Şu da emredildi: Yüzünü dine bir Hanif olarak çevir. Sakın müşriklerden olma.
Yunus Suresi 105
Ben bir Hanif olarak yüzümü gökleri ve yeri yaratana döndürdüm. Müşriklerden değilim ben.
Enam Suresi 79
İbrahim ne bir Yahudi idi, ne de bir Hıristiyan. O sadece hanif bir müslümandı. O müşriklerden değildi.
Ali İmran Suresi 67
Şu da kuşkusuz ki, İbrahim başlıbaşına bir ümmetti; bir Hanif olarak Allah'ın önünde eğiliyordu. Müşriklerden değildi.
Nahl Suresi 123
De ki Allah doğrusunu söylemiştir / vaadinde sadıktır.Haydi artık Hanif olarak İbrahim'in Milleti'ne uyun! Müşriklerden değildi o.
Ali İmran Suresi 95
Allah'a ortak koşmadan, Hanifler olarak... Allah'a ortak koşan kişi, gökten düşmüş de kendisini kuşlar kapışıyor veya rüzgar onu uzak bir yere fırlatıp atıyor gibidir.
Evet değişmiş eski kitaplarda elçiler-peygamberler melek veya tanrı zannediliyor.
İşte anlatan kişinin baştan tanrı zannettiği hava aracının temsili resmi:
HEZEKİEL
Rab'bin Görkemi Hezekiel'e Açıklanıyor
BÖLÜM 1
Hez.1: 1 Otuzuncu yılda*fa*, dördüncü ayın* beşinci günü Kevar Irmağı kıyısında sürgünde yaşayanlar arasındayken gökler açıldı, Tanrı'dan gelen görümler gördüm. D Not 1:1 "Otuzuncu yıl": Anlamı kesin olarak bilinmiyorsa da, Hezekiel'in yaşının otuz olduğu sanılıyor.
Hez.1: 2 Kral Yehoyakin'in sürgünlüğünün beşinci yılında, ayın beşinci günü,
Hez.1: 3 Kildan* ülkesinde, Kevar Irmağı kıyısında RAB Buzi oğlu Kâhin* Hezekiel'e seslendi. RAB'bin eli orada onun üzerindeydi.
Hez.1: 4 Kuzeyden esen kasırganın göz alıcı bir ışıkla çevrelenmiş, ateş saçan büyük bir bulutla geldiğini gördüm. Ateşin ortası ışıldayan madeni andırıyordu.
Hez.1: 5 En ortasında insana benzer dört canlı yaratık duruyordu;
Hez.1: 6 her birinin dört yüzü, dört kanadı vardı.
Hez.1: 7 Bacakları dimdikti, ayakları buzağı ayağına benziyor ve cilalı tunç* gibi parlıyordu.
Hez.1: 8 Dört yanlarında, kanatların altında insan elleri vardı. Dördünün de yüzleri, kanatları vardı.
Hez.1: 9 Kanatları birbirine değerek dosdoğru ilerliyor, ilerlerken sağa sola dönmüyordu.
Hez.1: 10 Her yaratığın dört yüzü vardı: Önde dördünün yüzü insan yüzüne, sağda dördünün aslan yüzüne, solda dördünün öküz yüzüne, arkada dördünün kartal yüzüne benzer bir yüzü vardı.
Hez.1: 11 Yüzleri böyleydi. Kanatları yukarıya doğru açılmıştı. Her yaratığın iki kanadı yanda öbür yaratıkların kanadına değiyor, iki kanatla da bedenlerini örtüyordu.
Hez.1: 12 Her biri dosdoğru ilerliyordu. Ruhları onları nereye yönlendirirse, sağa sola sapmadan oraya gidiyorlardı.
Hez.1: 13 Canlı yaratıkların görünüşü yanan ateş közleri ya da meşale gibiydi. Ateş yaratıkların ortasında hareket ediyordu; ışık saçıyor ve içinden şimşekler çakıyordu.
Hez.1: 14 Yaratıklar şimşek çakar gibi hızla ileri geri gidip geliyorlardı.
Hez.1: 15 Bu dört yüzlü yaratıklara bakarken, her birinin yanında, yere değen bir tekerlek gördüm.
Hez.1: 16 Tekerleklerin görünüşü ve yapısı şöyleydi: Sarı yakut gibi parlıyorlardı ve dördü de birbirine benziyordu. Görünüşleri ve yapılışları iç içe girmiş bir tekerlek gibiydi.
Hez.1: 17 Hareket edince yaratıkların baktıkları dört yönden birine doğru sağa sola sapmadan ilerliyordu.
Hez.1: 18 Tekerleklerin kenarı yüksek ve korkunçtu; hepsi çepeçevre gözlerle doluydu.
Hez.1: 19 Canlı yaratıklar hareket edince, yanlarındaki tekerlekler de hareket ediyordu; yaratıklar yerden yükseldikçe, tekerlekler de onlarla birlikte yükseliyordu.
Hez.1: 20 Ruhları onları nereye yönlendirirse oraya gidiyorlardı. Tekerlekler de onlarla birlikte yükseliyordu. Çünkü yaratıkların ruhu tekerleklerdeydi.
Hez.1: 21 Yaratıklar hareket ettiğinde onlar da hareket ediyor, yaratıklar durduğunda onlar da duruyor, yaratıklar yerden yükseldiğinde onlar da yükseliyordu. Çünkü yaratıkların ruhu tekerleklerdeydi.
Hez.1: 22 Kubbeye benzer, billur gibi parlak ve korkunç bir şey canlı yaratıkların başları üzerine yayılmıştı.
Hez.1: 23 Kubbenin altında kanatlarının biri öbürünün kanatlarına doğru açılmıştı. Her birinin bedenini örten başka iki kanadı vardı.
Hez.1: 24 Yaratıklar hareket edince, kanatlarının çıkardığı sesi duydum. Gürül gürül akan suların çağıltısını, Her Şeye Gücü Yeten'in sesini, bir ordunun gürültüsünü ansıtıyordu. Durunca kanatlarını indiriyorlardı.
Hez.1: 25 Kanatları inik dururken, başları üzerindeki kubbeden bir ses duyuldu.
Hez.1: 26 Başları üzerindeki kubbenin üstünde laciverttaşından yapılmış tahta benzer bir nesne vardı. Yüksekte, tahtı andıran nesnede insana benzer biri oturuyordu.
