HANiFDOSTLAR.NET

 

Kuran Müslümanı
 

(Şahıs odaklı din anlayışından Allah odaklı din anlayışına...)

Ana Sayfa Hanif Mumin  Iste Kuran Kurandaki Din  Kur'an Yolu  Meal Dinle Sohbet Odasi Hanifler E- Kitaplik Kütüb-i Sitte ?  ingilizce Site Kuran islami Aliaksoy Org  Hasanakcay Net Tebyin-ül Kur'an Önerdiğimiz Siteler Bize Ulasin

 

- Konulara Göre Fihrist

- Saçma Hadisler

- Hadislerin-Sünnetin İncelemesi

- Haniflikle İlgili Sorular Cevaplar

- Misakın Elçisi Kim?

- Kuranda Namaz/Salat

- Onaylayan Nebi

- Kuranda Namaz/Salat

- Enbiya 104

- Kuranda Yeminler

- Adem Hakkında Sorular

- Ganimetleri Resulün Eline Nasıl Vereceğiz?

- Allahın ındinde YIL ve DOLUNAYLAR

- Abese ve Tevella

- Hadisçilerce Tahrif Edilen Ayetler

- Mübarek Yer, Mübarek Vakit

- Arkadaş Peygamber

- Kuranın İndirilişinden Günümüze Gelişi

- Bir Türban Sorusu

- Kuran ve Bize Öğretilenlerin Farkı

- Namazın Kılınışı

- Hadislere Göre Namaz

- Kuranda Salat Namaz mıdır?

- Kuran Yetmez Diyen Uydurukçular

- Bizler Hanif Dostlarız

- Sahih Hadis mi İstersiniz?

- Hakkı Yılmaz'ın Tebyin Çalışması

- Kur'anı Anlamada Metodoloji

- Tarikatçıların Çarpıttığı Birkaç Ayet

- Nasıl Kur'an Okuyalım?

- Kur'anı Kerim Nedir?

- Kur'anda Oruç

- Allah'sız Bir Din ve Allah'sız Bir Kur'an İnancı

- Kuransız Bir İslam Anlayışı ve Müşrikleşme

- Meal Çalışmasına Davet

- Allah Şahit Olarak Kafi Değil mi?

- Doğru Hadisleri Ne Yapacağız?

- Kur'andaki Muhammed ve Peygamberlerin Misyonu

- Mahrem, Avret, Ziynet

- Nur Suresi Çeviri-Yorum

- Cilbab

- Resule İtaat Ne Demektir?

- Hadis Kalburcuları ve Kalburları

- Kur'anı Kerim'in İndiriliş Gayesi

- Kur'anda Amellere Karşı Cahili Yaklaşım

- İslamdışı İnanışlara Kur'andan Örnekler

- Biri Şu Haram Üretim Tesislerini Kapatsın

- Tasavvufta İslam Var mı?

- İslamda Delil Sorunu

- Kurban Kesmek

- İlahi Hitabın Serüveni

- Ecel Nedir?

- Şirk, İşrak, Müşrik, Müşareke, Müşterik

- Büyü Yapan ve Yaptıranlar

- Peygamberlere Karşı Rabbani Yaklaşımlar

- Salat-ı Tefriciye yada Zikri Çarpıtmaya Bir Örnek

- Mucize Nedir?

- Ayrılıkların Nedenleri

- Sıfır Hata veya Kur'an

- Haniflik Nedir?

- Rabıta İle Şeyhlere Tapanlar

- Hadis Zindanının Mezhepçi Mahkumları

- İslam Dininin Öğrenilmesinde Kaynak Sorunu

- Fasık ve Münafıkların Genel Tanımlaması

- Hadisler, Hıristiyanlık ve Selman Rüştü

- Kur'anı kerim'in İndiriliş Gayesi

- Müstekbirlere Karşı Cahili Yaklaşım

- Halis-Hanif İslam

- Kur'anda Şefaat

- Fuhuş Tellalı Tefsirciler

- Hayızlıyken Neden Namaz Kılınmasın?

- Cebrail, Vahiy, Melek

- Dindarlıkta Müşrikleşme Temayülü

- Büyü Yapan ve Yaptıranlar

- Yaratılış, Adem, Havva

- Kur'an Yerel mi, Evrensel mi?

- Reform Dinde mi, Dindarlıkta mı?

- Ne Mutlu Tağutu Olmayanlara

- Peygambere Saygı(?)

- Hadislere Kanıt Diye Gösterilen Ayetler

- Allah Nazara Karışmadı mı?

- Kur'anı Kerimle Amel Etmek Mümkün mü?

- Kur'anda İnkar Edenlerin Vasıfları

- Müminlerin Vasıfları

- Allah'ın Vasıfları

- Kur'anın Vasıfları

- Dine Karşı Cahili Yaklaşımlar

- Kur'an Merkezli Din

- İrin Küpü Patladı; Mevlana

- Hurafe ve Bidatlar

- Peygamberi Tanrılaştırma

- Hz. İsa'nın Ölümü

- Allah'ın Mesajının Adı: Kelamullah

- Allah'ın Resule Uyarıları

- Kur'ana Göre Tenkit ve Eleştiri Nasıl Olmalı?

- Kur'anda Sevgi

- Sofuların Devlet Desteğiyle Desteklenmesi

- Hans Von Aiberg Aldatmacası

- Kabir Azabı Safsatası

- Kur'an Kıssalarının Önemi; Masal Değiller

- Kur'anda Toplumsal Sünnetler

- Tefsirde İsrailiyyat

- Kardeş Evliliği Olmadan Çoğalma

- Hans Von Aiberg Tutuklandı

- Kur'anda Tevbe Kavramı

- Yaşar Nuri Öztürk'ün Yorumuyla Namaz

- Karadelikler; Bir Büyük Yemin

- Mezhepçilerin Ümmi Açmazı

- Kabe Nedir? Mekkede midir, Kudüste mi?

- Kur'anda Ruh Kavramı

- Kur'anda Nefs Kavramı

- Amin Kavramı ve Putperestlik

- Diyanet İşleri Başkanlığının Sitemize Cevabına Cevaplar

- Resul ve Nebi -1

- Resul ve Nebi -2

- Sapık Bir Fırka: Hansçılar

- Cihad mı, Çapulculuk mu?

- Kur'an Deyip Namazı Yok Sayanlar

- Cennete Sadece Müslümanlar mı Girecek?

- Kur'anda El Kesme Cezası var mı?

- Nazar veya Göz Değmesi Var mı?

- Şehadet Getir, Münafık(?) Ol

- Kur'anda Eleştiri Metodu

- Hacc Mekkede mi, Bekkede mi?

- İslami Tebliğde Kur'an Metodu

- Saptırılan Kavram: Mekruh

- Kur'anda Cuma Namazı var mı?

- Of Be Kader, Allah mı Suçlu Yoksa Biz mi?

- Kader Açısından Cebir ve İhtiyar

- Baban Peygamber Olsa Ne Yazar

- Kur'anda İnsan Hukuku

- Vahdet-i Vücud, Şirkin Alası

- Tasavvufi Bilginin Kaynağı Vahiy mi?

- İslam'da Resullük Son Bulmuştur

- Teveffi Kelimesi ve Arap Dili

- Tasavvuf Üzerine Düşünceler

- Nefis Mertebelerinin İç Yüzü

- Allah Rızası Anonim Şirketi; Tarikatlar

- Tasavvuf ve Eşcinsellik -1

- Tasavvuf ve Eşcinsellik -2

- Nakşi Şeyhi Allah'ın Avukatı mı?

- Kur'anda "ve+la" Öbeği

- Putlar ve Tapanlar

- Son Peygamberimizin Okuma Yazması

- Mesih ve çarpıtılan Bir Ayet

- Hac İzlenimleri

- "Üzerinde 19 var" da Son Nokta

- Secde Emri

- Kur'andaki Hac

- Aracıların Gaybı Bildiği İnancı

- Tarikatçı - Müşrik Karşılaştırması

- Gazali'nin Kadına Bakışı

- Kur'anda Kadına Verilen Önem

- Başörtüsü Allah'ın Emri Değil

- Başörtüsü Takmak Kur'anda Var mı?

- Kur'anda Kadın Dövmek Var mı?

- Cariye, Köle; Utanmaz Mealciler

- Kadına Yönelik Şiddet

- Sünnet Edilen Kızın Öyküsü

- Erkekçe ve Kadınca Meal Konusu, Nebe 33. Ayet

- Harem - Selamlık Kimin Emri?

- Zina, Evlilik ve Örtünme Adabı

- Cariyeleri Aç, Hür Kadınları Kapat (!)

- Çok Eşliliği Yasaklayan Ayetler

- Kur'ana Göre Evlilik Hukuku

- 2 Kadın = 1 Erkek, Uydurma mı?

- Danimarkalı mı Sapık, Buhari mi?

- Ebu Hanife, Cariyenin Avreti

- Nisa 25, Hür Kadın ve Fahişe İfadesi

- Maymunların Hadisi ve Recm Vahşeti

- Hz. Muhammed'in Tebliği

- Peygamberi Tanrılaştırma

- Angarya Haline Getirilen İbadet

- Buhari'nin Hadislerini Buhari Yazmamıştır

- Hadis ve Sünnet Gerçeği

- Uydurma Hadisler, İslamın Kara Boyası

- Hadisler Dinin kaynağı Olamaz

- Uydurmaların Sınırı Yok; Şeytan Geyiği

- Beşeri Hükümler Neden Kutsal Oluyor?

- Hadis - Kur'an Çelişkisi

- Kur'anda/Dinde Olanlar ve Olmayanlar

- Cehennem'den Çıkış Yok

- Kur'anda Tağut

- Ebu Hureyre Gerçekte Kimdir?

- Hadis - Mantık Çelişkileri

- Kurban ve Kurban Bayramı Nereden Geliyor?

