HANiFDOSTLAR.NET

 

Kuran Müslümanı
 

(Şahıs odaklı din anlayışından Allah odaklı din anlayışına...)

Ana Sayfa Hanif Mumin  Iste Kuran Kurandaki Din  Kur'an Yolu  Meal Dinle Sohbet Odasi Hanifler E- Kitaplik Kütüb-i Sitte ?  ingilizce Site Kuran islami Aliaksoy Org  Hasanakcay Net Tebyin-ül Kur'an Önerdiğimiz Siteler Bize Ulasin

 

- Konulara Göre Fihrist

- Saçma Hadisler

- Hadislerin-Sünnetin İncelemesi

- Haniflikle İlgili Sorular Cevaplar

- Misakın Elçisi Kim?

- Kuranda Namaz/Salat

- Onaylayan Nebi

- Kuranda Namaz/Salat

- Enbiya 104

- Kuranda Yeminler

- Adem Hakkında Sorular

- Ganimetleri Resulün Eline Nasıl Vereceğiz?

- Allahın ındinde YIL ve DOLUNAYLAR

- Abese ve Tevella

- Hadisçilerce Tahrif Edilen Ayetler

- Mübarek Yer, Mübarek Vakit

- Arkadaş Peygamber

- Kuranın İndirilişinden Günümüze Gelişi

- Bir Türban Sorusu

- Kuran ve Bize Öğretilenlerin Farkı

- Namazın Kılınışı

- Hadislere Göre Namaz

- Kuranda Salat Namaz mıdır?

- Kuran Yetmez Diyen Uydurukçular

- Bizler Hanif Dostlarız

- Sahih Hadis mi İstersiniz?

- Hakkı Yılmaz'ın Tebyin Çalışması

- Kur'anı Anlamada Metodoloji

- Tarikatçıların Çarpıttığı Birkaç Ayet

- Nasıl Kur'an Okuyalım?

- Kur'anı Kerim Nedir?

- Kur'anda Oruç

- Allah'sız Bir Din ve Allah'sız Bir Kur'an İnancı

- Kuransız Bir İslam Anlayışı ve Müşrikleşme

- Meal Çalışmasına Davet

- Allah Şahit Olarak Kafi Değil mi?

- Doğru Hadisleri Ne Yapacağız?

- Kur'andaki Muhammed ve Peygamberlerin Misyonu

- Mahrem, Avret, Ziynet

- Nur Suresi Çeviri-Yorum

- Cilbab

- Resule İtaat Ne Demektir?

- Hadis Kalburcuları ve Kalburları

- Kur'anı Kerim'in İndiriliş Gayesi

- Kur'anda Amellere Karşı Cahili Yaklaşım

- İslamdışı İnanışlara Kur'andan Örnekler

- Biri Şu Haram Üretim Tesislerini Kapatsın

- Tasavvufta İslam Var mı?

- İslamda Delil Sorunu

- Kurban Kesmek

- İlahi Hitabın Serüveni

- Ecel Nedir?

- Şirk, İşrak, Müşrik, Müşareke, Müşterik

- Büyü Yapan ve Yaptıranlar

- Peygamberlere Karşı Rabbani Yaklaşımlar

- Salat-ı Tefriciye yada Zikri Çarpıtmaya Bir Örnek

- Mucize Nedir?

- Ayrılıkların Nedenleri

- Sıfır Hata veya Kur'an

- Haniflik Nedir?

- Rabıta İle Şeyhlere Tapanlar

- Hadis Zindanının Mezhepçi Mahkumları

- İslam Dininin Öğrenilmesinde Kaynak Sorunu

- Fasık ve Münafıkların Genel Tanımlaması

- Hadisler, Hıristiyanlık ve Selman Rüştü

- Kur'anı kerim'in İndiriliş Gayesi

- Müstekbirlere Karşı Cahili Yaklaşım

- Halis-Hanif İslam

- Kur'anda Şefaat

- Fuhuş Tellalı Tefsirciler

- Hayızlıyken Neden Namaz Kılınmasın?

- Cebrail, Vahiy, Melek

- Dindarlıkta Müşrikleşme Temayülü

- Büyü Yapan ve Yaptıranlar

- Yaratılış, Adem, Havva

- Kur'an Yerel mi, Evrensel mi?

- Reform Dinde mi, Dindarlıkta mı?

- Ne Mutlu Tağutu Olmayanlara

- Peygambere Saygı(?)

- Hadislere Kanıt Diye Gösterilen Ayetler

- Allah Nazara Karışmadı mı?

- Kur'anı Kerimle Amel Etmek Mümkün mü?

- Kur'anda İnkar Edenlerin Vasıfları

- Müminlerin Vasıfları

- Allah'ın Vasıfları

- Kur'anın Vasıfları

- Dine Karşı Cahili Yaklaşımlar

- Kur'an Merkezli Din

- İrin Küpü Patladı; Mevlana

- Hurafe ve Bidatlar

- Peygamberi Tanrılaştırma

- Hz. İsa'nın Ölümü

- Allah'ın Mesajının Adı: Kelamullah

- Allah'ın Resule Uyarıları

- Kur'ana Göre Tenkit ve Eleştiri Nasıl Olmalı?

- Kur'anda Sevgi

- Sofuların Devlet Desteğiyle Desteklenmesi

- Hans Von Aiberg Aldatmacası

- Kabir Azabı Safsatası

- Kur'an Kıssalarının Önemi; Masal Değiller

- Kur'anda Toplumsal Sünnetler

- Tefsirde İsrailiyyat

- Kardeş Evliliği Olmadan Çoğalma

- Hans Von Aiberg Tutuklandı

- Kur'anda Tevbe Kavramı

- Yaşar Nuri Öztürk'ün Yorumuyla Namaz

- Karadelikler; Bir Büyük Yemin

- Mezhepçilerin Ümmi Açmazı

- Kabe Nedir? Mekkede midir, Kudüste mi?

- Kur'anda Ruh Kavramı

- Kur'anda Nefs Kavramı

- Amin Kavramı ve Putperestlik

- Diyanet İşleri Başkanlığının Sitemize Cevabına Cevaplar

- Resul ve Nebi -1

- Resul ve Nebi -2

- Sapık Bir Fırka: Hansçılar

- Cihad mı, Çapulculuk mu?

- Kur'an Deyip Namazı Yok Sayanlar

- Cennete Sadece Müslümanlar mı Girecek?

- Kur'anda El Kesme Cezası var mı?

- Nazar veya Göz Değmesi Var mı?

- Şehadet Getir, Münafık(?) Ol

- Kur'anda Eleştiri Metodu

- Hacc Mekkede mi, Bekkede mi?

- İslami Tebliğde Kur'an Metodu

- Saptırılan Kavram: Mekruh

- Kur'anda Cuma Namazı var mı?

- Of Be Kader, Allah mı Suçlu Yoksa Biz mi?

- Kader Açısından Cebir ve İhtiyar

- Baban Peygamber Olsa Ne Yazar

- Kur'anda İnsan Hukuku

- Vahdet-i Vücud, Şirkin Alası

- Tasavvufi Bilginin Kaynağı Vahiy mi?

- İslam'da Resullük Son Bulmuştur

- Teveffi Kelimesi ve Arap Dili

- Tasavvuf Üzerine Düşünceler

- Nefis Mertebelerinin İç Yüzü

- Allah Rızası Anonim Şirketi; Tarikatlar

- Tasavvuf ve Eşcinsellik -1

- Tasavvuf ve Eşcinsellik -2

- Nakşi Şeyhi Allah'ın Avukatı mı?

- Kur'anda "ve+la" Öbeği

- Putlar ve Tapanlar

- Son Peygamberimizin Okuma Yazması

- Mesih ve çarpıtılan Bir Ayet

- Hac İzlenimleri

- "Üzerinde 19 var" da Son Nokta

- Secde Emri

- Kur'andaki Hac

- Aracıların Gaybı Bildiği İnancı

- Tarikatçı - Müşrik Karşılaştırması

- Gazali'nin Kadına Bakışı

- Kur'anda Kadına Verilen Önem

- Başörtüsü Allah'ın Emri Değil

- Başörtüsü Takmak Kur'anda Var mı?

- Kur'anda Kadın Dövmek Var mı?

- Cariye, Köle; Utanmaz Mealciler

- Kadına Yönelik Şiddet

- Sünnet Edilen Kızın Öyküsü

- Erkekçe ve Kadınca Meal Konusu, Nebe 33. Ayet

- Harem - Selamlık Kimin Emri?

- Zina, Evlilik ve Örtünme Adabı

- Cariyeleri Aç, Hür Kadınları Kapat (!)

- Çok Eşliliği Yasaklayan Ayetler

- Kur'ana Göre Evlilik Hukuku

- 2 Kadın = 1 Erkek, Uydurma mı?

- Danimarkalı mı Sapık, Buhari mi?

- Ebu Hanife, Cariyenin Avreti

- Nisa 25, Hür Kadın ve Fahişe İfadesi

- Maymunların Hadisi ve Recm Vahşeti

- Hz. Muhammed'in Tebliği

- Peygamberi Tanrılaştırma

- Angarya Haline Getirilen İbadet

- Buhari'nin Hadislerini Buhari Yazmamıştır

- Hadis ve Sünnet Gerçeği

- Uydurma Hadisler, İslamın Kara Boyası

- Hadisler Dinin kaynağı Olamaz

- Uydurmaların Sınırı Yok; Şeytan Geyiği

- Beşeri Hükümler Neden Kutsal Oluyor?

- Hadis - Kur'an Çelişkisi

- Kur'anda/Dinde Olanlar ve Olmayanlar

- Cehennem'den Çıkış Yok

- Kur'anda Tağut

- Ebu Hureyre Gerçekte Kimdir?

- Hadis - Mantık Çelişkileri

- Kurban ve Kurban Bayramı Nereden Geliyor?

- Hadislere Göre Kur'an Eksiktir

- Bildiri: İslam Anlayışında Reform

- Arapça mı, Arap Saçı mı?

