HANiFDOSTLAR.NET

 

Kuran Müslümanı
 

(Şahıs odaklı din anlayışından Allah odaklı din anlayışına...)

Ana Sayfa Hanif Mumin  Iste Kuran Kurandaki Din  Kur'an Yolu  Meal Dinle Sohbet Odasi Hanifler E- Kitaplik Kütüb-i Sitte ?  ingilizce Site Kuran islami Aliaksoy Org  Hasanakcay Net Tebyin-ül Kur'an Önerdiğimiz Siteler Bize Ulasin

 

- Konulara Göre Fihrist

- Saçma Hadisler

- Hadislerin-Sünnetin İncelemesi

- Haniflikle İlgili Sorular Cevaplar

- Misakın Elçisi Kim?

- Kuranda Namaz/Salat

- Onaylayan Nebi

- Kuranda Namaz/Salat

- Enbiya 104

- Kuranda Yeminler

- Adem Hakkında Sorular

- Ganimetleri Resulün Eline Nasıl Vereceğiz?

- Allahın ındinde YIL ve DOLUNAYLAR

- Abese ve Tevella

- Hadisçilerce Tahrif Edilen Ayetler

- Mübarek Yer, Mübarek Vakit

- Arkadaş Peygamber

- Kuranın İndirilişinden Günümüze Gelişi

- Bir Türban Sorusu

- Kuran ve Bize Öğretilenlerin Farkı

- Namazın Kılınışı

- Hadislere Göre Namaz

- Kuranda Salat Namaz mıdır?

- Kuran Yetmez Diyen Uydurukçular

- Bizler Hanif Dostlarız

- Sahih Hadis mi İstersiniz?

- Hakkı Yılmaz'ın Tebyin Çalışması

- Kur'anı Anlamada Metodoloji

- Tarikatçıların Çarpıttığı Birkaç Ayet

- Nasıl Kur'an Okuyalım?

- Kur'anı Kerim Nedir?

- Kur'anda Oruç

- Allah'sız Bir Din ve Allah'sız Bir Kur'an İnancı

- Kuransız Bir İslam Anlayışı ve Müşrikleşme

- Meal Çalışmasına Davet

- Allah Şahit Olarak Kafi Değil mi?

- Doğru Hadisleri Ne Yapacağız?

- Kur'andaki Muhammed ve Peygamberlerin Misyonu

- Mahrem, Avret, Ziynet

- Nur Suresi Çeviri-Yorum

- Cilbab

- Resule İtaat Ne Demektir?

- Hadis Kalburcuları ve Kalburları

- Kur'anı Kerim'in İndiriliş Gayesi

- Kur'anda Amellere Karşı Cahili Yaklaşım

- İslamdışı İnanışlara Kur'andan Örnekler

- Biri Şu Haram Üretim Tesislerini Kapatsın

- Tasavvufta İslam Var mı?

- İslamda Delil Sorunu

- Kurban Kesmek

- İlahi Hitabın Serüveni

- Ecel Nedir?

- Şirk, İşrak, Müşrik, Müşareke, Müşterik

- Büyü Yapan ve Yaptıranlar

- Peygamberlere Karşı Rabbani Yaklaşımlar

- Salat-ı Tefriciye yada Zikri Çarpıtmaya Bir Örnek

- Mucize Nedir?

- Ayrılıkların Nedenleri

- Sıfır Hata veya Kur'an

- Haniflik Nedir?

- Rabıta İle Şeyhlere Tapanlar

- Hadis Zindanının Mezhepçi Mahkumları

- İslam Dininin Öğrenilmesinde Kaynak Sorunu

- Fasık ve Münafıkların Genel Tanımlaması

- Hadisler, Hıristiyanlık ve Selman Rüştü

- Kur'anı kerim'in İndiriliş Gayesi

- Müstekbirlere Karşı Cahili Yaklaşım

- Halis-Hanif İslam

- Kur'anda Şefaat

- Fuhuş Tellalı Tefsirciler

- Hayızlıyken Neden Namaz Kılınmasın?

- Cebrail, Vahiy, Melek

- Dindarlıkta Müşrikleşme Temayülü

- Büyü Yapan ve Yaptıranlar

- Yaratılış, Adem, Havva

- Kur'an Yerel mi, Evrensel mi?

- Reform Dinde mi, Dindarlıkta mı?

- Ne Mutlu Tağutu Olmayanlara

- Peygambere Saygı(?)

- Hadislere Kanıt Diye Gösterilen Ayetler

- Allah Nazara Karışmadı mı?

- Kur'anı Kerimle Amel Etmek Mümkün mü?

