HANiFDOSTLAR.NET

 

Kuran Müslümanı
 

(Şahıs odaklı din anlayışından Allah odaklı din anlayışına...)

Ana Sayfa Hanif Mumin  Iste Kuran Kurandaki Din  Kur'an Yolu  Meal Dinle Sohbet Odasi Hanifler E- Kitaplik Kütüb-i Sitte ?  ingilizce Site Kuran islami Aliaksoy Org  Hasanakcay Net Tebyin-ül Kur'an Önerdiğimiz Siteler Bize Ulasin

 

- Konulara Göre Fihrist

- Saçma Hadisler

- Hadislerin-Sünnetin İncelemesi

- Haniflikle İlgili Sorular Cevaplar

- Misakın Elçisi Kim?

- Kuranda Namaz/Salat

- Onaylayan Nebi

- Kuranda Namaz/Salat

- Enbiya 104

- Kuranda Yeminler

- Adem Hakkında Sorular

- Ganimetleri Resulün Eline Nasıl Vereceğiz?

- Allahın ındinde YIL ve DOLUNAYLAR

- Abese ve Tevella

- Hadisçilerce Tahrif Edilen Ayetler

- Mübarek Yer, Mübarek Vakit

- Arkadaş Peygamber

- Kuranın İndirilişinden Günümüze Gelişi

- Bir Türban Sorusu

- Kuran ve Bize Öğretilenlerin Farkı

- Namazın Kılınışı

- Hadislere Göre Namaz

- Kuranda Salat Namaz mıdır?

- Kuran Yetmez Diyen Uydurukçular

- Bizler Hanif Dostlarız

- Sahih Hadis mi İstersiniz?

- Hakkı Yılmaz'ın Tebyin Çalışması

- Kur'anı Anlamada Metodoloji

- Tarikatçıların Çarpıttığı Birkaç Ayet

- Nasıl Kur'an Okuyalım?

- Kur'anı Kerim Nedir?

- Kur'anda Oruç

- Allah'sız Bir Din ve Allah'sız Bir Kur'an İnancı

- Kuransız Bir İslam Anlayışı ve Müşrikleşme

- Meal Çalışmasına Davet

- Allah Şahit Olarak Kafi Değil mi?

- Doğru Hadisleri Ne Yapacağız?

- Kur'andaki Muhammed ve Peygamberlerin Misyonu

- Mahrem, Avret, Ziynet

- Nur Suresi Çeviri-Yorum

- Cilbab

- Resule İtaat Ne Demektir?

- Hadis Kalburcuları ve Kalburları

- Kur'anı Kerim'in İndiriliş Gayesi

- Kur'anda Amellere Karşı Cahili Yaklaşım

- İslamdışı İnanışlara Kur'andan Örnekler

- Biri Şu Haram Üretim Tesislerini Kapatsın

- Tasavvufta İslam Var mı?

- İslamda Delil Sorunu

- Kurban Kesmek

- İlahi Hitabın Serüveni

- Ecel Nedir?

- Şirk, İşrak, Müşrik, Müşareke, Müşterik

- Büyü Yapan ve Yaptıranlar

- Peygamberlere Karşı Rabbani Yaklaşımlar

- Salat-ı Tefriciye yada Zikri Çarpıtmaya Bir Örnek

- Mucize Nedir?

- Ayrılıkların Nedenleri

- Sıfır Hata veya Kur'an

- Haniflik Nedir?

- Rabıta İle Şeyhlere Tapanlar

- Hadis Zindanının Mezhepçi Mahkumları

- İslam Dininin Öğrenilmesinde Kaynak Sorunu

- Fasık ve Münafıkların Genel Tanımlaması

- Hadisler, Hıristiyanlık ve Selman Rüştü

- Kur'anı kerim'in İndiriliş Gayesi

- Müstekbirlere Karşı Cahili Yaklaşım

- Halis-Hanif İslam

- Kur'anda Şefaat

- Fuhuş Tellalı Tefsirciler

- Hayızlıyken Neden Namaz Kılınmasın?

- Cebrail, Vahiy, Melek

- Dindarlıkta Müşrikleşme Temayülü

- Büyü Yapan ve Yaptıranlar

- Yaratılış, Adem, Havva

- Kur'an Yerel mi, Evrensel mi?

- Reform Dinde mi, Dindarlıkta mı?