- Koca mı Üstün, Allah mı?

- Esbab-ı Nüzül Komedi Hadisleri

- İşte Geleneğin Dini

- Ulul Emir İle Kim Kastediliyor?

- Kul Hakkı

- Yezidi Bir Gelenek: Aşure Tatlısı

- Hz. İbrahim'den Asrımıza Dersler

- Taklitçiliğin Boyutları

- Seb-ul Mesani Nedir?

- Kelle Sayılarak Gerçek Bulmak

- Kıyamet - Mahşer Günü ve Sonrası

- Kur'anda Namaz Vakitleri

- Kur'anda Cuma Konusu

- Salih Olmak Yetmez

- Hudeybiye Anlaşması Uydurma mı?

- Kitap Yüklü Eşekler

- Kur'andaki Hac

- Hz. Nuh'un Oğlu Kimdi? İftira mı?

- Ruhun Ağırlığına Başka Bakış

- Hz. İbrahim Yalancı Değildi

- İncil'de Kadına Bakış

- Şirkin Büyüğü Küçüğü Olur mu?

- Kur'andaki Abdest ve Hijyen

- Din de Bir Araçtır

- Kur'an Okumanın Zararları

- Kur'anda Dua Ayetleri

- Kur'anda Tarih Kavramı ve Bilinci

- Şekilsel Secde Kur'anda Yok mu?

- Salat ve salatı İkame

- Kur'andaki Emr Kavramı Üzerine

- Dindar İnsanlar Şirk Koşar

- Alak Suresinin İlk Beş Ayeti

- Men Arefe'nin Çözümü

- Kur'andaki Av Yasağı

- Fıtrat ve Namaz Vakitleri

- Kur'anda İnsan Hukuku

- Din Büyüklerini Tanrılaştırma

- Allah'a ve Muhammed'e Değil

- Kur'andaki Örnek Tevekkül

- Şekilsel Rüku Kur'anda Yok mu?

- Hz. İbrahim Kuşları Kesti mi?

- Ehli Sünnet Dininin Anayasası

- İnsan Allah'ın Halifesi mi?

- Kur'an Üzerinde Düşünmek

- Şirkin Kuyusuna Düşenlere Uyarılar

- Kur'an Ölülere Okunmak İçin mi İndirildi?

- Ayda Okunan Kur'an Masalı

- Hz. İbrahim, Safa ve Merve Masal mı?

- "Haç"er-ul Esved (!)

- Mevlana Sahte Bir Peygamber Değil mi?

- Tasavvufun Tanrısı İki Zıttır

- Kur'andaki Tasavvuf: Teveccüh

- Önce Batıl ve Hurafe İle Savaşalım

- Resuller Haram Kılamaz mı?

- Elçi Muhammed ile İnsan Muhammed'in Farkı

- Tarikatlarda Aracılar Rezaleti

- Nur Suresi 31. Ayet Nasıl Çarpıtılıyor?

- Sırat Kıldan İnce, Kılıçtan Keskin mi?

- Kur'anda Zalimler

- Bütün Mehdileri Çöpe Atıyoruz

- Kur'ana Göre Ramazan Ayı ve Haram Aylar

- Tasavvufçuların İlahı; Varlık ve Yokluk

- Tasavvufçuların Küçük Putları

- Sünnet Etmek yaratılışı Değiştirmedir

- Son Peygamberimizin Mektupları

- Fıtrat ve Namaz Vakitleri

- Mescid-i Aksa Nerede?

- Büyük Kandırmaca: Hadis

- Kur'an Neden Arapça Olarak İndirilmiştir?

- Kimin dini? Kimin Kitabı? Kimin Meali?

- Evliya Kelimesinin geçtiği Ayetler

- Şimdiye Kadar Yaşanan İslam

- Ayın Yarılması Diye Bir Mucize Yoktur

- Kabe Dikili Taş Değil mi?


Up | Down | Top | Bottom
 
Şu da emredildi: Yüzünü dine bir Hanif olarak çevir. Sakın müşriklerden olma.

Yunus Suresi 105

Ben bir Hanif olarak yüzümü gökleri ve yeri yaratana döndürdüm. Müşriklerden değilim ben.

Enam Suresi 79

İbrahim ne bir Yahudi idi, ne de bir Hıristiyan. O sadece hanif bir müslümandı. O müşriklerden değildi.

Ali İmran Suresi 67

Şu da kuşkusuz ki, İbrahim başlıbaşına bir ümmetti; bir Hanif olarak Allah'ın önünde eğiliyordu. Müşriklerden değildi.

Nahl Suresi 123

De ki Allah doğrusunu söylemiştir / vaadinde sadıktır.Haydi artık Hanif olarak İbrahim'in Milleti'ne uyun! Müşriklerden değildi o.

Ali İmran Suresi 95

Allah'a ortak koşmadan, Hanifler olarak... Allah'a ortak koşan kişi, gökten düşmüş de kendisini kuşlar kapışıyor veya rüzgar onu uzak bir yere fırlatıp atıyor gibidir.

Hacc Suresi 31


Up | Down | Top | Bottom

HABERLER

 

 








 

 

  Hanif Islam

 

Kur'an Hükümleri ve Kavramları
 Hanif Dostlar Ana Sayfa -> Kur'an Hükümleri ve Kavramları
Konu Konu: Kuranda Beden Dili - Secde Yanıt YazYeni Konu Gönder
Yazanlarda
Gönderi << Önceki Konu | Sonraki Konu >>
dost1
Admin Group
Admin Group


Katılma Tarihi: 28 haziran 2006
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 538
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı dost1

Selamun Aleykum! Değerli Aliaksoy Kardeşim!

Aleyküm selam Dost1;
Siz yüzünüzü salatınızda Mescid-i Haram'a dönüyorsunuz. Peki salatınız haricinde nereye dönüyorsunuz ? Ayette belirtilen husus tüm durumları ve kişileri kapsayıcı değil mi ?

Değerli Aliaksoy Kardeşim!
Yazıma şu sözlerle başlamıştım.
Tüm evren ibadethane, her yön Allah'ın yönüdür. Nereye dönülürse dönülsün O'nun zatı oradadır. O, her yerde yapılan kulluktan haberdardır.

Bakara;115:"Ve Lillahil meşriku vel mağribü feeynema tüvellu fesemme vechullah  innAllahe Vasi’un ‘Aliym"
Maşrik/doğu/ doğma yeri de mağrib /batı, batma yeri de Allah’ındır .  O halde nereye dönerseniz Allah’ın vechi oradadır. Muhakkak ki Allah Vasi’dir/varlığı sürekli genişletip büyütendir/kuşatandır, Aliym’dir/en iyi bilendir.

Bu ayet dinin özünü anlatmaktadır. Önemli olan belli bir yöne dönmek değil gönülden Allah'a yönelmektir. Gönüller Allah'a yönelik olduktan sonra nereye dönülürse dönülsün sakıncası yoktur. Gönül Allah'a yönelik olmadıktan sonra bedence kıbleye yönelmiş olmanın hiç bir yararı yoktur.

Bakara;177:"Leysel birra en tüvellu vücuheküm kıbelel meşrikı vel mağribi ve lakinnel birra men amene billahi vel yevmil ahıri vel Melaiketi vel Kitabi ven Nebîyyiyn ve atelmale alâ hubbihı zevil kurba vel yetama vel mesakiyne vebnes sebiyli ves sailiyne ve fiyrrikab ve ekamessalate ve atezzekate vel mufune bi ahdihim iza ahedu vas Sabiriyne fiyl be'sai ved darrai ve hıynel be's ülaikelleziyne sadeku ve ülaike hümül müttekun"
Vechlerinizi maşrik ve mağrib yönüne döndürmeniz birr/hakiki iyilik değildir. Fakat  birr , Allah’a, ahir gün’e, melaike’ye, Kitab’a ve Nebîler’e iman eden; onun muhabbeti üzere malı akrabaya, yetimlere, miskinlere, yolda kalmışlara, isteyenlere ve kölelere veren; salatı ikame eden ve zekatı veren; ahidleştiğinde  ahdini tam yerine getirenler, sıkıntı/fakirlik, hastalık durumlarında, savaşta/öfkenin şiddetlendiği anda sabredenlerdir. İşte sadık olanlar/doğru olanlar/özü sözü bir olanlar bunlardır. Ve işte korunanlar da bunlardır.

Bakara 115 ve 177'de ibâdette herhangi bir tarafa dönüşün, sembolik bir eylem olduğu; bilgisiyle her yerde ve yönde olan Allah'ın, kulun amacını bildiği belirtilerek dinin özünün sağa, sola dönmek değil; gönülden Allah'a yönelmek, içtenlikle dine bağlanıp Hakk'ın rızâsını aramak olduğu ifade edilerek dinde kolaylık getirilmektedir.

Siz yüzünüzü salatınızda Mescid-i Haram'a dönüyorsunuz. Peki salatınız haricinde nereye dönüyorsunuz ?

Evet. Salatımda yönümü Mescidil Haram’a dönüyorum. Salatımın haricinde yönüm; Alemlerin Rabbi olan Yüce Allah’ımın vahyindeki emir ve yasaklarınadır.

Ayette belirtilen husus tüm durumları ve kişileri kapsayıcı değil mi?

Buyurun birlikte bakalım kapsayıcı mı değil mi diye;

Bakara;148:"Ve liküllin vichetün huve müvelliyha festebikul hayrat eyne ma tekûnu ye'ti bikümullahu cemiy’a innAllahe alâ külli şey'in Kadiyr"
Herkesin bir vichesi /yönü/ tarafı vardır,  ona döner. O halde hayratta/iyi işlerde yarışın. Nerede olursanız olun, Allah sizi  cem’ eder/biraraya getirir. Şüphesiz ki Allah herşeye Kadiyr’dir/gücü yetendir.
Her ümmetin yöneldiği bir yönü olduğu, asıl önemli olanın, bedenen bir yöne dönmek değil, dinin özü olan hayır işlerini yapmak olduğu belirtilmek üzere"Her ümmetin yöneldiği bir yönü vardır. O halde hayır işlerine koşun; nerede olsanız, Allah sizi bir araya getirir, şüphesiz Allah, her şeyi yapabilir." buyurulmaktadir

Bakara;149:" Ve min haysü haracte fevelli vecheke şatralMescidil Haram* ve innehu lelHakku min Rabbike, ve mAllahu biğafilin amma ta'melun"
Nereden çıkarsan çık, vechini Mescid-i Haram/Saygın Mescid tarafına çevir. Bu elbette Rabbinden  bir Hak’dır/gerçektir. Allah amellerinizden gafil değildir.

