Şu da emredildi: Yüzünü dine bir Hanif olarak çevir. Sakın müşriklerden olma.
Yunus Suresi 105
Ben bir Hanif olarak yüzümü gökleri ve yeri yaratana döndürdüm. Müşriklerden değilim ben.
Enam Suresi 79
İbrahim ne bir Yahudi idi, ne de bir Hıristiyan. O sadece hanif bir müslümandı. O müşriklerden değildi.
Ali İmran Suresi 67
Şu da kuşkusuz ki, İbrahim başlıbaşına bir ümmetti; bir Hanif olarak Allah'ın önünde eğiliyordu. Müşriklerden değildi.
Nahl Suresi 123
De ki Allah doğrusunu söylemiştir / vaadinde sadıktır.Haydi artık Hanif olarak İbrahim'in Milleti'ne uyun! Müşriklerden değildi o.
Ali İmran Suresi 95
Allah'a ortak koşmadan, Hanifler olarak... Allah'a ortak koşan kişi, gökten düşmüş de kendisini kuşlar kapışıyor veya rüzgar onu uzak bir yere fırlatıp atıyor gibidir.
selam,kardeslerim kafama takilan cok önemli sorulardan biride bu.
asmak,kesmek,infaz vs.vs.böyle insanlari öldürmek varmi Kuranda?
Ve su zamanlarda ve eskilerden beri uygulana gelen ölüm cezalari Kuran a dayanarak mi yapiliyor?bilmek istiyorum,insallah!
Selametle.
43/44 "Dogrusu o Kur'an, senin için de, kavmin için de bir ögüttür ve siz ondan sorguya çekileceksiniz."
Bir zamanlar Savana'nın yazdığı hüküm uygulanıyordu ülkemizde. Eski Türk Filmlerinde de görmüşüzdür. Lakin şu an uygulandığını söyleyemeyiz.
__________________ İsrâ 89
Muhakkak ki biz, bu Kur'an'da insanlara her türlü misali çeşitli şekillerde anlattık. Yine de insanların çoğu inkarcılıktan başkasını kabullenmediler.
Çoğu zaman klasik Arapça'da “birinin elini ve ayağını kesmek” deyimi,
“birinin gücünü yok etmek” ile eş anlamlıdır ve burada da muhtemelen bu
anlamda kullanılmıştır.
Alternatif olarak, hem fiziksel hem de mecazî anlamda “mefluç/kötürüm
hale getirilme”yi gösteriyor olabilir -tıpkı “asılma” ibaresinin
“işkenceyle/azap çektirerek öldürülme” anlamında (mecazî)
kullanımındaki gibi.
Min hilâf deyimi, -ki genellikle “çapraz olarak” şeklinde çevrilir-
halefehû (“onunla anlaşmazlığa düştü” yahut “ona muhalefet etti” veya
“ona aykırı şekilde davrandı”) fiilinden türetilmiştir: Sonuç olarak,
min hilâf'ın öncelikli anlamı, “döneklikleri” veya “sapkınlıkları
yüzünden”dir.
Klasik müfessirlerin çoğunluğu, bu pasajı bir şer‘î hüküm olarak
değerlendirir ve bu nedenle şöyle yorumlarlar: “Allah'a ve Elçisi'ne
savaş açan ve yeryüzünde fesadı yayanların cezası, onların
öldürülmeleri, yahut asılmaları yahut ellerinin ve ayaklarının çapraz
olarak kesilmesi yahut yeryüzünden sürülmeleri olacaktır: bu, onların
bu dünyadaki zilletleridir.” Ancak metin, aşağıdaki sebeplerle, bu
yorumu teyid etmemektedir:
(a) Bu cümlede geçen dört edilgen fiil -“öldürülme”, “asılma”,
“kesilme” ve “sürülme”- geniş zaman kipindedirler ve bu şekilde iken
gelecek zaman veya emir halini ifade etmezler.
(b) Yukattelû formu, sadece “onlar öldürülüyor” yahut (müfessirlerin
yaptığı gibi) “onlar öldürülecek” anlamlarını ifade etmez; tersine
-Arap gramerinin temel bir kuralı gereğince- “onların büyük kısmı
öldürülüyor” anlamını gösterir; aynı şey yusallebû (“pek çoğu
asılıyor”) ve tukatta‘a (“büyük kısmının kesilmesi”) fiilleri için de
geçerlidir. Şimdi eğer bunların “emredilmiş cezalar” olduğuna
inanırsak, bu, “Allah'a ve Peygamberi'ne savaş açanlar”ın -tamamının
değil- büyük kısmının bu şekilde cezalandırılması gerektiğini
gösterirdi: Ancak bu, İlahî Kanun-Koyucu'ya (Şâri‘) atfedilemeyecek
olan bir keyfîlik varsayımıdır. Ayrıca, eğer “Allah'a ve Peygamberi'ne
savaş açan” taraf, yalnızca bir kişiyi yahut birkaç kişiyi kapsıyorsa,
“büyük kısmı” emri ona veya onlara nasıl uygulanabilir?
