HANiFDOSTLAR.NET

 

Kuran Müslümanı
 

(Şahıs odaklı din anlayışından Allah odaklı din anlayışına...)

Ana Sayfa Hanif Mumin  Iste Kuran Kurandaki Din  Kur'an Yolu  Meal Dinle Sohbet Odasi Hanifler E- Kitaplik Kütüb-i Sitte ?  ingilizce Site Kuran islami Aliaksoy Org  Hasanakcay Net Tebyin-ül Kur'an Önerdiğimiz Siteler Bize Ulasin

 

- Konulara Göre Fihrist

- Saçma Hadisler

- Hadislerin-Sünnetin İncelemesi

- Haniflikle İlgili Sorular Cevaplar

- Misakın Elçisi Kim?

- Kuranda Namaz/Salat

- Onaylayan Nebi

- Kuranda Namaz/Salat

- Enbiya 104

- Kuranda Yeminler

- Adem Hakkında Sorular

- Ganimetleri Resulün Eline Nasıl Vereceğiz?

- Allahın ındinde YIL ve DOLUNAYLAR

- Abese ve Tevella

- Hadisçilerce Tahrif Edilen Ayetler

- Mübarek Yer, Mübarek Vakit

- Arkadaş Peygamber

- Kuranın İndirilişinden Günümüze Gelişi

- Bir Türban Sorusu

- Kuran ve Bize Öğretilenlerin Farkı

- Namazın Kılınışı

- Hadislere Göre Namaz

- Kuranda Salat Namaz mıdır?

- Kuran Yetmez Diyen Uydurukçular

- Bizler Hanif Dostlarız

- Sahih Hadis mi İstersiniz?

- Hakkı Yılmaz'ın Tebyin Çalışması

- Kur'anı Anlamada Metodoloji

- Tarikatçıların Çarpıttığı Birkaç Ayet

- Nasıl Kur'an Okuyalım?

- Kur'anı Kerim Nedir?

- Kur'anda Oruç

- Allah'sız Bir Din ve Allah'sız Bir Kur'an İnancı

- Kuransız Bir İslam Anlayışı ve Müşrikleşme

- Meal Çalışmasına Davet

- Allah Şahit Olarak Kafi Değil mi?

- Doğru Hadisleri Ne Yapacağız?

- Kur'andaki Muhammed ve Peygamberlerin Misyonu

- Mahrem, Avret, Ziynet

- Nur Suresi Çeviri-Yorum

- Cilbab

- Resule İtaat Ne Demektir?

- Hadis Kalburcuları ve Kalburları

- Kur'anı Kerim'in İndiriliş Gayesi

- Kur'anda Amellere Karşı Cahili Yaklaşım

- İslamdışı İnanışlara Kur'andan Örnekler

- Biri Şu Haram Üretim Tesislerini Kapatsın

- Tasavvufta İslam Var mı?

- İslamda Delil Sorunu

- Kurban Kesmek

- İlahi Hitabın Serüveni

- Ecel Nedir?

- Şirk, İşrak, Müşrik, Müşareke, Müşterik

- Büyü Yapan ve Yaptıranlar

- Peygamberlere Karşı Rabbani Yaklaşımlar

- Salat-ı Tefriciye yada Zikri Çarpıtmaya Bir Örnek

- Mucize Nedir?

- Ayrılıkların Nedenleri

- Sıfır Hata veya Kur'an

- Haniflik Nedir?

- Rabıta İle Şeyhlere Tapanlar

- Hadis Zindanının Mezhepçi Mahkumları

- İslam Dininin Öğrenilmesinde Kaynak Sorunu

- Fasık ve Münafıkların Genel Tanımlaması

- Hadisler, Hıristiyanlık ve Selman Rüştü

- Kur'anı kerim'in İndiriliş Gayesi

- Müstekbirlere Karşı Cahili Yaklaşım

- Halis-Hanif İslam

- Kur'anda Şefaat

- Fuhuş Tellalı Tefsirciler

- Hayızlıyken Neden Namaz Kılınmasın?

- Cebrail, Vahiy, Melek

- Dindarlıkta Müşrikleşme Temayülü

- Büyü Yapan ve Yaptıranlar

- Yaratılış, Adem, Havva

- Kur'an Yerel mi, Evrensel mi?

- Reform Dinde mi, Dindarlıkta mı?

- Ne Mutlu Tağutu Olmayanlara

- Peygambere Saygı(?)

- Hadislere Kanıt Diye Gösterilen Ayetler

- Allah Nazara Karışmadı mı?

- Kur'anı Kerimle Amel Etmek Mümkün mü?

