Şu da emredildi: Yüzünü dine bir Hanif olarak çevir. Sakın müşriklerden olma.
Yunus Suresi 105
Ben bir Hanif olarak yüzümü gökleri ve yeri yaratana döndürdüm. Müşriklerden değilim ben.
Enam Suresi 79
İbrahim ne bir Yahudi idi, ne de bir Hıristiyan. O sadece hanif bir müslümandı. O müşriklerden değildi.
Ali İmran Suresi 67
Şu da kuşkusuz ki, İbrahim başlıbaşına bir ümmetti; bir Hanif olarak Allah'ın önünde eğiliyordu. Müşriklerden değildi.
Nahl Suresi 123
De ki Allah doğrusunu söylemiştir / vaadinde sadıktır.Haydi artık Hanif olarak İbrahim'in Milleti'ne uyun! Müşriklerden değildi o.
Ali İmran Suresi 95
Allah'a ortak koşmadan, Hanifler olarak... Allah'a ortak koşan kişi, gökten düşmüş de kendisini kuşlar kapışıyor veya rüzgar onu uzak bir yere fırlatıp atıyor gibidir.
Hergün hayıflandığınız ya da yaşadığınız ya da yaşanılan hayatın içinden çook derinlerinden ve temeli anlaşılmamış (bence) bir mevzu ile karşınızdayım...
Eğitim,ticaret,savaş,çalışmak,vb... konularda birisiyle tartışırken ya da yorum yaparken veyahut düşünürken hep "Sistem yanlış !!!" deriz ya bazen ya da çoğu zaman...
Bu SİSTEM nasıl bir sistem ??? !!! ya da nereden gelmiş ? kim ,nasıl oluşturmuş ya da nasıl oluşmuş ? ...
"sistem" kelimesini hayatımızın her günü her anı neredeyse kullanıyoruz...Veyahut sistem yerine DÜZEN diyoruz o an için...Eninde sonunda aynı noktada aynı manada oluyorlar...Yani yarattığımız düzen ve beraberinde gelenler yine bir sistemi yaratarak süregelmiş ve hala kullanılıyorlar...Peki neymiş bu sistem denilen şey ? ya da bizi bunu oluşturmaya ne itmiş, neden oluşturma gereği duymuşuz ?
Evvela kelimeye bakalım;sistem nedir?
1-Düzen
2-Yol yöntem
3-Model tip(kaynak türk dil kurumu web sitesi)
Yukarıda da sözlük anlamından anlayacağımız gibi DÜZEN den bahsedeceğim sizlere... Bizler yani insanlık geçmişten bugünlere kadar ve hala kendi yarattıkları dünya düzeni ile birbirlerini yönetmekte ya da insanlığın temel taşları olan temel ihtiyaçları karşılama ve iletişim kurmak,vb. aslında aklınıza gelebilecek her türlü biyolojik ihtiyacı ve de sosyal,ekonomik,kültürel ihtiyaçları ele alabiliriz...Çünkü hepsini yaratan ve hepsiyle birlikte yaşamına şekil veren bizleriz...Sonuçta bunları karşılamak için DÜZEN oluşturmuşuz...Ama düzeni oluştururken doğru mu olurşturduk acaba ???
Gün geçtikçe insanlığın kurduğu düzenin kurallarının arttığı ve de bu düzenin insanları asosyelliğe ittiği , iletişim teknolojileri artarken ; aslında samimi ve bireysel iletişimlerin gitgide yok olduğunu...Kısacası insanlığın en temel yapı taşı olarak kabul edebileceğimiz ileri düzey iletişim becerimizi göz göre göre kaybetmekteyiz...İnsanlık iletişim sistemini yapılandırırken oluşan yapılardan ; kullanımlarda olabilecek bir noktayı unutmuş!!! Yani bir iletişim teknolojisini kullanırken unutulan birşey var...O da kendimiz ya da insanlık :))
Aslında bu sistemler hep beni sürüncemede bırakan düzenlerdir...Nedeni ise ; toplumsal birliktelikler için sistemler geliştirmişiz. Ama bu sistemlerin hiçbirisi topluma hizmet adına derken toplumu oluşturan bireylere ya da insanlara dönük olmamış...Aslında olmuş gibi ama kullanımda olmamış dersek daha doğru olur :)) Daha doğrusu biz bireysel farklılarımızdan ötürü benzer noktalar bulup onlara göre kurallar belirlemeye çalışmışız...
