HANiFDOSTLAR.NET

 

Kuran Müslümanı
 

(Şahıs odaklı din anlayışından Allah odaklı din anlayışına...)

Ana Sayfa Hanif Mumin  Iste Kuran Kurandaki Din  Kur'an Yolu  Meal Dinle Sohbet Odasi Hanifler E- Kitaplik Kütüb-i Sitte ?  ingilizce Site Kuran islami Aliaksoy Org  Hasanakcay Net Tebyin-ül Kur'an Önerdiğimiz Siteler Bize Ulasin

 

- Konulara Göre Fihrist

- Saçma Hadisler

- Hadislerin-Sünnetin İncelemesi

- Haniflikle İlgili Sorular Cevaplar

- Misakın Elçisi Kim?

- Kuranda Namaz/Salat

- Onaylayan Nebi

- Kuranda Namaz/Salat

- Enbiya 104

- Kuranda Yeminler

- Adem Hakkında Sorular

- Ganimetleri Resulün Eline Nasıl Vereceğiz?

- Allahın ındinde YIL ve DOLUNAYLAR

- Abese ve Tevella

- Hadisçilerce Tahrif Edilen Ayetler

- Mübarek Yer, Mübarek Vakit

- Arkadaş Peygamber

- Kuranın İndirilişinden Günümüze Gelişi

- Bir Türban Sorusu

- Kuran ve Bize Öğretilenlerin Farkı

- Namazın Kılınışı

- Hadislere Göre Namaz

- Kuranda Salat Namaz mıdır?

- Kuran Yetmez Diyen Uydurukçular

- Bizler Hanif Dostlarız

- Sahih Hadis mi İstersiniz?

- Hakkı Yılmaz'ın Tebyin Çalışması

- Kur'anı Anlamada Metodoloji

- Tarikatçıların Çarpıttığı Birkaç Ayet

- Nasıl Kur'an Okuyalım?

- Kur'anı Kerim Nedir?

- Kur'anda Oruç

- Allah'sız Bir Din ve Allah'sız Bir Kur'an İnancı

- Kuransız Bir İslam Anlayışı ve Müşrikleşme

- Meal Çalışmasına Davet

- Allah Şahit Olarak Kafi Değil mi?

- Doğru Hadisleri Ne Yapacağız?

- Kur'andaki Muhammed ve Peygamberlerin Misyonu

- Mahrem, Avret, Ziynet

- Nur Suresi Çeviri-Yorum

- Cilbab

- Resule İtaat Ne Demektir?

- Hadis Kalburcuları ve Kalburları

- Kur'anı Kerim'in İndiriliş Gayesi

- Kur'anda Amellere Karşı Cahili Yaklaşım

- İslamdışı İnanışlara Kur'andan Örnekler

- Biri Şu Haram Üretim Tesislerini Kapatsın

- Tasavvufta İslam Var mı?

- İslamda Delil Sorunu

- Kurban Kesmek

- İlahi Hitabın Serüveni

- Ecel Nedir?

- Şirk, İşrak, Müşrik, Müşareke, Müşterik

- Büyü Yapan ve Yaptıranlar

- Peygamberlere Karşı Rabbani Yaklaşımlar

- Salat-ı Tefriciye yada Zikri Çarpıtmaya Bir Örnek

- Mucize Nedir?

- Ayrılıkların Nedenleri

- Sıfır Hata veya Kur'an

- Haniflik Nedir?

- Rabıta İle Şeyhlere Tapanlar

- Hadis Zindanının Mezhepçi Mahkumları

- İslam Dininin Öğrenilmesinde Kaynak Sorunu

- Fasık ve Münafıkların Genel Tanımlaması

- Hadisler, Hıristiyanlık ve Selman Rüştü

- Kur'anı kerim'in İndiriliş Gayesi

- Müstekbirlere Karşı Cahili Yaklaşım

- Halis-Hanif İslam

- Kur'anda Şefaat

- Fuhuş Tellalı Tefsirciler

- Hayızlıyken Neden Namaz Kılınmasın?

- Cebrail, Vahiy, Melek

- Dindarlıkta Müşrikleşme Temayülü

- Büyü Yapan ve Yaptıranlar

- Yaratılış, Adem, Havva

- Kur'an Yerel mi, Evrensel mi?

- Reform Dinde mi, Dindarlıkta mı?

- Ne Mutlu Tağutu Olmayanlara

- Peygambere Saygı(?)

- Hadislere Kanıt Diye Gösterilen Ayetler

- Allah Nazara Karışmadı mı?

- Kur'anı Kerimle Amel Etmek Mümkün mü?

- Kur'anda İnkar Edenlerin Vasıfları

- Müminlerin Vasıfları

- Allah'ın Vasıfları

- Kur'anın Vasıfları

- Dine Karşı Cahili Yaklaşımlar

- Kur'an Merkezli Din

- İrin Küpü Patladı; Mevlana

- Hurafe ve Bidatlar

- Peygamberi Tanrılaştırma

- Hz. İsa'nın Ölümü

- Allah'ın Mesajının Adı: Kelamullah

- Allah'ın Resule Uyarıları

- Kur'ana Göre Tenkit ve Eleştiri Nasıl Olmalı?

- Kur'anda Sevgi

- Sofuların Devlet Desteğiyle Desteklenmesi

- Hans Von Aiberg Aldatmacası

- Kabir Azabı Safsatası

- Kur'an Kıssalarının Önemi; Masal Değiller

- Kur'anda Toplumsal Sünnetler

- Tefsirde İsrailiyyat

- Kardeş Evliliği Olmadan Çoğalma

- Hans Von Aiberg Tutuklandı

- Kur'anda Tevbe Kavramı

- Yaşar Nuri Öztürk'ün Yorumuyla Namaz

- Karadelikler; Bir Büyük Yemin

- Mezhepçilerin Ümmi Açmazı

- Kabe Nedir? Mekkede midir, Kudüste mi?

- Kur'anda Ruh Kavramı

- Kur'anda Nefs Kavramı

- Amin Kavramı ve Putperestlik

- Diyanet İşleri Başkanlığının Sitemize Cevabına Cevaplar

- Resul ve Nebi -1

- Resul ve Nebi -2

- Sapık Bir Fırka: Hansçılar

- Cihad mı, Çapulculuk mu?

- Kur'an Deyip Namazı Yok Sayanlar

- Cennete Sadece Müslümanlar mı Girecek?

- Kur'anda El Kesme Cezası var mı?

- Nazar veya Göz Değmesi Var mı?

- Şehadet Getir, Münafık(?) Ol

- Kur'anda Eleştiri Metodu

- Hacc Mekkede mi, Bekkede mi?

- İslami Tebliğde Kur'an Metodu

- Saptırılan Kavram: Mekruh

- Kur'anda Cuma Namazı var mı?

- Of Be Kader, Allah mı Suçlu Yoksa Biz mi?

- Kader Açısından Cebir ve İhtiyar

- Baban Peygamber Olsa Ne Yazar

- Kur'anda İnsan Hukuku

- Vahdet-i Vücud, Şirkin Alası

- Tasavvufi Bilginin Kaynağı Vahiy mi?

- İslam'da Resullük Son Bulmuştur

- Teveffi Kelimesi ve Arap Dili

- Tasavvuf Üzerine Düşünceler

- Nefis Mertebelerinin İç Yüzü

- Allah Rızası Anonim Şirketi; Tarikatlar

- Tasavvuf ve Eşcinsellik -1

- Tasavvuf ve Eşcinsellik -2

- Nakşi Şeyhi Allah'ın Avukatı mı?