- Kur'anda İnkar Edenlerin Vasıfları

- Müminlerin Vasıfları

- Allah'ın Vasıfları

- Kur'anın Vasıfları

- Dine Karşı Cahili Yaklaşımlar

- Kur'an Merkezli Din

- İrin Küpü Patladı; Mevlana

- Hurafe ve Bidatlar

- Peygamberi Tanrılaştırma

- Hz. İsa'nın Ölümü

- Allah'ın Mesajının Adı: Kelamullah

- Allah'ın Resule Uyarıları

- Kur'ana Göre Tenkit ve Eleştiri Nasıl Olmalı?

- Kur'anda Sevgi

- Sofuların Devlet Desteğiyle Desteklenmesi

- Hans Von Aiberg Aldatmacası

- Kabir Azabı Safsatası

- Kur'an Kıssalarının Önemi; Masal Değiller

- Kur'anda Toplumsal Sünnetler

- Tefsirde İsrailiyyat

- Kardeş Evliliği Olmadan Çoğalma

- Hans Von Aiberg Tutuklandı

- Kur'anda Tevbe Kavramı

- Yaşar Nuri Öztürk'ün Yorumuyla Namaz

- Karadelikler; Bir Büyük Yemin

- Mezhepçilerin Ümmi Açmazı

- Kabe Nedir? Mekkede midir, Kudüste mi?

- Kur'anda Ruh Kavramı

- Kur'anda Nefs Kavramı

- Amin Kavramı ve Putperestlik

- Diyanet İşleri Başkanlığının Sitemize Cevabına Cevaplar

- Resul ve Nebi -1

- Resul ve Nebi -2

- Sapık Bir Fırka: Hansçılar

- Cihad mı, Çapulculuk mu?

- Kur'an Deyip Namazı Yok Sayanlar

- Cennete Sadece Müslümanlar mı Girecek?

- Kur'anda El Kesme Cezası var mı?

- Nazar veya Göz Değmesi Var mı?

- Şehadet Getir, Münafık(?) Ol

- Kur'anda Eleştiri Metodu

- Hacc Mekkede mi, Bekkede mi?

- İslami Tebliğde Kur'an Metodu

- Saptırılan Kavram: Mekruh

- Kur'anda Cuma Namazı var mı?

- Of Be Kader, Allah mı Suçlu Yoksa Biz mi?

- Kader Açısından Cebir ve İhtiyar

- Baban Peygamber Olsa Ne Yazar

- Kur'anda İnsan Hukuku

- Vahdet-i Vücud, Şirkin Alası

- Tasavvufi Bilginin Kaynağı Vahiy mi?

- İslam'da Resullük Son Bulmuştur

- Teveffi Kelimesi ve Arap Dili

- Tasavvuf Üzerine Düşünceler

- Nefis Mertebelerinin İç Yüzü

- Allah Rızası Anonim Şirketi; Tarikatlar

- Tasavvuf ve Eşcinsellik -1

- Tasavvuf ve Eşcinsellik -2

- Nakşi Şeyhi Allah'ın Avukatı mı?

- Kur'anda "ve+la" Öbeği

- Putlar ve Tapanlar

- Son Peygamberimizin Okuma Yazması

- Mesih ve çarpıtılan Bir Ayet

- Hac İzlenimleri

- "Üzerinde 19 var" da Son Nokta

- Secde Emri

- Kur'andaki Hac

- Aracıların Gaybı Bildiği İnancı

- Tarikatçı - Müşrik Karşılaştırması

- Gazali'nin Kadına Bakışı

- Kur'anda Kadına Verilen Önem

- Başörtüsü Allah'ın Emri Değil

- Başörtüsü Takmak Kur'anda Var mı?

- Kur'anda Kadın Dövmek Var mı?

- Cariye, Köle; Utanmaz Mealciler

- Kadına Yönelik Şiddet

- Sünnet Edilen Kızın Öyküsü

- Erkekçe ve Kadınca Meal Konusu, Nebe 33. Ayet

- Harem - Selamlık Kimin Emri?

- Zina, Evlilik ve Örtünme Adabı

- Cariyeleri Aç, Hür Kadınları Kapat (!)

- Çok Eşliliği Yasaklayan Ayetler

- Kur'ana Göre Evlilik Hukuku

- 2 Kadın = 1 Erkek, Uydurma mı?

- Danimarkalı mı Sapık, Buhari mi?

- Ebu Hanife, Cariyenin Avreti

- Nisa 25, Hür Kadın ve Fahişe İfadesi

- Maymunların Hadisi ve Recm Vahşeti

- Hz. Muhammed'in Tebliği

- Peygamberi Tanrılaştırma

- Angarya Haline Getirilen İbadet

- Buhari'nin Hadislerini Buhari Yazmamıştır

- Hadis ve Sünnet Gerçeği

- Uydurma Hadisler, İslamın Kara Boyası

- Hadisler Dinin kaynağı Olamaz

- Uydurmaların Sınırı Yok; Şeytan Geyiği

- Beşeri Hükümler Neden Kutsal Oluyor?

