Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP

İslam ile determinizm arasında nasıl bir ilişki vardır? Yaşanılan her olay Allah tarafından kaderde belirlenmiş bir nedenselliğe, nedenlere mi bağlıdır? Yani Allah insanları yaratıp onun neler yapacağını gördükten sonra kaderlerine müdahaleyi önceden yapmış mıdır? Örneğin; Kur'an'ı daha Adem yaratılmadan önce kaderde göndermiş midir yoksa Allah halen müdahale halinde midir? Yani Allah an be an yeni yeni nedenler mi yaratmaktadır? Ben kadere yani herşeyin (irademize müdahalede bulunulmadan ya da en azından tamamen müdahale olmadan) önceden belirlendiğine ve şu an bu yaşadıklarımızın da kaderin kazası olduğuna inanıyorum. Birbiriyle bağlantılı olayların tesadüfi değil belli bir ölçüyle ayarlanmış kadere göre gerçekleştiğine inanıyorum.

Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP

Şöyle düşünüyorum..

bir tanrı olmak zorunda mı?

olmak zorundaysa neden?

olmak zorunda değilse neden?

neden bir külli aklın emrindeyiz?

bizler, bir külli akla gerçekten muhtaç mıyız?

bizler, o külli aklın her emrettiğini yapmak zorunda mıyız?

bizler, onun kölesi miyiz?

bu külli irade, bizi gütme hakkını kendinde bulmuş mudur? bulmadıysa neden? ve neden onunla papaz olunur? biz onu sevmek zorunda mıyız?

ondan hoşlanmamamız muhtemel mi? değilse neden?

bize saydırılıp durulan şu zaman ve onun koyduğu değerler ve yine onun koyduğu süreç, gerçek anlamda nedir?

biz onun malımıyız?

Allah kimdir?

İnsanların din adıyla kutsadıkları mı?

diğer canlı ve cansızların boyun eğdikleri mi?

O kendine taptıracak kadar narsist biri mi?

Yoksa O, en mükemmelin en sonunda ulaştığı son zirve mi?

Biz bir konseyin bir inatlaşmanın mı ürünleriyiz?

Bizler, makronun mikrodaki kuklaları mıyız?

Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP

Sevgili fazıl sanırm Allah tasavvuru hakkında bilgilenme eksikliğinden doğan doğru bilgi edinim noktasındaki eksiklik sizin cümlelerinize yansımaktadır...Cümlelerinizin tamamında hayat tasavuurlarıyla (paradigmalarla) ilgili sorularınızın daha ziyade insanı anlamlandırmada,insanoğlunun olması gereken çizgiden daha ziyade olmaması gereken çizgilerden bahsetme eğilimini şahsen gözlemlemekteyim.Bir öğüt olarak, Allah ı anlamlandırmaya çalışırken O nun yaratıcı bizlerin ise yaratılan olduğumuzu gözönünde bulundurmanızda fayda vardır. Aradaki farkı kavradığınızda şekillenmeye başlar sorup durduklarınız. Bir artı olarak Kulluk (abd) olma olayını ve halifelik kavramlarını gözden geçirmeniz gerekmektedir.O zaman sizin şöyle düşünüyorum dediğiniz şeyler aslında o şekilde düşünülmemesi gereken şeylerdir çünkü bi getirisi olmadığı gibi kaybı çoktur.Kastınızın müspetmi menfimi doğrusu anlamakta zorlanıyorum vermeye çalıştığınız önerme şekli içindedki düşünme şekli sonucunda alacağınız cevaplar soru sorma tarzınıza karşın sizi mutmain etmeyecektir.Bu sorulara karşın verilen cevapların eksikliğinden kaynaklanan bir tatminsizlik noktasında değildir sadece bu sorularla ulaşılmaya çalışılan noktaya ulaştırmadığından kaynaklanan bir tatminsizlik sizleri beklemektedir. Selam ile

Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP

Merhabalar Hanif 42, suallerimi bu sefer çok kısaca ve sığ olarak cevaplamalıyım..

Şöyle düşünüyorum..

bir tanrı olmak zorunda mı?

evet

olmak zorundaysa neden?

O olmazsa biz olmayız.

olmak zorunda değilse neden?

Onun var olmaması bizi bağlamaz çünkü o zaman bağlanacak bir biz ortaya çıkmaz.

neden bir külli aklın emrindeyiz?

çünkü O herşeyin en doğrusunu özünü bilendir.

bizler, bir külli akla gerçekten muhtaç mıyız?

