HANiFDOSTLAR.NET

 

Kuran Müslümanı
 

(Şahıs odaklı din anlayışından Allah odaklı din anlayışına...)

Ana Sayfa Hanif Mumin  Iste Kuran Kurandaki Din  Kur'an Yolu  Meal Dinle Sohbet Odasi Hanifler E- Kitaplik Kütüb-i Sitte ?  ingilizce Site Kuran islami Aliaksoy Org  Hasanakcay Net Tebyin-ül Kur'an Önerdiğimiz Siteler Bize Ulasin

 

- Konulara Göre Fihrist

- Saçma Hadisler

- Hadislerin-Sünnetin İncelemesi

- Haniflikle İlgili Sorular Cevaplar

- Misakın Elçisi Kim?

- Kuranda Namaz/Salat

- Onaylayan Nebi

- Kuranda Namaz/Salat

- Enbiya 104

- Kuranda Yeminler

- Adem Hakkında Sorular

- Ganimetleri Resulün Eline Nasıl Vereceğiz?

- Allahın ındinde YIL ve DOLUNAYLAR

- Abese ve Tevella

- Hadisçilerce Tahrif Edilen Ayetler

- Mübarek Yer, Mübarek Vakit

- Arkadaş Peygamber

- Kuranın İndirilişinden Günümüze Gelişi

- Bir Türban Sorusu

- Kuran ve Bize Öğretilenlerin Farkı

- Namazın Kılınışı

- Hadislere Göre Namaz

- Kuranda Salat Namaz mıdır?

- Kuran Yetmez Diyen Uydurukçular

- Bizler Hanif Dostlarız

- Sahih Hadis mi İstersiniz?

- Hakkı Yılmaz'ın Tebyin Çalışması

- Kur'anı Anlamada Metodoloji

- Tarikatçıların Çarpıttığı Birkaç Ayet

- Nasıl Kur'an Okuyalım?

- Kur'anı Kerim Nedir?

- Kur'anda Oruç

- Allah'sız Bir Din ve Allah'sız Bir Kur'an İnancı

- Kuransız Bir İslam Anlayışı ve Müşrikleşme

- Meal Çalışmasına Davet

- Allah Şahit Olarak Kafi Değil mi?

- Doğru Hadisleri Ne Yapacağız?

- Kur'andaki Muhammed ve Peygamberlerin Misyonu

- Mahrem, Avret, Ziynet

- Nur Suresi Çeviri-Yorum

- Cilbab

- Resule İtaat Ne Demektir?

- Hadis Kalburcuları ve Kalburları

- Kur'anı Kerim'in İndiriliş Gayesi

- Kur'anda Amellere Karşı Cahili Yaklaşım

- İslamdışı İnanışlara Kur'andan Örnekler

- Biri Şu Haram Üretim Tesislerini Kapatsın

- Tasavvufta İslam Var mı?

- İslamda Delil Sorunu

- Kurban Kesmek

- İlahi Hitabın Serüveni

- Ecel Nedir?

- Şirk, İşrak, Müşrik, Müşareke, Müşterik

- Büyü Yapan ve Yaptıranlar

- Peygamberlere Karşı Rabbani Yaklaşımlar

- Salat-ı Tefriciye yada Zikri Çarpıtmaya Bir Örnek

- Mucize Nedir?

- Ayrılıkların Nedenleri

- Sıfır Hata veya Kur'an

- Haniflik Nedir?

- Rabıta İle Şeyhlere Tapanlar

- Hadis Zindanının Mezhepçi Mahkumları

- İslam Dininin Öğrenilmesinde Kaynak Sorunu

- Fasık ve Münafıkların Genel Tanımlaması

- Hadisler, Hıristiyanlık ve Selman Rüştü

- Kur'anı kerim'in İndiriliş Gayesi

- Müstekbirlere Karşı Cahili Yaklaşım

- Halis-Hanif İslam

- Kur'anda Şefaat

- Fuhuş Tellalı Tefsirciler

- Hayızlıyken Neden Namaz Kılınmasın?

- Cebrail, Vahiy, Melek

- Dindarlıkta Müşrikleşme Temayülü

- Büyü Yapan ve Yaptıranlar

- Yaratılış, Adem, Havva

- Kur'an Yerel mi, Evrensel mi?

- Reform Dinde mi, Dindarlıkta mı?

- Ne Mutlu Tağutu Olmayanlara

- Peygambere Saygı(?)

- Hadislere Kanıt Diye Gösterilen Ayetler

- Allah Nazara Karışmadı mı?

- Kur'anı Kerimle Amel Etmek Mümkün mü?

- Kur'anda İnkar Edenlerin Vasıfları

- Müminlerin Vasıfları

- Allah'ın Vasıfları

- Kur'anın Vasıfları

- Dine Karşı Cahili Yaklaşımlar

- Kur'an Merkezli Din

- İrin Küpü Patladı; Mevlana

- Hurafe ve Bidatlar

- Peygamberi Tanrılaştırma

- Hz. İsa'nın Ölümü

- Allah'ın Mesajının Adı: Kelamullah

- Allah'ın Resule Uyarıları

- Kur'ana Göre Tenkit ve Eleştiri Nasıl Olmalı?

- Kur'anda Sevgi

- Sofuların Devlet Desteğiyle Desteklenmesi

- Hans Von Aiberg Aldatmacası

- Kabir Azabı Safsatası

- Kur'an Kıssalarının Önemi; Masal Değiller

- Kur'anda Toplumsal Sünnetler

- Tefsirde İsrailiyyat

- Kardeş Evliliği Olmadan Çoğalma

- Hans Von Aiberg Tutuklandı

- Kur'anda Tevbe Kavramı

- Yaşar Nuri Öztürk'ün Yorumuyla Namaz

- Karadelikler; Bir Büyük Yemin

- Mezhepçilerin Ümmi Açmazı

- Kabe Nedir? Mekkede midir, Kudüste mi?

- Kur'anda Ruh Kavramı

- Kur'anda Nefs Kavramı

- Amin Kavramı ve Putperestlik

- Diyanet İşleri Başkanlığının Sitemize Cevabına Cevaplar

- Resul ve Nebi -1

- Resul ve Nebi -2

- Sapık Bir Fırka: Hansçılar

- Cihad mı, Çapulculuk mu?

- Kur'an Deyip Namazı Yok Sayanlar

- Cennete Sadece Müslümanlar mı Girecek?

- Kur'anda El Kesme Cezası var mı?

- Nazar veya Göz Değmesi Var mı?

- Şehadet Getir, Münafık(?) Ol

- Kur'anda Eleştiri Metodu

- Hacc Mekkede mi, Bekkede mi?

- İslami Tebliğde Kur'an Metodu

- Saptırılan Kavram: Mekruh

- Kur'anda Cuma Namazı var mı?

- Of Be Kader, Allah mı Suçlu Yoksa Biz mi?

- Kader Açısından Cebir ve İhtiyar

- Baban Peygamber Olsa Ne Yazar

- Kur'anda İnsan Hukuku

- Vahdet-i Vücud, Şirkin Alası

- Tasavvufi Bilginin Kaynağı Vahiy mi?

- İslam'da Resullük Son Bulmuştur

- Teveffi Kelimesi ve Arap Dili

- Tasavvuf Üzerine Düşünceler

- Nefis Mertebelerinin İç Yüzü

- Allah Rızası Anonim Şirketi; Tarikatlar

- Tasavvuf ve Eşcinsellik -1

- Tasavvuf ve Eşcinsellik -2

- Nakşi Şeyhi Allah'ın Avukatı mı?

- Kur'anda "ve+la" Öbeği

- Putlar ve Tapanlar

- Son Peygamberimizin Okuma Yazması

- Mesih ve çarpıtılan Bir Ayet

- Hac İzlenimleri

- "Üzerinde 19 var" da Son Nokta

- Secde Emri

- Kur'andaki Hac

- Aracıların Gaybı Bildiği İnancı

- Tarikatçı - Müşrik Karşılaştırması

- Gazali'nin Kadına Bakışı

- Kur'anda Kadına Verilen Önem

- Başörtüsü Allah'ın Emri Değil

- Başörtüsü Takmak Kur'anda Var mı?

- Kur'anda Kadın Dövmek Var mı?

- Cariye, Köle; Utanmaz Mealciler

- Kadına Yönelik Şiddet

- Sünnet Edilen Kızın Öyküsü

- Erkekçe ve Kadınca Meal Konusu, Nebe 33. Ayet

- Harem - Selamlık Kimin Emri?

- Zina, Evlilik ve Örtünme Adabı

- Cariyeleri Aç, Hür Kadınları Kapat (!)

- Çok Eşliliği Yasaklayan Ayetler

- Kur'ana Göre Evlilik Hukuku

- 2 Kadın = 1 Erkek, Uydurma mı?