- Hadislere Göre Kur'an Eksiktir

- Bildiri: İslam Anlayışında Reform

- Arapça mı, Arap Saçı mı?

- Koca mı Üstün, Allah mı?

- Esbab-ı Nüzül Komedi Hadisleri

- İşte Geleneğin Dini

- Ulul Emir İle Kim Kastediliyor?

- Kul Hakkı

- Yezidi Bir Gelenek: Aşure Tatlısı

- Hz. İbrahim'den Asrımıza Dersler

- Taklitçiliğin Boyutları

- Seb-ul Mesani Nedir?

- Kelle Sayılarak Gerçek Bulmak

- Kıyamet - Mahşer Günü ve Sonrası

- Kur'anda Namaz Vakitleri

- Kur'anda Cuma Konusu

- Salih Olmak Yetmez

- Hudeybiye Anlaşması Uydurma mı?

- Kitap Yüklü Eşekler

- Kur'andaki Hac

- Hz. Nuh'un Oğlu Kimdi? İftira mı?

- Ruhun Ağırlığına Başka Bakış

- Hz. İbrahim Yalancı Değildi

- İncil'de Kadına Bakış

- Şirkin Büyüğü Küçüğü Olur mu?

- Kur'andaki Abdest ve Hijyen

- Din de Bir Araçtır

- Kur'an Okumanın Zararları

- Kur'anda Dua Ayetleri

- Kur'anda Tarih Kavramı ve Bilinci

- Şekilsel Secde Kur'anda Yok mu?

- Salat ve salatı İkame

- Kur'andaki Emr Kavramı Üzerine

- Dindar İnsanlar Şirk Koşar

- Alak Suresinin İlk Beş Ayeti

- Men Arefe'nin Çözümü

- Kur'andaki Av Yasağı

- Fıtrat ve Namaz Vakitleri

- Kur'anda İnsan Hukuku

- Din Büyüklerini Tanrılaştırma

- Allah'a ve Muhammed'e Değil

- Kur'andaki Örnek Tevekkül

- Şekilsel Rüku Kur'anda Yok mu?

- Hz. İbrahim Kuşları Kesti mi?

- Ehli Sünnet Dininin Anayasası

- İnsan Allah'ın Halifesi mi?

- Kur'an Üzerinde Düşünmek

- Şirkin Kuyusuna Düşenlere Uyarılar

- Kur'an Ölülere Okunmak İçin mi İndirildi?

- Ayda Okunan Kur'an Masalı

- Hz. İbrahim, Safa ve Merve Masal mı?

- "Haç"er-ul Esved (!)

- Mevlana Sahte Bir Peygamber Değil mi?

- Tasavvufun Tanrısı İki Zıttır

- Kur'andaki Tasavvuf: Teveccüh

- Önce Batıl ve Hurafe İle Savaşalım

- Resuller Haram Kılamaz mı?

- Elçi Muhammed ile İnsan Muhammed'in Farkı

- Tarikatlarda Aracılar Rezaleti

- Nur Suresi 31. Ayet Nasıl Çarpıtılıyor?

- Sırat Kıldan İnce, Kılıçtan Keskin mi?

- Kur'anda Zalimler

- Bütün Mehdileri Çöpe Atıyoruz

- Kur'ana Göre Ramazan Ayı ve Haram Aylar

- Tasavvufçuların İlahı; Varlık ve Yokluk

- Tasavvufçuların Küçük Putları

- Sünnet Etmek yaratılışı Değiştirmedir

- Son Peygamberimizin Mektupları

- Fıtrat ve Namaz Vakitleri

- Mescid-i Aksa Nerede?

- Büyük Kandırmaca: Hadis

- Kur'an Neden Arapça Olarak İndirilmiştir?

- Kimin dini? Kimin Kitabı? Kimin Meali?

- Evliya Kelimesinin geçtiği Ayetler

- Şimdiye Kadar Yaşanan İslam

- Ayın Yarılması Diye Bir Mucize Yoktur

- Kabe Dikili Taş Değil mi?


Up | Down | Top | Bottom
 
Şu da emredildi: Yüzünü dine bir Hanif olarak çevir. Sakın müşriklerden olma.

Yunus Suresi 105

Ben bir Hanif olarak yüzümü gökleri ve yeri yaratana döndürdüm. Müşriklerden değilim ben.

Enam Suresi 79

İbrahim ne bir Yahudi idi, ne de bir Hıristiyan. O sadece hanif bir müslümandı. O müşriklerden değildi.

Ali İmran Suresi 67

Şu da kuşkusuz ki, İbrahim başlıbaşına bir ümmetti; bir Hanif olarak Allah'ın önünde eğiliyordu. Müşriklerden değildi.

Nahl Suresi 123

De ki Allah doğrusunu söylemiştir / vaadinde sadıktır.Haydi artık Hanif olarak İbrahim'in Milleti'ne uyun! Müşriklerden değildi o.

Ali İmran Suresi 95

Allah'a ortak koşmadan, Hanifler olarak... Allah'a ortak koşan kişi, gökten düşmüş de kendisini kuşlar kapışıyor veya rüzgar onu uzak bir yere fırlatıp atıyor gibidir.

Hacc Suresi 31


Up | Down | Top | Bottom

HABERLER

 

 








 

 

  Hanif Islam

 

Kur'an Hükümleri ve Kavramları
 Hanif Dostlar Ana Sayfa -> Kur'an Hükümleri ve Kavramları
Konu Konu: Sebt balıkların üreme dön.av yasağımı? Yanıt YazYeni Konu Gönder
Yazanlarda
Gönderi << Önceki Konu | Sonraki Konu >>
dost1
Admin Group
Admin Group


Katılma Tarihi: 28 haziran 2006
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 538
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı dost1

Aleyküm Selam! Değerli Alperen Kardeşim!

Alperen Yazdı:

Bu bilgiler ışığı altında 163. ayetten anlaşılan :

Allah’ın kendilerine “Haftada bir gün sebt yapacaksınız; dünya işleriyle uğraşmayacaksınız, ibadet edeceksiniz.” dediği İsrailoğulları, sebte uydukları zaman iş yapıp para kazanmadıkları için çileden çıkıyorlar, aşırı derecede sıkıntıya, karamsarlığa, bunalıma düşüyorlardı. Yani, sebt günü İsrailoğullarının bunalımları, sıkıntıları artıyordu.

Selamün Aleyküm Dost1

Açıklamanız ve yorumunuz farklı ve gayet de mantıklı. İstifade ettim, teşekkürler.

Bu, Cumartesi balık tutma-tutmama konusundan ne hikayeler üretilmiş. Araf 165 ve 166’yı da işin içine katarak…

Bu linkten Cübbeli Ahmet bağımlısı olduğum günlerde ondan dinlediğim bir vaazda anlatılan hikayeyi okuyabilirsiniz. Ve konu hakkındaki kişisel görüşlerimi.

Kıymetli Dostum, bir süre önce foruma sorduğum bir soru vardı: İnsanlardan bazıları maymunlara ve domuzlara dönüştürüldü mü? Sizin konu hakkındaki yorumlarınızdan istifade etmek isterim.

Muhabbetle, Alperen


 

Âraf ;165, 166. Ayetler:


Ne zaman ki onlar kendisiyle hatırlatma yapılan şeyleri umursamadılar, Biz o kötülükten sakındıranları kurtardık, o zalimleri de fasıklık etmelerinden dolayı şiddetli / fakir düşüren bir azapla yakaladık.

Ne zaman ki onlar kendisiyle yasaklandıkları şeyler konusunda büyüklendiler, Biz de onlara, “Aşağılık maymunlar olun!” dedik.


Dikkat edilirse kurtulanlar daima, iman edip salihatı işleyenler (devamlı düzeltmeye yönelik işler yapanlar) olmakta, diğerleri de cezalandırılmaktadır.


166. ayette İsrailoğullarının para canlısı, hep çıkar sağlamayı düşünen kesimine “Aşağılık maymunlar olun!” dendiği bildirilmektedir. Bu ifade bir başka ayette daha geçmektedir:


Bakara; 65:İçinizden sebtte (ibadet gününde) sınırları aşanları elbette bilirsiniz. İşte bundan dolayı onlara “Sefil maymunlar olun!” dedik.


Bu ifade ile ilgili olarak, İsrailoğullarının bu suçlularının, gerçekten maymun olduklarına dair rivayetler ortaya çıkmıştır:


Yahudiler sabahleyin kendilerinin zelil maymunlar olduğunu gördüler. Onlar üç gün bu şekilde kaldılar. Derken diğer insanlar onları gördü… sonra da  yok olup gittiler. (İbn Abbas)


Yahudilerin gençleri maymun, ihtiyarları ise domuz haline getirildiler. (Razi, İbn Abbas’tan)

Hâlbuki ayetlerde “Biz onları aşağılık maymuna çevirdik.” denilmemiş,

 

“Onlara ‘Aşağılık maymunlar olun!’ dedik” denilmiştir.

 

Yani burada, Rabbimizin suçluları maymun hâline getirmesi söz konusu değildir.

 

Ayetteki “Aşağılık maymunlar olun!” ibaresi, suçluların kendi davranışları sonucunda maymuna benzeyeceklerini ifade etmektedir.

 

Yani onlara; “Siz, size verilen kurallara uymaz bu açgözlülüğü sürdürür, sürekli altına, mala, mülke taparsanız, her yerde ve her zaman para kazanacağız diye her türlü maskaralığı, hokkabazlığı yaparsınız.

 

Madem istiyorsunuz buyurun, aşağılık maymunlar gibi maskaralık edip durun” denilmiştir.

 

Nitekim “maymun” sözcüğü, klâsik Arapçada “iştah ve arzuya gem vuramayan taşkın insanlar” için sık sık kullanılan bir sözcüktür.

