TEBYİN Newbie
Katılma Tarihi: 24 agustos 2008 Yer: Turkiye Gönderilenler: 22
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Nisa
Suresi 120 Şeytan, onlara söz verir, ümit verip hayal kurdurur,
hurafeye/anlamını bilmeden okumaya iter. Ama o, onlara bir aldanıştan
başka hiçbir şey vaat etmez.
Hani Hoca Nasreddin adına bir fıkra anlatılır;
Bir gün köylünün biri hocaya bir tavsan getirir.
Hoca köylüyü agirlayip ona corba icirir. Bir kac gün sonra adam yine gelir, hoca onu yine agirlar.
Bir hafta sonra bir kac adam gelip konuk olmak ister.
Hoca "siz kimsiniz?" diye sorunca "biz tavsan getiren adamin
komsulariyiz" derler. Hoca bunlari da agirlar. Aradan bir kac gün
gecince yine bir kac adam gelir.
Hoca yine "siz kimsiniz" diye sorunca onlar "biz tavsan getiren adamin komsularinin komsulariyiz" derler.
Hoca da bunlarin önüne bir bakrac su getirir koyar. "bu nedir" diye sorduklarinda hoca da
"bu tavsanin suyunun suyudur" der.
Şimdi günümüz Müslümanının ilim anlayışını bu fıkraya uyarlarsak,
Bakın ortaya nasıl bir tablo çıkmakta...
Emekli bir müftüye, müslüman kesimin çok izlediği bir televizyon da
proğram yaptırmışlar, adamcağız çıkıyor ve saatlerce hikayeler,
masallar anlatarak, sözümona, güya dini proğram sunuyor..
Bir izleyici, müftünün anlattığını beğenmemiş olacak ki, bir ayeti de
delil göstererek, anlatılanların yanlışlığını soru olarak aktardığın
da, müftünün tepkisi çok şiddetlidir ve şunu söyler..
-Kur'an-ı anlamak ve kavramak bu kadar kolay değildir, bir kişinin
Kur'an dan delil getirebilmek için tam 19 ilim dalını çok iyi bilmesi
gereklidir...
Ve ardından, bildiği masalları, hikayeleri sıralamaya devam ediyor,
nasılsa, masal anlatmak için bir ilim dalını(!) bilmeye gerek yoktur,
bundandır, her kürsüye, hütbeye çıkan, bol bol hikaye ve masal aktarır
cemaate..
Kur'an endeksli konferanslar da prof. etiketli kişilerden hep şunları dinlemişizdir..
-Kur'an-ı anlamak için, önce hadisleri çok iyi bilmek lazım, Kur'anın
ilk müfessiri(!) Peygamberimiz olduğundan, O'nun Kur'an ile
münasebetini iyi öğrenmeliyiz, bu da yetmez, Sahabenin ve sahabe arasın
da müfessir olanların da fikirlerini iyi bilmek zorundayız, sonra,
Mazheplerin Kur'ana olan yaklaşımları ve bu alan da uyguladıkları
açılımları iyi tetkik etmeliyiz, mezhep imamlarını anlayamadığımız yer
de, talebelerinin eserlerini okuyarak, onların, hocalarından
aktardıklarını iyi kavramalayız, bu da yetmez, günümüz
müfessirlerinin(!) eserlerini ve fikirlerini de bilgi darağacığımıza
ekledik mi, ancak bu durum da Kur'an-ı anlamak ve hayatımıza yansıtmak
konusun da bir adım atmış olabiliriz..
Tam hoca Nasreddinlik ve Tavşanın suyunun suyu kabilin den bir ilim öğrenme metodu..
Yani, bir kaşık bal'a eşit tat elde edebilmekiçin 5 kg keçi boynuzu yeme taktiği..
Bunu, konferansı veren zata soru olarak yönelttiğiniz de, tepkisi çok tuhaf olacaktır..
-Her önüne gelen Kur'anı anlayamaz, anlamalı dediğimiz an, kişi adedince Kur'an tefsiri ve görüşü ortaya çıkar..