(c) Dahası, yukarıdaki ayet şer‘î bir hüküm olarak alınacaksa, “onlar
yeryüzünden sürüleceklerdir” ibaresinin anlamı ne olabilir? Bu nokta,
gerçekten müfessirleri büyük ölçüde şaşırtmıştır. Onların bir kısmı,
mütecavizlerin “[İslam] topraklarından çıkarılmaları” gerektiğini
düşünmüşlerdir: ama Kur’an'da “yeryüzü” (arz) teriminin böyle sınırlı
bir anlamda kullanıldığının örneği yoktur. Diğerleri de, suçluların,
“yeryüzünden çıkarılmaları” anlamına gelecek bir yeraltı zindanına
hapsedilmeleri gerektiği görüşündedirler.
(d) Son olarak -ve yukarıdaki ayetin bir “şer‘î emir” şeklinde
yorumlanmasına karşı en güçlü itiraz olarak- Kur’an, kitlesel asılmaya
ve kitlesel imhaya işaret eden tamamen aynı ifadeleri (ama bu defa
geleceğe yönelik kesin bir niyet ile) Firavun'un ağzından müminlere
karşı bir tehdit olarak nakleder (bkz. 7:124, 20:71 ve 26:49). Firavun,
Kur’an'da her zaman kötülüğün ve Allah'ı inkarın tipik örneği olarak
tanımlandığından, aynı Kur’an'ın başka bir yerde “Allah'ın düşmanı”
olarak vasıflandırdığı bir kişiye izafe ettiği ifadelerin aynısı ile
bir ilahî kanunu yürürlüğe koyması düşünülemez. Kısaca, müfessirlerin
yukarıdaki ayeti “şer‘î bir hüküm” olarak yorumlama gayretleri, bunu
iddia eden isimler ne kadar büyük/saygın olursa olsun, kesinlikle
reddedilmelidir. Diğer taraftan, ayeti -okunması gerektiği gibi- geniş
zaman kipinde okursak gerçekten ikna edici bir yorum hemen kendini
ortaya koyar: çünkü, bu şekilde okunduğunda ayet, hemen bir durum
tesbiti olarak kendini gösterir -“Allah'a karşı savaş açanlar”ın hak
ettikleri cezanın kaçınılmazlığının bir ifadesi. Onların ahlakî
yükümlülüklere düşmanlıkları, bütün dinî/manevî değerlerini
kaybetmelerine yol açar; ve sonuçta düştükleri uyumsuzluk ve
“sapıklık”, aralarında dünyevî kazanç ve güç uğruna hiç bitmeyen bir
çatışmayı teşvik eder; birbirlerinden çok sayıda insan öldürürler ve
birbirlerine büyük ölçüde işkence eder ve sakat bırakırlar ve sonuçta
bütün bir toplum silinip gider veya Kur’an'ın belirttiği gibi,
“yeryüzünden sürülürler.” Sadece bu yorum, ayette geçen bütün ifadeleri
tam anlamıyla dikkate almaktadır -aşırı şiddet fiilleriyle bağlantılı
“büyük kısmı” kaydı, “yeryüzünden sürülme” ifadesi ve, son olarak, bu
dehşetin “Allah düşmanı” Firavun tarafından kullanılan terimlerle ifade
edilmiş olması.
Maide 31-35 arasını okuyarak bakarsak daha tutarlı oluyor..
Katılma Tarihi: 17 mart 2008 Yer: Turkiye Gönderilenler: 6
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
Selam sizlere,
Öldürmek, savaş halini saymazsak -ki bu sorunuz dahilinde değil sanırım-, ancak haksız bir öldürmeye karşılık kısas şeklinde olabilir. Fakat rabbimiz Allah, "hafifletme ve rahmet" olarak diyeti de belirtmiş ki yani aff yönüde var böyle bir durumun.
Dinde zorlama olmayıp, doğru yanlıştan ayrılmışken ve İslam "hayat verecek şeyler[1]" olduğuna göre "hayata kastedilmesi dışında" nasıl bir sebeple ölüm emri verebilir ki zaten değil mi_?
