. ayet)
Allah' ın bildirdiği düzen burda (Kuran), bilimin ilerleyişi ve aklın bulduğu yol da burda. Çelişki var mı? Çelişki yoksa bu bu batıl çelişki ve saçmalık dolu şeyler niye? Yoksa başka birilerinin oyunu olmasın bu insan ya da cin?
__________________ Zümer(27) Yemin olsun, biz bu Kur'an'da insanlara her türden örnekler verdik ki düşünüp öğüt alabilsinler.
Sizin yetkiniz yok foruma yeni mesaj ekleme Sizin yetkiniz yok forumdaki mesajlara cevap verme Sizin yetkiniz yok forumda konu silme Sizin yetkiniz yok forumda konu düzenleme Sizin yetkiniz yok forumda anket açma Sizin yetkiniz yok forumda ankete cevap yazma