 

Bu tip doyumsuz insanlara Türkçede de “maymun iştahlı” denmektedir. Diğer taraftan, Tevrat’ta da İsrailoğullarının maymunlaştığı hakkında herhangi bir bildirim yoktur.

 

Buna benzer bir ifade bir başka ayette daha vardır:

Maide; 60: De ki: “Allah katında cezaya çarptırılma bakımından bunlardan daha kötüsünü size haber vereyim mi? Allah, kimlere lânet etmiş ve gazabına uğratmışsa; kimlerden maymunlar, domuzlar ve şeytana tapanlar yapmışsa, işte bunlar, mekânca en kötü ve düz yoldan en çok sapmış olanlardır.”


Maide suresinin 60. ayetindeki Rabbimizin “Biz kıldık” ifadesi, Allah’ın kullarının tüm fiillerinin yaratıcısı olması bakımındandır.

 

Yoksa onları maymunlaştıran, maskara yapan, şeytana taptıran Allah değil, bizzat kendileridir.

 

Yani onlar kendileri, maymun karakterine bürünerek maymun hâline gelmişlerdir.

 

 

Kusursuzluk sadece Allah'a mahsusdur.

En doğrusunu bilen Allah'tır.

Sevgi,saygı ve muhabbetle.

Allah'a emanet olunuz.

 



__________________
Halil Ay
Yukarı dön Göster dost1's Profil Diğer Mesajlarını Ara: dost1
 
mohocuc
Newbie
Newbie


Katılma Tarihi: 31 ocak 2007
Gönderilenler: 8
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı mohocuc

التقم= yiyip yutmak, yemek borusu sahibi canlıların yaptığı işlem

karanlıkla bu fiili nasıl ilişkilendirdiniz?

Musa ile ilgili ayetlerde geçen balığında balina olduğunu düşünüyorum. Çünkü Musa denizde yolculuk ederken bir kayalığa sığınıyorlar iki denizin birleştiği yerde. O kayalığın olduğu yerde aslında bilge kul. Ancak onlar unutuyorlar. Sonra izleri üzere geri dönüyorlar. Ve o kayalık mevkiinde bilge kulu buluyorlar. Öyle ki gemilerin bulunduğu bir yer orası.

 

 

Yukarı dön Göster mohocuc's Profil Diğer Mesajlarını Ara: mohocuc
 
aliaksoy
Uzman Uye
Uzman Uye


Katılma Tarihi: 05 subat 2007
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 989
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı aliaksoy

Selam,

Tefsirde tarihi vakıaların bu tarz yorumlanması hususunda düşünülecek ve tartışılması gereken bir makale sunuyorum.

Kuran ve Tarihselcilik

Özellikle bu konuda Dost1 in görüşlerini bekliyorum. Keza, yazar cinn sözcüğünün "yabancı kişiler" olarak anlamlandırılmasını misal getirmiş. İşte Kuran sitesinde de böyle bir anlam var.

Özetle yazar, "kelimelerin bu şekilde anlamlandırılması ile kıyamet ve ahiret meselelerinin de mecazi olduğunun iddia edilmesine olanak sağlanmaktadır" mantığında bir eleştiri getirmiş.

Tartışılmalıdır derim.

Selam ve dua ile...

__________________
"(Onu size indirdik ki) <Kitap, yalnız bizden önceki iki topluluğa indirildi, biz ise onların okumasından habersizdik (o Kitâpları okuyamıyor, dillerini anlayamıyorduk)> demeyesiniz."(En'am,156)
Yukarı dön Göster aliaksoy's Profil Diğer Mesajlarını Ara: aliaksoy Ziyaret aliaksoy's Ana Sayfa
 
mirror
Katilimci Uye
Katilimci Uye


Katılma Tarihi: 13 mart 2007
Gönderilenler: 92
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı mirror

DOST1 YAZDI:

Çünkü Yunus peygamber, gemiye binmek isteyen birçok yolcu arasında, kimin gemiye bineceğini belirlemek için çekilen kur’ada kaybetmiş, gemiye binip kaçamamış, bu yüzden de üzülmüş, sıkılmış ve bunalmıştır.

Selam Dost1

Tum meallerde Yunusun boş bir araziye(arapçası arai arazi şeklınde cevrılmış,diyar kelımesi ile yakın) yada sahıle atıldığı geçıyor,ayrıca buyuk bir sıkıntı verıldığıde ki bu gemıye bınememekten çok daha buyuk bir sıkıntı yanı denize düşmek ve boğulmamak için hayat mucadelesı vermek gıbı..

Bir kişi gemıye bınemedi diye hayatını tehdıtedecek bir bunalıma gırer mı?Ayetteki araziye atılmak, sız nasıl yorumluyorsunuz?

Sizin anlatımınıza göre Yunus hep karadaydı.Mevcut ise şu kı Yunus o gemiye bındı yani gemıye kaçtı,sonra denize atıldı.Ayrıca yutmak,yemek anlamındaki fiil sadece balına için kullanılmazmı?

Mohecuc yazdı:

التقم= yiyip yutmak, yemek borusu sahibi canlıların yaptığı işlem

 

NOT:DOST1IN HUT BALIK DEGILDIR YORUMUDA BİR OLASLIKTIR VE MANTIKLI GÖZUKMEKTEDİR ANCAK SORGULANMASI GEREKEN NOKTALAR VARDIR VE YUNUS MUSA KISSALARINDAKİ AYETLERIN MEALLERİ TEK TEK DOST1 IN TARAFINDAN YAZILMALIDIR.AKSI HALDE BENDE DAHİL HERKES IKNA OLMAYABILIR.

HUT BUNALIM OLSADA YINEDE DENİZ KENARINDA GEÇİMLERINI BALIKÇILIKTAN SAĞLAYAN SEHIRDE  BU ÇALIŞMA YASAĞI  UREME MEVSIMI AV YASAGI ILEDE ILGILI OLABILIR DIYORUM.

Yukarı dön Göster mirror's Profil Diğer Mesajlarını Ara: mirror
 
Semazen
Ayrıldı
Ayrıldı
Simge

Katılma Tarihi: 26 ocak 2006
Gönderilenler: 679
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı Semazen

Değerli Dost1,

Sizi saygın ve muhlis bir Kurân sevdalısı görüyoruz. Nezih üslûbunuz bunun en açık işâreti.. Ancak, konumuz Kurân olduğu için ve meselenin ciddiyetine siz belki hepimizden ziyâde vâkıf olduğunuz için, bir cümleyle ifâde edeceğim yapıcı eleştirimi hoşgörüyle karşılayacağınızı zannediyorum.

Efendim, sorumuz üzerine üçüncü sayfada yaptığınız mufassal açıklamayı dikkatle okudum. Çok ama çok dikkatli okudum.. "Hût" kelimesinin mecâzî olarak anlaşılması yönündeki bakış açınızın kabul edilemez olduğunu saygıyla ifâde etmeye mecburum...

Selamlar,

N_S

Yukarı dön Göster Semazen's Profil Diğer Mesajlarını Ara: Semazen
 
dost1
Admin Group
Admin Group


Katılma Tarihi: 28 haziran 2006
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 538
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı dost1

Selamün Aleyküm! Değerli Mirror Kardeşim!

 

Mirror Yazdı:

Mirror:Sorgulanması gereken bir kısım noktalar

-Allahın deniz kenarındaki bu sehre haftanın bir gununu ıbadet için ayırın diye emretmesi olasımıdır,ibadetin her gun olması gerekmez mı?

Bu konu ile ilgili ayetler Kur’an’da açık. Rabbimizin vahyettiği, Peygamberimizin tebliğ ettiği Kur’an’ın bütününe iman ediyorum. Kur’an’ı Kur’an ile anlamaya çalışıyorum.

 

“Sebt” günü

 

Halk arasında “cumartesi günü” olarak bilinen “sebt” günü; insanların günlük yaşamları ile ilgili işlerini (dünyevî işler) bir taraf bırakıp bunları hiç düşünmeden, sadece Tanrı’nın sözlerini dinledikleri ve bunları derin derin düşünmeye vakit ayırdıkları, dolayısıyla hem bedenlerini hem de ruhlarını dinlendirdikleri gündür.

 

 

Tevrat’ta “Şabat Günü” olarak geçen “sebt” günü hakkında şunlar yazmaktadır:

 

Çıkış 20. Bölüm; 1–11. cümleler:

 

On buyruk

 

1-      Tanrı şöyle konuştu:

2-      "Seni Mısır`dan, köle olduğun ülkeden çıkaran Tanrın RAB benim.

3-      "Benden başka tanrın olmayacak.

4-      "Kendine yukarıda gökyüzünde, aşağıda yeryüzünde ya da yeraltındaki sularda yaşayan herhangi bir canlıya benzer put yapmayacaksın.

5-      Putların önünde eğilmeyecek, onlara tapmayacaksın. Çünkü ben, Tanrın RAB, kıskanç bir Tanrı`yım. Benden nefret edenin babasının işlediği suçun hesabını çocuklarından, üçüncü, dördüncü kuşaklardan sorarım.

6-      Ama beni seven, buyruklarıma uyan binlerce kuşağa sevgi gösteririm.

7-      "Tanrın RAB`bin adını boş yere ağzına almayacaksın. Çünkü RAB, adını boş yere ağzına alanları cezasız bırakmayacaktır.

8-      "Şabat Günü`nü kutsal sayarak anımsa.

9-      Altı gün çalışacak, bütün işlerini yapacaksın.

10-  Ama yedinci gün bana, Tanrın RAB`be Şabat Günü olarak adanmıştır. O gün sen, oğlun, kızın, erkek ve kadın kölen, hayvanların, aranızdaki yabancılar dahil, hiçbir iş yapmayacaksınız.

11- Çünkü ben, RAB yeri göğü, denizi ve bütün canlıları altı günde yarattım, yedinci gün dinlendim. Bu yüzden Şabat Günü`nü kutsadım ve kutsal bir gün olarak belirledim.