Bakara;150:" Ve min haysü haracte fevelli vecheke şatralMescidil Haram ve haysü ma küntüm fevellu vücuheküm şatrehu, li ella yeküne linnasi aleyküm huccetün, illelleziyne zalemu minhüm fela tahşevhüm vahşevniy ve liütimme nı'metiy aleyküm ve lealleküm tehtedun"
Her nereden çıkarsan çık, vechini Mescid-i Haram/Saygın Mescid tarafına döndür. Nerede olursanız olun, vechlerinizi O’nun tarafına çevirin ki, insanların sizin aleyhinize bir hücceti/delili olmasın. Ancak onlardan zulm işleyenler başka. O halde onlardan korkup çekinmeyin, benden korkup çekinin; ki sizin üzerinizdeki nimetimi tamamlayayım ve umulur ki  ideal olana hidayet olunursunuz.

Bakara 144,149,150. âyetlerde,Mescid-i Harâm'a yönelmesi emredilmektedir. Mescid-i Haram Ka'be anlamında kullanıldığı gibi, Mescid ve çevresi, Mekke'yi çevreleyen Harem bölgesi anlamında da kullanılmaktadır.

Tüm durumları ve kişileri kapsamak ... Bu gerçekten olabilir mi?
Bütün durumlarda(Yaşamın her safhası) tüm inanmış olanlar yönünü Mescidil Harama çevirecekler. Yaşam durdurulup herşeyin Mescidil Harama yönünde dondurulmuş olması gerekir.

Sizin icmayı bir delil olarak kabul etmediğinizi zaten tahmin edebiliyorum.

İslam aleminde İcma gerçekten olsaydı sayısız mezhepler ortaya çıkmazdı.
 

Diyorum ki, atalarımız bu ayetlerin tüm kişileri ve durumları kapsadığını bilmişler, içine düştükleri çıkmazdan kurtulmak için de, bu ayetin sadece salatı kapsayacağı hususunda "İCMA" etmişler. Bu kabul edilebilir mi ?

Mescidil Haram’a dönüşün tüm durumları ve kişileri  kapsaması mümkün değildir. Olay salat ile ilgili birlikteliği sağlamaya yöneliktir. Kıbleye yönelmek, tevhîd dînine yönelmenin bir sembolüdür. Çünkü Ka'be, tevhidin en büyük önderi olan Hazreti İbrâhîm tarafından yapılmış tevhîd ma'bedidir. Oraya yönelmekle İbrâhîm'in getirdiği dinin ruhu olan tevhîde dönülmüş olur. Yönü bilen ve yönelme imkânı olan kimse, salatında kıbleye doğru durur. Yönü bilmeyen veya yönelme imkânı bulamayan, istediği yöne durabilir.


dost1 Yazdı:
Allah Resulunun yönünü Mescidil Haram'a çevirdiği mescid halen daha "kıbleteyn Mescidi" olarak tarihe şahidlik etmektedir.


Eğer Kıbleteyn mescidi tarihe şahitlik ediyorsa, ben size tarihe şahitlik eden başka bir şey daha göstereyim.
Bakınız aşağıdaki alıntıda bahsedilen şey nelere şahitlik ediyor:
Sual: Hacıların Hacer-i esvede el sürmeleri, ondan bir yarar beklemeleri, şefaat ummaları putun şefaati ile aynı değil mi? Şirk değil mi bunlar? Niye o taşı Kâbe�den sökmezler ki?
CEVAP
Canlıyı konuşturan ve bazılarına şefaat yetkisi veren Allahü teâlâ, hayvanları ve cansızları konuşturamaz mı? Onlara şefaat yetkisi veremez mi? Kur'an-ı kerimde de canlı-cansız her varlığın tesbih ettiği bildiriliyor. Fakat biz anlamıyoruz diye -hâşâ- Kur'an-ı kerimi mi inkâr etmek gerekir?
Kur'an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Yedi kat gök ve yer ve bunların içindekiler, Allah�ı tesbih eder. Hiçbir varlık yok ki, Onu hamd ile tesbih etmesin. Fakat onların tesbihini anlayamazsınız!) [İsra 44]

(Gökte olanlar, yerdekiler, kanatlarını çırparak uçan kuşlar, gerçekten Allah�ı hep tesbih ediyorlar.) [Nur 41]

(Göklerde ve yerde ne varsa, hepsi Allahü teâlâyı tesbih etmektedir.) [Hadid 1]

Allahü teâlâ dilerse taş da konuşur, ağaç da konuşur, hayvan da konuşur.

Bütün mahlukat Allah�ı zikrediyor. Onlara zikir etme kuvvetini veren Allahü teâlâ onları konuşturamaz mı, onlara şefaat izni veremez mi?

Hacer-ül esved denilen taş, Cennetten gelmiştir. O taşı oraya Allahü teâlâ koydurdu.
Hacer-i esvedi öpmek sünnettir. Hazret-i Ömer, tavaf ederken, Hacer-i esvede karşı, (Sen bir taşsın, bir şey yapamazsın! Ama Resulullah öptüğü için ona uyarak seni öpüyorum) dedi. Hazret-i Ali, bunu işitince, Resulullahın, (Hacer-ül esved, kıyamette insanlara şefaat eder) buyurduğunu ben işittim dedi.
[Hazret-i Ömer, Hacer-ül Esvedin Cennetten geldiğini, o taşı öpmenin sünnet olduğunu, taşın şefaat edeceğini elbette biliyordu. Böyle söylemesi, Hazret-i Ali�nin o hadis-i şerifi nakletmesi ve dindeki bir hükmün vesika haline gelmesi içindi.]

Hacer-ül esvedle ilgili çok hadis-i şerif vardır. Bazıları şöyledir:
(Hacer-ül esved, Cennet yakutlarındandır. Kıyamette, iki gözü ve bir dili olduğu halde getirilir. Tazim ve sıdk ile istilam edenin lehinde şahitlik eder. Riya ve alay ile istilam edenin de aleyhine şahitlik eder.) [Tirmizi]

(Hacer-ül esvedi hayırlı işlerinize şahit yapın. Çünkü o, kıyamette şefaati reddedilmeyen bir şefaatçidir. Dili ve iki dudağı olacak ve ona elini sürene şahitlik yapacaktır.) [Taberani]

(Resulullah, Hacer-ül esvedi istilâm ettiklerinde, onu öper ve yüzünü sürerdi.) [İbni Mace]

(Hacer-ül esved, kıyamette insanlara şefaat eder.) [İbni Hibban]

(Hacer-ül Esvede cahiliye zamanı adamlarının manevi pislikleri bulaşmasaydı, ona dokunup da iyi olmayan dertli kalmazdı.) [Beyheki]

(Kıyamette Hacer-ül esved huzura getirilir, onun fasih bir dili olduğu halde ve o, iman ile kendisine dokunanlara şehadet eder.) [Hâkim]

(Hacer-ül Esved kardan daha beyazdı, insanların günahları onu kararttı.) [Taberani


Değerli Kardeşim!
Hamdolsun Rabbime ki, şükründen acizim.İnançta mürşidimiz;Allah’ın Resulu Muhammedimizin mürşidi olan Kur’an’dır.
Sözünü ettiğimiz İki Kıbleli Mescid bu gün fiziksel anlamda bulunmaktadır. Yönümü salatımda döndüğüm Mescidil Haram, fiziksel olarak vardır.

Şimdi ben Kuran'da anlatılan Peygamberimize mi inanayım, yoksa tarihin şahitlik ettiğine mi ?
Tabi ki, Kur’an’da anlatılan Peygamberimize inanacaksınız. Yukarıda “Tarihin şahidliği” altında verdiklerinizi de Kur’an’a uymuyorsa Peygamberimize atılan bir iftira olarak kaldırıp atacaksınız.

Allah'ın hakkında hiç bir delil indirmediği bir taşın bana şefaat edeceğine, Peygamberimizin de buna böylece inandığına, ona yüz yürüp, onu öptüğüne nasıl inanayım ?
Yazımda böyle bir ifade kullandım mı?  Ahirette torpil yok. Şefaat bu dünyada. Alemlerin Rabbi olan Allah; Şefaatçi/yardımcı olarak Resullerini/Nebilerini göndermiş vahyi ile. Kur’an vahyini kulluk nizamnamesi yapmış. Dileyen bu şefaati/yardımı kabul ederek ona uygun yaşar dileyen de şefaati/yardımı kabul etmeyerek ona uygun yaşamaz.

Ben bu husustaki başka rivayetleri de okuyorum. Aynı kaynaklardan çıkan rivayetlerde deniyor ki, bu taş cennetten ilk indiğinde bembeyazdı. İnsanlar putlar için hayvan kesip akıttılar, asırlarca üzerine kan akıtıldığı için zaman içerisinde karardı, siyahlaştı... Dikkat ediniz, bunları -sözde- tarihin şahitleri söylüyor. Yani Peygamberim, Allah'tan başkası adına kesilen hayvanların kanları ile isyahlaşmış bir taştan medet umacak, onu öpecek, ona yüz sürecek, ashabına da bunu emredecek !

