Şu da emredildi: Yüzünü dine bir Hanif olarak çevir. Sakın müşriklerden olma.
Yunus Suresi 105
Ben bir Hanif olarak yüzümü gökleri ve yeri yaratana döndürdüm. Müşriklerden değilim ben.
Enam Suresi 79
İbrahim ne bir Yahudi idi, ne de bir Hıristiyan. O sadece hanif bir müslümandı. O müşriklerden değildi.
Ali İmran Suresi 67
Şu da kuşkusuz ki, İbrahim başlıbaşına bir ümmetti; bir Hanif olarak Allah'ın önünde eğiliyordu. Müşriklerden değildi.
Nahl Suresi 123
De ki Allah doğrusunu söylemiştir / vaadinde sadıktır.Haydi artık Hanif olarak İbrahim'in Milleti'ne uyun! Müşriklerden değildi o.
Ali İmran Suresi 95
Allah'a ortak koşmadan, Hanifler olarak... Allah'a ortak koşan kişi, gökten düşmüş de kendisini kuşlar kapışıyor veya rüzgar onu uzak bir yere fırlatıp atıyor gibidir.
Bugün sizleri günümüzde en çok tartışılan ve de doğru dürüst ortak bir yolda buluşulmayan iki konu hakkında kuran ayetlerini ve de kuranın bizlere anlatış üslubundan yola çıkarak, anlatacağım konular hakkında sizlerin bizzat kendi nefis ve iradelerinizle yorum yapmanızı istiyorum. Çünkü yaradan ayetlerin sonunda bakın bizlere seslenerek ayetler hakkında bizlerin düşünmesini nasıl istiyor? (Eğer aklınızı işletirseniz Allah size ayetlerini açık-seçik göstermiştir. Ali İmran 118) (İşte Allah, ayetleri size böyle açıklıyor ki düşünüp anlayasınız. Nur sur.61)(Hâlâ aklınızı çalıştırmayacak mısınız? Enbiya sur. 10) (Sadece aklı ve gönlü işleyenler düşünüp ibret alır. Rad sur.19) (Hâlâ düşünmüyor musunuz?" Enam sur.50) (Hala aklınızı işletmeyecek misiniz? Araf sur. 169) (Kuran'ı, iyice okuyup düşünmüyorlar mı?Nisa sur. 82)
Değerli arkadaşlarım demek ki Rabbim kuranı okuduğumuzda oradaki ayetlerin ne anlatmak istediğini bizlerin düşünmesini ve ona göre hareket etmemizi açıkça söylüyor. Hemen burada hatırlayalım bize ne diyorlardı kuran ile ilgili? Siz kuranı anlayamazsınız ondan hüküm çıkaramazsınız, Allah korusun bunu yapmaya kalktığınızda dinden çıkarsınız. Evet, aynen bunları söyledikleri gibi kuranı din ulemaları anlayabilir ve de bizler onların söylediklerine göre iman etmeliyiz, ancak onlar ayetlerden hüküm çıkarabilirler diye de bizleri yönlendirdiler istedikleri gibi yüzyıllarca. Hâlbuki bizlerin kurandan hüküm çıkarmamızı değil, Rabbim in verdiği hükümleri düşünmemizi ve de akıl etmemizi istiyor Yaradan.Peki, Rabbim yüzlerce ayetin içinde neden acaba bizlere hiç ayrım yapmadan kuranı okuyanları düşünmeye davet ediyor dersiniz? Yaradan aklı başında herkesin okuduğunda anlayamayacağı bir kitap mı gönderdi o zaman? Peki, eğer öyleyse birileri bize anlatacaksa acaba kime inanmamız gerekir, buna nasıl karar vereceğiz. Örneğin her mezhep in iman ettiği konu çok farklı. Namaz kılış şekilleri bile değişik. Bırakın onu kuranda açık ca yazdığı hükümleri bile göz ardı edip, iman ettikleri konular bile var. Eğer bizler okuduğumuzda anlayamayacaksak şu ayeti nasıl açıklarız dersiniz? (Zühruf Suresi 44:Gerçek şu: Bu Kuran sana ve toplumuna elbette ki bir hatırlatıcı/bir düşündürücü/bir şeref/bir öğüttür. Bu kitaptan sorumlu tutulacaksınız.) Değerli arkadaşlarım bakın Yaradan bizleri bu kitaptan sorumlu olduğumuzu söylüyor, ama birileri bize siz o kitaptan anlayamazsınız dediklerinde bizlerde onlara inanabiliyoruz. Peki, bizlere kuranı doğru açıklayacaklarını söyledikleri kişiler ya yanlış anlatıyorlarsa o zaman kim sorumlu olacak? Rabbim neden bu söylenenlerden hiç bahsetmiyor da okuyan tüm insanların düşünmesini ve aklıyla hareket etmesini istiyor dersiniz? Bunu iyi düşünün çünkü her kez yaptıklarından tek tek sorumlu olacağını söylüyor Allah ve de sakın başka velilerin ardına düşmeyin diye de bakın nasıl ikaz ediyor bize öğretilenleri yalanlarcasına. (Zümer Suresi 3:Gözünüzü açıp kendinize gelin! Arı-duru din yalnız ve yalnız Allah'ındır! O’nun yanında birilerini daha veliler edinerek, "Biz onlara, bizi Allah'a yaklaştırmaları dışında bir şey için kulluk etmiyoruz." diyenlere gelince, hiç kuşkusuz, Allah onlar arasında, tartışıp durdukları konuyla ilgili hükmü verecektir. Şu bir gerçek ki, Allah, yalancı ve nankör kişiyi iyiye ve güzele kılavuzlamaz.) Bu ayetten gönül gözü kapalı olanların ders alması çok zor, göz göre göre bu hale gelmedik mi?
Bu yazımda sizlere iki konudan bahsedeceğim demiştim, ama önce kurandan çok açık ve net anlaşılan bazı ayetleri hatırlatıp daha sonrada bahsedilen o iki konuyu da kuranın neresinden esinlenerek kabul ettikleri ayetleri göstereceğim, fazla yorum yapmadan Yaratanın söylediği gibi ayetleri hatırlayıp daha sonra düşünüp acaba günümüzde bizlere öğretilen ve de iman ettiklerimiz doğrumu, kararımızı ondan sonra verelim, çünkü her kez kendi yaptıklarından sorumlu olacak ve de bu kitaptan hesaba çekileceğiz bunu Yaradan söylüyor.
Şimdide konulara gelelim, birincisi başörtüsü Allah emrimidir, ikincisi kadınlar regli hallerinde namaz kılıp oruç tutamaz mı? Önce sizlere kurandan bazı ayetleri hatırlatacağım lütfen dikkatle okuyunuz ve yazı boyunca unutmayınız.