Hez.1: 27 Gördüm ki, beli andıran kısmının yukarısı içi ateş dolu maden gibi ışıldıyordu, belden aşağısı ateşe benziyordu ve çevresi göz alıcı bir ışıkla kuşatılmıştı.
Hez.1: 28 Görünüşü yağmurlu bir gün bulutların arasında oluşan gökkuşağına benziyordu. Öyleydi çevresini saran parlaklık. RAB'bin görkemini andıran olayın görünüşü böyleydi. Görünce, yüzüstü yere yığıldım, birinin konuştuğunu duydum.
Rab Hezekiel'i Çağırıyor
BÖLÜM 2
Hez.2: 1 Bana, "Ey insanoğlu, ayağa kalk, seninle konuşacağım" dedi.
Hez.2: 2 O benimle konuşur konuşmaz Ruh içime girdi, beni ayaklarımın üzerinde durdurdu; benimle konuşanı duydum.
Hez.2: 3 Bana, "Ey insanoğlu, seni İsrail halkına, bana başkaldıran o asi ulusa gönderiyorum" dedi, "Onlar ve ataları bugüne kadar bana karşı geldiler.
Hez.2: 4 Bu halk dikbaşlı ve inatçıdır. Seni onlara gönderiyorum. Onlara, 'Egemen RAB şöyle diyor diyeceksin.
Hez.2: 5 Bu asi halk seni ister dinlesin, ister dinlemesin, yine de aralarında bir peygamber olduğunu bilecektir.
Hez.2: 6 Sen, ey insanoğlu, onlardan ve sözlerinden korkma! Çevrende çalılar, dikenler olsa, akrepler arasında yaşasan bile korkma. Asi bir halk olsalar bile, onların söyleyeceklerinden korkma, onlar yüzünden yılgınlığa düşme.
Hez.2: 7 Seni ister dinlesinler, ister dinlemesinler, onlara sözlerimi söyleyeceksin. Çünkü onlar asi bir halktır.
Hez.2: 8 Sen, ey insanoğlu, sana söyleyeceğimi dinle! Bu başkaldıran halk gibi asi olma! Ağzını aç, sana vereceğimi ye!"
Hez.2: 9 Baktım, bana doğru uzanmış bir el gördüm; içinde tomar halinde bir kitap vardı.
Hez.2: 10 Tomarı önümde açtı, her iki yanı da yazılıydı. Orada ağıtlar, iniltiler, figanlar yazılıydı.
BÖLÜM 3
Hez.3: 1 Bana, "Ey insanoğlu, sana verileni ye. Bu tomarı yedikten sonra git, İsrail halkına seslen" dedi.
Hez.3: 2 Böylece ağzımı açtım, yemem için tomarı bana verdi.
Hez.3: 3 Bana, "Ey insanoğlu, sana verdiğim tomarı ye, mideni onunla doldur" dedi. Bunun üzerine tomarı yedim. Bal gibi tatlı geldi bana.
Hez.3: 4 Sonra şöyle dedi: "Ey insanoğlu, İsrail halkına git, onlara sözlerimi ilet.
Hez.3: 5 Çünkü seni konuşması anlaşılmaz, dili zor bir halka değil, İsrail halkına gönderiyorum.
Hez.3: 6 Evet, seni konuşması anlaşılmaz, dili zor, dediklerini anlamadığın halklara göndermiyorum. Onlara gönderseydim, seni dinlerlerdi.
Hez.3: 7 İsrail halkı seni dinlemek istemeyecektir, çünkü o beni dinlemek istemiyor. Bütün İsrail halkı dikbaşlı ve inatçıdır.
Hez.3: 8 Seni onlar kadar inatçı yapacağım, senin alnını onlarınki kadar katılaştıracağım.
Hez.3: 9 Alnını çakmak taşından daha sert bir kaya gibi yapacağım. Her ne kadar asi bir halksalar da onlardan korkma, yılma."
Hez.3: 10 Bana, "Ey insanoğlu, iyice dinle ve sana söyleyeceklerimi yüreğine yerleştir" dedi,
Hez.3: 11 "Şimdi sürgünde yaşayan halkına git ve seni ister dinlesinler, ister dinlemesinler, onlara, 'Egemen RAB şöyle diyor de."
Hez.3: 12 Sonra Ruh beni kaldırdı ve arkamda, "RAB'bin görkemine kendi yerinde övgüler olsun!" diye büyük bir gürleme duydum.
Hez.3: 13 Canlı yaratıkların birbirine çarpan kanatlarının çıkardığı sesi, yanlarındaki tekerleklerin gürültüsünü, büyük bir gürleme duydum.
Hez.3: 14 Ruh beni kaldırıp götürdü. RAB'bin güçlü eli üzerimde olduğu halde, üzüntüyle, öfkeyle gittim.
Hez.3: 15 Kevar Irmağı kıyısındaki Tel-Abib'de yaşayan sürgünlerin yanına geldim. Orada, yaşadıkları yerde onların arasında şaşkınlık içinde yedi gün kaldım.
*****************************************
Bu yukarıdaki resimdeki aracın tam yere indiği sırada bir de her 4 kolundan tekerleğin çıkıp yerde dönmeye başladığını düşünün. İşte size yine tanrıyla karıştırılan bir obje daha.
Şimdi ben de bir devam senaryosu yazayım:
Ezekiel dehşetle yere kapanmıştı. Ama karşısındaki ürkütücü şeyden ses gelmeye devam ediyordu:
-Ne yapıyorsun? Sen de böyle yaparsan....ben de senin gibi insanım.
Tahtta oturan insanımsı varlık araçtan aşağıya inmişti.
-Hayır dostum ben tanrı falan değilim. Alemlerin Rabbi olan Allah tektir ve yaratılmış hiçbirşeye benzemez. Zaten bu evrende de değildir o,yarattıklarından tamamen ayrıdır.Ben de senin gibi Allah'ın bir elçisiyim. Kalk ayağa çok önemli görevilerin var.
Bu görmüş olduğun araçlar eski çağlarda çok olağandı ama şimdi seni şaşırttı biliyorum. Eskiden o kadar gelişmiş medeniyetler vardı ki.....ama birçoğu inkar ve kibirleri yüzünden helak edildiler.Yine aynı sorun dünyada var. Onları uyarmalı ve tek Allah'a imana davet etmelisin..........