- Danimarkalı mı Sapık, Buhari mi?

- Ebu Hanife, Cariyenin Avreti

- Nisa 25, Hür Kadın ve Fahişe İfadesi

- Maymunların Hadisi ve Recm Vahşeti

- Hz. Muhammed'in Tebliği

- Peygamberi Tanrılaştırma

- Angarya Haline Getirilen İbadet

- Buhari'nin Hadislerini Buhari Yazmamıştır

- Hadis ve Sünnet Gerçeği

- Uydurma Hadisler, İslamın Kara Boyası

- Hadisler Dinin kaynağı Olamaz

- Uydurmaların Sınırı Yok; Şeytan Geyiği

- Beşeri Hükümler Neden Kutsal Oluyor?

- Hadis - Kur'an Çelişkisi

- Kur'anda/Dinde Olanlar ve Olmayanlar

- Cehennem'den Çıkış Yok

- Kur'anda Tağut

- Ebu Hureyre Gerçekte Kimdir?

- Hadis - Mantık Çelişkileri

- Kurban ve Kurban Bayramı Nereden Geliyor?

- Hadislere Göre Kur'an Eksiktir

- Bildiri: İslam Anlayışında Reform

- Arapça mı, Arap Saçı mı?

- Koca mı Üstün, Allah mı?

- Esbab-ı Nüzül Komedi Hadisleri

- İşte Geleneğin Dini

- Ulul Emir İle Kim Kastediliyor?

- Kul Hakkı

- Yezidi Bir Gelenek: Aşure Tatlısı

- Hz. İbrahim'den Asrımıza Dersler

- Taklitçiliğin Boyutları

- Seb-ul Mesani Nedir?

- Kelle Sayılarak Gerçek Bulmak

- Kıyamet - Mahşer Günü ve Sonrası

- Kur'anda Namaz Vakitleri

- Kur'anda Cuma Konusu

- Salih Olmak Yetmez

- Hudeybiye Anlaşması Uydurma mı?

- Kitap Yüklü Eşekler

- Kur'andaki Hac

- Hz. Nuh'un Oğlu Kimdi? İftira mı?

- Ruhun Ağırlığına Başka Bakış

- Hz. İbrahim Yalancı Değildi

- İncil'de Kadına Bakış

- Şirkin Büyüğü Küçüğü Olur mu?

- Kur'andaki Abdest ve Hijyen

- Din de Bir Araçtır

- Kur'an Okumanın Zararları

- Kur'anda Dua Ayetleri

- Kur'anda Tarih Kavramı ve Bilinci

- Şekilsel Secde Kur'anda Yok mu?

- Salat ve salatı İkame

- Kur'andaki Emr Kavramı Üzerine

- Dindar İnsanlar Şirk Koşar

- Alak Suresinin İlk Beş Ayeti

- Men Arefe'nin Çözümü

- Kur'andaki Av Yasağı

- Fıtrat ve Namaz Vakitleri

- Kur'anda İnsan Hukuku

- Din Büyüklerini Tanrılaştırma

- Allah'a ve Muhammed'e Değil

- Kur'andaki Örnek Tevekkül

- Şekilsel Rüku Kur'anda Yok mu?

- Hz. İbrahim Kuşları Kesti mi?

- Ehli Sünnet Dininin Anayasası

- İnsan Allah'ın Halifesi mi?

- Kur'an Üzerinde Düşünmek

- Şirkin Kuyusuna Düşenlere Uyarılar

- Kur'an Ölülere Okunmak İçin mi İndirildi?

- Ayda Okunan Kur'an Masalı

- Hz. İbrahim, Safa ve Merve Masal mı?

- "Haç"er-ul Esved (!)

- Mevlana Sahte Bir Peygamber Değil mi?

- Tasavvufun Tanrısı İki Zıttır

- Kur'andaki Tasavvuf: Teveccüh

- Önce Batıl ve Hurafe İle Savaşalım

- Resuller Haram Kılamaz mı?

- Elçi Muhammed ile İnsan Muhammed'in Farkı

- Tarikatlarda Aracılar Rezaleti

- Nur Suresi 31. Ayet Nasıl Çarpıtılıyor?

- Sırat Kıldan İnce, Kılıçtan Keskin mi?

- Kur'anda Zalimler

- Bütün Mehdileri Çöpe Atıyoruz

- Kur'ana Göre Ramazan Ayı ve Haram Aylar

- Tasavvufçuların İlahı; Varlık ve Yokluk

- Tasavvufçuların Küçük Putları

- Sünnet Etmek yaratılışı Değiştirmedir

- Son Peygamberimizin Mektupları

- Fıtrat ve Namaz Vakitleri

- Mescid-i Aksa Nerede?

- Büyük Kandırmaca: Hadis

- Kur'an Neden Arapça Olarak İndirilmiştir?

- Kimin dini? Kimin Kitabı? Kimin Meali?

- Evliya Kelimesinin geçtiği Ayetler

- Şimdiye Kadar Yaşanan İslam

- Ayın Yarılması Diye Bir Mucize Yoktur

- Kabe Dikili Taş Değil mi?


Up | Down | Top | Bottom
 
Şu da emredildi: Yüzünü dine bir Hanif olarak çevir. Sakın müşriklerden olma.

Yunus Suresi 105

Ben bir Hanif olarak yüzümü gökleri ve yeri yaratana döndürdüm. Müşriklerden değilim ben.

Enam Suresi 79

İbrahim ne bir Yahudi idi, ne de bir Hıristiyan. O sadece hanif bir müslümandı. O müşriklerden değildi.

Ali İmran Suresi 67

Şu da kuşkusuz ki, İbrahim başlıbaşına bir ümmetti; bir Hanif olarak Allah'ın önünde eğiliyordu. Müşriklerden değildi.

Nahl Suresi 123

De ki Allah doğrusunu söylemiştir / vaadinde sadıktır.Haydi artık Hanif olarak İbrahim'in Milleti'ne uyun! Müşriklerden değildi o.

Ali İmran Suresi 95

Allah'a ortak koşmadan, Hanifler olarak... Allah'a ortak koşan kişi, gökten düşmüş de kendisini kuşlar kapışıyor veya rüzgar onu uzak bir yere fırlatıp atıyor gibidir.

Hacc Suresi 31


Up | Down | Top | Bottom

HABERLER

 

 








 

 

  Hanif Islam

 

Kur'an Çalışmaları
 Hanif Dostlar Ana Sayfa -> Kur'an Çalışmaları
Konu Konu: KURAN’I ANLAMADA METODOLOJİ Yanıt YazYeni Konu Gönder
Yazanlarda
Gönderi << Önceki Konu | Sonraki Konu >>
baybora
Ayrıldı
Ayrıldı
Simge

Katılma Tarihi: 06 eylul 2007
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 547
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı baybora

Selam bir süre ara bana özel nedenlerle ara verdim müsait olduğumda "yeni" makalelerimide asmayı sürdüreceğim

 

Hicretten Önce Hicretten Sonra*

1.Giriş:

Kur’an’ı Kerim’in iniş süreci Mekke’de ve Medine’de olmak üzere iki şekilde kategorize edilmiştir. Mekke’de inenlere “Mekki”, Medine’de inenlere “Medeni” ayetler/sureler denmiştir. “Mekki ve Medeni ayetleri/sureleri bilmenin faydası; önceden veya sonradan inen ayetleri/sureleri öğrenmektir.” denmiştir. Âlimlerimiz bunlara; “Gece İnenler, Gündüz İnenler, Hazarda İnenler, Seferde İnenler” v.s gibi ilaveler yaparak kategorize etme ve açıklama yoluna gitmişlerdir. Elbette ki, bu bölümlemelere “Hicretten Önce İnenler ve Hicretten Sonra İnenler” diye bir üst kapsayıcı bölüm eklenebilir. “Hicretten Önce ve Sonra” ayrımı bize daha isabetli gelmektedir.

Âlimlerimiz yine Mekki veya Medeni ayetleri/sureleri birbirinden ayıracak belli ilkeleri de vaaz etmişlerdir. Bunlar, metnin akışıyla ve ayetlerin anlamlarıyla ilgilidir. Mesela bunlardan biri “medeni surelerde hukuksal pasajların fazlalığı, Mekki surelerde ise ölüm sonrası kalkışın ağırlıkta” olmasıdır. “Hitabın kime” olduğunun tespitinin en uygun yol olduğu  “Mekkeliler ise Mekki” veya “Medineliler ise Medeni” olduğuna hamletmek en isabetli yoldur.

Ayetlerle/surelerle ilgili “nuzül bilgileri” bazen bir surenin “Mekki mi, Medeni mi?” olduğuna karar vermekte âlimlerimizi zorlamıştır. Orta yolu takip edenler “ayet  Mekke’de ve Medine’de olmak üzere iki kere inmiştir” yorumuyla uzlaşmaya varmaya çalışmışlardır.