- Kur'anda İnkar Edenlerin Vasıfları

- Müminlerin Vasıfları

- Allah'ın Vasıfları

- Kur'anın Vasıfları

- Dine Karşı Cahili Yaklaşımlar

- Kur'an Merkezli Din

- İrin Küpü Patladı; Mevlana

- Hurafe ve Bidatlar

- Peygamberi Tanrılaştırma

- Hz. İsa'nın Ölümü

- Allah'ın Mesajının Adı: Kelamullah

- Allah'ın Resule Uyarıları

- Kur'ana Göre Tenkit ve Eleştiri Nasıl Olmalı?

- Kur'anda Sevgi

- Sofuların Devlet Desteğiyle Desteklenmesi

- Hans Von Aiberg Aldatmacası

- Kabir Azabı Safsatası

- Kur'an Kıssalarının Önemi; Masal Değiller

- Kur'anda Toplumsal Sünnetler

- Tefsirde İsrailiyyat

- Kardeş Evliliği Olmadan Çoğalma

- Hans Von Aiberg Tutuklandı

- Kur'anda Tevbe Kavramı

- Yaşar Nuri Öztürk'ün Yorumuyla Namaz

- Karadelikler; Bir Büyük Yemin

- Mezhepçilerin Ümmi Açmazı

- Kabe Nedir? Mekkede midir, Kudüste mi?

- Kur'anda Ruh Kavramı

- Kur'anda Nefs Kavramı

- Amin Kavramı ve Putperestlik

- Diyanet İşleri Başkanlığının Sitemize Cevabına Cevaplar

- Resul ve Nebi -1

- Resul ve Nebi -2

- Sapık Bir Fırka: Hansçılar

- Cihad mı, Çapulculuk mu?

- Kur'an Deyip Namazı Yok Sayanlar

- Cennete Sadece Müslümanlar mı Girecek?

- Kur'anda El Kesme Cezası var mı?

- Nazar veya Göz Değmesi Var mı?

- Şehadet Getir, Münafık(?) Ol

- Kur'anda Eleştiri Metodu

- Hacc Mekkede mi, Bekkede mi?

- İslami Tebliğde Kur'an Metodu

- Saptırılan Kavram: Mekruh

- Kur'anda Cuma Namazı var mı?

- Of Be Kader, Allah mı Suçlu Yoksa Biz mi?

- Kader Açısından Cebir ve İhtiyar

- Baban Peygamber Olsa Ne Yazar

- Kur'anda İnsan Hukuku

- Vahdet-i Vücud, Şirkin Alası

- Tasavvufi Bilginin Kaynağı Vahiy mi?

- İslam'da Resullük Son Bulmuştur

- Teveffi Kelimesi ve Arap Dili

- Tasavvuf Üzerine Düşünceler

- Nefis Mertebelerinin İç Yüzü

- Allah Rızası Anonim Şirketi; Tarikatlar

- Tasavvuf ve Eşcinsellik -1

- Tasavvuf ve Eşcinsellik -2

- Nakşi Şeyhi Allah'ın Avukatı mı?

- Kur'anda "ve+la" Öbeği

- Putlar ve Tapanlar

- Son Peygamberimizin Okuma Yazması

- Mesih ve çarpıtılan Bir Ayet

- Hac İzlenimleri

- "Üzerinde 19 var" da Son Nokta

- Secde Emri

- Kur'andaki Hac

- Aracıların Gaybı Bildiği İnancı

- Tarikatçı - Müşrik Karşılaştırması

- Gazali'nin Kadına Bakışı

- Kur'anda Kadına Verilen Önem

- Başörtüsü Allah'ın Emri Değil

- Başörtüsü Takmak Kur'anda Var mı?

- Kur'anda Kadın Dövmek Var mı?

- Cariye, Köle; Utanmaz Mealciler

- Kadına Yönelik Şiddet

- Sünnet Edilen Kızın Öyküsü

- Erkekçe ve Kadınca Meal Konusu, Nebe 33. Ayet

- Harem - Selamlık Kimin Emri?

- Zina, Evlilik ve Örtünme Adabı

- Cariyeleri Aç, Hür Kadınları Kapat (!)

- Çok Eşliliği Yasaklayan Ayetler

- Kur'ana Göre Evlilik Hukuku

- 2 Kadın = 1 Erkek, Uydurma mı?

- Danimarkalı mı Sapık, Buhari mi?

- Ebu Hanife, Cariyenin Avreti

- Nisa 25, Hür Kadın ve Fahişe İfadesi

- Maymunların Hadisi ve Recm Vahşeti

- Hz. Muhammed'in Tebliği

- Peygamberi Tanrılaştırma

- Angarya Haline Getirilen İbadet

- Buhari'nin Hadislerini Buhari Yazmamıştır

- Hadis ve Sünnet Gerçeği

- Uydurma Hadisler, İslamın Kara Boyası

- Hadisler Dinin kaynağı Olamaz

- Uydurmaların Sınırı Yok; Şeytan Geyiği

- Beşeri Hükümler Neden Kutsal Oluyor?