(Sad sur.87:Bu Kuran, ancak âlemler için bir öğüttür.)( Zümer sur.27:Andolsun ki biz, öğüt alsınlar diye, bu Kuran'da insanlara her türlü misali verdik.)( Neml sur.1–2; Ta sin. Şunlar Kuran'ın ve apaçık bir Kitabın ayetleridir. İnananlara yol gösterici ve müjdedir.)( Enbiya sur.10; Yemin olsun, size bir Kitap gönderdik ki, öğüt ve uyarınız/zikriniz/şerefiniz yalnız ondadır. Hâlâ aklınızı çalıştırmayacak mısınız?) (Hicr sur.1.ayet;Elif, Lâm, Râ. İşte sana o Kitap'ın ve açık anlatımlı Kuran'ın ayetleri.)( Yunus sur. 1.ayet:Elif, Lâm, Râ. O apaçık, apaydınlık Kitap'ın ayetleridir bunlar.)( Nahl sur 44;Açık delillerle, kitaplarla gönderdik. Sana da bu zikiri/Kuran'ı vahyettik ki, kendilerine indirileni insanlara açık-seçik bildiresin de derin derin düşünebilsinler.) (Hud sur.1;Elif, Lâm, Râ. Hakîm ve Habîr olandan bir kitaptır ki bu, ayetleri önce muhkem kılınmış( Sağlamlaştırılmış), sonra ayrıntılı hale getirilmiştir.) (Araf suresi 3; Rabbinizden size indirilene uyun; O'nun berisinden bir takım velilerin ardına düşmeyin! Siz ne kadar da az öğüt alıyorsunuz.) (İsra sur.41:Biz, gerçeği, Kuran'da türlü biçimlerde ifade ettik ki, düşünüp anlayabilsinler. Fakat bu onların sadece kaçışlarını artırıyor.)( Araf Sur.174. ayet:Biz, ayetleri işte bu şekilde ayrıntılı kılıyoruz ki, hakka dönebilsinler.) (Enam sur.55. ayet: İşte biz, ayetlerimizi bu şekilde ayrıntılı kılıyoruz ki, günaha sapmışların yolu açık-seçik ortaya çıksın/günaha sapmışların yolunu açık-seçik göresin! ) ( Enam sur 38:… Biz bu Kitap'ta, herhangi bir şeyi ne eksik bıraktık ne fazla yaptık. Onlar, sonunda Rableri önünde hasredilirler.) (Araf Suresi 52 . Yemin olsun ki, biz onlara, ilme uygun biçimde, ayrıntılı kıldığımız bir Kitap getirdik. İnanan bir topluluk için bir kılavuz, bir rahmettir o.) (Kamer Suresi 17.Andolsun biz, Kuran'ı öğüt almak için kolaylaştırdık. Öğüt alan yok mudur?Kamer Suresi 22Yemin olsun ki, biz, Kuran'ı öğüt ve ibret için kolaylaştırdık. Fakat düşünen mi var?) (Nahl Suresi64. ayet;Bu Kitap'ı sana yalnız şunun için indirdik: Hakkında ayrılığa düştükleri şeyi onlara iyice açıklayasın ve Kitap, iman eden bir topluluk için kılavuz ve rahmet olsun.) (Nisa Suresi 174. ayet;Ey insanlar! Size Rabbinizden apaçık, çok parlak ve güçlü bir kanıt gelmiştir. Biz size, her şeyi açık seçik gösteren bir ışık gönderdik.175. ayet;Allah'a inanıp O'na sarılanları O, kendisinden bir rahmetin ve lütfun içine sokacak ve onları kendisine ulaşan dosdoğru bir yola kılavuzlayacaktır.)( İsra suresi 89. ayet; Yemin olsun, biz bu Kuran'da, insanlar için her benzetmeden nice örnekler sıraladık. Ama insanların çoğu inkâr ve nankörlükten başka bir şeyde diretmediler.) (Kehf Sur54. Ayet;Yemin olsun, biz, bu Kuran'da, insanlar için her türlü örneği değişik ifadelerle gözler önüne koyduk. İnsan ise varlığın, tartışmaya en çok tutkun olanıdır.)
Değerli arkadaşlarım yukarıda yazdığım ayetleri okuduğunuzda kuranın okunduğunda acaba kafanızda anlaşılması zor bir kitap olduğu izlenimini mi aldınız, yoksa yaradan sorumlu olduğumuz kitapta bizlerin uyması gereken her konuya nice örnekler verdiğini mi söylediğini anladınız? Düşünün yemin ederek bu dini bu kitabı sizler için kolaylaştırdım diyecek Yaradan, ondan sonrada kuran anlaşılması zor bir kitap olacak, öylemi dostlar sizce? Birçok ayetinde ayrıntılı kıldık diyecek ama birileri kalkıp kuran ayrıntılı değil özet bilgidir dediklerinde de hiç sorgusuz inanacağız, kusura bakmayın ama hala aklımızı işletmeyecek miyiz bunca açık ayet varken? Yaradan ayetinde sizlere her şeyi açık seçik gösteren bir ışık gönderdik diyor, Ayrılığa düştükleri konularda açıklık getiresin diye indirdiği örneğini veriyor. Kitapta ne bir eksik ne bir fazla olduğunu belirtiyor. Hatta bakın neden kuranın indirildiğini nasıl bir cümleyle söylüyor hatırlayalım. (kendilerine indirileni insanlara açık-seçik bildiresin de derin derin düşünebilsinler.) Demek ki indirilen kuran açık seçik, ama birazda aklımızı çalıştırmamızı ve de dersler çıkarmamızı istiyor Rabbim. Yaradan kuranın insanlar için bir öğüt olduğunu ve de iyi öğüt almaları için kuranda her türlü misali verdik diye de açıklık getiriyor. Şimdide konumuza dönelim birincisi başörtüsü idi, bakalım islamın olmazsa olmazı, kadının iffeti namusu konumuna getirilen başörtüsü kuranda gerçekten açıklanmış mı bu ayetlerde söylediği gibi açık ve net? Çünkü ne diyordu yaradan her konuda birçok misali verdik ki öğüt alsınlar diyordu. Hatta Biz, gerçeği, Kuran'da türlü biçimlerde ifade ettik ki, düşünüp anlayabilsinlerdiye de örnek ayetler vardı. Bu konuda delil olarak gösterdikleri ayeti önce yazalım. ( Nur sur.31:Mümin kadınlara da söyle: Bakışlarını yere indirsinler. Cinsel organlarını/ırzlarını korusunlar. Süslerini/ziynetlerini, görünen kısımlar müstesna, açmasınlar. Örtülerini göğüs yırtmaçlarının üzerine vursunlar. Süslerini şu kişilerden başkasına göstermesinler: Kocaları yahut babaları yahut kocalarının babaları yahut oğulları yahut kocalarının oğulları yahut kardeşleri yahut erkek kardeşlerinin oğulları yahut kız kardeşlerinin oğulları yahut kendi kadınları yahut ellerinin altında bulunanlar yahut ihtiyaç içinde olmayan erkeklerden kendilerinin hizmetinde bulunanlar yahut kadınların kaygı duyulacak yerlerini henüz anlayacak yaşa gelmemiş çocuklar. Süslerinden, gizlemiş olduklarının bilinmesi için ayaklarını yere vurmasınlar. Ey müminler, Allah'a topluca tövbe edin ki kurtuluşa erebilesiniz.)