Ulumu’l-Kur’an ve Usulü Tefsir kitaplarında daha fazla malumatın bulunduğunu belirterek bu yazıda iki sure (Cuma Suresi 9 ile 11. ayetleri veİhlas Suresi) üzerinde metinlerin kendilerinden yola çıkarak nuzül mekanlarıyla ilgili kanaatlerimizi zikredeceğiz.

2. Bağlamdan  Mekana:

2.a. Cuma : 9-11.

“Ey iman edenler! Cuma günü Salat için nida edildiğinde Allah’ı anmaya koşun alış-verişi bırakın. Bilseniz böylesi sizin için daha hayırlıdır. Salatı yerine getirdiğinizde yeryüzüne dağılın. Allah'ın fazlını isteyin ve Allah'ı çokça zikredin, kurtuluşa erersiniz. Bir ticaret veya eğlence gördüklerinde ona fırladılar ve seni ayakta bıraktılar. De ki: "Allah'ın huzurunda bulunan, eğlenceden de ticaretten de hayırlıdır. Allah, rızık verenlerin en hayırlısıdır." Cuma:9-11

Sure ittifakla hicretten sonra inmiştir, yani Medenidir. Cuma günü uygulaması bu pasaj inmeden önce başlatılmıştır. (Cuma günü salâtının ve hutbesinin daha önce vahiyle farz kılındığı rivayetlerine ihtiyatla yaklaşmaktayız). Yine surenin Mekke’de indiği Medine’de tekrarlandığı görüşü de metnin akışıyla çelişmektedir. Peygamberi uygulama/sünnet, gelenekten gelen (Arube Günü) bir uygulamayı içerikleştirmiş, daha sonra bu güzel uygulamanın ticarete ve eğlenceye tercih edilmesi vahiyle kınanmıştır. Kısaca peygamberi uygulama/sünnet önce, vahiy sonradır. Cuma günü salâtı ve hutbe uygulaması sure ininceye kadar peygamberin(a.s) izniyle yerine getirilmiştir. Sure Cuma günü salâtının farz kılınması için değil, Cuma Gününün maddi şeylere tercihi nedeniyle inmiştir. Yine “beş vakit salât” ve “salât öncesi hazırlık” uygulamasının vahiyle belirlendiği rivayetleri bize göre Peygamberi uygulamaların/sünnetin ilk defa Muhammed (a.s.)’le başlıyormuş gibi algılamaktan ve diğer Peygamberi uygulamaları/sünneti göz ardı etmekten kaynaklanmaktadır. Bilindiği gibi ilk inen ayetlerde “Salat” bilinen bir uygulamadır. Bu anlayış peygamberi, eli kolu bağlı bir peygamber konumuna sokmaktadır. Ve Peygamberin  iradesini yok saymaktadır. Bize göre Peygamber(a.s) vahyin zıddına bir şey yapmamış, fakat vahyin emretmediği bazı şeyleri de (hem şifahi gelenek ve hem de kitabi gelenekte maruf olan davranışları) emretmiş ve yerine getirmiştir.      

  

2.b. İhlas : 1-4.

“Deki; O Allah “Ehad”tır, O Allah “Samed”dir. O ne babadır, ne oğul ve ne de ona bir denk olmuştur.” İhlas:1-4

Surenin Hicretten önce mi sonra mı indiği konusunda tartışma vardır. Matbu Mushaflarda sure başında “Suretu’l-İhlâsi Mekkiyyetun ve hiye erbau ayâtin” yazmaktadır. Yani surenin “Mekki” olduğu yazılmaktadır.  Metnin akışında “lem yelid ve lem yuled” cümlesi yukarıda mealini verdiğimiz şekilde tercüme edildiğinde; Hıristiyanların “Baba-Oğul-Kutsal ruh” üçlemesine ve yine Yahudilerin “Uzeyr Allah’ın oğlu’dur” anlayışına reddiye şeklinde anlamaya ve yorumlamaya uygundur. Yine “es-Samed” benzetmesi Eski Ahid’i bilenlere yabancı değildir. Sure bu şekilde anlaşılıp yorumlandığında muhatabları da Ehl-i Kitab olmaktadır. Ehl-i Kitabın mekanı ise Medine’dir. Bundan sonra elbette ki  surenin hicretten sonra indiğini yani Medeni olduğunu söylememiz gerekmektedir.  

3. Sonuç ve değerlendirme:

Peygamber (a.s.)’den herhangi bir sure için “şu sure şurada inmiştir, bu sure burada inmiştir” gibi bir söz aktarılmamıştır. Surelerin nuzül mekanlarıyla ilgili görüşler genelde “Sahabi (r.a.)” ve onlardan sonra gelenlerdir. Bu bahisle ilgili hem Müslümanlar hem de son dönemlerde Müsteşrikler  bir çok  yazmışlardır. Biz de kısa olmakla beraber Kur’an’ı Kerim’in anlaşılması ve yorumlanması için “Hicretten Önce ve Hicretten Sonra” inen ayetleri belirlemenin önemine tekrar dikkat çekmek için bu yazıyı kaleme aldık. Daha fazla malumat ilgili kitaplarda mevcuttur.

Cehd bizden Tevfik Allah (a.c.)’den

* Bu yazı daha önce "fikritakip"te yayınlanmıştı.



__________________
Tanrı'ya inanan adam olmak kolay, ve fakat Tanrı'nın inanacağı adam olmak zor!
Yukarı dön Göster baybora's Profil Diğer Mesajlarını Ara: baybora
 
muhliskul
Ayrıldı
Ayrıldı
Simge

Katılma Tarihi: 26 nisan 2007
Yer: Australia
Gönderilenler: 854
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı muhliskul

Merhaba Sayin Ridvan,

 Bu baslikaltinda yazdiklarinizin cogunda sizinle musterek bir fikre sahibim,  Bu musterekligimden oturu tasdik etmenin disinda bir yazi  kaydetmedim.  Birde bu baslik altinda olusacak fikir alisverisinin  disinda kalarak daha saglikli bir degerlendirme yapabilmeyi arzu ettim. Cunku bazi arkadaslarla hicde hos olmayan bir ortama suruklenmis bulunmaktaydik. Fakat sizin haricinizde bu konuya ciddi bir katki yapilmis degil.

Benim farkli basliklar altinda yazdigim   yazilarin cogunlugu bu konuyla yakindan bir iliskiye sahiptir. Buna ragmen    kayitli olarak elimde hazir tuttugum duzenli dort basi mamur bir calismam mevcut degil. Cok kisitli vaktimin el verdigince katkida bulunmak isterim  

Kuran'i anlamak icin olusturulacak herkesin ayni sekilde takip ederek ayni sonuca ulasacagi  bir metodun olmasi soz konusu degildir. Benim kanaatimce Kuran'i anlamak icin belirlenecek  musterek bir metod tespiti yerine, Kuran'in hitap tarzini ve onun inzal ortamini  anlamaya calismaliyiz. Zaten Sayin Ridvan'in yaptigida gayet dogru olarak  budur. 

 Firsat buldugumda devam etmek uzere.  Allah emanet  

 

Yukarı dön Göster muhliskul's Profil Diğer Mesajlarını Ara: muhliskul
 
baybora
Ayrıldı
Ayrıldı
Simge

Katılma Tarihi: 06 eylul 2007
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 547
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı baybora

Merhaba kadir,

İlgin için teşekkür ediyorum.

Kur'an'ı Kerim konusunda farklılaşmayı bir yere kadar kabul edilir buluyorum. Yazdıklarım 20 küsür yıldır benim boğuştuğum sorunlar. Bu nedenle en azından ilke bazında bazı meselelerde anlaşabiliriz ümidiyle metod önerisini dile getiriyorum. Benim şu an bulduğum çözüm bu, bunun içinde elimden geleni yapıyorum. Aksi halde Kur'an'ı Kerim'e rağmen "yeni mezhep"leşmeler kaçınılmaz hale gelmiştir. Elbetteki ben çalşmalarımda bir ayetin tek ve nihayi "yorumu" budur diyemiyorum fakat "doğru anlama ve yorumla" içinde enstrümanlar olduğunu biliyorum. Ve "anlama ve yorumlama"nında "nesnel" olması gerektiğini ve bunun savunulması gerektiğini düşünüyorum. "öznel" anlamanın ve yorumlamanında karşısında durarak "göreceli/rölatif" anlayışların "anlamı buharlaştırdığına" tüm samimiyetimle inanıyorum.   

Kısaca; "ben yaptım oldu" "ben anladım" oldu olmamalı.

Seni de Allah(a.c) emanet ediyorum,

Allah(a.c) yar ve yardımcımız olsun. 