Bu da insanın ortak olgu ya da olaylardan hareketle sonuçlara ulaştığından olsa gerek...Örneğin bir savaş olgusunu ele alırsak ; insanlar savaştan korkar.Çünkü savaşta acı çekme,ölme ya da öldürme gibi insanlık dışı durumlar söz konusudur ki kimse ölmek istemez böyle bir nedenden ötürü...Bu insan doğasına da binevi aykırıdır aslında...
Hayvanlardan tek farkımız düşünmek ve ileri düzey iletişim becerisine sahip olmak...Bu nedenle hem düşünüp hem iletişim kurduğumuz zaman şunu görüyoruz ; savaşmadan da anlaşabiliyor ve de mutlu olabiliyoruz...
Peki günümüzde savaşların olma nedeni nedir ? derseniz : tamamen diğer hayvanlardan bizi ayıran diğer bir özellikte bulurum cevabı ; AÇGÖZLÜLÜK...
İnsanoğlu kadar şu dünyaya,insanlığa ya da doğaya zarar veren bir canlı türü daha gelmemiştir herhalde :((( Ne kadar ilginç ve tezat bir canlıyız ki ; yaşamımızı sürdürmemizi sağlayan dünyayı bile biz kendi ellerimizle öldürmeye çalışıyoruz.
Ki bunun yanı sıra günümüzde izlenilen devlet politikaları ve madde bağımlısı (petrol,uyuşturucu,silah,vb.) hastalıklı bir ticari ruh (hali) sarmış dünyayı...
Dünyanın geçmişine baktığımız zaman düzensiz ama düzenli bir sistem var :)))
Nasıl yani? şöyle ; Dinazorlar zamanını düşünelim ki ; o zaman dahi dünya yeterince yaşlıydı...Ama ne egsoz dumanı ne de petrol avcıları yoktu en basitinden...Sonuçta canlıların yok olması gibi bir durum söz konusu değildi...Tabii günümüz teknolojisi ya da o teknolojinin o gün şartlarında bir gereği de yoktu.Aslında şartlar pek değişmiş değil ya da pek değişmiyor ama biz değişmesi için zorluyoruz kendimizi :))) Neyse dönelim geçmişe tekrar...Canlıların doğasında KRAL kimse ALEM de onundur :)) (Aslan misali ki eskiden Aslanarus dinazorusmuş :)) )Ta ki büyük bir meteor dünyaya çarpıncaya kadar...
Sonuçta doğa düzeni gitgide diğer iri ve yırtıcı canlılara yem olan insanın eline geçmekteydi yavaş yavaş...İnsanın beyin kıvrımlarındaki (sinir uçlarındaki ) bağlantılar ne kadar fazla olursa bir o kadar fazla mantık yürütebilir ya da o bağlantıların oluşmasında yürüttüğü mantık ilişkilerinin faydası büyüktür...Bu nedenle zamanla doğaya hükmetmeye başlayan insanlar türemiş ve de evrim süreci sonrasında gitgide genlerdeki değişim,kalıtımsal ve fiziki görünümlerinde meydana gelen değişimler sonrasında daha çok mantık ilişkisi yürütebilenler zamanla "Bilginin güç olduğunu" görmüşler.Bunun öncesinde herkesin bildiği gibi bir doğa dengesi mevcuttu insanların arasında da ; GÜÇLÜ, GÜÇSÜZÜ YOK EDER...Bu aslında pek fazla düşünemeyen insanların ya da iletişimin yeterli seviyede olmadığı insanların döneminde olan tamamen açgözlülükle alakalı bir durumdu...Ama zamanla insanların iletişim becerilerinin gelişmesi ve daha önce bahsettiğim gibi BİLGİNİN artması ve bilenin güçlü olması tüm dengeyi alt üst etti...Bilgi beraberinde teknolojiyi,tembelliği (konfor,rahatlık :) ), iletişim mesafesinin artmasını,savaşın insanlık için belirleyici bir olgu haline gelmesini (teknoloji kimdeyse güç o insandadır ya da teknoloji gelişimi önce savaş-asker sektöründe gelişir.Örn : internet)