Evet peygamber uzay aracına binerek büyük bir gürültü içerisinde götürülüyor.
Ayrıca tevratta diğer pekçok elçi Rab zannediliyor, onlarla güreş tutularak ,el ense çekilerek tuş ediliveriyor. Bazı yerlerde de bu tür elçiler veya taşıtlar "melek" zannediliyor.
Aynı hatayı hindu metinlerinde de görüyoruz. Gelişmiş teknoloji kullanan insanlar melek,tanrı veya yarı tanrı yarı melek zannediliyor.
Kuran'da ise böyle bir çorba,karıştırma asla bulamazsınız. Melekse melek, Allah ise Allah, elçi ise elçi, taşıt ise taşıttır bahsedilen. Örneğin Süleyman peygamberin emrine verilen 3 çeşit araca hiçbir zaman melek veya Rab denildiğini göremezsiniz.
Çünkü Kuran insan gözlemi bir hadis kitabı değil, doğrudan Allah'ın sözlerini içermektedir.
Konuyu Hz. Google'den bir araştırayım dedim, Hezekiel'den girdim kayıp Mu kıtasından çıktım...
Güneş Tanrı (Ra - Mu kıtasının adının anılması yasak olan tek tanrısının sembolü), diğer semboller, çok tanrılı uygarlıklar, Sümer, Maya, Hint, Türk, Mısır medeniyetleri, Mu'nun çocukları, Sina dağındaki osiris tapınağı, Hindistan'daki İsa, güneş takvimleri, piramitler, 12. Gezegen Marduk, 21 Aralık 2012 ... Yuh...
Dünyanın türlü türlü hali var, zor konu bunlar.
Şimdi sen, "Allah elçilerini "ufo" benzeri uzay araçları ile gönderdi ama "gözlemciler" bunu Tanrı zannettiler" mi diyorsun ?
Açtın konuyu, getir gerisini...
Esenlik dileklerimle...
__________________ "(Onu size indirdik ki) <Kitap, yalnız bizden önceki iki topluluğa indirildi, biz ise onların okumasından habersizdik (o Kitâpları okuyamıyor, dillerini anlayamıyorduk)> demeyesiniz."(En'am,156)
Kuran eski çağlarda da gelişmiş medeniyetlerin olduğunu ve yok edildiğini söyler.
Ayrıca Süleyman'a verilen, çağının ilerisindeki teknoji de açık(rüzgarı kullanıp yolculuk etmesi, ışınlanma benzeri bir olaya tanık olması vs.)
Kuran'a göre diğer peygamberler de bir çok konuda çağının ilerisinde ilim sahibi olabilmekte.
Gerek peygamberlerin bu atılımları, gerekse geçmişte yok edilmiş gelişmiş medeniyetlerden arta kalan bilim ve teknolojiler-kırıntılar, böyle bir antik uzay teknolojisi sunuyor olabilir.
Yani bir yanda mikroplar bile bilinmezken, diğer yanda çinliler ve hintliler daha günümüzde yeni ispatlanmaya başlanan akupunktur ve benzeri tedavileri binlerce yıldır kullanıyordu.
İşte peygamberler döneminde de kullanılan gelişmiş teknolojiler, birçok kimseye baştan tanrı gibi gözükebilir ki Tevrat'ta anlatılan doğruysa, baştan olayın anlatıcısı da böyle zannetmiş.
Tabii değiştirilmiş kitaplarda bu konular çorba olmuş vaziyetteler. Nerede gerçekten Allah'tan bahsediliyor, nerede birşeyler tanrı zannedilmiş...Bunlar içiçe geçmiş vaziyetteler.
Aynı şey Hindu Veda metinlerinde de var. Böyle gelişmiş teknolojiler kullananlar tanrı veya yarı-tanrı zannedilmiş, Hindular da buna iman etmekte.
İşte Kuran'ın farkı bu noktada da ortaya çıkıyor. Hiçbir zaman bunlar birbirine karıştırılmıyor.
İnsanlar, melekler, cinler ve Allah net bir şekilde birbirinden ayrılıyor.
Bu arada Mu'dan, falan bahsetmişsin. onlar ruhçu öğretinin insanlara aşıladığı hurafelerle doludur. O bataklığa hiç bulaşma zaten.
Cinlerin şeytani oyunlarının ve insanları saptırma planlarının bir parçası o "new age" efsaneler. Doğrularla tuzaklar içiçe harmanlanmış vaziyette.
Zaten diğer dinleri ve İncil gibi eski kutsal kitapları da böyle çalışmalarla dejenere ettiler.
Açıklaman için teşekktür ederim. Ancak ben sana daha başka bir şey sordum.
Şimdi sen dedin ki, "gözlemciler, Allah'ın elçisini tanrı ile karıştırmış olabilir."
Ve yine dedin ki, "halbu ki o elçi söyle söylemiş olabilir..."
Ben de sana şunu soruyorum: Allah insanlara uzay mekiğine binen, tekerlekli araçlar kullanan elçiler mi gönderiyor ki, onların buyruğu / dediği Allah'ın kabul edilsin.
Kurguladığın şey şuna dayanıyor: Allah bu araçlarla elçiler gönderdiğinde, gözlemciler onların elçi olduğunu bilemediler, onları Tanrı ile eşleştirdiler.
Yani, önceki üstün medeniyet / teknoloji sahibi insanlar zaman içerisinde yolculuk yapıp, insanlara görünüyor olabilir. Olabilir olmasına da, onlar Allah'ın vahiy için görevlendirdiği kimseler olabilir mi, sorun burada...
Ben buna dayanarak sordum.
Bu kısma bir cevap verirsen mutlu olurum.
__________________ "(Onu size indirdik ki) <Kitap, yalnız bizden önceki iki topluluğa indirildi, biz ise onların okumasından habersizdik (o Kitâpları okuyamıyor, dillerini anlayamıyorduk)> demeyesiniz."(En'am,156)
Onlar "zamanda yolculuk yapıyor" falan demedim. Böyle anlaşıldıysa eğer düzeltelim.
Böyle medeniyetler eskiden vardı (yok edilmiş medeniyetler) ve onlardan arta kalan kırıntılar, artı, zamanının ilerisinde ilim ve teknolojiyle donatılmış peygamberler böyle bir ortamın doğmasını sağlamış olabilirler diyorum.