Selam ve dua ile,



__________________
Tanrı'ya inanan adam olmak kolay, ve fakat Tanrı'nın inanacağı adam olmak zor!
Yukarı dön Göster baybora's Profil Diğer Mesajlarını Ara: baybora
 
baybora
Ayrıldı
Ayrıldı
Simge

Katılma Tarihi: 06 eylul 2007
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 547
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı baybora

selam,

 Kadir kardeşimin yazısı nedeniyle daha önce yazdığım bir makaleyi istifadenize sunuyorum,

elbette cehd bizden Tevfik Allah(a.c)den.

 

 

Meal mi? Tefsir mi?

 

 

 

(I.) giriş

“Anlamın” yanlış anlaşıldığı veya anlaşıl(a)madığı her bağlamda, anlatana tekrar “anlamadım/anlayamadım”, “doğru mu anladım?/yanlış mı anladım?” şeklinde sorularak anlam doğrulanır. Eğer “anlayanın” “anlatan” özneye bu şekilde sorular sorma imkânı yok ise “anlayan” anladığının doğru olup olmadığını nasıl bilecektir? Eğer anlamak istediği bir metinse (Ku’an’ı Kerim densin) elbetteki “metinin bağlamından” anlama ulaşmaya çalışacaktır. Oysa anlamaya çalıştığı metin farklı “anlamlara” geliyorsa oda bunun farkındaysa nasıl bir yol tutacaktır?

(II). Tefsir ve Meal:

Fe-Se-Re kelimesinden türeyen “teFSiR, teFaSiR” kelimesinin “örtülü bir şeyi açmak, asıl manayı açığa çıkarmak, izah etmek, makul mananın izharı, açıklaması” anlamına geldiği söylenmiştir. Bu kelime Kur’an’ı Kerim’de “aHSeNe teFSiRa” şeklinde geçmektedir. (25:33)  Ülkemizde tercüme veya çeviri yerine meal kelimesi çokça kullanılmaktadır. Meal sözlükte, te’vil kelimesinin aslı olan el-EVLu masdarından alınmadır. Mimli masdardır. Bir şeyin varacağı yer, gaye anlamındadır. Kur’an’ı Kerim’de (18:80) de geçen te’vilin aslının “meal” oluğu ve bu manada kullanıldığı da söylenmiştir. “Bir sözün manasının her yönüyle aynen değil de, bir noksanıyla ifade edilmesi” de denmiştir. Kelime,  anlam, kavram, mefhum, ortaya çıkan şey, sonuç netice gibi anlamlarda kullanılmıştır. Tefsirlerde meal kısmı olmamasına rağmen genellikle Türkçe’ye çevrilen tefsirlerde veya Türkçe tefsirlerde bir de meal kısmı bulunmaktadır.

Kur’an’ı Kerim tefsirlerinde farklı anlam ve yorumlardan bahsedilmektedir. Bununla birlikte tefsirlerde gerekli olduğu kadar gereksiz bir çok şeyde mevcuttur.. Türkçe meallerde ise bu “anlam zenginliği”ne ulaşmak mümkün değildir. Mütercim mealini hazırlarken tefsirlerde bulunan görüşlerden birini tercih etmekte yada orijinal metinden anladığını aktarmaktadır. Yani mealler genelde, mütercimin tercih ettiği  “anlam ve yorum”a uygun olmaktadır. Bu yazımızda bir tefsirden(Kurtubi) özet alıntılarla, onun sunduğu “anlam zenginliğini” ve meallerden misallerle de bu “anlamların ve yorumların” meallerde nasıl yaşatıldığının izlerini takip edeceğiz.

 

(II.)

Misaller:

1. Misal: Barakara:177 (Sevilen maldan vermek mi? Malı severek vermek mi?)

 

·         “Leysel birra en tuvellu vucuhekum kibelel meşriki vel mağribi ve lakinnel birra men amene billahi vel yevmil ahiri vel melaiketi vel kitabi ven nebiyyin, ve atel male ala hubbihi zevil kurba vel yetama vel mesakine vebnes sebili ves sailine ve fir rikab, ve ekames salate ve atez zekah, vel mufune bi ahdihim iza ahedu, ves sabirine fil be'sai ved darrai ve hiynel be's, ulaikellezine sadeku, ve ulaike humul muttekun”

 

 

“el-Birr: Hamza ve Hafs buradaki "el-Birr" kelimesini "el-Birra" şeklinde okumuş­lardır. Çünkü "Leyse: değildir" edatı "kâne: idi" kabilindendir. Bundan son­ra gelen iki marifeden istenilen isim ve haber yapılabilir. Burada "Leyse"den sonra "el-birr" kelimesi geldiğinden onu (haber yaparak) nasb etmiştir. "Döndürmeniz" anlamındaki “En tuvellu” yı da isim yapmıştır. Mastarın (başına fiili mastara çeviren edat gelmiştir) isim olması ise daha uygundur. Çünkü belirtisiz (nekire) gelmez. "el-Birr" kelimesi ise bazan nekire gelebilir, fiil de tarifte (marife oluşta) daha güçlüdür. İn­sanın, yaptığı takdirde Allah(a.c)’den ücret alacağı bütün hayırlı şeylere verilen umumî bir isimdir. Bu ayetteki el-Birr’in “el-Birra” veya “el-Birru” şeklinde okunmasıyla ilgili ihtilaf söz konusudur. “el-birru" şeklinde ve "leyse"nin ismi ka­bul ederek okuyanlar vardır. Haberi ise "döndürmeniz" anlamındaki ibaredir. Buna göre okuyuşun tak­diri; “Birr, yüzlerinizi doğu veya batı yönüne döndürmeniz değildir” şeklindedir. “el-Birra” şeklinde okuyuşun takdiri ise: “Yüzlerinizi doğu veya batı yönüne döndürmeniz birr değildir” şek­lindedir.”(Kurtubi)el-Birrakelimesi Kur’an’ı Kerim’de Bakara Suresi 177.ayette iki kez 189. ayette ve Al-i İmran Suresi 93. ayette geçmektedir.

 

 

"Ona olan sevgisine rağmen" buyruğundaki zamirin kime ait olduğu hususunda ihtilaf edilmiştir. Bu zamirin malı verene ait olduğu ve mef’ul olan "mal" kelimesinin hazfedildiği söylenmiştir. Diğer taraftan "akrabasına" kelimesinin "sevgi" ile nasbedilmesinin caiz olduğu da söylenmiştir. Buna göre ifadenin takdiri şöyle olur: “Akrabasına sevgi duyması ile birlikte malını veren” demek olur. Buradaki zamirin mala ait olduğu da söylenmiştir. O takdirde masdar mefule izafe edilmiş olur. “Yemeğe olan sevgilerine rağmen onu yoksula yedirirler” demektir. Ayet de bu şekildeki kullanıma, "Erkek veya kadın her kim. -o mü'min olduğu halde- salih amellerden iş­lerse işte onlar..." (4:124) ayeti örnek gösterilmiştir.. Bu, belagat âlimlerine göre "tetmim" di­ye adlandırılır, belagatın türlerinden bir türdür. Aynı zamanda buna ihtiras ve ihtiyat da denilir. "ona olan sevgisine rağmen" buyru­ğu ile "o mümin olarak" buyruğundaki ifadeleri tamamlamaktadır. Âyetteki bu (hu) zamirin "verme"ye ait olduğu da söylenmiştir. Çünkü fiil onun masdarını göstermektedir. Şu ayete benzer; "Allah'ın lütfundan kendilerine verdikleri ile cimrilik edenler sanmasınlar ki o ken­dileri için daha hayırlıdır"  (3:180); yani onlar cimriliğin kendi­leri için daha hayırlı olacağını zannetmesinler. Çünkü malı vermek, insanlar muhtaç oldukları veya fakirlikle karşı karşıya kaldıklarında onlar tarafından sevilen bir şeydir. Bu zamirin yüce Allah'ın: "Allah'a iman eden" buyruğundaki "Allah" ism-i celaline ait olduğu da söylenmiştir. Anlamı da şudur: Maksat kişinin bütün bu alanlarda sağlıklı, mala karşı tutkun, fakirlikten korkup hayatta ka­lacağından emin iken tasaddukta bulunmasıdır (Kurtubi). Bu ayetin bir benzeri İnsan suresinde geçmektedir. (76:8)

 

Meallerden misaller;

 

Diyanet: “mala olan sevgilerine rağmen”

Diyanet Vakfı: “sevdiği maldan harcar”

Elmalılı: “uğrunda seve seve mal vermekte”

Ö. N. Bilmen: “Ve malını seve seve”

S.Ateş: “sevdiği malını”

A. Bulaç: “mala olan sevgisine rağmen”

Esed: “servetini -kendisi için ne kadar kıymetli olsa da-”

Y.N. Öztürk: “malı seve seve verir”

 

 

2.misal: Bakara:188  (İnsanların bir kısmı mı?, Mallarının bir kısmı mı?)

