HANiFDOSTLAR.NET

 

Kuran Müslümanı
 

(Şahıs odaklı din anlayışından Allah odaklı din anlayışına...)

Ana Sayfa Hanif Mumin  Iste Kuran Kurandaki Din  Kur'an Yolu  Meal Dinle Sohbet Odasi Hanifler E- Kitaplik Kütüb-i Sitte ?  ingilizce Site Kuran islami Aliaksoy Org  Hasanakcay Net Tebyin-ül Kur'an Önerdiğimiz Siteler Bize Ulasin

 

- Konulara Göre Fihrist

- Saçma Hadisler

- Hadislerin-Sünnetin İncelemesi

- Haniflikle İlgili Sorular Cevaplar

- Misakın Elçisi Kim?

- Kuranda Namaz/Salat

- Onaylayan Nebi

- Kuranda Namaz/Salat

- Enbiya 104

- Kuranda Yeminler

- Adem Hakkında Sorular

- Ganimetleri Resulün Eline Nasıl Vereceğiz?

- Allahın ındinde YIL ve DOLUNAYLAR

- Abese ve Tevella

- Hadisçilerce Tahrif Edilen Ayetler

- Mübarek Yer, Mübarek Vakit

- Arkadaş Peygamber

- Kuranın İndirilişinden Günümüze Gelişi

- Bir Türban Sorusu

- Kuran ve Bize Öğretilenlerin Farkı

- Namazın Kılınışı

- Hadislere Göre Namaz

- Kuranda Salat Namaz mıdır?

- Kuran Yetmez Diyen Uydurukçular

- Bizler Hanif Dostlarız

- Sahih Hadis mi İstersiniz?

- Hakkı Yılmaz'ın Tebyin Çalışması

- Kur'anı Anlamada Metodoloji

- Tarikatçıların Çarpıttığı Birkaç Ayet

- Nasıl Kur'an Okuyalım?

- Kur'anı Kerim Nedir?

- Kur'anda Oruç

- Allah'sız Bir Din ve Allah'sız Bir Kur'an İnancı

- Kuransız Bir İslam Anlayışı ve Müşrikleşme

- Meal Çalışmasına Davet

- Allah Şahit Olarak Kafi Değil mi?

- Doğru Hadisleri Ne Yapacağız?

- Kur'andaki Muhammed ve Peygamberlerin Misyonu

- Mahrem, Avret, Ziynet

- Nur Suresi Çeviri-Yorum

- Cilbab

- Resule İtaat Ne Demektir?

- Hadis Kalburcuları ve Kalburları

- Kur'anı Kerim'in İndiriliş Gayesi

- Kur'anda Amellere Karşı Cahili Yaklaşım

- İslamdışı İnanışlara Kur'andan Örnekler

- Biri Şu Haram Üretim Tesislerini Kapatsın

- Tasavvufta İslam Var mı?

- İslamda Delil Sorunu

- Kurban Kesmek

- İlahi Hitabın Serüveni

- Ecel Nedir?

- Şirk, İşrak, Müşrik, Müşareke, Müşterik

- Büyü Yapan ve Yaptıranlar

- Peygamberlere Karşı Rabbani Yaklaşımlar

- Salat-ı Tefriciye yada Zikri Çarpıtmaya Bir Örnek

- Mucize Nedir?

- Ayrılıkların Nedenleri

- Sıfır Hata veya Kur'an

- Haniflik Nedir?

- Rabıta İle Şeyhlere Tapanlar

- Hadis Zindanının Mezhepçi Mahkumları

- İslam Dininin Öğrenilmesinde Kaynak Sorunu

- Fasık ve Münafıkların Genel Tanımlaması

- Hadisler, Hıristiyanlık ve Selman Rüştü

- Kur'anı kerim'in İndiriliş Gayesi

- Müstekbirlere Karşı Cahili Yaklaşım

- Halis-Hanif İslam

- Kur'anda Şefaat

- Fuhuş Tellalı Tefsirciler

- Hayızlıyken Neden Namaz Kılınmasın?

- Cebrail, Vahiy, Melek

- Dindarlıkta Müşrikleşme Temayülü

- Büyü Yapan ve Yaptıranlar

- Yaratılış, Adem, Havva

- Kur'an Yerel mi, Evrensel mi?

- Reform Dinde mi, Dindarlıkta mı?

- Ne Mutlu Tağutu Olmayanlara

- Peygambere Saygı(?)

- Hadislere Kanıt Diye Gösterilen Ayetler

- Allah Nazara Karışmadı mı?

- Kur'anı Kerimle Amel Etmek Mümkün mü?

- Kur'anda İnkar Edenlerin Vasıfları

- Müminlerin Vasıfları

- Allah'ın Vasıfları

- Kur'anın Vasıfları

- Dine Karşı Cahili Yaklaşımlar

- Kur'an Merkezli Din

- İrin Küpü Patladı; Mevlana

- Hurafe ve Bidatlar

- Peygamberi Tanrılaştırma

- Hz. İsa'nın Ölümü

- Allah'ın Mesajının Adı: Kelamullah

- Allah'ın Resule Uyarıları

- Kur'ana Göre Tenkit ve Eleştiri Nasıl Olmalı?

- Kur'anda Sevgi

- Sofuların Devlet Desteğiyle Desteklenmesi

- Hans Von Aiberg Aldatmacası

- Kabir Azabı Safsatası

- Kur'an Kıssalarının Önemi; Masal Değiller

- Kur'anda Toplumsal Sünnetler

- Tefsirde İsrailiyyat

- Kardeş Evliliği Olmadan Çoğalma

- Hans Von Aiberg Tutuklandı

- Kur'anda Tevbe Kavramı

- Yaşar Nuri Öztürk'ün Yorumuyla Namaz

- Karadelikler; Bir Büyük Yemin

- Mezhepçilerin Ümmi Açmazı

- Kabe Nedir? Mekkede midir, Kudüste mi?

- Kur'anda Ruh Kavramı

- Kur'anda Nefs Kavramı

- Amin Kavramı ve Putperestlik

- Diyanet İşleri Başkanlığının Sitemize Cevabına Cevaplar

- Resul ve Nebi -1

- Resul ve Nebi -2

- Sapık Bir Fırka: Hansçılar

- Cihad mı, Çapulculuk mu?

- Kur'an Deyip Namazı Yok Sayanlar

- Cennete Sadece Müslümanlar mı Girecek?

- Kur'anda El Kesme Cezası var mı?

- Nazar veya Göz Değmesi Var mı?

- Şehadet Getir, Münafık(?) Ol

- Kur'anda Eleştiri Metodu

- Hacc Mekkede mi, Bekkede mi?

- İslami Tebliğde Kur'an Metodu

- Saptırılan Kavram: Mekruh

- Kur'anda Cuma Namazı var mı?

- Of Be Kader, Allah mı Suçlu Yoksa Biz mi?

- Kader Açısından Cebir ve İhtiyar

- Baban Peygamber Olsa Ne Yazar

- Kur'anda İnsan Hukuku

- Vahdet-i Vücud, Şirkin Alası

- Tasavvufi Bilginin Kaynağı Vahiy mi?

- İslam'da Resullük Son Bulmuştur

- Teveffi Kelimesi ve Arap Dili

- Tasavvuf Üzerine Düşünceler

- Nefis Mertebelerinin İç Yüzü

- Allah Rızası Anonim Şirketi; Tarikatlar

- Tasavvuf ve Eşcinsellik -1

- Tasavvuf ve Eşcinsellik -2

- Nakşi Şeyhi Allah'ın Avukatı mı?