 

Levililer 19. Bölüm; 1–4. cümleler:

 

Adalet ve kutsallık yasaları

 

1- RAB Musa`ya şöyle dedi:

2- "İsrail topluluğuna de ki, `Kutsal olun, çünkü ben Tanrınız RAB kutsalım.

3- "`Herkes annesine babasına saygı göstersin. Şabat  günlerimi tutun. Tanrınız RAB benim. 4- "`Putlara tapmayın. Kendinize dökme ilahlar yapmayın. Tanrınız RAB benim.

 

Sayılar 15. Bölüm; 32–36. cümleler:

 

Şabat Günü`nü tutmayan öldürülüyor

 

32- İsrailliler çöldeyken, Şabat Günü odun toplayan birini buldular.

33- Odun toplarken adamı bulanlar onu Musa`yla Harun`un ve bütün topluluğun önüne getirdiler.

34- Adama ne yapılacağı belirlenmediğinden onu gözaltında tuttular.

35- Derken RAB Musa`ya, "O adam öldürülmeli. Bütün topluluk ordugahın dışında onu taşa tutsun" dedim

36- Böylece topluluk adamı ordugahın dışına çıkardı. RAB`bin Musa`ya buyurduğu gibi, onu taşlayarak öldürdüler.

 

Yeremya 17. Bölüm; 21–27. cümleler:

 

21- RAB diyor ki, Şabat Günü yük taşımamaya, Yeruşalim kapılarından içeri bir şey sokmamaya dikkat edin.

22- Şabat Günü evinizden yük çıkarmayın, hiç iş yapmayın. Atalarınıza buyurduğum gibi Şabat Günü`nü kutsal sayacaksınız.

23- Ne var ki, onlar sözümü dinlemediler, kulak asmadılar. Dikbaşlılık ederek beni dinlemediler, yola gelmek istemediler.

24- Beni iyi dinlerseniz, diyor RAB, Şabat Günü bu kentin kapılarından yük taşımayıp hiç iş yapmayarak Şabat Günü`nü kutsal sayarsanız,

25- Davut`un tahtında oturan krallarla önderler savaş
arabalarına, atlara binip Yahuda halkı ve Yeruşalim`de yaşayanlarla birlikte bu kentin kapılarından girecekler. Bu kentte sonsuza dek insanlar yaşayacak.

26- Yahuda kentlerinden, Yeruşalim çevresinden, Benyamin topraklarından, Şefela`dan, dağlık bölgeden, Negev`den gelip RAB`bin Tapınağı`na yakmalık sunular, kurbanlar, tahıl sunuları, günnük ve şükran sunuları getirecekler.

27- Ancak beni dinlemez, Şabat Günü Yeruşalim kapılarından yük taşıyarak girer, o günü kutsal saymazsanız, kentin kapılarını ateşe vereceğim. Yeruşalim saraylarını yakıp yok edecek, hiç sönmeyecek ateş."

 

Hezekiel 20. Bölüm; 12–24. cümleler:

 

12- Kendilerini kutsal kılanın ben RAB olduğumu anlasınlar diye aramızda bir belirti olarak Şabat günlerimi de onlara verdim.

13- "`Böyleyken İsrail halkı çölde bana başkaldırdı. Uygulayan kişiye yaşam veren kurallarımı izlemediler, ilkelerimi reddettiler. Şabat günlerimi de hiçe saydılar. Bu yüzden çölde öfkemi üzerlerine yağdırıp onları yok edeceğimi söyledim.

14- Ama İsrailliler`i Mısır`dan çıkardığımı gören ulusların gözünde adıma leke gelmesin diye bunu yapmadım.

15- Ben de kendilerine verdiğim en güzel ülkeye, süt ve bal akan ülkeye onları götürmeyeceğime çölde ant içtim.

16- Çünkü ilkelerimi reddettiler, kurallarımı izlemediler, Şabat günlerimi hiçe saydılar. Yürekleri putlarına bağlıydı.

17- Yine de onlara acıdım, onları yok etmedim, çölde işlerine son vermedim.

18- Çölde çocuklarına atalarınızın kurallarını izlemeyin, ilkelerine göre yaşamayın, putlarıyla kendinizi kirletmeyin dedim.

19- Ben Tanrınız RAB`bim, benim kurallarımı izleyin, benim ilkelerim uyarınca yaşayın.

20- Aramızda bir belirti olsun diye Şabat günlerimi kutsal sayın. O zaman benim Tanrınız RAB olduğumu anlayacaksınız dedim.

21- "`Ne var ki, çocuklar bana karşı geldiler. Kurallarımı izlemediler. Uygulayan kişiye yaşam veren ilkelerim uyarınca dikkatle yaşamadılar. Şabat günlerimi hiçe saydılar. Bu yüzden çölde öfkemi üzerlerine yağdıracağımı, kızgınlığımı dökeceğimi söyledim.

 22- Ama elimi geri çektim, İsrailliler`i Mısır`dan çıkardığımı gören ulusların gözünde adıma leke gelmesin diye bunu yapmadım.

23- Onları ulusların arasına dağıtacağıma, başka ülkelere göndereceğime çölde ant içtim. 24- Çünkü ilkelerimi izlemediler, kurallarımı reddettiler. Şabat günlerimi hiçe saydılar, gözlerini atalarının putlarına diktiler.

 

Dünya işlerini bırakıp ibadete tahsis edilen gün olan “sebt” gününün, halk arasında “cumartesi günü” olarak yaygınlaşmasının sebebi, “sebt”in cumartesi günlerinde uygulanmasından kaynaklanmaktadır.

 

Mirror Yazdı:

 -hut kelımesı balık diye bılınıyor ise bunalım dıye cevırmek için guçlu kanıtlara ıhtıyaç yokmu?Ayetteki anlatım balıklar için daha uygun değil mı?

Yunus Peygamber ile ilgili olarak Tevrat’ ta yazılanları ve Müslüman kardeşlerimizin bu konudaki ansiklopedileştirdikleri bilgileri aktarmak istiyorum.

 

Tevrat’taki Yunus:

 

Yunus RAB`den kaçıyor

 

1, 2- RAB bir gün Amittay oğlu Yunus`a, "Kalk, Ninova`ya, o büyük kente git ve halkı uyar" diye seslendi, "Çünkü kötülükleri önüme kadar yükseldi."

3- Ne var ki, Yunus RAB`bin huzurundan Tarşiş`e kaçmaya kalkıştı. Yafa`ya inip Tarşiş`e giden bir gemi buldu. Ücretini ödeyip gemiye bindi, RAB`den uzaklaşmak için Tarşiş`e doğru yola çıktı.

 4- Yolda RAB şiddetli bir rüzgar gönderdi denize. Öyle bir fırtına koptu ki, gemi neredeyse parçalanacaktı.

5- Gemiciler korkuya kapıldı, her biri kendi ilahına yalvarmaya başladı. Gemiyi hafifletmek için yükleri denize attılar. Yunus ise teknenin ambarına inmiş, yatıp derin bir uykuya dalmıştı. 6- Gemi kaptanı Yunus`un yanına gidip, "Hey! Nasıl uyursun sen?" dedi, "Kalk, tanrına yalvar, belki halimizi görür de yok olmayız."

 7- Sonra denizciler birbirlerine, "Gelin, kur`a çekelim" dediler, "Bakalım, bu bela kimin yüzünden başımıza geldi." Kur`a çektiler, kur`a Yunus`a düştü.

8- Bunun üzerine Yunus`a, "Söyle bize!" dediler, "Bu bela kimin yüzünden başımıza geldi? Ne iş yapıyorsun sen, nereden geliyorsun, nerelisin, hangi halka mensupsun?"

 9- Yunus, "İbrani`yim" diye karşılık verdi, "Denizi ve karayı yaratan göklerin Tanrısı RAB`be taparım."

10- Denizciler bu yanıt karşısında dehşete düştüler. "Neden yaptın bunu?" diye sordular. Yunus`un RAB`den uzaklaşmak için kaçtığını biliyorlardı. Daha önce onlara anlatmıştı.

11- Deniz gittikçe kuduruyordu. Yunus`a, "Denizin dinmesi için sana ne yapalım?" diye sordular.

12- Yunus, "Beni kaldırıp denize atın" diye yanıt verdi, "O zaman sular durulur. Çünkü biliyorum, bu şiddetli fırtınaya benim yüzümden yakalandınız."

13- Denizciler karaya dönmek için küreklere asıldılar, ama başaramadılar. Çünkü deniz gittikçe kuduruyordu.

14- RAB`be seslenerek, "Ya RAB, yalvarıyoruz" dediler, "Bu adamın canı yüzünden yok olmayalım. Suçsuz bir adamın ölümünden bizi sorumlu tutma. Çünkü sen kendi istediğini yaptın, ya RAB."

15- Sonra Yunus`u kaldırıp denize attılar, kuduran deniz sakinleşti.

16- Bu olaydan ötürü denizciler RAB`den öyle korktular ki, O`na kurbanlar sundular, adaklar adadılar.

17- Bu arada RAB Yunus`u yutacak büyük bir balık sağladı. Yunus üç gün üç gece bu balığın karnında kaldı.

 

Yunus`un duası

 

1- Yunus balığın karnından Tanrısı RAB`be şöyle dua etti:

2- "Ya RAB, sıkıntı içinde sana yakardım,

Yanıt verdin bana.

Yardım istedim ölüler diyarının bağrından,

Kulak verdin sesime.

3- Beni engine, denizin ta dibine fırlattın.

Sular sardı çevremi.

Azgın dalgalar geçti üzerimden.

4- `Huzurundan kovuldum` dedim,

`Yine de bakacağım kutsal tapınağına.`

5- Sular boğacak kadar kuşattı beni,

Çevremi enginler sardı,

Yosunlar dolaştı başıma.