 

·         Ve la te'kulu emvalekum beynekum bil batili ve tudlu biha ilel hukkami li te'kulu ferikam min emvalin nasi bil ismi ve entum ta'lemun

 

"İnsanların mallarından bir kısmını" bir parçasını, bir bölümünü "ye­meniz için onları hakimlere aktarmayın." Âyet-i kerimede "bir kısmı" için "ferik" tabiri kullanılmıştır. Ferik çoğunluktan bir kenara ayrılan birkaç ko­yundur. "Yemeniz için" anlamındaki buyruk "Key lâm'ı (ait olduğunu bildiren edat)" diye bilinen edatla nasb edilmiştir. Burada ifadelerde takdim ve te'hir bulunduğu da söylenmiştir  Buna gö­re ifadenin takdiri şöyledir: “İnsanlardan bir kısmının mallarını yemek için on­ları hakimlere aktarmayınız...”  İşte bunu bile bile yapmak cüretkârlığın ve masiyetin ileri derecesini ifade eder.” (Kurtubi). “ferikan, ferikun, ferikin” kelimesi, Kur’an’ı Kerim’deki kullanımları hep “insanlardan bir kısmı”, “içinizden bir kısmınız”, “içlerinden bir kısmı” olarak “insan”lar için kullanılmıştır. Bu ayette de bu anlamda kullanıldığı kuvvetle muhtemeldir. Yine  “yemeyin ve yedirmeyin” burada mallar, kendilerine yasak kılınan muhatapların zamirine izafe edilmiştir. Çünkü onların her birisi hem kendilerine yasak kılınan, hem de yasaklanandır. 

 

 

Meallerden misaller;

 

Diyanet: “insanların mallarından bir kısmını”

Diyanet Vakfı: “insanların mallarından bir kısmını”

Elmalılı: “nasın emvalinden bir kısmını”

Ö. N. Bilmen: “Ve nâsın mallarından bir kısmını”

S.Ateş: “bile bile insanların mallarından”

A. Bulaç: “insanların mallarından bir bölümünü”

Esed: “başkalarına ait meşru mallardan hiçbirini

Y.N. Öztürk: “insanların mallarından bir kısmını”

T.Koçyiğit: Birbirinizin mallarını haksızlıkla yemeyin ve siz, bile bile günahla insanların malarından bir bölümünü, yemeniz için onları hakimlere aktarmayın.

Fizilal: Birbirinizin mallarını haksız yollardan yemeyin. İnsanların bir kısım mallarını günah olacak biçimde bile bile yemek için hakimlere peşkeş çekmeyin.

 

 

3.Misal: Bakara: 184 (Güç yetirenler mi? Güç yetiremeyenler mi?)

 

·         “ve alellezine yutiykunehu fidyetun taamu miskin”

 

Meallerden misaller;

 

Diyanet:  oruç tutmaya güçleri yetmeyenlere bir fakir doyumu kadar fidye gerekir.”

Diyanet vakfı: “oruç tutmaya güçleri yetmeyenlere bir fakiri doyuracak fidye gerekir.”

Elmalılı: “ona dayanıb kalacaklar üzerine de fidye: bir miskin doyumu”

Ö. N. Bilmen: “Oruca pek zor dayanabilecek kimse üzerine de fidye (bir miskin taamı) (farzdır).”

S.Ateş: “Oruca (güç) dayananların fidye vermesi, bir yoksulu doyurması lâzımdır.”

A. Bulaç: “Zor dayanabilenlerin üzerinde bir yoksulu doyuracak kadar fidye (vardır).”

Esed: “Ve (bu gibi hallerde) gücü yetenlere bir muhtacı doyurarak fidye vermek, bir yükümlülüktür.”   

Y.N. Öztürk: “Oruca zorlukla dayananlar üzerine düşen, fidye olarak bir yoksulu  doyurmaktır.”

 

Bu ayette “fidyetun taamu miskinin”cümlesi, “fidyetu taami mesâkine”, “fidyetun taamu miskinin”, “tamu mesâkine” şeklinde de okunmuştur. Yine “ yutiykunehu” kelimesini çoğunluk “ta” harfini esreli (bi kesril’Tai ve Sukunul’Yai) “ye” harfini sakin (yani med harfi) olarak okumuştur. İlim adamları bu âyet-i kerimeden neyin kastedildiği hususunda farklı gö­rüşlere sahiptir. “Buhârî rivayet edi­yor: İbn Numeyr dedi ki: Bize el-A'meş anlattı, bize Amr b. Murre anlattı, bi­ze İbn ebi Leyla anlattı. Bize Mulıammed s.a.v’in ashabı şunu anlattı; Ramazan indi, bu onlara ağır geldi. Oruca gücü yeten kimseler arasından bir yoksula yemek yedirdi mi orucu terkederdi. Bu hu­susta onlara ruhsat verildi, daha sonra bunu: "Oruç tutmanız sizin için da­ha hayırlıdır" buyruğu neshetti. Buna göre cumhurun kıraati olan "ona gücü yetenler" anlamı­na gelir. Çünkü orucun farziyyeti önce; dileyen oruç tutar, dileyen de bir yok­sula yemek yedirir, şeklinde idi. el-Ferra der ki: "Ona gücü yetenler" buyruğundaki zamirin "oruc"a ait ol­ması caizdir. Yani oruç tutmaya gücü yetenler oruç aç­tıkları vakit yoksul yedirirler. Daha sonra bu yüce Allah'ın: “Oruç tutmanız.." buyruğu ile neshedildi. Bu buyruğun fidyeye ait olması da caizdir. Yani fid­ye ödemeye gücü yetenler fidye öderler, demektir..” (Kurtubi)

 

(III.)

Misal tefsirde görüldüğü üzere farklı anlamaların ve yorumların izahı ve gerekçeleri bir arada sunulmaktadır. Mealde ise tek bir anlam ve yorum sunulmaktadır. Buna rağmen misal tefsirde olan “anlam ve yorum zenginliği” bir şekilde meallerde de gözlenmektedir.  Tefsirlerden ve meallerden kötü ve iyi misaller sıralamanın Kur’an’ı kerim’i “anlama ve yorumlama” sorunlarımızı çözmediğini biliyoruz.  Tefsir veya Meal kelimesinin üzerinde yapılan olumlu veya olumsuz isimlendirmelerin, insanlarımızın bu eserlere de olumu veya olumsuz değer biçmesiyle sonuçlanmaktadır. Kur’an’ı Kerim’in anlaşılması ve yorumlanması çabaları olan tefsir ve mealleri “Meal okumanın” , “Tefsir okumanın” zararları veya faydalarından söz ederek bu eserlerden faydanılmasının önünü bir şekilde kapatıyor olabilir miyiz?

 

Cehd bizden tevfik Allah(a.c)’den



__________________
Tanrı'ya inanan adam olmak kolay, ve fakat Tanrı'nın inanacağı adam olmak zor!
Yukarı dön Göster baybora's Profil Diğer Mesajlarını Ara: baybora
 
ibrahimim
Uzman Uye
Uzman Uye
Simge

Katılma Tarihi: 17 ekim 2006
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 506
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı ibrahimim

baybora Yazdı:

Peygamberi uygulama/sünnet, gelenekten gelen (Arube Günü) bir uygulamayı içerikleştirmiş, daha sonra bu güzel uygulamanın ticarete ve eğlenceye tercih edilmesi vahiyle kınanmıştır. Kısaca peygamberi uygulama/sünnet önce, vahiy sonradır. Cuma günü salâtı ve hutbe uygulaması sure ininceye kadar peygamberin(a.s) izniyle yerine getirilmiştir. Sure Cuma günü salâtının farz kılınması için değil, Cuma Gününün maddi şeylere tercihi nedeniyle inmiştir. Yine “beş vakit salât” ve “salât öncesi hazırlık” uygulamasının vahiyle belirlendiği rivayetleri bize göre Peygamberi uygulamaların/sünnetin ilk defa Muhammed (a.s.)’le başlıyormuş gibi algılamaktan ve diğer Peygamberi uygulamaları/sünneti göz ardı etmekten kaynaklanmaktadır. Bilindiği gibi ilk inen ayetlerde “Salat” bilinen bir uygulamadır. Bu anlayış peygamberi, eli kolu bağlı bir peygamber konumuna sokmaktadır. Ve Peygamberin  iradesini yok saymaktadır. Bize göre Peygamber(a.s) vahyin zıddına bir şey yapmamış, fakat vahyin emretmediği bazı şeyleri de (hem şifahi gelenek ve hem de kitabi gelenekte maruf olan davranışları) emretmiş ve yerine getirmiştir.      

  

 

Selamlar sevgili Rıdvan!