- Hadis - Kur'an Çelişkisi

- Kur'anda/Dinde Olanlar ve Olmayanlar

- Cehennem'den Çıkış Yok

- Kur'anda Tağut

- Ebu Hureyre Gerçekte Kimdir?

- Hadis - Mantık Çelişkileri

- Kurban ve Kurban Bayramı Nereden Geliyor?

- Hadislere Göre Kur'an Eksiktir

- Bildiri: İslam Anlayışında Reform

- Arapça mı, Arap Saçı mı?

- Koca mı Üstün, Allah mı?

- Esbab-ı Nüzül Komedi Hadisleri

- İşte Geleneğin Dini

- Ulul Emir İle Kim Kastediliyor?

- Kul Hakkı

- Yezidi Bir Gelenek: Aşure Tatlısı

- Hz. İbrahim'den Asrımıza Dersler

- Taklitçiliğin Boyutları

- Seb-ul Mesani Nedir?

- Kelle Sayılarak Gerçek Bulmak

- Kıyamet - Mahşer Günü ve Sonrası

- Kur'anda Namaz Vakitleri

- Kur'anda Cuma Konusu

- Salih Olmak Yetmez

- Hudeybiye Anlaşması Uydurma mı?

- Kitap Yüklü Eşekler

- Kur'andaki Hac

- Hz. Nuh'un Oğlu Kimdi? İftira mı?

- Ruhun Ağırlığına Başka Bakış

- Hz. İbrahim Yalancı Değildi

- İncil'de Kadına Bakış

- Şirkin Büyüğü Küçüğü Olur mu?

- Kur'andaki Abdest ve Hijyen

- Din de Bir Araçtır

- Kur'an Okumanın Zararları

- Kur'anda Dua Ayetleri

- Kur'anda Tarih Kavramı ve Bilinci

- Şekilsel Secde Kur'anda Yok mu?

- Salat ve salatı İkame

- Kur'andaki Emr Kavramı Üzerine

- Dindar İnsanlar Şirk Koşar

- Alak Suresinin İlk Beş Ayeti

- Men Arefe'nin Çözümü

- Kur'andaki Av Yasağı

- Fıtrat ve Namaz Vakitleri

- Kur'anda İnsan Hukuku

- Din Büyüklerini Tanrılaştırma

- Allah'a ve Muhammed'e Değil

- Kur'andaki Örnek Tevekkül

- Şekilsel Rüku Kur'anda Yok mu?

- Hz. İbrahim Kuşları Kesti mi?

- Ehli Sünnet Dininin Anayasası

- İnsan Allah'ın Halifesi mi?

- Kur'an Üzerinde Düşünmek

- Şirkin Kuyusuna Düşenlere Uyarılar

- Kur'an Ölülere Okunmak İçin mi İndirildi?

- Ayda Okunan Kur'an Masalı

- Hz. İbrahim, Safa ve Merve Masal mı?

- "Haç"er-ul Esved (!)

- Mevlana Sahte Bir Peygamber Değil mi?

- Tasavvufun Tanrısı İki Zıttır

- Kur'andaki Tasavvuf: Teveccüh

- Önce Batıl ve Hurafe İle Savaşalım

- Resuller Haram Kılamaz mı?

- Elçi Muhammed ile İnsan Muhammed'in Farkı

- Tarikatlarda Aracılar Rezaleti

- Nur Suresi 31. Ayet Nasıl Çarpıtılıyor?

- Sırat Kıldan İnce, Kılıçtan Keskin mi?

- Kur'anda Zalimler

- Bütün Mehdileri Çöpe Atıyoruz

- Kur'ana Göre Ramazan Ayı ve Haram Aylar

- Tasavvufçuların İlahı; Varlık ve Yokluk

- Tasavvufçuların Küçük Putları

- Sünnet Etmek yaratılışı Değiştirmedir

- Son Peygamberimizin Mektupları

- Fıtrat ve Namaz Vakitleri

- Mescid-i Aksa Nerede?

- Büyük Kandırmaca: Hadis

- Kur'an Neden Arapça Olarak İndirilmiştir?

- Kimin dini? Kimin Kitabı? Kimin Meali?

- Evliya Kelimesinin geçtiği Ayetler

- Şimdiye Kadar Yaşanan İslam

- Ayın Yarılması Diye Bir Mucize Yoktur

- Kabe Dikili Taş Değil mi?


