elmuh Uzman Uye
Katılma Tarihi: 07 eylul 2006 Yer: Turkiye Gönderilenler: 435
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Hakikî anlam en genel ve basit tanımıyla bir ifadenin ilk ve temel anlamı, lafzî anlamı; mecaz (non-literal, metaphoric) anlamın mukabilidir. Literal kelimesi batı dillerinde şu anlamlara gelmektedir:
1-kelimesi kelimesine, harfi harfine (çeviri); 2- nümerik kodlama ya da notasyonun mukabili olarak alfabetik notasyon. 3-Bir kelimenin etimolojik olarak ilk anlamı.
Bunlar içinde ‘kelimesi kelimesine’ tanımı literal anlam için uygun düşmektedir ve bunu ‘lafzî’ olarak karşılamak mümkündür. Lafzî anlam, anlambilimin en önemli kavramlarından biridir; hatta anlambilimin temel konusu olduğu söylenebilir. Bununla birlikte tanımlanması çok zor olan bir kavramdır ve üzerinde kesin bir fikir birliğine varılamamıştır. Özellikle son yüzyılda anlambilim ve pragmatikteki gelişmelerin geleneksel anlayışları reddetmesiyle lafzî anlam kavramı belirsiz ve tartışmalı bir kavram haline gelmiştir.
Belâgatte lafız ve mânâ arasındaki ilişkiye ‘delâlet’ denir. Buna göre literal anlam, belâgatta ‘hakikî anlam’ ya da ‘hakikat’ olarak geçer ve ‘bir lafzın, tahsis edildiği mevzûa delâleti’ olarak tanımlanır. Bu tür delâlet ‘mutabakat’ yoluyla delâlettir; ‘lafzın kendi mevzûu olan mânânın tamamına delâletidir’. Belâgatta hakikat dışında ‘mecaz’ ve ‘kinaye’ de bir delâlet türü olarak gösterilir. Bunların dışında bir de ‘galat’ vardır ancak bu belâgatte çok az geçmektedir. Bu durumda lafzî anlam ‘mecaz’ ve ‘kinâye’nin mukabilidir. Cevdet Paşa “Belâgat-ı Osmaniye”de anlamı sadece ‘meânî-i evvel’ ve ‘meânî-i sevânî’ olarak ikiye ayırır ve bunları ‘Ve fenn-i beyânca meânî-i hakikiyye meânî-i evvel ve teşbih ve kinâye ve mecazât ile irade olunan mânâlar meânî-i sevânî addolunur’ cümlesiyle tanımlar.
Batı retoriğinde ise bazı bilim adamları daha kapsamlı tanmlar yapmışlardır. Du Marsais’ye göre hakikî anlam (Fr.sens propre) bir kelimenin hakikî anlamı, kelimenin ilk anlamıdır. Bir kelime farklı bir anlamda kullanıldığında mecazî anlamdır.(figurative meaning). Fontainer ‘objektif anlam’, ‘lafzî anlam’ ve ‘zihnî anlam’ olmak üzere üç temel anlam tipi tesbit eder. Bu sınıflama içinde lafzî anlam kelimenin ilk akla gelen anlamıdır, günlük kullanılıştaki genel kabule göre kullanılmasından doğan anlamdır. Ortaçağ yorum teorisine göre bir önermenin daima ve sadece dört anlama sahip olduğu kabul edilirdi: Lafzî anlam, alegorik anlam, mecazî anlam, mistik anlam. Todorov, aslî olarak üç anlam kodlama derecesi bulunduğu fikrindedir. En kuvvetli kodlama dilbilimsel kodlama, ikinci derece kodlama kültürel kodlama, en zayıf kodlama ferdî kodlamadır. Bir kelimenin dilbilimsel kodlaması sözlükteki anlamına denktir. İşaret bilimindeki (semiotics) işaret teorisine göre işaretleyen (signifier) ve işaretlenen (signifier) arasındaki ilişki temel anlam(denotation) ya da yan anlam (connotation) ilişkisidir. Buna göre lafzî anlam denotatif, yani temel anlamdır. Çağdaş incelemelerde lafzî (literal) anlam non-literal veya metaphorical anlamın mukabili olarak kullanılmakta, hatta bazı sözlükler literal anlamı ‘metaforik olmayan anlam’ şeklinde tanımlamaktadır. [non-literal veya metaphoric anlam için , arada bazı farklılıklar olsa da ‘mecazî’ terimini kullanabiliriz.] Ayrıca batıdaki incelemeler