Bu taş da hala orada duruyor. Şimdi bu bana tarihten bir şahit midir ?
Cennet ile ilgili Mescidil Haram ile ilgili Kabe ile ilgili Rabbimin vahyinde ne varsa odur.
Alemlerin Rabbi olan Allah’ım; Kabedeki siyahtaş sana şefaat edecek mi diyor?
Tarihte bir olayın yaşanmış olması ile o olay hakkında anlatılanlar birbirinden farklıdır.
İstanbul Şehri, Osmanlı Devleti tarafından Fatih Sultan Mehmet’in padişahlığı sırasında Kuşatılarak Bizanslılardan alınmıştır.
Bu olay tarihe şahitlik etmektedir. Surlarıyla, hisarlarıyla, saraylarıyla....
Ancak bu olay ile ilgili anlatılanlardan doğrular da olabilir yanlışlarda.
Tarihte yaşanan o olayla ilgili olarak yaşanmamıştır denilebilir mi?
Kıbleteyn Mescidinin tarihe şahitlik yapmasını bu anlamda kullandım.

dost1 Yazdı:

Bakara;148:"Ve liküllin vichetün huve müvelliyha festebikul hayrat eyne ma tekûnu ye'ti bikümullahu cemiy�a innAllahe alâ külli şey'in Kadiyr"
Herkesin bir vichesi /yönü/ tarafı vardır,  ona döner. O halde hayratta/iyi işlerde yarışın. Nerede olursanız olun, Allah sizi  cem� eder/biraraya getirir. Şüphesiz ki Allah herşeye Kadiyr�dir/gücü yetendir.
Bakara;149:" Ve min haysü haracte fevelli vecheke şatralMescidil Haram* ve innehu lelHakku min Rabbike, ve mAllahu biğafilin amma ta'melun"
Nereden çıkarsan çık, vechini Mescid-i Haram/Saygın Mescid tarafına çevir. Bu elbette Rabbinden  bir Hak�dır/gerçektir. Allah amellerinizden gafil değildir.
Bakara;150:" Ve min haysü haracte fevelli vecheke şatralMescidil Haram ve haysü ma küntüm fevellu vücuheküm şatrehu, li ella yeküne linnasi aleyküm huccetün, illelleziyne zalemu minhüm fela tahşevhüm vahşevniy ve liütimme nı'metiy aleyküm ve lealleküm tehtedun"
Her nereden çıkarsan çık, vechini Mescid-i Haram/Saygın Mescid tarafına döndür. Nerede olursanız olun, vechlerinizi O�nun tarafına çevirin ki, insanların sizin aleyhinize bir hücceti/delili olmasın. Ancak onlardan zulm işleyenler başka. O halde onlardan korkup çekinmeyin, benden korkup çekinin; ki sizin üzerinizdeki nimetimi tamamlayayım ve umulur ki  ideal olana hidayet olunursunuz.
Bu ayetleri delil olarak kabul etmediğinize göre...
Kur'an nezdindeki hakikati araştırma işinizde  başarılar dilerim.
Bulamadığınızda ne olabilir diye sorsam ne dersiniz?

 


1) Bu ayetleri delil kabul etmesem delil edinip size sormam. Asıl bu ayetler benim delilimdir. Derim ki, bir insanın her nerede olursa olsun, yahut her nereden çıkarsa çıksın bir yön olarak Kabe istikametine dönmesi imkansızdır. Allah, hiç kimseye imkansızı teklif etmez. Ne olabilir ? İşte ben de bunu soruşturuyorum.

Allah Razı olsun. Ne güzel söylüyorsunuz. Yukarıda da bunun olanaksız olduğunu belirtttim.

Şu halde,  bu ayette dile getirilen Mescid-i Haram, atalarımın anladığı gibi "Kabe" olamaz.
Alemlerin Rabbi olan Yüce Allah’ım;
İsra;1: Subhanelleziy esra bi abdihi leylen minel Mescidil Harami ilel Mescidil Aksalleziy barekna havlehu linüriyehu min ayatina* innehu huves Semiy’ul Basıyr"
Tenzih O Subhan’a ki,  kulunu geceleyin Mescid-i Haram’dan, havlini/çevresini mübarek kıldığımız Mescid-i Aksa’ya gece yolculuğu/ gece yürüyüşü yaptırdı. O’na ayetlerimizden gösterelim diye. Hakikat şu; O’dur Semi’, Basıyr.
Diye buyuruyor.

Allah’ın Resulu olan Muhammedimizin Mekke’de yaşadığı ve oradan Medine’ye hicret ettiği tarihi bir gerçek değil midir?

Rabbimiz yine:
Tevbe;28:” Ya eyyühelleziyne amenu innemel müşrikûne necesün fela yakrabül Mescidel Harame ba'de amihim haza* ve in hıftüm ayleten fesevfe yuğniykümullahu min fadlihi in şa'e, innAllahe Aliymun Hakiym”
Ey inananlar! Müşrikler ancak bir necestir/pisliktir. Artık bu senelerinden sonra Mescid-i Haram’a yaklaşmasınlar. Eğer yoksulluğa düşmekten korkarsanız, Allah dilerse sizi yakında fazlından zenginleştirir. Muhakkak ki Allah Aliym’dir, Hakiym’dir.
Diye buyuruyor.

Bu ayet Tebliğ edildikten sonra müşrikler Mescidil Haram ve çevresine sokulmamışlardır ki,bu yasak günümüzde de ağırlaştırılmış olarak uygulanmaktadır.

Söylediğimiz bölgenin dışında bu yasağın uygulandığı bir yer duydunuz mu?

Mescidil Haram Kabe olamaz diyorsunuz. Tabi bu sizin tercihiniz.
İnancım,Mescidil Haram’ın bu günkü Kabe ve çevresi için kullanıldığıdır.

2) "Bulamadığınızda ne olabilir diye sorsam ne dersiniz?"

Bu kitapta insanlar için her manadan nice türlüsünü açıklayan Rahman, elbette daima kendine yönelenleri dosdoğru yoluna eriştirecektir.
Rabbimizin vahyini okurken, “Feizâ kara'tel Kur’âne festeız billahi mineş şeytanir raciym”
“Kur’an’ı okuduğun vakit, şeytan-ı raciym’den Allah’a sığın.” Emrine  uyduktan sonra kendine yönelenleri dosdoğru yoluna eriştireceği ile ilgili zerre kadar şüphem yoktur.

Sevgili Dost1;

Ben şu siteye katılalı daha bir sene oldu. Bizlere, "Kuran yeter, türlü rivayetlere aldanıp dinde fırkalara ayrılmayın, Allah'ın hakkında bürhan indirmediği şeylere inanmayın, atalarımız çok zaman dedikleri ile hem Allah'a hem Peygamberimize İFTİRA etmiştir" diyenler sizler değilmiydiniz ?

Allah Razı olsun. Ömrümüzün sonuna kadar da demeye devam edeceğiz. Allahın Resulu Canım Muhammedime atılan iftiraları temizlemeye de devam edeceğiz. İnşaallah.

Allah sizden Razı olsun ki, düştüğümüz bataktan çıkmamızda vesile oldunuz. Muhakkak ki, hidayet yalnız Allah'tandır. O, kimi dilerse onu hidayete kavuşturur.

Allah yolunda olan tüm kullarından razı olsun ki, olacaktır.İnşaAllah.
Fecr;23-) Ve ciy'e yevmeizin bicehenneme yevmeizin yetezekkerül'İnsanu ve enna lehüzzikra;
O gün, cehennem de getirilir.  O gün, insan tezekkür edersorgular/ hatırlar. Zikra’nın/hatırlamanın ona nasıl faydası olur?

Fecr;24: Yekulü ya leyteniy kaddemtü lihayatiy;
“Keşke hayatım  için önceden yararlı şeyler yapıp gönderseydim” der.

Fecr;25: Feyevmeizin la yu'azzibu 'azâbe hu ehad;
Artık o gün, O’nun azabı gibi hiçbir kimse azab edemez.

Fecr;26: Ve la yusiku vesakahu ehad
Ve hiçbir kimse O’nun bağladığı gibi bağlayamaz.

Fecr;27: Ya eyyetühen Nefsül Mutmainneh;
“Ey O Nefs-i Mutmainne!”/huzura eren .

Fecr;28: İrci'ıy ila Rabbiki radıyeten mardıyyeten;
“Razı olarak, Razı olunmuş olarak Rabbine dön!”.

Fecr;29: Fedhuliy fiy 'ıbadiy
“Kullarımın içine dahil ol!”.

Fecr;30: Vedhuliy cennetiy;
“Cennetim’e dahil ol!”.

Ben atalarımın Kuran'ı terkedip, rivayetleri delil edinerek sapıttığını gördükten sonra ve Allah'ın bu kitabın muttakiler için onları karanlıklardan aydınlıklara çıkaracak bir rehber  olduğu  hususundaki apaçık ayetlerini okuduktan sonra nasıl  gerisin geri döner de  atalarımın uydurduğu  şeylere,  taktıkları isimlere  inanırım ?

Allah Razı olsun. Size böyle bir şeyi ima etmekten bile Allah’a sığınırım. Ömrümü bu yola adayanlardanım. Rabbimin “kullun nefsin zaiketul mevt” haberi nefsim için vucud bulurken, Bu canımı tenim ile birlikte , Vahyine teslim olmuş ve vahyini tebyin eder üzere bulsun . İnşaAllah.

Geçmiş ümmetlerde insanları putlara inandıran şey, putlardan gördükleri bir faydamıydı, yoksa atalarından gördükleri inançmıydı ?
Araştırmayanlar ve sorgulamayanlar için atalarından gördükleri inançtı.

İnsan, çok sayıda kişinin, uzun zamandan beri yapmakta olduğu şeyleri doğru kabul etme eğilimindedir.
Neyi, niçin,neden yaptığını bilmeyenler için bu söylediğiniz hep vardır ve olacaktır da.

Gerçekten, elimize bir siyer yahut hadis kitabı alsak, yahut rivayetleri ballandıra ballandıra anlatan bir adam dinlesek, nerdeyse onun o sırada orada olduğuna inanacağız.