- Ne Mutlu Tağutu Olmayanlara

- Peygambere Saygı(?)

- Hadislere Kanıt Diye Gösterilen Ayetler

- Allah Nazara Karışmadı mı?

- Kur'anı Kerimle Amel Etmek Mümkün mü?

- Kur'anda İnkar Edenlerin Vasıfları

- Müminlerin Vasıfları

- Allah'ın Vasıfları

- Kur'anın Vasıfları

- Dine Karşı Cahili Yaklaşımlar

- Kur'an Merkezli Din

- İrin Küpü Patladı; Mevlana

- Hurafe ve Bidatlar

- Peygamberi Tanrılaştırma

- Hz. İsa'nın Ölümü

- Allah'ın Mesajının Adı: Kelamullah

- Allah'ın Resule Uyarıları

- Kur'ana Göre Tenkit ve Eleştiri Nasıl Olmalı?

- Kur'anda Sevgi

- Sofuların Devlet Desteğiyle Desteklenmesi

- Hans Von Aiberg Aldatmacası

- Kabir Azabı Safsatası

- Kur'an Kıssalarının Önemi; Masal Değiller

- Kur'anda Toplumsal Sünnetler

- Tefsirde İsrailiyyat

- Kardeş Evliliği Olmadan Çoğalma

- Hans Von Aiberg Tutuklandı

- Kur'anda Tevbe Kavramı

- Yaşar Nuri Öztürk'ün Yorumuyla Namaz

- Karadelikler; Bir Büyük Yemin

- Mezhepçilerin Ümmi Açmazı

- Kabe Nedir? Mekkede midir, Kudüste mi?

- Kur'anda Ruh Kavramı

- Kur'anda Nefs Kavramı

- Amin Kavramı ve Putperestlik

- Diyanet İşleri Başkanlığının Sitemize Cevabına Cevaplar

- Resul ve Nebi -1

- Resul ve Nebi -2

- Sapık Bir Fırka: Hansçılar

- Cihad mı, Çapulculuk mu?

- Kur'an Deyip Namazı Yok Sayanlar

- Cennete Sadece Müslümanlar mı Girecek?

- Kur'anda El Kesme Cezası var mı?

- Nazar veya Göz Değmesi Var mı?

- Şehadet Getir, Münafık(?) Ol

- Kur'anda Eleştiri Metodu

- Hacc Mekkede mi, Bekkede mi?

- İslami Tebliğde Kur'an Metodu

- Saptırılan Kavram: Mekruh

- Kur'anda Cuma Namazı var mı?

- Of Be Kader, Allah mı Suçlu Yoksa Biz mi?

- Kader Açısından Cebir ve İhtiyar

- Baban Peygamber Olsa Ne Yazar

- Kur'anda İnsan Hukuku

- Vahdet-i Vücud, Şirkin Alası

- Tasavvufi Bilginin Kaynağı Vahiy mi?

- İslam'da Resullük Son Bulmuştur

- Teveffi Kelimesi ve Arap Dili

- Tasavvuf Üzerine Düşünceler

- Nefis Mertebelerinin İç Yüzü

- Allah Rızası Anonim Şirketi; Tarikatlar

- Tasavvuf ve Eşcinsellik -1

- Tasavvuf ve Eşcinsellik -2

- Nakşi Şeyhi Allah'ın Avukatı mı?

- Kur'anda "ve+la" Öbeği

- Putlar ve Tapanlar

- Son Peygamberimizin Okuma Yazması

- Mesih ve çarpıtılan Bir Ayet

- Hac İzlenimleri

- "Üzerinde 19 var" da Son Nokta

- Secde Emri

- Kur'andaki Hac

- Aracıların Gaybı Bildiği İnancı

- Tarikatçı - Müşrik Karşılaştırması

- Gazali'nin Kadına Bakışı

- Kur'anda Kadına Verilen Önem

- Başörtüsü Allah'ın Emri Değil

- Başörtüsü Takmak Kur'anda Var mı?

- Kur'anda Kadın Dövmek Var mı?

- Cariye, Köle; Utanmaz Mealciler

- Kadına Yönelik Şiddet

- Sünnet Edilen Kızın Öyküsü

- Erkekçe ve Kadınca Meal Konusu, Nebe 33. Ayet

- Harem - Selamlık Kimin Emri?