Cuma 9-11 ayetleri ve ihlas suresi hakkındaki nüzul zaman ve inzal sebebi tespitlerine katılıyorum. Gayet isabetli ve açıklayıcı olmuş, Allah razı olsun, Rabbim ilmini ziyadeleştirsin.

Biraz konu dışı olacak ama değindiğin için sorma ihtiyacı hissettim; “Peygamber(a.s) vahyin zıddına bir şey yapmamış, fakat vahyin emretmediği bazı şeyleri de (hem şifahi gelenek ve hem de kitabi gelenekte maruf olan davranışları) emretmiş ve yerine getirmiştir.” Cümlesinde yer alan peygamberin vahyi/Kur’an harici uygulamaları konusunda da sana katılıyorum. Resulullah yaşarken tamam, ama Resulullah sonrası ve günümüze kadar akıp gelen zaman dilimlerinde ve bizlerden sonradaki zaman dilimlerinde, Resulullah’ın vahyi/Kur’an harici uygulamaları neyi ifade ediyor, bizi, bizden öncekileri ve bizden sonrakileri bağlayan tarafı varmı?  Varsa kaynağı ne?

Çalışmalarında başarılar dilerim.

Allah yardımcın olsun

Selam ve duayla

 



__________________
Ey inananlar, Allah'tan korkarsanız O size iyi ile kötüyü ayırdedici bir anlayış verir, kötülüklerinizi örter ve sizi bağışlar. Allâh büyük lutuf sâhibidir
Yukarı dön Göster ibrahimim's Profil Diğer Mesajlarını Ara: ibrahimim
 
baybora
Ayrıldı
Ayrıldı
Simge

Katılma Tarihi: 06 eylul 2007
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 547
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı baybora

Merhaba İbrahimim,

İlgin için teşekürler,

Daha önce "Ali Aksoy" kardeşimizin sorusu üzerine yazdığım kısa yazıyla sorunuza "tam cevab" olmasada (çünkü bunlarında tartışılmasında fayda umuyorum) bakış açımı az-çok anlayacağınız düşünerek aynı kısa yazı buraya tekrar alıntılıyorum;

" "Şimdilik" şunları ilke edindim;

1.                     Kur’an’ı Kerim’i “anlamak ve yorumlamak” için metnin kendisini yeterli görmüyorum. (Bu konuyla ilgili yazmaya devam edebilirim) Kur’an’ı Kerim’i Anlama ve Yorumlamada tarihsel malumatın hiç birini reddet miyorum fakat “hadisleri”de çokta öncelikli bulmuyorum.   (Metodoloji).

2.                     İtikadımı (teori) “Kur’an’ı Kerim”le sınırlı tutuyorum ve “Kur’an’ı Kerim’i” bu konuda yeterli görüyorum. Amellerimi (pratik) ise öncelik Kur’an’ı Kerim’de olmak üzere “Vahyi/kitabi geleneğin (ehl-i kitab)” + “sünni ve şii  geleneğin” yani her iki (ehl-i kitab) ve Müslüman) geleneğin ortak noktalarıyla belirliyorum." 

 

Elbetteki bu yazdıklarım "hesaba" çekilecek ve sorgulanacaklardır. Bende  yöntemimin "daha güzeli" değiştirmeye açık olduğunu,  "hesab vermeye" hazır olduğumu belirterek,

 Sizi Allah(a.c) emanet ediyorum!

 

selam ve dua ile,

 

Kardeşiniz Rıdvan

 

 



__________________
Tanrı'ya inanan adam olmak kolay, ve fakat Tanrı'nın inanacağı adam olmak zor!
Yukarı dön Göster baybora's Profil Diğer Mesajlarını Ara: baybora
 
Guests
Guest Group
Guest Group


Katılma Tarihi: 01 ekim 2003
Gönderilenler: -259
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı Guests

Selam,

Kuran'ın anlaşılması noktasında bir metedolojiye ihtiyaç duyulsaydı ilahi olması sözkonusu olmazdı.Saydığınız tüm kriterler sadece beşeri kuruntulardır.

Siz istediğiniz kadar bilgilenin ve bilgiyi kutsayın durum asla değişmeyecek ve değişmiyorda.Benzeri kriterleri yıllardır ağızlarından düşürmeyenler bir arpa boyu yol alamadılar.

Kuran ne Arapça'ya ihtiyaç duyar ne hadislere,ne de nuzul ortamına ve ne de diğer safsatalara.

Allah, dilediğini seçer ve Kuran'ı ona indirir.Hepsi ama hepsi sadece bundan ibarettir.

Kişiye düşense bu seçim sırasında aday olmanın yolunu yordamını aramaktır.

 

Selamlar..

 

Yukarı dön Göster Guests's Profil Diğer Mesajlarını Ara: Guests
 
baybora
Ayrıldı
Ayrıldı
Simge

Katılma Tarihi: 06 eylul 2007
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 547
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı baybora

Selam İbrahimim kardeşimizin açıklamam için sorduğu soru ile ilintili olarak daha önce yayınlanan eski bir makalemi asıyorum "bakış açımı" anlamak isteyenler için 

Anakronizme/çağ ıskalamaya  red yazısı
(Metni baki Hükmü mensuh ayetler)

 

 

 

1.Giriş: (Kavramsal çerçeve):

‘Metni Baki, Hükmü Mensuhbazı ayetler cümlesinden kastettiğimiz şudur;

Metni baki: Şu an elimizdeki Mushaf’ta mevcut olan bazı ayetler metin olarak/ayet olarak vardırlar ve bunlar Kur’an’ı Kerim metni ortadan kalkıncaya/kıyamete kadar tilavet olunacaktır.


        Hükmü Mensuh: Bu ayetler bugün/günümüz için uygulamasını/geçerliliğini /hükmünü yitirmiştir. Çünkü bu tür ayetlerin tarihsel bağlamı, muhatab veya muhatabları değişmiş günümüzde yaşamamaktadırlar. Yani Kur’an’ı Kerim’de Kerim’de bazı ayetler vardır ki, şu an elimizdeki mushafta bulunmakla birlikte uygulanabilirliği olgu, bağlam ve muhatablar açısından mensuh olmuşlardır. (Aksi takdirde “Kurayş” kabilesinin hâla yaşadığı ve yaz kış yolculuk yaptığını, Mekke’de müşriklerin ve Lat, Menat ve Uzza isimli ilahelerinin hâlâ var olduğunu söylemek ve bunlarında kıyamete kadar yok olmayacağını ileri sürmek durumundayız.)  Bunlar günümüz geçici anayasa hükümlerine benzetile bilinirler. Bu tür ayetler/yasalar ‘değiştirilemez, değiştirilmesi dahi teklif edilemez’ ayetlerin/yasaların çerçevesinden dışarı çıkamazlar. Kur’an’ı Kerim’de ‘değiştirilemez, değiştirilmesi dahi teklif edilemez’ ayetler, Tenzih ve Tevhid, öldükten sonra diriliş ve ahiret hesabı, ameli salihat ve ritüelleri (salât, savm, zekat, hac gibi) kapsamındadırlar. Ve geçici ayetler/yasalar o gün için kişilerin ve toplumun sorunlarını çözmüştürler.

 

3.Misaller:

Aşağıda, yukarıdaki kavramsal çerçeveye delil olacak, meramımızı anlatmaya yetecek üç misal sunulacaktır.

 

Misal:1 (33:53):


         “ ALLAH'ın elçisini üzmemelisiniz ve ondan sonra onun eşleriyle asla evlenmemelisiniz, zira bu, ALLAH katında pek büyük bir günahtır.”[ii] 33:53

         Değerlendirme: Bu ayet elimizdeki Mushafta Ahzab suresi 53. ayette geçmektedir. Peygamber (a.s)’ın son eşi vefat edinceye kadar bu ayet ‘onun eşleriyle evlenmemelisin
[iii]iz’ hükmü gereğince ilk muhatablara bağlayıcı olmuştur. Allah’ın elçisinin son eşi de vefat edince ayetin ‘Metni Baki, Hükmü Mensuh’ olmuştur. Buna benzer ayetler peygamber (a.s)’ın özel(has) durumlarından dolayı Kur’an’ı Kerim’de yer almıştır.

 

Misal: 2 (9:1-7)

 

Ayetlerin tamamı iktibas edilmemiştir. Vurgular bana aittir.