Tutarsız bu yaklaşıma karşı şöyle bir soru tevcih etsek kendisine;
-Bir ağacı veya yağmuru tarif ettirirken, milyonlarca kişi, neden
farklı tarifler de bulunmuyor da, insanlık aynı tarifte birleşiyor..
Bunun cevabını veremese de, meselenin özün de yatan gerçek şudur,
Bir olgu insanlığa doğru iletilirse, doğru bir şekil de algılanır,
doğru algılanan meselenin dışa yansıması da doğru olacaktır, yani, bir
limonun ekşiliği nasıl ki tüm diller de karşılığını aynı doğrulukta
görmekte,(limona ekşi değil de, acı diyen bir milletin varlığını
düşünsenize) VAHY olgusunu da insanlığın anadili haline getirip doğru
algılama proğramını uygulamaya koyduğumuz da, kişi ve fikir adedince
Kur'an anlayışı yerine, dosdoğru bir VAHY anlayışını tahsis etmiş
olacağız ki, bu durum da, sırf Kur'anı öğrenmek için, yüzlerce cilk
kitap okumak ve onlarca ilim dalı bellemek zorun da kalmayacağız
demektir..
Düşünsenize, abur-cubur bir sürü fikirle beynini dolduran bir insanın..
Kur'an ilmini anlamaya ve hayatına yansıtmaya ne kadar şansı olacaktır..
Bu açmazın bir yansıması olmalı ki, dünyanın dört bir yanın da
müfessirler, tefsir yapma tekniğini, bir önceki müfessiri anlamak ve
onun fikirlerini günümüz diline çevirmek üzerine bina etmişlerdir..
Piyasada ki tefsirleri okuyacak bir insanın en çok karşılaşacağı
terimler, ibni abbas'ın, taberani'nin, ibni kesirin, razi'nin görüşüne
göre... diye devam eden cümleler olacaktır..
Yani, siz her ne kadar "A" şahsının tefsirini okuyorsanız da, aslın da
tefsirin size vereceği fikirler, "B,C,D" şahsına ait olacaktır..
Başa dönersek, tavşanın suyu hasabıyla, razı'nin suyunun, suyunun suyu
nu bizlere tefsir veya ilim olarak sunan zatlar, işin içine kendi
"alim"liğini de şifreleyerek, insanslığa büyük(!) hizmet
sunmaktadırlar....
Bu kısırdöngü, o hale gelmiştir ki, herkesin evin de birkaç adet tefsir
kitabı nın olmasına nazaran, ilim, fikir ve eylem açısından asırlardır
süregelen kıtlığı bertaraf etmenin çaresini henüz keşfedebilmiş
değiliz..
Kur'anın önünü tıkayan bu SUYUNUN SUYU mantığının yıkılamaması durumun da, kıtlığın aşılabileceği ihtimali, bin de sıfır oranının bile altındadır..
Rabbimizin Kur'an okumaya başlayacağınız zaman FESTEİZ BİLLAH deyin, emrinin altın da bu gerçek yatmaktadır..
Eğer VAHYi dosdoğru anlamak istiyorsak, ham düşünce, olgunlaşmamış
fikir, şeytan iğvaları ve kişisel vesveselerden arınarak, daha önce
beynimize aldığımız tüm düşünceleri bir kenara iterek, sıfır kilometre
bir beyin ile Vahye eğilmenin olmazsa olmaz şartı burada devreye girmektedir..
Aksine, fikirleri Kur'ana tasdik ettirme yerine, Kur'anı fikirlere araç kılmanın şaşkınlığını yaşar dururuz ki,
Piyasada ki binlerce islami kaynağın neden durulamayacak ölçü de bulanık durduğunun sırrını bir türlü kavrayamayız..
Allah pisliği aklını kullanmayanların üzerine yağdırır (yunus 100)
emrinin asırlarca süregelmesi, başkasının aklına fazla güvenmenin bir
cezası olarak algılanabilir mi acaba?..
Neden dersiniz?..
__________________ önce kendini OKU!
|