Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Atatürk “ Hakiki mürşid ilimdir “ deyip insanları bilime ve akıl ile ilerlemeye taşvik etmiştir . Oysaki insanların mürşid diye peşinden koştuğu kimseler, her türlü yeniliğin islam dinine muhahif olacağı düşüncesiyle aklın , ilmin ve gelişimin önünü tıkamışlardır.
Dini farklı algılayan kesimlerin oluşturduğu ayrımcılık ve bölünme hat safhaya ulaşmış , dolayısıyla din ile devlet işlerinin birbirinden ayrılması mutlak gereklilik haline gelmiştir.
Laiklik aynı zamanda dinsizlik demek değildir ,birlikte yürümeyen din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılıp, karmaşaların en aza indirilmesi amaçlanmıştır.
Laik olmak bütün dinlere eşit mesafede olmayı gerektirmez , laikliği anti din objesi olarak görmek Atatürkçülük le bağdaştırılamaz. Mürit olduğu için vergi vermeyen , sözde seyyid olduğu için devletten maaş alan grupların olduğu bir ülke ne kadar gelişir ? Günümüzde din işleri devletten ayrı, ancak finansman ile denetimi kontrol altında tutulmaktadır . Kendi haline bırakılmış din anlayışının, şuursuz ve dengesiz kimselerin eline geçmesi veya hüküm sürmesi daha vahim bir kutuplaşmaya yol açacaktır.
Mevcut şartlar altında şeriat içerikli bir sistemin , denetim mekanizması olsa bile çok farklı görüşler ve din içersindeki fırkalaşmanın hat safhada olması , islam dininin itibarını hiçbir zaman doruklarda tutamıyacaktır.
Yapılması gereken mevcut olan sistemin içine hak , adalet ve gerçek islam bilincini yerleştirip , ahlaki ve kişilik değerleri yüksek nesillerin oluşmasına katkıda bulunmaktır.
Kur’an ı gereği gibi algılamaktan uzak , sürekli kendinden önce tatbik edilen din anlayışını sürdürme çabalarının , gerçek yaşanması gereken din olarak algılanması , din ile devlet işlerinin birbirinden ayrılmasını mutlak gereklilik haline getirmiştir. Oysaki din anlayışını kişilere bağlamayıp , her dönem kendinden öncekinden daha iyiye ve daha güzele doğru ilerleme metodu benimsenmiş olsaydı , din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılmasına gerek dahi kalmıyacaktı.
Böylece ahlaki değerleri daha sağlam , toplumsal birlikteliğin hat safhada olduğu ve akıllarını en iyi kullanabilen güçlü bir islam toplumu oluşmuş olacaktı .Laik sistemi beğenmeyenler ve değiştirmeye çalışanlar , öncelikle kendilerinde değişime gitmeli ve bu sisteme neden gerek duyulduğunu kendilerine sormalıdırlar.
Günümüz şartlarında şeriat üzerine bir devlet sisteminin kurulması , çok farklı görüşlerden dolayı , sürekli islami gruplar tarafından değiştirilmeye çalışılacaktır. Bu mücadelenin sürmesi iç sorunları bitmeyen bir devlet oluşturacağından , ilerlemeye ve dış tehtitlerle mücadeleye zaman kalmıyacaktır. Bu da bir milletin esir ve muhtaç olmasının kaçınılmaz olduğu gerçeğini göstermektedir.
Laiklik ; kur’an ın evrensellik ve çağdaşlık çizgisini yakalayamayıp , kur’an ı sürekli çok geriden takip eden müslümanların eseridir. Şeriat arzusuyla devletin sistemini değiştirmeye çalışan ve düşmanlık besleyen grupların , öncelikle islam dini mensuplarını belli bir çizgiye yönlendirmeleri gerekmektedir.
Laiklik çerçevesinde diğer dinlere hoşgörülü yaklaşım şarttır , devletin hizmet ayrımcılığı yapması doğru değildir. Ancak “devletin dini olmaz” yaklaşımıda yanlıştır. Peygamber efendimizin islamiyeti yaygınlaştırdıktan sonra , izlemiş olduğu tutumda böyleydi. Hem şeriat, hemde hoşgörü vardı. Günümüzde kur’an ı takip edememenin uzantısı olarak , oluşan karmaşanın düzeltilmesi çok zordur , ancak imkansız değildir.
Her gurubun farklı algıladığı bir dinde genel olarak hiçbir dini kuralı işlettiremezsiniz , herkes herşeye muhalefet eder. Mevcut ortam ve şartlar altında şeriat gelse , herşey çok daha karışık olacak, onun için böyle daha iyi . Gereği gibi bir şeriat uygulaması işleyecek olsa , bunu herkesin kabul etmesi gerekir.
Bu gün şeriat isteyen kimselerin , şeriattan ne anladıklarını çok merak ediyorum . Sadece belli yasaklara verilen cezalarla veya belli bir giyim tarzıyla sınırlı bir şeriat anlayışı , kimseye fayda sağlamaz. Kur’an ın genel maksadını ve ana temasını algılayıp , toplumların huzur ve münasebetlerini artırıcı ve Allah u tealanın kullarından beklentilerini karşılayıcı bir sistem oluşturmak , problemlerin çözümlenmesine başlanmasında ilk adım olucaktır.
Zaten şeriat ; toplumların huzur, iyi ilişkiler , dayanışma ve edep çerçevesinde yaşantılarını aktif olarak sürdürebilme ve gerçek inanç sistemine göre yönlendirebilme olgusudur.
Günümüzde hayatını , gereği gibi algılanmamış şeriat arzusuna adamış olan kesimlerin , hayallerinin gerçekleşmesinin mümkün olmadığını anlamaları gerekir.
Herkes okuduğu kitapları kuranla bağdaştırmayıncaya , dosdoğru yolu takip edinceye , Mü’minler ancak kardeştirler zihniyetini tam olarak idrak edinceye ve kişilere endeksli din yaşantısından vaz geçinceye kadar , böyle bir şey asla mümkün olamaz.
Onun için şeriat isteyen grupların , Allah ın kitabıyla yönetilmek isteyen insanların , bulundukları konumdan çıkıp, bulunmaları gereken konuma gelmeleri gerekmektedir. Bunun dışında şeriatı mahşerde görürüz , hemde ne görürüz ! !
|