Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Sözü Olanlara Adalete İnananlara
İzninizle, bu yazıyı, Şubat 2008 itibariyle “Söz bitmedi, umut yaşıyor” ve “İnanca, düşünceye, emeğe saygı” sloganıyla yayın hayatına başlayan “Söz ve Adalet Dergisi”ne ayırmak istiyorum.
Derginin ilk sayısı 144 sayfa olarak Şubat ayı başında çıktı. Aylık olarak devam edecek.
Genel Yayın Yönetmenliği tarafımdan üstlenilen dergide son derece zengin ve güçlü bir yazı kadrosu var. Yaklaşık 40 kişilik bir yazı kadrosu ile desteklenen Söz ve Adalet Dergisi’nin sözün bittiğinin sanıldığı yerde Türkiye fikir hayatına yeni soluklar ve çok önemli açılımlar getireceğine inanıyorum.
Söz ve Adalet Dergisi’nde daha önceki yıllarda Değişim, Yarın, Kalem, İslamiyat gibi dergileri çıkarmış veya oralarda yazılar yazmış arkadaşlar bir araya geldiler.
Sahipliğini İsmail Tunçbilek’in üstlendiği derginin yazı ailesinde Mehmet Yaşar Soyalan, İlhami Güler, Sadık Kılıç, Erkan Yar, Altay Ünaltay, Ahmet Özcan, Vehbi Başer, Mevlüt Uyanık, Hidayet Tutsal Şefkatli, Aliye Çınar, Emine Gül, Erdal Baykan, Ramazan Yıldırım, Şaban Karataş, Musa Şimşekçakan, Sinan Tavukçu, Ramazan Yelken, Ejder Okumuş, Mehmet Birsin, Ekrem Demir, Şahin Güven, İslam Özkan, İsmail Doğu, Cumhur Kaygusuz, Adnan Adıgüzel, Erdal Bayraktar, Rüstem Budak, Zübeyir Bulut, Peren Birsaygılı, Ömer Öcal, Hüseyin Özhazar, Ömer Atlaş, Harun Çetinkaya gibi birbirinden değerli isimler var.
“Sözü olanlara, adalete inananlara” başlıklı çıkış yazısında dergi ile ilgili her şey zaten anlatıldığından daha fazla tekrara girmeden hayırlara vesile olmasını diliyor desteğinizi bekliyorum.
***
SÖZÜ OLANLARA, ADALETE İNANANLARA
Nasıl bir çağda yaşıyoruz?
Acaba geleceğin tarihçileri yaşadığımız çağı ne olarak anacaklar?
Öyle görünüyor ki dünya onca ilerleme teorilerine rağmen “gücün” kutsandığı ve “zulmün” sıradanlaştığı ve giderek kanıksandığı bir çağı yaşıyor.
Afganistan veya Irak işgali ile “tacını tahtını elinden almak için ordu toplayıp rakip kralın ülkesine sefer düzenleyen” eski çağ savaşları arasında bir fark görebiliyor musunuz? “Bugünkü saldırıda 100 kişi öldü”, “Dünkü patlamada da 60 kişi ölmüştü” haberlerinin artık haber değeri bile yok.
Yaşadığımız çağ, bilim, aydınlanma çağı vs. değil; gücün kutsandığı ve zulmün ayyuka çıktığı karanlık bir çağdır.
İnsanlık vicdanı bu karanlıkta acı çekiyor.
Ve bu insanoğlunun birbirine yaptıkları yüzünden oluyor.
İnsanlığın acılarına merhem olacak, gözyaşlarını dindirecek başka şeylere ihtiyaç var.
Dünya bu karanlıktan yeni bir insanlık parıltısı ile; aklın, vicdanın ve vahyin birlikte tutuşturduğu yeni bir meş’ale ile çıkabilir.
***
Bu nedenle güce karşı söz, zulme karşı adalet çağın vicdanı haline gelmiştir.