Evet, Dostlar bu ayeti lütfen dikkatle okuyunuz ve de ayette ne anlatılmak isteniyor ona dikkat ediniz. Başörtüsü Allah emridir diyenler bu ayette geçen (Örtülerini göğüs yırtmaçlarının üzerine vursunlar.) cümlesinde geçen örtü sözcüğünün aslında başörtüsü anlamında olduğunu söyleyerek başörtüsünün kuran emri olduğunun delili olarak sunulmuştur, çünkü kuranda asla kadın başını örtmelidir diye tek bir kelime dahi geçmez. Ayeti okuduğunuzda kadınlara yönelik ikazların olduğunu, burada da bakışların öneminden bahsederek göğsün örtülmesine dikkat çekmiştir. Düşünebiliyor musunuz sizlere onca ayet örneği verdim onlarcasını da yazmadım. Hepsinde kuranda bir emir verilmişse açık ve de detaylı olarak emredildiği izah edildiği söyleniyor, ama bizler kuranda kadın başını örtmelidir emrini bulamadığımızdan kelimelerin ardına sığınarak Allahın koymadığı bir yasağı koyabilme cesaretini gösterebilmişlerdir bunu da Allahın üzerinden yapmışlardır. Bakın kendilerine kesin bir delil gelmediği halde böyle yapanlara Allah nasıl ikaz ediyor. (Mümin sur.56: Kendilerine gelmiş kesin bir delil olmaksızın, Allah'ın ayetleri hakkında münakaşa edenler var ya, hiç şüphe yok ki, onların kalplerinde, asla yetişemeyecekleri bir büyüklük hevesinden başka bir şey yoktur. Sen Allah'a sığın. Kuşkusuz O, işiten ve görendir.) (Araf suresi 33. ayet; De ki: Rabbim ancak açık ve gizli kötülükleri, günahı ve haksız yere sınırı aşmayı, hakkında hiçbir delil indirmediği bir şeyi, Allah'a ortak koşmanızı ve Allah hakkında bilmediğiniz şeyleri söylemenizi haram kılmıştır.) Bu iki ayete bakalım isterseniz, ne diyor yaradan kendilerine kesin delil gelmeyen ve de hakkında hiçbir delil indirmediği bir şeyi söylememizi konuşmamızı HARAM kılıyorum diyor. Ama bizler Kuranda tek bir kelime bile kadın saçı namahremdir, örtmelidir demediği halde Nur suresi 31. ayete geçen örtü kelimesine başörtüsü anlamını vererek, başın örtülmesinden bahsetmemesine rağmen, başın örtülmesi emrini çıkarmışlardır. Şimdide söylediklerini yapalım ve örtü kelimesinin yerine başörtüsü sözcüğünü koyalım. ( Başörtülerini göğüs yırtmaçlarının üzerine vursunlar ) Lütfen söyler misiniz bu kelimenin anlamını değiştirsek bile ayette kadın saçını mı örtsün anlamı çıkıyor yoksa göğsünü mü? Bu soruyu sorduğumuzda da demek ki kadın saçı kapalıymış ki bundan bahsetme gereği duyulmuyor diye de yine kurana ve de ayetlere hiç uymayan bir cevap alıyorsunuz. Tekrar soruyorum yukarıda bazı ayetleri yazdım, lütfen onları düşünün yaradan eğer kadın saçını kapatmasını istemiş olsaydı bu şekilde mi anlatırdı? Yani göğsünü başörtünle ört sözcüğüyle mi başın örtülme emrini verirdi, yoksa kadın saçı namahremdir örtmelidir mi derdi. Yoksa ayetlerde söylediği gibi biz her şeyden nice örnekleri değişik ifadelerle verdik ki anlayasınız sözlerinde olduğu gibi açıkça yazmazmıydı dersiniz? Kuranı okuduğunuzda o kadar ince konuları bile yazan Yaradan acaba bu konu hakkında neden tek bir kelime dahi yazmamış bunu hiç düşündünüz mü? Kuran yolda yürürken kasılarak yürüme diye ikaz eder, namaz kılarken okuyacağımız duanın ses tonunun bile nasıl olacağı izahını yapar, kadınların çocuklarını 24 aya kadar emzirebileceği bilgisini verir. Mirası nasıl dağıtacağımızı en ince noktasına kadar anlatır. İki kez boşadığın kadınla tekrar evlenemeyeceğini, evlenmen gerekirse ne yapman gerektiğini anlatır. Evlatlık konusuna açıklık getirir. Yıldızlardan güneşten aydan ve de uzaydan bahseder. İşlenilen suça ne ceza verilmesi gerektiğini açıkça yazar. Ama düşünün kadın saçının örtülmesi ile ilgili tek kelime bile yazmamıştır kuranda. Hâşâ yaradan yazmayı açıklamayı unuttu da bazı akıllılar mı onu kurandan anladı da bizlere anlatıyorlar dersiniz? Allah Meryem suresi 64. ayetinde bakın nasıl açıkça; Rabbin asla unutkan değildir. diye bizleri uyarır.Yazmadığım hiç bir şeyden sorumlu olamayacağımızı söyleyen Yüceler yücesi Rabbim, bu söylenenleri affetmeyecektir buna inanıyorum. Eğer sizleri bu kitaptan hesaba çekeceğim diyor da kuranda hiç bahsetmiyorsa, bundan nasıl sorumlu olabileceğimizi düşünebiliyoruz bunu anlamakta zorlanıyorum doğrusu. Hani her şeyden nice örnekleri değişik ifadelerle verdim dediği ayetleri ne oldu? İşte dostlar başın örtülmesi Allah emridir diyenler yukarı yazdığım tüm ayetleri ve onlara benzer yüzlerce ayeti aslında inkâr etmiş oluyorlar, hala farkında bile değiller.