Sonuçta bu yeni dengede asıl insanlık için kullanılabilecek bir düzenin oluşmasını sağlamada büyük rol oynadı.Yani bugünlere geldiğimizde hakim olan ve kurduğumuz düzen...Ama aynı zamanda eskilerin de genlerinden gelen bir açgözlülük mevcuttu...Çünkü insan, doğası gereği ; kıskanç,elde etmeyi seven,vb...Kısaca şeytanımsı işlere de aklı eren bir varlıktı...Bu nedenle insan günümüze kadar o zeki beyinlerin oluşturduğu bilimi, insanlığın yararı yerine zararına kullandığını (örn: atom bombası) bize göstererek güç konusunda ne kadar egoist ve de açgözlü olduğunu göstermiştir.Bu sonuç tarihteki diğer örnekleriyle ulaşabileceğimiz bir sentezdir...Bu tamamen bir güç gösterisidir aslında...Karşılıklı iki insan düşünün...Bu iki insanın bir konuda tartıştıklarını ve de bunların sonuçta hemfikir olabilmek için bir tarafın diğer tarafa düşüncesini kabul ettirmesi ya da ortak bir nokta bulunulup oradan sonuca gitmeleri gerekirken ; açgözlülük ya da kendini üstün görme gibi bir kompleks devreye girer ki birisi diğerine fiziki güç kullanarak yani düşünceleriyle değil, yumruklarıyla konuşarak sorunu ya da tartışmayı sonuca ulaştırmaya çalışır...İşte bu örnek ; günümüz toplumlarının,ülkelerin oluşmasında insanın bu yönünün ne kadar belirgin olduğunu göstermek için yeterlidir sanırım.Aksi takdirde ; ülke sınırları,milli duygular,ırk farklılıkları,inanç farklılığı,vb. gözetilmeksizin bir toprak parçasında yaşayabilirdi 7 milyar insan.
Ama bunu günümüze kadar gelen "sistem yanlış" cümlesiyle özetleyecek kadar aciz durumdadır insanlık...Yani bir arada yaşayabilecekken bir elin bir diğerinden üstün olduğunu düşünmeyi ve bunu icraate dökerek ; üstünlüğünü kanıtlama gereğini duymuştur...Bu nedenle ırkçı söylemler ortaya çıkmıştır ve bundan ötürü de binlerce hatta milyonlarca insan katledilmiştir... insanoğlunun hazin sonu da bu olacaktır... Irkın büyüklüğünü düşüneceğine ırkların farkı olmadığını ve de insanların eşit olduğunu düşünmek onu şuna itecektir ki; zayıf bir insanla çok güçlü bir insanı aynı kefeye koyarsanız,güçlü olan EGO larından ötürü zayıf olanı o kefeden atmak isteyecektir ve de durumu kabullenmeyecektir...Sorun da burada zaten dememe gerek yok.Sanırım bu örnekle de anlatılmak istenileni anladınız :))
Neyse sonuçta ; insan, doğası ve düşünme yeteneği gereği kendi kendini yok etmek için olgular ve olaylar yaratmaktadır.Savaş örneğinde olduğu gibi...Ki bu olgu ve olay süreçlerinde oluşan düzenlerde varolan insani duygulardan uzak daha çok hayvani yönümüzü kullanarak hareket etmemizden olsa gerek ; hep birbirimize zarar verecek şekilde değerlendirmişiz her gelişmeyi...Yani kurduğumuz ilişkiler bile "menfaat" kelimesiyle bağdaşmış çoğu zaman...Bu düzende bu kelimenin bizim algımızı ya da iletişimimizi arttırması kadar zarar verici bir duygusal öngörü oluşturduğu da çelişkili bir tezatlar zincirinin ne kadar uzun olduğunu gösterir bize...menfaat,savaş,acı,ölüm,...Kelimeler bile sınırlarımızın ötesinde aslında ama biz bunun farkında değiliz... :)))
Aslında cümlelerim herzamanki birbirinden kopuk tavırlarını koruyorlar...Ki yapım gereği konudan konuya,örnekten örneğe atlayarak bir bütün oluşturmak istememin kurbanı oluyorum çoğu zaman ve anlattıklarım çoğu insana ; bu ne dedi şimdi ? :)) gibisinden bir hava hissettiriyor...Ama az çok anlatım yaptım sizlere...Söylemek istediğim birçok şey olsa da bu kadarının da sizlerin anlaması için yeterli olacağı kanaatindeyim...Sizi daha fazla sıkmadan gelelim sonuca ;
"Sistem yanlış" mı ???