- Hadis - Kur'an Çelişkisi

- Kur'anda/Dinde Olanlar ve Olmayanlar

- Cehennem'den Çıkış Yok

- Kur'anda Tağut

- Ebu Hureyre Gerçekte Kimdir?

- Hadis - Mantık Çelişkileri

- Kurban ve Kurban Bayramı Nereden Geliyor?

- Hadislere Göre Kur'an Eksiktir

- Bildiri: İslam Anlayışında Reform

- Arapça mı, Arap Saçı mı?

- Koca mı Üstün, Allah mı?

- Esbab-ı Nüzül Komedi Hadisleri

- İşte Geleneğin Dini

- Ulul Emir İle Kim Kastediliyor?

- Kul Hakkı

- Yezidi Bir Gelenek: Aşure Tatlısı

- Hz. İbrahim'den Asrımıza Dersler

- Taklitçiliğin Boyutları

- Seb-ul Mesani Nedir?

- Kelle Sayılarak Gerçek Bulmak

- Kıyamet - Mahşer Günü ve Sonrası

- Kur'anda Namaz Vakitleri

- Kur'anda Cuma Konusu

- Salih Olmak Yetmez

- Hudeybiye Anlaşması Uydurma mı?

- Kitap Yüklü Eşekler

- Kur'andaki Hac

- Hz. Nuh'un Oğlu Kimdi? İftira mı?

- Ruhun Ağırlığına Başka Bakış

- Hz. İbrahim Yalancı Değildi

- İncil'de Kadına Bakış

- Şirkin Büyüğü Küçüğü Olur mu?

- Kur'andaki Abdest ve Hijyen

- Din de Bir Araçtır

- Kur'an Okumanın Zararları

- Kur'anda Dua Ayetleri

- Kur'anda Tarih Kavramı ve Bilinci

- Şekilsel Secde Kur'anda Yok mu?

- Salat ve salatı İkame

- Kur'andaki Emr Kavramı Üzerine

- Dindar İnsanlar Şirk Koşar

- Alak Suresinin İlk Beş Ayeti

- Men Arefe'nin Çözümü

- Kur'andaki Av Yasağı

- Fıtrat ve Namaz Vakitleri

- Kur'anda İnsan Hukuku

- Din Büyüklerini Tanrılaştırma

- Allah'a ve Muhammed'e Değil

- Kur'andaki Örnek Tevekkül

- Şekilsel Rüku Kur'anda Yok mu?

- Hz. İbrahim Kuşları Kesti mi?

- Ehli Sünnet Dininin Anayasası

- İnsan Allah'ın Halifesi mi?

- Kur'an Üzerinde Düşünmek

- Şirkin Kuyusuna Düşenlere Uyarılar

- Kur'an Ölülere Okunmak İçin mi İndirildi?

- Ayda Okunan Kur'an Masalı

- Hz. İbrahim, Safa ve Merve Masal mı?

- "Haç"er-ul Esved (!)

- Mevlana Sahte Bir Peygamber Değil mi?

- Tasavvufun Tanrısı İki Zıttır

- Kur'andaki Tasavvuf: Teveccüh

- Önce Batıl ve Hurafe İle Savaşalım

- Resuller Haram Kılamaz mı?

- Elçi Muhammed ile İnsan Muhammed'in Farkı

- Tarikatlarda Aracılar Rezaleti

- Nur Suresi 31. Ayet Nasıl Çarpıtılıyor?

- Sırat Kıldan İnce, Kılıçtan Keskin mi?

- Kur'anda Zalimler

- Bütün Mehdileri Çöpe Atıyoruz

- Kur'ana Göre Ramazan Ayı ve Haram Aylar

- Tasavvufçuların İlahı; Varlık ve Yokluk

- Tasavvufçuların Küçük Putları

- Sünnet Etmek yaratılışı Değiştirmedir

- Son Peygamberimizin Mektupları

- Fıtrat ve Namaz Vakitleri

- Mescid-i Aksa Nerede?

- Büyük Kandırmaca: Hadis

- Kur'an Neden Arapça Olarak İndirilmiştir?

- Kimin dini? Kimin Kitabı? Kimin Meali?

- Evliya Kelimesinin geçtiği Ayetler

- Şimdiye Kadar Yaşanan İslam

- Ayın Yarılması Diye Bir Mucize Yoktur

- Kabe Dikili Taş Değil mi?


Up | Down | Top | Bottom
 
Şu da emredildi: Yüzünü dine bir Hanif olarak çevir. Sakın müşriklerden olma.

Yunus Suresi 105

Ben bir Hanif olarak yüzümü gökleri ve yeri yaratana döndürdüm. Müşriklerden değilim ben.

Enam Suresi 79

İbrahim ne bir Yahudi idi, ne de bir Hıristiyan. O sadece hanif bir müslümandı. O müşriklerden değildi.

