HANiFDOSTLAR.NET

 

Kuran Müslümanı
 

(Şahıs odaklı din anlayışından Allah odaklı din anlayışına...)

Ana Sayfa Hanif Mumin  Iste Kuran Kurandaki Din  Kur'an Yolu  Meal Dinle Sohbet Odasi Hanifler E- Kitaplik Kütüb-i Sitte ?  ingilizce Site Kuran islami Aliaksoy Org  Hasanakcay Net Tebyin-ül Kur'an Önerdiğimiz Siteler Bize Ulasin

 

- Konulara Göre Fihrist

- Saçma Hadisler

- Hadislerin-Sünnetin İncelemesi

- Haniflikle İlgili Sorular Cevaplar

- Misakın Elçisi Kim?

- Kuranda Namaz/Salat

- Onaylayan Nebi

- Kuranda Namaz/Salat

- Enbiya 104

- Kuranda Yeminler

- Adem Hakkında Sorular

- Ganimetleri Resulün Eline Nasıl Vereceğiz?

- Allahın ındinde YIL ve DOLUNAYLAR

- Abese ve Tevella

- Hadisçilerce Tahrif Edilen Ayetler

- Mübarek Yer, Mübarek Vakit

- Arkadaş Peygamber

- Kuranın İndirilişinden Günümüze Gelişi

- Bir Türban Sorusu

- Kuran ve Bize Öğretilenlerin Farkı

- Namazın Kılınışı

- Hadislere Göre Namaz

- Kuranda Salat Namaz mıdır?

- Kuran Yetmez Diyen Uydurukçular

- Bizler Hanif Dostlarız

- Sahih Hadis mi İstersiniz?

- Hakkı Yılmaz'ın Tebyin Çalışması

- Kur'anı Anlamada Metodoloji

- Tarikatçıların Çarpıttığı Birkaç Ayet

- Nasıl Kur'an Okuyalım?

- Kur'anı Kerim Nedir?

- Kur'anda Oruç

- Allah'sız Bir Din ve Allah'sız Bir Kur'an İnancı

- Kuransız Bir İslam Anlayışı ve Müşrikleşme

- Meal Çalışmasına Davet

- Allah Şahit Olarak Kafi Değil mi?

- Doğru Hadisleri Ne Yapacağız?

- Kur'andaki Muhammed ve Peygamberlerin Misyonu

- Mahrem, Avret, Ziynet

- Nur Suresi Çeviri-Yorum

- Cilbab

- Resule İtaat Ne Demektir?

- Hadis Kalburcuları ve Kalburları

- Kur'anı Kerim'in İndiriliş Gayesi

- Kur'anda Amellere Karşı Cahili Yaklaşım

- İslamdışı İnanışlara Kur'andan Örnekler

- Biri Şu Haram Üretim Tesislerini Kapatsın

- Tasavvufta İslam Var mı?

- İslamda Delil Sorunu

- Kurban Kesmek

- İlahi Hitabın Serüveni

- Ecel Nedir?

- Şirk, İşrak, Müşrik, Müşareke, Müşterik

- Büyü Yapan ve Yaptıranlar

- Peygamberlere Karşı Rabbani Yaklaşımlar

- Salat-ı Tefriciye yada Zikri Çarpıtmaya Bir Örnek

- Mucize Nedir?

- Ayrılıkların Nedenleri

- Sıfır Hata veya Kur'an

- Haniflik Nedir?

- Rabıta İle Şeyhlere Tapanlar

- Hadis Zindanının Mezhepçi Mahkumları

- İslam Dininin Öğrenilmesinde Kaynak Sorunu

- Fasık ve Münafıkların Genel Tanımlaması

- Hadisler, Hıristiyanlık ve Selman Rüştü

- Kur'anı kerim'in İndiriliş Gayesi

- Müstekbirlere Karşı Cahili Yaklaşım

- Halis-Hanif İslam

- Kur'anda Şefaat

- Fuhuş Tellalı Tefsirciler

- Hayızlıyken Neden Namaz Kılınmasın?

- Cebrail, Vahiy, Melek

- Dindarlıkta Müşrikleşme Temayülü

- Büyü Yapan ve Yaptıranlar

- Yaratılış, Adem, Havva

- Kur'an Yerel mi, Evrensel mi?

- Reform Dinde mi, Dindarlıkta mı?

- Ne Mutlu Tağutu Olmayanlara

- Peygambere Saygı(?)

- Hadislere Kanıt Diye Gösterilen Ayetler

- Allah Nazara Karışmadı mı?

- Kur'anı Kerimle Amel Etmek Mümkün mü?

- Kur'anda İnkar Edenlerin Vasıfları

- Müminlerin Vasıfları

- Allah'ın Vasıfları

- Kur'anın Vasıfları

- Dine Karşı Cahili Yaklaşımlar

- Kur'an Merkezli Din

- İrin Küpü Patladı; Mevlana

- Hurafe ve Bidatlar

- Peygamberi Tanrılaştırma

- Hz. İsa'nın Ölümü

- Allah'ın Mesajının Adı: Kelamullah

- Allah'ın Resule Uyarıları

- Kur'ana Göre Tenkit ve Eleştiri Nasıl Olmalı?