- Kur'anda "ve+la" Öbeği

- Putlar ve Tapanlar

- Son Peygamberimizin Okuma Yazması

- Mesih ve çarpıtılan Bir Ayet

- Hac İzlenimleri

- "Üzerinde 19 var" da Son Nokta

- Secde Emri

- Kur'andaki Hac

- Aracıların Gaybı Bildiği İnancı

- Tarikatçı - Müşrik Karşılaştırması

- Gazali'nin Kadına Bakışı

- Kur'anda Kadına Verilen Önem

- Başörtüsü Allah'ın Emri Değil

- Başörtüsü Takmak Kur'anda Var mı?

- Kur'anda Kadın Dövmek Var mı?

- Cariye, Köle; Utanmaz Mealciler

- Kadına Yönelik Şiddet

- Sünnet Edilen Kızın Öyküsü

- Erkekçe ve Kadınca Meal Konusu, Nebe 33. Ayet

- Harem - Selamlık Kimin Emri?

- Zina, Evlilik ve Örtünme Adabı

- Cariyeleri Aç, Hür Kadınları Kapat (!)

- Çok Eşliliği Yasaklayan Ayetler

- Kur'ana Göre Evlilik Hukuku

- 2 Kadın = 1 Erkek, Uydurma mı?

- Danimarkalı mı Sapık, Buhari mi?

- Ebu Hanife, Cariyenin Avreti

- Nisa 25, Hür Kadın ve Fahişe İfadesi

- Maymunların Hadisi ve Recm Vahşeti

- Hz. Muhammed'in Tebliği

- Peygamberi Tanrılaştırma

- Angarya Haline Getirilen İbadet

- Buhari'nin Hadislerini Buhari Yazmamıştır

- Hadis ve Sünnet Gerçeği

- Uydurma Hadisler, İslamın Kara Boyası

- Hadisler Dinin kaynağı Olamaz

- Uydurmaların Sınırı Yok; Şeytan Geyiği

- Beşeri Hükümler Neden Kutsal Oluyor?

- Hadis - Kur'an Çelişkisi

- Kur'anda/Dinde Olanlar ve Olmayanlar

- Cehennem'den Çıkış Yok

- Kur'anda Tağut

- Ebu Hureyre Gerçekte Kimdir?

- Hadis - Mantık Çelişkileri

- Kurban ve Kurban Bayramı Nereden Geliyor?

- Hadislere Göre Kur'an Eksiktir

- Bildiri: İslam Anlayışında Reform

- Arapça mı, Arap Saçı mı?

- Koca mı Üstün, Allah mı?

- Esbab-ı Nüzül Komedi Hadisleri

- İşte Geleneğin Dini

- Ulul Emir İle Kim Kastediliyor?

- Kul Hakkı

- Yezidi Bir Gelenek: Aşure Tatlısı

- Hz. İbrahim'den Asrımıza Dersler

- Taklitçiliğin Boyutları

- Seb-ul Mesani Nedir?

- Kelle Sayılarak Gerçek Bulmak

- Kıyamet - Mahşer Günü ve Sonrası

- Kur'anda Namaz Vakitleri

- Kur'anda Cuma Konusu

- Salih Olmak Yetmez

- Hudeybiye Anlaşması Uydurma mı?

- Kitap Yüklü Eşekler

- Kur'andaki Hac

- Hz. Nuh'un Oğlu Kimdi? İftira mı?

- Ruhun Ağırlığına Başka Bakış

- Hz. İbrahim Yalancı Değildi

- İncil'de Kadına Bakış

- Şirkin Büyüğü Küçüğü Olur mu?

- Kur'andaki Abdest ve Hijyen

- Din de Bir Araçtır

- Kur'an Okumanın Zararları

- Kur'anda Dua Ayetleri

- Kur'anda Tarih Kavramı ve Bilinci

- Şekilsel Secde Kur'anda Yok mu?

- Salat ve salatı İkame

- Kur'andaki Emr Kavramı Üzerine

- Dindar İnsanlar Şirk Koşar

- Alak Suresinin İlk Beş Ayeti

- Men Arefe'nin Çözümü

- Kur'andaki Av Yasağı

- Fıtrat ve Namaz Vakitleri

- Kur'anda İnsan Hukuku

- Din Büyüklerini Tanrılaştırma

- Allah'a ve Muhammed'e Değil

- Kur'andaki Örnek Tevekkül

- Şekilsel Rüku Kur'anda Yok mu?

- Hz. İbrahim Kuşları Kesti mi?

- Ehli Sünnet Dininin Anayasası

- İnsan Allah'ın Halifesi mi?

- Kur'an Üzerinde Düşünmek

- Şirkin Kuyusuna Düşenlere Uyarılar

- Kur'an Ölülere Okunmak İçin mi İndirildi?

- Ayda Okunan Kur'an Masalı

- Hz. İbrahim, Safa ve Merve Masal mı?

- "Haç"er-ul Esved (!)

- Mevlana Sahte Bir Peygamber Değil mi?

- Tasavvufun Tanrısı İki Zıttır

- Kur'andaki Tasavvuf: Teveccüh

- Önce Batıl ve Hurafe İle Savaşalım

- Resuller Haram Kılamaz mı?

- Elçi Muhammed ile İnsan Muhammed'in Farkı

- Tarikatlarda Aracılar Rezaleti

- Nur Suresi 31. Ayet Nasıl Çarpıtılıyor?

- Sırat Kıldan İnce, Kılıçtan Keskin mi?

- Kur'anda Zalimler

- Bütün Mehdileri Çöpe Atıyoruz

- Kur'ana Göre Ramazan Ayı ve Haram Aylar

- Tasavvufçuların İlahı; Varlık ve Yokluk

- Tasavvufçuların Küçük Putları

- Sünnet Etmek yaratılışı Değiştirmedir

- Son Peygamberimizin Mektupları

- Fıtrat ve Namaz Vakitleri

- Mescid-i Aksa Nerede?

- Büyük Kandırmaca: Hadis

- Kur'an Neden Arapça Olarak İndirilmiştir?

- Kimin dini? Kimin Kitabı? Kimin Meali?

- Evliya Kelimesinin geçtiği Ayetler

- Şimdiye Kadar Yaşanan İslam

- Ayın Yarılması Diye Bir Mucize Yoktur

- Kabe Dikili Taş Değil mi?


Up | Down | Top | Bottom
 
Şu da emredildi: Yüzünü dine bir Hanif olarak çevir. Sakın müşriklerden olma.

Yunus Suresi 105

Ben bir Hanif olarak yüzümü gökleri ve yeri yaratana döndürdüm. Müşriklerden değilim ben.

Enam Suresi 79

İbrahim ne bir Yahudi idi, ne de bir Hıristiyan. O sadece hanif bir müslümandı. O müşriklerden değildi.

Ali İmran Suresi 67

Şu da kuşkusuz ki, İbrahim başlıbaşına bir ümmetti; bir Hanif olarak Allah'ın önünde eğiliyordu. Müşriklerden değildi.

Nahl Suresi 123

De ki Allah doğrusunu söylemiştir / vaadinde sadıktır.Haydi artık Hanif olarak İbrahim'in Milleti'ne uyun! Müşriklerden değildi o.