Ali İmran Suresi 67

Şu da kuşkusuz ki, İbrahim başlıbaşına bir ümmetti; bir Hanif olarak Allah'ın önünde eğiliyordu. Müşriklerden değildi.

Nahl Suresi 123

De ki Allah doğrusunu söylemiştir / vaadinde sadıktır.Haydi artık Hanif olarak İbrahim'in Milleti'ne uyun! Müşriklerden değildi o.

Ali İmran Suresi 95

Allah'a ortak koşmadan, Hanifler olarak... Allah'a ortak koşan kişi, gökten düşmüş de kendisini kuşlar kapışıyor veya rüzgar onu uzak bir yere fırlatıp atıyor gibidir.

Hacc Suresi 31


Up | Down | Top | Bottom

HABERLER

 

 








 

 

  Hanif Islam

 

Kur'an Hükümleri ve Kavramları
 Hanif Dostlar Ana Sayfa -> Kur'an Hükümleri ve Kavramları
Konu Konu: El-Vâhid, El-Ahad, El-Vitr, Allahın Vahda Yanıt YazYeni Konu Gönder
Yazanlarda
Gönderi << Önceki Konu | Sonraki Konu >>
muhsin iyi
Newbie
Newbie
Simge

Katılma Tarihi: 21 temmuz 2011
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 20
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı muhsin iyi


 

El-Vâhid ile kastedilen anlam, Allah’ın (c.c.) sayı olarak bir olması değildir. El- Vâhid, Allah (c.c.) bölünemeyen ve parçalanamayan birdir, anlamına gelir. Yani sıfatlarında ve güzel isimlerinde bir ortağı yoktur. İlahlık O’na mahsustur. O’nun dışında hiçbir varlık ilahlık mertebesine ulaşamaz.

 

El-Vâhid güzel ismi Allah’ın (c.c.) sıfat ve güzel isimlerindeki birliği temsil ederken el-Ahad güzel isminde ise zatındaki birlik ifade edilmektedir. Örneğin güneşin ısı ve ışık özellikleri birer sıfatıdır. Farz edelim ki bir küçük çocuk gündüz güneşten gelen havadaki ısı ve ışığın kaynağını bilmiyor olsun. Bu çocuğun havaya bakması bir araçla da engellenmiştir. Ondan ısı ve ışığın kaynağını bulması istensin. Elbette çocuk kafasında bu konuda çeşitli kuramlar geliştirecektir. Önce her cismin ısı ve ışık kaynağı olduğunu düşünecektir. Ama evine ve kapalı mekânlara girince cisimlerde ısı ve ışığın olmadığını görüp bu kuramında kuşkuya kapılacaktır. Sonra gökyüzünün baştan sona bir ısı ve ışık örtüsü ile kaplı olduğu kuramına sarılacaktır. Ama akşam olunca buna da bir anlam veremeyecektir. İşte gündüzleri ısı ve ışık özelliklerinin güneşin varlığı ve birliğine kanıt olması gibi varlıkların sıfat ve özelliklerindeki uyum ve bütünlük de el-Vâhid olan Allah’ın (c.c.) varlığı ve birliğine işaret etmektedir. Yine nasıl güneşin kendisi ısı ve ışıktan farklı ise el-Ahad olan Allah’ın (c.c.) zatı da varlık âleminde tecelli eden sıfat ve güzel isimlerinden farklıdır.

 

 Allah (c.c.) el Vâhid oluşunu her varlık üzerinde kalıcı ayetlerle işlemiştir. Bütün canlı ve cansız varlıklar O’nun bu el-Vâhid mührünü taşırlar. Örneğin dünyadaki bütün ağaç yaprakları birbirine benzer. Demek ki bunları yaratan aynı ilahtır. Tüm insanların bedenleri de aynı organlardan meydana gelir. Bu da insanları yaratanın tek ilah olduğunu gösterir. Eğer birden fazla ilah olsaydı evrenin ve dünyanın kanunlarında bir uyum ve bütünlük olmazdı. Bu ilahlar birbirleri ile rekabete girer, bu da varlık dünyasında bir kargaşaya neden olurdu. Ayrıca bütün canlı ve cansız varlıklar O’nun bu el-Ahad mührünü de taşırlar.  Deminki örneğe bağlı kalarak düşüncemizi sürdürelim: Dünyadaki bütün ağaç yaprakları birbirine benzer, ama aynı değildir. Her yaprak diğer yapraktan kendisini farklı kılan özelliklere sahiptir.  Demek ki bunları yaratan ilah hiçbir şeye benzemez. Tüm insanların bedenleri de aynı organlardan meydana gelir, ama aynı yüze sahip iki insanı göstermek olanaksızdır. İkizlerde bile benzerlik noktaları kadar farklılıklar söz konusudur.  Bu da insanları yaratan tek ilahın (El-Vâhid) eşsiz ve benzersiz olduğunu (El-Ahad) gösteren başka bir ayettir.