Yine aynı yöntemlerle insanları inandırdıkları, Yaratanın kuranda yine asla bahsetmediği bir konu olan, kadınların regli halinde namaz kılamayacağı, oruç tutamayacağı konusu da tıpkı başörtüsü gibidir. Önce kendilerine delil gösterdikleri ve de regli konusu ile ilgili geçen kurandaki tek ayeti yazalım. (Bakara-222.Sana adet görmeden soruyorlar. Deki o eziyettir. Adet halinde kadınlardan çekilin uzak durun. Temizleninceye kadar onlara yaklaşmayın, temizlendikleri zaman Allah ın emrettikleri yerden onlara varın. Allah tövbe edenleri sever. Temizlenenleri sever.) Değerli arkadaşlarım bu ayeti anlamak için çok fazla düşünmeye gerek var mı sizce? Ayette açıkça kadın bu haldeyken cinsel birleşme yapmayın diyor ve devamında da açıklık getirerek bu durum bittikten ve de kadın temizlendikten sonra birleşin diyor. Nerede burada yazımızın başında yazdığımız ayetlerin hükmü? Nerede kadın bu haldeyken ibadet edemez oruç tutamaz açıklamaları? Düşünebiliyor musunuz bu ayetten delil olarak gösterdikleri, tıpkı başörtüsünde yapılan ve Nur suresi 31. ayete yaptıkları gibi bir kelimenin ardından, Rabbim in hiç bahsetmediği bir anlam vererek delil arama çabasına girmişlerdir. Bu ayette de delilleri bakın temizlendikten sonra diyor, demek ki kadın abdest alacak bu durum onların demek ki cunupluk hali olmalı ki böyle söylüyor diyerek akla gelmeyecek yasaklar yaratmışlardır. Allah sebep olanları asla affetmeyecektir buna inanıyorum. Yaratanın söylediği gibi biraz düşünseler ayette geçen cinsel birleşme, anlatılan bu haldeyken birleşme yapılmaması, yıkandıktan sonra sözünden abdest aldıktan sonra anlamı olsa, cinsel birleşme yapmadan önce kadın abdest mi almalı ki bu anlam veriliyor bu düşüncede bu şekilde asılsız ve dayanaksız olduğu anlaşılıyor. İşte günümüzde İslam anlayışı, işte Yaradan ın koymadığı yasakların beşer tarafından delilleri. Biraz da siz düşünün aklınızı çalıştırın, açın kuranı baştan sona anlayarak bol bol okuyun kararınızı ondan sonra verin. Çünkü her kez kendi yaptıklarından tek başına hesap verecektir. Şunu da unutmayın bahsettiğimiz konuların ikisi de Tevrat’ta geçer ve açıkça detaylı bir şekilde de yazar. Kadın losa ve regli halinde ibadet edemez eşi kendisine dokunduğunda oda kirlenmiş sayılır der. Yine Tevrat ta kadın saçını örtmelidir ve de peçe taktığı örnekleri verilir. Eğer saçını kadın açacaksa tıraş etmelidir açıklamasını yapar. Şimdi size soruyorum eğer iman ettiğimiz Tevrat’sa günümüzde söylenen ve iman edilen çok doğru. Yok, iman ettiğimiz kuran ise artık kendimize gelelim ve kuranda hiç bahsedilmeyen bir konunun delilini arama çabasına girmeyelim derim. Daha açıkçası kurana uymak yerine, bizlere öğretilenlere delil arama çabasına girip, kuranda bahsetmediği halde kelimelerin ardından, aslında burada bundan bahsetmek istiyor gibi gizli anlamlarla kuranı kendimize uydurma ya çalışmayalım. Bunun hesabı çok çetin olur, hesabını vereceğimizi de hiç sanmıyorum. Elbette gerçek doğruyu yalnız Rabbim bilir. Bizlere düşen Yaradan ın verdiği aklı biraz kullanıp doğruyu bulmaktır. Bahsettiğimiz konular Tevrat’ta gerçekten Allah emri olabilir. Ama Yaradan her devre ve ortama değişik ayetler gönderdiğini ve kitaplar arasında daha sonra bazı ayetleri nesh ettiğini, yani kaldırdığını açıkça söylüyor. Bakın ne diyordu onları da hatırlayalım. (Maide sur. 101:Ey iman sahipleri! Size açıklandığında canınızı sıkacak şeylerle ilgili soru sormayın. Kuran indirilmekte iken onları sorarsanız size açıklanır. Allah onlardan vazgeçmiştir. Allah Gafur’dur, Halim’dir.)( Bakara Suresi 106. ayet;Biz bir ayeti siler, unutturur veya ertelersek ondan daha iyisini veya onun bir benzerini getiririz. Allah'ın her şeye gücü yeter olduğunu bilmedin mi?) Değerli arkadaşlarım bu iki ayete birlikte bakalım ve anlamaya çalışalım. Yaradan kuran ayetleri indirilirken yani bizlere açıklandığında canımızı sıkan bir şeyler olabileceği uyarısında bulunuyor, sizce ne olabilir dersiniz çünkü ayetin sonunda Allahın onlardan vazgeçtiğini yani kaldırdığını söylüyor. Demek ki daha önce gönderdiği kitaplarda olanların bir kısmı, bu kitaplarda yok olduğunu, ya da daha başka şekilde gönderildiğini gördüklerinde insanlar şaşırmış olmalılar ki, canları sıkılmış ve şaşırdıkları açıkça belirtiliyor. Diyor ki bunları kuran indirilirken sorarsanız sizlere açıklanır, daha sonra sormayın çünkü onları Allah bağışladı, kaldırdı diyor. Daha sonraki yazdığım ayette de aynı konu işleniyor ve biz bir ayetin hükmünü kaldırırsak, ertelersek ya da değiştirirsek daha iyisini getiririz diyor. Eğer Tevrat’ta geçen kadının başının örtülmesi ve de regli halindeki kadının ibadet edememesi Tevrat ta gerçekten Allah emri ise, demek ki daha sonra, yeni devre ve çağa uygun olarak Allah kaldırdı ki Kuranda asla bahsedilmemiş ve açıklanmamıştır.
Yazdıklarımı lütfen kuran ve aklın süzgecinden geçiriniz. Sizleri eğer kuran dışından bir bilgiyle uyarıyorsam bana kuşkuyla yaklaşmalısınız, dikkat ederseniz sizlere verdiğim tüm örnekler kurandan, ama bugüne kadar sizlere verilen bilgileri hiç kuran ile karşılaştırmadığınız için hiç şüphelenmeden kabul ettiniz genellikle. Şimdi biliyorum benim yazdığım ve de sizleri kuran ayetleri ile uyardığım halde işin ilginci bana şüpheyle baktığınızı biliyorum. Ne kadar ilginç değimli? Size söylenenlerin birçoğu kuran dışından ve de bir rivayete göre diye başlayan bilgilerden aktarılmış bilgiler olmasına rağmen hiç itiraz etmeden kabul ettiniz ya da kabul ettik bugüne kadar. Ben sizleri açıkça kuran ayetlerini örnek göstermeme rağmen ise, amaaaaa diyerek verdiğiniz beşerin örnekleri ile karşılaştırabiliyor ve de Allahın sözlerine inanmakta tereddüt edebiliyorsunuz. Lütfen bunları iyi düşününüz son pişmanlık fayda etmeyecektir. Son olarak bir ayeti daha hatırlatmak istiyorum bakın Rabbim ne diyor, bizler ne diyoruz.(Ankebut Suresi 51. Karşılarında okunup duran bir kitabı sana indirmiş olmamız onlara yetmiyor mu? Bunda, inanan bir toplum için elbette ki bir rahmet ve bir öğüt vardır.) Ey yüce Rabbim elbette yetiyor, ama bizlere bu ayetler açık seçik dururken, kuranda her şey yoktur, kuran özet bilgidir, İslamı öğrenmeniz için fıkıh kitaplarına ihtiyacınız vardır diyerek, bizleri yüzyıllardır kurandan uzak tutmaya ve başka kitaplara yönlendirmeye çalışıyorlar. Rabbim kuran size yeter dedikçe onlar hayır deme cehaletini gösteriyorlar. Artık yeni bir nesil yetişiyor ve kuranın ayetlerini bizzat senin kitabından öğrenmeye ve de başka bilgileri kurandan süzerek almaya yemin etmiş bir nesil var, bizlere yardım et Rabbim. Şeytanın aldatmalarından, menfaatçi gurupların şerrinden koru bizleri Rabbim. Kuranı lütfen anladığımız dilden bol bol okuyalım ki, artık bundan sonra gerçekler açığa çıksın ve şirk batağına saplanmaktan kurtulalım. Rahman yardımcımız olsun. SAYGILARIMLA Haluk GÜMÜŞTABAK.
