Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
TARİKATÇILAR TARAFINDAN ÇARPITILAN DÖRT GRUP AYET
Tarikatçı iddia 1 :
Ali İmran 200’de rabıtadan bahsediliyor. Mürşit rabıtasının Kur’anda yeri var,
haktır.
Evet bu
ayette RaBiTu kavramı var ama konunun mürşit rabıtasıyla ilgisi yok. Herhangi
bir meale bakan sıradan bir insan bile bunu net olarak görebilir.
O ayette
düşman karşısında ve savaş esnasında sabretmekten, uyanık olup gözetlemekten ve
böylece gafil avlanmamaktan bahsediliyor.
Ribat
ileri karakol anlamındaki askeri yapılarında ismi.
Diyanet
Meali Ali İmran 200:
Ey iman
edenler! Sabredin. Sabır yarışında düşmanlarınızı geçin. (Cihat için)
hazırlıklı ve uyanık olun ve Allah'a karşı gelmekten sakının ki kurtuluşa
eresiniz.
Kur’anda
Rabıta kelimesi değil türevleri geçiyor. Kehf 14, Kasas 10, Enfal 11 ve 60.
Hiçbirisinde mürşit rabıtası veya onu çağrıştıran en ufak bir işaret yok.
Tarikatçı iddia 2:
Mürşitlerle daimi birliktelik Tevbe 119’da geçiyor. Allah sadıklarla birlikte
olun diyor. Sadıklarla yani şeyhlerle her an birlikte olmak ise ancak rabıta
ile mümkündür.
Sadıklarla
birlikte olmak bizlere bir Allah emridir Tevbe 119’a göre. Fakat kimdir bu
sadıklar? Tekkelerinde pinekleyen ruhban takımı mı? Yoksa düşman karşısında dik
duran, mücadeleden korkmayan kesim mi?
Yüce
Allah onların kimler olduğuna örneği bir önceki ayette, Tevbe 118’de vermiş
bizlere. Sadıklarla birlikte olma uyarısı savaştan kaçan üç kişi anlatılırken
verilmiş.
Diyanet
Meali Tevbe 118-119:
Savaştan
geri kalan üç kişinin de tövbelerini kabul etti. Yeryüzü bütün genişliğine
rağmen onlara dar gelmiş, vicdanları da kendilerini sıktıkça sıkmış, böylece
Allah(ın azabın)dan yine ona sığınmaktan başka çare olmadığını anlamışlardı.
Sonra (eski hallerine) dönsünler diye, onların tövbelerini de kabul etti.
Şüphesiz Allah, tövbeyi çok kabul eden ve çok merhamet edendir.
Ey iman
edenler! Allah'a karşı gelmekten sakının ve doğrularla beraber olun.
Bu
ayetlerin ne şeyhlerle ilgisi var, ne de onlara yapılan rabıtayla.
Tarikatçı iddia 3:
Mürşitlere intisab yani bağlılık yemini Mümtehine 12 ve Fetih 18’de geçiyor,
haktır.
Mümtehine
12 ve Fetih 18’de intisabdan değil beyatten bahsediliyor. İkisi de bağlılık
yemini fakat ilki tasavvufi diğeri siyasi bir kavram. Şeyhe yapılan bağlılık
yemininin adı beyat değil intisabdır.
Bu
ayetlerde toplumun liderine bağlılık yemininden bahsediliyor. Tarikatlara
girişte yapılan törenden değil.
Diyanet
Meali Mümtehine 12:
Ey Peygamber!
Mü'min kadınlar, Allah'a hiçbir şeyi ortak koşmamak, hırsızlık yapmamak, zina
etmemek, çocuklarını öldürmemek, elleriyle ayakları arasında bir iftira uydurup
getirmemek, hiçbir iyi işte sana karşı gelmemek konusunda sana biat etmek üzere
geldikleri zaman, biatlarını kabul et ve onlar için Allah'tan bağışlama dile.
Şüphesiz Allah, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.
Diyanet
Meali Fetih 18-19:
Şüphesiz
Allah, ağaç altında sana bîat ederlerken inananlardan hoşnut olmuştur.
Gönüllerinde olanı bilmiş, onlara huzur, güven duygusu vermiş ve onlara yakın
bir fetih ve elde edecekleri birçok ganimetler nasip etmiştir. Allah mutlak güç
sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir.
Tarikatçı iddia 4:
Kelime tekrarı yani zikir çekme Araf 205’te var.
Kelime
tekrarı, Zikir Çekme, boncuk sayma, sallabaşlık yapma Kur’andaki Dinde yok.
Zikir Kur’anın da bir adıdır. Öğüt alma, düşünme, hatırlama, anma gibi anlamlara
sahiptir.
Tesbih çekme de Kur’andaki Dinde yok.
Diyanet
Meali Araf 205:
Rabbini,
içinden yalvararak ve korkarak, yüksek olmayan bir sesle sabah-akşam zikret ve
gafillerden olma.
“Yüksek
olmayan ses” tanımının cehri=sesli yada hafi=sessiz zikir çekme ile herhangi
bir ilgisi yoktur. Yüksek ses kabalığın, taşkınlığın ve küstahlığın bir
simgesidir. Bu bağlamda Hücurat Suresi 2. ayete de bakılmalıdır. Bu ayette
Resulullah’ın sesinin üzerine ses yükseltilmemesinden ve kabalığın bir
göstergesi olan yüksek tonlu sesten sakınılması gerektiğinden bahsedilmektedir.
Peygamberin şahsına, sözlerine ve söylemine saygısızlık yüksek sesle
ilişkilendirilmiştir.
Üstelik
ayette zikir çekmekten değil zikretmekten bahsedilmektedir. İkisi arasında
dağlar kadar fark vardır. Zikir çekmek zikrin bir numaralı düşmanıdır, zihni
uyuşturur. Halbuki zikir de amaç zihni uyarmak ve uyandırmaktır.
“Zikret,
gafillerden olma” hitabı bizlere zikrin amacını göstermektedir.
Ayette
kelime tekrarından da bahsedilmemektedir. Rab içtenlikle yalvarma ve korku
eşliğinde sabah akşam hatırlanacak.
Rabbin
Sabah akşam hatırlanmasının, anılmasının gündelik zikir çekme dersleri ile
herhangi bir ilgisi yoktur. Çünkü sabah-akşam deyiminin ilgili ayetlere de
bakıldığında sıklığı ve sürekliliği ifade ettiği görülmektedir.
Rabbin
ismi onun sıfatlarıdır, nitelikleridir.
Zikir
düşünme ile yapılır, sayıklama ile değil. (ZikirNedir?)
__________________ Yunus 105. Şu da emredildi: "Yüzünü dine bir hanîf olarak çevir. Sakın müşriklerden olma!"
|