- Kur'anda "ve+la" Öbeği

- Putlar ve Tapanlar

- Son Peygamberimizin Okuma Yazması

- Mesih ve çarpıtılan Bir Ayet

- Hac İzlenimleri

- "Üzerinde 19 var" da Son Nokta

- Secde Emri

- Kur'andaki Hac

- Aracıların Gaybı Bildiği İnancı

- Tarikatçı - Müşrik Karşılaştırması

- Gazali'nin Kadına Bakışı

- Kur'anda Kadına Verilen Önem

- Başörtüsü Allah'ın Emri Değil

- Başörtüsü Takmak Kur'anda Var mı?

- Kur'anda Kadın Dövmek Var mı?

- Cariye, Köle; Utanmaz Mealciler

- Kadına Yönelik Şiddet

- Sünnet Edilen Kızın Öyküsü

- Erkekçe ve Kadınca Meal Konusu, Nebe 33. Ayet

- Harem - Selamlık Kimin Emri?

- Zina, Evlilik ve Örtünme Adabı

- Cariyeleri Aç, Hür Kadınları Kapat (!)

- Çok Eşliliği Yasaklayan Ayetler

- Kur'ana Göre Evlilik Hukuku

- 2 Kadın = 1 Erkek, Uydurma mı?

- Danimarkalı mı Sapık, Buhari mi?

- Ebu Hanife, Cariyenin Avreti

- Nisa 25, Hür Kadın ve Fahişe İfadesi

- Maymunların Hadisi ve Recm Vahşeti

- Hz. Muhammed'in Tebliği

- Peygamberi Tanrılaştırma

- Angarya Haline Getirilen İbadet

- Buhari'nin Hadislerini Buhari Yazmamıştır

- Hadis ve Sünnet Gerçeği

- Uydurma Hadisler, İslamın Kara Boyası

- Hadisler Dinin kaynağı Olamaz

- Uydurmaların Sınırı Yok; Şeytan Geyiği

- Beşeri Hükümler Neden Kutsal Oluyor?

- Hadis - Kur'an Çelişkisi

- Kur'anda/Dinde Olanlar ve Olmayanlar

- Cehennem'den Çıkış Yok

- Kur'anda Tağut

- Ebu Hureyre Gerçekte Kimdir?

- Hadis - Mantık Çelişkileri

- Kurban ve Kurban Bayramı Nereden Geliyor?

- Hadislere Göre Kur'an Eksiktir

- Bildiri: İslam Anlayışında Reform

- Arapça mı, Arap Saçı mı?

- Koca mı Üstün, Allah mı?

- Esbab-ı Nüzül Komedi Hadisleri

- İşte Geleneğin Dini

- Ulul Emir İle Kim Kastediliyor?

- Kul Hakkı

- Yezidi Bir Gelenek: Aşure Tatlısı

- Hz. İbrahim'den Asrımıza Dersler

- Taklitçiliğin Boyutları

- Seb-ul Mesani Nedir?

- Kelle Sayılarak Gerçek Bulmak

- Kıyamet - Mahşer Günü ve Sonrası

- Kur'anda Namaz Vakitleri

- Kur'anda Cuma Konusu

- Salih Olmak Yetmez

- Hudeybiye Anlaşması Uydurma mı?

- Kitap Yüklü Eşekler

- Kur'andaki Hac

- Hz. Nuh'un Oğlu Kimdi? İftira mı?

- Ruhun Ağırlığına Başka Bakış

- Hz. İbrahim Yalancı Değildi

- İncil'de Kadına Bakış

- Şirkin Büyüğü Küçüğü Olur mu?

- Kur'andaki Abdest ve Hijyen

- Din de Bir Araçtır

- Kur'an Okumanın Zararları

- Kur'anda Dua Ayetleri

- Kur'anda Tarih Kavramı ve Bilinci

- Şekilsel Secde Kur'anda Yok mu?

- Salat ve salatı İkame

- Kur'andaki Emr Kavramı Üzerine

- Dindar İnsanlar Şirk Koşar

- Alak Suresinin İlk Beş Ayeti

- Men Arefe'nin Çözümü

- Kur'andaki Av Yasağı

- Fıtrat ve Namaz Vakitleri

- Kur'anda İnsan Hukuku

- Din Büyüklerini Tanrılaştırma

- Allah'a ve Muhammed'e Değil

- Kur'andaki Örnek Tevekkül

- Şekilsel Rüku Kur'anda Yok mu?

- Hz. İbrahim Kuşları Kesti mi?

- Ehli Sünnet Dininin Anayasası

- İnsan Allah'ın Halifesi mi?

- Kur'an Üzerinde Düşünmek

- Şirkin Kuyusuna Düşenlere Uyarılar

- Kur'an Ölülere Okunmak İçin mi İndirildi?

- Ayda Okunan Kur'an Masalı

- Hz. İbrahim, Safa ve Merve Masal mı?

- "Haç"er-ul Esved (!)

- Mevlana Sahte Bir Peygamber Değil mi?

- Tasavvufun Tanrısı İki Zıttır

- Kur'andaki Tasavvuf: Teveccüh

- Önce Batıl ve Hurafe İle Savaşalım

- Resuller Haram Kılamaz mı?

- Elçi Muhammed ile İnsan Muhammed'in Farkı

- Tarikatlarda Aracılar Rezaleti

- Nur Suresi 31. Ayet Nasıl Çarpıtılıyor?

- Sırat Kıldan İnce, Kılıçtan Keskin mi?

- Kur'anda Zalimler

- Bütün Mehdileri Çöpe Atıyoruz

- Kur'ana Göre Ramazan Ayı ve Haram Aylar

- Tasavvufçuların İlahı; Varlık ve Yokluk

- Tasavvufçuların Küçük Putları

- Sünnet Etmek yaratılışı Değiştirmedir

- Son Peygamberimizin Mektupları

- Fıtrat ve Namaz Vakitleri

- Mescid-i Aksa Nerede?

- Büyük Kandırmaca: Hadis

- Kur'an Neden Arapça Olarak İndirilmiştir?

- Kimin dini? Kimin Kitabı? Kimin Meali?

- Evliya Kelimesinin geçtiği Ayetler

- Şimdiye Kadar Yaşanan İslam

- Ayın Yarılması Diye Bir Mucize Yoktur

- Kabe Dikili Taş Değil mi?


Up | Down | Top | Bottom
 
Şu da emredildi: Yüzünü dine bir Hanif olarak çevir. Sakın müşriklerden olma.

Yunus Suresi 105

Ben bir Hanif olarak yüzümü gökleri ve yeri yaratana döndürdüm. Müşriklerden değilim ben.

Enam Suresi 79

İbrahim ne bir Yahudi idi, ne de bir Hıristiyan. O sadece hanif bir müslümandı. O müşriklerden değildi.

Ali İmran Suresi 67

Şu da kuşkusuz ki, İbrahim başlıbaşına bir ümmetti; bir Hanif olarak Allah'ın önünde eğiliyordu. Müşriklerden değildi.

Nahl Suresi 123

De ki Allah doğrusunu söylemiştir / vaadinde sadıktır.Haydi artık Hanif olarak İbrahim'in Milleti'ne uyun! Müşriklerden değildi o.

Ali İmran Suresi 95

Allah'a ortak koşmadan, Hanifler olarak... Allah'a ortak koşan kişi, gökten düşmüş de kendisini kuşlar kapışıyor veya rüzgar onu uzak bir yere fırlatıp atıyor gibidir.