Adem bile birçok bilgiyle yüklenmişti hatırlarsanız, Allah tarafından.
Merak etme burada Danikenizm(dinleri uzaylılara dayandırma teorisi) değil, tam tersi bir iddia söz konusu.
Allah'ın elçileri deve veya at da kullanabilir, veya Süleyman'ın kullandığı gibi hava taşıtları da.
Hani "ilim verdik, ", "ilim sahibi insan" deyince hep felsefi olarak derinlere inmiş insan, sadece erdemli vs. anlaşılıyor. Hayır, teknolojide ileri olmak da bunun bir parçasıdır.
Buradaki kritik nokta şu. Bu dünya öyle zannedildiği gibi adım adım ilerlemeyle oluşmuş bir medeniyete sahip değil. Uzay teknolojileri binlerce yıldır var yeryüzünde.
Kimi ani çıkışlar dediğim gibi peygamberlerin ilmi ve çalışmaları ile, kimileri de eski yok edilmiş medeniyetlerden kalan ve bazı kimselerin hala kullandığı bilim ve teknoloji ile buluşmayla gerçekleşti.
Ayrıca birşey daha var.
Allah'ın Kuran'da bahsettiği peygamberlerin yaşamları, illa ki tamamiyle bizim dünyamızda geçiyor diye bir şart da yok. Örneğin Zulkarneyn pek ala gezegenler arası yolculuk yapan bir elçi olabilir(güneşten-gündüzden başka örtünün olmadığı yere gidişini hatırlayın)
İşte yine tekrarlarsak, burada kritik nokta, dünyadaki medeniyetin bir zamanlar çok ileri olabileceğini unutmamak. Ve kırıntılarının da günümüze kadar taşınabileceğini...
Ayrıca diğer gezegenlerde hayat varsa, oralara da mutlaka elçiler gönderildi. Ve o gezegenlerdeki bilim ve teknoloji çok ileri ise, bazı elçiler "gezegenler arası elçi" olabilirler. Bu da bir köşeye not edilmeli-akılda tutulmalıdır.
Yani X gezegenindeki bir elçi, başka Y gezegenine de görevli olarak gidebilir(eğer ileri imkanlara sahipse).
Nasıl ki dünyada bir peygamber, seyahat ederek başka bir ülkeye tebliğe gidebilirse, bir attan daha ileri teknolojilere sahip bir peygamber de, başka gezegenlere de tebliğe veya başka görevlere gidebilir.
Bu bağlamda, bir peygamberin ata binerek yolculuk yapması ile, bir uzay gemisine binerek yolculuk yapması arasında bir fark yoktur. Her ikisinde de eldeki imkanların kullanılması söz konusudur.
Bazı insanların şaşırarak onları tanrısallaştırması, her zaman karşılaşılabilinecek bir durumdur.
İnsanlığın
aydınlanmasında en büyük rolü hiç kuşkusuz Modern Bilim rol oynuyor.
Hatta Bilime tapanlar bile var. Ancak bazen birçok bilim adamının çokta
geniş fikirli olduğunu söyleyemeyiz. Hatta dünyaya at gözlükleriyle
baktıkları bile söylenebilir. Onlar bir doktrini temel alarak yollarına
devam etmekte ve aldıkları bilimsel öğretilerin sınırlarını zorlamadan
olaylara açıklık getirmektedirler. Buda bazen dar görüşlü teorilere yol
açmaktadır. Klasik tarih ve diğer bilim öğretilerine ters düşen ve bir
muamma olarak karşılarına çıkan bir çok olayı ve buluntuyu "vardır
mantıklı bir açıklaması " deyip geçiştirmekte , hatta incelememektedir.
Çünkü ulaşacağı sonuçlar hiçte klasik tarihin sıralamasına uyacak
cinsten olmayacak. Klasik yolu değiştirmek istemediklerinden dolayıda
bu buluntuları görmezlikten gelmekte, tartışmalara girmemektedirler.
Buradaki amacımız bilim adamlarını kötülemek falan değil. Bilime karşı
olmakta saçmalıktır. Ancak düşüncemiz Klasik bilimin daha geniş
fikirlilikle incelemeler yapması ve insanlığı gerçeklerle
aydınlatmasıdır. Evrim teorisinde olduğu gibi yüzyıllar öncesinin
yanılgılarını devam ettirmek yerine yeni sayfalar açarak insanlığı
gerçeklerle buluşturmak onların görevi olmalı. Şimdi gelin bakalım, şu
dünya üzerinde bulunan ve bilimin görmezlikten geldiği , tarihimizin
karanlıklarından buluntulara kısaca göz atalım. Buluntular sadece
bunlarla sınırlı değil tabiki. Şimdilik sadece bu kadarına yer
vereceğiz.
<>
document.write("
")
Mısır
, Dendera 'daki Hathor tapınağında göze çarpan ampuller. Bu ampuller
kıvrımlı kablolar ile bir jeneratöre veya açma kapama düğmesine
bağlıdırlar. Ampul şeklindeki cismin içine bir yılan tasviri konulmuş.
Bu da ampulün içindeki ince teli gösteriyor olabilir.
<>
document.write(" ")
Rudolf
Gantenbrink tarafından Büyük Piramitte keşfedilen bakır kulplu kapı.
Resim UPUAUT 2 adlı bir araştırma robotu tarafından çekilmiştir.. Hangi
amaca hizmet ettiği bilinmeyen gizemli kapı ,kraliçe odasından başlayan
güney kanallarında yer almaktadır. Bu kapının arkasında başka bir kapı
daha bulunmuştur. Yapılan bazı araştrmalar sonucunda içinde ne oldğunu
bilmediğimiz bir oda veya odalar bu ikinci kapının arkasında
bulunmaktadır.. Aynı kapıdan kral odasından başlayan kuzey
kanallarındada bulunmuştur. Burada sorulan en önemli soru şu :
Görünüşte hiçbir amaca hizmet etmeyen bu kapılar Neden buralara kondu ?