6- Dağların köklerine kadar battım,

Dünya sonsuza dek sürgülendi arkamdan;

Ama, ya RAB, Tanrım,

Canımı sen kurtardın çukurdan.

7- Soluğum tükenince seni andım, ya RAB,

Duam sana, kutsal tapınağına erişti.

8- Değersiz putlara tapanlar,

Nankörlük etmiş olurlar.

9- Ama şükranla kurban sunacağım sana,

Adağımı yerine getireceğim.

Kurtuluş senden gelir, ya RAB!"

10- RAB balığa buyruk verdi ve balık Yunus`u karaya kustu.

 

Yunus RAB`be bağlılık gösteriyor

 

1- RAB Yunus`a ikinci kez şöyle seslendi:

2- "Kalk, Ninova`ya, o büyük kente git ve sana söyleyeceklerimi halka bildir."

3- Yunus RAB`bin sözü uyarınca kalkıp Ninova`ya gitti. Ninova öyle büyük bir kentti ki, ancak üç günde dolaşılabilirdi.

4- Yunus kente girip dolaşmaya başladı. Bir gün geçince, "Kırk gün sonra Ninova yıkılacak!" diye ilan etti.

5- Ninova halkı Tanrı`ya inandı. Oruç ilan ederek büyüğünden küçüğüne hepsi çula sarındı.

6- Ninova Kralı olanları duyunca, tahtından kalkıp kaftanını çıkardı; çula sarınarak küle oturdu.

7- Ardından Ninova`da şu buyruğu yayımladı:

"Kral ve soyluların buyruğudur: Hiçbir insan ya da hayvan - ister sığır, ister davar olsun - ağzına bir şey koymayacak, otlamayacak, içmeyecek.

8- Bütün insanlar ve hayvanlar çula sarınsın. Herkes var gücüyle Tanrı`ya yakararak kötü yoldan, zorbalıktan vazgeçsin.

9- Belki o zaman Tanrı fikrini değiştirip bize acır, kızgın öfkesinden döner de yok olmayız."

10- Tanrı Ninovalılar`ın yaptıklarını, kötü yoldan döndüklerini görünce, onlara acıdı, yapacağını söylediği kötülükten vazgeçti.

 

Yunus Tanrı`nın acımasını yadırgıyor

 

1- Yunus buna çok gücenip öfkelendi.

2- RAB`be şöyle dua etti: "Ah, ya RAB, ben daha ülkemdeyken böyle olacağını söylemedim mi? Bu yüzden Tarşiş`e kaçmaya kalkıştım. Biliyordum, sen lütfeden, acıyan, tez öfkelenmeyen, sevgisi engin, yapacağı kötülükten vazgeçen bir Tanrısın.

3- Ya RAB, lütfen şimdi canımı al. Çünkü benim için ölmek yaşamaktan iyidir."

4- RAB, "Ne hakla öfkeleniyorsun?" diye karşılık verdi.

5- Yunus kentten çıktı, kentin doğusundaki bir yerde durdu. Kendisine bir çardak yaptı, gölgesinde oturup kentin başına neler geleceğini görmek için beklemeye başladı.

6- RAB Tanrı Yunus`un üzerine gölge salacak, sıkıntısını giderecek bir keneotu sağladı. Yunus buna çok sevindi.

7- Ama ertesi gün şafak sökerken, Tanrı`nın sağladığı bir bitki kurdu keneotunu kemirip kuruttu.

8- Güneş doğunca Tanrı yakıcı bir doğu rüzgarı estirdi. Yunus başına vuran güneşten bayılmak üzereydi. Ölümü dileyerek, "Benim için ölmek yaşamaktan iyidir" dedi.

9- Ama Tanrı, "Keneotu yüzünden öfkelenmeye hakkın var mı?" dedi. Yunus, "Elbette hakkım var, ölesiye öfkeliyim" diye karşılık verdi.

10- RAB, "Keneotu bir gecede çıktı ve bir gecede yok oldu" dedi, "Sen emek vermediğin, büyütmediğin bir keneotuna acıyorsun da,

11- ben Ninova`ya, o koca kente acımayayım mı? O kentte sağını solundan ayırt edemeyen yüz yirmi bini aşkın insan, çok sayıda hayvan var."

 

 

Tevrat’ta yukarıdaki gibi yer alan Yunus peygamberin hikâyesi, Kur’an’ ile yetinmeyen bazı Müslümanlar tarafından ise, aşağıdaki şekilde ansiklopedik (!) bilgi hâline getirilmiştir:

 

YUNUS

 

Geçmiş zamanlar Asurlular diye bir kavim vardı. Bu kavim Ninova şehrinde yaşardı. Ninova o vakitler en büyük şehirlerden biriydi. Hz. Yunus da Allah tarafından bu kavime peygamber olarak gönderildi.

 

Hz. Yunus peygamber olduğu zaman 30 yaşındaydı.

Ninova halkı ticaret ile uğraşan zengin bir ahaliydi.

 

Bu zenginlik halkın gözünü kamaştırıp doğru yoldan ayrılmalarına neden oldu. Artık putlara tapıyorlardı.

Ahireti düşünmez olmuşlardı.

Hz. Yunus Ninova’lıları Allah yoluna davet etti. Hz. Yunus’a çokça küfürler edildi. Ancak O, yılmadan, yorulmadan, sabırla tam 33 sene boyunca herkesi doğru yola çağırdı. Allah’ın emri ile belli zaman sonra başlarına bir felaket geleceğini anlattı.

Hz. Yunus’un söylediklerine inananlar da inanmayanlar da olmuştu. Hz Yunus Allah’tan izin almadan kavminden ayrıldı. Felaket günü yaklaşıyor, herkes Hz. Yunus’u arıyordu. Fakat kimse bulamıyordu.

Hz. Yunus Dicle kıyısında bir gemiye bindi. Kendi ile birlikte gemiye binen başkaları da olmuştu. Denize açıldılar.

Bu arada Ninova çok hareketliydi. Çünkü Hz. Yunus’un söylediği gün gelip çatmıştı.

Gündüz aniden güneş yok oldu. Her taraf karanlığa büründü. Etrafta çok korkunç sesler vardı. Herkes birbirine Hz. Yunus’u soruyordu. Şehirdeki putları kırdılar. Allah’a dualar ettiler yalvardılar. Allah duaları kabul etti. Beklenen felaketi yaratmadı. 

Hz. Yunus, ise gemideydi. Nasıl olduysa gemi gitmiyordu. Üstelik hiçbir sebebi de yoktu. Gemi batmak üzereydi. Aralarında bir karar aldılar. Kur’a çekilecek ve bir kişi gemiden atılacaktı. Kur’a çekildi. Hz. Yunus çıktı. Kur’ayı yenilediler tekrar Hz. Yunus çıkmıştı.

Hz. Yunus kalktı ve gömleğini çıkardı. Allah’ın izni olmaksızın kavminden ayrılmıştı. Bu hatası hiç aklından çıkmıyordu. Gün batımında Allah’a tövbe ederek kendini engin sulara attı. 

Yaptığı tövbeyi Yüce Allah kabul etti. Hz. Yunus’u kurtarması için büyük bir balık gönderdi. Hz. Yunus denizin sularına gömüldüğünde, balık Hz. Yunus’u yuttu, Hz. Yunus’u karnında muhafaza etti. Daha sonra kıyıya geldiğinde Hz. Yunus’u kıyıya bırakıp uzaklaştı. 

Hz. Yunus çok yorgundu, yürüyemiyordu. Sürünerek kumsala doğru ilerledi. Çevreye bakındı. Böcekleri ve zararlı hayvanları gördü. Oraya yığılıvermişti. Çok yakıcı bir güneş vardı. Yüce Allah bir bitki yarattı. Bu bitkinin adı Yaktin idi. Yaktin çok çabuk büyüdü. Hz. Yunus’u güneşten ve böceklerden korudu

Artık Hz. Yunus kendine gelmişti. Fakat nerede olduğunu biliyordu. Yola koyulmak için hazırlıklar yaptı. Sonra yola çıktı. Çok uzun bir yolculuktan sonra Ninova’ya vardı. 

Hz. Yunus nihâyet kavminin yanına varmıştı. Ninova’da Hz. Yunus büyük bir sevgi ve saygıyla karşılandı, Hz. Yunus gördü ki putlar yok olmuş, kavmi yalnız ve yalnız Yüce Allah’a ibadet ediyordu. Ninova’lılar, doğru yolu bulmuştu. Hz, Yunus çok sevindi. Gördükleri onu çok etkilemişti. Şükretti. Hz. Yunus uzun yıllar kavmi ile beraber Allah’a ibadet ederek yaşadı. 

Ölümünün yaklaştığı zaman Ninova’dan ayrıldı. Kimse nereye gittiğini bilmiyordu. Daha sonra bilinmeyen bir tarihte, bilinmeyen bir yerde öldü. 

Hz. Yunus`un Asurlulardan ayrı kalması ile beraber, kavim yeniden dinden uzaklaştılar. Bunun üzerine Allah Ninova şehrini düşmanların işgaline izin verdi. Böylece Asurlular devleti yıkıldı

 

 

Bunlardan başka Yunus peygamberle ilgili olarak üretilmiş; yaşının 1000’in üstünde olduğu, 950 sene peygamberlik yaptığı gibi daha birçok Kur’an dışı senaryo mevcuttur.

 

 

Biz, bu örneklerin sayısını arttırmakta yarar görmüyoruz ama bu hikâyelerdeki tutarsızlıkları da görmezden gelemiyoruz.

 

Meselâ, Yunus peygamberin kaçma teşebbüsü hakkında Tevrat’ta yazanların, coğrafî bilgiler ışığı altında ve o günün teknolojik seviyesi dikkate alınarak düşünülmesi hâlinde, gerçek olması mümkün görünmemektedir.

