Şu da emredildi: Yüzünü dine bir Hanif olarak çevir. Sakın müşriklerden olma.
Yunus Suresi 105
Ben bir Hanif olarak yüzümü gökleri ve yeri yaratana döndürdüm. Müşriklerden değilim ben.
Enam Suresi 79
İbrahim ne bir Yahudi idi, ne de bir Hıristiyan. O sadece hanif bir müslümandı. O müşriklerden değildi.
Ali İmran Suresi 67
Şu da kuşkusuz ki, İbrahim başlıbaşına bir ümmetti; bir Hanif olarak Allah'ın önünde eğiliyordu. Müşriklerden değildi.
Nahl Suresi 123
De ki Allah doğrusunu söylemiştir / vaadinde sadıktır.Haydi artık Hanif olarak İbrahim'in Milleti'ne uyun! Müşriklerden değildi o.
Ali İmran Suresi 95
Allah'a ortak koşmadan, Hanifler olarak... Allah'a ortak koşan kişi, gökten düşmüş de kendisini kuşlar kapışıyor veya rüzgar onu uzak bir yere fırlatıp atıyor gibidir.
Okurum
Sabri Kurt, Pakistanlı Dr. Faruk Saleem adlı bir bilim adamının,
Yahudilerin İslâm âlemi karşısında neden güçlü olduklarını anlatan
karşılaştırmalı yazısını gönderdi. Bu yazıyı değerlendirmek istiyorum:
Dünyanın çeşitli bölgelerinde yalnızca 14 milyon Yahudi, buna karşılık
yaklaşık 1.4 milyar Müslüman yaşıyor. Yani bir Yahudi’ye 100 Müslüman
düşüyor. Durum böyleyken Yahudiler tüm Müslümanların toplamından 100
kez daha güçlüler.
Neden? Eğitimden, eğitimin sayı ve kalite
farkından. İslâm’ın ilk beş asrında büyük keşiflere ve bilimsel
gelişmelere imza atmış olan İslâm âlemi, daha sonra Kur’ân’ın amacı
dışında ne dünyaya ne de ahirete yaramayan ayrıntılarla, şerhlerle
uğraşmaya yöneldi. Yahudiler ise Allah’ın asıl kitabı olan Evren’in
kanunları üzerinde kafa yordular, çağdaş gelişimi yakalayan bilim
adamları yetiştirdiler. Albert Einstein, psikanalizin babası Sigmund
Freud, Karl Marx, Paul Samuelson, Milton Friedman, aşı iğnesini yapan
Benjamin Rubin, çocuk felci aşısını geliştiren Jonas Salk ve Albert
Sabin, lösemiye karşı ilaç geliştiren Gertrude Elion, Hepatit B aşısını
geliştiren Baruch Blumberg Yahudiydi.
Eğitime yatırım yaptılar
Ayrıca
Elie Metchnikoff bulaşıcı hastalıklarla ilgili çalışmalarıyla, Bernard
Katz nöromüsküler iletişim (kas-sinir sistemi arası iletişim)
alanındaki çalışmalarıyla, Gerald Wald insan gözü hakkındaki
bilgilerimizi geliştirmesiyle, Stanley Cohen embriyoloji (embriyon ve
gelişimi) çalışmalarıyla dalında Nobel Ödülü kazanmış olan Yahudi bilim
adamlarıdır. Dr. Faruk Saleem’in yazısında daha pek çok Yahudi bilim
adamından ve bunların çalışma ve buluşlarından söz edilmektedir. Son
105 yılda 14 milyon Yahudi’nin bilim dalında 100’ün üzerinde Nobel
Ödülü kazandığı, 1.4 milyar Müslümanın içinde yalnızca 3 kişinin Nobel
Ödülü aldığı da belirtilmektedir. “Neden Yahudiler bu kadar güçlü?”
sorusu, “özgün eğitim”le yanıt bulmaktadır. Eğitime yatırım sağlayan
Yahudilerden de bahsedilmekte, Yale Üniversitesi Başkanı Richard
Levin’in de Yahudi olduğu vurgulanmaktadır. Daha sonra film yönetmeni
ve yapımcısı Yahudilere de yer verilmektedir.