        “Bu, ALLAH ve elçisinden, kendileriyle anlaşma yapmış bulunduğunuz müşriklere bir ültimatomdur: Yeryüzünde dört ay daha dolaşın, bilin ki siz Allah'ı aciz bırakamazsınız ve Allah kafirleri rezil eder. Bu, aynı zamanda, Allah ve elçisinden tüm halka, büyük hac günü yayımlanmış bir bildiridir: Allah müşriklerden uzaktır, elçisi de... Tövbe ederseniz sizin için daha iyidir. Dönerseniz, bilin ki siz Allah'ı aciz bırakamazsınız. Kafirlere acı bir azabı müjdele.....Kutsal aylar çıkınca, (hâlâ barışa yanaşmıyorlarsa) o müşrikleri yakaladığınız yerde öldürün. Onları yakalayın, onları kuşatın ve her hareketlerini izleyin. Tövbe edip namaz kılar ve zekat verirlerse yollarını serbest bırakın. Allah Bağışlayandır, Rahimdir.......Müşriklerin Allah ve elçisi yanında nasıl bir anlaşması olabilir ki? Kutsal Mescid'de sizinle anlaşma yapmış olanlar hariç.” 9:1-7
         Değerlendirme: Sure Tevbe, Berae isimleriyle anılmıştır. Mekkeli müşriklere uyarı, ültimatomla başlar. Ayetlerin muhatabı Allah’ın elçisi ve arkadaşları, anlaşma yapılmış Mekkeli Müşrikler günümüzde yaşamamaktadır. Ayrıca bu ültimatom Allah ve Elçisinden, büyük hac günü yayımlanmıştır. Kutsal aylar çıkınca da ayetin hükmü icra edilmiştir. Kutsal Mescid’de Müslümanlarla anlaşma yapmış olanlar hariç tutulmuştur.


         Soru: Biz de zalim, müşrik insanlara, ülkelere yapmış olduklarından dolayı bu ayetlerdeki gibi ültimatom veremez miyiz?


         Cevap: Evet biz de zalim, müşrik, müfsid insan ve insanlara ültimatom verebiliriz. Buna zaten uluslar arası ilişkilerde şahit oluyoruz. Eğer bu ayetlerin mensuh olmadığına inanıyorsak vereceğimiz ültimatom için, Kutsal Mescid’de, büyük hac günü, dört ay süreli ve kutsal aylar çıkınca hayata geçirilecek bir ültimatom olmalıdır. Bugün için muhatabların değiştiği (Mekke, Mescid’i Haram, Haram aylar , Hacc’ı ekber günü, Mekkeli Müşrikler, Medineli Müslümanlar) ültimatomun şeklinin değiştiği (Allah ve Elçisinden) bir ültimatom olacaktır .

         Misal 3: (Kölelik ve Cariyelik ile ilgili Kur’an’ı Kerim hükümleri)

         “Zor yolun ne olduğunu bilir misin? Köleleri özgürlüklerine kavuşturmaktır” (90:12-13)


         Kur’an’ı Kerim’in indiği nuzül bağlamında en fazla mağdur edilen iki sınıf vardı. Bunlar köleler ve kadınlar. Kur’an’ı Kerim bu iki sınıfın durumunu iyileştirmek için girişimde bulunmuş/düzenlemelere gitmiş fakat Allah’ın elçisinin vefatından sonra İslam toplumu bu iyileştirmeleri ileriye götürememiş, kadınları istismarı ve uzun bir süreye kadar da kölelik kurumunu devam ettirmiştir. Bugün birileri bir yerlerde ‘Kur’an köleliği kaldırmak için gelmiştir’ dediklerini bir çok yerde duymuş ve okumuşsunuzdur. Fakat köleliği kaldırmak Müslüman toplumlara nasib olmamıştır. Bu gün kölelik kurumu kalkmış fakat İslam toplumlarında kadınlar gerekli yeri almamışlardır. Bu geçici ayetler/yasalar (köleler ve kadınlarla ilgili) değiştirilemez değiştirilmesi dahi teklif edilemez ayetler/yasalar kapsamında görülmüş fakat köleliğin kalmasından ve sanayi devriminden sonra Müslümanları düşündürmüşlerdir.


         Soru: Biz kölelik ile ilgili ayetleri kapitalizm sonrası ortaya çıkan proleterya/işçi sınıfına uygulayamaz mıyız?


         Cevap: Böyle bir soru Müslüman zihnin içine düştüğü gülünç bir misaldir. Bu soru sahiplerinin Kur’an’ı Kerim’i anlayamamış/anlamaya çalışmamış veya anlamamış olduklarının zımnen itirafıdır. Bu soru sahipleri çağı ıskaladıkları gibi (anakronizm) Kur’an’ı Kerim’in kastını/muradını da anlayamamışlardır. Kölelikle ilgili ayetleri heba etmemek için mütekellimin kastetmediği bir mana da ayetlere/hükümlere yeni manalar yüklemektedirler ki, bu yeni Kur’an’ı Kerim ayetleri/hükümleri uydurmak demek olur.


          Bu görüş sahipleri;


         - Kur’an’ı Kerimde ki hür sınıfının içine kimleri almaktadırlar?

- Sosyo-kültürel ve iktisadi ilişkilerin değiştiği bir ortamda sınıf ayrımları nasıldır?
         - İşçi sınıfının köleliği(!) ana-baba aracılığıyla mı devam etmektedir?

Değilse bu işçiler         “Ganimet” malı mıdır? (köleliğin ana-baba ve ganimet yoluyla devam ettiğini ıskalamadan)


         - Kur’an’ı Kerim’deki kefaretlerde köleler zikredilmektedir. Kefareti ödemek için işçi mi azad edeceğiz, nasıl? (Kıdem tazminatının ve artı değerin sosyalist görüşlerin eleştirisiyle proletaryanın durumunu iyileştirmek için önerildiğini ıskalamadan)
         - Köle sınıfına asgari ücretli işçiler mi girmektedir, yoksa kamuda veya özel sektörde çalışan işçiler mi?

- Daha önemlisi Kur’an’ın Kerim’in zina cezası bu köle(işçi) sınıfına cezanın yarısı olarak mı uygulanacaktır.?

- Köleleri (işçileri) hürriyetine kavuşturmak(!) için ne gibi anlaşmalar yapılabilir. (azatlık sözleşmesi)

- İçimizden bekâr olanları, kadın veya erkek köleler (işçilerle) mi evlendireceğiz? Benim sınıfım hangisi, yoksa bu ayet patronlara mı sesleniyor? Ayet içinizden diyor?

- Ayrıca eğer cariyeler (bayan işçiler olacak her halde) evlenmek istiyorlarsa, onları fuhşa zorlamayın diyor bunu nasıl anlamalıyım?

 - esirlik ve kölelik aynı şey midir?

- Kölelerin/işçilerin kapitalist/sermaye sahiplerine karşı bir sendikası varolmalı mıdır?
         - Sendikal hakları köleler/işçiler nasıl kazanmışlardır.

- Kölelerin/işçilerin grev hakkı var mıdır?

-  Köle sahibi/işveren lokavt yapabilir mi?

       

Sorular, Misaller çoğaltılabilir, sorular bitmez ne söylemek istediğimiz inşaAllah anlaşılmıştır. Kur’an Kerim okuyucusu metni/ayeti anlamadığı/anlayamadığı zaman o metni/ayeti anlaşılır/anlayacağı hale getirmemelidir. Anlayamadığını itiraf etmeli ve ‘Rabbim ilmimi arttır’ demelidir. Öznel anlamı savunmak yerine Nesnel anlamın ne olursa olsun arkasında olmalıdır.
Allah’a hamd olsun ki, Kur’an’ı Kerim’in orijinal metni elimizdedir. Yoksa bu ümmette ehli Kitabın içine düştüğü yorum batağına düşmekten kendini alamazdı.
Son söz olarak bu metnin yazarının Kur’an’ı Kerim ayetleri hakkında değerlendirmesi şöyledir. Evvelce Kur’an’ı Kerim Allah’ın Kelamıdır ve Kur’an’ı Kerim’de;
         1. Belli bir tarih ve indiği çevreyle ilgili ayetler,

2. Tüm zamanları içine alacak ayetler,

Bu genel bir değerlendirmedir. Ayetlerin durumu ise tek tek değerlendirilerek üzerinde fikir beyan edinilebilinir. Yine bu metnin yazarı, kendisinin de belli bir tarih be belli bir çevrede olduğunun farkında olarak bu satırları kaleme almıştır.

 

Cehd bizden Tevfik Allah (a.c)den



Alimlerin “Hükmü mensuh, tilaveti baki ayetler” diye bahsettikleri kavramlaştırma bizim “Metni baki, hükmü mensuh” çerçevesini cizdiğimiz kavramlaştırmamıza benzesede biz ayetlerin mensuh olmasına hükme muhatab olanların ortadan kalkması veya olgunun değişmesini esas almaktayız.

[ii] Ayet mealleri Edip Yükselin “Mesaj” çevirisinden alıntılanmıştır.