Piramitteki bu araştırma hakkında daha fazla bigi için : www.cheops.org (site İngilizcedir)
<>
document.write(" ")
Yukarıdaki
resimde gördüğünüz çekiç bir kum taşı içinde bulunmuştur. Yani Prensibe
göre ,bu kum taşı oluşurken çekiç oradaydı. Keşif 1844 yılında Fizikçi
David Brewster tarafından yapılmıştır (Kingoodie , Myinfield -
İngiltere). İngiliz jeoloji arştırma merkezinden dr. A. W. Med
tarafından yapılan analizlerde bu kum taşının yaşının 360 ile 460
milyon yıl olduğu saptanmıştr. Yani çekicinde o kadar eski olması
gerekiyor. Bu sefer soru sormayacağım. Soruları siz üretin.
<>
document.write(" ")
Üzerinde
oyularak yapılmış, tam gelişmemiş olsada rahatlıkla farkedilen bir
insan yüzü bulunan bir deniz kabuğu. Bu buluntu 1881 yılıında jeolog H.
Stopes tarafından rapor edilmiştir.Yapılan testler sonucunda, oyma
işleminin kabuklu henüz yaşarken yani fosilleşmeden önce yapıldığı
ortaya çıkmıştır.Bu deniz kabuğu Pliocene devrine ait ve 2 milyon
yıllıktır.
<>
document.write(" ")
Bu
metal kürecikler Güney Afrika, Klerksdorp 'tan. Birinin üzerinde
kürenin çevresini dolaşacak şekilde birbirine paralel 3 çizgi
oyulmuştur. Bu küreler Cambrian devri öncesine ait pek çok mineral
arasında bulunmuştur (2,8 milyar yıl öncesi). Bu kürelerden bazıları 6
milimetre kalınlığında, ince bir kabuğa sahiptirler. Bu ince kabuk
kırıldığı zaman kürenin içinden süngerimsi garip bir şey çıkıyor.Bu
süngerimsi şey havayla temas edince parçalanıp toz haline geliyor. Bu
kürelerin ne oldukları ,ne amaçla yapıldıkları bilinmiyor. Üstelik 2,8
milyar yaşındalar. İnsanın inanası gelmiyor ancak bilimsel veriler
bunlar.
<>
document.write(" ")
"Geode
of Coso" antik bir parçadır. Bu kaya parçasının üzeri doğal
kristallerle kaplanmıştır.içinde bir boşluk bulunmuştur. Bu boşlukta, malzemesini metal ve porselenin oluşturduğu garip bir cisim bulunmuştur.
Resim A : Kaya parçasının iki parçaya bölünmüş hali.
Resim B : Taşın her iki yarısının iç kısmını görüyoruz.
Resim C : Radiography tekniğiyle içindeki cismin resmi çekiliyor. Cisim
o kadar eski olmasına rağmen metal bir yapıdadır. Bu cismin üzerinde
meydana gelen ve onu kaplayan kristal oluşumlu kabuğun oluşabilmesi
için 500.000 yıl (beş yüz bin yıl) geçmesi gerekiyor !
Resim D : Yan taraftan çekilen radiography resminde metal cismi daha ayrıntılı bir şekilde görüyoruz.
Sonuç olarak bu garip cisim 500.000 yıl yaşındadır. Günümüzde bir şeye ait bir parça olsaydı ,çoktan ne olduğu tespit edilirdi.
<>
document.write(" ")
Japonya
'nın Yonaguni adasının yakınında , denizin 23 metre altında insan
yapısı olduğu apaçık belli olan piramitler bulunmaktadır. 183 metre
genişliğinde ve 27 metre yüksekliğindeki bu piramitler yaklaşık , 8000
- 10.000 yıllıktırlar.
Peru Sacsahuaman 'daki bu duvarlar ,Bimini adasındaki esrarengiz su altı yapıları
ile kesin bir benzerlik göstermektedir. Bu arkeolojik duvarlar bir
gizem taşımaktadırlar çünkü ,antik çağlarda yapılmalarına rağmen ,bu
kadar kusursuz bir şekilde işlenip yerlerine koyulana kadarki aşamalar
için yüksek bir teknoloji ve bilgi gerektirmektedirler. İnsanın
açıklayamadığı , garip iç ve dış açılara sahip bu duvar taşları
hakkında cevabını bilmediği sorular ise şunlar : Nasıl taşındılar?Nasıl
ölçülüp nasıl kesildiler ? Nasıl bu kadar doğrulukla yerleştirildiler ?
Hemde ilkel insanlar tarafından.
<>
document.write(" ")
Bazı Nazka (Nazca) çizgileri
,yukarıdaki resmin orta kısmında görüldüğü gibi ,birbirine paralel
kilometrelerce ve hatta dağları ,vadileri aşarak uzanmaktadırlar. Bu
çizgileri kim takip ediyordu ve ne amaçla ?
<>
document.write(" ")
Mısır
'daki Abydos tapınağındaki hiyerogliflerde ,helikopteri ,tankı, kargo
uçağını ve planörü çağrıştıran şekiller vardır. Bu hiyeroglifler başka
hiyerogliflerin altına gizlenmişlerdi. İlk tabaka hiyerogliflerin
yerinden kopup düşmesiyle bu esrarengiz şekiller gün yüzüne çıkmıştır.
<>
document.write(" ")
Bu daire şeklindeki taş oluşumları 30 metre çapındadır ve Loch Ness gölünün dibinde görüntülenmiştir.
<>
document.write(" ")
1900
'lü yılların başlarında 250 civarında hiyeroglif Sydney 'in 100 km.
kuzeyindeki Hunter Valley ulusal parkında keşfedilmiştir (Avustralya).
Bunlar antik Mısır hiyeroglifleridir. Kuşkuya yer bırakmayacak olan
Eski Mısır Tanrısı "Anubis" çizimi ile birlikte hiyeroglifler şu soruyu
akla getiriyor: Acaba Eski Mısırlılar Avustralya 'yamı gitmişlerdi ?
<>
document.write(" ")
Lochness canavarını gösteren bu fotoğraf 70 'li yıllarda çekildi. (Gerçekmi değilmi bilemiyoruz.)
<>
document.write(" ")
Kafatası
Peru'da (Ica) bulunmuştur. İlk bakışta günümüz insanının kafatasına
benzemektedir, ancak soru işaretlerine yol açan bir kaç etken öne
çıkmaktadır. Göz boşlukları günümüz insanının göz boşluklarından %15
daha büyüktür. Beynin yer aldığı boşluk ise 2600 ccm ile 3200 ccm
arasında değişmektedir. Şu andaki insanın kafatasındaki beyin beyin
boşluğu kapasitesi 1450 ccm 'dir !!!