* DEVAM EDECEK
__________________ O halde yüzünü, Allah'ı bir tanıyarak dine, Allah'ın insanları üzerine yaratmış olduğu fıtratına doğrult. Allah'ın yaratışında değişiklik bulunmaz. Dosdoğru din budur. Fakat insanların çoğu bilmezler.
Katılma Tarihi: 07 ekim 2008 Yer: Turkiye Gönderilenler: 672
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
Sayın asım,
ben buna bir de protestanlar tarafından desteklendikleri için diyebilirim.
Protestanlık çok özel bir hristiyanlık mezhebidir.
Alman Sosyoloji bilgini Max Weber tarafından Kapitalizm ve Protestan Ahlakı adlı kitapta incelenmiştir.
Amerikayı ve Amerikalıyı anlamak isterseniz protestan kültürünü iyi bilmelisiniz.
Max Weber, rasyonalizasyonu(Akılcılık) kapitalist Batı toplumundaki en temel ve belirgin eylem olarak görmüştür. Rasyonalizasyonun her alanda izlerini süren ünlü düşünür, söz konusu rasyonalizasyonun bir kaynağının Protestan ahlâkının yol açtığı kültürel değişmelerde bulunduğunu savunmuştur. Buna göre, Protestan ahlâkı, her ne kadar kapitalizmin ilk ve temel nedeni olmasa da, bireyciliğin, sıkı çalışma ve disiplinin, rasyonel davranış ve özgüvenin önemini vurgulayan bir kültür doğurduğu için, kapitalizmin doğuşunda ve gelişiminde önemli bir rol oynamıştır.
Bakın bu cümlelerde ki her kelimenin , her kavramın altını çizmeli ve açıklama yapmalıyız.
O zaman Amerikalıların israili neden sevip, kolladığını anlarsınız. Hatta İsrail ile biz müslümanlar arasındaki farkın ne olduğunu az buçuk tahmin edebilirsiniz.
Bu başlık ta biraz da Amerikan düşüncesi ve tarihi üzerinde durmayı düşünüyorum. Hep Almanya olmaz. Biraz da Amerika.
Herkese selamlar.
__________________ Allah Aklını kullanmayanların üzerine pislik yağdırır.
ABD her 1 milyon kişiye karşılık yaklaşık 4 bin bilim adamına, Japonya
5
bin bilim adamına sahipken tüm Arap dünyasındaki tam zamanlı çalışan
araştırmacı sayısı 35 bin kişidir. Her 1 milyon Arap’a 50 teknisyen
düşerken Hristiyan dünyasında 1 milyon kişiye 1000 teknisyen
düşmektedir. İslâm dünyası gayri safi milli hasılasının yalnızca % 0.2
sini araştırma-geliştirme bütçesi olarak ayırırken Hristiyan dünyası %
5 oranında araştırma-geliştirme fonu ayırmaktadır. Makalenin yazarına
göre bu, İslâm dünyasının, bilgi üretebilecek kapasiteden yoksun olduğu
sonucunu doğurmaktadır. Pakistan’ın ileri teknoloji ihracatının, toplam
ihracatı içindeki oranı %1, Suudi Arabistan, Kuveyt, Fas, ve Cezayir’in
% 0.3tür. Oysa Singapur’da bu oran % 58 dir. Bu da İslâm dünyasının
bilgi uygulamasını gerçekleştiremediği sonucunu vermektedir. Yazar,
sonuçta İslâm dünyasının güçsüzlüğünü “kaliteli eğitim yoksunluğu”na
bağlamaktadır.
Dr. Faruk Saleem’in dediği gibi Yahudilerin
güçlenmesini sağlayan sorgulayıcı, araştırıcı, özgün eğitim;
Müslümanların geri kalışını hazırlayan da yanlış eğitim (sorgusuz,
araştırmasız, ezberci eğitim)dir. Özellikle muhafazakâr kesimde,
dünyanın her alanında kilit noktalarının Yahudilerin kontrolünde olduğu
söylenir ve buna inanılır. Eğer bu düşünce doğru ise Yahudilerin, nasıl
böyle bir güce ulaştıkları ve kilit noktaları ele geçirdikleri sorusu
akla gelir. Hiç kuşkusuz bu sorunun yanıtı, özgün araştırma ve
eğitimdir.