iki türlü sonuca ulaşabiliriz aslında ;
1. Biz kurduğumuz sistemlerle, kendi kendimizi yok etmeye kadar gidecek bir binanın tuğlalarını örüyoruz gün geçtikçe...Bu aslında şunu gösteriyor bize; insanoğlu düzenini tamamen egoları,içgüdüleri,vb. hesaba katmadan kurmaya başlamış,ama belirli sınırlarla yaşayacak bir ruh (psikolojik açıdan) yaratıp buna sahip bireyleri oluşturacak düzeyde (toplum) bir SİSTEM kurmak istemiş ve de bunu başarmıştır. Yani bu sistem insana değil,topluma hizmet etmektedir.İnsan ruhunun sınırları olamaz...Sorun bu noktada belki de; yani hem insansınız hem de ruhunuza (psikolojinize) sınırlar çizilmeye çalışılmış...Toplumda yaşayan her insanın da ruhu sınırlarla çevrilmek zorundadır.Yani "toplum" olgusu aslında olmaması gereken bişey de diyebiliriz.Mesela ABD de toplumsal bir araştırma sonucu : ülke nüfusunun %51 i Irak'taki savaşı normal görürken geriye kalan %49 dediğiniz rakam yaklaşık 120.000.000 insan demek ; savaşın olmamasını istiyor...Yani "toplum" olgusu bile kendi içinde çelişen bir birlikteliğe sahip olabiliyor...Ama onu olmak zorunda kılan da bizler olmuşuz yine :)) Bunun sonucunda "sistem yanlış" dersek ; varettiğimiz yaşam platformlarını ya da düzeni tamamen çürük elmaya benzetmişiz demektir.
Yani "Çürük Elmada Sağlam Taraf" arayıp duruyoruz demektir.
2. Ya da düzeni tekrar gözden geçirip,düzenin oluşturulduğu zamanla şimdi ki düşünce yapımızı gözönüne alıp ; En başta insan duygularını ele alarak bir düzen oluşturmamız gerektiğini göreceğiz...Sonrasında oluşan binanın örülen kat duvarlarında kullanılan tuğlaları da bu düzene ayak uydurursa problem yok demektir...Yani ancak o zaman,"Sağlam Elma da Çürük Taraf" arayıp, bulduklarımızı elmadan kesip atarak o elmayı yiyebiliriz...Yoksa bu "sistem,yanlış" olmaya devam eder ve de Elma zamanla çürür,çürür,çürür ve bizimde ruhlarımızın kurtlanmasıyla insanlık acı ve hazin öyküsünün sonuna gelir...Ki böyle giderse yol yakındır...( EVRENSEL YAZDI )
__________________ Andolsun, size öyle bir kitap indirdik ki sizin bütün şeref ve şanınız ondadır. Hâlâ aklınızı kullanmayacak mısınız? ENBİYA 10
bakara 216 : Hoþunuza gitmediði halde savaþ size farz kýlýndý. Sizin için daha hayýrlý olduðu halde bir þeyi sevmemeniz mümkündür. Sizin için daha kötü olduðu halde bir þeyi sevmeniz de mümkündür. Allah bilir, siz bilmezsiniz.
bakara 246 : Musa'dan sonra, Beni Ýsrail'den ileri gelen kimseleri görmedin mi? Kendilerine gönderilmiþ bir peygambere: "Bize bir hükümdar gönder ki (onun komutasýnda) Allah yolunda savaþalým" demiþlerdi. "Ya size savaþ yazýlýr da savaþmazsanýz?" dedi. "Yurtlarýmýzdan çýkarýlmýþ, çocuklarýmýzdan uzaklaþtýrýlmýþ olduðumuz halde Allah yolunda neden savaþmayalým?" dediler. Kendilerine savaþ yazýlýnca, içlerinden pek azý hariç, geri dönüp kaçtýlar. Allah zalimleri iyi bilir.
bakara 253 : O peygamberlerin bir kýsmýný diðerlerinden üstün kýldýk. Allah onlardan bir kýsmý ile konuþmuþ, bazýlarýný da derece derece yükseltmiþtir. Meryem oðlu Ýsa'ya açýk mucizeler verdik ve onu Ruhu'l-Kudüs ile güçlendirdik. Allah dileseydi o peygamberlerden sonra gelen milletler, kendilerine açýk deliller geldikten sonra birbirleriyle savaþmazlardý. Fakat onlar ihtilafa düþtüler de içlerinden kimi iman etti, kimi de inkar etti. Allah dileseydi onlar savaþmazlardý; lakin Allah dilediðini yapar.