Ne yazık ki öyle. Aklını Allah’ın vahyi ile işletmeyenlerin akıllarının kirlendiğini söyler Rabbimiz. (Yunus100)

Dikkat edelim. Müşrikler ateist değillerdi. Şeytan, hak ile batılı karıştırarak pusu atıyor.  Müşrikler,  inandıkları şeyleri atalarından gördüklerini, bunları da kendilerine (atalarına) Allah'ın emrettiğini söylüyorlardı.

Bu söylediğiniz çoğunlukla gözardı edilen bir gerçek.

Batılın çokluğu sizi hayrete düşürmesin.
Rabbim, hayret etmememi Necm suresinde vurgulamaya başladığı için hayret etmiyorum.
 

Muhtemeldir ki, onların da ilimde derinleşmiş alimleri, tarihi kanıtları, hikayeleri vs. vs. vardı. Zaten bunlar olmasa insanlar neden inansınlar ki ?

İlimde derinleşen Alimlerinin olacağını sanmıyorum. İlimde derinleşen Alimler eğer adaletli ise asla şirk ehli olmazlar.

Ali İmran;18:”ŞehidAllahu ennehu la ilahe illâ huve, vel Melaiketü ve ülül ılmi kaimen bil kıst la ilahe illâ huvel Aziyz’ül Hakiym;
Allah, kendisinden başka tanrı olmadığına tanıktır. Meleklerle ilim sahipleri de adalet ölçüsüne sarılarak tanıklık etmişlerdir ki, o Azîz ve Hakîm olandan başka hiçbir ilah yoktur.


Bunlar (Tevatür), ne kadar yaldızlı olursa olsun, Hak Rabbimizdendir.
Tevatür kelimesini ne tür anlam yükleyerek kullandınız bilmiyorum.
Kur’an’ın bize gelişi  tevatür yoluyladır.

Allah'ın tanıklığı da en sağlam tanıklıktır. 

Bunları sizin de aynı böyle iman ettiğinizi bilerek size söylüyorum. Beni yanlış anlamayın.
Allah Razı olsun.İnandım ve doğruladım. Sizi yanlış anlamam için bir neden yok. Lutfen bu konuda rahat olun.

Fakat, siz bana şunu söylerseniz sizi can kulağıyla dinlerim.

Kardeşim, elbette ve elbette Allah'ın tanıklığı en sağlam tanıklıktır. Elbette ve elbette bu Kuran kendisine uyanları karanlıklardan aydınlıklara çıkarır. Fakat, sen Kuran'ı yanlış anlıyorsun. Yanlış anlamlandırma yapıyorsun. Bunların doğrusu şudur...

Fakat siz derseniz ki, ben kıbleteyn mescidine bakar, kıble değişikliğine hüküm veririm. Kıble de ancak salatta söz konusu olan bir şeydir. Ayette, her ne kadar "salat" istisnası yapılmasa da ben şundan şundan dolayı bunun sadece "salat" için söz konusu olacak bir kıble değişikliği olduğuna inanırım.

Eğer böyle diyorsanız, malesef katılamayacağım. O ayetin mealini  herkesin okuyabildiği gibi ben de okuyorum.  Hiç bir istisnanın koyulmamış olduğunu da görüyorum.  Kuran'da başkaca bir ayetin,  buna istisna getirmediğini de görüyorum.

Kıble ile ilgili söyleyeceklerimi önceki yazımda da bu yazımda da söyledim. Hangi ayetlere göre olduğunu da belirttim.

Ve ben, Lut kavminden her bahsedişinde Allah'ın Lutun karısının azapta kalanlardan olduğunu nasıl titizlikle istisna ettiğini de görüyorum.

Ve ben, arapça bilmediğim halde Arapça bildiğini düşündüğüm iki tarihi kişiliğin (bir şeye şahitlik anlamında değil, ayetin yorumlanması anlamında),  Kuran lafızlarının hiç birinin ne kıble değişikliğine, ne de Peygamberimizin yöneldiği kıblelerden herhangi birine  delalet etmediğini İTİRAF ettiklerini, fakat Allah'ın kitabını bu şekilde okumalarına rağmen  TEVATÜRÜ  Allah'ın dediğine tercih ettiklerini  İTİRAF ettiklerini de delil olarak getiriyorum.

Aslında “tevatür” sözünü incelemekte yarar var. Sözünü ettiğiniz kişilerin tefsirlerini ve yazdıklarını okudum. Biliyorum.

Elbette onların dediği şey mutlak doğru değildir. Fakat, ben mi göremiyorum bilmiyorum. Ben ayetlerin mealinde namazda Kabe'ye yönelin diye bir şey okuyamıyorum.

Ayetin orijinalinde olmayan bir kelimeyi var demekten Allah’a sığınırım.
 Bu nedenle de gönderme yaptığım ayetlerin orijinalini özellikle yazdım.
Her ayet yazışımda Nahl Suresinin 25 ayeti gelir aklıma ve ürperirim. Bilerek,kendi elimle kendimi ateşe atar mıyım. Bilmeden yaptıklarımdan da Allah’ıma yönelir affını dilenirim.

Ve Allah'ın beni tevatürün karanlıklarına mahkum etmeyeceğine de muhakkak inanıyorum.

Allah'ın indirdiğini BÜTÜN TEVATÜRE tercih ediyorum.

Kur'ân-ı Kerim', Yüce Allah, tarafından Resulu Muhammed'e Arapça olarak indirilmiş, bize kadar tevatür yoluyla nakledilmiş, mushaflarda yazılı, Fatiha Sûresi ile başlayıp Nâs Sûresi ile sona eren kelâmıdır.


Çok aldatıcı şeytanın pususundan, Allah'ın indirdiğine yöneliyorum.
Allah Razı olsun.Hepimizin yönelişi de Allah’ın gönderdiğine olsun. İnşaAllah.

Ben bunları söylerken siz şöylesiniz diye sizi karalamak, rencide etmek için söylemiyorum. Bu, doğruyu bir arayıştır. Eğer sözlerimde sizi incitecek bir şey söyledi isem özür dilerim.
Muhabbetlerimle.

Asla, böyle bir düşüncem olamaz. Siz, doğru bildiklerinizi; ben de doğru bildiklerimi yazıyorum. Sizleri incitecek bir şey söylediysek af edilmeyi hem sizden, hem de Alemlerin Rabbi olan Allah’ımdan dilerim.

Kusursuzluk sadece Allah’a mahsusdur.
Şüphesiz en doğrusunu Allah bilir.
Sevgi,saygı ve muhabbetle .
Allah’a emanet olunuz.

 


 

Yukarı dön Göster dost1's Profil Diğer Mesajlarını Ara: dost1
 
aliaksoy
Uzman Uye
Uzman Uye


Katılma Tarihi: 05 subat 2007
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 989
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı aliaksoy

Selam;

Aşağıda Bekke konusunda yazılmış bir makale sunuyorum.

BEKKE’nin Sırrı

Fazlasıyla materyalist olduk.. Yoksa, sekülerleştiğimizi mi söylesek..?!

Bir türlü, Kurân’ı tanımak konusunda mesâfe alamıyoruz.. Yukarıdaki sebeplerden mi acaba?!

Neden, mûcize kelâmı kendi sıradan standartlarımızın mahkûmu gibi görüyoruz..?? Bu bağnazlık neden??..

Neden, Kurân’ı paçavra düşüncelerin ve zayıf akılların esiri gibi görüyoruz..???

Neden, Kurân’ın sonsuz deryasında kulaç atmak ile bir bataklığın içinde debelenerek daha çok batmayı birbirine karıştırıyoruz??!!

İzninizle, bugün bunların farklılığını vurgulayacak somut bir örnek sunmak istiyorum. İnşaALLAH, bu örnek Kurân’ın sonsuz deryasında kulaç atmanın ne demek olduğunu bize anlatabilir…!!

Örneği bir yerden alıntı yapmıyorum… Bizzat te’lif olarak –Allah’ın izni ve lutfuyla- ortaya koyuyorum*(İlk olarak 16 Temmuz 2006’da HanifDostlar forumunda dile getirmiştim..)

Kurân’ımızda Âli İmran:96’da bir mekân adı olarak BEKKE kelimesi geçer.. Bütün, tefsirler bunu MEKKE olarak anlar**

Netice olarak, Bekke için şu söylenmiş olur… Bekke, Mekke’nin geçmişteki diğer adıdır veya birçok isminden biridir….

Yâni, Bekke Mekke’dir!!

Hiç fazla söze gerek yok; bu çok sağlıklı, çok mantıklı bir düşüncedir!! Bununla beraber, BEKKE nüansını Kurân’ın mûcize dokusuna bağlı olarak daha fazla anlamanın yolu var mıdır diye sorabiliriz.??

İşte şimdi, bu sorunun cevabını veriyoruz!

Önce, Âli İmran:96’ya müracaat edelim…

“İnne evvele BEYTin vüdı’a linnâsi lellezî biBEKKEte mübâreken ve hüden lilâlemiyn”

“Muhakkak ki insanlar için konulan ilk ev, alemler için mübarek ve bir hidayet olarak Bekke’dedir!

Tâkip eden 97. âyeti incelediğimizde, 96. Âyetteki “ilk ev”in çevresini tanımlayan diğer unsurların sayıldığını görüyoruz… Yâni, Kâbe’den bahsediliyor! Dolayısıyla, Bekke denilirken MEKKE dışında bir mekândan bahsedilmiyor aslında!!

Âli İmran:97_ “Onda apaçık ayetler ve Makam-ı İbrahim vardır… Kim ona dahil olursa emin olur… Ona bir yol bulabilenin o evi hac etmesi insanlar üzerinde Allah’ın hakkıdır… Kim de küfreder ise muhakkak ki Allah alemlerden Ğaniy’dir.”

Peki, Arapça olan Kurân’ın Rabça söyleyişi ile Bekke’nin tam karşılığına nasıl ulaşacağız???

Bunun için Fetih:24’e bakalım…

“Ve hüvellezî keffe eydiyehüm anküm ve eydiyeküm anhüm biBATNİ MEKKEte min ba’di en azferaküm aleyhim ve kâneLLAHÜ bimâ ta’melûne basıyra”

“Sizi onlara muzaffer kıldıktan sonra Mekke’nin batnında/göbeğinde, onların ellerini sizden sizin ellerinizi onlardan uzak tutan O’dur… Allah yaptıklarınızı Basıyr’dır.”