 

Batıl dinler Allah’a (c.c.) ait olan bu ilahlığı başka varlıklara da yansıtmışlardır. Allah’tan (c.c.) bir şey ister gibi onlardan bir şeyler istemişler, Allah’tan (c.c.) korkar gibi bu ilahlardan korkmuşlardır. Allah’a (c.c.) gösterilmesi gereken ibadet ve tazimleri (yüceltmeleri) bu varlıklara yansıtmışlardır.

 

Zerdüştlük ve Şamanizm dinleri Allah’ın (c.c.) ilahlığını ikiye bölmesi ile tanınırlar. Bu dinler şeytana da Allah (c.c.) gibi bir güç tanırlar. Oysa biliyoruz ki şeytanın elinde olan tek şey, insanı kötülüğe teşvik etmektir. Yani vesvesedir (propagandadır). İnsanı da ancak dünya nimetleri ve dünyanın geçici zevkleri ile tuzağına düşürebilir. Nefis şeytana kulak verecek, eğilim gösterebilecek bir özellikte yaratılmıştır. Şeytanın insan üzerinde bir zorlayıcı etkisi söz konusu değildir. Şeytan hele hele bir ilah hiç değildir. O da peygamberler ve Allah (c.c.) dostları gibi bir davetçidir. İnsanları Allah’a (c.c.) karşı günah işlemeye ve isyan etmeye çağırır.

 

Şeytan manevi makamda ilerleyen insanlara açık bir surette, daha doğrusu bazı duyu organlarına seslenerek ve çeşitli sıkıntılar vererek musallat olabilir. Bu durumda da nefis ve şeytanla cihattan geri kalınmamalı, peygamberimizin (s.a.s) ifadesi ile bunun büyük cihat olduğu düşünülmelidir. Şeytanla ibadet hayatını daha zengin kılınarak mücadele edilir. Çünkü nur şeytanları rahatsız eder. İnsana nasıl ateş sıkıntı verirse nur da şeytanı olumsuz yönde etkiler. Ama şeytanlar inatçı vasfa sahip oldukları için bu musallattan vazgeçmeyebilirler. Çünkü amaçladıkları şey mümini ümitsiz bırakmaktır. Oysa imanın temeli ümide dayalıdır. Kuran-ı Kerim’de bu konuda Allah’ın rahmetinden ümidini kesenlerin ancak kâfirler olduğu belirtilmektedir (Yusuf Suresi, ayet 87). Şeytana Allah musallat olma konusunda izin vermiştir. Son nefese kadar da bu izin geçerlidir. Hatta son nefeste imanı çalmak için müminin içerisinde bulunduğu kaygı, korku, maddi sıkıntılarından yararlanarak onu kandırmaya, bir hayal uğruna imanını çalmaya çalışacaktır. Böyle sıkıntılarla karşı karşıya bulunan müminler tövbe-i nasuh ederek her türlü haramdan sakınarak ve ibadet hayatını zenginleştirerek şeytanla mücadele yoluna gitmeli, mümkünse gerçek bir şeyhe intisap edip vird almalı ve rabıtaya önem vermelidir. Zira vird ve rabıta şeytanla mücadelede en etkili silahlardır. Maalesef böyle sıkıntıları olan insanları bir duayla tedavi ettiğini söyleyen din simsarları da mevcuttur. Bunlardan uzak durulmalıdır. Bunlar adeta şeytanlarla danışıklı dövüşürler. Tek amaçları para kazanmaktır. Aslında kendileri de bu konuda sıkıntıdadırlar. Fakat bazı rahatlama tekniklerini keşfettiklerinden ve bu yolla para da kazandıklarından keyifleri yerindedir.

 

Bütün peygamberlerin tebliğinin esası, bir olan Allah’a (c.c.) insanları çağırmak olmuştur. Geçmiş kavimler Allah’ı (c.c.) yaratıcı olarak tanımakta idiler. Ama O’nun çeşitli sıfatlarından ve güzel isimlerinden kaynaklanan ilahlığını putlara da yansıtıyorlardı. Bu putların kendilerini Allah’a (c.c.) yaklaştırdıklarını söylüyorlardı. Aslında o putların bazılarının isimleri gerçekten de başlangıçta Allah’ın (c.c.) veli kullarına dayanıyordu. Hak din sağlamken insanlar o veli kulların isimleri ile Allah’a (c.c.) tevessülde bulunuyorlardı. Örneğin şöyle dua ediyorlardı: “Allah’ım senin indinde önemli bir kul olan şu zatın yüzü suyu hürmetine şu hacetimi, şu duamı kabul buyur.” Dikkat edilirse tevessülde dua, istek Allah’a (c.c.) yapılmaktadır. Veli kul duanın yapılmasında sadece bir vesile rolü oynamaktadır. Hak dinler batıl duruma dönüştüklerinde kendilerine tevessülde bulunulan bu veli kulların isimleri putlara verildi. Artık Allah’a (c.c.) dua, istek yerine bu putlara dualar ve istekler yöneltildi. Veli kullarla Allah’a (c.c.) tevessülde bulunma gibi çok güzel bir dua biçimi, batıl duruma dönüştü. Böylece putlar ilahlık makamına yükseltilmiş olundu. Putlarla Allah’a (c.c.) şirk koşuldu.