Yazdıklarınızla ilgili bir iki "genel" değerlendirme yapmak istiyorum:
1. Yazdıklarınız, Kur'an'ı Kerim'i "anlama sorunsalı"nı ve yine "çeviri sorunlarını" yoksayan bir anlayıştır.
2. İlk muhatabları yoksayarak, ilk çevre ve şartları, ilk zaman ve mekanı buharlaştıran bir anlayıştır.
3. Kendi pozisyonunu, Sosyo-kültürel çevresini ıskalayan ve "Kur'an'ı Kerim metnine" bu anlayışı giydirmeye çalışan bir anlayıştır.
4. Ayetleri bağlamından koparıp "kendine iniyormuş 'gibi' okuyan" bir anlayıştır.
5. Yine "reaktiv/tepkisel" bir anlayış ve konumlanış söz konusudur.
6. Yine "anlayışını ve yorumlarını" merkeze alan, kendi dışında Kur'an'ı Kerim "anlayış ve yorumlarına" hasmane tavır alan bir anlayış söz konusudur.
Buna rağmen;
Kur'an'ı Kerim'in okunması, anlaşılması,yorumlanması ve hayata geçirilmesi için "bir başlangıç" elbette elzemdir. Kendi (Türk'çe) dilimizlede Kelamullah'tan nasiblenmek gerekli ve önemli bir adımdır. Fakat bunun yolu "söylev çekerek, nutuk atarak", "heyecanlı tavırlar" olmamalıdır.
Rahman(a.c) hepimizin yardımcısı olsun,
inşAllah değerlendirmelerim sizi üzmemiştir.
Selam ve dua ile,
rıdvan
Not: Rica etsem biraz daha küçük putolarla ve renkli olmadan yazarmısınız.
__________________ Tanrı'ya inanan adam olmak kolay, ve fakat Tanrı'nın inanacağı adam olmak zor!
Değerli kardeşim Rıdvan Bey, değerlendirmeleriniz için çok teşekkür ederim kızmak ne kelime çok memnun oldum. İnsanlar düşüncelerini sesli dile getirirse, yanlış olanların düzeltilme imkânı doğar, yoksa herkes içinden benim dediğim doğru diye kabul ederse, gerçek doğruya ulaşmamız mümkün değildir.
Yazınızda şöyle söylemişsiniz. (İlk muhatapları yok sayarak, ilk çevre ve şartları, ilk zaman ve mekânı buharlaştıran bir anlayıştır.) Birde yine benim için çok dikkat çekici bir tenkitinizde şöyleydi. (Ayetleri bağlamından koparıp "kendine iniyormuş 'gibi' okuyan" bir anlayıştır.) Önce bu sözlerinize cevap vermek isterim. Değerli arkadaşım önce kuran için söylediğimiz çok önemli bir değerlendirmeyi ve tespiti hatırlayalım. Kuran evrenseldir ve her zamana, devre hitap edecek şekilde indirilmiştir. Herhalde bu anlayışa katılıyorsunuzdur. Kuran ı okuduğunuzda yaklaşık üçte ikisi, daha önce yaşamış toplumların yaptığı yanlışları örnek verip bizlerin bunlardan ders almamızı istemesiyle geçer. Bir kısım ayetler ise o günün olaylarını düzeltmek bazıları da yalnız peygamberimize ve eşlerine hitap eder. Diğer bütün ayetlere baktığınızda ise kullandığı üslup ve hitap şekli söylediğimiz gibi tüm insanlığa hitap edecek şekilde yazılmıştır. Örneğin kadınların ya da erkeklerin giyimi konusunda temel şartlar koyduğu halde, asla bir kıyafet tarif etmemiştir. Örneğin o devirde içkinin yalnız şarap oluşundan ondan bahsedip yasaklarken, ayetin içinde yine tüm zamanlara hitap eden o anlamlı cümleyi kullanıp tüm sarhoş eden ve zararlı her şeyi yasaklamıştır ama aklını çalıştırana tabi. Ayette geçen bu sözü hatırlayalım. ( faydası az zararı çok) İşte tüm cihana bir cümleyle seslenişinden bile neler anlaşılıyor. Ama bizler yine bu sözden pek bir şey anlamamışız ki sigaradan bahsederken onu haram sınıfına koymayıp, bir kılıfla az günah sınıfına sokmuşuz. Hâlbuki Rabbim faydası az zararı çok her şeyi haram kıldığını işte böyle ayetinde anlatmış. Şimdi siz ilk zamanı yok saydığımı ve buharlaştırdığımı söylüyorsunuz, bu sözü hangi sözlerimden çıkardınız onu söylememişsiniz. Yoksa yaratanın yasaklamadığı bahsettiğim konuları, bir rivayete göre diye başlayan sözlerden yasak olarak mı aldınız da, beni bu sözlerinizle itham ettiniz. Hiç düşündünüz mü neden peygamberimiz asla hadis yazdırmamıştır sağlığında? Neden sizlere kuran yeter demiştir? O devirde sizin bana söylediklerinizi hâşâ peygamberimiz düşünemedi mide siz ayrıca kuranı anlamak için başka bilgilere ihtiyaç duyduğunuzu anlatmaya çalışıyorsunuz. Madem ayetler günümüzde anlaşılması mümkün değil neden bizlere kuranın yanında ayrıca açıklayıcı bir kitap yazıp iletmedi dersiniz? Yani peygamberimiz hâşâ görevini yapamadı da yüzyıllarca sonra birilerimi bunu akıl etti? İkinci tenkidinizin bakın nasıl doğru olmadığı da çıkıyor ortaya. Ayetlerin bir kısmı söylediğimiz gibi ibret ve o devrin bizzat yaşayanlarına inmiştir demiştik, ama ya diğerleri? Değerli dostum yazının başında ne söyledik, kuran evrenseldir ve her devre hitap eder. Evet, aynen söylediğiniz gibi o ayetleri bizzat bizlere, kendimize iniyormuş gibi algılamalıyız. Değerli kardeşim neden biliyor musunuz, çünkü size yazımda da verdiğim örneklerde olduğu gibi yaradan okuyan herkesin bizzat düşünmesini ve akıl etmesini istiyor da ondan. Ne diyordu hatırlayalım. (İşte Allah, ayetleri size böyle açıklıyor ki düşünüp anlayasınız)( Hâlâ aklınızı çalıştırmayacak mısınız?)