Hacc Suresi 31


Up | Down | Top | Bottom

HABERLER

 

 








 

 

  Hanif Islam

 

Genel Tartışma
 Hanif Dostlar Ana Sayfa -> Genel Tartışma
Konu Konu: niye SAPTIK-SAPITTIK Yanıt YazYeni Konu Gönder
Yazanlarda
Gönderi << Önceki Konu | Sonraki Konu >>
Guests
Guest Group
Guest Group


Katılma Tarihi: 01 ekim 2003
Gönderilenler: -259
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı Guests

Düşünmekten kork!
Şintoist, budist vb. inancın sahipleri deist olasalardı veya müslümanlara bu kadar düşmanlık besleyen hıristiyan ve yahudilerin, deist olmaları ne kadar da işimize yarardı. Dini bir gayelerinin olmaması her yönüyle işimize yarardı. Bugünlerde mısır, suriye, iran, türkiye ve arap çoğunluğun önemli bir endişesine tanık olduk. Türkiye sünni, iran şii, suriye sünni ancak azınlık iktidarı şii... Irakta camiye bomba koyan şii, cem evine bombayı koyan sünni... birbirlerinin gırtlağını sıkmak üzereler ve bunlar müslüman.

Deizm, çok iki yüzlü ve şaytanı bir kavram, madalyonun diğer tarafında şirin görünürken diğer yüzüde şirin görünmekte. Tek kuran için diyen kimselerce elbette dik tarafı pek sevimsiz duruyor. Diğerlerini adamdan saymassak, tek kuran diyenlerin nazarında deizm, normal bir olgu değil ancak asımın dediği gibi geçip gidilecek bir durak. Problemin kaynağı, din kavramının elle tutulur, gözle görünür meleklerin çağrılması gibi anlaşılması. Birileri birilerine birşeyleri illa ki dayatacak ve onlar bu dayatma sonucu iyi kimseler olduklarına kanaat getirecekler. Din, bir iman işi, inanç işi değildir, din taraf olma sorunudur. İnsanlıktan taraf mısın, insan dışılıktan taraf mısın? Çoğu müslüman dini bu şekilde anlamadıkları için yani kendilerinin tabi olduğu dini ve kitabı putlaştırdıkları için insanlık tarafına önem vermemekte ve iki yüzlü müslümanlığı, halis adamlık olarak anlamaktadırlar çünkü çevrelerindeki her birey hemen tümüyle öyledir. Düşünceme göre bir insanın, aklı mantığı vicdanı işler vaziyette doğayı izlemesi, kendi yaratılışına bakarak gerçekği fark etmesi zor değildir. Bu anlamda, yaratıcıyı bu şekilde bulan (ibrahim peygamber gibi) adamların, ne bir dine nede bir kitaba ihtiyaçları halihazırda yoktur. Kitap, düzelticidir ve insanlıktan çıkmış olan bireylerin içindeki aklı mantığı vicdanıyla insan olan bireylere hitap etmektedir. Bu işi adamlara, diğerleriyle mücadele edin, savaşın altta kalmayın denmiştir. Oysa bu vakitler, bunu görmeyen diğerleri, gerçekten insan olan arkadaşlarını kitap adına öteleyebilmişlerdir. Bu, aklı başında işlerden değildir. Hele, bataktyı iblisti gibi söylemler komiktir. Ancak onlara şu söylenmeliydi, insan mısın? O halde destek ol... düşüncelerim bunlar.
Yukarı dön Göster Guests's Profil Diğer Mesajlarını Ara: Guests
 
hasanoktem
Admin Group
Admin Group


Katılma Tarihi: 10 eylul 2006
Gönderilenler: 2837
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı hasanoktem

halilov Yazdı:
Düşünmekten kork!
Şintoist, budist vb. inancın sahipleri deist olasalardı veya müslümanlara bu kadar düşmanlık besleyen hıristiyan ve yahudilerin, deist olmaları ne kadar da işimize yarardı. Dini bir gayelerinin olmaması her yönüyle işimize yarardı. Bugünlerde mısır, suriye, iran, türkiye ve arap çoğunluğun önemli bir endişesine tanık olduk. Türkiye sünni, iran şii, suriye sünni ancak azınlık iktidarı şii... Irakta camiye bomba koyan şii, cem evine bombayı koyan sünni... birbirlerinin gırtlağını sıkmak üzereler ve bunlar müslüman.

Deizm, çok iki yüzlü ve şaytanı bir kavram, madalyonun diğer tarafında şirin görünürken diğer yüzüde şirin görünmekte. Tek kuran için diyen kimselerce elbette dik tarafı pek sevimsiz duruyor. Diğerlerini adamdan saymassak, tek kuran diyenlerin nazarında deizm, normal bir olgu değil ancak asımın dediği gibi geçip gidilecek bir durak. Problemin kaynağı, din kavramının elle tutulur, gözle görünür meleklerin çağrılması gibi anlaşılması. Birileri birilerine birşeyleri illa ki dayatacak ve onlar bu dayatma sonucu iyi kimseler olduklarına kanaat getirecekler. Din, bir iman işi, inanç işi değildir, din taraf olma sorunudur. İnsanlıktan taraf mısın, insan dışılıktan taraf mısın? Çoğu müslüman dini bu şekilde anlamadıkları için yani kendilerinin tabi olduğu dini ve kitabı putlaştırdıkları için insanlık tarafına önem vermemekte ve iki yüzlü müslümanlığı, halis adamlık olarak anlamaktadırlar çünkü çevrelerindeki her birey hemen tümüyle öyledir. Düşünceme göre bir insanın, aklı mantığı vicdanı işler vaziyette doğayı izlemesi, kendi yaratılışına bakarak gerçekği fark etmesi zor değildir. Bu anlamda, yaratıcıyı bu şekilde bulan (ibrahim peygamber gibi) adamların, ne bir dine nede bir kitaba ihtiyaçları halihazırda yoktur. Kitap, düzelticidir ve insanlıktan çıkmış olan bireylerin içindeki aklı mantığı vicdanıyla insan olan bireylere hitap etmektedir. Bu işi adamlara, diğerleriyle mücadele edin, savaşın altta kalmayın denmiştir. Oysa bu vakitler, bunu görmeyen diğerleri, gerçekten insan olan arkadaşlarını kitap adına öteleyebilmişlerdir. Bu, aklı başında işlerden değildir. Hele, bataktyı iblisti gibi söylemler komiktir. Ancak onlara şu söylenmeliydi, insan mısın? O halde destek ol... düşüncelerim bunlar.

Selam Halilov,

Yazınızda " kitap " dan bahsediyorsunuz...Siz Kitab'a inanıyor musunuz? Kur'an'ın Yüce Allah'ın kelamı olduğunu kabul mü, yoksa inkar mı ediyorsunuz? Yani, Muhammed'in Allah Rasulü olduğunu onaylıyor musunuz? Yazınızda sözünü ettiğiniz "Kitap " hakkındaki görüşlerinizi bizimle de paylaşır mısınız..