- Zina, Evlilik ve Örtünme Adabı

- Cariyeleri Aç, Hür Kadınları Kapat (!)

- Çok Eşliliği Yasaklayan Ayetler

- Kur'ana Göre Evlilik Hukuku

- 2 Kadın = 1 Erkek, Uydurma mı?

- Danimarkalı mı Sapık, Buhari mi?

- Ebu Hanife, Cariyenin Avreti

- Nisa 25, Hür Kadın ve Fahişe İfadesi

- Maymunların Hadisi ve Recm Vahşeti

- Hz. Muhammed'in Tebliği

- Peygamberi Tanrılaştırma

- Angarya Haline Getirilen İbadet

- Buhari'nin Hadislerini Buhari Yazmamıştır

- Hadis ve Sünnet Gerçeği

- Uydurma Hadisler, İslamın Kara Boyası

- Hadisler Dinin kaynağı Olamaz

- Uydurmaların Sınırı Yok; Şeytan Geyiği

- Beşeri Hükümler Neden Kutsal Oluyor?

- Hadis - Kur'an Çelişkisi

- Kur'anda/Dinde Olanlar ve Olmayanlar

- Cehennem'den Çıkış Yok

- Kur'anda Tağut

- Ebu Hureyre Gerçekte Kimdir?

- Hadis - Mantık Çelişkileri

- Kurban ve Kurban Bayramı Nereden Geliyor?

- Hadislere Göre Kur'an Eksiktir

- Bildiri: İslam Anlayışında Reform

- Arapça mı, Arap Saçı mı?

- Koca mı Üstün, Allah mı?

- Esbab-ı Nüzül Komedi Hadisleri

- İşte Geleneğin Dini

- Ulul Emir İle Kim Kastediliyor?

- Kul Hakkı

- Yezidi Bir Gelenek: Aşure Tatlısı

- Hz. İbrahim'den Asrımıza Dersler

- Taklitçiliğin Boyutları

- Seb-ul Mesani Nedir?

- Kelle Sayılarak Gerçek Bulmak

- Kıyamet - Mahşer Günü ve Sonrası

- Kur'anda Namaz Vakitleri

- Kur'anda Cuma Konusu

- Salih Olmak Yetmez

- Hudeybiye Anlaşması Uydurma mı?

- Kitap Yüklü Eşekler

- Kur'andaki Hac

- Hz. Nuh'un Oğlu Kimdi? İftira mı?

- Ruhun Ağırlığına Başka Bakış

- Hz. İbrahim Yalancı Değildi

- İncil'de Kadına Bakış

- Şirkin Büyüğü Küçüğü Olur mu?

- Kur'andaki Abdest ve Hijyen

- Din de Bir Araçtır

- Kur'an Okumanın Zararları

- Kur'anda Dua Ayetleri

- Kur'anda Tarih Kavramı ve Bilinci

- Şekilsel Secde Kur'anda Yok mu?

- Salat ve salatı İkame

- Kur'andaki Emr Kavramı Üzerine

- Dindar İnsanlar Şirk Koşar

- Alak Suresinin İlk Beş Ayeti

- Men Arefe'nin Çözümü

- Kur'andaki Av Yasağı

- Fıtrat ve Namaz Vakitleri

- Kur'anda İnsan Hukuku

- Din Büyüklerini Tanrılaştırma

- Allah'a ve Muhammed'e Değil

- Kur'andaki Örnek Tevekkül

- Şekilsel Rüku Kur'anda Yok mu?

- Hz. İbrahim Kuşları Kesti mi?

- Ehli Sünnet Dininin Anayasası

- İnsan Allah'ın Halifesi mi?

- Kur'an Üzerinde Düşünmek

- Şirkin Kuyusuna Düşenlere Uyarılar

- Kur'an Ölülere Okunmak İçin mi İndirildi?

- Ayda Okunan Kur'an Masalı

- Hz. İbrahim, Safa ve Merve Masal mı?

- "Haç"er-ul Esved (!)

- Mevlana Sahte Bir Peygamber Değil mi?

- Tasavvufun Tanrısı İki Zıttır

- Kur'andaki Tasavvuf: Teveccüh

- Önce Batıl ve Hurafe İle Savaşalım

- Resuller Haram Kılamaz mı?

- Elçi Muhammed ile İnsan Muhammed'in Farkı

- Tarikatlarda Aracılar Rezaleti

- Nur Suresi 31. Ayet Nasıl Çarpıtılıyor?