 



__________________
Tanrı'ya inanan adam olmak kolay, ve fakat Tanrı'nın inanacağı adam olmak zor!
Yukarı dön Göster baybora's Profil Diğer Mesajlarını Ara: baybora
 
baybora
Ayrıldı
Ayrıldı
Simge

Katılma Tarihi: 06 eylul 2007
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 547
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı baybora

selam,

Nasıl çalıştığımın anlaşılması için "Henüz" "ham olan" çalışmamı da asarak "kendimi anlaşılır kılmaya" çalışıyorum ;

Zekeriya(a.s), Meryem ve İsa(as) kıssası üzerine “kısa” notlar.

Bu yazıda Zekeriya(a.s), Meryem ve İsa(a.s) kıssası ile ilgili Kur’an’ı Kerim’de yer alan Ayet-i Kerimelerin arasındaki ilişki konu edinilecektir. Konu Al-i İmran ve Meryem surelerinde geçen ayetlerle sınırlı tutulacak gerekli görüldüğünde Kur’an’ı Kerim’deki başka ayetlere referans yapılacak ve yine gerekli görüldüğünde “Yeni Ahid”e de referansta bulunulacaktır. Ayetlerin tamamı iktibas edilmeyecek ortak noktalar ve nüanslar ayrıca belirtilecektir.

1.      Zekeriya(a.s) ve Meryem veya Yahya(a.s) ve İsa(a.s)’ın doğumu:

a.  Zekeriya ve Meryem

     a.a. Zekeriya(a.s) Meryem’in bakımını üstlenmiştir: (3:37)

                      a.b. Zekeriya(a.s)’ın çocuğu olmamaktadır: (3:38-41)

                      a.c. Zekeriya(a.s) ve Meryem’e “çocuk müjdesini” “Melaike” vermektedir. (Z;3:39-41, M;3:42-46)       

                     a.d. Zekeriya(a.s)’ın “hanımı” çocuk yapamamakta Meryem’e ise “beşer eli” değmemiştir. (Z;3:40), (M;3:47). Bak. İncil Luka’ya göre: 1:34

b.      Yahya(a.s) İsa(a.s)’dan “önce” müjdeleniyor: (Z;19:7), (M;19:19). Bak. İncil Luka’ya göre: 1:1-25, 1:25-38)

c.       Meryem Zekeriya’nın yanına gidiyor: (3:37), (19:16-18). Bak. İncil Luka’ya göre: 1:39-56   

d.      Zekeriya “müjde”yi “vahiy”le alıyor, Meryem’e “Ruh” gönderiliyor: (Z;19:79 (M;19:17). Luka’ya göre “Melek”. 1:28-38    

e.       İki olayda Allah(a.c) kolaydır: (Z;19:9, M;19:21)

2.      Yahya(a.s) ve İsa(a.s): (Y; 19:12-15, İ; 19:30-33) 

3.      İlgili Kelimeler:

3.1.ÂKiR” kelimesi aynı şekilde erkek ve kadın için kul­lanılır. “ÂKiR” denildiği gibi (kadın hakkında): “UKâRe” de denilebilir. “ÂKiR”, ay­nı zamanda üzerinde hiçbir bitkinin bitmediği büyük kum yığını anlamına ge­lir. “UKR” şüphe bulunmakla birlikte kendisiyle ilişki kurulan kadına mehir ola­rak verilen şeye de denilir. “UKR” yumurtası'nın horoz yumurtası demek oldu­ğu söylenmiştir. Çünkü horoz bütün ömrü boyunca tek bir yumurta yapar. Ateşin “UKRu” ise ortası ve büyük bir bölümü demektir. Havuzun “AKRı” ise su iç­mek üzere gelen develerin durdukları son noktadır. Bu kelime “UKR” şeklinde söylendiği gibi “UKuR” diye de söylenebilir. “Usr          ve “usur” gibi. Çoğulu “A'KâR” ge­lir ve bu müşterek bir lafızdır. ÂKiRun: 3:40, Bak. ÂKiRan:19:5,8. Bak. feAKaRa:54:29.                  feAKaRû: 7:77. feAKaRû-hâ: 11:65, 26:157, 91:14

3.2. “BeŞeRun”: 3:47, 5:18, 14:10,11, 16:103, 18:110, 19:20, 21:3, 23:24,33, 26:154,186, 30:20, 36:15, 41:6

“BeŞeRên”: 11:27, 12:31, 15:28, 17:93,94, 19:17, 23:34, 25:54, 38:71

3.3. “Lem yeMeSSenî”: 3:47, 19:20

3.4.“VeLeDun”: 3:47, 4:11(2),12(4),171,176(2), 6:101, 43:81

3.5.“Ğulâm”: Bıyıklan yeni terlemiş genç demektir. Çoğulu “ĞıLMa” ve “ĞıLMân” diye gelir. “Ğaylem”in genç erkek ve genç kız anlamına geldiği de söylen­miştir.       ĞuLâMun: 3:40, 12:19, 19:8,20, ĞuLâMen: 18:74, 19:19

3.6. BeĞiYYên: 19:20,28

3.7.NeBZ” aslında atmak manasınadır. iNtiBâZ” ise bu kökün iftial veznindeki şeklindedir.  iNtiBâZ” uzaklaşmak, tek başına ayrılıp çekilmek demektir. Filan kişi, insanlar arasında nefsini; kendisini çok az önemseyen, nefsiyle; kendisiyle çok az ilgilenen kimselerin yaptığı gibi, uzlete, bir kenara çekildi (19:16,22) anlamındadır. “kaade nubzeten” “çekilip bir kenara oturdu”

3.8.EHLi-hê4:35,58, 7:100, 12:26, 19:16, 24:27, 27:34, 28:15

3.9. “MeKêNên”: 5:60, 12:77, 19:16,22,57,75, 20:58, 25:13,34

   

3.10.                            “ŞeRKiyyen”: 19:16. Bak. “ŞeRKiyyetin” 24:35. Doğu tarafında” buyruğu doğu cihetinde bir yer demektir. Şark (doğu) “re” harfi sakin olarak söylenir ki, kendisinden güneşin doğduğu (görülen) yer demektir. “Re” harfi üstün olarak “eş-ŞeRaK” ise güneşin kendisi demek­tir.

3.11.                            “HiCâBên”: 17:45, 19:17

3.12.                            “SeViYYên”:  19:10,17,43, 67:22

3.13.                            “teKiYYên”: 19:13,18,63 

4.      Genel değerlendirme:

Meryem ve İsa(a.s) kıssasına Zekeriya ve hanımının hikâyesiyle giriş yapılmaktadır. "Meryem" "İmran ailesinden" bir “kadından/henüz çocuğu olmamış” veya İmran’ın hanımından doğmuştur. Meryem’in annesi bir oğlan çocuk istemektedir. Meryem ise “kız” olmuştur. Meryem “bir bitki gibi” Zekeriya(a.s)’ın himayesinde yetiştirilmiştir. Meryem’in ailesinden ayrılmasının sebebi bize göre “kendini Allah’a adamasıdır”. Meryem’in kocası Yusuf’tan başka çocuğu (ör.Yakub) da olduğu göz önüne alındığında  (İncil: Matta 13:55; Markos 3:31, 6:3) Meryem’in “çocuk yapabilecek” bedensel olgunlukla olduğu anlaşılacaktır. Kur’an’ı Kerim Meryem’in Yusuf’la nişanlı ve sonra evli olduğundan hiç bahsetmez.   

Cehd bizden Tevfik Allah(a.c)’den

 



__________________
Tanrı'ya inanan adam olmak kolay, ve fakat Tanrı'nın inanacağı adam olmak zor!
Yukarı dön Göster baybora's Profil Diğer Mesajlarını Ara: baybora
 
muhliskul
Ayrıldı
Ayrıldı
Simge

Katılma Tarihi: 26 nisan 2007
Yer: Australia
Gönderilenler: 854
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı muhliskul

Merhaba Ridvan  horoz yumurtasi bilimsel bir gercekmidir?
Yukarı dön Göster muhliskul's Profil Diğer Mesajlarını Ara: muhliskul
 

<< Önceki Sayfa Sonraki >>
  Yanıt YazYeni Konu Gönder
Yazıcı Sürümü Yazıcı Sürümü

Forum Atla
Sizin yetkiniz yok foruma yeni mesaj ekleme
Sizin yetkiniz yok forumdaki mesajlara cevap verme
Sizin yetkiniz yok forumda konu silme
Sizin yetkiniz yok forumda konu düzenleme
Sizin yetkiniz yok forumda anket açma
Sizin yetkiniz yok forumda ankete cevap yazma

Powered by Web Wiz Forums version 7.92
Copyright ©2001-2004 Web Wiz Guide
hanif islam

Real-Time Stats and Visitor Reports Sitemizin Gunluk, Haftalik, aylik Ziyaretci  Detaylari Real-Time Stats and Visitor Reports

     Sayfam.de  

blog stats