Selam



__________________
Andolsun, size öyle bir kitap indirdik ki sizin bütün şeref ve şanınız ondadır. Hâlâ aklınızı kullanmayacak mısınız? ENBİYA 10
Yukarı dön Göster hasanoktem's Profil Diğer Mesajlarını Ara: hasanoktem
 
Guests
Guest Group
Guest Group


Katılma Tarihi: 01 ekim 2003
Gönderilenler: -259
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı Guests

Selam.
Ben yaratanın konuştuğuna inanıyorum, bu konuşmayı hem sözel hem görüngü olarak yaptığına inanıyorum. Vahiylerin, insanlar içinden arınmak isteyenlere geldiğini ve onları, insanlıktan çıkanlara karşı uyanık olmaya ve karşı koymaya teşvik ettiğini biliyorum. Fakat bu kitap ve kitapların, insanları bu şekilde yönlendirmesine karşılık, insanların bu yönlendirmeyi anlamadıklarını aksine, kitap kendilerine geldikten sonra ayrılığa düştüklerini görüyorum. Malum, mezhep ve bir nevi din çatışmasının yaşandığı zamanlardayız. Kimileri rejimlerini, bu maske altında pazarlarken, kimileri işin mali boyutunun altına bile bu din kavramını gizlemiştir. Kişilerin, kitap adına dışlanması doğru değil, insan olma noktası gözardı ediliyor ve kitaba insanlık adına sahiplenmiş olanlar, hakkı olmadıkları ve yeterince bu konular üzerinde düşünmedikleri halde, diğerlerini öteliyor, şeytanın uşağı, bataklık vb. kavramlarla dışlıyorlar. Bunu dünya üzerinde hemen her din, inanış ve mezhep sahipleri yapıyorlar. Vahiyler, birinin diğerini haksızca, kendisini üstün görsün diye gelmemiş aksine bununla mücadeleyi emretmiştir. İnsanlar a veya b dine mensup olmadıkları zaman insanlıklarından birşey kaybetmezler veya a kitabı ve b kitabı tanımadıkları ya da onda yazanlara inanmadıkları içinde batağın içinde olmazlar, kaldı ki diğerlerinin onlar için; batak içinde söylemleri de geçerlilik arzetmemektedir. 
Yukarı dön Göster Guests's Profil Diğer Mesajlarını Ara: Guests
 
hasanoktem
Admin Group
Admin Group


Katılma Tarihi: 10 eylul 2006
Gönderilenler: 2837
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı hasanoktem

halilov Yazdı:
Selam.
Ben yaratanın konuştuğuna inanıyorum, bu konuşmayı hem sözel hem görüngü olarak yaptığına inanıyorum. Vahiylerin, insanlar içinden arınmak isteyenlere geldiğini ve onları, insanlıktan çıkanlara karşı uyanık olmaya ve karşı koymaya teşvik ettiğini biliyorum. Fakat bu kitap ve kitapların, insanları bu şekilde yönlendirmesine karşılık, insanların bu yönlendirmeyi anlamadıklarını aksine, kitap kendilerine geldikten sonra ayrılığa düştüklerini görüyorum. Malum, mezhep ve bir nevi din çatışmasının yaşandığı zamanlardayız. Kimileri rejimlerini, bu maske altında pazarlarken, kimileri işin mali boyutunun altına bile bu din kavramını gizlemiştir. Kişilerin, kitap adına dışlanması doğru değil, insan olma noktası gözardı ediliyor ve kitaba insanlık adına sahiplenmiş olanlar, hakkı olmadıkları ve yeterince bu konular üzerinde düşünmedikleri halde, diğerlerini öteliyor, şeytanın uşağı, bataklık vb. kavramlarla dışlıyorlar. Bunu dünya üzerinde hemen her din, inanış ve mezhep sahipleri yapıyorlar. Vahiyler, birinin diğerini haksızca, kendisini üstün görsün diye gelmemiş aksine bununla mücadeleyi emretmiştir. İnsanlar a veya b dine mensup olmadıkları zaman insanlıklarından birşey kaybetmezler veya a kitabı ve b kitabı tanımadıkları ya da onda yazanlara inanmadıkları içinde batağın içinde olmazlar, kaldı ki diğerlerinin onlar için; batak içinde söylemleri de geçerlilik arzetmemektedir. 

Vahiylerin, insanlar içinden arınmak isteyenlere geldiğini ve onları, insanlıktan çıkanlara karşı uyanık olmaya ve karşı koymaya teşvik ettiğini biliyorum.

Bizim söylediğimiz de bu. o halde itirazınız neye ve kime?

 söylediğiniz gibi, vahye karşı savaş açmış bulunan bu insanlıktan çıkmış bulunanlara karşı uyanık olmaya ve karşı koymaya davet ediyoruz biz de...isteğiniz de bu mu?... değil mi?...Vahiysizlik, şeytanın uşaklığı ve koca bir bataklıklık değil de nedir?...ya Yüce Allah'a tapacaksın, ya da şeytan'a, başka bir yol yok ki...hem bu insanlıktan çıkanlara karşı uyanık olmaya ve insanların batakhanelere düşmesine bir karşı koyuş değil midir...lütfen daha açık ve net konuşunuz...Yüce Allah, bize kendisine ibadet etmemizi , şeytan'dan ve şeytaniliklerden kaçınmamızı emrederken, bizim KİTAB dışında , kitab ile çatışan bir söylem de bulunmamızı mı istiyorsunuz yoksa...insanlıktan kaybetmek...elbetteki insanlıklarından çok şey kaybedeceklerdir...evet, bence Yüce Allah ile olan BAĞ'ını( VAHY) kaybeden insan, kainat kitabı+insan kitabı+hadisat kitabı ile VAHY'in lokomotifliği olmadan yürüyemez...belki kainat kitabını okur da teknolojiyi geliştirir, keşifler yapar...geliştirir geliştirir de atom bombası yapıp diğer geri kalan insanları katleder ancak...Dünya'yı ateşe verir...VAHY kitabının lokomotifliğini red ederse ancak buraya kadar gidebilir...insan kitabı ve hadisat kitabı için de durum aynıdır...

selam

 

 

 



__________________
Andolsun, size öyle bir kitap indirdik ki sizin bütün şeref ve şanınız ondadır. Hâlâ aklınızı kullanmayacak mısınız? ENBİYA 10
Yukarı dön Göster hasanoktem's Profil Diğer Mesajlarını Ara: hasanoktem
 
asım
Uzman Uye
Uzman Uye


Katılma Tarihi: 14 agustos 2008
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 1700
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı asım

sayın halilov kızmadan müzakereye devam ediniz...

sorulara hemen cevap vermeniz gerekmez...

uzun bir aradan sonra  yada vakit bulduğunuzda hasanbeyin soruları hakkında daha açık görüşlerinizden faydalanmak isteriz...

bilhassa vahyle alakalı olan soruları ben de tekrarlamak isterim...

aklı olan tanrının amacını bulabilir demiştiniz...

tanrının amacı nedir sizce...

ben insanın mutluluğu huzuru tanrının amacıdır diye bir cevab bulmuştum...

ve tüm dinlerin tüm peygamberlerin tüm kitapların amacının insanın mutluluğunu sağlayıcı kurallar hedefler belirlediğini zannediyorum...

eğer yanılmıyorsam...

tüm insanlık tarihinde insanlığın faydası mutluluğu salahı için çalışan her kişinin aslında müslüman yani tanrının kulu hizmetçisi adamı olarak kabul edileceğini zalimlerin de tanrıya asi olan kafirler olarak tanımlanabileceğini söyleyebiliriz...

ve bu durum bu kişilerin hangi dinden inançtan yada kültürden olmalarıyla pek ilgili değil...

yani insanlığa zararı olmayan bir ateist  budist deist yahudi nasrani yada başka bir dinden olsa da tanrının kulu ona teslim olan anlamında müslüman...


ama ister kurancı ister hadisci ister ateist ister şintoist ister bilmem neist olsun kim de zalimlik ediyor insanlığa zararlı işler içinde ısrar ediyorsa tanrı ya asi onun amacına aykırı yani kafir ...

yani ayinesi iştir kişinin lafına bakılmaz kuralını işletiyoruz...