artık pragmatikten ayrı olarak yapılmamaktadır. Bu nedenle tanımlar ve tasniflerde pragmatik unsurlar da dikkate alınmaktadır. Davidson’a göre lafzî anlam, dilbilimsel anlamdır ve bağlama (context) tâbî değildir, bütünüyle sistematiktir. Sözceler (utterance) önce kabaca lafzî anlama ulaşarak anlaşılır; daha sonra bu lafzî anlamın ne için kullanıldığı tesbit edilir. “Yarın yağmur yağacak” sözcesinin bir tek lafzî anlamı vardır ve bu anlam yorumcu için birincildir. Ancak yorumlayan kişinin sınırsız sayıda yorum yapabilme olasılığı vardır. Bu sözce, belirli bir hava tahminin yanlış olduğu veya yarın için bir piknik planı yapmamak gerektiğini anlatmak için kullanılabilir. Bu ve diğer muhtemel yorumlar alternatif anlamlar değil, alternatif kullanımlardır. Buna bağlı olarak dil, bir sözcenin, durum ve bağlamından bağımsız olarak lafzî anlamının elde edilmesine imkan veren, öğrenilen şartlar ve gereklilikler sistemidir. Önce lafzî anlam elde edilir; daha sonra yorumlama işlemi başlayabilir. Bu görüş, Grice’ın yaptığı ‘söylenen şey’ ile ‘kastedilen şey’ arasındaki ayrıma dayanmaktadır. Grice’a göre anlam, lafzî anlam ve konuşucu anlamı (speaker meaning) olarak ikiye ayrılır. Konuşucu anlamı uzlaşma zımnîliği (conventional implicature) ve konuşma zımnîliği (conversational implicature) olarak iki türdür. Grice lafzî anlamı da ‘cümle anlamı’ ve ‘söylenen şey’ olarak ikiye ayırır. Teoride cümle anlamı ile söylenen şey özdeş olsa da söylenen şey, sadece cümlenin anlamını tamamlamak için zorunlu olduğu zaman cümlenin anlamından ayrılabilir. [Bu görüşler anlamı pragmatik etkenlerle ele aldığı için ‘mecazî’ terimi kullanılmamaktadır. Mecazî anlam alternatif kullanımlardan biri ya da konuşucu anlamlarından biridir.] Gerçeklik şartlarına bağlı (truth-conditional) anlambilimde anlam ve kullanım arasındaki ayrım, standart pragmatik teorisindeki cümle anlamı ve sözce anlamı (utterance meaning) arasındaki farka benzer. İlk olarak Grice’ın belirttiği gibi (1975), bir söylemi (discourse) anlama işine dahil olan en az iki tür mantık vardır: Dil mantığı, lafzî veya dilbilimsel anlam için kullanılır. Konuşma (conversation) mantığı insanların konuşucunun niyetlerini anlamak için kullandığı kurallardır ve bu kurallar sözcenin lafzî anlamı ile başlar, sözce anlamı ile sona erer. (sözce anlamı “konuşucu anlamı” ,[speaker meaning], “kastedilen anlam” [intended meaning] veya “taşınan anlam” [conveyed meaning] olarak da bilinir.) Austin’le birlikte söz edimleri (speech acts) kuramını geliştiren Searle de bu konuda bir kriter koymuştur. Searle’e göre eğer bir cümlenin anlamında bir yanlışlık varsa bu cümle mecazî anlamda olabilir. Mesela “Köpek arka bahçeye uçtu” cümlesinde böyle bir yanlışlık vardır. Çünkü köpek literal olarak uçamaz. Searle “literal olarak alındığında bir sözcenin bozuk olduğunu görüyorsanız, cümle anlamından farklı olan bir sözce anlamı arayın” demiştir. Bu hüküm, felsefe ve psikolojide olduğu kadar dilbilimde de mecazî dil anlayışının üç aşamalı modelini oluşturur:
1 – Sözcenin lafzî anlamını bulun. 2 – Bulunan lafzî anlamı sözcenin bağlamı ile karşılaştırarak test edin. 3 – Eğer lafzî anlam bir mânâya sahipse bunu sözce anlamı yani konuşucunun kasdettiği anlam olarak kabul edin. Eğer lafzî anlamın bir mânâsı yoksa bağlam içinde mânâ oluşturan bir mecâzî anlam arayın.