al-i imran 156 :Ey iman edenler! Sizler, inkar edenler ve yeryüzünde sefere çýkan veya savaþan kardeþleri hakkýnda: "Eðer bizim yanýmýzda kalsalardý ölmezler, öldürülmezlerdi" diyenler gibi olmayýn. Allah bu kanaatý onlarýn kalplerine (kaybettikleri yakýnlarý için onulmaz) bir hasret (yarasý) olarak koydu. Caný veren de alan da Allah'týr. Allah, yaptýklarýnýzý hakkýyla görür.
daha fazlasýný yapýþtýrmanýn gereði yok. çünkü Kuran'ý HAKKI ile okuyanlar ve GERÇEK hayat ile özdeþleþtirenler, uygulamaya çalýþanlar, savaþýn da bir GEREKLÝLÝK olduðunu görürler..
tesbit doðru..savaþýn özünde açgözlülük var, hatta ek olarak tanrýlaþma isteði, iktidar olma isteði de var...
ve bu tür insanlar HEP varolacaktýr, kýyamete kadar...
çünkü Rahman'ýn "cehennemi insanlar ve cinlerden dolduracaðým" sözü HAK olmuþtur ve O vaadinden dönmez...
imtihan da burada baþlar, YERÝNE göre SABIR, yerine göre SAVAÞ...
savaþta malubiyet halinde yine SABIR, galibiyet halinde TEVAZU...
çünkü mümin bilir ki, Allah dilerse hepimizi helak eder de, yerimize yeni nesil getirir...
ve Kuran'ý tam anlayan bilir, cihadý bile KENDÝMÝZ için yaparýz...
vallahu alumun hakim...
selamun ala muminun...
Selam, sunu da eklemek gerekir sanirim bu ayetlere..
BAKARA/251 Nihayet Allah'ın izniyle onları bozguna uğrattılar. Ve Dâvud Câlût'u
öldürdü. Ve Allah, Dâvud'a mülk/saltanat ve hikmet verdi. Ve ona
dilediği şeylerden öğretti. Eğer Allah'ın, bazı insanları diğer
bazılarıyla savması olmasaydı, yeryüzü bozguna uğrardı. Ama Allah
âlemlere karşı çok lütufkârdır.
__________________ sana iyi görünen bir başkasının kötüsüyse ona "gerçek" değil “düşün” denir. gerçekler değişmez ama düşün değişkendir.
evet, çok doğru tespitler hakikaten. çünkü tüm beşeri düzen, nizam ve sistemler, adı üzerine beşerî'dir. yani malul'dur, problemlidir, heva ve heves barındırır, zayıf'tır kâmil değildir, noksandır tam değildir, mutlaka içlerinde "ivecenlik " = " eğrilik " barındırırlar.
teşekkürler Değerli Sasha Kardeşim.
Saygılarımla
__________________ Andolsun, size öyle bir kitap indirdik ki sizin bütün şeref ve şanınız ondadır. Hâlâ aklınızı kullanmayacak mısınız? ENBİYA 10
yukarýdaki notuma AYAKLARI yere basarak ve GERÇEK dünya ile
özdeþleþerek SOMUT bir cevap verebilcek ERDEM uzmaný var mýdýr,
aramýzda?
Yoksa çok þey mi istiyorum?
selamun ala muminun...
Selam, sevgili hayrullahmeral,
Erdem uzmani degilim, ama cevap verebilirim sorunuza..
Bahsettiginiz isimler, Allah'in sistemini yaymaya, ogretmeye calismislardir. Onlar, bir grup ilkler gibi algilansa da, Allah'in ezel-ebed ozelliginden oturu, ondan oncekilerde de sistem mevcuttur.
Ama insan denen yapi, heva ve heveslerini, harisligini daima sisteme dahil ettiginden, sistem kusurlu, defolu ve amacindan uzak sekilde idame olup gitmektedir. Isin sasar beserlik kismi budur. En ilkel insandan beri bu boyle surup giden bir dongudur.
Bunu, bildigimiz kitaplarin varligi da dogruladigi gibi, Kuran'da da inene, indirilene ragmen, sunulana, gosterilene ragmen, azginlik son bulmustur degildir.