şimdi sorgulaya sogulaya buraya kadar geldim...

burası gayet mantıklı akılcı bir nokta gibi geliyor bana...

tek cümleyle özetleyecek olursak iyiler cennete kötüler cehenneme layıktır diyebiliriz...

ama sorgulayıcı burada duramıyor ve sorusuna devam ediyor maalesef...

tanrı ne diye insanların mutluluğunu amac edinsin...

onun gerçek amacı acaba gerçekten de bu mudur...

bu amaç size de çok insani gelmiyor mu...

yani koca tanrı insanın mutluluğu için çırpınıyor kitap gönderiyor peygamber gönderiyor ...

onlar için sonsuz mükafatlar  yada sonsuz cezalar hazırlıyor...

bu tanrı mı insanın süper bir hizmetçisi mi...

biz mi kuluz o mu kul köle...

bu sorularda kaldım ben...












__________________
O halde yüzünü, Allah'ı bir tanıyarak dine, Allah'ın insanları üzerine yaratmış olduğu fıtratına doğrult. Allah'ın yaratışında değişiklik bulunmaz. Dosdoğru din budur. Fakat insanların çoğu bilmezler.
Yukarı dön Göster asım's Profil Diğer Mesajlarını Ara: asım
 
feridun_45
Uzman Uye
Uzman Uye


Katılma Tarihi: 17 mart 2008
Gönderilenler: 166
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı feridun_45

selam...

''insan-müslüman olmak sadece kuran incil vs. ile mi olur yoksa kainat kitabı zaten kuranıda-her türlü vahyide kapsarmı'' düşüncesiyle ilgili kendi tecrübemi anlatayım......

beni yaşarken acılara sürükleyen vede değişmesi gerektiğine inandığım yönlerim vardı ve bunların tespitlerini gerek kuran ayetlerinden gerekse kendi yaşantımdan yapmıştım.....sorun nasıl çözebilirimdi.....


bir çok yöntem denedim ama hepside beni yarı yolda bıraktı ve geçici mutluluklar sağladı..işte bu dönem benim deist olmaya başladığım dönemdi....

sonra farkettimki benim değiştirmem gereken yanlarım çocukluğumdan beri benimle beraberdi yani 30-40 yıllık feridunu değiştirmeye çalışıyordum ve hiçbir yöntemde başarıya götürmedi ...

son olarak kuranı tekrar ele alınca şunu anladımki işin içine allahı katmadan-ondan yardım istemeden,bunu yapmak imkansızdı....eğer bu konuda tespitleriniz varsa lütfen yazın ama ben prof. seviyesinde psikiatrist ve sosyolog hocaların söylemlerindende çözümün imkansız olduğunu sadece problemi ötelemekten başka bir şeye yaramadığını anladım...

daha sonra yusuf suresiyle birlikte işin içine allahıda katarak kendimi tekrara okumaya başladım ve hamdolsun sonuçlarınıda görüyorum artık....

bence birçoğumuz,değiştirmemiz gereken yönlerimiz konusunda müstağniyiz,ve sadece ilim konuşturuyoruz.......biraz kaba bir tabir olacak ama ''sıkıyorsa-yiyorsa yaşınız kadar büyümüş olan bir yönünüzü değiştirmeyi deneyin bakalım''......inanın evrenin ayetleri gelmiş geçmiş alimlerin filozofların sözleri hiç biri bir işe yaramayacak..taki rabbinizden istemedikce......gerisi laf-ı güzaf....

allah yardımcımız olsun

selametle kalınız
Yukarı dön Göster feridun_45's Profil Diğer Mesajlarını Ara: feridun_45
 
KaraMizah
Katilimci Uye
Katilimci Uye


Katılma Tarihi: 17 subat 2011
Yer: Belize
Gönderilenler: 11
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı KaraMizah

 

Selam ve esenlik dileklerimle;

 

İlk olarak açtığınız konu başlığı üzerine konuşmak isterim.

“Niye saptık-sapıttık?”

Bu soruya verilecek cevap aslında insanın kendi benliğinde var. Lakin benliklerin üzeri örtülü olanlar için bu sualin cevabını vermek bir o kadar zor olsa gerek.

Niye saptık ve ardından sapıttık sorgusuna cevap vermezden evvel Bu forumda daha önceleri yazdığı bir yazısını okuduğum Malik bin Nebi’den alıntı yaparak başlamakta fayda mütalaa ediyorum:

“Bir arkadaş bir yazı asıyor bu foruma ilim erbabı da geliyor normal adam da arayış içinde adam da bu yazılar onları saptırabilir diyorsun,

Bazı arkadaşlar kur'andan hariç fıtratla iş görelim dediler saptılar,

Yeni arkadaşlar bu yazıları okursa sapıtırlar,

Vesaire gibi bir çok yerde bu söylemine rastladım.Bence bu konuda insanın içinde barındırdığı değerlere haksızlık ediyoruz.

A kişisi B kişisine göre sapık, B kişisi C kişisine göre sapık, sen de pek ala bilmektesin ki bir ara bu forumda insanlar saptırılabilir diye süpürme operasyonları oldu,

Bırakalım da herkes kendi kararını kendisi versin, ve herkes kendi eteğinde ne varsa onu ortaya koysun, zira sen de birilerine göre sapıksın ve yazdıkların gene birilerine göre saptırıcı, burda keni görüşlerimizi merkeze alarak bir sınır çizmektense her bireyi kendi dairesinin ortasında değerlendirmekte fayda var diye düşünmekteyim, en nihayetinde insan seçimlerinin ürünü değil mi ve şüphesiz ki iyilikle kötülük bir birinden ayrıldı ve dosdoğru yol gösterildi insanlar ya şükredici olur ya da nankör.İş insanın kendinde biter, kimse kimseye zorla doğruluk bilinci veremez.

İnsan karşısına çıkanlardan sorumludur, Biz Allah'ı imtihan etmiyoruz veya O'ndan haydi sor sor tarzında bir yarışa da girmiyoruz, aklı başında bir adam zaten doğru olan bir şey gereksiz bir şeydir demez,

Kur'anda yazıyor diye bir hayat kurulmaz, hayat kur'an'ın teklifine hazır oldu mu örtüşürler,eşleşirler.Görüntü olarak yazanlarla bir eşleşmenin olması o hakikate sahip olunduğu anlamına da gelmez o yüzden işimiz kur'an'la değil hayatın bizzat kendisi ile.

Yaradılış başlangıçtır ve savunmasız değildir insan, donanımlıdır.Sürücülerin üzerine programlar kurulur sürücüler de fabrika çıkışlıdır, yani yaradılıştan gelir.”

             Değerli Malik Bin Nebi arkadaşıma paylaşımlarından dolayı şükranlarımı sunuyorum. Basiret sahibi, temiz akıl ve benlik sahibinin yüreğinden dökülenler konunun anlaşılmasında temel teşkil ediyor.

      Sapmak ve sapıtmak kavramları üzerinde iki kelam etmek gerekirse; sapmak kavramını tarif edebilmek için sapmanın ivmesini bilmek lazım gelir. İnsan hangi düstura, hangi ölçüye ve kabule göre sapar? Sapmasında ki belirteç nedir acaba? Sapmak, doğru istikametten ters istikamete yönelmek midir?,yada sapmak yolda giderken şu markete de bir sapıvereyim de öyle yoluma devam edeyim türünden bir hal midir? J Yoksa sapmak, benliğine kulak verebilmek, yaradılışa dönebilmek midir? İnsan denilen varlık insan olma şerefine erişmezden önce ne sapmak ne de sapıtmak kavramlarından haberdardı. Yaşadığı hayatın gereklerini kendisinde var olan yetilerle yerine getirmekteydi. Yapıp ettiklerinin karşılığını iyi yada kötü, güzel yada çirkin, sapkınlık yada doğruluk olduğu tanımını yapmadan bir hayat yaşadı. Ne zaman ki esma kendisine üflendi işte o an yapıp ettiklerinin tanımını, yaşam içerisindeki halini idrak etmeye başladı. Lakin bu tanımlamalar bir emre binaen değil yaşanılan hayatın akışına binaen şekilleniyordu. Dolayısıyla sapmak kavramı yaşanılan hayatın içerisinde bireyin alması gereken konumu alıp alamadığıyla ilintiliydi. Adam olmanın gereği, hayatı yaşanılır kılmak, ıslah edici ve yapıcı olmak, erdemli olmak gibi beraberinde yeni tarifleri getirdi.