Up | Down | Top | Bottom
 
Şu da emredildi: Yüzünü dine bir Hanif olarak çevir. Sakın müşriklerden olma.

Yunus Suresi 105

Ben bir Hanif olarak yüzümü gökleri ve yeri yaratana döndürdüm. Müşriklerden değilim ben.

Enam Suresi 79

İbrahim ne bir Yahudi idi, ne de bir Hıristiyan. O sadece hanif bir müslümandı. O müşriklerden değildi.

Ali İmran Suresi 67

Şu da kuşkusuz ki, İbrahim başlıbaşına bir ümmetti; bir Hanif olarak Allah'ın önünde eğiliyordu. Müşriklerden değildi.

Nahl Suresi 123

De ki Allah doğrusunu söylemiştir / vaadinde sadıktır.Haydi artık Hanif olarak İbrahim'in Milleti'ne uyun! Müşriklerden değildi o.

Ali İmran Suresi 95

Allah'a ortak koşmadan, Hanifler olarak... Allah'a ortak koşan kişi, gökten düşmüş de kendisini kuşlar kapışıyor veya rüzgar onu uzak bir yere fırlatıp atıyor gibidir.

Hacc Suresi 31


Up | Down | Top | Bottom

HABERLER

 

 








 

 

  Hanif Islam

 

Alıntılar, Makaleler
 Hanif Dostlar Ana Sayfa -> Alıntılar, Makaleler
Konu Konu: Yoldan Çıkmamak İçin Sözden Çıkmak Yanıt YazYeni Konu Gönder
Yazanlarda
Gönderi << Önceki Konu | Sonraki Konu >>
elmuh
Uzman Uye
Uzman Uye


Katılma Tarihi: 07 eylul 2006
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 435
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı elmuh

Yoldan Çıkmamak İçin Gerektiğinde Sözden Çıkmak

Allah'ın insanlık tarihi boyunca peygamberleri vasıtası ile in­sanlara hatırlattığı ve korumaya çalıştığı ed-Din (el-İslâm), Kur'an'da sık sık "Allah'ın yolu (sebillulah)" ve "doğru yol (sırat-ı müstakimi" metaforlan ile ifade edilir: "De ki: Rabbim beni doğ­ru bir yola, dosdoğru dine, İbrahim'in doğruluk dinine iletmiştir..." (6/161). "Doğru yol (sırat-ı müstakim)" ifadesi Kur'an'da 45 kez tekrar edilir. "Allah'ın Yolu (sebilullah)" ise yüzden fazla tekerrür eder.

Yol, bir yerden bir başka yere gitmek için üzerinden, içinden yürünen yer demektir. Yola eklenen "doğru" sıfatı, iki yer arasın­daki mesafeyi en kısa yerden, en kısa zamanda ve zahmetsizce gitmeyi temin etme anlamına gelir. Dinin "doğru yol" olmasına gelince, doğum ile ölüm arasında dünyada yaşayan reşid insan­ların yaşamın nihai anlamının neliği (tevhid-mead) ve nasıl ya­şayacağına (adalet, salih amel, ahlâk) ilişkin sorularına verilmiş değişmez, doğru cevaplar olmasından dolayıdır. ed-Din'in veya 'Dinullaıın "Allah'ın yolu" olarak ifade edilmesi ise, bu yolun Al­lah tarafından insanlara peygamberleri aracılığı ile defaatle gös­terilmesi ve O'nun tarafından korunmuş olması ve değiştirilme­den devam ettirilmesinden dolayıdır.

Türkçe'deki "yol" kavramının taşıdığı mecazi anlamlar "din" için de geçerlidir. Türkçe sözlükte bazı anlamlar şöyledir: Gidiş çabukluğu, araç, çare, düzen, gereken durum, nizam, oluş, ya­pılış, gidiş, minval, uyulan sistem, usul, erek, uğur, maksat. Yol ile ilgili deyim ve atasözleri de aynı olumlu içeriğe sahiptir. Ör­neğin: "Yol bilen kervana katılmaz;" "Yolcu yolunda gerek;" "Yol­dan giden yorulmaz." Yola gelmek, çıkış yolu bulmak, yol göster­mek, yol tutmak gerekir.

 

Binaenaleyh, dinsizlik "yolsuzluktur; dinden çıkmak "yol­dan çıkmak"tır, yoldan sapmaktır, yolunu kaybetmektir. Dine inanmak, doğru yolu bulmaktır (hidayet); küfür ise yolunu kay­betmektir (dalâlet). Bu bağlamda sekülerizm bir yoldan çıkma, yoldan sapma, yolunu kaybetmedir. Modernitenin kültürel ve metafizik boyutu olarak sekülerizm, bir Alman atasözünde ifade edildiği gibi, çocuğunu yıkadığı leğendeki kirli suyu atarken ço­cuğu da suyla birlikte atmaktır. Gaflettir, inattır ve nihayet "haddini" bilmemektir ve haddi aşmaktır. Hududullah Fazlur Rahman'm gösterdiği gibi, Allah'ın yolunun imanı ve ahlaki sı­nırlandır. Yoksa fıkıhta indirgendiği gibi şekli belli cezalar (had­ler) değildir.