<>
document.write(" ")
Yukarıda
Alban Dağına kazınmış pervaneli bir uçağı hatırlatan eski devirlere ait
bir resim görüyorsunuz. Olmek topluluğunun inanılmaz ve çözümlenemeyen
örneklerinden birisidir.
<>
document.write(" ")
Bu
altın maket Kolomb öncesi döneme ait bir mezarda bulunmuştur. Yaklaşık
1800 yıllıktır. Görünüşe göre bir uçağın doğru ölçekli maketi gibi
duruyor. (Delta kanatlı ,motor yerine sahip ,pilot kabini var ,kuyruk
kanatları bile doğru şekilde tasvir edilmiş.) Güney Amerika 'da buna
benzer bir çok eser bulunmuştur.
Buache
Haritası 1737 'de eski yunan haritalarından kopyalanarak çizilmiştir.
Harita Antartika 'nın buzla ötülü olmadan önceki halinide
göstermektedir. şaşırtıcı olan ise şu: Eğer bugün Antartika buz ile
örtülü olmasaydı Ross ve Weddell denizleri bu kara parçasının
ortasından geçerek kıtayı 2 büyük parçaya ayırmış olacaktı. Ancak
modern jeoloji araştırmaları sonucunda 1968 yılında bu gerçeğin farkına
varılmıştı.
<>
document.write(" ")
Peru
'daki Ica çölünde bulunan ve binlerce yıl öncesine ait Ica taşları
akılları karıştırıyor. Dr. Javier Cabrera büyük bir sabırla bu taşları
koleksiyonunda toplamış ve binlerce taştan oluşan bir müze açmıştır. Bu
taşlara kazınmış olarak , kalp naklini göstern ameliyatlardan
dinozorları avlayan insanlara kadar bir çok olay gösterilmektedir.
Hatta evcilleştirilmiş dinozorların üzerinde oturan insanlar bile
tasvir edilmiştir.
Alışıldık
olmayan bu spiral cisimler 1991 - 1993 yılları arasında Rusya'daki Ural
dağlarının doğusunda bulunan küçük bir dere olaran Narada 'da
bulunmuşlardır. Boyları en fazla 3 cm. olan bu cisimlerden (inanılmaz
ama) 0,003 mm. olanlarıda bulunmuştur. Büyük olanları bakırdan , küçük
ve çok küçük olanları ise çok ender rastlanan "tungsten" ve
"molybdenum" maddelerinden yapılmıştır. Mikroskopla yapılan incelemeler
sonucunda spiraller kusursuz bir biçimde "altın oran" tekniğiyle
yapılmıştı. Dahada şaşırıcı olan şey ise: bütün bilimsel incelemelerin
gösterdiği gibi bu cisimlerin yaşlarının 20.000 ile 318.000 yıl
arasında değiştiğidir. Bu yaş farkı cisimlerin bulundukları derinliğe
göre değişmektedir.
<>
document.write(" ")
Tarih
öncesi devirlerde yaşamış olan Toxodon 'nun bulunan birkalça kemiği.
(Arjantin). Resimde ok ile gösterilen şey ise bir ok veya mızrak
ucudur. İnsanın yaşamadığını sandığımız devirde , biri onu avlamış
anlaşılan.
<>
document.write(" ")
1932
yılında Pedro Dağlarında bulunmuş bir mumya. (ABD ,Wyoming eyaleti ,
Casper şehrinin 60 mil güney batısı). Mumya koyu bronz renginde ve
oldukça buruşmuş vaziyettedir. Hayattayken boyu 35 cm. ' yi geçmiyordu
!!! Röntgen ışınlarıyla yapılan incelemede bu canlının ağırlığının 5,5
kg. olduğu ortaya çıkarıldı. Cinsiyeti erkek ve bütün dişleri yerinde.
Öldüğünde aşağı yukarı 65 yaşında idi. Mumya 350 gr. ağırığındadır.
Alnı çok aşağıdadır. Ezik bir burnu ile büyük ve geniş burun delikleri
vardır. Çok geniş ağzı ile incecik dudakları bulunmaktadır. Bu yaratık
bilinen insan türlerinden çok daha küçüktü. Bazı araştırmacılara göre
bu çok küçük boyutlarda olan bir ırkın üyesiydi.
<>
document.write(" ")
Lübnan
'ın Ballbek şehri yakınlarındaki işlenmiş dev kaya blokları. Bu taşlar
binlerce yıl öncesinde buraya getirilmişti. Resimde gördüğünüz parça
1050 ton ağırlıkta ve 25 metre uzunluğundadır. Bu " momolit " takma
adlı yekpare blok dünya üzerindeki işlenmiş en büyük taş bloktur. Soru
şu: Bu taşları kimler ve nasıl buraya getirebilmişti ?
Puru 'daki bronz dişliler. Modern dişlilerden farkı yok gibi. Tek farkı çok uzun zaman önce yapılmış olmaları.
<>
document.write(" ")
Ünlü
" Kiev Astronotu " . Bu heykelcik Avrupa 'da bulunan " uzay adamı "
özelliklerini gösteren tek buluntudur. Yaşı çok eskidir.
<>
document.write(" ")
Tarih
öncesine ait küçük japon heykelcikleri. Yakalarında civata taşıyan bu
heykelcikler bir tür uzay başlığı ve elbisesi taşımaktadır. Hatta
bunlardan biri çok büyük gözlük takmaktadır. Sanki güneş ışığından
korunmak ister gibi.
Filippo
Lippi tarafından yapılan "La Madonna e san Giovannino" tablosu. (15.
yüzyıl) Yukarıdaki koyu renkli ve ışık saçan cisim sanki haraket ediyor
gibi. Çünkü seyredenler var. Tablodaki adam ve köpek. Ressamın
tablosuna aksettirdiği bu cisim hiç bir inanç ve dinsel anlatımla
alakalı görünmüyor. Roma döneminde olduğu gibi günümüzdede " ufo "
fenomenleri aynı şekilde gözlemlenmektedir.
<>
document.write(" ")
Bu
resimde Antikythera makanizmasını görmektesiniz. Sağ tarafta ise teknik
şeması yer almaktadır. 1900 yılında Girit adasında bulunmuştur.M.Ö.