- Kur'anda Sevgi

- Sofuların Devlet Desteğiyle Desteklenmesi

- Hans Von Aiberg Aldatmacası

- Kabir Azabı Safsatası

- Kur'an Kıssalarının Önemi; Masal Değiller

- Kur'anda Toplumsal Sünnetler

- Tefsirde İsrailiyyat

- Kardeş Evliliği Olmadan Çoğalma

- Hans Von Aiberg Tutuklandı

- Kur'anda Tevbe Kavramı

- Yaşar Nuri Öztürk'ün Yorumuyla Namaz

- Karadelikler; Bir Büyük Yemin

- Mezhepçilerin Ümmi Açmazı

- Kabe Nedir? Mekkede midir, Kudüste mi?

- Kur'anda Ruh Kavramı

- Kur'anda Nefs Kavramı

- Amin Kavramı ve Putperestlik

- Diyanet İşleri Başkanlığının Sitemize Cevabına Cevaplar

- Resul ve Nebi -1

- Resul ve Nebi -2

- Sapık Bir Fırka: Hansçılar

- Cihad mı, Çapulculuk mu?

- Kur'an Deyip Namazı Yok Sayanlar

- Cennete Sadece Müslümanlar mı Girecek?

- Kur'anda El Kesme Cezası var mı?

- Nazar veya Göz Değmesi Var mı?

- Şehadet Getir, Münafık(?) Ol

- Kur'anda Eleştiri Metodu

- Hacc Mekkede mi, Bekkede mi?

- İslami Tebliğde Kur'an Metodu

- Saptırılan Kavram: Mekruh

- Kur'anda Cuma Namazı var mı?

- Of Be Kader, Allah mı Suçlu Yoksa Biz mi?

- Kader Açısından Cebir ve İhtiyar

- Baban Peygamber Olsa Ne Yazar

- Kur'anda İnsan Hukuku

- Vahdet-i Vücud, Şirkin Alası

- Tasavvufi Bilginin Kaynağı Vahiy mi?

- İslam'da Resullük Son Bulmuştur

- Teveffi Kelimesi ve Arap Dili

- Tasavvuf Üzerine Düşünceler

- Nefis Mertebelerinin İç Yüzü

- Allah Rızası Anonim Şirketi; Tarikatlar

- Tasavvuf ve Eşcinsellik -1

- Tasavvuf ve Eşcinsellik -2

- Nakşi Şeyhi Allah'ın Avukatı mı?

- Kur'anda "ve+la" Öbeği

- Putlar ve Tapanlar

- Son Peygamberimizin Okuma Yazması

- Mesih ve çarpıtılan Bir Ayet

- Hac İzlenimleri

- "Üzerinde 19 var" da Son Nokta

- Secde Emri

- Kur'andaki Hac

- Aracıların Gaybı Bildiği İnancı

- Tarikatçı - Müşrik Karşılaştırması

- Gazali'nin Kadına Bakışı

- Kur'anda Kadına Verilen Önem

- Başörtüsü Allah'ın Emri Değil

- Başörtüsü Takmak Kur'anda Var mı?

- Kur'anda Kadın Dövmek Var mı?

- Cariye, Köle; Utanmaz Mealciler

- Kadına Yönelik Şiddet

- Sünnet Edilen Kızın Öyküsü

- Erkekçe ve Kadınca Meal Konusu, Nebe 33. Ayet

- Harem - Selamlık Kimin Emri?

- Zina, Evlilik ve Örtünme Adabı

- Cariyeleri Aç, Hür Kadınları Kapat (!)

- Çok Eşliliği Yasaklayan Ayetler

- Kur'ana Göre Evlilik Hukuku

- 2 Kadın = 1 Erkek, Uydurma mı?

- Danimarkalı mı Sapık, Buhari mi?

- Ebu Hanife, Cariyenin Avreti

- Nisa 25, Hür Kadın ve Fahişe İfadesi

- Maymunların Hadisi ve Recm Vahşeti

- Hz. Muhammed'in Tebliği

- Peygamberi Tanrılaştırma

- Angarya Haline Getirilen İbadet

- Buhari'nin Hadislerini Buhari Yazmamıştır

- Hadis ve Sünnet Gerçeği

- Uydurma Hadisler, İslamın Kara Boyası

- Hadisler Dinin kaynağı Olamaz

- Uydurmaların Sınırı Yok; Şeytan Geyiği

- Beşeri Hükümler Neden Kutsal Oluyor?

- Hadis - Kur'an Çelişkisi

- Kur'anda/Dinde Olanlar ve Olmayanlar

- Cehennem'den Çıkış Yok

- Kur'anda Tağut

- Ebu Hureyre Gerçekte Kimdir?

- Hadis - Mantık Çelişkileri

- Kurban ve Kurban Bayramı Nereden Geliyor?

- Hadislere Göre Kur'an Eksiktir

- Bildiri: İslam Anlayışında Reform

- Arapça mı, Arap Saçı mı?

- Koca mı Üstün, Allah mı?

- Esbab-ı Nüzül Komedi Hadisleri

- İşte Geleneğin Dini

- Ulul Emir İle Kim Kastediliyor?

- Kul Hakkı

- Yezidi Bir Gelenek: Aşure Tatlısı

- Hz. İbrahim'den Asrımıza Dersler

- Taklitçiliğin Boyutları

- Seb-ul Mesani Nedir?

- Kelle Sayılarak Gerçek Bulmak

- Kıyamet - Mahşer Günü ve Sonrası

- Kur'anda Namaz Vakitleri

- Kur'anda Cuma Konusu

- Salih Olmak Yetmez

- Hudeybiye Anlaşması Uydurma mı?

- Kitap Yüklü Eşekler

- Kur'andaki Hac

- Hz. Nuh'un Oğlu Kimdi? İftira mı?