Eğitimsiz insanların bir yere gelmeleri, kalıcı güç
oluşturmaları mümkün değildir. Peki bizde eğitim yok mu? Var elbette.
Ama eğitim düzeyimiz hem sayı bakımından az hem de özgünlükten yoksun
ve ezberci... Hemen her ilimizde bir veya birkaç üniversitemiz var. Ama
bunlar içinde dünyanın belli başlı 500 üniversitesi arasına giren yok.
Çünkü özgün araştırma, özgün eser yetersiz. 1000 yıl önce yazılmış
kitapları hiçbir şey eklemeden, yenilikler katmadan yineleyip durmuşuz.
Yeni şeyler bulması, bilim âlemine yeni şeyler getirmesi gereken
üniversite üye ve yardımcılarının çoğu, şuradan buradan derleme,
kopyalama kitaplar ortaya çıkarmışlardır. Mevlânâ’nın deyişiyle
“Cancığazım bize yeni şeyler gerek.”
__________________ O halde yüzünü, Allah'ı bir tanıyarak dine, Allah'ın insanları üzerine yaratmış olduğu fıtratına doğrult. Allah'ın yaratışında değişiklik bulunmaz. Dosdoğru din budur. Fakat insanların çoğu bilmezler.
Kur’ân,
Allah’ın birer ayeti gördüğü doğa olaylarını dikkatle incelemeyi önerip
bunların yanından körü körüne geçip gidenleri kınarken; bilimi nur,
cehaleti karanlık sayarken; inen ilk ayetinde insanın yaratılışını
incelemeye dikkatimizi çekerken; asırlarca biz ayrıntılarla, iğne başı
kadar yer kuru kalırsa guslün olmayacağı, ojeli tırnakla abdestin ve
guslün tutmayacağı, hayz ve istihaza gibi sorunlarla, diş doldurmanın
caiz olup olmadığı fetvalarıyla uğraşıp durmuşuz. İnsanın ne dünyasına,
ne de ahiretine bir yararı olmayan nasih mensuh gibi bir takım
terimleri, din ihtisas okullarında dinin temel kuralıymış gibi
ezberletip durmuş, gençlerin kafasını bu temelsiz bilgilerle
koşullandırıp Kur’ân ayetlerini birbiriyle çelişik göstererek birçok
ayetin hükmünü geçersiz kılma cüretini göstermişiz. Kur’ân’ın anlamı
üzerinde yoğunlaşmamız gerekirken dat harfinin şöyle çıkarılacağı, ayn
harfinin şöyle çatlatılacağı, Mushaf’ın abdestsiz ele alınamayacağı
gibi düşüncelerle kolaylaştırılmış Kur’ân’ı, güçleştirmeye çalışmışız.
Kur’ân
bu tür ayrıntıların din olmadığını söylüyor. Dinin kolaylık üzerine
kurulduğunu, kolay dinin akıl yürütmelerle, haramlar üretmekle
daraltılmamasını, güçleştirilmemesini vurguluyor. Kur’ân temel
düşüncesi olan tevhidi anlatmak için hikâyeler sunar, benzetmeler
yapar. Yerin göğün yaratılışını, doğa olaylarını tevhidin kanıtları
olarak sergiler. Kur’ân’ı düşünerek okuyan, denizler, ırmaklar,
ormanlar, şifalı besinler üreten bal arıları, gökte cıvıl cıvıl uçan
kuşlar arasında dolaşır. Zifiri karanlıklar içerisinde bardaktan
boşalırcasına yağan yağmur altında kalır, gökte çakan ürpertici
şimşeğin parıltısını görür, kulakları yırtan gök gürültüsünü işitince
korkudan yüreği hoplar.