Hülasa; insanın sapması yaşadığı hayatta alması gereken konuma muhalif bir hayatı yaşamasıdır diyebiliriz. Yani yaradılışına özüne muhalif bir yaşamı kendine yaşam biçimi olarak seçmesidir. Bu konuda tercih insandadır çünkü başlangıçta savunmasız değildir insan, donanımlıdır, fabrikadan yeni çıkmış bir otomobil gibi tıkır tıkır işler bir yapıdadır. Ne zaman ki bu tıkır tıkır işleyen sisteme virüslü yüklemeler (geleneğin öğretileri, jargonlar) yada (kalitesiz kaçak akaryakıt kullanmak vs.) yapılırsa işte o zaman sistemin çalışması sekteye uğrayacak, performans düşecek hatta zarar görecektir. Sistemin ilk haline dönüş için, yada benliğin temiz halini muhafaza edebilmek için, marazlardan, illetlerden korunabilmek için  antivirüslere (esmaya, el-kitaba) ihtiyaç duyulacaktır. Her antivirüs her sistemde uyumlu çalışmaz,her akaryakıtın her araçta kullanılamadığı gibi o halde yapılması gereken benliğin ihtiyaç duyduğu yüklemeleri yapabilmektir. İhtiyaç dışı yüklemelerle benlikleri yükleme çabası kitap yüklü merkepler tasvirine ne kadar da güzel uymaktadır.

Binanaleyh, sapmak kavramı; insana üflenen ruh ile alakalıdır. Size üflenen ruha sahip çıktıysanız gittiğiniz istikamet dosdoğru, ruha sahip çıkamıyor ve onu heba eder bir hayatı yaşıyorsanız gidişatınız sapmak sapıtmak karşılığı olan dalalet olmaktadır. Görüldüğü üzere sapmak benlikler üzerinde ki varyasyonlarla açıklanabilir bir kavram olarak çıktı karşımıza. Jargonların öğretileriyle hazırlanan paket program (İslami kurallar ) bir hayatı yaşanılası bir hayat olarak kabul edenler için sapmanın tarifi jargonların dışına çıkan davranışlar sergilemektir.

             Sapıtmayı da bu bağlamda değerlendirdiğimizde neye göre sapığız kime göre sapığız yada hangi sebebe yada öğretiye binaen sapıttık yada sapıtmadığımızı anlayabilmek mümkün olabilecektir.

Açtığınız konu başlığına bakılırsa kendi hayat serüveninizden hiç mi hiç memnun değilsiniz. 14 sene önce tanıştım dediğiniz İslam ve  son geçen 5 yıl zarfında tanıştığınız Kur’an anlaşılan sizi epeyce hırpalamış. Son 2 yılınızı anlatırken bir taraftan deizme öte taraftan ateizme giden gidişatınızdan yola çıkarak neden saptık , sapıttık sorusunu sorar olmuşsunuz kendinize.

Oysa dostum insan kendi eliyle var ettiği değerlere, putlara kendisini O’na yaklaştırır ümidiyle her çağda dönem de bel bağlamıştır.(Tapmıştır)  Ne deizm nede ateizm ve diğer birçok izmler sanma ki insan dışı kaynaktan beslenmiştir. Her biri kendine münhasır isimleriyle insan eliyle şekillenmişlerdir. Bir dönem deistim diyen ile ve sonrasında gidişatım ateizm diyen arasında ki fark ne ola ki? Birisi Tanrı var derken erişemediği, göremediği, sesini işitemediği varlığa bir tanım getirmiş lakin tanımlamaya çalıştığı Aşkın olan bu gücü ana, hayata müdahelesi olmayan bir unsur olarak mütalaa etmiştir.

Onun konuşması oysaki süreklidir. Ve O, an be an bir iş ve oluş üzeredir. O’nun yaratması süreklidir, bu tarif mushafa dair bir söz olarak ele alınmamalı yaşanılan ana,evrenin tekamülüne dönüp bakıldığında görülebilecek bir hakikat olarak algılanmalıdır.

Evrenin işleyişini gözlemleyip (rasad edip) okuyabilen entelektüeller için vahy evrenin kelimeleşmesidir. Hangi dil ile? Allah’ın diliyle mi yoksa insanın diliyle mi? Evrensel okumalar entelektüellerin dilinde kavle dönüştü mü konuşanı Allah zanneder insanoğlu. Oysa ki O’nun konuşması evren üzerine yansıyan O’na dair mimikler iledir. O, hep bir iş ve oluştadır,O an be an kelam etmektedir. Lakin O’nun kelamını kavle dönüştürecek babayiğitlere ihtiyaç vardır her çağda ve dönemde.

Özetle, evrensel okumalardan bihaber,kendisinde var edilen melekelerle konum almasını bilmekten aciz durumdaki mahluk, kendisine üflenen ruhu geriye püfleten bu varlık acziyetini sağa sola sataşarak ortaya koymaktadır. Oysa ki insan tastamam, mükemmel bir biçimde var edilmiştir. Hele bir de bunun üzerine kendisine yüklenen esmayı da eklediğimizde fevkaladenin fevkinde bir  varlık ikame edilmiş olur yaşam sahnesine.

Öncesinde bu varlık eşrefinden bihaber yaşayan  mahluk iken, ne vakit esma ile muhatabiyeti gerçekleşmiştir işte o an O’nun salatının başladığı andır. Varoluşunun miladıdır. Yaşam sahnesinde adam olmanın gereğini yerine getirebilmek adına yapıp edecekleri, ikame edecekleri Onun ahretini şekillendirecektir.

Başlangıçta mahluk olanın kendisinde var olan melekeleri yerli yerinde kullanmasının bir karşılığı olarak ve üzerine ikame ettikleriyle varacağı yer eşrefidir.(emanet)

Eşrefine nail olabilen mahluk işte o vakit anın gereğini yerine getirmiş ve yaratılmışların en şereflisi olmaya hak kazanmış olur.

Eşrefini aramaktan aciz olanlar, dağların kendisine sunulduğu emaneti(şeref) taşımaktan kaçınmaları misali tarumar olurlar yaşam sahnesinde. Bir an, kendisinin var ettiği sistemin düzenin esaretinde bir hayat yaşar (deist) bir dönem bir başka sistem onu kuşatır (ateizm).

Rüzgarın bir yerden bir başka yere savurduğu başak taneleri, yapraklar gibidir adeta onların halleri.

Yaşanılan hayat, her ferdin kendi hayatı olmalıdır. Hiç kimse Ne Muhammed ne Musa ne İsa ve ne Yusuf nede İbrahim karakterleriyle bir idol yaşam modeli çizmemelidir kendine. Bir dönemin yaşanmışlarını kendi dönemleriyle anlamlı kılmak çabası anlamsızlığa anlam katma karmaşasından ötesi değildir.

Ne senin ne de benim algılarım ne Muhammed’in ne de Musa’nın algılarıyla örtüşür. Araçlarımız farklı, algılarımız farklı olduğu sürece ortaya konan okumalar farklılaşacaktır.