Ali İmran Suresi 95

Allah'a ortak koşmadan, Hanifler olarak... Allah'a ortak koşan kişi, gökten düşmüş de kendisini kuşlar kapışıyor veya rüzgar onu uzak bir yere fırlatıp atıyor gibidir.

Hacc Suresi 31


Up | Down | Top | Bottom

HABERLER

 

 








 

 

  Hanif Islam

 

Kur'an'da İnanç Konuları
 Hanif Dostlar Ana Sayfa -> Kur'an'da İnanç Konuları
Konu Konu: Namazda Dua Ayetleri Yanıt YazYeni Konu Gönder
Yazanlarda
Gönderi << Önceki Konu | Sonraki Konu >>
asım
Uzman Uye
Uzman Uye


Katılma Tarihi: 14 agustos 2008
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 1700
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı asım

19.NAMAZ (Niyaz etmektir, hangi dilde niyaz edilmelidir?).

Dua Sözcük anlamı:

Duâ”, da’vet ve da’vâ mastarları gibi mastar olup, “çağırmak, seslenmek, istemek, yardım talep etmek” demektir.

Ayrıca isim olarak duâ, “küçükten büyüğe, aşağıdan yukarıya olan talep ve niyaz” demektir.

İslamî bir terim olarak duâ: “Allah’ın yüceliği karşısında kulun, aczini itiraf etmesi, sevgi ve tazim duyguları içinde lütuf ve yardım dilemesi” demektir. Duânın ana hedefi insanın Allah’a halini arzetmesi ve O’na niyazda bulunması olduğuna göre, bu, Allah ile kendine inanan kul arasında bir diyalogu ve yakın ilgiyi ortaya koyar. İşte bundan dolayı duâya “münâcât” (Allah ile gizliden ve ruhsal konuşma) adı da verilmiştir. Ki insan, varlığını kabul ettiği o Yüce Güç karşısında duyduğu saygı ve ümit hisleri sebebiyle kendisinden daha üstün olanla irtibat ihtiyacını duymaktadır.

Duâ tüm dinlerde vardır. Muhteva, şekil ve anlatım biçimine göre bazı türlere ayrılır. Asıl ve en yaygın olanı, “yalvarıp yakarmaktır”. Duâlarda insan, kötülükten kurtulmayı veya iyiye kavuşmayı diler. Bunu yaparken de önce Allah’a hamd ve şükür eder. Allah’ı üstün vasıflarıyla yüceltir.

                              İslam dışında ve ilkel dinlerde duâ:

İlkel topluluklarda görülen müşterek duâ, aile reisi, kabile başkanı veya rahibin yakarışlarına cemaatin katılması (âmin demesi) şeklinde olmaktadır. Kötülüklerden korunma veya dünya nimetlerinden faydalanma isteği duânın iptidai halinin tespitinde en belirleyici özelliktir. Hint mistisizminde Upanişad’lardan kaynaklanan ve yoganın psikotekniğine dayanan ibadetsiz bir duâ türü vardır. Hinduizm’de duâ inandırıcı sözlerle yapılır; ortak duâ sembolü bir çeşit besmele olan “om”dur. Budizm’de yüce varlığa karşı belirli bir duâ söz konusu olmamakla beraber Buda’ya duâ etmek ve ondan istekte bulunmak geleneği hakimdir. Şintoizm’de duâ, mabed veya evde tanrılara pirinç ve pirinç şarabı sunmakla yerine getirilir.

Eski Meksika, Sümer, Bâbil, Mısır ve Yunan dinlerinde birbirine benzeyen ve duâ yerine kullanılan kolektif şiirler vardır. Maniheizm’deki duâda ruhu etkileyen düalist bir görüş hakimdir. Romalılar duâlarını genellikle Jüpiter mabedinde yaparlardı. Cermen dininde büyünün duâ üzerinde üstün bir gücü vardır. Ancak ilkel toplumlarda büyü ile duâ arasındaki sınırı belirlemek oldukça güçtür. Yunan dininde duâ geleneksel temizlikle başlar ve klasik yalvarma ile sona ererdi. Sümerler duâ esnasında ellerini başlarının üzerine koyarlar, sevinçlerini göstermek ve duânın inandırıcı olmasını sağlamak için ellerini alınlarına çarparlar, böylece ölülerine de saygı göstermiş olurlardı. Bu durum Doğu Asya’da özellikle Hint yogasında da görülmektedir.

Duâ esnasında kutsal eşyanın öpülmesi, okşanması, çıplak ayakla etrafında dönülmesi gibi hususlar ilkel kabile dinlerinin özelliklerindendir. Hemen bütün ilkel kabile dinlerinde güneş doğarken ve batarken, ekim ve hasat zamanlarında kurallara bağlı olarak duâ edilir.

                                      

                                      Yahudilik’te duâ:

 Yahudilik’te duâ Allah’a yaklaşma vesilesi kabul edilir. İbranice “tephillah” duâ anlamına gelir. Tevrat’ta duâ için genel bir kavram ve belli bir sıra olmamakla birlikte altmış altı cümle doğrudan veya dolaylı olarak duâ ile ilgilidir. Yahudiler ayakları bitiştirmek, diz çökmek, baş eğmek, elleri göğe açmak ve Kudüs’e yönelmek suretiyle duâ ederler.Bilhassa ll. Tapınak’ın yıkılışından sonra yahudilerde toplu duâ da yaygınlaşmıştır. Günümüzde yahudiler günde üç defa (sabah, öğle ve akşam) duâ ederler. Ayrıca sinagogda cumartesi (sabbat) ve bayram günlerinde bunlara ek olarak duâlar ilave edilir. Sabah duâsında duâ atkısı talet (tallit) kullanılır, duâ kayışı da sol pazıya ve alna takılır. Duâ dili İbranice olmakla birlikte bazı eski Aramice duâlar da okunur. Duâ öncesinde temizlik yapmak ve özel âyin elbisesi giymek gerekir. Duâların büyük bir kısmını ihtiva eden Mezmurlar hem yahudi hem de hıristiyanlarca duâ sırasında okunmaktadır.

                                            Hıristiyanlık’ta duâ:

Hıristiyanlıkta duâ dini hayat açısından büyük bir önem taşır. Duâ Tanrı’ya ulaşma, O’nu tanıma ve vicdanın sesi olarak nitelendirilir. Duânın temelinde Allah’a güven ve yüce bir inanış vardır. Luther’e göre duâ inancın eseri, Calvin’e göre Allah’ı kavrayabilme inancının her gün tekrarlanışıdır. İnciller’de Hz. İsa’nın tavsiye ettiği belli bir duâ şekli yoktur; sadece putperestler gibi duâ edilmesi yasaklanmıştır (Matta, Vl, 7). İnciller’in tamamında duâyı ilgilendiren yetmiş beş kadar cümle tespit edilebilmektedir. Hıristiyanlık’ta duânın belli esaslar çerçevesinde yapılması ilk defa İznik Konsili’inde (Miladi 325) kararlaştırılmış, daha sonra Vatikan bu esaslar üzerinde bazı değişiklikler yapmıştır. Duâda Hz. İsa temel unsuru teşkil etmekle beraber Allah ve Ruhulkudüs de duânın önemli rükünlerindendir.

