Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Peygamber Efendimiz gecenin son üçte birine doğru uyanırdı. Cihana
bedel gözlerindeki uykuyu eliyle silerek doğrulur ve "Bizi öldükten
sonra dirilten Allah’a hamd olsun. Yeniden diriltip huzurunda
toplayacak da O’dur." diye dua ederdi. Bazen Medine’nin berrak
gökyüzüne bakarak, l-i İmrân Sûresi’nin son on bir âyetini okurdu. Sağ
tarafından başlayıp gömleğini giyer ve ilk iş olarak inci dişlerini
misvâklardı.
Abdest bozacağı yere yaklaştığı sırada "Allah’ım! Her tür şeytandan
(kötülüklerden ve günahlardan) sana sığınırım" diye dua eder, oradan
uzaklaşırken "Allah’ım! Beni bağışlamanı dilerim" anlamında "Gufrânek"
derdi. (Tirmizî, Tahâret 7) Abdest alıp teheccüd namazına başlardı.
Canlı ve coşkulu bir ibadetten sonra mübarek bedeni yorulduğu için
yeniden istirahata çekilirdi. Ayrıca geceleri Bakî Mezarlığı’na gider,
vefat eden ashâbına dua ederdi. Çok önem verdiği bu görevi hiç ihmâl
etmezdi. Sabaha doğru müezzin, Resûlullah’ın evine iki defa uğrardı.
Birincisinde namaz vaktinin girdiğini haber verir, o zaman Efendimiz
tekrar kalkıp sabah namazının iki rekat sünnetini kılar, sağ tarafına
uzanıp dinlenirdi. Müezzinin ikinci gelişinde mescide çıkıp kendisini
bekleyen ashâbına sabah namazını kıldırırdı. (Buhârî, Teheccüd 23)
Namaza başlamadan önce safların ip gibi düzgün tutulmasını tavsiye
eder, bazen sahabilerin omzuna dokunarak herkesi bir hizaya getirirdi.
(Müslim, Salât 122-128)
Ashabıyla sohbet ederdi
Ortalık iyice aydınlanmadan namaz kılınmış olur, kadınlar geldikleri
gibi sessizce evlerine döner, âcil işi olmayan erkekler
Peygamberimiz’le beraber olmak, onun gül yüzüne doya doya bakmak için
yerlerinden ayrılmazlardı. Mihrapta bağdaş kurup oturan Efendimiz güneş
doğuncaya kadar ashâbıyla sohbet ederdi. (Müslim, Mesâcid 286) Bazen
ashâbına o gece gördükleri rüyayı sorar, rüyalarını tâbir ederdi; rüya
gören olmamışsa kendi rüyasını anlatırdı.
Zira Peygamberimiz rüyalarda önemli olayların ipuçlarını bulur,
mü’minin gördüğü rüyanın peygamberliğin kırk altıda biri olduğunu
söylerdi. (Buhârî, Ta’bîr 2)
Evine besmeleyle girerdi
Peygamber Efendimiz daha sonra eve döner, besmele çekerek içeri
girer, sol tarafından başlayıp ayakkabısını çıkarır, ev halkına selâm
verirdi. Eve besmeleyle girildiğinde şeytanın üzüldüğünü, adamlarını
"Artık burada kalamazsınız" diye uyardığını söylerdi. (Müslim, Eşribe
103) Eve girerken "Allah’ım! Senden hayırlı giriş, hayırlı çıkışlar
niyaz ederim. Allah’ın adıyla girdik, Allah’ın adıyla çıktık ve
Rabb’imiz olan Allah’a tevekkül ettik." der, içeri girer girmez yine
dişlerini misvâklardı. (Müslim, Tahâret 43, 44) Sonra hanımına evde
yiyecek bir şey olup olmadığını sorar, yiyecek bir şey yoksa oruca
niyet ederdi. (Müslim, Sıyâm 169, 170) Eline geçeni yoksullarla
paylaştığı için yiyecekleri sık sık tükenir, evlerinde haftalarca yemek
pişmediği olurdu. işe annemizin dediği gibi böyle zamanlarda hurma ve
su ile veya komşuların gönderdiği yiyeceklerle yetinirlerdi. Gün olur
bir tabak yemekle, gün olur birkaç hurmayla idare ederdi. Bir şey
yerken besmele çekmeyi, sonra da "elhamdülillah" demeyi hiç ihmal
etmezdi.
Hanımına yardım ederdi
Evde bulunduğu saatlerde eşlerine her konuda yardım ederdi.
Gerekirse evi süpürür, hayvanları sağar, elbisesini yamar, kendi işini
kendi yapardı. (Ahmed İbni Hanbel, Müsned, VI, 256) Her sabah onların
hatırını sorar, ihtiyaçlarını öğrenir, sonra da bunları temin ederdi.
Yolda karşılaştığı kimselere selâm verip tokalaşırdı. Duha namazı diye
de anılan kuşluk namazını hiç ihmal etmezdi. Öğle sıcağı iyice
bastırınca kaylûle yapar yani öğle uykusuna yatardı. Sevdiği kimselerin
evinde kaylûle yaptığı da olurdu. Vaktinin önemli bir kısmı Mescid-i
Nebevî’de geçerdi. Müslümanlar’la orada görüşüp sohbet eder, sorularını
cevaplandırır, öğüt isteyenlere öğüt verirdi. Önemli bir duyuruda
bulunacağı zaman herkesi orada toplar, ganimet mallarını dağıtır,
göndereceği heyetleri, askerî birlikleri, tayin edeceği kumandanları,
valileri, zekât memurlarını, dini öğretecek muallimleri belirler,
yabancı heyetleri kabul eder, onları orada veya mescidin yanında
kurulan çadırlarda ağırlardı.
Sağ tarafına yatardı
Yatsı namazı kılındıktan sonra önemli bir işi yoksa, kardan beyaz
dişlerini temizleyip abdestini alır, yatağına gider, İhlâs ve
Muavvizeteyn’i yani Kulhüvallâhüahad ile Kul eûzüleri okuyup ellerine
üfler, sonra da ellerini yüzüne ve vücuduna sürerdi. Yavaşça sağ yanına
uzanır, mis kokulu avucuna gül yanağını koyar ve bazı dualar okurdu.
Kimi zaman kısaca "Allah’ım! Senin adınla ölür, senin adınla dirilirim"
anlamında "Allâhümme bismike emûtü ve ahyâ" der (Buhârî, Daavât 7, 8)
bazen daha uzun dualar okur, sonra kendisini bir tür ölüm kabul ettiği
uykunun kollarına bırakıverirdi.
Hazırlayan: Ali İhsan ER
__________________ "Bir kavme olan kininiz sizi adaletten ayırmasın.."
|