Evet, burada düğüm çözülüyor ve Rabça bir söyleyiş Bekke’nin taşıdığı nüansı ortaya koyuyor

Âli İmran:96’da “biBEKKEte” ile Fetih:24’de “biBATNİ MEKKEte” eşdeğerlik arzediyor.. Bu eşdeğerliği anlamamıza BEKKE ve MEKKE arasındaki ses uyumu dışında “Bİ” bağlaçları yardımcı oluyor…

Net olarak şu sonucu çıkartıyoruz.. BEKKE, BATNI MEKKE demektir! Yâni, Mekke bir şehir ise, Bekke onun tam merkezi, göbeği mesabesindeki adrestir. Daha doğrusu, Mekke Bekke’den doğmuştur!

Dahası, bize göre Bekke adı geleceğin bilgisi ile geçmişte özellikle oluşturulmuştur.

Ne dediğimizin anlaşılması için, görüşümüzü hayâlî bir senaryo üzerinden aktaralım…

Düşünün ki Hz. İbrâhim sizsiniz…. “İlk Ev” için yönlendiriliyorsunuz… Peygamber olmanız sebebiyle size geleceğin bilgileri de veriliyor…

Öğreniyorsunuz ki, “ilk ev”in çevresinde gelecekte bir şehir olacak ve adı MEKKE olacak!! Mekke’de zuhûr edecek son peygamberin adı da MUHAMMED olacak…

Görüyorsunuz ki “ilk ev” geleceğin Mekke’sinin tam göbeğinde kalacak… Düşünüyorsunuz ve gelecekten aldığınız bu bilgiyi değerlendirerek geleceğe neleri bildiğinizin işâretini bırakmak istiyorsunuz… Bu maksatla, “Batın” kelimesinin “B”sini alıyor ve bunu Mekke’deki “M”nin yerine ikâme edip “Bekke” ismini türetiyorsunuz... “Batnı Mekke” anlamında….

Bu senaryo ile taşların yerine oturmasını ve meselenin daha kolay anlaşılır olmasını umuyorum.

En başta söylediğim gibi, bu örnekleme ile aslında kutsal metin (Kurân) tetkiklerinin ne kadar çok nüans üzerinden yapılması gerektiğine işâret etmiş oluyorum.

Cenâbı Allah, Kurân’ındaki Rabbâni dilin (Rabça) güzel sürprizleri ile şereflendirsin bizleri…

Neyzen_Semazen

*Bu makaleyi kaleme alırken (10.02.2008) Sn. Hüseyin Güler’in mealini inceledim. Hüseyin Bey’in Âli İmran:96’inin çevirisinde Bekke karşılığı olarak parantez içinde “Mekke’nin Batını” yazdığına tanık oldum. Ortak noktada buluşmuş olmak beni sevindirdi. Ref: http://www.ahmedhulusi.org/kuran/003_aluimran.htm

** Yine, bugün Bekke için Taberi, Kurtubi, İbni Kesir tefsirlerine müracaat ettiğimde, Taberi’nin bu konuda geniş bir rivayetler zinciri sunduğunu gördüm. Hatta Tâberi’de, İbni Kesir ve Kurtubi’den farklı olarak bizim yukarıdaki açılımımıza denk düşecek bir rivâyet gördüm. Rivâyet, sanki diğerlerine göre daha az kayda değermiş gibi arada anonim olarak zikredilmişti. Diyordu ki “Bekke ismün li BATNI MEKKE ve Mekke ismün li’l-Harem”… Yâni, Batnı Mekke’nin ismi Bekke’dir ve Harem’in ismi de Mekke’dir…




__________________
"(Onu size indirdik ki) <Kitap, yalnız bizden önceki iki topluluğa indirildi, biz ise onların okumasından habersizdik (o Kitâpları okuyamıyor, dillerini anlayamıyorduk)> demeyesiniz."(En'am,156)
Yukarı dön Göster aliaksoy's Profil Diğer Mesajlarını Ara: aliaksoy Ziyaret aliaksoy's Ana Sayfa
 
aliaksoy
Uzman Uye
Uzman Uye


Katılma Tarihi: 05 subat 2007
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 989
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı aliaksoy

Selam;

Bu tartışmayı bu noktaya kadar öğrenmek için sürükledim. Kuran'dan soru sorulup ta Allah rızası için bildiğinden paylaşan tüm kardeşlerimize teşekkür ediyorum. Allah hepinizden razı olsun.

Alaycı, kibirli, bildiğini saklayan herkişiyi de, ona bilmediğini kim öğretti ise O'na havale ediyorum.

Muhabbetlerimle...

__________________
"(Onu size indirdik ki) <Kitap, yalnız bizden önceki iki topluluğa indirildi, biz ise onların okumasından habersizdik (o Kitâpları okuyamıyor, dillerini anlayamıyorduk)> demeyesiniz."(En'am,156)
Yukarı dön Göster aliaksoy's Profil Diğer Mesajlarını Ara: aliaksoy Ziyaret aliaksoy's Ana Sayfa
 
bembeyaz
Uzman Uye
Uzman Uye


Katılma Tarihi: 31 temmuz 2007
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 736
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı bembeyaz

Kur'an'da Hz. İbrahim'e ka'beyi inşa etmesi emredilirken "temelleri üzerinde" ifadesi yer almaktadır...

demek ki orası daha önceden Hz. Adem ve oğullarının inşa ettiği bir kutsal mabeddir... yoksa öyle değil midir??? öyle olabilir mi???

bu mabed, bütün haniflerin kıyamete kadar yüzlerini çevireceği "ka'be" midir yoksa?

kur an, bütün inananlardan her zaman orayı kıble edinmelerini istememiş midir? bu çağrı kıyamete kadar geçerli olmuş olamaz mı???

mescid-i haram'ı "ka'be" olarak anlayan ve oraya yönelen Hz. Muhammed vahyi yanlış mı anlamıştır veya anlatmıştır???

veya yanlış bir uygulamaya kendisi bilerek ve isteyerek mi gitmiştir?? oysa onun böyle bir yetkiye sahip olmadığını biliyoruz... kur'an'a ilavelere getirmesinin veya çarpıtmasının mümkün olmadığı haber veren yoksa kur an değil miydi??

bu konular üzerinde ali aksoy kardeşimin biraz daha araştırmalar yapacağına veya daha ciddi sorgulamalarda bulunacağına inanıyorum... veya inanmak istiyorum...

selam ve dua ile...



__________________
Rabbim! ilmimi ve anlayisimi artir!

www.ahmeteminseyhan.blogcu.com/

selam ve dua ile...
Yukarı dön Göster bembeyaz's Profil Diğer Mesajlarını Ara: bembeyaz Ziyaret bembeyaz's Ana Sayfa
 
Xweser-Mirov
Yasaklı
Yasaklı


Katılma Tarihi: 17 mart 2008
Yer: Netherlands
Gönderilenler: 421
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı Xweser-Mirov

Peki, Peygamberimizin Mescid-i Haram'i Kabe olarak anladigini nereden biliyorsunuz ?? Oradamiydiniz !!

__________________
Hayat sen ne güzelsin
Yukarı dön Göster Xweser-Mirov's Profil Diğer Mesajlarını Ara: Xweser-Mirov
 
BalkanTuran
Katilimci Uye
Katilimci Uye


Katılma Tarihi: 09 kasim 2006
Gönderilenler: 62
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı BalkanTuran

Selam,

Sen kalk Ibrahimi Bekke vadisinden coller asirtip Mekkeye getirt.
Sebe 44’e ragmen Ibrahimi Ismailogullari olan araplarin soy babasi yap,
El Lat’i insaa ettirip adina Kabe dedirt,

Dogal afetlerden korunamayan kabeye Beytullah de,
Kabeden Yahudilerin ve Hiristiyanlarin hic haberi olmasin,
Maide 90’a ragmen etrafinda 7 defa tavaf ettirt,
Bakara 115’e ragmen salat icin inananlari israrla kabeye yonelt,

En kotusu butun bunlari Allaha isnad ed. Basa gelen bir musubetten sonra da “neden Allahim Oysa ben namaz kilanlardan idim” de.

Elbette RAB'BİN günü yakındır.

Allaha emanet olunuz…

Yukarı dön Göster BalkanTuran's Profil Diğer Mesajlarını Ara: BalkanTuran
 
muhliskul
Ayrıldı
Ayrıldı
Simge

Katılma Tarihi: 26 nisan 2007
Yer: Australia
Gönderilenler: 854
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı muhliskul

Merhaba,

 

Kabenin Muhammed'in  yasadigi   cagda  Mekkelilerce kutsal olarak bilinen ve kendisi referans alinarak bir cok dini ogelerin cevresinde olusturuldugu bir mekan oldugunu biliyoruz. Kabe ve cevresi gunu icin meshur olan bir cok degisik isimlerle tanimlanmistir. Kuran'da bunlarin orneklerini gormekteyiz. Kuran'in anlatim tarzini kavrayamamis olmak, bizleri bazi hususlarda cikmaza suruklemektedir. Kuran'i gecmis caglarin  kesin tarih kaynagi gibi gorup kissalari literal baglamda  anlamak zorunda olmadigimizi kavradigimizda bir cok sorun kendiliginden cozumlenecektir. Bu ifadem yanlis anlasilmasin, ben Kuran kissalarinin  masallar oldugunu soylemiyorum. Bence kissalar, tarihte vuku bulmus olaylarin, local anlayis versiyonuna uygun sekliyle,   asil mesaji vermek amaci tasinarak  anlatilmislardir. Kissalarin anlatilis gayesi tarih kaynagi olusturmak degildir. Tarih ilmi beseri bir ilimdir ve kendi dalinin kriterlerince degerlendirilme yapilir. Ben tarihi Ibrahim veya Musa'yi aradigimda kutsal metinlerle sinirli kalamam. Hatta benim icin bu konudaki oncelik ispat edilir bilim verileridir diyebilirim. 