- Ruhun Ağırlığına Başka Bakış

- Hz. İbrahim Yalancı Değildi

- İncil'de Kadına Bakış

- Şirkin Büyüğü Küçüğü Olur mu?

- Kur'andaki Abdest ve Hijyen

- Din de Bir Araçtır

- Kur'an Okumanın Zararları

- Kur'anda Dua Ayetleri

- Kur'anda Tarih Kavramı ve Bilinci

- Şekilsel Secde Kur'anda Yok mu?

- Salat ve salatı İkame

- Kur'andaki Emr Kavramı Üzerine

- Dindar İnsanlar Şirk Koşar

- Alak Suresinin İlk Beş Ayeti

- Men Arefe'nin Çözümü

- Kur'andaki Av Yasağı

- Fıtrat ve Namaz Vakitleri

- Kur'anda İnsan Hukuku

- Din Büyüklerini Tanrılaştırma

- Allah'a ve Muhammed'e Değil

- Kur'andaki Örnek Tevekkül

- Şekilsel Rüku Kur'anda Yok mu?

- Hz. İbrahim Kuşları Kesti mi?

- Ehli Sünnet Dininin Anayasası

- İnsan Allah'ın Halifesi mi?

- Kur'an Üzerinde Düşünmek

- Şirkin Kuyusuna Düşenlere Uyarılar

- Kur'an Ölülere Okunmak İçin mi İndirildi?

- Ayda Okunan Kur'an Masalı

- Hz. İbrahim, Safa ve Merve Masal mı?

- "Haç"er-ul Esved (!)

- Mevlana Sahte Bir Peygamber Değil mi?

- Tasavvufun Tanrısı İki Zıttır

- Kur'andaki Tasavvuf: Teveccüh

- Önce Batıl ve Hurafe İle Savaşalım

- Resuller Haram Kılamaz mı?

- Elçi Muhammed ile İnsan Muhammed'in Farkı

- Tarikatlarda Aracılar Rezaleti

- Nur Suresi 31. Ayet Nasıl Çarpıtılıyor?

- Sırat Kıldan İnce, Kılıçtan Keskin mi?

- Kur'anda Zalimler

- Bütün Mehdileri Çöpe Atıyoruz

- Kur'ana Göre Ramazan Ayı ve Haram Aylar

- Tasavvufçuların İlahı; Varlık ve Yokluk

- Tasavvufçuların Küçük Putları

- Sünnet Etmek yaratılışı Değiştirmedir

- Son Peygamberimizin Mektupları

- Fıtrat ve Namaz Vakitleri

- Mescid-i Aksa Nerede?

- Büyük Kandırmaca: Hadis

- Kur'an Neden Arapça Olarak İndirilmiştir?

- Kimin dini? Kimin Kitabı? Kimin Meali?

- Evliya Kelimesinin geçtiği Ayetler

- Şimdiye Kadar Yaşanan İslam

- Ayın Yarılması Diye Bir Mucize Yoktur

- Kabe Dikili Taş Değil mi?


Up | Down | Top | Bottom
 
Şu da emredildi: Yüzünü dine bir Hanif olarak çevir. Sakın müşriklerden olma.

Yunus Suresi 105

Ben bir Hanif olarak yüzümü gökleri ve yeri yaratana döndürdüm. Müşriklerden değilim ben.

Enam Suresi 79

İbrahim ne bir Yahudi idi, ne de bir Hıristiyan. O sadece hanif bir müslümandı. O müşriklerden değildi.

Ali İmran Suresi 67

Şu da kuşkusuz ki, İbrahim başlıbaşına bir ümmetti; bir Hanif olarak Allah'ın önünde eğiliyordu. Müşriklerden değildi.

Nahl Suresi 123

De ki Allah doğrusunu söylemiştir / vaadinde sadıktır.Haydi artık Hanif olarak İbrahim'in Milleti'ne uyun! Müşriklerden değildi o.

Ali İmran Suresi 95

Allah'a ortak koşmadan, Hanifler olarak... Allah'a ortak koşan kişi, gökten düşmüş de kendisini kuşlar kapışıyor veya rüzgar onu uzak bir yere fırlatıp atıyor gibidir.

Hacc Suresi 31


Up | Down | Top | Bottom

HABERLER

 

 








 

 

  Hanif Islam

 

Yeni Çıkan Mehdiler, Resuller Köşesi
 Hanif Dostlar Ana Sayfa -> Yeni Çıkan Mehdiler, Resuller Köşesi
Konu Konu: SAHTE RESULLER Yanıt YazYeni Konu Gönder
Yazanlarda
Gönderi << Önceki Konu | Sonraki Konu >>
msp1955
Yasaklı
Yasaklı


Katılma Tarihi: 24 eylul 2008
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 36
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı msp1955

İskender Ali Evranusoğlu.

Resul(peygamber) olduğunu iddia ediyordu.Nur tv de çıkıyordu şimdi kapanmış.MPL de yaverleri çıkmakta,kendisi dünyadan göçtümü ne?,bilinmiyor.

Bu sahtekarı tanımıyan varmı?.

Kuran ayetlerini yarı yarıya indiriyordu.İki sahte bir hak din olan dinleri birleştirmeye çalışıyordu.Bu ABD hesabına çalışan adam şimdi ne yapmaktadır merak ediyorum?.



__________________
mehmet selim polat
Yukarı dön Göster msp1955's Profil Diğer Mesajlarını Ara: msp1955
 
msp1955
Yasaklı
Yasaklı


Katılma Tarihi: 24 eylul 2008
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 36
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı msp1955

RASÛL KİME DENİR?

(314 tane Rasul ve 120 bin tanede Nebi gelmiştir).