Bu modele göre lafzî anlam sorunsuz ve bağlam dışıdır; lafzî anlamın şartlara bağlı olmayan bir önceliği vardır. Mecazî anlam sadece lafzî anlam bozuk olduğu zaman arandığı için lafzî ve mecazî anlam arasında önemli bir fark vardır: Lafzî anlam otomatik olarak, mecazî anlam ise isteğe bağlı olarak bulunur. Bütün bunlara rağmen lafzî anlam ile mecazî anlam arasındaki fark net değildir. Grice ve Searle’ün görüşleri, İnsanlar bir sözcenin lafzî ya da mecazî olduğuna nasıl karar verirler? Bütün insanların dil işleyiş mekanizmaları aynı mıdır? gibi soruları gündeme getirir. Bu soruları cevaplamak için Stern dilbilimsel kod çözümü ve dilbilimsel yorum arasında bir ayrım yapmıştır. Dilbilimsel kod çözümü sesbilimsel (phonological), sözlüksel (lexical) ve sözdizimsel (syntactic) işlemlerden oluşur.
Bir ifadenin lafzî anlamını, o ifadenin anlambilimsel yorumunu yapan dilbilim teorisi, yani dilbilimsel kod çözümü verir. Bir cümlenin lafzî anlamı, kurucularının lafzî anlamının bir kompozisyonudur. Bu görüşte lafzî anlam bir soyutlamadır; özel bir sözdizim ve anlambilim teorisidir. Wittgenstein da lafzî anlam için ‘uzlaşma’ (convention) ölçütünü getirmiştir. Kullanım sıklığı en fazla olan anlam lafzî anlamdır. Ancak, mecazî kullanım lafzî kullanımdan daha yaygın olabileceği için bu görüş de faydalı değildir. Ayrıca ‘uzlaşma’ kavramının kendisi de bulanık ve belirsiz bir kavramdır. Bir başka görüşe göre lafzî anlamı tanımlamak ve onu mecazî anlamdan ayırmak için kesin bir kural yoktur. Kelimeler aslında bir ‘anlam potansiyeli demeti’ oluştururlar. Anlam olayları, kelimenin bu anlam potansiyelini harekete geçirir. Kelimelerin anlam potansiyeli kurucular demetinden oluşur ve bu kurucular birbirleriyle uyumlu olmak zorunda değildir. Mecazî kullanımda bu potansiyeldeki bazı kurucular harekete geçirilir; yani lafzî veya mecazî kullanım bu potansiyelin farklı kurucularla işletilmesinden oluşur.
Alıntıdır
__________________ O, odur ki, sizi karanlıklardan aydınlığa çıkarsın diye kulu üzerine, gerçeği apaçık gösteren ayetler indiriyor. Allah size karşı gerçekten çok şefkatli, çok merhametlidir.
|