 

Çünkü Tevrat’ta geçen Ninova, Yafa ve Tarşiş ile ilgili coğrafî ve tarihî bilgiler şöyledir:

 

Ninova: Asur krallığının başkenti. Dicle’nin sol kıyısında, ırmağın Hoser ile birleştiği yerde… (M. Laorusse c:9, s:362)

 

Yafa: İsrail devletinde şehir. Tel Aviv’in varoşu. Akdeniz’e hâkim yüksek bir burunda. Sayfiye yeri…  (M. Laorusse c:12, s:686)

 

Tarşiş: Esk coğ. Tartessos ülkesinin adlarından biri. Endülüs bölgesine o sırada Tartessos (Tharsis) ülkesi adı veriliyordu… (M. Laorusse c:11, s:911-913)

 

Bazı eserlerde “Tarşiş” sözcüğü “Tarsus” olarak değiştirilmiştir ama Tevrat’taki sözcük “Tarşiş”tir.

 

Bu bilgilere göre Yunus peygamberin gemisinin, Doğu Akdeniz’de bir liman kenti olan Yafa’dan kalkıp Akdeniz’i bir uçtan bir uca geçerek İspanya’ya kadar gidebilecek bir gemi olması gerekmektedir ki, o çağlardaki gemilerin bu kadar uzun bir yolculuğu yapabilmesi imkânsızdır.

 

Yunus peygamberin Tevrat’ta anlatılan hikâyesindeki bir başka mantıksız olay da, bir insanı bir bütün olarak yutabilecek bir balığın mevcudiyeti ve o insanın da kendini yutan balığın karnında üç gün kalmasıdır.

 

Çünkü bir insanı parçalamadan yutabilecek bir balık (balina) hayal edilse bile, sindirim sistemi çalışmayan bir balık düşünülemez. Ki balinanın yaşadığı denizler ile olayın geçtiği denizi de düşünmek gerekir.

 

Kaldı ki, böyle bir balığın var olamayacağı konusunda Kur’an’da da bir işaret vardır.

 

Şöyle ki; Saffat suresinin 143, 144. ayetleri,

 

“Fe lev la ennehu kane minel müsebbihiyn “ 

“eğer tesbih edenlerden olmasaydı”

 

Le lebise fi batnihi ila yevmi yüb'asun

“Her halde ba'solunacakları güne kadar onun karnında kalırdı”

 

Yunus peygamberin diriliş gününe kadar balığın karnında kalacak olduğunu bildirmektedir.

 

Yani, sözcüklerin hakikat manaları ile değerlendirilmesi durumunda ayetten, bu balığın karnında Yunus peygamber olduğu hâlde kıyamet gününe kadar yaşayacağı anlamı çıkar ki böyle bir şey mümkün değildir.

 

Kur’an mantıksız, akıl dışı bir husus içermediğine göre, Yunus peygamberin balık tarafından yutulması, olsa olsa bir kinayedir.

 

 

Mirror Yazdı:

-hut kelımesı bunalımdır meali için Dost1 tarafından delıl gösterılen Yunusun hıkayesınde  Yunus balık tarafından yutulmadımı?Tum meallercılerın bu yorumu  değişmeli mi?Aynı şekılde Musa ve bılgın kul  kıssasındaki balıkta mı bunalım?Neden hep bahreyn yani deniz bu ayetlerde sık gecmiş?

Muhammed Esed

18:61

Fakat iki (denizin) birleştiği yere vardıklarında balıkları bütünüyle akıllarından çıktı ve denize dalıp gözden kayboldu.

Transliterasyon

18:61

Felemma beleğa mecmea beynihima nesiya hutehüma fettehaze zebılehu fil bahri seraba

 

 

1. Balık bir insanı yutamaz.
2.İnsanı parçalamadan yutabilecek bir balık türü bilinmemektedir.

3. Yuttuğunu farzetsek bile bir insan balığın oksijensiz ve asitli midesinde bir dakika bile yaşayamaz.

Alemlerin Rabbi olan Yüce Allah'ın Saffat suresinin 141-144 ayetleri
"Fe saheme fe kane minel müdhadiy
Feltekamehül hutü ve hüve mülim
Fe lev la ennehu kane minel müsebbihiyn
Le lebise fi batnihi ila yevmi yüb'asun"

rivayetler ekseninde meallendirilmiştir.

burada balık diye meallendirilen "hutü" bunalım anlamındadır.
Olaya Kur'an'daki tüm boyutlarıyla bakmak gerekir.

 

Dilimizde bir deyim vardır. Falan kişi "derya- deniz" derler. Bilginin çok olduğu, bilgilenilecek kişi anlamındadır.

Kehf;61:"Felemma beleğa mecmea beynihima nesiya hutehüma fettehaze zebilehu fil bahri seraba"
Her ikisi, iki denizin/bilgilenecekleri birleştiği yere varınca balıklarını/bunalımlarını unuttular. hut (Balık/bunalım) denizde/bilgilenmeyle bir yol tutup gitmişti.

A'raf;163:"Ves'elhüm anil karyetilleti kanet hadiratel bahr iz ya'dune fis sebti iz te'tihim hiytanühüm yevme sevtihim şürraan ve yevme la yesbitune la te'tihim kezalike nebluhüm bima kanu yefsükun"
Ve onlara, o deniz kıyısındaki kentten de sor. O sırada onlar sebtte haddi aşıyorlardı. Sebtlerinin gününde hûtları (balıkları / bunalımları) akın akın geliyorlardı, sebt yapmadıkları gün gelmiyorlardı. İşte fasıklık etmeleri nedeniyle Biz onları böyle belâlandırıyoruz.

 

 

 
Mirror Yazdı:

-Bunalım akın akın gelır mı,Allah ruhlara bunalım verırmı,sunettulahta örnegı var mıdır?

-Baktığım arapça sözluklerde bu anlama rastlayamadım,bu kelıme hangi sözluklerde balık yerıne bunalım olarak gecer?

 

Kur’an’da “ruh” bilgi anlamında kullanılmıştır.

Ruhtan kastınız  nefs/can  ise; nefsin sahibi olan insan  bunalım yaşayabilir, bunalım akın akın gelebilir.

Kur’an’da ki, incelediğinizi sanıyorum. Mecaz olarak kullanılan kelimeler çoktur.

 

Kusursuzluk sadece Allah'a mahsusdur.

En doğrusunu bilen Allah'tır.

Sevgi,saygı ve muhabbetle.

Allah'a emanet olunuz.



__________________
Halil Ay
Yukarı dön Göster dost1's Profil Diğer Mesajlarını Ara: dost1
 
mirror
Katilimci Uye
Katilimci Uye


Katılma Tarihi: 13 mart 2007
Gönderilenler: 92
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı mirror

Sevgılı Dost1

Kuran mecazi anlatımlarla dolu bu yuzden size hak verıyorum.Ancak dediğim gibi tum ayetleri meallendirirsenız,sorgulamaya devam ederseniz ve özellıkle Musanın kıssasındakı balık hıkayesını bizlere anlatır ve zıhnımızde oturtursanız,her sey daha ıyı anlaşılacaktır.Bu arada hut bunalım olsada bu çalışma yasağinda ben hala ureme,hamilelık dönemı av yasagı gıbı ilahi bir hıkmet aramaktayım ve bu olaslıktanda vazgecmiş degılım.

Selam ile

Yukarı dön Göster mirror's Profil Diğer Mesajlarını Ara: mirror
 
dost1
Admin Group
Admin Group


Katılma Tarihi: 28 haziran 2006
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 538
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı dost1

Selamün Aleyküm ! Değerli Semazen Kardeşim!

Semazen Yazdı:
Semazen:Ortada bir "bunalım" varsa ve bu "Sebt"den kaynaklanıyorsa; "Hût" kelimesinin aslında ve/veya özünde "bunalım" manasına gelebileceğini neye dayanarak söylüyoruz? ?

Semazen Yazdı:
Değerli Dost1,

Sizi saygın ve muhlis bir Kurân sevdalısı görüyoruz. Nezih üslûbunuz bunun en açık işâreti.. Ancak, konumuz Kurân olduğu için ve meselenin ciddiyetine siz belki hepimizden ziyâde vâkıf olduğunuz için, bir cümleyle ifâde edeceğim yapıcı eleştirimi hoşgörüyle karşılayacağınızı zannediyorum.

Efendim, sorumuz üzerine üçüncü sayfada yaptığınız mufassal açıklamayı dikkatle okudum. Çok ama çok dikkatli okudum.. "Hût" kelimesinin mecâzî olarak anlaşılması yönündeki bakış açınızın kabul edilemez olduğunu saygıyla ifâde etmeye mecburum... ?

Allah Razı olsun. Rabbim cümlemizi de muhlislerden kılar . İnşaAllah.

Eleştiriler, insanların idraklarının  açılmasına neden olur. Yapılan eleştirileri idrakimin açılmasına vesile kıldığı için de Rabbime hamdeder, şükrederim. Tüm eleştiriler bu kardeşiniz için birer öğreticidir.

Bu sitede yazmaya başladığımdan bu güne en çok dikkat ettiğim; müzakerelerde,  müzakerede bulunduğum Kardeşlerimizin yazılarına vurgu yapmaktır.  Kişiliklerine saldırmadan yapmaya çalışırım bunu. Müzakerelerde bu edebe dikkat edilmediğinde de müzakereden çekilirim.

Lütfen! Değerli Semazen  Kardeşim!  Eleştiriniz için sağolun. Allah Razı olsun. Hayırlara vesile olur inşaAllah.