Bugün deistim diyen düşünce Algısal olarak bir anlam yükleyemediği, tarifini yapmaktan beri olduğu ve gücü karşısında boyun eğdiği makam için Tanrı ismiyle bir tanım yapmak zaruretini kendinde bulmuştur. Görülen odur ki  gaye boyunu aşan yer için bir teslimiyet şaklabanlığından ötesi değildir. Evrensel değişimleri, tekamülü  hiçe sayamayan zihniyet bunun başlangıcına bir Tanrı tasviri yapmak ihtiyacı duymuştur. Ancak itiraza konu olan ise bu Tanrının iş görmez , evrenden ayrı ,sistemden farklı bir alanda ve müdahalesiz olduğu  ve elçi göndermediği savıdır ki bu da bu tür bir zihniyetin beslenmeye çalıştığı damardır.

Ateistim diyen düşünce yanlıları dinler ile beraber tüm Tanrı tasvirlerini metafizik inançlar ve tüm ruhsal varlıkları temelden yok sayar. Aslında bu yaptığım tarif epeyce kitabi, lügatsal bir tarif niteliğinde.

Başlarda da ifade ettiğim üzere insan denilen varlık yaşadığı hayat sahnesinde bir çok izmler ürete gelmiştir. Aslında üretilen izmler sonuçta bir  şeyleri red yada kabule dayandırır kendini.

Eldeki Kur’an mushafını ölçü kabul eden zihniyet, akletmenin zaruretinden kaçındığı sürece yaşadığı anı kuşatan bir okuma gerçekleştiremeyecektir. Yazılı metin üzerinden bir hayat yaşamak, anı kuşanmak değil yaşanmış anların kuşanılmışlığını kendine paye biçmektir. Zaten bir metin de yaşanılanlardan beslenir. Yaşanılanlar hatırlansın diye kayıt altına alınır. Ancak kayıt altına alınanlar yaşanılanların silüeti hükmündedir. Yazıya dökülenler yaşanılanların cansız, ruhsuz tasviridir. Oysaki yaşam capcanlıdır. Mimikleriyle, ses tonuyla, jestleriyle hatibin hitabetindeki canlılığı, tazeliği aktarmaktadır.

Kur’an dilbilimde Okuma manasına geldiğinden yola çıkarsak kerim bir okumadan muradın cömertçe, eli açık bir biçimde aktarımı ifade ettiği söylenebilir. Kerim olan Kur’an cömert bir biçimde ikramı bol bir şekilde yapılan aktarımdır. (TOPLAYIP BİRİKTİRME VE BİRİKİMİ AKTARMA) Dilin Arabi bir lisan oluşu ona kutsiyet  kazandırmadığı gibi evrensellikte kazandıramaz. Dilin Arabi oluşu aslında konuşulan ve kayda alınan metnin anlaşılırlığıyla ilintilidir. Her elçi kendi diliyle kendi toplumuna gelişi de bu yüzdendir.

Yazılı metne evrensellik tevdi etmek, o metin üzerinden Aşkın olanın konuşmasına sınır getirmek olur ki bu yaratması sürekli olana, yaratmanın O’nun kaderi olduğunun dillendirildiği bir güce yapılabilecek en yakışıksız, küstahça bir davranış olur.

Kur’an metni evrensel okumaların elçinin diliyle kavle dönüştürülmesidir. Bir diğer ifadeyle Kur’an metni, el-kitaptan yapılan okumaların kelimelerle ifadelendirilmesidir. Kelimelerin girdabına dalan zihniyet, yaşadığı hayatı göz ardı ederek kelimelerin örüntüsünde bir hayatı kendine şiar edinmiştir. Oysa ki yaşanılan hayata dair algılar ve edinimlerin karşılığı olan kelimeler kendi zamanında ve ikliminde lezizdir. Tat alamadığınız bir yemeği yemek nasıl bünyenize dokunur ise, nasıl hazmı zor ise size ait olmayan okumalardan yola çıkarak bir sofra donatmak ve ondan beslenerek aynı hazzı ve lezzeti alıyorum demek kendini kandırmaktan ötesi değildir.

Feridun arkadaşın şu sözleri üzerine konuşmakta fayda mütalaa ediyorum: “14 sene boyunca bende değer yargısı,bakış açısı,acı,tasa,kaygı,korkularım olarak hiç bir şey değişmemişti...yani aynı şeylerden kaygı duyuyor,öfkeleniyor,acı çekiyor,ve aynı şeylere değer veriyor yada vermiyordum,kısaca hayatımda söylemler ve bilgiler sürekli değişiyor ama aslımda hiç birşey değişmiyordu..”

 

             14 senelik bir maziye sahip olan İslam taassubiyeti  hayatın her anına müdahale etmiştir. Adeta eroinmanların damarında dolaşan  eroin gibi. Eroine alışan vücut nasıl onsuz bir yaşamı düşünemez hale gelmiş ise,nasıl onunla sahte cennet tasavvurları,mutluluk ve güzellikler sunmakta ise jargonlarla örülü bir zihniyetin ürünü yaşam modelleri de adeta bireyleri esareti altına alarak onsuz bir yaşamın olamayacağını ve onunla beraber yol alındığında cennetin kazanımının mümkün olacağını vaaz eder durur. Dolayısıyla jargonlarla beslenme geçici hazlar ve vaatlerle bireyleri sömürerek aklın kullanılırlığına ket vurmaktadır. Oysaki elde ki Mushaf ta bile dillendirilen en temel konu aklın kullanılması değil midir? Aklını kullanmayanların halleri bir çok yerde farklı üsluplarla dillendirilmektedir.

             İşte bu noktada uzun yıllar zihni melekelerin dumura uğramış olduğu bir kafa yapısıyla sürdürülen bir yaşantıdan beklenebilecek çok fazla bir şey olmasa gerek. Çünkü kendinde olan özün farkına varamayanlar için hayat, kurgulananların yaşandığı bir hayat olarak kalacaktır. Çünkü 14 senelik yaşamın beraberinde fertle beraber geleduran değer yargıları, bakış açısı, tasalar, kaygı, korku ve endişeler alt benlikte daha öncesinde yer etmiş kalıplaşan zihniyetin öğretileridir. “Arınmaya gönlün var mı?” sorusunun muhatabı olabilmek öncelikle benliklere yerleşmiş jargonların esaretinden benlikleri temizleyebilmekle mümkün olabilecektir.  Benliklerde kurum bağlamış, düşünmenin önündeki engeller yüreğinin sesini dinlemekle temizlenebilir.

             Muhammed’in diliyle mükemmel bir sunuma dönüşmüş olan Kur’an mushafı düşünceye ket vuran, kızgınlığı, öfkeyi, tasa, kaygı ve korkuları körükleyen melekenin iblisleşmesini mükemmel bir edebi tasvirle anlatmıştır. Kızmak, öfkelenmek esmanın insan da tecellisinden sonra anlamlı sözler olarak karşımızda dururken kızmanın karşılığı iblisle (ateş) ile özdeştirilmiştir. İnsanın toprak hali nasıl güzelliği, sakinliği, güzelliği, anaçlığı, bereketi,huzuru  anlatıyor ise ateşte yakıcılığı, kördüğümü, kaosu karmaşayı,terörü anlatmaktadır.