 

Bu durumda çağımızda bazı Müslümanlar, duada veli kullara tevessülde bulunma putperestliğe ve Allah’a (c.c.) şirk koşmaya zemin hazırlıyor, diyerek duaların kabulünde çok önemli bir rolü olan tevessüle olumsuz bir tavır almaktadırlar. Halbuki Ehl-i sünnet itikadında tevessülün ayet ve hadislerle dinde yeri sabittir. Bu konuda Ehl-i sünnet alimleri arasında bir tartışma söz konusu değildir. Vahhabilik gibi 18. yüzyılda ortaya çıkan bir kısım itikadi cereyanların etkisi ile tevessüle itiraz bugünlerde çoğalmıştır. Oysa onların bu itirazlarındaki yanlışlık gayet açıktır. Bir insanın, bıçakla adam da öldürülüyor, diyerek bıçağı günlük yaşamında kullanmaması en çarpıcı örnek olarak düşünülebilir. Halbuki yemeğin pek çok malzemesi bu sayede doğranır. Bıçaksız bir mutfak düşünülemez. Onu yaşamdan uzaklaştırmak aç kalmakla özdeştir. Dua da ancak veli kulların yüzü suyu hürmetine Allah (c.c.) katına yükselir. Kabul görür. Onların duaları olmasaydı kıyamet çoktan kopardı.

 

Kuşkusuz Allah (c.c.) kuluna şah damarından daha yakındır. Kul dua ettiğinde Allah (c.c.) duasına icabet eder. Ama insan Allah’tan (c.c.) çok uzaktır. Her zaman her çeşit duanın kabul olunması için gereken şartları üzerinde taşımıyor olabilir. Böyle durumlarda iken Allah’ın (c.c.)  veli kulları ile Allah’a (c.c.) tevessülde bulunulması yerinde bir davranıştır. Din de bunu onaylamıştır.

 

İnsanlık tarihi boyunca peygamberlerin putperestlikle mücadele etmesinin, hak dinin karşısında genellikle putperestliğin bulunmasının nedeni putperestliğin toplumda bütün çirkinliklerin, günahların, zulümlerin kaynağı olmasıdır. Her put toplumda belli insan kümelerini kendisine bağlıyor, diğer insanlarla olan kardeşlik bağlarını ortadan kaldırıyordu. Her şeyden önce toplumda hukuk birliğini yok ediyordu. Kişiye, kendi taptığı puttan aldığı cesaretle diğer putlara tapan insanlara karşı her türlü zulmü yapmayı kendinde hak sahibi olmaya çağırıyordu. Putperestin putuyla olan ilişkisi son derece bencilcedir, narsistçedir. Bundan doğacak en küçük bir hukuk kuralı bile her şeye karşı zulüm içerir. Putperestlik bir insanın kendisine secde etmesi gibi iğrenç bir şeydir. Örneğin bir putperest hiçbir vicdan azabı duymaksızın bir insanı öldürüp malını mülkünü gasp edebilir. Bunun vicdani ve hukuksal temelini de putunu memnun etmek düşüncesine bağlayabilir. Kendince de yaptığı iş meşrudur.

 

Peygamberlerse, insanları ilahlığı bölünemeyen ve parçalanamayan el-Vahid olan Allah’a (c.c.) kulluğa çağırmışlardır. Herkese göre ayrı hukuk anlayışı yerine Allah’ı (c.c.), dolayısıyla toplum ve insanlık çıkarına dayanan hukuk anlayışını savunmuşlardır. Putperestler kendi kişisel çıkarlarına ters düştüğü için peygamberlerin getirdiği tevhit akidesine her zaman karşı çıkmışlardır. İlk   Müslümanlardan olan Hz. Bilal (r.a.), Amerika’da ve Afrika’da bugün milyonlarca benzeri olan bir