Gönderilmiş kimse, elçi, peygamber; bir iş veya vazife için bir kimseyi göndermek veya elçilik anlamına gelen risalet kelimesinden türemiş bir isim; risaleti veya ilâhi sözü taşıyan zat. Resul, "fe'ül" vezninde mübalağa siğası olduğuna göre, çok defa gönderilmiş veya elçilik müddeti uzadığındarı kendisine gönderilen ile göndereni arasında gidip gelen ve görüşmesi defalarca vuku bulmuş; veya göndericisinin haberleri birbiri ardınca (mütevaliyen) kendisine gelen demektir. Bundan dolayı "resul"un lugat bakımından yapılan tarifinde; kendisini gönderenin haberlerini devamlı bekleyen ve alan kimsedir. Veya, "resul" kelimesinin iştikakı; birbirini takib etmek ve birbiri ardı sıra gelmek anlamına gelen "re.se.le" kelimesindendir... Sanki tebliğin tekrarlanması resule lazım kılınmış, yahut ümmetin rasûle tabi olmaları lazım gelmiştir.

Resul kelimesi, açık bir şekilde göndereni (el-mürsili), kendisine gönderilen kimseyi (el-mürselü ileyhi) ve yine kendisine gönderilen kimseye tebliğ edeceği risaleti ifade eder. O halde risalet ve tebliğ, doğrudan doğruya "er-resul" kelimesinden doğan iki mefhumdur. Resul kelimesi, şu açıklamadan anlaşıldığına göre, aslî bünyesinde elçilik ve tebliğ vazifesini de taşır. O halde resul, gönderildiği kimselere tebliğ etmek üzere elçilik vazifesini taşıyan kimsedir.

Resul; Allah'ın seçtiği ve kendisine vahyettiğini tebliğe memur ederek insanlara gönderdiği kimsedir. Nebi de peygamber demek olup, Allah Teâlâ'nın emir ve nehiylerden vahyeylediği ahkâmı tebliğ etmesi için insanlara gönderdiği zattır. Nübüvvet (nebîlik) her resulun zorunlu vasfıdır. Yani her resul nebidir. Taftâzâni gibi ban ehl-i sünnet âlimleri ile Mutezile alimlerinin tümü "resul ile nebi" kelimelerinin mefhumları itibariyle farklı ise de ıstılahta aynı anlama geldiğini ve müteradif olduğunu söylemişlerdir.

Nebî kelimesi, haber anlamına gelen "nebe'e" den türemiş olup ism-i fail manasına "haber veren", veya ism-i mefûl manasında "kendisine haber verilen" demektir. Veyahut bünyesinde her iki manayı da bulundurarak elçilik ve tebliği de ifade eder. Yükseklik anlamına gelen "nebve "den türemiş olursa fail veya mef'ûl manasına gelmesi muhtemel olduğundan; kendisine uyanları yüksek rütbelere eriştiren veya derece, şeref ve makamı yükseltilmiş anlamına gelir. Nebi, Allah ile kulları arasında vasıta ve yol olduğu için tarik (yol) anlamına gelen "nebi " kelimesinden nakledilmesi dahi caizdir. Gerek haber, gerek yükseklik ve rütbe ve gerekse yol ve vasıta (aracı) anlamları "nebi" de toplandığı için hemzesiz (nebi) denmesi hemzeli (nebî') denilmesinden daha uygun ve daha belagatlı olur. Nebî'nin kelime manâsından çıkan bu anlamların hepsi de "resul" ün vasıflarındandır. Farsça "peygamber" sözü her iki kelimenin de yerine geçer.

İmam Eş'ari ile Zahiriler Hani bir vakit melekler; Ey Meryem, Allah seni seçti, seni tertemiz büyüttü, seni âlemlerin kadınları üzerine mümtaz kıldı, demişti" (Âl-i İmrân, 3/42); "...Ona (Meryem'e) ruhumuzu (Cibrili) gönderdik..." (Meryem,19/17) gibi ayetlerin zahirlerine tutunarak Hz. Meryem'in nübüvvet ile görevlendirildiğini ileri sürmüşler ve bu sebeple âlimlerden bir kısmı nebi'yi "Nebi, ister tebliğe memur edilsin, ister edilmesin kendisine vahy olunan kimsedir" diye tarif etmişler (İbrahim el-Bacûrî, Hâşiye Ala metni's-Senüsiyye, Matbaatü Amiretü'-ş-Şerefiyye,1303, s. 37; İbn Hümam, Şerhul-Müsâyere, Bulak 1317, 138) ve Hz. Meryem'in de kendisine vahyedilerek tebliğe memur edilmeyen, nebi olduğunu söylemişlerdir. Resulu de "Kendisine vahyolunarak mutlaka tebliğe memur edilen kimsedir" diye tarif etmişlerdir. Kur'an-ı Kerim'de Hz. Meryem hakkında zikredilen ayetler Hz. Meryem'in nübüvvetine kesin olarak delâlet etmez. Bu ayetlerde onun peygamberliği açıkça söylenmemiştir. Hz. Meryem'e gelen vahiy bir şeriat ile irsal olmayıp peygamberlere gelen vahiy'den başkadır. Bazı alimlerin yukarıda zikrettiğimiz nebi hakkındaki tarifleri eksiktir. Çünkü tebliğ vazifesi resullerde olduğu gibi nebilerde de vardır. Kur'an ayetleriyle hadislerden enbiya'nın da kendilerine vahyolunan hakkı ve hayırlı işleri halka duyurup açıklamaya memur edildikleri anlaşılır. Tebliğ, nebi ile resulun müşterek vasfıdır. Kur'an-ı Kerim ve hadislerde, nebilerden hiçbir nebî'nin tebliğe memur edilmediğine dair, hiç bir mesned ve işaret yoktur. Aksine, nebilerin hepsinin tebliğe memur edildiklerine dair delil çoktur. Nebilerden hiç bir nebi hariç olmayarak onların hepsine beşerin inanacağı kadar ayetler (mucizeler) verildiğini bildiren hadis" (Buhârî, Fedailül-Kur'an,I; Müslim, İman, 239) nebilerin hepsinin de tebliğe memur edilmiş olduğuna açıkça delalet eder. Yusuf süresinin 109. ayetinde, peygamberlerin erkeklerden ve şehirler halkından seçilerek gönderildiği bildirilir.