Aklı başında her reşid insan doğru yolu bulmak, orada kal­mak ve ondan çıkmamakla mükelleftir. Tanrı'nın her vahyi (kita­bı) yani sözü, yolunun tarihsel-toplumsal bir restorasyonudur. Bir toplumun yola çağrılışı ve yolda yürümesinin eğitimi ve öğre­timidir. Şeriat (vahiy-Kur'an-söz) bir toplumun yola getirilişidir. Şeriat, ana yola giden tali (tarihi) yoldur (suya giden yol). Ana yol geniştir ve çiğnenmiştir: "Nuh'a öğütlediğini, sana vahyettiğimizi, İbrahim'e Musa'ya ve İsa'ya öğütlediğimiz yolu Allah size din kıl­dı Bu şudur: Dini yerleştirin ve onda ayrılığa düşmeyin" (42/13). Hz. Muhammed'in yolu, kaybolmuş ana/doğru yolun onun özel yürüyüşü ile bulunmasıdır: "Sonra seni de din hususunda (özel) bir şeriat sahibi kıldık" (45/18). Sözün muhataplarının "sözden çıkma" hakları yoktur. Çünkü söz devam ediyor. Söz söyleme (va­hiy) devam ederken sözü değiştirme yetkisi Tanrı'ya aittir: "Biz bir ayeti (sözü) neshedersek veya onu unutturursak, daha iyisini ve­ya benzerini getiririz'' (2/106). Mu'tezilî usulcülerin dediği gibi, sözün muhatapları sözle mükelleftirler, söze muhatap olmayan­lar ise akıl ile mükelleftirler.

Yoldan çıkmak dinden çıkmaktır. İmandan çıkmaktır. Ahlâk­tan çıkmaktır. İbadeti terk etmektir. Sözden çıkmak ise, Tan­rı'nın ilk muhataplarına söylediği o topluma has siyaset, hukuk, ekonomi, adab-ı muaşaret vs. ile ilgili pozitif (somut) çözümler­den halin gereği olarak -Hz. Ömer'in yaptığı gibi- gerektiğinde çıkmaktır.

Kutsal sözden çıkma cesaretini gösteremeyen Sünnîlik, Pey­gamberin sözlerinden de çıkamadı (hadis). Peygamber'in yaşa­yan sünnetini takip etme yerine, sözünden çıkamayınca sahabe­nin sözünden de çıkamadı (icma). Son olarak da alimlerin sö­zünden (kıyas) çıkamadı. İçtihad kapısının kapanması (3. asır), bu otoriteler altında Müslüman bireyin boğazının sıkılması, azı­cık çıkan sesinin kısılması ve söz söylemesinin yasaklanmasıdır. Tanrı'nın sözünün bir kere ve bütün zamanlar için olduğu inan­cı, giderek Tanrı'nın her hakikati söylediği inancını doğurdu.

Hz. Muhammed'in ölümünden sonra gerek Arap, gerekse di­ğer ırklardan İslâm'ı seçmiş olan mü'minlere düşen evrensel ve nihai sorumluluk, insanlara yeniden gösterilen bu ana yoldan çıkmamaktır. Yoksa "sözden çıkmamak" değil. Çünkü "sözden çıkmamak" reşid olmayan çocukların yapması gerekendir. Zira, çocuk sözün "niçin"ini bilemez. Hz. Ömer reşid ve râşid olduğu için söz bittikten sonra yoldan çıkmamak için içtihatlarında söz­den çıktı. İçtihad (yorum) Tanrı'nın yol göstermesinden (Kur'an-söz) ilham almış reşid mü'minlerin Tanrı konuşmazken yolu doğ­ru bir şekilde kendilerinin yürüme faaliyetidir. Oysa, Sünnî ortodoksinin kurduğu içtihad usulü (yorum metodolojisi) -ki bunun hiyerarşik sıralaması kitap-sünnet, icma-kıyas şeklindedir- Tan­n'nm sözünden çıkmamayı dogmatik teolojik bir kural haline ge­tirdi (Mevrid-i nasda içtihada mesâğ yoktur). Ebu Hanife'nin "sözden çıkma" teşebbüsü (istihsan) Şafiî tarafından "telezzûz" ve "sarilik taslama" olarak yaftalandı ve boğuldu. Şafiî sözden çık­mayı yoldan çıkma olarak lanse ederek yolu yürüme yerine ye­rinde saymayı ve sözü "tutmayı" yerleştirdi. Biz tarih boyunca hep söz "tuttuk" (Kalellah... Kale Resülullâh... Kale...). Dolayısıy­la kendimiz gerektiği zaman sözümüzü gerektiği gibi söyleyeme­dik. Allah'ın sözü ve Hz. Muhammed'in sözü insanlara balık tut­mayı öğretmeyi amaçlamıştı ve Hz. Ömer iyi balık tutuyordu. İ-mam Malik ve Ebu Hanife, Hz. Ömer kadar olmasa da balık tut­mayı öğrenmişlerdir. Şafiî, gelerek balık tutmayı yasakladı ve Al­lah'ın ve Resulünün insanlara balık tutmayı öğretmek için attığı ilk ağlarda (Kur'an ve sünnet) kalmış balıklan aramalarını (kıyas, istinbat, istihraç, istismaru'l-elfaz) öğütledi. Şafiî şöyle demişti:

"Hakikat, Allah'ın ve Resulünün dediğidir; geriye kalanlar şeyta­nın vesveseleridir." Hz. Ömer ve Ebu Hanife 'Müslüman' idiler. Şafiî ve Eş'arî ise "İslamcı" idiler. Bu iki kavramdan birincisi "şu-ur"a vurgu yaparken; ikincisi, "söz"e vurgu yapar.

 

Böylece Sünnî ortodoksi, yaygın bir eğilimle olayları "tevil" edeceği yerde (aslına irca etme); sürekli nasları "tefsir etti (tefsir, fıkıh). Sorunları kendi çözeceği yerde, Kur'an'a, sünnete, icma-ya ve kıyasa (Kur'an ve sünnetin mevhum derinine) çözdürmeye çalıştı. Bu, Cabirî'nin dediği gibi aslın, nassın ve lafzın sultası-dır (manevî otoritesi değil). Sözden çıkmamadır (lafızcılık, litera-lizm). Böylece İslâm medeniyeti "kitap medeniyeti" oldu. "Olgu medeniyeti" değil. Vicdanda yerini bulma kitapta yerini bulma ile yer değiştirdi.

 

Sözden çıkılmayan yerde, yorumun yaratıcı ileri atılımı olma­dığı yerde, sözün külli kavramları (sabit imgeleri) bilinçte ve dav­ranışta tekerrür eder (inanç, akide, ittiba, alışkanlık, örf, adet, gelenek). Oysa, orada (dışarıda) dinsel mekan ve sembollerin dı­şında dinsel bir "şey" yoktur. Dışarıda toplum ve tabiat vardır. Dinsel hakikat, her defasında insanın ahlâki-kognitif kabiliye­tiyle, kalbi ve aklıyla yaratacağı hakikat idrakleri ve tecrübeleri­dir (iman ve amel). Bu, hafızadaki tümel değerlerin (iman, ada­let) her tekil ilişkide tekil gerçekleştirimidir. Sözden çıkmak, top­lumsal ve siyasal yeni sorunları görüp bunlara yeni çözümler üretmek iken; söz tutmak, dogmanın güvenli ortamını ve onun yarattığı düşünsel rehaveti tercih etmektir.

 

Önemli olan Hz. Ömer gibi sözden çıkmaya cesaret etmektir. Sözden çıkma, içgüdüler tarafından motive edilmiş bir "haddi aşma" (istiğna, istikbar) değildir; tam tersine, bir "yol bakımı"dır. Sözden çıkmayı yoldan çıkmanın bahanesi yapanlar, iç güdüle­ri kışkırtılmış ve şeytana uymuş azgınlardır. Sözden çıkmaya ce­saret edenler ancak sözlerin maksatlannı anlayanlardır. Ancak onlar aynı sözü söyler veya yeni söz söyleyebilirler. Gerektiğinde sözden çıkmaya ancak yerin ve dağların üstlenmekten çekindik­leri 'emaneti (sorumluluğu)' (33/72) üstlenen kişiler kalkışabilir. Nitekim, Fırat'ın üzerindeki köprüden geçerken ayağı köprüye sıkışan keçi yavrusunun sorumluluğunu duyabilen Ömer cesa­ret edebildi sözden çıkmaya; sözden çıkma 'adam' işidir. Çocuk ruhlular, akîl baliğ olmayanlar "hile-i şeriyye" yoluyla sözden çıkmak zorunda kalanlardır. Sözü dinleyenler, söze kulak veren­ler, sözü anlayanların sözden çıkma hak ve sorumlulukları var­dır. Sözü ezberleyenler ve söze taklitle inananlar sözden çıka­mazlar, öyle bir yetki ve sorumlulukları da yoktur.

