BAKIŞLARDAKİ YIKICILIK NE KADAR
GERÇEKÇİ VE İNANDIRICIDIR?
Nazar: Nazar değmesi, yerleşik tanımıyla,
bazı kişilerin; çevrelerindeki insanlara, canlılara, hatta bazı kişilere ait
eşyalara zarar verici, bakışlarındaki yıkıcı, çarpıcı ve öldürücü gücü ifade
etmektedir.
Bu anlayışın
sonucu sosyal, siyasal ve ekonomik sektörler doğmuştur: Okuyup üfleyen, hatta
tüküren üfürükçüler, nefesi güçlü hocaefendiler, nazarlıklar, mavi boncuklar,
kumaş parçaları, kurşun dökmeler, muskalar, tılsımlar, hamaylılar, cevşenler,
nazar boncukları ve daha onlarca fetiş(doğaüstü gücü olduğuna inanılan canlı
veya cansız varlık: tapıncak veya put) inançlar... Bu inancın yayılması için
derin bir uğraş içinde olanlar, bu ve benzeri yollarla halkı kendilerine muhtaç
etmesini bilmişlerdir.
Nazar ya da göz
değmesiyle birçok insan maddi, manevi veya bedensel zarar gördüğüne
inanmaktadır. Hatta nazara inanmayanları inançsızlıkla suçlamaktadırlar.
Yukarıda da ifade edilmiş olduğu gibi, onlara göre imanın altı şartı vardır;
sanki yedinci şartı nazara inanmak(!), sekizinci şartı büyüye inanmak(!),
dokuzuncu şartı efendilerine inanmaktır(!) Eğer inanmazsanız, size kuşkuyla
bakmakta, hatta kolaylıkla dindışı görebilmektedirler. Nazar değmesi yoluyla;
kimisinin ev eşyalarının kırıldığı, kimisinin elektrik ve elektronik aletlerinin
bozulduğu, kimisinin yüzünde çıbanların veya sivilcelerin çıktığı, kimisinin
yatağından uzun süre kalkamadığı, kimisinin onulmaz hastalıklara yakalandığı ve
doktor doktor dolaştığı, kimisinin işinde veya okulunda başarısız olduğu,
kimisinin dostça ilişkilerinin bozulduğu, kimisinin de depresyona girdiği
söylenmektedir. Acaba bu, gerçek neden midir? Olayı nazara bağlarsak, bu
sorunları gerçek anlamda çözebilir miyiz? Nazara bağlamak çok mu mantıklı?
Hayatımızda gördüğümüz zararların yüzde kaçının, yüzdeyüz nazara bağlı olduğuna
somut bir biçimde tanık olduk? Yoksa bir iki kendi kuruntumuz, yüzlerce de
başkalarının kuruntularıyla mı olaya gerçeklik kazandırıyoruz?
Nazara bilimsel
kılıf arama gibi bir hezeyan kulaktan kulağa oldukça yayılmıştır. Dünyadaki din
mensuplarının birçoğu, kendi uydurma inançlarına hep bilimsel bir dayanak
arayarak, inandıklarını meşrulaştırma yoluna gitmiştir. Oysa bir konunun
bilimsel olup olmadığını anlamanın açık bir yolu vardır. Eğer bir çalışma
uluslar arası düzeyde kabul görmüş bir bilim dergisinde makale olarak
yayımlanmışsa, bu konu bilimsellik kazanmıştır demektir. Bu dergilerin sayısı
çok fazla değildir. Bu dergilerin, bilimsel çalışmayı yayımlama kriterleri
vardır. Bu kriterlere uyuyorsa, o takdirde yayımlanabilir; yoksa siz 50 yıllık
profesör olsanız, 500 kitap yazmış olsanız dahi, bu ölçütlere uymuyorsa
yayımlanmaz. Bu dergilerde yayımlanmış bazı konuların bilimsel olup olmadığı
yeni baştan tartışılabilir. Ama burada yayımlanmamış bir konunun bilimsel olarak
ispatlandığı iddia edilemez. Bu bilimsel dergilere iki örnek vermek istiyorum:
Science(Bilim) www.science.com ve Nature(Doğa) www.nature.com. Nazarın veya başka konuların bilimsel olarak
kanıtlandığını iddia eden bir kafa, bu konunun hangi bilim dergisinin hangi
sayısında olduğunu belgelerse, bunun bilimsel olduğunu düşünebiliriz.