1.yüzyıla tarihlenmektedir. Bu antik bronz mekanizma bize eski
uygarlıkların düşündüğümüzün aksine daha ileri bir teknik bilgiye sahip
olduğunu kanıtlıyor. Astronomik takvim olduğu düşünülen bu makanizmada
(yada bir makinanın parçası ) içinde başka dişlilerde bulunmaktadır.
<>
document.write(" ")
1895
yılında İrlanda 'da Dyer tarafından mineral araştırmaları sırasında
bulunan bir dev fosili. Boyunun karşılaştırılması amacıyla bir tren
vagonunun önüne koyulmuştur. Yüksekliği 3 metre 70 santimetre ve
ağırlığı 2050 kg.dır.(taşlaşmış olduğu için daha ağır geliyor herhalde)
Sağ ayağı 6 parmaklıdır. Ancak daha sonra bu dev fosiline ve sahibine
ne olduğunu kimse bilmiyor.
<>
document.write(" ")
Kafaları
karıştıran bir şehir daha. Lübnan 'daki Balbek şehri. 20 metreden daha
büyük taşlarında kullanıldığı bu antik şehir Roma imparatorluğundanda
eski. Hatta Sümerlilerin bilgilerine göre bile burası antik bir şehirdi
o zamanlar. Taşların büyüklüğünü göstermek amacyla 2 kişi yapıların
arasında dikiliyor. Bugün kimse burasını kimlerin yaptığını ,nasıl
yaptığını ,ne amaçla ve ne zaman yaptığını bilemiyor. Modern bilim ise
Baalbek 'i görmezlikten gelmeye devam ediyor.
<>
document.write(" ")
Bu cisim Kanada 'nın Kuzey kutup bölgesindeki Axel Heiberg
adası eski fosiller koleksiyonunda bulunmuştur. İncelemeler bunun bir
insan parmağı fosili olduğunu gösteriyor. Bu fosil 100 ile 110 milyon
yıl öncesine aittir (Creataceous jeolojik dönemi). Bu fosil " DM93-083
" numarasıyla arşivlenmiştir. Röngen ışınlarıyla yapılan inceleme
sonucunda yukarıdaki resimdeki siyah kısımların parmak kemiklerine ait
olduğu ortaya çıkmıştır. Bu kadar eski zamanlarda insan yaşamış
olabilirmi ?
<>
document.write(" ")
Yapımı
bitirilmemiş bir Obelisk (dikilitaş). Şu anda dikili bulunan en büyük
obeliskten 2 kat daha büyüktür. Yapımında bir çok Mısır tapınağının
inşasında olduğu gibi kırmızı granit kullanılmıştır. Yaklaşık 40 metre
yüksekliğinde ve 1150 ton ağırlığındadır. (Eğer bitirilmiş olsaydı)
<>
document.write(" ")
Kolombiya
, Bogota yakınlarında bulunmuş bir insan eli fosili. Fosilleştiği
kayanın yaşı 100 - 130 milyon yıldır. Yani , fosilde o kadar sene önce
meydana gelmiştir.
<>
document.write(" ")
Bu
120 milyon yıllık taş parçasının yüzeyi ,Ural Bölgesini gösteren
(tabiri caizse) bir haritayla kaplıdır. Görünüşe göre bu kadar eski bir
haritanın olması imkansızdır. Bashkir State Üniversitesindeki bilim
adamları , çok eski zamanlarda , gelişmiş uygarlıkların olduğuna dair
kanıtlardan biri olarak yorumluyorlar eseri. Bu greçektende insan
eliyle yapılmış bir rölyeftir. Günümüz askeri haritaları ile neredeyse
aynı karakterik özellikleri sergilemektedir. Harita sivil çalışmaları
göstermekte yani uzunluğu 12.000 Km ' yi bulan kanallar , nehirlere
çekilen çitler , güçlü barajlar... Kanallardan çokta uzakta olmayan
yerde elmas biçimindeki yerler gösterilmiştir.( Ne anlattığı
bilinmemektedir). Ayrıca harita bazı yazılarıda içermektedir. Hatta
sayılar bile vardır. Bilim adamları önce bunun eski çince olduğunu
düşündüler. Daha sonra bu düşünce bilinmeyen bir kaynağa ait hiyeroglif
- syllabic türü yazıya dönmüştür. Bilim adamları bu yazıları şimdiye
kadar çözemedilier.
1945
yılında Waldemar Julsrud adlı deneyimli bir arkeolog El Toro dağı (
Meksika ) eteklerinde gömülmüş vaziyette kilden yapılmış küçük
heykelcikler buldu. Daha sonra El Tro şehri yakınlarında ve şehrin
diğer tarafında Chivo Dağ yakınlarında poselenden yapılmış 33.000 'den
fazla heykelcik bulundu. Buluntular Chupicuaro , klasik kültür
öncesine aitti. (M.Ö. 800 'den M.Ö. 200 'e kadar olan dönem) Bulunan
heykelcikler , 65 milyon yıl önce yok oldukları düşünülen çeşitli
türlerdeki dinozorları kusursuzca tasvir ediyordu. Modern bilim
döneminde, neye benzedikleri ancak çözümlenen tarih öncesi bu
yaratıkları ,nasıl olduda böyle eski bir uygarlık kusursuzca sanat
eserlerine yansıtabilmişti ? İnsan görmeden tasvir edemez.
<>
document.write(" ")
Yeni
Zellanda 'da bulunan çok eski bir uygarlığa ait kusursuzca
yerleştirilmiş taşlardanoluşan duvarlar bulundu. Bu duvarları yapan
uygarlık hakkında en ufak bir bilgi yoktur.
<>
document.write(" ")
<>
document.write(" ")
1877
yılında Montezuma tünel şirketinin bir tünel çalışması sırasında 50
milyon yıl eski olan bir lav akıntısının içinde bir tokmak ile bir kap
bulundu.( Table dağı - California) Tomak yaklaşık 30 cm uzunluğunda ve
kap ise 10 cm çapındadır. Bu buluntudan şu sonuç çıkıyor: 50 milyon yıl
önce yanardağdan fışkıran lavlar sel olup akarken bu tokmak ile kap
oradaydı ve ikiside lavın içinde gömülü kaldılar. 50 milyon yıl önce
???? !!!!