( Sadece aklı ve gönlü işleyenler düşünüp ibret alır.) (Hala aklınızı işletmeyecek misiniz?) (Kuran'ı, iyice okuyup düşünmüyorlar mı?) Sayın arkadaşım acaba Yüceler yücesi RABBİM bu sözleri yalnız kuranın indiği Araplara mı söylemiş dersiniz? Lütfen bunu iyi düşününüz. Benim sözlerimden diğer kuran yorumlarına hasmane tavır aldığımı söylemişsiniz. Size soruyorum sizin söylemediğiniz bir sözü, sizin söylediğinizi söyleyenlere karşı nasıl bir tepkiniz olurdu dersiniz? Size birisi çıksa dese ki Rıdvan kardeşimiz Allah a inanmıyor. Sizin nasıl bir tepkiniz olurdu bu durum karşısında? Siz hemen tepkinizi koyar ve şöyle derdiniz, kimin Allah a iman ettiğini siz bilemezsiniz onu yalnız Rabbim bilir, hadi getirin bakalım delilinizi öyle söylüyorsanız. Eğer deliliniz yoksa siz bir iftiracısınız. Evet, aynen böyle söylerdiniz. Size şahit olarakta birkaç arkadaşınızı sizin yaptığınız ya da konuştuğunuz sözlerden bunu çıkardıklarını söyleseler bile sizin cevabınız, ben asla bu anlamda söylemedim beni yanlış değerlendirmişsiniz ve de günahımı almışsınız Rabbim şahittir diye savunma yaparsınız. İşte kardeşim bende aynen bunu yapıyorum ve de diyorum ki Yüceler yücesi Rabbim eğer yasak koymamışsa hiç kimse asla koyamaz. Bunun ile ilgili varsa şahidiniz deliliniz kurandan getirin diyorum. Ama siz Rabbim in delili yerine yine tevatür yoluyla ulaşan ve bir rivayete göre diye başlayan sözleri delil kabul edebiliyor görünüyorsunuz. Sizi yanlış anladıysan özür dilerim.
Yine benim yazım ile ilgili şöyle demişsiniz. (Fakat bunun yolu "söylev çekerek, nutuk atarak", "heyecanlı tavırlar" olmamalıdır.) Eğer bu söylediklerinizi başarmışsam yazımda ne mutlu bana. Çünkü Kuran aşkı bende her zaman heyecan yaratır. Ona iftira atanlara karşıda, Rabbin emirlerine ilave edenlere karşıda her zaman heyecan ve büyük bir şevkle mücadeleyi görev edinmişimdir. Allah bu şevkimi ve heyecanımı inşallah eksik etmesin içimden. Rabbim hepimizin yardımcısı olsun ve en önemlisi gözlerimizde ki perdeyi kalbimizdeki ve kulaklarımızdaki engeli kaldırsın ki kuran gerçeklerini görebilelim. Rabbim bizleri, karşınızda okunan kuran sizlere yetmiyor mu dediğinde onun ne demek istediğini anlayan, sizlere anlamanız için kurandan her şeyden değişik ifadeleri açıkça verdik dediğinde bu sözleri idrak eden, bu kitabı sizler için anlayasınız diye kolaylaştırdım dediğinde, bu kadar da kolay mı olur yani, peygamberimiz postacımıydı diye saygısızlık yapmayan, (Nisa Suresi 28. Allah size hafiflik getirmek istiyor. Çünkü insan çok zayıf yaratılmıştır.) ayetini okuduğunda ise gerçekten İslam’ın ve kuranın anlaşılır ve de kolay bir din olduğunu anlayan kulları arasına bizleri alması dileklerimle. Sonsuz SAYGILARIMLA Haluk GÜMÜŞTABAK
NOT: Değerli kardeşim Bu sözlerim inşallah sizi kırmamıştır, eğer kırdıysa Rabbin huzurunda özür diliyorum.
Amacımın sizi kırmak olmadığına inanın lütfen. Bu vesile ile bende “Kur’an’ı Kerim’e yaklaşımımı ve anlayışımı” sizinle ve “hanifdostlar”daki kardeşlerimizle paylaşmış ve “fikirlerimi açmış” oluyorum. Size yine teşekkür ediyorum.
Yine yazınızla ilgili bir iki değerlendirme yapacağım:
“Değerli arkadaşım önce kuran için söylediğimiz çok önemli bir değerlendirmeyi ve tespiti hatırlayalım. Kuran evrenseldir ve her zamana, devre hitap edecek şekilde indirilmiştir. Herhalde bu anlayışa katılıyorsunuzdur.”
Bu tespitinize kısmen katılıp kısmet katıl(a)mayacağım şöyle ki;
Kur’an’ı Kerim pasajlarını:
Yöresel: (Zıhar)
Tarihsel: (Kölelik)
Kıyamete kadar geçerli ayet pasajlarından oluşur:(Tevhid)
“Evren-sellik” başlı başına tartışılması gereken bir kavramdır. Bu bahse hiç girmiyorum.
“sigaradan bahsederken onu haram sınıfına koymayıp, bir kılıfla az günah sınıfına sokmuşuz.”
“Yüceler yücesi Rabbim eğer yasak koymamışsa hiç kimse asla koyamaz.”
Sevgili kardeşim size yazdığım yazıda kullandığım “hermenötik” yöntem de bu sonuca götürüyor. “Yaşanan zamandan Kur’an’ı Kerim’in nazil olduğu zamana, oradan tekrar bugüne”. Dolaylı olarak beni olumluyorsunuz. (Ayet-i Kerimeleri kendi tarihinde “anlayalım” ve bugüne “güncelleyelim” ). “Maksad veya illet” deyin “Murad-ı İlahi” bize “tikel formlarla” başka “tikel formlara” akıl yürütmeyi sağlıyor. Fakat bunun tehlikesi şu; “Sigara yasağı Kur’an’da yok”bu kıyasla çıkıyor.
Diğer söylediklerinize yine genel bir değerlendirmeyle yetineceğim:
Kur’an’ı Kerim’in:
İlk muhatabları:
Dolaylı muhatabları:
Modern muhatabları:
vardır ve bu olgusal bir durumdur.
Yine yüz elli yıl önce “tercüme” meselesi gündeme geldiğinde bu “daha önce yapılmamış”, “tercüme edilemez” diyenlerde olmuştur. Bunları niçin zikrettim. Kur’an’ı Kerim’le Müslümanların aralarına “zaman girdikçe” olaylar, kişiler, dil, kavramlar vs. değişime uğramış. Yeni disiplinler ortaya çıkmıştır. (Elbetteki bu disiplinlerin sıhhati tartışmaya açıktır). Kur’an’ı Kerim çevirileri ve buna bağlı disiplinler “henüz” ülkemizde konuşulmamaktadır. Sanırım şunu sizde demezsiniz: “Peyamber(a.s) döneminde “tercüme” yoktu, peyamber(a.s) tercümeyi emretmedi”.