Günümüzde hıristiyanların günlük (sabah, öğle ve akşam), haftalık (Pazar), ve yıllık (paskalya) olarak keşişler ve rahipler gözetiminde manastırlarda yaptıkları duâ geleneği oldukça uzun bir geçmişe sahiptir (M.S.150). “Rabbin duâsı” Hıristiyanlık için toplu ibadetin doruk noktasını teşkil eder. Katolik kilisesinde günde yedi ayrı duâ saati bulunmaktadır. Ortodoks kilisesinin geleneğinde gün batarken okunan “Vesperum” günün ilk duâsını teşkil eder. Genel olarak kiliselerdeki duâ şekilleri pek fazla değişiklik göstermez.

                                                         İslam’da duâ:

Kur’ân-ı Kerim’de duâ ile ilgili âyetler geniş bir yer tutar. 200 kadar âyet doğrudan doğruya duâ ile ilgilidir. Ayrıca tevbe, istiğfar gibi kulun Allah’a yönelişini ve O’ndan dileklerini ifade eden çok sayıda âyet vardır. Konuyla ilgili âyetlerin bir kısmında insanların Allah’a duâ etmeleri emredilmiş, duânın usul, âdâb ve tesirleri üzerinde durulmuştur.

                                                    

                                                    

                                                        Duânın gereği:

Yüce Kur’ân’ımız incelendiğinde insanlarda dini eğilimin fıtrî (yaratılıştan, genlerine işlenmiş) olduğunu  görürüz. A’raf suresi 172, 173. âyetlerde, şu şekilde açıklamalar buluruz:

 “Hani Rabbin, âdemoğullarından, bellerinden zürriyetlerini alıp onları öz benliklerine şahit tutarak sormuştu: “Rabbiniz değil miyim?” onlar: “Rabbimizsin, buna tanıklık ederiz.” demişlerdi. Kıyamet günü, “biz bundan habersizdik” demeyesiniz.

Şöyle de demeyesiniz: “Daha önce atalarımız şirke batmıştı. Biz de onların ardından gelen bir soyuz. Gerçeği çiğneyenlerin yüzünden bizi helak mı edeceksin?”” 

 Ve bu âyetlerden Allah’ı tanıma ve O’nun terbiyesine girmenin henüz dünyada hayat bulmadan evvelden başladığını anlarız. Görünürdeki gerçekler de bunun böyle olduğunu gösterir. Ayrıca,

İsra suresi, âyet 44:

Yedi gök, yerküre ve bunların içindekiler O’nu tespih ederler. Hiçbir şey yoktur ki, O’nu överek tespih etmesin; fakat siz onların tespihlerini anlamıyorsunuz. O Halim’dir, Gafûr’dur.”

Ra’d suresi âyet 13:

“Gök gürültüsü O’nu hamd ile tespih eder; melekler de O’ndan ürpererek.. Yıldırımlar gönderir de onlarla dilediğini çarpar. O, tuzak kuranların hilelerini başlarına geçirmede çok güçlü olduğu halde, onlar ona karşı mücadele edip duruyorlar.”

 Hadid suresi âyet 1:

“Göklerde ve yerdeki herşey Allah’ı tespih etmektedir. Aziz’dir O, Hakîm’dir.”

 Haşr suresi âyet 1:

“Göklerde ne var yerde ne varsa Allah’ı tespih etmektedir. Aziz’dir O, Hakîm’dir.”

 Saff suresi âyet 1:

“Göklerde ne var yerde ne varsa Allah’ı tespih etmektedir. Aziz’dir O, Hakîm’dir.”

 Cuma suresi âyet 1:

“Göklerdekiler ve yerdekiler; o Melik, o Kuddüs, o Azîz, o Hakîm Allah’ı tespih ediyorlar.”

 Teğabun suresi âyet 1:

“Göklerdekiler ve yerdekiler Allah’ı tespih ediyorlar. O’nundur mülk ve yönetim; O’nun içindir tüm övgüler. Herşeye gücü yetendir O.”

 Özellikle de Zariyat suresi 56. âyette şöyle buyrulur:

“Ben cin ve insi (bilmediğiniz ve bildiğiniz her şeyi) sadece bana ibadet/kulluk etsinler diye yarattım.”

Bu gerçeklerden ve toplumdaki ateist ve din karşıtı kimselerin de dara geldikleri zamanlar gayri ihtiyarı Allah’a sığınmaları, dini eğilimin, kulluğun, duâya ihtiyacın, Allah’a yalvarmanın; kısacası, canlı cansız her şeyin Allah ile ilişkisinin fıtri (yaratılıştan genlere yerleştirilmiş) olduğunu gösterir.

Kur’ân’ı Kerim’de, insanın çaresizlik içinde ve zor şartlarda duâya başvurma şeklindeki genel psikolojik makanizması üzerinde ısrarla durulmuştur. Bazı âyetlerde dini yöneliş veya duânın belirgin veya zayıf hale geldiği durumlar açıklanırken aynı zamanda bu yönelişin insan tabiatında fıtri ve külli bir motif olarak bulunduğu da ortaya konmuştur. Âyetlerin ifadesiyle, insan bir tehlike ve sıkıntıya düşünce bütün samimiyetiyle Allah’a yönelir; yatarken, otururken, ayakta dururken bıkmadan usanmadan duâ edip, iyilik ve başarı ister.

Bununla birlikte bazı âyetlerde de insanın ihtiyaç ve sıkıntısının giderildiği, kendini emniyet içinde ve başarılı gördüğü durumlarda duâ isteğinin zayıfladığı, Allah’tan  yüz çevirdiği, kendi güç ve yeterliliğini gözünde büyütüp bencil ve nankör olduğu, zalimce hareket ettiği vurgulanmaktadır:

Yunus suresi âyet 12:

İnsana zorluk dokunduğu zaman; yan yatarken, otururken, ayaktayken bize yalvarır. Ama sıkıntısını çözdüğümüzde, kendisine dokunan bir zorluk yüzünden bize hiç yalvarmamış gibi çekip gider. Haksızlığa aşırılığa sapanlara, yapmakta oldukları işte böyle süslü gösterilmiştir.”

 İsra suresi âyet 11:

“İnsan, hayra davet eder gibi şerri çağırıyor. İnsan çok acelecidir.”

 Lokman suresi âyet 32:

Karabulutlar gibi dalga kendilerini kuşattığı zaman, Allah’a dini O’na özgüleyerek yalvarırlar. Fakat onları karaya çıkarıp kurtarınca, içlerinden sadece bir kısmı doğru yolu tutar. Bizim âyetlerimize ancak gaddar nankörler karşı çıkarlar.”

 Fussılet suresi âyet 49:

“İnsan hayır istemekten/hayır için duâ etmekten bıkıp usanmaz. Kendisine bir şer dokunmaya görsün, hemen ümidini keser, yıkılır.”

Zümer suresi âyet 8:

“İnsana bir zarar/zorluk dokununca, Rabbine yönelerek O’na duâ eder. Sonra ona bir nimet lütfettiğinde, önceden O’na yalvarmakta olduğunu unutur. O’nun yolundan saptırmak için Allah’a eşler, ortaklar isnat eder. De ki: “Birazcık nimetlen küfrünle. Hiç kuşkusuz sen, ateş halkındansın.”

 Fussılet suresi âyet 51:

İnsana nimet verdiğimizde yüz çevirir, yan yatar. Kendisine şer dokununca, hemen duâya koyulur.”

 A’raf suresi âyet  189, 190 :

O, sizi bir candan yaratan, ve ondan da, kendisine ısınsın diye, eşini yapandır. Ne zaman ki o, onu örtüp bürüdü, o zaman o hafif bir yük yüklendi. Ve bununla gidip geldi. Ne zamanki zevce ağırlaştı o zaman onlar (o ikisi) Rablerine duâ ettiler: “Eğer bize salih (bir çocuk) verirsen, andolsun ki kesinlikle  şükredenlerden olacağız.”