 

İnsanların çoğunun yoldan çıktığı (sekülerizm) bir tarihsel kesitte Müslümanlan sözden çıkmaya davet etmek riskli sayıla­bilir. Ancak ben sözün buharlaştığı böylesine çorak bir ortamda sözün hayat verici nefhasını yeniden "dinlemeye", onu anlama­ya ve kendi sözümüzü söylemeye çağırıyorum. Sözden çıkma­makla yolda kalamadık. Filistin direniş şairlerinden Mahmut Derviş'in dediği gibi: "îhtemme ebûke binnususfe dehale'l-lusus: Baban naslara ihtimam gösterince (sarılınca) hırsız içeriye gir­di." Hulasa, sözü dinlemek, maksadını anlamak ve bu maksadı gerçekleştirmek için gerektiğinde sözden çıkma cesareti göster­mek gerekir. İlk sözün ruhuna uygun kendi sorunlarımız hak­kında kendi sözümüzü söylemenin ön şartı sözden çıkma cesa­retini göstermektir.

Prof. Dr. İlhami Güler – Özgürlükçü Teoloji Yazıları



__________________
O, odur ki, sizi karanlıklardan aydınlığa çıkarsın diye kulu üzerine, gerçeği apaçık gösteren ayetler indiriyor. Allah size karşı gerçekten çok şefkatli, çok merhametlidir.
Yukarı dön Göster elmuh's Profil Diğer Mesajlarını Ara: elmuh
 
asım
Uzman Uye
Uzman Uye


Katılma Tarihi: 14 agustos 2008
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 1700
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı asım


teşekkürler elmuh...

düşündüklerimi daha güzel dillendiren bir yazı...


__________________
O halde yüzünü, Allah'ı bir tanıyarak dine, Allah'ın insanları üzerine yaratmış olduğu fıtratına doğrult. Allah'ın yaratışında değişiklik bulunmaz. Dosdoğru din budur. Fakat insanların çoğu bilmezler.
Yukarı dön Göster asım's Profil Diğer Mesajlarını Ara: asım
 
elmuh
Uzman Uye
Uzman Uye


Katılma Tarihi: 07 eylul 2006
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 435
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı elmuh

Selam Asım,

Güzel bir yazıydı alıntılamadan duramadım.

Yukarıdaki yazıya bir başka kesitten bakarsak,

"Sözü" anlayalım ki, "Yolu" bilelim. "Yolu" bilelim ki, gerektiğinde "sözden" çıkabilelim...

Muhabbetle.



__________________
O, odur ki, sizi karanlıklardan aydınlığa çıkarsın diye kulu üzerine, gerçeği apaçık gösteren ayetler indiriyor. Allah size karşı gerçekten çok şefkatli, çok merhametlidir.
Yukarı dön Göster elmuh's Profil Diğer Mesajlarını Ara: elmuh
 
muhliskul
Ayrıldı
Ayrıldı
Simge

Katılma Tarihi: 26 nisan 2007
Yer: Australia
Gönderilenler: 854
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı muhliskul

Merhaba

Sirati mustakim,   sapmadan uzerinde ilerleyenlerin nimetlendirildigi yol.

 

Fiil halinde kullanilan yol belirlemek dinin guzergahini tayin etmektedir.  Din ana yol, seriat ise daracik bir sokak degildir. Kuran bazi kelimeleri donusumlu   veya birbirini tamamlayici sekilde  kullanir.  Bunlardan ahkam belirleme usulunden  klasik modern hic bir din adami kurtulamamistir. 

Kuran'in anlasilmasinin dogal sorunlarinin rahatlikla asilabilecegini fakat onu yuceltme cabasiyla yapilan girisimlerin altindan kalkmanin cok zor oldugunu dusunuyorum.

Bazi hallerde kastedilen  en sade anlamlarin tercih edilmeyip yerine muskilat doguran tercihlerin yapilmasi  yakinimizdaki topa yeni bir sut cekme niteligi tasimaktadir

Ilhami Gulerin ifadelerinin cogunluguna katildigimi da belirtmek isterim , varlarin icinde Kuran'a en yakin fikirler tasiyan bir din adami olarak gormekteyim. Ilhami Guler'in laiklik hakkindaki fikirlerinide onemli buluyorum.

Allah'a emanet.