Birden bütün parlaklığıyla görünen
güneş, kuşluk vaktinde insanı sarmalayıp ısıtır. Sonra insan, gecenin,
gündüzün ışığı üstüne; gündüzün de gecenin karanlığı üstüne dolanmasını
izler. Bu haliyle Kur’ân sadece bir din ve ahiret kitabı değil, dünya
ve ahireti kaynaştıran Tanrısal bir mesajdır. Kitabımız bizi kâinat
kitabının ayetlerini okumaya yöneltmiş, ne yazık ki biz o ayetleri
okuyamamışız. Başkaları okumuş, Allah’ın doğa yasalarını keşfetmiş,
onlardan yararlanmayı bilmiştir. Allah sadece Müslümanların Rabbi
değil, bütün âlemlerin Rabbidir. O, temel yasasını değiştirmez.
Buyruğunu tutanları, yasalarına uyanları başarıya ulaştırır. “Hiç
bilenle bilmeyen bir olur mu?”
__________________ O halde yüzünü, Allah'ı bir tanıyarak dine, Allah'ın insanları üzerine yaratmış olduğu fıtratına doğrult. Allah'ın yaratışında değişiklik bulunmaz. Dosdoğru din budur. Fakat insanların çoğu bilmezler.
Bakara47:''Ey İsrailoğulları! Size verdiğim nimeti ve sizi bir zamanlar alemlere üstün kıldığımı hatırlayın.'' Bakara122:''Ey İsrailoğulları! Size verdiğim nimeti ve sizi bir zamanlar alemlere üstün tuttuğumu hatırlayın.'' Bakara249:''Nice az topluluk çok topluluğa Allah'ın izniyle üstün gelmiştir, Allah sabredenlerle beraberdir" dediler.'' Aliimran139:''inanmışsanız,mutlaka siz en üstünsünüzdür.'' Nisa95:''Allah, cihad edenleri oturanlara, büyük ecirler, dereceler, mağfiret ve rahmetle üstün kılmıştır. Allah bağışlar ve merhamet eder.'' Maide56:''Kim Allah'ı, Peygamberini ve inananları dost edinirse bilsin ki, şüphesiz Allah'tan yana olanlar üstün gelirler.'' Tevbe14-15:''Onlarla savaşın ki Allah sizin elinizle onları azablandırsın, rezil etsin ve sizi üstün getirsin de müminlerin gönüllerini ferahlandırsın, kalblerindeki öfkeyi gidersin. Allah dilediğinin tevbesini kabul eder. Allah Bilendir,Hakimdir.'' Neml15:''And olsun ki, Davud'a ve Süleyman'a ilim verdik. İkisi "Bizi mümin kullarının çoğundan üstün kılan Allah'a hamdolsun" dediler.'' Casiye16:''onları(israiloğullarını) dünyalara üstün kıldık.'' Kıymetli Hanif dostalarım israil'in neden güçlü olduğunun sebeplerinden birini de Kur'ana bakarak öğrenebilirsiniz.Yukarıdaki ayet meallerinde inananlar diye geçen kelimelerin yerine israil'i koyarsanız neden güçlü olduklarını Kur'an size söyleyecektir.Evet israil'in güçlü olmasının en büyük sebeplerinden biri,her ne kadar bize göre tahrif edilmiş tevratları olsada onlara göre sahih bir kitaptır ve ona iman etmektedirler ve tevratı kendilerine anayasa olarak benimsemişler ve onun ışığında ülkelerini ve hayatlarını ayakta tutmaktadırlar.Biz ise inanıyoruz dediğimiz kitabı mezarlarda okunan ölü kitabı haline getirmişiz içindeki ilkeleri hayatımıza yansıtmamışız bu durumda sizce kim üstün gelir.tabiki onlar üstün gelir.Zaten Yüce Allah Kur'anında da ben inananları üstün kılacağım demiyor mu?O halde bu Allah'ın vadinin yerine gelmesinden başka bir şey değildir.Biz de ne zaman inanıyoruz dediğimiz Kur'anı hayat kitabımız haline getirirsek Rabbim bizi de üstün hale getirecektir. selamlar,sevgiler.
Sizin yetkiniz yok foruma yeni mesaj ekleme Sizin yetkiniz yok forumdaki mesajlara cevap verme Sizin yetkiniz yok forumda konu silme Sizin yetkiniz yok forumda konu düzenleme Sizin yetkiniz yok forumda anket açma Sizin yetkiniz yok forumda ankete cevap yazma