Ne zaman ki onlara (o ikisine) salih (bir çocuk) verdi, o ikisine verdiği şey hakkında onun için ortaklar kıldılar. Onların ortak koştuğu şeylerden Allah münezzehtir, yücedir.”

Tevbe suresi âyet 75, 76:

Onlardan, “Eğer Allah lütfundan bize verirse, mutlaka bağışta bulunacağız ve iyilerden olacağız diye Allah’a söz verenler vardır.

Sonra, Allah, onlara lütfundan verince, onda cimrilik ederler ve ilgisizce sırt çevirirler.”

Yunus suresi âyet 22, 23:

“Size karada ve denizde yolculuk ettiren O’dur. Gemilerde bulunduğunuzda gemiler içindekileri tatlı bir rüzgarla götürür, yolcular neşeyle eğlenirken şiddetli bir fırtına gelip çatar, dalgalar her yandan saldırıp onlar, çepeçevre kuşatıldıklarını anlayınca, dinlerini Allah için arındırarak O’na yalvarırlar:- Bizi bundan kurtarırsan, hiç kuşkusuz, şükredenlerden oluruz.

Sonra O, onları kurtarınca, bir de bakarsın ki, yeryüzünde haksız yere azgınlık ederler. –Ey insanlar! Gerçekten, şimdiki hayatın geçici yararları için azgınlığınız, bizzat kendi zararınızadır! Sonra dönüşünüz bizedir. Yaptıklarınızı size bildireceğiz.”

 Nahl suresi âyet 53, 54:

 “Ve iyilik olarak sahip olduğunuz ne varsa, Allah’tandır. Size bir zarar dokunduğunda, yalnız O’na sığınırsınız.

Sonra, zararı sizden giderince, içinizden kimileri, Rab’lerine hemen tanrılar ortak ederler.”

 Lokman suresi âyet 31, 32:

“Âyetlerini size göstermek için, gemilerin denizde, Allah’ın nimetiyle kayıp gittiğini görmedin mi? İşte gerçekten bunda, çok sabırlı ve çok şükreden bir kimse için, âyetler vardır.

Gerçek şu ki, gölgeler gibi bir dalga onu kapladığında, O’nun için dinlerini arındırarak Allah’a yalvarırlar; ve onları karaya çıkararak kurtardığında ise, içlerinden bir kısmı orta yolu tutar.(şükredici olur) Ama, âyetlerimizi ancak, tam hain ve nankör inkar eder.”

Zümer suresi âyet 8:

İnsana bir zarar/zorluk dokununca, Rabbine yönelerek O’na duâ eder. Sonra ona bir nimet lütfettiğinde, önceden O’na yalvarmakta olduğunu unutur. O’nun yolundan saptırmak için Allah’a eşler, ortaklar isnat eder. De ki: “birazcık nimetlen küfrünle. Hiç kuşkusuz sen, ateş halkındansın.””

Zümer suresi âyet 49:

İnsana bir zorluk/zarar dokunduğunda bize yalvarır yakarır; sonra ona bizden bir nimet lütfettiğimizde şöyle der: “Bu bir ilim sayesinde verildi bana.” Hayır, öyle değil; o bir fitnedir ama onların çokları bilmiyorlar.”

 Rum suresi âyet 33:

Ve insanların başına bir sıkıntı gelince, Rab’lerine yönelerek O’na yalvarırlar. Sonra, onlara kendinden bir rahmet tattırınca, bir de bakarsın ki, içlerinden bir kesim, Rab’lerine ortaklar koşarlar.”

Ankebut suresi âyet 65:

“Gemiye bindiklerinde, dini yalnız O’na özgü kılarak Allah’a yalvarırlar. Onları karaya çıkarıp kurtardığında ise, bir de bakarsın ki, ortak koşmaya başlarlar.”

 

İsra suresi âyet 67:

“Ve denizde size bir zarar dokunduğunda, yalvardıklarınız kaybolup giderler. O, kaybolmaz. Sonra O, sizi karaya çıkararak kurtarınca, boş verirsiniz. Ve insan, çok nankördür!”

İşte bu olumsuz gelişmeleri önlemek amacıyla ilahi dinler, insan şuurunda dini inanç ve duygunun mümkün olduğu kadar canlı, etkili bir halde bulunmasını sağlamanın bazı çarelerini insan için görev haline getirilmiştir. Bu görevler, ibadetlerdir. Özellikle de ibadetlerin özü ve beyni olan duâdır. Bunun yanında bilhassa refah ve rahat ortamlarda insanın Allah’ı hatırlamasın öngörülmüştür. Böylece, bu inancın kontrolü altında bencil isteklerine kapılmamasını sağlamak hedeflenmiştir.

Duâ ve ibadet, görünüşte, yaratılışı gereği insanın Allah’a doğru olan bir yöneliştir.  Böyle olmakla birlikte, bir başka boyutu da, Allah ile kul arasındaki, Allah’ın rahmet ve şefkatinin gereği olan bir ilişkidir. Ve bu ilişkide kesinlikle Allah ile kul arasında bir vasıta söz konusu değildir. O nedenler duâ kulluğun en ileri mertebesi ve ibadetlerin en önemlisidir. Ve kul duâsıyla değer kazanır. İbadet ve duâ kulda Allah bilincini canlı ve sürekli kılar. Bu bilinç sayesinde kul, boyun eğer. Bu küçülme ve saygı, Allah’ın rahmet ve merhametini, bereketini çeker. Bu nedenle duâ, ibadetin beyni kabul edilmiştir.

Mümin suresi âyet 60:

“Rabbiniz buyurmuştur ki: “Duâ edin bana, cevap vereyim size. Kibre saparak bana ibadetten uzaklaşanlar, aşağılanmış bir halde cehenneme gireceklerdir.”

Furkan suresi âyet 77:

“De ki: “ Duânız yoksa, Rabbim sizi ne yapsın! Yalanladınız; bu yüzden azap kaçınılmaz olacaktır.”

Allah kuluna cevap vermek için onun her ne vesilesiyle olursa olsun  kendisine başvurmasını istemektedir. Bu vesileler, hayranlık, hamd, şükür olabileceği gibi, ihtiyaç, korkulandan kurtulma ve yapılan hataların bağışlanması isteği de olabilir.

Bakara suresi âyet 152:

Anın beni ki anayım sizi. Şükredin bana, sakın nankörlük etmeyin.”

 Hud suresi âyet 90:

Rabbinizden af dileyip O’na yönelin. Rabbim Rahîm’dir, rahmeti sınırsızdır; Vedûd’dur, çok sevgilidir.”

 Zümer suresi âyet 53:

“De ki: “ Ey kendi aleyhine sınırı aşan/aşırı giden kullarım! Allah’ın rahmetinden ümit kesmeyin. Allah, günahları tümden affeder. Çünkü O, mutlak Gafûr, mutlak Rahîm’dir.”

Şu kesinlikle bilinmelidir ki, duânın kabulu için ilk adım mutlaka kul tarafından atılmalıdır. Allah ile kul arasındaki ilişki konusunda Peygamber efendimize sorular yöneltilmiştir. Ve bu sorulan sorulara cevap olarak cenabı hak  şu âyeti indirmiştir.