-  Yunus peygamberin kaçışı Kur’an’da “ibak” sözcüğü ile ifade edilmiştir. Bu sözcük; “Kölenin efendisinden kaçışı” demek olup, Tevrat’taki gibi “Rabbin önünden kaçmak” anlamına gelmez. Zaten, Kalem suresinin 50. ve Saffat suresinin 147, 148. ayetlerine göre Yunus peygambere elçilik görevi, bu kaçmaya çalışma macerasından sonra verilmiştir

Kur’an, Yunus peygamberin dopdolu bir gemiye doğru kaçtığını bildirmektedir. Yani, Yunus peygamber gemiye doğru kaçmış ama binmemiştir. Çünkü ayetteki ifadede yaklaştırma edatı olan “ila” harf-i cerri kullanılmıştır. Eğer ayette zarfiyyet edatı olan “fi” harf-i cerri kullanılsa idi buradan, Yunus peygamberin dopdolu gemiye bindiği ve dopdolu gemide kaçtığı anlaşılırdı.

Saffat suresinin 139- 144. ayetleri,

Ve inne yunüse le minel murselin

Yûnus da gönderilen elçilerdendi.

İz ebeka ilel fülkil meşhun

Dolu gemiye kaçmıştı.

Fe saheme fe kane minel müdhadiyn

Sonra kura çekti de kaybedenlerden oldu

Feltekamehül hutü ve hüve mülim

Kendi kendisini kınarken balık onu yuttu.

“Fe lev la ennehu kane minel müsebbihiyn  

“eğer tesbih edenlerden olmasaydı”

Le lebise fi batnihi ila yevmi yüb'asun

“Her halde ba'solunacakları güne kadar onun karnında kalırdı”

 

143,144.Ayet,Yunus peygamberin diriliş gününe kadar balığın karnında kalacak olduğunu bildirmektedir.

 

Yani, sözcüklerin hakikat manaları ile değerlendirilmesi durumunda ayetten, bu balığın karnında Yunus peygamber olduğu hâlde kıyamet gününe kadar yaşayacağı anlamı çıkar ki böyle bir şey mümkün değildir.

 

Kur’an mantıksız, akıl dışı bir husus içermediğine göre, Yunus peygamberin balık tarafından yutulması, olsa olsa bir kinayedir diye düşünmekteyim.

 

Semazen Yazdı:
"Hût" kelimesinin mecâzî olarak anlaşılması yönündeki bakış açınızın kabul edilemez olduğunu saygıyla ifâde etmeye mecburum..

 

Değerli Kardeşim! Takdir sizlerindir.

 

Kusursuzluk sadece Allah’a mahsusdur.

En doğrusunu bilen Allah’tır.

Sevgi,saygı ve muhabbetle.

Allah’a emanet olunuz.

Yukarı dön Göster dost1's Profil Diğer Mesajlarını Ara: dost1
 
dost1
Admin Group
Admin Group


Katılma Tarihi: 28 haziran 2006
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 538
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı dost1

Selamün Aleyküm! Değerli mohocuc Kardeşim!

mohocuc Yazdı:
Dediklerinizi doğru kabul edelim, böyle bir mecazileştirme olsun diyelim. Niye direkt bu adam bunaldı, ümitsizliğe düştü denmiyorda balık-bulut anlamına gelen sözcüklerle bu durum ifade ediliyor. Niye? Niye zorlaştırılıyor bu anlatımlar? Kuran çok zor anlaşılması...

 

Allah Razı olsun. Düşüncelerinizi paylaştınız.

Rabbim cümlemizin de ilmini artısın. İnşaAllah.

Kur’an, anlaşılması  zor değil kolaydır.

Kamer ;17,22,32,40:“Ve le kad yessernal kur'ane liz zikri fe hel mim muddekir”

Yemin olsun ki, biz, Kur'an'ı öğüt ve ibret için kolaylaştırdık. Fakat düşünen mi var?!

 

Yeter ki, biz kur’an’ı okuyalım. Yeter ki, Kur’an’ı meallendirenler metne sadık kalsınlar.

Alemlerin Rabbi olan Yüce Allah’ın  vahyettiği, Peygamber Efendimizin tebliğ ettiği Kitab olan Kur’an’da niye mecaz ifade var ?  Böylesi bir sorudan Allah’a sığınırım.

 

Zümer;23:”Allahü nezzele ahsenel hadisi kitabem müteşebihem mesaniye takşeirru minhü ccüludüllezine yahşevne rabbehüm sümme telinü cüludühüm ve kulubühüm ila zikrillah zalike hüdellahi yehdi bihi mey yeşa' ve mey yudlilillahü fe ma lehu min had

Allah, sözün en güzelini, birbirine benzer iç içe ikili manalar ifade eden bir Kitap halinde indirmiştir. Rablerinden korkanların ondan derileri ürperir. Sonra da hem derileri hem de kalpleri, Allah'ın Zikri/Kur'an'ı karşısında yumuşar. Bu, Allah'ın kılavuzudur ki, onunla dilediğini/dileyeni hidayete erdirir. Allah'ın saptırdığına gelince, ona kılavuzluk edecek yoktur.

mohocuc Yazdı:
tekam= yiyip yutmak, yemek borusu sahibi canlıların yaptığı işlem

karanlıkla bu fiili nasıl ilişkilendirdiniz?

Bu ilişkilendirmeyi yaptığım paragrafı gösterir misiniz?

 

mohocuc Yazdı:
Musa ile ilgili ayetlerde geçen balığında balina olduğunu düşünüyorum. Çünkü Musa denizde yolculuk ederken bir kayalığa sığınıyorlar iki denizin birleştiği yerde. O kayalığın olduğu yerde aslında bilge kul. Ancak onlar unutuyorlar. Sonra izleri üzere geri dönüyorlar. Ve o kayalık mevkiinde bilge kulu buluyorlar. Öyle ki gemilerin bulunduğu bir yer orası.

 Musa Peygamberimizin yaşadığı bölge ve balinaların yaşadığı denizleri düşünmek gerekir diye düşünüyorum.

Mirror Kardeşimize yazdığımız uzun yazıyı ve Semazen Kardeşimize yazdığımız yazıyı okursanız konu ile ilgili düşüncelerimi  öğrenmiş olursunuz.

Kusursuzluk sadece Allah'a mahsusdur.

En doğrusunu bilen Allah'tır.

Sevgi,saygı ve muhabbetle.

Allah'a emanet olunuz.

Yukarı dön Göster dost1's Profil Diğer Mesajlarını Ara: dost1
 
dost1
Admin Group
Admin Group


Katılma Tarihi: 28 haziran 2006
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 538
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı dost1

Aleyküm Selam! Değerli Aliaksoy Kardeşim!

Aliaksoy Yazdı:
Selam,

Tefsirde tarihi vakıaların bu tarz yorumlanması hususunda düşünülecek ve tartışılması gereken bir makale sunuyorum.

Kuran ve Tarihselcilik

Özellikle bu konuda Dost1 in görüşlerini bekliyorum. Keza, yazar cinn sözcüğünün "yabancı kişiler" olarak anlamlandırılmasını misal getirmiş. İşte Kuran sitesinde de böyle bir anlam var.

Özetle yazar, "kelimelerin bu şekilde anlamlandırılması ile kıyamet ve ahiret meselelerinin de mecazi olduğunun iddia edilmesine olanak sağlanmaktadır" mantığında bir eleştiri getirmiş.

Tartışılmalıdır derim.

Selam ve dua ile...

Kur’an’ın meal ve tefsir çalışmaları,  - ki, Tefsir kelimesini doğru bulmuyorum. Bunun yerine olanı açığa çıkarma anlamında “teybin” kelimesinin kullanılması gerektiğine inanıyorum.- ne yazık ki metne sadık kalarak değil de rivayetlere sadık kalınarak yapılmıştır.

Bu konu ile ilgili görüşümüz: Kur’an söz konusu olduğunda  kesinlikle metne sadık kalınması gerektiğidir. Kur’an kendi kendini açıklayan bir kitaptır. Zümer Suresinin 23 ayeti ile Âli İmran Suresinin 7. ayetleri asla göz ardı edilmemelidir.

Muhkem  ve müteşabih ile ilgili olarak

 

Muhkem ayetler: “Hüküm içeren” demektir. İçerisine insanları kargaşadan ve zulümden engelleyen ilkelerin bulunduğu ayetler demektir. Ki bu ayetler açıktır, nettir ve tekbir anlam ifade ederler.Bu ayetlerden ikinci ve üçüncü……başka bir anlam çıkarılamaz.

Müteşabih ayetler: “Birden çok, birbirine benzer, birbirinden güzel ve her biri açık açık anlaşılan ayetler” demektir. Bu ayetler mecaz kinaye ve diğer edebi sanatların kullanıldığı ve en alt tabakanın bile anlayabilmesi için yapılan benzetmeler ve örneklemelerin yer aldığı ayetlerdir.

 

Bunlar da açık seçiktir, kesinlikle müşkil ve anlaşılmaz, kapalı değildir.

 

Eğer ki “Müteşabih” “kapalı, müşkil ve anlaşılmaz” demek olursa Zümer suresinin 23. ayetinin anlamı çok tuhaf bir anlam olur. Yani Kur’an “hem sözün en güzeli” olacak hem de “müteşabih (kapalı, anlaşılmaz)” olacak!

 

Müteşabih ayetlerin birden çok, birbirinden güzel anlamlarının hepsi de doğrudur. Kim nasıl anlarsa anlasın hepsi o ayetin anlamıdır. Bu ayetler te’vil edilebilir.

 

 Ama “tevil” ne demektir bunu da açmak zorundayız.

Tevil: Maalesef “tevil” sözcüğü de yanlış lanse edilmiş sözcüklerden birisidir.

“Yorum” anlamıyla değerlendirilmektedir. Ve müteşabih ayetler hakkında yorumlar yapılmakta veya yapılamamaktadır.

 

Bazıları da Tevil’i tefsir anlamında kullanmaktadır.

 

İşin aslına gelince “Tevil” sözcüğü “geriye dönüş” anlamındaki “evl” sözcüğünün tefil babından mastarıdır. “evvele, yüevvillü, te’vilen,….” diye çekimi yapılır.