Nübüvvet ve risâlet, Allah vergisidir; çalışıp çabalamakla, mücahede ve riyazetle ve ilim tahsili yaparak elde edilmez. Ancak Allah Teâlâ iyi kimselerden dilediğini nebi ve resulu olarak seçer. Allah elçiliğini nereye vereceğini çok iyi bilendir" (el-En'âm, 6/124). Kur'an ve hadislerde çok defa resul ile nebi kelimeleri - mefhumları arasında bir fark belirtilmeden müteradif olarak kullanılmıştır.

Fakat Kur'an-ı Kerim'de bir ayette nebi kelimesi resul kelimesine atf olunur: "Biz senden evvel hiç bir resul ve hiç bir nebi göndermedik ki... ' (el-Hacc, 22/52). Bu cümle "Oraya hiç bir âmir ve memur gelmedi ki..." cümlesine benzer. Eğer resul ile nebi eş anlamlı olsaydı, Allah'ın belagatlı olan bu ayetinde birbirine atf edilerek tekrar edilmeleri güzel olmazdı. O halde ma'tufun, ma'tüfun aleyhden (kendisine atf edildiği kelimeden) başka olması zarureti vardır. Bu atıf, resul ile nebi arasında farkın olduğuna delâlet eder. Bu ayet ile peygamberliği rütbeleri veya faziletleri farklı iki grup için ispat etmek mümkün oluyor. Bir hadisi şerifde de Enbiya'nın adedi 124 bin veya 224 bindir. Bunların içinden 315'i resuldür" (Ahmed b. Hanbel, V, s. 226) buyurulmuştur. Gerçi bu hadis haber-i âhaddır, itikatta zan ifade eder. Fakat resul ile nebi arasında bir farkın olduğuna dair bir ipucu verir. Âlimlerin çoğu da bu hadis ve yukarıda mealini zikrettiğimiz ayetten dolayı "Her resul nebidir, fakat her nebi resul değildir" görüşünü kabul etmişlerdir.

Şu halde nebi ile resul arasında fark vardır. Fakat hangi bakımdan fark bulunuyor? Bu farkın ne olduğu Kur'an ve hadislerden anlaşılmadığı gibi, bunda İslâm âlimleri de ihtilaf etmişlerdir.

Ehl-i sünnet kelamcılarının çoğu resul ile nebi arasındaki farkı şu şekilde belirtmişlerdir: Resul; Allah'ın kendisine vahy ederek tebliğe memur ettiği ve kendisini kitab ve yeni bir şeriatla gönderdiği kimsedir. Veya resul, Allah'ın emrine muhalefet edenlere bilmedikleri ilahî hükümleri veya tamamen unutulmuş bir şerîatı getiren, veyahut, geçmiş şerîattan insanların riayet etmeyerek unutup kaybettikleri kısımları ihya ederek tebliğ eden kimsedir. Hz. Mûsâ'dan sonra İsrâiloğullarına gönderilen resuller (el-Bakara, 2/87-88) ya bu milletin Hz. Musâ'nın getirdiği ahkâmdan unuttuklarını ihyâ ederek tebliğ ediyorlar, ya da asırların geçmesiyle ihtiyaca göre Hz. Musâ'nın şerîatının az bir kısmında değişiklik yapıyorlardı. Yahut da lsrailoğullarına -ki onlar Hz. Musâ'nın şeriatından bir şey unutup kaybetmedilerse- bu resullerin gönderilmesinde ancak Allah'ın bileceği başka incelikler vardır.

Resul, kendisine Allah tarafından şeriat verilen kimse olup bunu tebliğ ederken karşısına çıkana gerektiğinde savaş ilan eden ve Allah'ın ahkâmına dayalı devlet idaresini de elinde bulunduran ve ilahî hükümleri fiilen tatbik eden kimsedir.

Nebi ise, Allah'ın kendisine vahyettiğinden insanları haberdar eden kimsedir ki; kendisine ait müstakil bir şeriatı olmayıp, önce gönderilen peygamberin şeriatı ile hükmeden ve insanlara bunu açıklayan ve bu şeriata uymalarını emretmekle mükellef olandır. Nebi, tebliğ ettiği hususlara karşı koyanlarla harp etmez; sadece tebliğ ve ikaz ile yetinir. Ona belli konularda özel haberlerde vahyedilir. Nebi, bazen karşı koyanlarla harp etmek için bir melik veya kumandan da tayin edebilir (el-Bakara, 2/246-248). İsrâiloğullarına gönderilen nebiler, Hz. Musâ'nın şeriatını takrir ve izah ederler, Tevrât'ın ahkâmına göre bunlârı idâre ederlerdi.