Nazarın dindeki
kanıtına Kur’an ve hadis kitapları gösterilmektedir. Şu bilinmelidir ki Kur’an
‘da açık-net biçimde nazarı ifade eden bir ayet yoktur. Ancak ayetlerin anlamını
zorlayarak mantıkdışı birçok konu için her türlü sonucu çıkarmak olasıdır. Bu,
Kur’an ‘ın istismara açık olmasından değil, tüm erdem ve adalet kitaplarının
kapsamlı ve ince ayarlı oluşundan dolayı istismarcıların kendilerine pay
çıkarabilmesidir. Nazarın açık kanıtını hadis kitaplarında bulabiliriz. Hadis
kitapları; esenlik dileğinde bulunduğumuz Peygamber ‘in ölümünden yaklaşık
ikiyüz yıl sonra yazılmış, içerisinde doğru sözlerin yanısıra, uydurma sözlerin
de karıştığı onlarca ciltlerden oluşan Peygamber ‘e yakıştırılan sözleri içeren
kitaplardır. Bir hadis(Peygamber ‘e yakıştırılan söz), Kur’an ‘a aykırı ise, o
söz Peygamber ‘e ait değil, başka birine ait uydurma bir sözdür. Meşhur altı
hadis kitabında 4041-4042-4043 ve 7004 no’lu hadisler, nazar konusundaki
hadisleri aktarmıştır. Bu hadislerde, nazarın hak olduğunu, nazarı değen kimseye
abdest aldırılıp, hatta bacaklarını da yıkatıp, abdest suyunu nazardan etkilenen
kişinin üzerine sırtından dökmek gerektiğini anlatır. Bu sözün kesin doğru
olduğuna inanıyorsanız, bu tedavi yöntemini tartışamazsınız.
Anlamsal
zorlamalarla Kur’an ‘dan nazara kanıt olarak getirilen, nazar duası veya nazar
ayeti, 68Kalem/51-52 ‘dir.
68/51-“İnkar
edenler, Kur’an ‘ı dinlediklerinde, bakışlarıyla seni neredeyse devireceklerdi.
(Peygamber hakkında)O, bir delirmiştir, diyorlardı.”
68/52-“Oysa
o(Kur’an), tüm insanlık için bir öğüttür.”
Bu ayetlere
dikkat edilirse, eğer nazar varsa, diyelim ki var;
a)Allah ‘a
inananların değil, inkar edenlerin nazarları değmektedir(!)
b)Yine nazar
varsa, inkar edenlerin nazarları her zaman değil, Kur’an ‘ı dinledikleri zaman
değmektedir(!)
c)Nazarları
değince de, Peygamber ‘e zarar vermek istemişler, ama zarar verememişlerdir(!)
Çünkü ayette neredeyse diyor, demek ki zarar verememişler.
d)Aynı ayette,
Peygamber ‘i delirmişlikle suçladıklarına göre, bu durumun, kıskançlıklarından
değil, öfke, kin ve nefretlerinden kaynaklandığı anlaşılmaktadır.
Ayette asıl konu
Peygamber değil, Kur’an karşıtlarının Kur’an ‘a tahammülsüzlükleri olduğunu
öğrenmekteyiz. Dinde kendisine önemli bir rol yükleyen katı bir inanır, Kur’an
‘dan kendi inancına ters bir bilgi geldiğinde, bunun savunucusunu bakışlarıyla
delmek, devirmek ve yıkmak istemez mi?
Nazara diğer bir
kanıt olarak Kur’an ‘dan Felak ve Nas sûreleri getirilir. Bu iki sûrede de
nazara doğrudan bir vurgu yapılmaz.
Felak sûresinde;
kötülüklerden Allah ‘a sığınmadan söz edilirken, kıskancın yapabileceği
kötülüklerden de Allah ‘a sığınılır. İnsanların birbirine yaptığı yüzlerce
kötülük varken, nazarın akla gelmesi dinin mantıkdışına itilmek istenmesinden
kaynaklanmaktadır.