zenciydi. Üstelik hiçbir hakkı olmayan bir köleydi. Peygamber Aleyhissalâtu Vesselâmın vahdaniyet çağrısını duyunca hemen ona katıldı. Efendisi bu yeni dinden dönmesi için onu yere yatırıp Arabistan’ın kızgın çöllerinde güneşin karşısında adeta alevden kor haline gelmiş kayaları vücuduna koyarak eziyet ediyordu. O mücadelesini Allah’ın vahdaniyet sıfatından alıyordu ve “Ahad, Ahad ! (Allah (c.c.) bir, Allah (c.c.) bir!)” diyerek karşı koyuyordu. Aslında evrendeki ilahın bir olması ile onun kurtuluşu, ilahların çok olması ile de onun kendisine reva görülen insanlık dışı yaşamı arasında bir ilgi mevcuttu. Olaya bir başka açıdan bakıldığında Hz.Bilal’in (r.a.) insani özgürlük ve haklarının mücadelesini verdiği görülür. Çünkü evrende tek bir ilahın olması, aynı ebeveynin evlatları gibi, insanların eşitliği ve kardeşliği anlamına geliyordu. Birden çok ilah ise insanlar ve toplumlar arasında ayrıcalıkların ve savaşın temsilcisiydi. Hz. Bilal (r.a.) bunun bilincindeydi. Ayrıca Mekkeli müşrikler, özellikle mevcut bozuk düzenden en çok yararlanan varlıklı kesim de bunu gayet iyi biliyorlardı. Onun için çarpık düzenin devam etmesi için Hz. Bilal’in (r.a.) ve onun gibi yoksul, çaresiz ve sömürülen insanların bu yeni dine girmelerini engelliyorlardı.

 

Çağımızda putperestlik artık tarihe gömülmüş gibidir. İnsanların büyük çoğunluğu ağaçtan, taştan yontulmuş şeylere artık tapmıyorlar. Allah’ın (c.c.) varlığını ve birliğini onaylıyorlar. İnsanlık artık putperestlik gibi bu çok tehlikeli inanç sisteminin etkisinden kurtulmuştur. Ama yine de çağdaş insanın yaşamında Allah’tan (c.c.) başka ilahlar söz konusu olmaktadır.

 

Para ve madde kutsanarak ekonomide kapitalizm bir çeşit putperestlik dini olarak benimsenmiş durumdadır. Kuşkusuz bu sistemin içerisinde yer aldığı halde zekatını veren ve faizden kendisini sakındırmaya çalışan övülecek Müslümanlar da bulunmaktadır.

 

Nefsin isteklerini yaşamın amacı olarak gören, bütün yaşamını bencilce arzularını  gerçekleştirmeye adayan insanlar da bir çeşit putperestlik içerisindedirler: “Görmedin mi arzularını ilah edinen kimseyi? (Câsiye suresi, ayet23)” Kuşkusuz insan üzerinde nefsin de hakkı vardır. Ama nasıl parayı yaşamında amaç olarak gören bir insan sapıtmışsa nefsi arzularını Allah’ın (c.c.) rızası üzerinde gören bir insan da yaratılış amacından uzak düşmüştür. Allah (c.c.) bu konuda Kuran-ı Kerim’de şöyle buyurmaktadır: “Ben insanları ve cinleri ancak bana ibadet etsinler diye yarattım (Zâriyât suresi, ayet 56).” Demek ki insanın bu dünyadaki bütün eylemleri ya bizzat ibadet olacak ya da ibadete yardımcı  olacaktır.

 

Bu açıdan iş hayatımız ibadete yardımcı bir alandır. Çünkü temel ihtiyaçlarımızı karşılamamız ve ailemizi geçindirmemiz gerekmektedir. Bu açıdan da çalışma bir ibadet gibi hüküm görür. Ama yaşamında ibadetlere yer vermeyen veya ibadetleri temel almayan birisi için çalışmak nefsin arzularına hizmet etmek anlamı taşır.

 

Günümüzde insanların büyük çoğunluğu “Çalışmak da bir ibadettir.” diyerek, ibadetlerini ihmal etmektedirler. Çalışma gerekçesiyle ibadete yaşamlarında yer veremediklerini söylemektedirler. Elbette söyledikleri söz doğrudur, ama eksiktir. İbadet olmadan çalışma ibadet düzeyine yükselmez. Aslında bu sözü yakın çevremizde o kadar sık duyar olduk ki, bununla başka bir inanç sisteminin değerinin, daha doğrusu ilkesinin kutsanmak istendiğini hemen çıkarabiliriz.

 

             Kuşkusuz ibadetlerini yapan bir Müslüman için çalışması da bir ibadettir. Öyle ki peygamberimiz (s.a.s) bu konuda şöyle buyurmuşlardır:“Erkeğin hanımına harcadığı her şey sadakadır.”, “Erkek hanımına su bile içirse onun ecri vardır.”, “Kıyamet günü kişinin terazisine konacak ilk şey, ailesinin nafakası için harcadıklarıdır.” Ama, ibadetlerini ihmal ederek çalışmak da bir ibadettir sözünü söyleyen kimseler, İslam dininin bu güzelliğini istismar etmektedirler. Bununla kendilerini kandırmaktadırlar. Bu sözle ibadetlerini ihmal etmelerine bir gerekçe göstermekle kalmamakta, İslam dinine karşıt olan bir hayat felsefesini de onaylamaktadırlar.