İnsanoğulları var oldukları günden beri, Allah Teâlâ, onlara, hakkı bildiren ve doğruyu gösteren, bir ucu ezelliyetin karanlıklarında, diğer ucu geleceğin sonsuzluğunda kaybolan yollarını aydınlatan peygamberler göndermiştir. Öyle ki, insanlara devamlı olarak peygamberlerini göndermesi Allah'ın sünneti olmuştur: "Andolsun ki Biz her ümmete, Allah'a kulluk edin putlara (tapmaktan ve azgınlığa götürecek şeylerden) kaçının diye tebliğde bulunması için bir peygamber (resul) göndermişizdir" (en-Nahl, 16/36).

İster nebi olsun, ister resul olsun peygamberlerin hiç birisini diğerinden ayırdetmeden hepsine iman etmek farzdır. Resul ve nebilerin hepsi nübüvvetin aslında ve peygamberliğin mahiyetinde eşittirler. Çünkü peygamberliğin hakikatında tefaddul ve noksanlık yoktur. Hz. Yunus da peygamberdir, Hz. İsa ve Musâ da peygamberdir. Hepsi de Allah'tan vahiy almışlar, bütün peygamberler tevhid itikadını ve hayırların bütününü insanlara öğretmede Allah rızası için yarışmışlardır. Peygamberlerin hepsi de masumdurlar, özellikle insanlara örnek olmada ve dinin hükümlerini tebliğ ile ilgili hususlarda Allah'ın emrinin dışına çıkmamışlardır. Bu bakımdan onların aynı seviyede olan bu haklarını teslim ve tasdik etmeden bir insan mümin ve müslim olamaz. Resulullah(s.a.s) Peygamberler arasında ayırım yapmayınız..." buyurmuştur (Buhârî, Enbiya, 35; Müslim, Fedail, 159).

Kur'an-ı Kerim'in bize öğrettiği ve Hz. Peygamberin de geceleri teheccüd namazında okuduğu dua esnasında "Peygamberler haktır ve Muhammed haktır..." (Buhârî, Teheccüd, I) dediği gibi onların hepsini peygamberliklerinde (nübüvvetin mahiyetinde) birbirlerinden ayırdetmeksizin eşit olarak tasdik etmek imanın gereğidir:

Allah'ı ve peygamberlerini inkar edenler ve Allah ile peygamberlerinin arasını ayırmak isteyenler (Allah'a inanıp peygamberlerine inanmayanlar) ve peygamberlerin bir kısmına inanırız ve bazılarını inkâr ederiz diyenler ve böylece küfür ile iman arasında bir yol tutmaya yeltenenler var ya! İşte bunlar gerçek kâfirlerin kendileridir. Biz o kâfirlere horlayıcı ve zillete düşürücü bir azab hazırladık. Allah'a ve peygamberlerine iman edip onlardan birini diğerinden ayırmayanlara gelince, bunlar da ecir ve mükafatları kendilerine verilecek olanlardır. Allah çok bağışlayıcı, çok esirgeyicidir" (en-Nisa, 4/150-152). Peygamberlere iman etmeyi emreden ayetlerde "resul" kelimesinin içerisine "enbiya" da girer. Enbiyanın ilki Hz. Âdem'dir. Hz. Âdem'in nübüvveti, kendisine emredilip nehyolunduğuna delâlet eden Kur'an ayetleri ve hadislerle sabittir. Hz. Muhammed (s.a.s) nebi ve resullerin sonuncusudur. Peygamberlerin sayısı hakkında rivayetlerin en kuvvetlisi Enbiyanın sayısı 124 bin veya 224 bindir. Bunların içinden 315'i resuldür" (Ahmed b. Hanbel, Müsned, V 226; İbn Hibbân, Taberânî, Hâkim, Beyhaki ve İbn Mürdeveyh rivayet etmişlerdir). Bu hadis ahâd haberdir. Lafızlarında (124 bin, 224 bin) gibi şüphe ve rivayet farkı vardır. Haberi ahâd zan ifade eder. İtikadiyatta zanna itibar edilmez. O halde peygamberlere imanda onların adedini muayyen bir sayı ile belirtmemek lâzımdır. "Allah'ın gönderdiği peygamberlerinin hepsine iman ettim". Veya Peygamberlerin ilki Hz. Âdem, sonuncusu ise Hz. Muhammed (s.a.s)' dir. Bu ikisi arasında ne kadar peygamber gelip geçmişse, hepsine iman ettim. Bütün peygamberler, haktır, gerçektir, doğrudur demek lâzımdır. Ahâd habere uyarak peygamberlerin sayısını belirtmekte ise, enbiyadan olmayanların sayı ile belirtilen adedin içine sokulması veya nebi olanların ise sayı dışında bırakılması gibi imana zarar verici tehlikeli bir durumla karşılaşılmış olur.