Gerici dini
anlayışlarda; mantığı, doğal dürtüleri ve kadını, ya bastırmak veya dışlamak
egemendir. Kıskançlığa en somut örnek, eşlerin veya sevgililerin birbirlerini
kıskanmasıdır. Bu kıskançlıkta eşler, acaba gözleriyle mi, yoksa sözleriyle ve
davranışlarıyla mı birbirlerini rahatsız ederler?
Bu arada, eğer
nazar varsa, Müslüman olmayanlar, Felak ve Nas sûresi gibi duaları
bilmediklerine göre, nazarla ilgili sorunlarını nasıl çözecekler? Yoksa sadece
Müslümanlara mı nazar değmektedir? Müslüman olmayanları nazar etkilemez mi(!)?
YAŞADIĞIMIZ
SORUNLARI DIŞ ETKENLERE BAĞLAMAK NE KADAR GERÇEKÇİDİR?
Kur’an ‘da nazara
inanmak bir tarafa, nazar inancını reddeden ayetler oldukça net ve açıktır.
42Şura/30-“Başınıza gelen her türlü musibet(bela, kötülük, olumsuzluk), sizin
kendi ellerinizin işlediklerinden kaynaklanmaktadır. Allah, çoğunu da
affetmektedir.”
İkinci ayet,
4Nisa/78-79 ‘da buna kanıttır. 4/79-“Sana gelen her iyilik, bil ki Allah ‘tan
‘dır. Sana gelen her kötülük de, kendindendir…” Bu ayetlere göre, insanı
derinden etkileyen her türlü olay, BÜYÜ, UĞURSUZLUK, ŞANSSIZLIK, KADER, BURÇ,
MUSKA VEYA NAZAR kaynaklı değildir. Kendi yaptıklarımızdan dolayıdır.
Allah ‘ın bilgisi ve kontrolü
dışında hiçbir şey gerçekleşmez-6En’am/59 Bu gerçeği göz ardı edip, olayı bu
kavrama bağladığımızda ya da bu kavramın gücüne inandığımızda, Allah devredışı
kalmış olmuyor mu? Allah ‘ı edilgen, etkisiz ve yetersiz görmüyor muyuz? Allah
‘tan başkasına insanüstü veya doğaüstü güç yakıştırmak, Allah ‘a ortak arayışı
olmaz mı?
İnsanların
bakışlarıyla birbirlerini rahatsız etmeleri veya endişeye düşürmeleri dışında
bilimsel olarak ispatlanmış elimizde herhangi bir bilimsel bulgu yoktur. Her
dinde mensuplarından birçoğunun bilimsel kılıf uydurmaya kalkışmaları, bir çok
konuda olduğu gibi bu konuda da geçerlidir.
Oldukça
kuraldışı(istisna) olarak görülen, özel eğitimden geçmiş bazı kişilerin
gösterileri, zâten bu kapsamda değerlendirilmemektedir. Özel eğitimle,
hokkabazlıkla ve illüzyonla yapılan gösteriler, konumuzun dışındadır.
Bir kasabanın,
bir ilçenin veya bir ilin tüm insanlarını incelemeye alalım: Bakışlarıyla, bir
binayı, bir ağacı, bir insanı deviren kaç kişi bulabiliriz? Bakışlarıyla
televizyonu yerinden indiren, arabayı durduran, insanın kolunu-bacağını kıran,
gözünü çıkaran, bir elbiseyi yırtan, üzerimize taş fırlatan, altımızdan koltuğu
çeken kaç kişi vardır? Bu ve benzeri inançlar, halkı uyutan ve uyuşturan,
kendisinden ve kendi gölgesinden bile korkutan inançlardır. Böylesi inancın
yaygarasını koparanlar; nazar ve büyü teraneleriyle, evinde eşya bozulunca
faturayı komşuya, çocuk başarısız olunca faturayı bir başkasına çıkararak halkı
farkına varmadan birbirine düşürmektedirler. Çünkü onlara göre, nazarın kim de
olacağı belli olmaz, kimin kime zarar vereceği de belli olmaz. Onlar; nazar,
büyü vb. inançlarla insanların başarısızlıklarını, sıkıntılarını, hastalıklarını
ve zararlarını gizemli bir şekilde başkalarına yıkmakta, sorumluluğu başkalarına
yüklemekte ve insanları birbirlerine düşman etmektedirler.