Yukarı dön Göster muhliskul's Profil Diğer Mesajlarını Ara: muhliskul
 
elmuh
Uzman Uye
Uzman Uye


Katılma Tarihi: 07 eylul 2006
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 435
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı elmuh

Selam,

İlhami Güler'in bir başka çalışması:

KUR’AN METNİNİ YORMADAN (TEFSİR) OLAYLARIN YORUMUNA (TE’VİL)

Giriş

Kur’an’ın doğrudan canlı muhatapları olan Arapların, onun nüzûlü döneminde Kureyş lehçesinin dışındaki lehçelerle konuşanların karşılaştıkları bazı kelime sorunları ve bazı mecaz ifadelerin yanlış anlaşılması dışında ciddi bir anlaşılma sorunuyla karşılaşılmadığı genel kabul gören bir görüştür. Ne var ki, metnin ilk muhataplarının yerini yeni nesiller alınca ve nüzûl döneminden uzaklaşmaya başlayınca, esbab-ı nüzûl bilgisi kaybolmaya dile yeni sözcükler girmeye ve mevcut sözcüklerin anlamları genişlemeye veya daralmaya başlamıştı. Bu durum, müslümanlarda Kur’an’ın orijinal anlamını koruma/kaybetme kaygısı yaratmış ve böylece Sarf/Nahiv disiplinleri ilk olarak tayin edilmiştir. Arkasından da hicrî ikinci yüzyıl boyunca yüzlerce “Garibu’l-Kur’an; Meâni’l-Kur’an”, “Mecazu’l-Kur’an”, “Müşkilu’l-Kur’an”, “Mübhematu’l-Kur’an”, “İ‘rabu’l-Kur’an” ve “el-Vücûh ve’nnezair” türü kitaplar yazılmıştır1. Daha sonra da üçüncü yüzyıldan itibaren “Tefsir” ilmi ortaya çıkmıştır. Bütün bu çabanın/kaygının temel amacı/motivi Kur’an’ın (Allah’ın) doğrudan/canlı muhataplarına “ne dediğini” tesbit, tayin, koruma ve anlama idi.

 

Dinlerin kurucu zamanından (İslâm için 610-632) uzaklaştıkça halk muhayyilesinin kurucu devirdeki adi, normal, sıradan, günlük olay ve olguları mecralarından çıkararak onları olağanüstü/kutsal ve mitik (mucizevî) bir yapıyabüründürdükleri Antropolojik bir gerçektir2. Benzer bir şey kutsal kitapların da başına gelmektedir. Kur’an için konuşacak olursak, çeşitli edebî sanatlar içerse de her bir cümlesi bir anlama gelen ve Kur’an’ın kendi itirafıyla açık, anlaşılır, kolay, mübin, fasih, beliğ olan bu kitap3 zaman içinde, yukarıda değindiğimiz orijinal anlamını koruma çabaları, meramını aşarak, Kur’an’ı Kutsal/İlâhî bir anlamlar hazinesine, sürekli ışıyan bir güneşe, derinine daldıkça yeni inciler çıkarılan okyanusa veya kazdıkça zenginleşen maden ocaklarına döndürülmüştür. Metnin müellifi sustuğu için veya ortada olmadığı için, insanlar ihtiyaç ve arzu duydukları her şeyi kolayca ona yüklemeyi başarmışlardır. Aşağıda İslâm tarihinde metni yorma istismar etmenin başlıca üç tarzına özetle değindikten sonra Kur’an hitabının çeşitli bölümlerinin nasıl yorumlanması gerektiğine ilişkin bir de öneri sunacağım.

 

Devamı bu linkte

 



__________________
O, odur ki, sizi karanlıklardan aydınlığa çıkarsın diye kulu üzerine, gerçeği apaçık gösteren ayetler indiriyor. Allah size karşı gerçekten çok şefkatli, çok merhametlidir.
Yukarı dön Göster elmuh's Profil Diğer Mesajlarını Ara: elmuh
 

Eğer Bu Konuya Cevap Yazmak İstiyorsanız İlk Önce giriş
Eğer Kayıtlı Bir Kullanıcı Değilseniz İlk Önce Kayıt Olmalısınız

  Yanıt YazYeni Konu Gönder
Yazıcı Sürümü Yazıcı Sürümü

Forum Atla
Sizin yetkiniz yok foruma yeni mesaj ekleme
Sizin yetkiniz yok forumdaki mesajlara cevap verme
Sizin yetkiniz yok forumda konu silme
Sizin yetkiniz yok forumda konu düzenleme
Sizin yetkiniz yok forumda anket açma
Sizin yetkiniz yok forumda ankete cevap yazma

Powered by Web Wiz Forums version 7.92
Copyright ©2001-2004 Web Wiz Guide
hanif islam

Real-Time Stats and Visitor Reports Sitemizin Gunluk, Haftalik, aylik Ziyaretci  Detaylari Real-Time Stats and Visitor Reports

     Sayfam.de  

blog stats