Ustteki ifadelerimin acilimi olarak ben Ibrahim'i tarihsel olarak Mekke'ye gelmis ve orada Kabe'yi insa etmis diye kesin bir tarih bilgisine ulasmis degilim. Bu konuda Kuran ayetlerinde kesin tarih amaci gutmeyen ifadelerin disinda bir bilgiye sahip degiliz. Bu yuzden biz meseleyi Muhammed'in yasadigi donem acisindan incelemek durumundayiz. Elimizdeki mevcut bilgiler bizi cok oncelerine goturmemektedir. Benim mevcut bilgilerin sonucu vardigim anlayis; gocebe yasamdan ticari nedenlerden oturu yerlesik yasama gecmis olan bir kisim araplarin su ve ticaret yolu olmasi hasebiyle burayi sectikleridir. Bu bolgenin daha oncedende yerlesim merkezi olmasi muhtemeldir.Ticari gelisim sureci icinde ithal ettikleri mallarini daha uzak beldelere ucuz fiyatlarla sevketmek yerine bu bolgede pazarlamak icin kutsal mekan, kutsal aylar, hac ve kurban gibi uygulamalar meshur edilmistir. Bunlarin bir kisminin daha oncenin mirasi olmasida soz konusu olabilir.  Kervanlariyla getirdikleri kargolarini her dinin kutsallarinin kabul gordugu mabedin cevresinde kurulan fuarlarda pazarliyorlardi.  Kabe bu cografyanin din merkezi haline getirilerek ona duzenlenen hac kafileleri bu bolgeye zenginlik yagdiriyordu. Bu yuzden cevre gucleri colun ortasindaki   yeni gelismekte olan bu beldeyi ciddiye almaya baslamislardi. Hatta burayi isgal etmek icin bile tesebbuslerde bulunmuslardi.

Her turlu inancin tanrilarini bunyesinde barindiran  sembolik olarak bolgenin inanc merkezi olan Kabe,vahyin ilk donemlerinde cok fazla  gundemde tutulmamistir. Hicretin ardindan yahudilerin Islam'a ragbet etmedikleri gibi inananlarin aleyhinde  musriklerle is birligine girdikleri gorulmustur. Inananlar  cok kisa bir zamanda, Mekke'liler ve diger cevre kabilelerle olan savaslarinin sonucu olarak  bu bolgenin alternatif bir  gucu olduklarini ispat ederler. Bunlarin sonucu olarak gerek  Mekke sakinlerinin, gerekse diger cevre kabilelerin  inananlara sempati duyanlari artmaya baslamistir. Iste boyle bir donemde Resul'un her zaman aklindaki hedefi olan Mekke, ilahi olarak ona  hedef gosterilir. Allah uydurulmus tanrilara adanmis bu madedi inananlara kible tayin ederek onu Allah'a has kilmalarini istemistir. Artik hic bir guc Mekke'nin fethini onleyemezdi. Inananlarin bundan  sonra bu mekani ele gecirip onu yalniz Allah'in adinin anildigi bir mabede donustureceklerdi.  Bu bolgedeki uygulanan hac vesaire gibi ibadetler Allah'a has kilanarak yapilmak uzere serbest kilinmistir.

Gunumuz acisindan butun bunlarin bize neyi ifade ettiklerini tartismak hakkimizdir. Tarihi gercekleri degistirmek veya top yekun inkar etmek   yerine, bunlari iyi analiz etmeyi denememiz gerekir.

Allah'a emanet.   

Yukarı dön Göster muhliskul's Profil Diğer Mesajlarını Ara: muhliskul
 
aliaksoy
Uzman Uye
Uzman Uye


Katılma Tarihi: 05 subat 2007
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 989
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı aliaksoy

Selam Muhliskul;

En azından bu yazınızda bizi "Kuran davası"na ihanet eden, bu davayı çıkmaza sürükleyen gayrı ilmi bir güruh olarak nitelememenizden dolayı teşekkür ederim.

Kuran davası dediğiniz şey,  Kuran'a dönüş hareketi, iki üç günde halledilecek bir şey değil.  İşin başında Peygamber olduğu,  vahyin sıcağı sıcağına  indiği bir ortamda  dahi bu iş  23  yılda  hal yoluna konabilmiş.

Her ne kadar müşriklerin dini de bir yönüyle hak ile batılın karışımından oluşuyor idi ise de, bu günün koşulları bir kısım yönlerden daha zordur.

Onlar sadece "Allah" adını istismar ediyorlardı.

Bu gün, Allah'ın adının, resulünün, Allah'ın vahyinin 1400 yıla yakın bir süre boyunca istismar mirası ile karşı karşıyayız.

Karanlıkta şimşek çaktıkça ilerleyen adamın durumu neyse biz de ondan çok farklı değiliz. 

Her ne kadar vahiy güneş gibi yolumuzu aydınlatsa da, yüklü kapkara bulutlar hem gökyüzünde hem bizzat gözlerimizin, beynimizin içinde...

Bu nedenlerle, Kuran'a dönüş hareketinin tüm hurafelerden arınması yalnız Kuran diyenler için bile hem uzun soluklu hem de yeterince gerilimli olacaktır.

Bizler, Kuran'ı anlama adına gerçekten "kovulmuş şeytandan" Allah'a sığınmadıkça, Kuran'dan yapacağımız okuma eksik kalacaktır.

Dün, basitçe bilinen meşhur hurafeler reddedildi. Sonra, Allah'ın berisinden edinilen sahte ilahçıkların tuzağı cidden zayıf uydurmaları.

Kazdıkça sertleşen bir zemine iniyoruz.  Madene ulaşmak, yerden mantar toplamaya benzemiyor.

İnsanların bir şeyi kabullenmeleri de elbette zaman alacaktır. Gerçek şu ki, çoğumuz "Alemlerin Rabbine teslim ol" sözünü işittiğimizde İbrahim gibi hemen ve hiç itirazsız "Alemlerin Rabbine teslim oldum" diyebilecek duruşa sahip değiliz.

Teslim olmayı ne kadar basite indirgerseniz o kadar kolaydır.

Emevi dinine teslim olmuş bir kimsenin, "ağaçlara bez bağlamak hurafedir" sözüne vereceği tepki ile, "Peygamberin hiç bir mucizesi yoktur. Mucize sadece Kuran'dır" dediğinizde vereceği tepki farklıdır.

Nihayet, Kuran'a dönüş davasında "salat" tartışması bir yönü ile önceki söylemler bakımından bir samimiyet testidir. Ve Kuran'a dönüş davasının bu samimiyete ve kendi içinde tutarlı olmaya cidden ihtiyacı vardır.

Bu ihtiyaç sair yönleri ile mevcut tartışmalarda iyiden iyiye belirginleşmiştir.

Muhataplarınıza ileteceğiniz mesajınız, tüm yönleri ile tutarlılık arz etmek zorundadır. Keza Kuran, çelişkisiz olması vasfı ile de övülmüş, hatta bu vasfı onun Allah'tan indirilme olduğuna delil kılınmıştır.

Özü-sözü bir olmak, söylemesi çok kolay olsa da, reel yaşamın içerisinde ve her yönünüzde tatbiki zor olan bir duruştur. Ve bu duruş, mümin duruşun ta kendisidir.

Öyle ki, müminlerden bir kesimin savaş konusunda önceki söylemleri ile çelişmeleri, Kuran beyanına göre Allah indinde büyük bir buğz doğurmuştur.

Sadece bu misal bile işin önemini anlatmaya kafidir.

Şu halde, Kuran'a dönüş davasının ileri sürdüğü deliller de bu tutarlılık altında izah edilebilir olmak zorundadır.

İlk başlarda, salat hususunda mevcut tartışmalara ben de bu "erteleme"  refleksi ile yaklaşmıştım. Gerek bu forumda, gerekse şahsi sitemde bu minvalde yazı ve yorumlarım vardır.

Ancak tutarsızlık artık rahatsızlık verici bir noktaya ulaşıp, bir kısım kardeşlerimizin ısrarlı soruları ile gün yüzüne çıkınca bu davanın müdavimlerinin konuyu enine boyuna tartışmalarını diledim ve onların sorularını kapsam ve mahiyet itibariyle netleştirerek güncel tutmaya çalıştım.

Geldiğimiz sonuç ve bu süreçte ileri sürülen şeyler gözler önündedir.

Ben şahsen yukarıda saydığım nedenlerle, benzeri tartışmaların Kuran'a dönüş hareketini çıkmaza sokmaktan ziyade deliller itibariyle keskinleştirdiği ve keskinleştireceği kanaatindeyim.

Vahyin bizi getireceği sonuç, kimileri için "itici" olabilir. Hatta onlar yer yüzündeki insanların ezici bir çoğunluğunu da oluşturuyor olabilirler.

Ne değişir ?

Çoğalmak diye bir hedefimiz yok. Doğruyu, dosdoğru söylemek gibi bir mükellefiyetimiz var.

Kimsenin üzerinde bekçiler yahut zorbalar da değiliz.

İnsanların hoşuna gitsin diye söylemimizi değiştirme lüksümüz de yoktur.

Bu, konunun bir yönü.

Diğer bir yönü, yapıp söylediğimiz şeyin doğruluğunun sınanmasıdır. Belki de işin başından beri yanılgı içerisindeydik... Olur ki, bu tartışma yanılgımızı ortaya çıkarır.

Eğer salatın bilinen anlamıyla var olduğuna inanma zorunluluğumuz varsa ve Kuran ayetleri bunu tanımlamıyorsa şu halde yapılacak en makul hareket, "Kuran yetmez, biz Kuran'ın yeteceğine ilişkin ayetleri yanlış tevil etmişiz" demek olacaktır.

Her iki bakışa da saygı duyarım. Saygı duyamayacağım ve Allah imkan verdiği müddetçe mücadele edeceğim şey, bu iki kutup arasında keyfe keder bir uygulama ile dinin neyi düyü belirsiz bir ucube haline sokulmasıdır.