Yeni bir insanlık hamlesine ihtiyaç var.
Çünkü kişiyi yücelten sözü, devleti yücelten adaleti, insanlığı yücelten vicdanı ve merhametidir.
Sözü kendisini bağlamayanın haysiyeti, kalbi titremeyenin merhameti, aklını kullanmayanın tefekkürü, emeği ve alınteri olmayanın da şahsiyeti yoktur. Adaleti olmayan devlet yüreksiz, Allah’ı olmayan dünya kalpsizdir.
Böyle bir dünyada yaşamak insanoğlu için ne büyük bir ızdırap…
Böylesi bir zamanda, söz, adalet, vicdan, merhamet diyen, inanca, düşünceye, emeğe ve alınterine saygıyı esas alan gür seslere ve diriltici soluklara her zamankinden daha çok ihtiyaç var…
***
Kur’an der ki: “Rabbinin kelimeleri sıdk ve adalet olarak tamama ermiştir” (En’am; 6/115).
Demek ki ilahî hitap, sözü namus bilerek (sıdk/sadakat) yaşamayı bireysel, adaleti de her şeyin (mülkün/devletin/dünyanın) temeli yaparak yaşamayı toplumsal hayatın, bitmeksizin sürecek büyük hedefi olarak gösteriyor.
Bunlar sağlanmadan hiçbir şey bitmiş olmaz.
İnsan ancak bu şekilde çevresine zarar veren bir yaratık olmaktan çıkar.
Şehir ancak bu şekilde ormandan ayrılır.
Toplum ancak bu şekilde yaşanabilir hale gelir.
İnsanlık geleceğinden ancak bu şekilde emin olabilir.
Aksi halde söz güçlünün buyruğuna, adalet onun çıkarına dönüşür.
Üzerinde söz tutmayan insan yırtıcı bir hayvana, üzerinde adalet tutmayan devlet de asalak bir canavara dönüşür.
Bu nedenle gücü kutsamaya, yalana, kaypaklığa, ikiyüzlülüğe karşı sözün namusunu, zulme ve zorbalığa karşı da adaletin erdemini ne kadar yüceltsek azdır…
***
İslâmî mücadele demek, sadece rahatça namaz kılmak, oruç tutmak, her yerde başörtüsünü serbest bırakmak, dindarların rahatlığa ve bolluğa kavuşması demek değildir.
Esasında mücadele dediğiniz bunlardan sonra başlayandır. Çünkü bunlar size yarayan şeylerdir. “Öteki” için ortada bir fedakarlık yoksa orada erdemden bahsedilemez.
Sahici İslâmî mücadele, yeryüzünde son kız çocuğu toprağa gömülmekten kurtarılana kadar, son aç doyuruluncaya, son mazlum zulümden kurtarılıncaya, işgal altındaki son ülke özgürlüğüne kavuşuncaya, Dicle ve Fırat kenarında kaybolan son koyunun hesabı soruluncaya, son Ebu Lehep düzeni yıkılıncaya ve son Firavun’un cesedi mumyalanıncaya kadar bitmeyecek bir mücadeledir…
Bunların geçmişte bir kez yaşanıp bittiğini mi sanıyorsunuz?
Eğer öyleyse siz hiç Kur’an okumamış, İslâmî mücadele diye çelik çomak oynamışsınız demektir…
***
BU DUYGU VE DÜŞÜNCELERLE;
Söz ve Adalet Dergisi’ni inanca, düşünceye ve emeğe saygıyı esas olan bir özgür düşünce platformu olarak düşünmekteyiz. Çünkü insanoğlu, inancı (kalbi), düşüncesi (beyni) ve emeği (alınteri) özgür bırakılmadıkça inkışaf edemez.
Tevhid, adalet ve özgürlük bizler için her zaman yüce değerlerdir.