Bakara suresi âyet 186:

Kullarım sana benden sorarlarsa ben gerçekten çok yakınım. Duâ edenin çağrısına, bana çağırıp yakardığı anda cevap veririm. Hadi onlar da bana karşılık versinler, bana inansınlar ki doğruyu ve iyiyi bulabilsinler.””

                                  

                               

                                     Duâ yalnızca Allah’a yapılır:

Kur’ân’ı Kerim’de duânın sadece Allah’a yapılması vurgulanır. Allah’tan başkalarına, putlara veya kendilerine kutsallık izafe edilmiş kişi ve meleklere duâ kesinlikle yasaklanır.

Şuara suresi âyet 213:

“O halde Allah’ın yanında bir başka ilaha daha yalvarma. Yoksa azaba uğratılanlardan olursun.”

 Kasas suresi âyet 88:

Allah’ın yanında diğer bir tanrıya daha kulluk etme. İlah yok O’ndan başka. O’nun yüzü dışında herşey helak olacaktır. Hüküm yalnız O’nundur ve O’na döndürüleceksiniz.”

 Ayrıca Allah’tan başkasına duâ edenler kınanmış ve uyarılmışlardır.

Ra’d suresi âyet 14:

Gerçek duâ yalnız O’na yapılır. O’nun dışında yalvarıp davet ettikleri ise onlara hiçbir şekilde cevap veremezler. Onlar, ağzına ulaşsın diye iki avucunu suya doğru açan ama suya ulaşamayan birinden başkasına benzemezler. Küfre sapanların duâ ve davetleri şaşkınlığa dalmaktan başka bir işe yaramaz.”

 A’raf suresi âyet  194, 195:

Allah dışındaki yakardıklarınız sizin gibi kullardır. Eğer iddianızda haklıysanız, hadi çağırın onları da size cevap versinler.

Ayakları mı var onların ki, onlarla yürüsünler; ellerim mi var onların ki onlarla tutsunlar; gözleri mi var onların ki, onlarla görsünler; kulakları mı var onların ki, onlarla işitsinler. De ki: “ Ortaklarınızı çağırıp bana tuzak kurun. Hadi, göz açtırmayın bana!”

 Nahl suresi âyet 20:

Allah dışında yakardıklarınız hiçbir şey yaratamazlar; onların kendileri yaratılmaktadır.”

Nisa suresi âyet 117:

Allah’ın dışındakilere duâ edenler sadece dişilere duâ ederler. Ve Onlar inatçı bir şeytandan başkasına çağırıp yakarmıyorlar.”

 Hacc suresi âyet 12, 13:

“Allah’ı bırakır da kendisine zarar veremeyecek, yarar sağlamayacak şeylere kulluk eder. Dönüşü olmayan sapıklığın ta kendisidir bu.

Zararı, yararından daha yakın olan kişiye yalvarır. Ne kötü bir destekçidir o, ne kötü bir efendidir!”

                                              

                                               

                                                              Duânın âdabı:

Duâ yapılırken takınılacak tavır ile ilgili bir çok davranış listesi yazılıp çizilmiştir. Biz burada onları aktarmıyoruz. Biz bu konuda Yüce rabbimizin bize bildirdiklerini ve bunun ilk müslüman ve ilk uygulayıcısı olan Rasülüllah efendimizin uygulayışını aktaracağız.

Nisa suresi âyet 32:

Allah’ın, bir kısmınıza bir kısmınızdan farklı olarak lütfettiği şeyleri isteyip durmayın. Erkeklere kendi kazandıklarından bir nasip var; kadınlara da kendi kazandıklarından bir pay var. Allah’tan, o’nun lütfunu isteyin. Allah, her şeyi iyice bilmektedir.”

Nisa suresi âyet 134:

Dünya nimeti ve bereketi isteyen bilsin ki, dünya nimeti de ahiret mutluluğu da Allah katındadır. Allah, çok iyi işitir, çok iyi görür.”

A’raf suresi âyet 29:

“Şunu da söyle: “Rabbim bana adaleti emretti. Her mescitte yüzlerinizi O’na doğrultun. Dini yalnız O’na özgüleyerek, O’na yalvarın. Tıpkı sizi ilk yarattığı gibi O’na döneceksiniz.”

A’raf suresi âyet 55, 56:

Rabbinize boyun bükerek, gizlice/ürpererek yakarın. O, haddi aşanları/azmışları sevmez.

Yeryüzünde, orası barışa kavuştuktan sonra bozgun çıkarmayın. Ürpererek ve ümit ederek duâ edin O’na. Hiç kuşkusuz, allah’ın rahmeti güzel düşünüp güzel iş yapanlara çok yakındır.”

 A’raf suresi âyet 180:

En güzel isimler Allah’ındır; O’na onlarla duâ edin. O’nun isimlerinde ters bir tutum izleyenleri bırakın. Yapıp ettiklerinin cezasını çekeceklerdir.”

A’raf suresi âyet 205:

Rabbini, kendi içinden yalvarıp ürpererek, bağırtılı olmayan bir sesle sabah-akşam zikret. Sakın gafillerden olma.”

Bakara suresi âyet 186:

Kullarım sana benden sorarlarsa ben gerçekten çok yakınım. Duâ edenin çağrısına, bana çağırıp yakardığı anda cevap veririm. Hadi onlar da bana karşılık versinler, bana inansınlar ki doğruyu ve iyiyi bulabilsinler.”

 Yusuf suresi âyet 86, 87:

“Dedi ki: “Ben, içimi doldurup taşan özlemimi, kederimi Allah’a arz ederim. Ve Allah’ın yardımıyla sizin bilmediğiniz şeyleri bilirim.

Ey oğullarım! Gidin, artık Yusuf’u ve kardeşini bulmak için dikkat kesilin. Allah’ın rahmetinden de ümit kesmeyin. Çünkü, Allah’ın rahmetinden, küfre sapanlar topluluğundan başkası ümit kesmez.”

Mü’min suresi âyet 60:

“Rabbiniz buyurmuştur ki: “Duâ edin bana, cevap vereyim size. Kibre saparak bana ibadetten uzaklaşanlar, aşağılanmış bir halde cehenneme gireceklerdir”

Enbiya suresi âyet 90:

“Kendisine hemen cevap vermiş, Yahya’yı ona hediye etmiş, karısını kendisi için doğurmaya elverişli hale getirmiştik. Onlar, hayırlarda yarışırlar, umarak ve korkarak bize yalvarırlardı. Onlar, bize ürpererek saygı gösterirlerdi.”

Sahih Buhari, Kitab-üt Da’vat, 50. Bab 77 No.lu Hadis:

“ ….. Ebu Musa el-Eşarî RA. Şöyle demiştir:

Bizler  Peygamber AS. İle birlikte bir seferde bulunduk. Vadiden yüksek bir yere çıktıkça, yüksek sesle tekbir getiriyorduk. Peygamber:

Ey insanlar! Nefislerinize yumuşak davranın (sesinizi yükseltmeyin)! Çünkü sizler sağırı ve gâibi (uzakta, sizden haberi olmayan birisini) çağırmıyorsunuz. Lakin sizler Semi’ ve Basîr Allah’a duâ ediyorsunuz!” buyurdu.” ……..”