Kur'an-ı Kerim'de, nübüvvetin mahiyeti dışında ve peygamberlik hâricinde peygamberlerin bazı meziyyet ve özelliklerle birbirlerine tafdil olundukları bildirilir: "O resuller ki biz onların kimine kiminden üstün meziyetler verdik..." (el-Bakara, 2/253), Nebilerin bazısını bazısına tafdil ettik" (el-İsrâ, 17/55). Peygamberlerin bazısının diğer bir kısmına tafdil olunduğu meziyet ve faziletler, nübüvvetin mahiyeti dışında ve peygamberlik rütbesinin tamamen haricinde kalan Allah'ın onlara verdiği lütuf, ihsan ve meziyetlerdir. Meselâ, "O holde resullerden azim sahiplerinin sabrettikleri gibi sen de sabret. Onlar için azabı istemede acele etme" (el-Ahkâf, 46/35) buyurulduğu gibi peygamberlerin bir kısmı azim sahipleridir. Ulul-azm olan peygamberler diğerlerinden efdaldir ... Ulul-azmi mine'r-rusul..." deki "min" in beyaniyye olması ihtimali daha kuvvetli olduğuna göre bu ayetteki "ulu'l-azm mine'r-rusul"den murad resûllerin hepsidir. Resuller resul olmayan nebilerden efdaldir denilmiştir. Doğrusu, peygamberlerin tafdili, Allah'ın onlardan her birine gerek dünyada gerek ahirette nübüvvetleri dışında verdiği bir takım lütuf ve meziyetlerdir. Meselâ, Hz. Zekeriyya, Hz. Yahya şehid edilmişlerdir. Bilfiil şehâdet rütbesi her peygamberde yoktur. Hz. Peygamber, kıyamet gününde ilk elbise giydirilenin Hz. İbrahim (a.s) olduğunu söylemiştir (Buhârî, Enbiya, 8; Müslim, Cennet, 58). Hz. İbrahim'e diğer peygamberlerden önce elbise giydirilmesi onun için ayrı meziyettir.

Peygamberlere olan ihtiyaç

Allah, insanların iradelerini doğru itikad, güzel ahlak ve amel bakımından imtihan için yaratmıştır. Eğer, Allah Teâlâ, insanlara tekliflerini tebliğ edecek, iyilik yapanları müjdeleyici, kötülük yapanları azabından korkutucu resul ve nebilerini göndermemiş olsaydı, onların Allah'a karşı ileri sürecekleri delil ve bahaneleri olur; hakka irşâd olunmadıkları için küfür ve işledikleri çeşitli günahlardan dolayı mâzur tutulmaları lazım gelirdi. Halbuki Allah, işledikleri türlü türlü ma'siyetlerden dolayı insanların kendisine karşı ileri sürecekleri bir özür ve delilleri olmasın diye peygamberler göndererek onlara hüccetini tamamlamıştır (en-Nisa, 4/165).

İnsanın tek başına aklı da onun yaratılışındaki gayeyi idrak etmesi ve doğru yolu bulmasına yeterli değildir.

Akıl her ne kadar Allah Teâlânın varlığını ve bazı sıfatlarını bilirse de O'na layık olduğu şekilde ibadeti, ahireti ve ondaki mükafat ve mücazâtı da bilemez. Halbuki insanların ıslahı ve hayatta amellerini düzeltmeleri için bunların bilinmesine çok ihtiyaç vardır. Bunların normal ilim yolları ile bilinmesine imkân yoktur. Bu dünyada ve ahirette ebedi saadetimiz için gerekli olan bütün bu bilgileri, doğruluklarına dair kendilerinde emareler yaratılmış ve mucizelerle tasdik olunmuş rasuller haber verir.

İnsanlar, tek başlarına hayırların hepsine, insanî fazilet ve ahlâkî kemallere ulaşamazlar ve bunlar da birleşemezlerdi. Çünkü, bencillik, nefis ve hevâları, onları hak ve hayırlardan alıkoyar, rezalet, ahlâksızlık, zulüm gibi batıl ve şerlerin peşlerinde koşarlar, adeta ormanlarda yaşayan iptidai ve vahşi insanlar gibi olurlardı. Hayır, ahlakî kemal ve faziletlerin hepsini bilmede insanlar Allah'ın gönderdiği peygamberlere muhtaç olmuşlardır.

İnsanlar; ferd ve toplumlarını ıslah edip ahlâk ve fazilette yükseltmede örnek alınacak ve örnek olacak, her bakımdan doğru dürüst bir eğitici ve terbiyeciye muhtaçtırlar. Islahatçı bilgin ve filozoflar ise günahlardan masum değildirler. Çok defa da kendi kafalarından koydukları kanun ve felsefelerine bağlı kalarak iyi örnek olamazlar. Bu hususlarda da yüzlerce hataların içerisine düşerler. Sadece peygamberler günahtan masumdurlar. Tebliğ ettikleri bilgileri kendi nefislerinde yaşayarak güzel örnek olurlar. Onlar her türlü günahlardan korunmakta Allah'ın yardımına mazhar olmuşlardır.

Peygamberlerden başka diğer ıslahatçıların ellerinde insanlara tatbik etmek istedikleri esasların doğruluğuna delâlet edecek bir delil ve âlamet de yoktur. Çok defa bu esaslar akl-ı selime ve insanın körelmemiş temiz vicdanına da aykırı düşer. O halde insanlar, muhtaç olup da bilemedikleri iki cihan saadetini gerektiren bilgilerin hepsini peygamberlerden öğrenirler (Ayrıca bk. Peygamberlik).

Muhiddin BAĞÇECİ-Şamil İ.A.



__________________
mehmet selim polat
Yukarı dön Göster msp1955's Profil Diğer Mesajlarını Ara: msp1955
 
MaHZeN
Groupie
Groupie


Katılma Tarihi: 16 eylul 2008
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 58
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı MaHZeN

"Rabbinden bize ne getirdin?"
"Hakikati"

Hakikat şudur ki paralel boyuttaki insanların (ölülerin), bazılarının, olağan üstü güç ve becerileri vardır. Allah tarafından denemek için verilen bu beceri ve güçleri, kimisi Allah için, Allah rızası için kullanırken, kimisi hatta
kimileri, kendilerinin ilahlar olduklarını iddia ederek kötü şekilde kullanmaktadırlar.