Türkçe’deki  “evvel/ilk” sözcüğü de bize Arapça’daki bu sözcükten gelmedir.

 

“te’vil” sözcüğünün anlamı ise “geriye dönüş” anlamından değişimle “tedbir/arkalaştırma” ve takdir/ayarlama” anlamınadır. Bunu tam tamına Türkçeleştirirsek “1’inci  2’nci, 3’üncü …..” gibi ardı ardına dizmek” anlamını söyleyebiliriz. Ayrıca “öncelik sırasına dizmek, öncelikleştirmek” olarak da ifade edebiliriz.

İşte müteşabih ayetlerin o birbirinden güzel, birbirine benzeyen, açık seçik anlamları Allah tarafından ve ehil kimseler tarafından “bu anlam birinci, şu anlam ikinci,şu anlam üçüncü,  ….” gibi ard arda sıralanabilir, önceliklenebilir. Müteşabih ayetlerin te’vili bu demektir.

Sözünü ettiğiniz makaleyi okudum.

Örneğin, bu yöntemle, Ebrehe’nin ordusuna saldıran kuşların ‘attıkları’ teşin bir tür taş değil de, çiçek mikrobu olduğunu ileri sürebilmeniz mümkün iken, İsa’nın ya da Musa’nın tarihen sabit gerçek kişiler olmadığı, Musa’nın asasının sembolden ibaret olduğu, cinlerin yabancı insanlar olduğu… kısaca mecaz ve mucize içerikli masajların ‘ibret’ almak amacıyla Kur’an’ın hikayeleştirdiği ‘hayali’ örneklerden ibaret olduğunu söylemeniz de imkan dahilinde olmaktadır.

 

İsa’nın ya da Musa’nın tarihen sabit gerçek kişiler olmadığı, Musa’nın asasının sembolden ibaret olduğu”

Bunu söyleyen Allah’ın vahyini inkar edendir. Küfür ehlidir.

 

“…cinlerin yabancı insanlar olduğu…”

Kur`anda konu edilen "CİNN" sözcüğü halkın anlayışındaki, folklorik anlamdaki cinn değildir. Kur`an’daki Cinn "Aşina olunmamış, iyi tanınmamış, kimseler, güçler" demektir. bu iyi tanınmamış insan olabileceği gibi, iyi tanıyamadığımız mikroplar, elektirik, magnetizma gibi enerjik varlıklar da olabilir.

 

Metne sadık kalınmadan rivayetler ekseninde yapılan meal ve tefsirdeki en önemli olaylardan biri de melek ve şeytan konusudur. Metne sadık kalındığında:

İki türlü melek varlığından sözedilebilir..

1.Güç anlamındaki melekler. Bunlar, tüm tabiat kuvvetleri (Ademe secde edenler de bu grupdandırlar) olduğu gibi akıl, fikir, hafaza, dikkat, bellek gibi enerjik olan zihinsel fonksiyonlarda olabilir.

2. Haberci anlamındaki melekler. Bunlar da Kur`an ayetleri gibi vahylerdir.

 

Şeytan da kişi değil kötü karakterin adıdır. bu sonradan kişileştirilmiştir.

kötü insanlara, kötü huylara şeytan denebilir. Kur`andaki kullanımı da hep bu tarzdadır.

 

 

Üstelik, Kur’an, metin açısından hadisler gibi değildir; insan müdahalesine maruz kalmamıştır ve hadisler gibi bir tevile de ihtiyaç hissetmez. O halde buradan çıkacak sonuç şudur: Kur’an metin olarak sahihtir ve ‘anlam’ı metninde içkindir. Anlam, metinden çıkarılacak; metnin aslına uygun olacaktır. Anlamı yakalama çabalarının somut bir sonuç vermiyor olması, Kur’an’ın sabit bir anlamının olmadığı şeklinde anlaşılamayacağı gibi, her farklı görüşe apriori bir isabet değeri nisbet edilmesini de gerektirmez.

Yazar Burada “te’vil” kelimesini Kur’an’da geçen te’vil kelimesinden farklı bir anlamda kullanıyor.

Değerli Kardeşim!

Arapça mükemmel bir dildir. Yanlış anlaşılmaya fırsat vermez. Yeter ki metne sadık kalınsın.  

Arapçada bir ismi fail vardır. Bir de bunların mübalağa kalıpları vardır. Bir de bu kalıpların ifade ettiği anlamdan daha üst bir anlamı ifade eden “ism-i tafdıl” kalıbı vardır. (ama maalesef çevirilerin bir çoğunda bunlar yansıtılmıyor.

 

”Bilmek” kökü olan “ilim” mastarından söz konusu kalıpları  açıklayalım.

 

“Âlim” sözcüğü normal ism-i fail olup anlamı: Bilici, bilen (bilgin) demektir.

İnsanlar için sakıncasızca kullanılır.

 

“Alîm” sözcüğü mübalağa ism-i fail olup “çok çok sınırsızca bilen” demektir.

Bu sadece Allah’a izafe edilebilecek bir niteliktir.

Bu sıfat Kur’an’da sadece Rabbimiz için kullanılmıştır.

 

Bu sözcüklerin bir de ismi tafdıli vardır ki o da “e’lemü” dür. Anlamı “…. den /herkesten daha fazla bilen” demektir. her Arapça sözcük bu kalıplar çerçevesinde değerlendirilebilir.

 

Kur’an’ın metninden uzaklaşıldığında ve rivayetler girdiğinde ise;

 

Rabbimizin Kur’an’da  “azamet” ve “kibriyalık” ifadesi olarak kullandığı- Yani Allah, bir tek olmasına rağmen, kullandığı-  “nahnü, inna” gibi birinci çoğul şahıs olan “biz” ifadesi, rivayetler eşliğinde:

“Allah, her ne yaparsa bu Velîleri, dostları ile birlikte yapmaktadır onun için Kur’ân’da “biz” ifadesini kullanmıştır” a dönüşebilir..

 

Böylece sadece Allah’a ait olan sıfat ve tasarruflar farklı varlıklara- evliyâ- izafe edilebilir. verilir.

 

O zaman kimisi havada uçar, kimisi Tayy-i mekan, kimisi de tayy-i zaman yapar. ....

 

Bu anlayış çerçevesinde Kur’ân’a bir göz atın. Allah’ın “Biz” ifadesi kullanarak açıklamış olduğu tasarruflarını  sözde bu Evliyâsıyla, dostlarıyla beraber yaptığını bir düşünün. 

 

Kaf suresi âyet 16:

 

“Ve hiç kuşkusuz, insanı biz yarattık ve benliğinin ona telkin ettiği şeyi biz biliriz. Biz, ona şah damarından daha yakınız.”

 

Allah insanı onlar (evliyâüllah/ dostları, gönüldaşları) ile birlikte yaratmış, Allah ve onlar insanın nefsinin insana ne fısıldadığını bilirlermiş ve Allah ve Evliyâsı insanlara şah damarlarından daha yakınlarmış. (!)

 

Kevser suresi âyet 1:

 

Biz sana çok şey verdik.”

 Kevseri de Hz. Muhammed’e Allah tek başına vermemiş. Yine beraberindeki dostlarıyla birlikte vermiş. (!)

Kadir suresi âyet 1:

 

 

Biz onu kadir gecesinde indirdik.”

 Kur’ân’ı da kadir gecesi Allah tek başına indirmemiş, Kur’ân’ı da yine dostlarıyla birlikte indirmiş. (!)

 

İnşirah suresi âyet 1-3:

        

“Senin göğsünü biz açmadık mı?

Ve ağır yükünü biz kaldırmadık mı?

Sırtını ezen.

Senin ününü biz yükseltemedik mi?”

 

Buraya baktığınızda da yine Peygamberin göğsünü açan, onun sırtından ağır yükü alan, Onun adını, şanını yücelten de yine Sadece Allah değil, Allah ekibiyle birlikte bu işi yapmışlar. (!)

 

Ya sin suresi âyet 12:

 

“Şüphesiz biz, ölüleri biz diriltiriz; onların önden takdim ettiklerini ve eserlerini de biz yazarız. Biz her şeyi, apaçık olan bir kitapta tespit edip korumuşuz.”

 

Ne dersiniz! Ölüleri de Allah o arkadaşları ile diriltiyormuş, kulların ölmeden evvel yaptıklarını ve ölümlerinden sonraya bıraktıkları icraatlarını da Allah bu heriflerle birlikte yazıp koruyormuş! (Hâşâ)

 

 

Rabbim, Kur’an’a sadık bendeler eylesin bizleri . İnşaAllah.

Rabbim, Kur’an’ı Kur’an ile anlayan kullarından eylesin . İnşaAllah.

Rabbim, Kur’an adına atılan tüm iftiraları temizleme yolunda gayret edenlerden eylesin bizleri. İnşaAllah.

 

Kusursuzluk sadece Allah'a mahsusdur.

En doğrusunu bilen Allah'tır.

Sevgi,saygı ve muhabbetle.

Allah'a emanet olunuz.

Yukarı dön Göster dost1's Profil Diğer Mesajlarını Ara: dost1
 

<< Önceki Sayfa Sonraki >>
  Yanıt YazYeni Konu Gönder
Yazıcı Sürümü Yazıcı Sürümü

Forum Atla
Sizin yetkiniz yok foruma yeni mesaj ekleme
Sizin yetkiniz yok forumdaki mesajlara cevap verme
Sizin yetkiniz yok forumda konu silme
Sizin yetkiniz yok forumda konu düzenleme
Sizin yetkiniz yok forumda anket açma
Sizin yetkiniz yok forumda ankete cevap yazma

Powered by Web Wiz Forums version 7.92
Copyright ©2001-2004 Web Wiz Guide
hanif islam

Real-Time Stats and Visitor Reports Sitemizin Gunluk, Haftalik, aylik Ziyaretci  Detaylari Real-Time Stats and Visitor Reports

     Sayfam.de  

blog stats