 

İçerisinde bulunduğumuz Batı medeniyetinin maddeci anlayışından her insan bir miktar da olsa nasibini almıştır. Bu yüzden imanı zedelenmiştir. Zira bir zamanlar küçük gözle baktığımız diyar-ı küfür dünya yaşamında büyük nimetlere erişmiştir. Konforlu bir hayat içerisindedir. İslam medeniyetinin mirasına sahip ülkeler ise yoksul, güçsüz durumdadırlar. Batı medeniyeti buna çalışma disiplini sayesinde ulaşmıştır. Her insan bu gerçeğin az çok farkındadır. Gerçi dinimiz de çalışmayı teşvik etmiştir, ama bütün cenneti bu dünya olan Batı medeniyeti bu dünya için çalışmayı bir din haline getirmiştir. Müslüman ülkelerin onları bu konuda geçmeleri biraz zordur. Bu yüzden Batı ulusları dünya yaşamında imrenecek bir seviyeye ulaşmıştır. İşte, ibadetlerini ihmal ederek, çalışma da bir ibadettir, diyenler bilinçdışında bu yeni dinin takipçileri gibi bir hal içerisindedirler. Öyle ki bu sözleri ile Batı medeniyetini adeta putlaştırmış olurlar. Konforlu yaşam onların biricik cenneti olur. Adeta hal dilleri ile şöyle demektedirler: “Din dediğin şey ahiretle uğraşmaz. Din dünyadaki yaşam seviyendir. Bu da ancak çalışma ile gelişir. Dünyada güçlü, zengin olan kazanır, dolayısıyla haklı olan bunlardır. Sen ibadetle ne kazandın ki bana da onu tavsiye ediyorsun. Oysa ben, çalışma da bir ibadettir, düsturu ile yaşamımı daha rahat bir şekilde geçiriyorum. Sen ona bak.”

 

             Çağımızda putlaştırılan bir diğer kavram da ırkçılıktır. Şu anda dünyada yabancı düşmanlığından nasibini almamış bir ırk, ulus yok gibidir. Allah’ın (c.c.) peygamberlerle gönderdiği hak dinler ırkların, ulusların her türlü maddi ve manevi haklarına saygılıdırlar. Allah (c.c.) Kuran-ı Kerim’de bu konuda şöyle buyurmaktadır: “Biz sizi birbirinizle tanışasınız diye ırklara, uluslara ayırdık (Hucurat suresi, ayet 13).” Dolayısı ile İslam dini ırkların, ulusların üzerinde evrensel bir birlikteliği ve kardeşliği hedeflemektedir. Her ırkın ve ulusun milli ve manevi değerlerine saygılı olmanın yanında onlar arasında gerçekleşecek bir bütünlüğe ve uyuma ulaşmaya çalışmaktadır.

            

El-Vitr güzel ismi tek anlamına gelir. Yani sayı olarak, adet olarak bir anlamına sahiptir. Allah’ın El-Vâhid, El-Ahad, El-Vitr güzel isimlerini arka arkaya söyleyerek, yani zikir yaparak O’nun rızasına talip olalım. Niyetimiz bu olunca Allah bu güzel isimlerin dünyaya bakan taraflarını hediye olarak verecektir. Bundan kuşkunuz olmasın. Ama bu isimleri zikirle dünyevi bazı gayeler edinirsek O’nun rızası dışına çıkabiliriz. Öyle bir şeyden de Allah’a sığınırız. Bu durum Allah’ın diğer güzel isimlerini zikirde de böyledir.

 

Allah’ın rızası bütün dünya ve ahret nimetlerine de kaynaklık eder. Ondan daha büyük bir şey düşünülemez. Allah hepimize rızasını nasip eylesin. Amin.

             Muhsin İyi

Yukarı dön Göster muhsin iyi's Profil Diğer Mesajlarını Ara: muhsin iyi
 

Eğer Bu Konuya Cevap Yazmak İstiyorsanız İlk Önce giriş
Eğer Kayıtlı Bir Kullanıcı Değilseniz İlk Önce Kayıt Olmalısınız

  Yanıt YazYeni Konu Gönder
Yazıcı Sürümü Yazıcı Sürümü

Forum Atla
Sizin yetkiniz yok foruma yeni mesaj ekleme
Sizin yetkiniz yok forumdaki mesajlara cevap verme
Sizin yetkiniz yok forumda konu silme
Sizin yetkiniz yok forumda konu düzenleme
Sizin yetkiniz yok forumda anket açma
Sizin yetkiniz yok forumda ankete cevap yazma

Powered by Web Wiz Forums version 7.92
Copyright ©2001-2004 Web Wiz Guide
hanif islam

Real-Time Stats and Visitor Reports Sitemizin Gunluk, Haftalik, aylik Ziyaretci  Detaylari Real-Time Stats and Visitor Reports

     Sayfam.de  

blog stats