Şimdilik yazdıklarımı yeterli görüyorum.
Katkılarınızla, hem siz hem de ben kanaatlerimizi paylaşırız. Düzeltilmesi veya yanlış anlaşılmış bir şey varsa bunu beraberce belirtiriz.
Yazılarımı ciddiye alıp cevab yazacağınız için şimdiden teşekkür ediyorum.
Selam ve dua ile,
rıdvan
__________________ Tanrı'ya inanan adam olmak kolay, ve fakat Tanrı'nın inanacağı adam olmak zor!
Sayın arkadaşım benim söylediğim Kuran evrenseldir ve her zamana, devre hitap edecek şekilde indirilmiştir sözüme kısmen katıldığınızı söylemiş ve Yöresel, tarihsel ve de kıyamete kadar geçerli ayetler olarak ayırmışsınız. Ama nedendir bilmem kısmen katıldığınızı söyleyerek yazmışsınız bunları. Hâlbuki ben ne demiştim hatırlarsanız, kuran geçmiş tarihten olayları anlatır bizlerin ibret alması için. Bir kısım ayetler o devri ilgilendirir ki bunlarda söylediğiniz gibi yöreseldir ve belli bölgeleri kapsar. Hatta özel olarak peygamberimize ve eşlerine inen ayetler olduğunu da yazmıştım. Daha sonrada diğer ayetlerin tıpkı son kısımda söylediğiniz kıyamete kadar geçerli olan ayetler içinde evrensel sözcüğünü kullanmıştım. Yani siz benim yazdıklarımı maddelerle anlatmanıza rağmen neden kısmen katıldığınızı söylediniz orasını anlayamadım. Evrensellik konusunun başlı başına tartışılması gereken konu olduğunu yazmışsınız. Evrensel sözcüğünden anlaşılan, bütün insanlığı ilgilendiren, âlemşümul, cihanşümul anlamları çıkar. Dünya ölçüsünde dünya çapında anlamları vardır bu sözcükte. Bizlerde bu kitabın ayetlerinin dünya ölçüsünde dünya âlemine hitap bir kitap olduğunu söylemiştik zaten. Bundan sonra başka bir kitap göndermeyeceğini söyleyen Yaradan zaten öyle bir kitap göndermeli ki dünya durdukça her ırk ve toplum bu kitaptan istifade edebilsin. Bu sözcüğü yani Kuranın evrenselliği sözünü zaten ben söylemedim, bunu tüm İslam âlemi böyle kabul ediyor.
Yazınızdaki şu sözü tam anlayamadım. (“Yüceler yücesi Rabbim eğer yasak koymamışsa hiç kimse asla koyamaz.”)Bu söz çok doğru ama yazdığım sigara için mi yazdınız yoksa başka bir şey mi anlatmak istediniz anlayamadım. Eğer sigara konusunda kuranda hiçbir şey yazmıyor diye yazdıysanız benim yazdıklarımı anlamamışsınız derim. Yaradan şaraptan ve kumardan bahsederken faydası az zararı çok her şeyi haram kılıyorum diye bir genelleme yapmışsa, bunun içine giren her şey haramdır. Yoksa esrar ya da kokain içmekte serbest ya da verilen isimde olduğu gibi mekruh türü benzetmelerle haramı yumuşatmış oluruz ki, işte o zaman Yaradan ı hiç anlamamışız demektir.
Kuran ayetlerinin dikkat çeken bir özelliği de genel anlamlı sözcükler kullanmasıdır. Yani her devirde okuyan kendi anlayışı ve kültürüne göre anlaması zaten çok normal, baştanda söylediğimiz gibi her devre uygunluğu buradan çıkıyor. Örneğin o devirdeki içkiden bahseden Allah öyle kelimeler söylüyor ki yüz yıllar sonra benzeri çıkan içkileri de içine alıyor. Benim yazımda verdiğim başörtüsü ve kadının regli halinde ibadet yapamaması konusunda ise tek bir örnek olmadığı halde, kurandan zorlamayla gizli emirler çıkarabilme yarışına gidildiğini anlatmaya çalıştım. Bakın içki konusunda sigara, rakı, viski geçmez ama kullandığı bir kelimeyle nasıl hepimiz onları da içine alabiliyoruz kolayca. Ama yazımda verdiğim iki örneği içine alacak ya da onları kastedecek tek bir ayet olmamasına rağmen bizler kabul edebilmişiz. Şimdi buradan ayetleri o devre göre düşünmeliyiz fikrinden giderek bu yasakları çıkarabilirmiyiz dersiniz sizce?
Yazınızın son kısmında kuranın muhataplarını ayırmış ve ilk muhatapları, dolaylı muhatapları ve modern muhatapları diye ayırmışsınız. Doğrusu böyle bir ayrım yapmak ne kadar doğru olur gelin irdeleyelim. İlk muhatapları konusuna katılırım, çünkü o devrin çığırından çıkmış toplumuna büyük zorluklarla hatta savaşla rabbin kelamını anlatmak çok özel bir durumu ve de devreyi kapsar. Ayrıca Rabbin elçisinin sağ olması sebebiyle her konuya açıklık getirilme kolaylığı da bu dönemin özelliğidir. Dolaylı muhatapları konusundan bahisle peygamberin ölümünden sonra devri söylüyorsanız evet bu devirlerde yapılan kargaşa ve politik şahsi, kısır çekişmelerin sonunda bölünen İslam derseniz bunda haklısınız. Ama daha sonra söylediğiniz modern muhataplar sözüne katılmam şöyle mümkün değil. Modernlik iki toplumu kıyaslamadır. Bundan beş yüz yıl önceki toplum ile, yine bundan sekiz yüz yıl önceki toplum arasında da modernlik sözcüğünü kullanabiliriz. Örneğin biz kendimizi modern olarak kabul ediyorsak, acaba hangi topluma göre daha moderniz, ya a bundan yüz yıl sonra bizden daha modern olanlar olacak bunların kıstası ne olmalı. Söylediğiniz gibi genelde Kuranı tercüme etmekten kaçınmışlar hatta bildiğiniz gibi Kuranın Türkçe mealini ilk kez Atatürk yaptırmıştır. Zaten İslam alemin de en büyük eksik kuranı günümüze göre sorgulayıp anlamaya çalışmamaktan doğuyor.