Nazar; toplumda dedikoduyu, arkadan
çekiştirmeyi(gıybeti) ve ikiyüzlü ilişkileri besleyen, insanları birbirine
düşman eden, sevgi ve dostluk ilişkilerini ortadan kaldıran, insanları kendi
gölgesinden bile korkutan bir anlayışı körüklemiştir. Yaşadığı çoğu sorunu
nazara bağlayanların insan ilişkileri son derece yapaydır. Sevgi iddiaları,
çürüktür. Saygı gösterileri yapmacıktır. Nazara bağladıkları olaylar, ya
kulaktan dolmadır veya kandırmacadır, ya da malzeme olarak kullanacağı binde bir
olay, inatçılığı yüzünden önüne çıkarılmış ve sapmasına bir neden bulmuştur.
Zaten her türlü uydurma inanç için de kullanacağı bir malzeme ve bahane yok
mudur(!)?
ŞANS,
NAZAR,
UĞUR,
TESADÜF,
RASTLANTI
Kur’an ‘da nazar, büyü ve uğur gibi gizli ve gizemli güçlere
bağlı bir inanç yoktur. Her şeyin Allah
‘ın kontrolünde olduğuna, Allah dilemedikçe kimsenin sıkıntı ve zarar
veremeyeceğine-6/17,71 7/191-198 10/18, 106-107 21/66 22/12-13 33/17 39/38
46/4-5 48/11 ve başımıza gelen sıkıntıların kendi işlediklerimizin sonucu
olduğuna-4/78-79 42/30 dair bu ayetler
incelenebilir.
Nazar(bakışlardaki yıkıcılık) inancının tutarsızlığı(Şans/ büyü/
uğur/ tesadüf-rastlantı / yazgıcılık)
1. Allah, bizi hak etmediğimiz bir nedenden dolayı, sırf birisi
baktı(nazar etti) diye cezalandırmaz. Cezalandırması, O’nun adalet anlayışına
ters düşer-11/101 16/118 43/76
2. İnsanın başına gelenler, kişinin kendi yapıp ettiklerindendir-42/30
4/79
3. Birisine(bir çocuğa) veya bir eşyaya sevgiyle baktık diye onun başına
gelenlerden biz sorumlu tutulamayız-52/21
74/38
4. Birisine(bir çocuğa) veya bir eşyaya sevgiyle bakmak
kınanmamıştır-3/14
5. Allah isteyip uygun görmedikçe kimsenin sıkıntı ve zarar
veremez-6/17,71 7/191-198 10/18, 106-107 21/66 22/12-13 33/17 39/38 46/4-5
48/11
6. Kötülüğü ve zararı başkasından bilmek Kur’an ‘ın öğretisine
aykırıdır-4/78-79
7. Kur’an ‘da
nazara(bakışlardaki yıkıcılık) olur
veren bir ifade ve nesnel(somut) olarak kanıtlanmış bilimsel bir bulgu
yoktur. 68/51 ‘de, Tanrıkarşıtlarının vahiyelçisi Muhammed ‘e olan öfkelerini ve
onu doğru yoldan kaydırma isteklerini anlatmaktadır. Nitekim
benzer ifadeler başka ayetlerde de vardır-17/73-76
8. Nazara(bakışlardaki yıkıcılığa) inanmak; sorumsuzluklarımızı,
başarısızlıklarımızı, eksikliklerimizi, hatalarımızı, kusurlarımızı başkalarına
yüklemektir.
9. Nazara(bakışlardaki yıkıcılığa) inanmak; toplum içinde insanları
birbirine düşürmek, dedikodu ve bölücülük yapmak, dertlerimiz, sorunlarımız,
sıkıntılarımızın kaynağını yanlış yerde aramak ve böylece sorunları katlanarak
sürmesine neden olmaktır.
10. Milyonda
bir olasılığın gerçekleşmesi, bizim kaderimizde yazılı olması, tesadüf,
rastlantı veya şansla değil, dürüstlüğümüz, emek ve çabamızladır. ÖSS sınavı
gibi.