Amacımız “adalete dayalı yeni bir dünya” için sözü olanların sesi olmaktır. Bunun için sözü olanları düşünce üretmeye ve fikriyat oluşturmaya çağırıyoruz. Bu düşüncelerin toplumda yayılmasına ve giderek ete kemiğe bürünerek mücessem hale gelmesine vesile olmak istiyoruz.
İnsanlık tarihinde baş çelişki olarak “adalet-zulüm” çelişkisini görmekteyiz. Tarihe, çağa ve geleceğe bu perspektiften bakıyoruz. Her türden zulme karşı adaletten yana tarafız. Zulmün ortadan kalkması ve adalete dayalı bir ülke ve yeryüzü için verilen adalet ve özgürlük mücadelelerini saygıyla selamlamakta ve içtenlikle desteklemekteyiz.
Sevgi, akıl, merhamet, iyilik, güzellik, doğruluk, söz, sadakat, ahlak ve emek gibi değerleri yüksek insani değerler olarak görüyoruz. Bunların kalıcı olması için sözü olanlara sayfalarımızı açıyoruz.
Doğru bilginin ve gerçeğin peşindeyiz. Akıl, vicdan ve vahiy birlikteliğinin bunu başarabileceğine inanıyoruz.Yaşayan hayatta karşılığı olmayan atıl bilgilerle uğraşmayı düşünmüyoruz. Zihinsel çabamız gerçeğin ve doğru bilginin ortaya çıkarılması içindir.
Yaşadığımız ülkenin, geleneksel uygarlık havzamızın ve insanlığın kültürel mirasını bu doğrultuda değerlendirmek ve doğru olanı kimden gelirse gelsin almak, yanlış olanla da kimden gelirse gelsin yüzleşmek kararındayız.
Türkiye’nin, dünü, bugünü ve yarınları hakkında sözü olanlara sayfalarımızı açarak aydın fikirli herkesle iş ve fikir birliği yapmak istiyoruz. Bu çerçevede üretilecek her tür çözüm önerilerini konuşmaya ve tartışmaya değer buluyoruz.
Türkiye’nin geleneksel medeniyet havzası, dil, din, tarih ve coğrafya evreniyle kaynaşma, dayanışma, kültürel alışveriş ve bütünleşmeye yönelik her tür fikriyatı, faaliyeti ve politikayı destekliyoruz.
İslam tarihinin tüm akım ve ekolleri karşısında bağımsız duruştan ve herhangi bir akım veya ekolü, sorgulamaya yanaşmadan günümüzde olduğu gibi diriltmekten ziyade; sorgulama, yüzleşme, seçme, süzme ve kendi sentezini yaratarak yeniden okumadan yanayız.
Ülkemize, halkımıza, dinimize, medeniyetimize ve insanlığa karşı sorumluluk bilinci içindeyiz. Kendini sorumlu hissedenleri, sorumluluklarının gereğini yerine getirmeye davet ediyoruz. Sözü olanları bu platformda seslerini yükseltmeye çağırıyoruz.
Sözün namusuna inanıyoruz. Giderek çoraklaşan düşünce dünyamızda kendi aklı ve vicdanı ile düşünebilen fikir adamları yetiştirmeyi amaçlıyoruz. Düşünce dünyası çöle dönmüş, tefekkür mirası kurutulmuş bir ülkenin yarınlarının olamayacağına inanıyoruz. Bu nedenle “hür düşüncenin kalesi olan dergi” geleneğini canlandırmak için sözü olanları sayfalarımıza davet ediyoruz…
***
Dergiyi NT mağazalarından ve kitapçılardan temin edebilir veya doğrudan abone olabilirsiniz.
İrtibat için;
0212 6212474
www.sozveadalet.com
dergi@sozveadalet.com
mysoyalan@gmail.com
Recep İhsan ELİAÇIK
__________________ En uzak mesafe iki kafa arasındaki mesafedir.
Birbirini anlamayan...
Can Yücel
|