Sayın arkadaşım yazdığınız şu sözü doğrusu algılamakta zorluk çektim. (“Peyamber(a.s) döneminde “tercüme” yoktu, peyamber(a.s) tercümeyi emretmedi”.) Kuran zaten anlayabilmeleri için kendi dillerinden indirildiğini Yaradan söylemiyor mu neyin tercümesini istesin ki. Yaradan neden Arapça bir kuran indirdiğini bakın hatırlayalım nasıl söylüyordu. (İbrahim Suresi 4 ayet; Biz, görevlendirdiğimiz her resulü ancakkendi toplumunun diliyle gönderdik ki, onlara açık-seçik beyanda bulunsun. Bunun ardından, Allah dilediğini saptırır, dilediğini de iyiye ve güzele kılavuzlar. Azîz'dir, Hakîm'dir O!) (Duhan Suresi 58.ayet; Biz o Kuran'ı senin dilinle/senin diline kolaylaştırdık ki, düşünüp öğüt alabilsinler.) (Meryem Suresi 97.ayet; Ey Muhammed! Biz, Allah'a karşı gelmekten sakınanları Kuran ile müjdeleyesin, inat eden bir topluluğu da uyarasın diye, onu senin dilin ile (indirip) kolaylaştırdık. ) (Fussilet Suresi44.ayet; Eğer biz onu başka dilde bir Kuran yapsaydık onlar mutlaka, "Onun âyetleri genişçe açıklanmalı değil miydi? Başka dilde bir kitap ve Arap bir peygamber öyle mi?" derlerdi……) sayın arkadaşım zaten Rabbim anlamaları için açıkça kendi içlerinden ve kendi dillerinden açık ayetler gönderdiğini söylüyor. Deme ki bizlerde Rabbin ayetlerini anlayabilmemiz için anladığımız dilden okumamız gerektiği çok açık değilmi? Hıristiyanlara inen İncil sizce günümüzde her ülkede, indiği orijinal dili ile mi, yoksa her ülke kendi dillerinden olan İncilimi okuyor dersiniz? Elbette her ülke kendi dilinden okuyor. Ama bizler hala bakın bu konuları tartışıyoruz kuran ayetleri bu kadar açık olmasına rağmen.
Değerli Rıdvan kardeşim söylemek istediklerimi anladığınızı umarım. Tekrar görüşmek dileklerimle SAYGILARIMLAhalukgta
Görünen o ki konu "Kuran'a göre başörtüsü"nden "tefsir yöntemleri"ne sapmak üzere. Artık Allah'ın indirdiği ayetleri değil, insanların ürettiği yöntemleri müzakere edeceksiniz.
Başörtüsü konusunu müzakereye açarken amacınız bu muydu?
Efendim, hermenötiks esas olarak , konuları başka kimselerin bakış açısından anlama yetisini edinip o kişilerin eğilimlerini etkileyen kültürel ve toplumsal etmenleri değerlendirmek imiş. Yani ayetlere ille ve ancak ilk muhataplarının açısından bakarsanız doğru meali verebilirsiniz ama siz bir kör mektumsanız ve ayetlere kendi yozlaşmamış açınızdan bakıyorsanız asla doğru meali veremezsiniz.
Yani boşuna kendinizi yormayın. Siz başörtüsü konusunu ayetlere göre müzakere edemezsiniz çünkü o ayetlerin ilk muhataplarının bakış açısını bilmiyorsunuz. Siz Kuran'ı anlamazsınız. Allah "Kolaylaştırdık," diyor ya, bakmayın siz Allah'ın o demesine. Yöntemciler ne diyor, asıl ona bakın.
Anlatacakılarım olabilir. Ama sonra, Allah isterse.
Şu cevaba şu zihniyete bakın vaybeeee. ( Siz Kuran'ı anlamazsınız. Allah "Kolaylaştırdık," diyor ya, bakmayın siz Allah'ın o demesine. Yöntemciler ne diyor, asıl ona bakın.) Allah muhafaza etsin, bu ne biçin söz böyle arkadaşım, doğrusu elim ayağım titredi nasıl cevap verilirki bu söze Allah yardımcımız olsun.
. Söylediğiniz
gibi genelde Kuranı tercüme etmekten kaçınmışlar hatta bildiğiniz gibi
Kuranın Türkçe mealini ilk kez Atatürk yaptırmıştır.
Selam,
Araya girmiş olmayayım ama üstteki bilgiye istinaden teknik bir ayrıntıyı paylaşmak istedim. 15. yy da Muhammed bin Hamza tarafından yazılmış türkçe Kur'an meali biliyorum. Kültür bakanlığı 1976'da yeniden basmış. Elimde kopyası mevcut.
__________________ En uzak mesafe iki kafa arasındaki mesafedir.
Birbirini anlamayan...
Can Yücel
Doğrudur verdiğiniz bilgi için teşekkür ederim, demekki söylenen yakın yüzyıl içinde Türkçeye çeviren önder Atatürk olarak söyleniyor herhalde. Daha öncede çevrilmiş olması beni memnun etti. Bilgi için tekrar teşekkürler.
Müzakereye açılan konunun müzakeresine engel olunduğu için araya girdim.
İyi ama ya engel olunmuyorsa? Bunu ortaya koymak için şu sorunun cevabına bakacağız:
Müzakereye açılan konu, BAŞÖRTÜSÜ VE KADININ AY HALİNDE İBADETİ olduğu halde ikili tartışma başladığı andan itibaren konu ne olup çıktı?
NE KONUŞULUYOR artık, başörtüsü ve hayızlı kadının ibadeti mi ya da Kuran'ı anlama sorunsalı mı?
*
1. Yazdıklarınız, Kur'an'ı Kerim'i "anlama sorunsalı"nı ve yine "çeviri sorunlarını" yoksayan bir anlayıştır.
Bundan benim anladığım: Kuran, anlaşılırlık açısından, "sorun"lu bir kitaptır. Allah "Kolaylaştırdık!" diyor ama inanmayın; zordur Kuran'ı anlamak.
2. İlk muhatabları yoksayarak, ilk çevre ve şartları, ilk zaman ve mekanı buharlaştıran bir anlayıştır.
Bundan benim anladığım: HER NE KADAR Allahu teâlâ Kitab'ını "yalnızca bir öğüt ve mübîn bir okuma" diye tanıtıyorsa da (36:69) mübinliğin ölçüsü, ilk muhatapların "çevre ve şartları"dır. Kuran o ilk çevre ve şartları bilen seçkin kişilere "mübîn"dir ancak.
Örneğin sesli okunan Kuran'ı, kör mektumlaşıp dinleyen avam anlayamaz. Vs vs.
Vs vs dememin nedeni, "Kuran'ı anlamak için benim bildiğimi bilmek şarttır!" diyen herkesin iddiasıdır bu.
Örneğin Allah'ın kitabını kimlere göre kimler anlayamaz?
Arkeoloji uzmanına göre arkeoloji bilmeyenler, gramer uzmanına göre, gramer bilmeyenler; fıkıh uzmanına göre, fıkıh bilmeyenler; metodoloji uzmanına göre, metodoloji bilmeyenler; hadis uzmanına göre hadis bilmeyenler vs vs.
*
Bir daha: NE KONUŞULUYOR artık; başörtüsü ve hayızlı kadının ibadeti mi ya da Kuran'ı anlama sorunsalı mı?
Sizin yetkiniz yok foruma yeni mesaj ekleme Sizin yetkiniz yok forumdaki mesajlara cevap verme Sizin yetkiniz yok forumda konu silme Sizin yetkiniz yok forumda konu düzenleme Sizin yetkiniz yok forumda anket açma Sizin yetkiniz yok forumda ankete cevap yazma