Bu noktada da sorun, sistemin ozunde degil, sistemi idame ettiren insanin heva ve hevesinin, hirsinin sisteme hata, defo,ozur, puruz katmis olmasidir. Gercek cevabi gorebilmek icin, Allah'in sundugu sistemle, bugun idame olan sistemin sonuclarini degerlendirmeniz yeterli olur sanirim.
__________________ sana iyi görünen bir başkasının kötüsüyse ona "gerçek" değil “düşün” denir. gerçekler değişmez ama düşün değişkendir.
Davut peygamberin kurduğu sistem sizce nasıl bir sistemdi? Beşer ile yorumlanmamış mıdır?
veya süleyman peygamberin...
daha yere basan bir soru : yusuf peygamber nasıl bir sistem uygulamıştı, beşer sistem içerisinde?
Bu sorulara doğru cevap bulamazsak, Kuran'a göre bir sistem kurmak için uzayda yeni bir gezegen aramamız gerekir.
eleştirmek en kolayı da, yeryüzünde GERÇEK hayat devam edip duruyor.
neler yapmalıyız, nasıl sorumluluk almalıyız...sistemi eleştirip dururken, aynı sistemden besleniyoruz...
büyük ütüpyalar kuruyoruz, sonra yeryüzündeki herkesi KIRMIZI HAPI seçmiş olarak algılıyoruz...
ayaklarımızı yere sağlam basmalıyız..
selamun ala muminun...
ekleme : özellikle tarla ve koyunlar ile ilgili davada davud ve süleyman peygamberlerin hükümleri...ikisi de peygamber...
öncelikle Sasha kardeşime güzel açıklamaları için teşekkür ediyorum.
Aleyküm Selam Hayrullah Kardeşim,
birkaç gündür kısıtlı süreler dışında foruma bakamıyorum.
cok ciddi ve hakikaten konu başlığı olması gereken bir soru yöneltmişsiniz.
Hz.Yakub, Hz.Yusuf, beşeri sistemler, beşeri sistemlerin uluhi/ Rabbanî sistem karşısındaki durumu, Rabbanî sistemin , beşeri sistem karşısında alması gereken vaziyet, kralın dini, maliye bakanlığı(!), hazineler/ mülk üzerinde tek otorite olma durumu, kralın durumu, statülerin meşruiyyet izahatları vb.
isterseniz ve uygun görüyorsanız, bir konu başlığı olarak açarsanız sevinirim, bu hakikaten cidden üzerinde durulması gereken konuyu.
şimdilik sadece şunu söylemekle yetineyim bu konuda :
Ebu Kerem kardeşimin söylediği gibi :
VAHİY KİTABI+ KAİNAT KİTABI+ İNSAN KİTABI 'nın akıl, vijdan ve fıtrat ile yorumlanması - yorumlanmaması mes'elesidir konu, başka değil. tabi " ÖRF " de var / bazı konularda " muhayyerlik " de var, fakat o da zaten vahy'de açıkça işaret ediliyor ona. bu üç kitabın kapsama alanına girer o da kanaatimce.
Muhabbetle
__________________ Andolsun, size öyle bir kitap indirdik ki sizin bütün şeref ve şanınız ondadır. Hâlâ aklınızı kullanmayacak mısınız? ENBİYA 10
Ayrıca belirtmiş olduğunuz yusuf'un durumu ki bunu facebokk'tan size bir asmış olduğunuz videodan yorum yaparak anlatmaya çalışmıştım..
Mesele o yanlış yada bu yanlış demek değildir.
Asıl mesele öncedende belirttiğim üzere sistem içerisinde ki çürük tarafları ayıklamak ve kullanılır hale getirmektir.
Dünyada bir çok kişi doğru sistemi getireceğinden dem vuruken içine düştüğü çelişkiler'i göremiyor..buda bütün'e bakışındaki sakatlıktan kaynaklanıyor..
şimdilik bu kadar...
__________________ BİLİNÇSİZ BİR ŞEKİLDE ORTAYA ÇIKAN ALIŞKANLIKLARIN BEDELİNİ HİSSİZLEŞEREK ÖDERİZ...
Sizin yetkiniz yok foruma yeni mesaj ekleme Sizin yetkiniz yok forumdaki mesajlara cevap verme Sizin yetkiniz yok forumda konu silme Sizin yetkiniz yok forumda konu düzenleme Sizin yetkiniz yok forumda anket açma Sizin yetkiniz yok forumda ankete cevap yazma