Bu kadar söz, sizin başka bir başlık altında evvelce yapmış olduğunuz bir kısım nitelendirme üzerine idi.

Bu başlık altındaki yazınıza gelince;

Bu görüşünüzü Kabe'yi İbrahim peygambere bağlayan görüşe göre daha mahzurlu görüyorum. 

Çünkü siz özetle diyorsunuz ki; Kabe zaten günün koşulları içerisinde saygı duyulan ve bir misyon üstlenen bir yapı idi. Mekke fethedilince, Allah Kabe'yi putlardan arındırdı ve mevcut bir uygulamayı Allah'a has kılarak dine dahil etti.

Kübik bir binanın bir heykelden ne farkı vardır ? Yani şu durumda Allah, heykellerin etrafında dönmeyi bırakın, Kabe'nin etrafında ama bu sefer dini bana özgüleyerek dönün demiş olur. (Kaldı ki, Lat, Menat ve Uzza'nın kafamızda canlandırdığımız gibi bir "heykel" olduğu hususunda Kuran'dan veya tarihi kaynaklardan bir delil var mı onu da bilemiyorum. Belki onlar da böyle bir kısım yapılardı. Zerdüştlerin meşhur kübik yapıları gibi...)

Bu görüş, Kuran'ın getirdiği dini evrensellikten uzaklaştırır. Eğer siz, Kuran'ın getirdiği tevhit anlayışı yani temel iman meseleleri evrensel ve zamanlar üstüdür ama gerek tapınış gerekse hukuk nizamı tamamiyle lokal ve o zamana mahsustur diyorsanız söyleminiz kendi içinde bir tutarlılık arz eder. Çünkü bu durumda Allah, geleneği ve geleneğin getirdiği tapınışları sadece bu geleneğe sahip bir kavim için düzene sokmuş olur.

Bu bakış açısı, tapınış ritüellerini de o yere ve o zamana sıkıştıracağı için artık bu gün "salat" hususunda tartışma yapmanın anlamı da yoktur.  Bu gün, mesela Türkiye'de yaşayanların Kuran'da bildirilen imanın şartlarına inanmaları, Dost1 kardeşimizin "hikmet" kabilinden saydığı Kuran'da bildirilen sakınılacak şeylerden sakınmaları kafidir.

Yok eğer siz, "hayır, gerek tapınış gerekse hukuk nizamı her ne kadar lokal kaynaklı ise de tüm insanlara tüm zamanlara emredilmiştir" derseniz, bu; Allah'ın bir kavmin örfünün düzeltilmiş halini diğer tüm kavimlere  emrettiği anlamına gelir ki, bu apayrı bir tartışma konusudur.

Muhabbetlerimle...


__________________
"(Onu size indirdik ki) <Kitap, yalnız bizden önceki iki topluluğa indirildi, biz ise onların okumasından habersizdik (o Kitâpları okuyamıyor, dillerini anlayamıyorduk)> demeyesiniz."(En'am,156)
Yukarı dön Göster aliaksoy's Profil Diğer Mesajlarını Ara: aliaksoy Ziyaret aliaksoy's Ana Sayfa
 
bembeyaz
Uzman Uye
Uzman Uye


Katılma Tarihi: 31 temmuz 2007
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 736
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı bembeyaz

selamlar,

Kur'an'da ifade edildiği üzere "beyt" inşa edildikten sonra insanlar hacc için kim tarafından ve nereye çağrılmışlardır?

Bu beytin hala Ka"be olamayacağını söylemek tutarlı mıdır???

Bu Kur'an'ın bazı ayetlerini kabul etmemek olarak değerlendirilebilir mi???

Öte yandan zaman içinde hakikatten sapmaların düzeltilmiş haline "örf" diyerek dışlamak ne kadar doğru ve ikna edici olabilir.??

Bozulduğu için doğrusu Rab tarafından tekrar ortaya konulmuş olamaz mı??

Bu doğru, kısmen öncekilere benziyor diye, bunu "örf" sayıp reddetmek ilimle bağdaştırılabilir mi??

Tarihi gerçeklerin bütüncül olarak ve sağlam bir muhakeme yeteneği ile aynı zamanda iyi ve doğru bir bakış açısı ile analiz edilmesi sağlıklı sonuçlara ulaşmaya imkan sağlayabilecektir diye düşünmekteyiz...

Bu konular üzerinde biraz daha fazla yoğunlaşılması temenisiyle...

selam ve dua ile...



__________________
Rabbim! ilmimi ve anlayisimi artir!

www.ahmeteminseyhan.blogcu.com/

selam ve dua ile...
Yukarı dön Göster bembeyaz's Profil Diğer Mesajlarını Ara: bembeyaz Ziyaret bembeyaz's Ana Sayfa
 
Guests
Guest Group
Guest Group


Katılma Tarihi: 01 ekim 2003
Gönderilenler: -259
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı Guests

Selam Ali Aksoy kardeşim;

                                                      'BEKKE'

Bekkenin anlamı ile ilgili sorularına yönelik olarak bu yazıyı yazma gereği duydum.

3/96-97:''Şüphesiz ilk ev insanlar için mübarek olarak ve alemlere(insanlara)yol gösterici olarak bekkede kurulmuştur.İçinde kesin deliller(ayetler),İbrahimin duruşu(makamı)vardır.Oraya giren güvende olur.Allah Bu eve yönelmeyi(hac etmeyi) gücü yeten insanlara farz kılmıştır/üzerlerine bir görev saymıştır.Kimde iman etmez/inkar ederse,hiç şüphesiz Allah alemlerden zengindir/onlara ihtiyacı yoktur.''

Ayette yer alan BEKKE isminin ilk anlamı ''de-fe-a''anlamına gelip;itmek,itici olmak,red etmek,uzaklaştırmak,kabul etmemek...

Bu anlamıyla BEKKE çekici olmayan itici olan yerleşme ve ziraata elverişsiz yer/topraklar demektir.Nitekim bu anlamı,14/37 ayeti desteklemektedir.

''Rabbena inni eskentu min zürriyyeti Bİ VÂDİN ğayri zi za'rin inde beytike'l muharram.Rabbena liyuqimus-salate...''

Anlamı; ''Rabbimiz,ben zürriyetimi(veya bir kısmını)ekime elverişsiz bir vadiye,evinin(dininin)gereği olarak salatı(inancı)ikame etsinler(ayakta tutsunlar)diye yerleştirdim.

Görüldüğü gibi 3/96 daki ''Bİ BEKKE'' 14/37' deki ''Bİ VÂDİN''ile örtüşüyor.

Aslında ayet lafzen yerin çoraklığını anlatırken  mecazen de insanlarının kolay kolay söz anlamaz sert yapılı olduklarını da anlatıyor.Ama suyun çorak toprağı canlandırdığı gibi bu dinin(bu yapının)da bu çorak insanları canlandıracağını anlatıyor.Burada müthiş bir teşbih ve istiare sanatı olduğu kanaatindeyim.

''ELBEYT''in herhangi bir tuğla, taş, toprak ev olmadığını 22/26 ayeti çok net bir şekilde ortaya koymaktadır.

''Ve biz İbrahime Beyt'in mekanında(dinde)bir yer verdik''/İbrahimi Beytin mekanına yerleştirdik:Bana hiçbirşeyi ortak etmeyeceksin ve benim evimi gelip,içinde yer alacak ve tam bir teslimiyetle iman edecekler için temiz tutacaksın.''

Biraz dikkatle bakıldığında cümle üç bölümden oluşuyor ve bunların herbiri diğerini açıklıyor olduğunu görürüz.Şöyleki;Biz İbrahimi dinin mekanına yerleştirdik=bana hiçbirşeyi ortak koşmayacaksın=benim dinimi temiz arı duru tutacaksın.Dinime samimi olarak gelip içinde yer alacak ve canu gönülden iman edecek kimseler için temiz tutacaksın.

2/125 de geçen ''...en tahhira beytiye littaifine vel akifine verrukke'issucud.''ifadesindeki 'akifin'burada,22/26 daki ''kaimin'in yerini almaktadır.'Akifin' 'Akif' in çoğulu olup anlamı:Tutkun,yapışıp ayrılmayan,tiryaki,düşkün,kendini adamış...

Dinin içinde yer alacak kişi ona kendini adamış kişidir.''Qaimun''un ''ayakta duranlar'',''Rukkean ve succedan''de ''Ruku edenler ve secde edenler'' şeklindeki çeviriler ayeti gereği gibi anlamayı zorlaştırmaktadır.Bu şekildeki anlayış ayeti namaza uyarlamaktan kaynaklanıyor.Aslında ayet geçici bir eylemi değil devamlı bir durumu anlatıyor.Yani sürekli iman üzere kalacak mü'inlere Allah'ın dinini şirkle kirletilmemesini tenbih ediyor.

 

Muhabbetlerimle...

Not:Gerçekbilgi kardeşimiz askere gitmek üzere aramızdan ayrılmıştır hepinize selamlarını iletiyorum.

Yukarı dön Göster Guests's Profil Diğer Mesajlarını Ara: Guests
 

<< Önceki Sayfa 11 Sonraki >>
  Yanıt YazYeni Konu Gönder
Yazıcı Sürümü Yazıcı Sürümü

Forum Atla
Sizin yetkiniz yok foruma yeni mesaj ekleme
Sizin yetkiniz yok forumdaki mesajlara cevap verme
Sizin yetkiniz yok forumda konu silme
Sizin yetkiniz yok forumda konu düzenleme
Sizin yetkiniz yok forumda anket açma
Sizin yetkiniz yok forumda ankete cevap yazma

Powered by Web Wiz Forums version 7.92
Copyright ©2001-2004 Web Wiz Guide
hanif islam

Real-Time Stats and Visitor Reports Sitemizin Gunluk, Haftalik, aylik Ziyaretci  Detaylari Real-Time Stats and Visitor Reports

     Sayfam.de  

blog stats