__________________ O halde yüzünü, Allah'ı bir tanıyarak dine, Allah'ın insanları üzerine yaratmış olduğu fıtratına doğrult. Allah'ın yaratışında değişiklik bulunmaz. Dosdoğru din budur. Fakat insanların çoğu bilmezler.
Tevrat, 1000-1500 yıllık bir sürede, değişik zaman ve
değişik kişilerce yazılmış bir kitaptır. Örneğin, Hz.Musa M.Ö.1300 lerde
yaşamış, Hezekiel ise, M.Ö. 580 yıllarında, Mezopotamya'da Perslerin etkisiyle
oluşmuş bir kültür içerisinde yaşamıştır.
Hezekiel ayetlerinde, yapay bir cisme işaret edebilecek tanımlar
şunlardır:
Tekerlekler, iç-içe geçmiş tekerlekler, tekelerleklerin
çevresinin gözlerle dolu olması, tekerleklerin yerden yükselmesi, kubbeye
benzer birşeyin olduğu, kubbenin üstünde laciverttaşından yapılmış tahta benzer
bir nesnenin olduğu.
M.Ö.3500 yıllarında tekerli arabalar kullanılmaktaydı. M.Ö.3000'lerde
ise araba tekerleklerine kaymayı önlemek için çiviler çakılıyordu. Örneğin, Sus
şehrinde, 5 cm. uzunluğundaki çivilerlerle tekerlekler donatılıyordu.
O yıllarda Yunanlıların kullandığı savaş arabalarının
arkasında yarım ay şeklinde siperler,tekerlerine sabitlenmiş keskin pervaneler
vardı. Ayrıca, Mezopotamya'da putları taşımak için kullanılan görkemli, süslü
arabalar yapılıyordu. Hezekiel'den yapılan alıntılarda gördüğümüz tarifler, bu
arabalardan birinin abartılı bir tarifidir.
Ayrıca, tekerleğin bilindiği dönem ve bölgelerin mitlerinde
yer-gök arası ilişkiler tekerlekli arabalar ile yapılırken, tekerleğin
bilinmediği Orta asya mitlerinde yer-gök ilişkisi ip ve merdivenler iledir.
Örnek: Tibet kralı Lha veya Dmu miti.
Şamanizm'de ise şamanların göğe çıkışları bir kayın ağacının
gövdesine oyulmuş,göğün9 katını temsil edendokuz yarığa sırayla ayaklarını sokmaları
iledir. Tarih boyunca,Tanrı-insan ilişkileri sadece gök ve makineler ile ilgili
değildir. Yer altı da birçok mitte önemli yer tutmaktadır.
Bu örnekler şunu göstermektedir:
Hayal gücü, dini mitlerde önemli bir yer tutmaktadır. Gök,
gökten gelen cisimler gibi anlatımlar evrensel mit öğeleri değildir.
-----
İletinin başındaki temsili resmi görmeden, önyargısız
okuyarak, yukarıdaki ayetlerden söz konusu cismi, bir uzay gemisini çıkaramayız.
Nitekim, aynı ayetlere bakılarak çizilen 1590 yılı tarihli
Luther İncili'ndeki "Peygamber Hezekiel'in Kitabelerinden Resimler" bölümünde
bambaşka, hiç de olağanüstü görünmeyen bir tasvir yapılmıştır.
Eğer, bir uzay gemisi ya da üstün teknolojiye sahip uçan bir
makine o tarihte var olsaydı, bunu sadece Peygamber Hezekiel değil, birçok kişi
görürdü. Ancak, başka, bağımsız bir kaynakta, aynı olayı, aynı makineyi anlatan
benzer bir tasvir bulunmamaktadır.
Bu dönem, Iliad ve Odyssey'in yazılmasından bir asır sonrası,
Thales'in yaşadığı bir dönemdir.
Dolayısıyla, o dönemde böyle bir makineyi gerçekçi, çok ayrıntılı bir şekilde
anlatmak çok kolaydı. İnsanoğlu'nun zihni-edebi gelişimi buna fazlasıyla
yeterli ve bundan çok üstündü. Oysa, tasvir, herkesin gördüğü gibi hiç de öyle
değildir.
Çünkü, burada yapılan, teknik bir anlatım değil, din dili
olan semboller ile tutsak Museviler için yeni bir başlangıcın ve yeni bir
yargılamanın haberlerini bildirmektir.
Hezekiel'in yaşamış olduğu dönem göz önüne alınmadan yapılan
yorumlar, önyargılarımıza destek için kullanılmıştır. Hatta, bu tasvirlerin
masonları anlatmak için yapıldığını söyleyenler de olmuştur.
------------
Benim bu iddialarla karşılaşmam, birçok insan gibi "Tanrıların Arabaları" adlı kitapla olmuştur. Daha sonra, bu kitaptan
etkilenmem nedeniyle, E.von Daniken'in birçok kitabını da okudum. Elimde, Daniken'in
kendini savunduğu bir bölümü de içeren, farklı uzmanlıklara sahip 15 bilimadamı
tarafından yazılan "Daniken Duruşması" adlı kitap var. Burada, Daniken'in
iddialarına tek tek cevap verilmiş. Daniken'in sonradan deliller üzerinde
oynamalar yaptığını itiraf ettiğini de duymuşsunuzdur.
------------
Bundan bağımsız olarak, Dünya, çok eski tarihlerde, üstün
uygarlıklar tarafından ziyaret edilmiş olabilir mi?
Bunu kanıtlayan bir delil var mı? Yok.
Etmemiş olduğuna dair bir delil var mı? Soru anlamsız. Böyle
bir delil olamaz.
__________________ Dinin bakış açısına göre,tüm bu fantastik harikulade evren,tüm bu karmakarışık şeyler, ancak, Tanrı’nın, insanların iyi ve kötü için çabasını gözlediği bir sahnedir.. Bu sahne,bu oyun için çok büyük!
Sizin yetkiniz yok foruma yeni mesaj ekleme Sizin yetkiniz yok forumdaki mesajlara cevap verme Sizin yetkiniz yok forumda konu silme Sizin yetkiniz yok forumda konu düzenleme Sizin yetkiniz yok forumda anket açma Sizin yetkiniz yok forumda ankete cevap yazma