[[1]..hayat verecek şeyler: mecazi anlamı da vardır ki zaten mecazlar bir gerçekten benzetmedir.]
Katılma Tarihi: 17 mart 2008 Yer: Turkiye Gönderilenler: 6
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
Selam sizlere,
Muhsinkul,
"Allah'a ve Elçisi'ne
savaş açan ve yeryüzünde fesadı yayanların cezası, onların
öldürülmeleri, yahut asılmaları yahut ellerinin ve ayaklarının çapraz
olarak kesilmesi yahut yeryüzünden sürülmeleri olacaktır: bu, onların
bu dünyadaki zilletleridir."
Bu ayet'te emirden değil bir durumdan bahsedilmektedir. Tıpkı "Böyle yapmaya devam ederse kendini öldürecek" der gibi. Yoksa böyle "yapmaya devam ederse onu öldürün" değil. Bununla beraber söylemim yalnızca bu ayete ilişkindir. Yoksa "bulduğunuz yerde öldürün" gibi içerikleri olan ayetler bu ayettekilerin geniş zamanda başlarına gelecekleri ifade ediyordur vs. başka.
benim sahsen bilmek istegim, bu "ilsam"adi altindaki ülkelerde yapilan infazlarin,detaylarini ögrenmek,ve neye göre HÜKMEDIYORLAR? kuran a göre düsünsek,cogu seylerin yanlis oldgunu anliyoruz,biliyoruz,peki neden böyle uygulamalara halen bir DUR "STOP"diyen alim ,ulema cikmiyor? Annem ve babam hac esnasinda okdar cok eli kolu kesilmis cocuklar,kadinlar, erkeler görmüslerki....cok üzüldüm.
umarimki hanif kardeslerimden daha detayli aciklamalar gelir,Insallah..
Yeryüzünde "müslümanım" diyenlerin çoğu Allah'a yani O'nun indirdiği açık-seçik delillere teslim olacağına, Allah'tan başkasının indirdiğine / buyurduğuna / şeytanların hurafelerine teslim olmuş, hele hele bir de heva ve hevesini tanrı edinmiş, bütün bunların adını da "İslam / Şeriat vs." koymuşsa, artık onlardan daha ne beklenir ki ?
Allah "İncil'e tabi olanların" yüreklerine "merhamet" koyduğunu söylüyor. Peki ya "Kuran'a tabi olanların" yüreklerine ne koymuş olabilir ?
Bir de Allah, iman edenlere düşmanlık bakımından en şiddetli olanların müşriklerle "biz yahudiyiz" diyenlerin olacağını söylüyor.
Allah'ın koyduğu şu ölçünün güzelliğine bak !
Ben derim ki, işte bu ölçü ciddi bir ölçüdür.
"Müslümanlık" iddasında olup ta, kavun keser gibi kelle kesenlere iyice bak !
Onlar şu yukarıdaki ölçüde hangisine yakışır ?
Müşrikler ve Yahudiler.
Esasen bu gün ümmetin "bir kısım uleması" hem müşriklerin hem de Yahudilerin karakterlerini taşımıyor mu?
Allah'ın yerine hüküm koyucu olarak başkalarını koymakla müşrikleşmiş, dinlerinde yalan ve uydurmanın / tahrifin peşine düşmekle Yahudileşmiş olmuyorlar mı?
"Kalpleri ne kadar da birbirine benzemiş" öyle değil mi ?
Muhabbetlerimle...
__________________ "(Onu size indirdik ki) <Kitap, yalnız bizden önceki iki topluluğa indirildi, biz ise onların okumasından habersizdik (o Kitâpları okuyamıyor, dillerini anlayamıyorduk)> demeyesiniz."(En'am,156)
selam,ali kardesim, COK HAKLISINIZ, ya bende diyorumki ,bunlar arapcayi iyi biliyor,kurani belkide bizden daha iyi anliyor,..yada önlerindeki fetva veren ulemalara mi kullluk ediyorlar,?görünüsde ..evet cevabi cikiyor. Düsünüyorumda,AIHM ye DAVA mi acksak,Kurani tüm dünyaya yanlis tanittiklari icin?gerci ben ne avkat ne hakimim,bekli okuyanlar birseyler uygulaya bilir. herseyin en dogrusunu Rabbimiz bilir. Selametle.
Sizin yetkiniz yok foruma yeni mesaj ekleme Sizin yetkiniz yok forumdaki mesajlara cevap verme Sizin yetkiniz yok forumda konu silme Sizin yetkiniz yok forumda konu düzenleme Sizin yetkiniz yok forumda anket açma Sizin yetkiniz yok forumda ankete cevap yazma