İnsanın üzerinde her zaman bir bilen vardır, değil tanrıya daha içimizde var olan bilgili adamlara ihtiyaç var, duymaktayız.

bizler, o külli aklın her emrettiğini yapmak zorunda mıyız?

yapmak.. her birey gücü yettiğince aklı erdiğince..

bizler, onun kölesi miyiz?

değiliz..

bu külli irade, bizi gütme hakkını kendinde bulmuş mudur?

insanı gütmez, güdülmesini önermez istemez..

bulmadıysa neden? ve neden onunla papaz olunur? biz onu sevmek zorunda mıyız?

insanı gütme hakkını kendine uygun görmez çünkü o yarattığı şuura sorumluluk yükleyen ve onu değerli kılandır. Sevmeye gelince, bilmem ki.. sevmek nedir? görmediğimize göre belki yansımaları yarattıklarına bakarak bir sevgi hasıl olabilir..

ondan hoşlanmamamız muhtemel mi? değilse neden?

muhtemel.. kötü iş yapar insan ve onun karşılığını bulur, bu kuraldır diler ahrette diler burda sonuç değişmez, insan da olur ki canı sıkılıp arada yetti gayri diyebilir..

bize saydırılıp durulan şu zaman ve onun koyduğu değerler ve yine onun koyduğu süreç, gerçek anlamda nedir?

gerçek anlamını mahiyetini ne bilmemiz ne anlamamız şu an için mümkün görünmüyor.. daha madde nedir ne değildir aslı astarı nedir onu bilmiyoruz, kendimizce şu atomdur şu budur desekte pek birşeyler bildiğimiz söylenemez..

biz onun malımıyız?

değiliz.. yaradan herşeyi kendisine ait olarak söylerken insan için Ona döneceksiniz der..bu arada yaradanı daha yeni yeni anlamaya başladım sayılır, evvelden alis harikaları diyarının ve salt müsloların Allahı idi, oysa şimdi o gitti ve diğeri geldi.. her neyse

Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP

Alıntı: Kader varsa imtahan nasil olur diye dusunuyor insan. Ama yonlendirme olabilir. Mesela bos bos dururken icinden bilgisayari acip bu siteye girmek geldi diyelim. Bu fikir nereden geldi? 15 saniye once yoktu nereden cikip geldi? Sanirim seytanin vesvese vermeside Rabbin insanlari dogru yola davet etmeside bu sekilde. Sinav edilen durumda sanirim hangisine uyacagimiz oluyor.

kaderi Allah'ın olacakları önceden görmüş olması, kazayı da olanları yaşayarak bizim görmemiz olarak düşünürsek bir sorun teşkil etmez. ben kaderin varlığına yani herşeyi bir kitapta (levhi mahfuz) yazılı olduğuna delil olarak dejavu olayının delil gösterilebileceğini düşünüyorum. bu dejavu olduğumuz an bizlere daha önce rüya yoluyla ya da başka bir yolla gösteriliyor. biz de kaderde olan olayı kazada yaşamış oluyoruz.

Ve evet yönlendirme diye birşeyden bahsedebiliriz. yusuf 24. Allah insanlara vahyettiği (ilham ettiği) taha 28 gibi şeytanlar da ilham ediyor. enam 121 imtihan ise bu ilhamları seçmek yada seçmemek oluyor. aslında hiçbirşey bize ait değil. düşünceler duygular vs. bize ait olan sadece iradedir. irade de anlıktır ve çok kısıtlıdır. çok kısıtlıdır çünkü birçok ihtimal vardır ve bu ihtimallerin hesaplanması vardır. mükemmel bir kader için her an için tüm ihtimaller hesaplamak gerekiyor ki bu mümkün gözükmüyor. bırakın bir an içinki ihtimalleri hesaplamayı, bir anlık tek bir seçimi bile tahlil edemeyiz. yapabileceğimiz hızlı düşünüp  aynı derece isabetli kararlar alıp aynı hızda uygulamaya geçirebilmektir. yani anlayacağınız irade denilen şey yok denebilecek kadar az imkanlar sunuyor bizlere. ve elbetteki en önemlisi Allah dilemedikçe biz dileyemeyiz. insan 29 buradan şunu anlıyorum. Allah dilemedikçe bizim dilememiz boşadır ya da Allah'ın dilemediği, hoş görmediği birşeyi dileyemeyiz. örneğin nuh'un oğlu için dua etmesi gibi. bu ayette ilk bakışta bir cebir gözüküyor ancak şu anda birşeyler dileyebiliyorsak bu Allah'ın bizim dilekte, istekte bulunmamıza izin verdiğini düşünebiliriz.

şimdi konunun diğer bir öznesine de değinecek olursak yani determinizmin bu işin neresinde olduğuna da değinelim. ortada yaşanmış Allah tarafından bilinen bir kader var. Allah'ın izin verdiği, dilediği ölçüde insanlar birşeyleri seçebiliyorlar ama bazı olaylar kontrol dışı olarak tesadüf, "sadece nedenlere bağlı" denemeyecek kadar birbiriyle bağlantılı olup adeta olacağına varmak istercesine zincirleme gelişiyor ve bu olaylardan bazıları da önceden sezinlenebiliyor ve hatta biz bile farkında olmadan bilinç altımıza biryerlere yaşayacaklarımız yerleştiriliyor bu da açıkça bir kaderin varlığını gösteriyor. evet bir nedensellik durumu var. iki farklı cinsin ilişkisinden çocuk peydah olması nedenseldir. suyun 100 derecede kaynaması nedenseldir. suyun 0'ın altında donması nedenseldir. ama bu nedenlerin arkasında nedenleri yöneten birisi var. var olan varlıklar ve oluşlar bunun kanıtı niteliğindedir. şimdilik kesiyorum. devam edecek inşaAllah.