Sahih Buharî, Kitab-üt Da’vât 19. Bab, 33 No.lu Hadis:

“…… İbn-i Abbas şöyle demiştir:

“….. Duâdan da seci’li nevini bırak, böylesinden sakın. Çünkü ben Rasülüllah’tan ve sahabilerinden seci’li, kafiyeli duâ ile meşgul olmadıklarını bilmişimdir. Yani onlar bunu değil de ancak seci’li ve kafiyeli sözlerden çekinmeyi yapıyorlardı.”

Görmekteyiz ki, Yüce Rabbimizin âyetleri, ve bu âyetler ile terbiye edilmiş olan  Peygamberimizin uygulamaları göz önüne alınınca duânın olması gereken âdâbı şunlar olmaktadır:

Dikkatin dağılmaması, Hudû ve Huşûlu bir niyaz yapılması için gece, seher vakti, ve topluca duâ edilen zaman ve ortamlar dikkate alınmalıdır.

 Namaz bahsinde göreceğiniz gibi, duâyı sadece dil ile değil, gönül ve tüm beden dilleriyle de yapmak gerekmektedir.

Duâ yaparken edebiyat yapılmamalıdır. Yapmacık, kafiyeli, seci’li ifadelerden ve tavırlardan kaçınılmalıdır.

Duâlar, Hudû ve Huşû (mahiyetleri ileride “namaz” bölümünde açıklandı) ile, umarak, korkarak ve ürpererek yapılmalıdır.

 Yapılan duânın kabul edileceğine kesinlikle inanılmalıdır.

 Duâ yaparken önce Allah’ı anıp, hamdedilmeli, sonra da kişisel istekler istenmelidir. (Fatiha örneğinde olduğu gibi.)

Haksız ve yersiz isteklerde bulunulmamalıdır. Kimsenin zararı istenmemelidir. Duâlar, Kur’ân’da yer almış, Allahü Teâlâ’nın tasvip ettiği türden; günahların affı, kötülüklerin def’i, ve örtülmesi, canın iman ile ve iyilerle beraber alınması, kıyamet gününde rezil ve rüsvay olmamak, hidâyet, tevbenin kabulü, hayırlı bir nesile sahip olmak, iyi, güzel işler yapabilmek, cehennem azabından korunmak, ilim ve sağlık istemek için olmalıdır. (Kitabın arkasındaki Kur’ân’da yer alan duâlara dikkat ediniz.)

İşin aslını görünce, ısmarlama  sözde duâların duâ olmadığını, ve Allah’a emirler yağdırırcasına tv. Ve radyolarda, camilerde, değişik merasimlerde yapılan artistik gösterilerin, düzmecelerin de duâ olmadığını anlıyoruz.

Kur’ân-ı Kerim’deki duâ mahiyetindeki âyetler ön ve arkalarıyla pasaj içerisinde dikkate alındığında geçmiş peygamberler gibi o duâları edenler kendi bulundukları koşullar ve ortama göre niyazda bulunduklarını göreceğiz. O nedenle ısmarlama, basma kalıp, şablon  bir çoğu uyduruk, yalan-yanlış duâlar (Ramazan Duâsı, Kenz-ül Arş Duâsı, İsm-i A’zam Duâsı,  Hacet Duâsı, Karınca Duâsı,  Bereket Duâsı, İstihare Duâsı, Nazar Duâsı, Ağrı, sancı vs. duâları gibi) okuyacağımıza, biz de kendi şartlarımıza ve ortamımıza göre, kendimiz niyazda bulunmalıyız. Kesinlikle şablon duâlar okumayalım, kendimiz, kendimizce duâ edelim, yalvaralım.

Bazı sure ve âyetler örnek duâ metinleri mahiyetindedir. Mesela, Fatiha suresi Allah’ı veciz bir şekilde niteledikten sonra O’na kulluk ve duâdaki ihlası ve insanlığın en çok muhtaç olduğu hidâyeti (doğru yola ulaşma) içten dilemeyi eşsiz bir üslupla ifade eden sözleriyle bütün müslümanların en çok okudukları duâ metni haline gelmiştir. Bakara suresinin 201. âyetinde geçen, “Ey Rabbimiz! Bize dünyada da güzellik ver, ahirette de güzellik ver; bizi cehennem azabından koru” mealindeki sözler de Fatiha’dan sonra en çok okunan duâ olmuştur. Kur’ân-ı Kerim’de duâ ile ilgili 200 civarında âyet mevcuttur. Duâ konusu hadislerde de önemli bir yer tutar. Duâ ile ilgili bir çok hadis kitapları oluşturulmuştur. Ayrıca “Mesur Duâlar” adıyla bir çok örnekler belirlenmiş bunun çokları da kitaplaşmıştır.


hakkı yılmaz



__________________
O halde yüzünü, Allah'ı bir tanıyarak dine, Allah'ın insanları üzerine yaratmış olduğu fıtratına doğrult. Allah'ın yaratışında değişiklik bulunmaz. Dosdoğru din budur. Fakat insanların çoğu bilmezler.
Yukarı dön Göster asım's Profil Diğer Mesajlarını Ara: asım
 
hasanoktem
Admin Group
Admin Group


Katılma Tarihi: 10 eylul 2006
Gönderilenler: 2837
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı hasanoktem

 

SİLLÊM SALAT'TIR;  SALAT, MERDİVEN DAYAMAKTIR

Selam Değerli Kardeşlerim,

SALAT'ın bir anlamı da Yüce Rahman'a SİLLÊM'i dayamak, O'na dua etmektir.

SİLLÊM, Arapça'da merdiven demektir... namaz, bu merdivende tırmanmanın bir adıdır ve kıyam-rüku-sücud'un anlamlarından ( kıyamlı salatlardan) biridir...

Sillêm, Salat demektir...

dikey boyut ve anlamında maddi , manevi ve fiili bir ulaşım ve İRTİBAT vesilesi / aracıdır.

önemli bir BAĞ kurmaktır...

Yüce Allah ile aramızdaki hablullah-il metîn dir...

hablullah-il metin olan Kur'an'a sarılmaktır...

ürvetül vüska'dır...kopmaz bir ZİNCİR'dir...

en sağlam ve en sarsılmaz habl'in yani sicimin/ ipin adıdır

ben her DUA edip Yüce Rabbim'den kul acziyetimle ( özellikle daraldığımda...) yakarışlarda bulunduğumda " SİLLÊM " i  işte bu yönüyle dayar ve niyaz'da bulunurum, ihtiyaçlarımı saygıyla arz ederim...lütfundan isterim...

en imkansızın ne kadar da imkanlı olduğuna bizzat tanıklık etmiş olanlardanım...

yanlış anlaşılmasın lütfen...

burda sa'y'in yapılacak mesaî'nin gösterilecek azm'u gayretin önemini yadsıyor değilim şüphesiz...

muhakkak ki, bunların her halukarda yapılması azami derecede gayret gösterilmesi gerekir tabi ki...

ancak herşeyin bittiği ve hertürlü maddi olgunun tüketildiği anlarınız olmuştur mutlaka...

her türlü FİİLİ duanın tüketilmesinden sonra KAVLÎ dua'dan başka ne kalır ki?