"birbirimizi ilahlar yerine koymayalım" "birbirimizi ilahlar edinmeyelim"

bu güç ve becerilerle kendilerini ya da dilediklerini bir çok defa doğurur veya doğurturlar.

bu doğum canlı bir bedeni ele geçirmeden ibarettir. ele geçirenlerse ölülerdir.

"Allah ölüden diriyi, diriden ölüyü çıkarır."

dahası kendilerini diledikleri kadar doğurtabilirler. kendilerini çoğaltırlar.
bu çoklula övünür, mezarlarını bile sayarlar.

"oyaladı sizi çokluk tutkunuz, öyleki saydınız kabirleri."

ölüler yeniden doğuş için yol ve yöntem ararlar. bunu yapabilenleri de bulduklarında onları Allah  sanırlar veya kandırılırlar.

oysaki bu kişiler doğmuş veya doğurmuştur.

Allah ise doğmaz ve doğurmaz.

bu işi yapabilen kişiler diğer boyuttaki ölülerdir, oysaki Allah diridir.

bu işi yapabilenler, bir takım ihtiyaçlara sahip kişilerdir, Allahın ise ne bir eşe ihtiyacı vardır ne de başka birşeye.

üstelik bu işi yapabilen kişilerden birçok tane varken, Allah bir tanedir.

bu doğru ile yanlışı ayırabilmek için bir yoldur. bu kişilerin allah olmadığını nasıl bilir ve gerçek olan Allah'dan nasıl ayırt edebiliriz ile ilgili önemli bilgilerdir.

diğer başka bilgilere de bakarsak eğer

"ateş halkı" "ateşe çağırır" "sizler kendilerinizi yaktınız" "içi boş kütükler"
"odun hamalı"

bu belirtiler cehennemle ilişkilendirilir her zaman. başka ilişkilendirilmesi gereken şeyde vardır. güneş.

güneşe gidenler. güneşe göçenler. güneşe tapanlar.

güneşin şeytani bir tarafı vardır. yahut güneşte şeytani işler yönetilmektedir.

"o gün güneş onun sağ elinde dürülmüştür"

devlerin dev cüsslerine bakıp kandilerini Allah sanmaları, zulm etmeleri, kendileri için iyi olmaz. zira cehennemde büyüklerde vardır.

ve büyükler ve küçüklerin cehennemdeki diyaloglarını da kuranı okuyan herkes bilir.

kısaca şunu söyleyeyim

"Allah olduklarını söyleyen ölülere inanmayın, Allah diridir."

siz sahte peygamberlerle uğraşa durun, sahte ilahlar dünyayı kana boğmaya devam etsin.

güneşe gitmeyin. güneşe aldanmayın. güneşe inanmayın.

güneşe secde etmeyin. aya secde etmeyin.

kurtuluş için gideceğiniz iki sığınak vardır.

biri cehennem, ki cehennemde bir sığınaktır, ne kötü bir sığınaktır.

diğeri cennet, ne güzel bir konaklama yeri.

bunlarda Allah'ın kulbudur.

göğe bakın göreceksiniz.

Allahın sizi yeniden yaratmaya gücü yeter. Dirilme konusunda şüpheniz olmasın. Üstelik Allah diğerleri gibi, ilah olduğunu iddia edenlerden çok farklı olarak sizi yeniden bir diri olarak tüm duyularınız yerinde ve eksiksiz yaratır.

İlah olduğunu iddia edenlerin hayat vermesi, duyuları olmayan, kör ve sağır, bir canlı ama ruhu olamayan bedenin işgali ve kumanda ile yönlendirilmesi sözüm ona yaşatılmasından ibarettir.

Eğer inanıyorsanız, yalnız Allah'a kulluk edin.






__________________
Karanlıkta Dile Getirmekten Çekindiğiniz Hakikat Bir Gün Aydınlıkta İşitilecek, Ve Gizli Mekanlarda Öğrendiğiniz İnancı Bir Gün Çatılardan Haykıracaksınız. ...

Hz. İsa
Yukarı dön Göster MaHZeN's Profil Diğer Mesajlarını Ara: MaHZeN
 
Guests
Guest Group
Guest Group


Katılma Tarihi: 01 ekim 2003
Gönderilenler: -259
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı Guests

BUNU ÖZELLİKLE "HAKGELENEK" OKUSUN!!!

http://www.ensonhaber.com/sahte-tarikat-seyhine-182-yil-
hapis-2013-02-13.html
Yukarı dön Göster Guests's Profil Diğer Mesajlarını Ara: Guests
 

Eğer Bu Konuya Cevap Yazmak İstiyorsanız İlk Önce giriş
Eğer Kayıtlı Bir Kullanıcı Değilseniz İlk Önce Kayıt Olmalısınız

  Yanıt YazYeni Konu Gönder
Yazıcı Sürümü Yazıcı Sürümü

Forum Atla
Sizin yetkiniz yok foruma yeni mesaj ekleme
Sizin yetkiniz yok forumdaki mesajlara cevap verme
Sizin yetkiniz yok forumda konu silme
Sizin yetkiniz yok forumda konu düzenleme
Sizin yetkiniz yok forumda anket açma
Sizin yetkiniz yok forumda ankete cevap yazma

Powered by Web Wiz Forums version 7.92
Copyright ©2001-2004 Web Wiz Guide
hanif islam

Real-Time Stats and Visitor Reports Sitemizin Gunluk, Haftalik, aylik Ziyaretci  Detaylari Real-Time Stats and Visitor Reports

     Sayfam.de  

blog stats