             Yaşam sahnesine perde diyen varlık , perdenin açılmasıyla birlikte hayatın içinde var olan tüm hallerin muhatabı durumundadır. (Anne rahminden yeryüzüne teşrif etmek ) İşte burada anın gereğini yapabilmek, kendisine yüklenenlere ivme kazandırabilmek, üzerine koyarak onu ilerletebilmek insanın topraksı yönünü tasvir eder. Aksine kendisine yüklenenleri heba edenler için tasvir ateştir. Ateş tuttuğunu yakar bırakmaz. Ateş, kaostur, terördür, kan dökmek, öldürmektir. Dolayısıyla insan esmanın muhatabı olduğu süreçte yapıp ettiklerinin iyi yada kötü, hayır yada şer olup olmadığı noktasında tanımlamayı da öğrenmektedir.

 Hülasa; insan kendisine öğretilen esma ile konum almayı öğrenmiş ve aldığı konuma göre de ahiretini şekillendirmiştir, şekillendirmektedir.

             Kızıyorsak, bağırıp çağırıyorsak, öfke ve kin kusuyorsak bilmeliyiz ki ateşiyle erdemi söndürmeye çalışan bir iblis profili çiziyoruz demektir. Oysaki erdem, ateşin yakıcılığına atılan bir sudur. Kızgın halde ki korun üzerine savrulan topraktır.

             Hayatın içerisinde söylemler, kelimeler her zaman ve süreçte değişir değişmelidir de. Şayet kelimeler değişmiyor ise değişmeyen kelimelerin öğretileri hayata nokta koyuyor ise işte o vakit tehlike çanları çalmaya başlamış demektir. Kelimeler değişir, tasavvurlar değişir lakin değişmeyen tek şey ise yazgıdır.

             Bir bakış açısıyla Söylenecek çok şey var aslında, bir başka bakış açısıyla söylenecek hiçbir şey yok. Her şey ayan beyan ortada. Acıkan bünye açlığını gidermek için nasıl yumulursa somuna, susayan bünye susuzluğunu gidermek için nasıl yumulursa suya, benliğinin açlığını hisseden, arınmayı arzu eden için el-kitab ortada. Arınmayı gerçekleştirmek istiyorsan yumul. Yada “Arınmaya gönlün var mı?”

 

Not: Yazılanlar, toplayıp biriktirdiklerimin aktarımından ötesi değildir. Yazdıklarım bazı arkadaşlar için saçma, karmaşık anlaşılmaz olarak düşünülebilir. Lakin aceleci bir tavır sergilemeden, düşünerek, yazılanlara çarçabuk cevap yazma  handikabına düşmeden okumanızı rica  ederim.

 

Bu yazıyı yazarken klasöre şöyle bir isim vermiştim.;

“Söylenecek Çok Şey Var ,Söylenecek hiçbir Şey yok”

 

Esenlik Yüreğinize dolsun.

 

Selam ve saygılarımla.          

Yukarı dön Göster KaraMizah's Profil Diğer Mesajlarını Ara: KaraMizah
 
Turisina
Groupie
Groupie


Katılma Tarihi: 05 ekim 2006
Gönderilenler: 62
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı Turisina

Din deyince herkesin aklına sun’ni islam anlayışı geldi ve halen öyle geliyor,

Kur’an ile gözü açılma yoluna girmiş olan insanlar,

zihinlerindeki bozuk anlayışları bir bir yıktıkça

yerlerine kurandaki doğru anlayışı

– bilgi kirliliği ve yönelim eksikliği ve de Allaha güven eksikliği- 

nedenleri ile

yerleştiremediler.

sonunda belki olması gerektiği gibi

sadece kendilerini – gerçek kişiliklerini bulma yoluna girdiler 

ve öyle de oldu – gerçek kişiliklerini buldular

inançlarında ve kişiliklerinde gerçek olanlar ve gerçek olmayanlar hemen belli oldu.

Zaten bu dünyanın kuruluş amacı da bu değil mi?

Gerçek kişiyi açığa çıkarmak – kişilerin gerçeğini açığa çıkarmak

“Gerçeği açığa çıkarmak”.

 

Gerçeğin, sahte olanı “O yıkıcı gücü” karşısında istisnasız olarak, hepsi yıkılır.

Yeterki gerçekle yüzleşmeyedursun.

Her kişi ve her şey bu durum ile er geç karşılaşır, ama burada - ama hemen sonrasında.

 

işin mihenk taşı – püf noktası:

doğru yönelim

ve Yaratana güvenmektir. Ona gerçekten dayanmaktır.

 

Yaratan isterse bizi binlerce çeşitli şekilde ve aşamada

kandırır.

Ona güvenmemek kadar büyük akılsızlık olabilirmi?

 

Dine girmiş olan saptırmaları anlatmaya çalıştık

ancak boşuna olduğunu gördük.

evet artık tepkisizleştik.

bundaki hatamız belki şuydu:

 

Hz. İsa’ya atfedilen bir söz vardır:

“Eski kaba yeni şarap mayalanmaz”

biz ise bunu yapmaya çalıştık.

yeni bir kap, yeni bir temel, yeni bir açılım-yaklaşım gerek.

 

Ateizm kadar salakça bir düşünce olamaz, çünkü Yaratanı inkar ettiğinde “onun makamına koydukları”

sebepler gerçek yaratıcı sebepler olamaz.

Çünkü bir şey yapacak bilgi ve teknikleri yoktur,

yaratıcılık açısından sıfırdır. Yüzlerce sebep saysan, yüzlerce sıfırın yan yana gelmesi yine sıfır olduğu gibi, yine sıfırdır.

Bu yüzden artık akıllı ateistler yaratıcıyı inkar ederken onun yerine yaratıcı sebepler saymıyor

sadece “bilmiyoruz” diyorlar.

yani Agnostizme geçiş veya yakınlaşma.

 

Agnostizm salaklığı ise bir başka akılsızlık ve körlük.

ne bilmiyorsun?

eşyaya onca içkin “bilgiyi ve tekniği” görmüyormusun? – bilmiyormusun?

yoksa kafayı kuma gömüp “görmüyorum bilmiyorum” diyen kuş beyinliden farkın nedir?

“bilmiyorum” deyip inkar etmeyi bir meziyet, bir düşünce mi sanıyorsun?

 

Bu noktada Deizme geçiş oluyor.

Yani yaratılışı ve yaratıcıyı inkar edemiyor, diğer taraftan tabidir ki bozuk din ve anlayışlarını da yok sayıyor.

dine karıştırılan bozuk anlayışlar…

Gerçek ile karşılaşılınca ortaya çıkan yıkıntılar ile gerçek kişilikler ve görülesi gerçekler…

 

kardeşlerime içten düşüncelerimi yazdım

sevgi ve selamla

Turgut Sak

Yukarı dön Göster Turisina's Profil Diğer Mesajlarını Ara: Turisina
 

Eğer Bu Konuya Cevap Yazmak İstiyorsanız İlk Önce giriş
Eğer Kayıtlı Bir Kullanıcı Değilseniz İlk Önce Kayıt Olmalısınız

<< Önceki Sayfa 2
  Yanıt YazYeni Konu Gönder
Yazıcı Sürümü Yazıcı Sürümü

Forum Atla
Sizin yetkiniz yok foruma yeni mesaj ekleme
Sizin yetkiniz yok forumdaki mesajlara cevap verme
Sizin yetkiniz yok forumda konu silme
Sizin yetkiniz yok forumda konu düzenleme
Sizin yetkiniz yok forumda anket açma
Sizin yetkiniz yok forumda ankete cevap yazma

Powered by Web Wiz Forums version 7.92
Copyright ©2001-2004 Web Wiz Guide
hanif islam

Real-Time Stats and Visitor Reports Sitemizin Gunluk, Haftalik, aylik Ziyaretci  Detaylari Real-Time Stats and Visitor Reports

     Sayfam.de  

blog stats