örneğin en iyi ve en gelişmiş şartlarda ameliyat olmakta olan bir karibiniz / çok yakınınız için artık Yüce Allah'a SİLLÊM dayamaktan başka yapılacak bir şey kalmazki...

veya, elimizden geleni " samimiyetle " yapmamıza rağmen birçok kereler nefis ve hevamızın bizi olumsuzlamasından ve bunun gibi nedenlerden dolayı Sırat-ı Müstakim yolunda - olduğunu zannettiği halde - olamamaktan , hidayete kılavuzlanamamaktan korkup veya endişelenip yine Yüce Rabbimize " SİLLÊM "i dayamak tan başka ne yapabiliriz ki...” evvelki-sonraki “,   samimi destek ve tüm çalışmalarımız (sâ’y'imiz) salat’tan gayri bir şey değil ki…

BİZ'i BİZ'den kurtarması için başka kime yalvarabiliriz ki...

gereken her ne ise onu yapıp sillem'i dayamalıyız ki SALAT'ımız eksik olmasın.

SALAT'ımıza bir halel gelmesin.

DUA gerçekten çok önemli.

" bana dua edin size icabet edeyim " diye buyuran Yüce Allah'a Salat'ımızın her yönüyle/ her alanıyla / her şubesiyle dua edelim...

dua'larımızın dua olması için dua edelim...

SALATIMIZ / fiili ve kavli dualarımız eksik olmasın inşaAllah

Muhabbetle



__________________
Andolsun, size öyle bir kitap indirdik ki sizin bütün şeref ve şanınız ondadır. Hâlâ aklınızı kullanmayacak mısınız? ENBİYA 10
Yukarı dön Göster hasanoktem's Profil Diğer Mesajlarını Ara: hasanoktem
 
ibrahimim
Uzman Uye
Uzman Uye
Simge

Katılma Tarihi: 17 ekim 2006
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 506
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı ibrahimim

hasanoktem Yazdı:

 

" bana dua edin size icabet edeyim " diye buyuran Yüce Allah'a Salat'ımızın her yönüyle/ her alanıyla / her şubesiyle dua edelim...

dua'larımızın dua olması için dua edelim...

SALATIMIZ / fiili ve kavli dualarımız eksik olmasın inşaAllah

Muhabbetle





Selamların en güzeli senin üzerine olsun hasan kardeşim!

Yüreğinin derinlerinden gelen bu talebini/talebimizi yüce rabbim kabul buyursun inşallah.

Yazını okuduktan sonra ister istemez yüreğimden parmaklarıma akan mısraları paylaşmak istedim.

 

Selam ve dua ile.

 

Yokluğun uçsuz bucaksız derinliklerinden şuhuda aktım.

Bir araya gelmemiş canım anılmaya değer değildi kalktım.

Varlığa, varlığıma, etrafıma sağıma soluma baktım,

Zahir'e batına uzağa yakına derine, en derine baktım,

Biliyorum, anlıyorum, bu yolun dönüşü yok, heyhât çünkü ben dönüş gemilerini yaktım.

 

Var oldum varlık oldum can oldum candan oldum.

Beden giydim âdem oldum, canlara yâran oldum.

Ben "O" süphan da güzeli gördüm, güzellik gördüm.

Salâtı kulluğu duayı hep O'na, hep O'na gördüm.





__________________
Ey inananlar, Allah'tan korkarsanız O size iyi ile kötüyü ayırdedici bir anlayış verir, kötülüklerinizi örter ve sizi bağışlar. Allâh büyük lutuf sâhibidir
Yukarı dön Göster ibrahimim's Profil Diğer Mesajlarını Ara: ibrahimim
 
arciden
Groupie
Groupie


Katılma Tarihi: 26 haziran 2009
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 66
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı arciden

emeğiniz için tşk.ederim ayrıca bir eklenti en sevdiğim ve secdelerde söylediğim dualardan

CİN 19.      Allah'ın kulu kalkmış O'na dua ederken neredeyse onun etrafında keçeler gibi birbirlerine geçeceklerdi.     
      20.     De ki: "Ben ancak Rabbime dua ederim ve O'na hiçbir ortak koşmam."

taha 20/114. ayet    Demek ki Allah, O hak hükümdar, yüceler yücesidir !.. Sana vahyi tamamlanmadan önce Kur'an'ı okumakta acele etme ve: "Rabbim, benim ilmimi artır!" de.

Yukarı dön Göster arciden's Profil Diğer Mesajlarını Ara: arciden
 
öğrenci98
Ayrıldı
Ayrıldı


Katılma Tarihi: 21 kasim 2008
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 432
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı öğrenci98

Merhabalar

Sayın Arciden;

Dile getirmiş olduğunuz;

"Allah'ın kulu kalkmış O'na dua ederken..." 72/19

 ve

"De ki: Ben ancak Rabbime dua ederim..." 72/20

Ayetlerinde geçen "dua" kelimesi namazınızda Allah'a yaptığınız "yakarış" mı? Yoksa, insanları kul olmaları için Allah'a yapılan "çağrı/davet" mi?

Teşekkür ederim.

Muhabbetle...

 

  



__________________
Benliğin galebe çaldığı hiçbir yerde, vahiyden, adaletten ve merhametten bahsedilemez.
Yukarı dön Göster öğrenci98's Profil Diğer Mesajlarını Ara: öğrenci98
 
Guests
Guest Group
Guest Group


Katılma Tarihi: 01 ekim 2003
Gönderilenler: -259
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı Guests

Cin 19'la ilgili mevcut yorumlardan bir yorum:

"Hakikat şu ki, Abdullah (Allah'ın Elçisi Muhammed), O'na (Allah'a) çağırınca/O'na kulluğa koyulunca, (Mekkeli- Medine'li bütün müşrikler ve Kitap Ehli kafirler) O'na karşı birleştiler." 

Yapılmış tefsirler/yorumlar içerisinde bana en doğru yorum bu yorum geliyor.

Muhabbetle. 

Yukarı dön Göster Guests's Profil Diğer Mesajlarını Ara: Guests
 
öğrenci98
Ayrıldı
Ayrıldı


Katılma Tarihi: 21 kasim 2008
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 432
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı öğrenci98

İlaveten;

Bahsi geçen bu konunun (72/19 da ki, Allah'a kulluğa davetin/çağrının) bir başka boyutu ise "salat" kavramında bütünleşerek 96/9,10 da dile geldiği kanaatindeyim.

"eraeytellezi yenha: gördünmü o kimseyi ki men ediyor/engelliyor

abden iza salla: bir kulun salatında/dininin gereğinde (yaparken/uygularken)" 96/9,10 

Muhabbetle...

 



__________________
Benliğin galebe çaldığı hiçbir yerde, vahiyden, adaletten ve merhametten bahsedilemez.
Yukarı dön Göster öğrenci98's Profil Diğer Mesajlarını Ara: öğrenci98
 

Eğer Bu Konuya Cevap Yazmak İstiyorsanız İlk Önce giriş
Eğer Kayıtlı Bir Kullanıcı Değilseniz İlk Önce Kayıt Olmalısınız

<< Önceki Sayfa 2
  Yanıt YazYeni Konu Gönder
Yazıcı Sürümü Yazıcı Sürümü

Forum Atla
Sizin yetkiniz yok foruma yeni mesaj ekleme
Sizin yetkiniz yok forumdaki mesajlara cevap verme
Sizin yetkiniz yok forumda konu silme
Sizin yetkiniz yok forumda konu düzenleme
Sizin yetkiniz yok forumda anket açma
Sizin yetkiniz yok forumda ankete cevap yazma

Powered by Web Wiz Forums version 7.92
Copyright ©2001-2004 Web Wiz Guide
hanif islam

Real-Time Stats and Visitor Reports Sitemizin Gunluk, Haftalik, aylik Ziyaretci  Detaylari Real-Time Stats and Visitor Reports

     Sayfam.de  

blog stats