- Sırat Kıldan İnce, Kılıçtan Keskin mi?

- Kur'anda Zalimler

- Bütün Mehdileri Çöpe Atıyoruz

- Kur'ana Göre Ramazan Ayı ve Haram Aylar

- Tasavvufçuların İlahı; Varlık ve Yokluk

- Tasavvufçuların Küçük Putları

- Sünnet Etmek yaratılışı Değiştirmedir

- Son Peygamberimizin Mektupları

- Fıtrat ve Namaz Vakitleri

- Mescid-i Aksa Nerede?

- Büyük Kandırmaca: Hadis

- Kur'an Neden Arapça Olarak İndirilmiştir?

- Kimin dini? Kimin Kitabı? Kimin Meali?

- Evliya Kelimesinin geçtiği Ayetler

- Şimdiye Kadar Yaşanan İslam

- Ayın Yarılması Diye Bir Mucize Yoktur

- Kabe Dikili Taş Değil mi?


Up | Down | Top | Bottom
 
Şu da emredildi: Yüzünü dine bir Hanif olarak çevir. Sakın müşriklerden olma.

Yunus Suresi 105

Ben bir Hanif olarak yüzümü gökleri ve yeri yaratana döndürdüm. Müşriklerden değilim ben.

Enam Suresi 79

İbrahim ne bir Yahudi idi, ne de bir Hıristiyan. O sadece hanif bir müslümandı. O müşriklerden değildi.

Ali İmran Suresi 67

Şu da kuşkusuz ki, İbrahim başlıbaşına bir ümmetti; bir Hanif olarak Allah'ın önünde eğiliyordu. Müşriklerden değildi.

Nahl Suresi 123

De ki Allah doğrusunu söylemiştir / vaadinde sadıktır.Haydi artık Hanif olarak İbrahim'in Milleti'ne uyun! Müşriklerden değildi o.

Ali İmran Suresi 95

Allah'a ortak koşmadan, Hanifler olarak... Allah'a ortak koşan kişi, gökten düşmüş de kendisini kuşlar kapışıyor veya rüzgar onu uzak bir yere fırlatıp atıyor gibidir.

Hacc Suresi 31


Up | Down | Top | Bottom

HABERLER

 

 








 

 

  Hanif Islam

 

Ortak Meal-Yorum Çalışması
 Hanif Dostlar Ana Sayfa -> Ortak Meal-Yorum Çalışması
Konu Konu: ALLAH DOĞAL SÜREÇLER MİDİR? Yanıt YazYeni Konu Gönder
Yazanlarda
Gönderi << Önceki Konu | Sonraki Konu >>
yalnız_kürt
Uzman Uye
Uzman Uye
Simge

Katılma Tarihi: 27 haziran 2007
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 155
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı yalnız_kürt

Sam Ismail Adian

Bedii budur kendiliğinden olan, kendi kendini var eden



__________________
Gideni az olan yoldan gidin (İncil)

Yeryüzünde yaşayanların çoğunluğuna uyarsan seni Allah'ın yolundan saptırırlar (Kur-an)
Yukarı dön Göster yalnız_kürt's Profil Diğer Mesajlarını Ara: yalnız_kürt
 
yalnız_kürt
Uzman Uye
Uzman Uye
Simge

Katılma Tarihi: 27 haziran 2007
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 155
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı yalnız_kürt

  • Sam Ismail Adian

    öyledir, kendi kendni var eden, kendi kendini üreten şey maddedir, yani ayetteki ifadesiyle yer ve gökler

  • Sam Ismail Adian
    Sam Ismail Adian

    failiyok, çünkü bu üretimi biri yapmadı, bir müdahale sonucu olmadı, kendiliğinden oldu

    biz bedii kelimesinin faili yok dedik

    eylem olarak kendilğinden oluşun faili yok

  • Sam Ismail Adian
    Sam Ismail Adian

    sonraki süreçlerde, yer ve gök için Bedii kelimesi kullanılmaz

    Cael veya HLk kelimesi kullanılır

    dönüştürmek veya var olan bir şey ile üretim yapmak

  • Sam Ismail Adian
    Sam Ismail Adian

    burada bahsedilen şey, "ilk defa oluş" ile ilgilidir

    ilk defa, yer ve göklerin ortaya çıkmasında hiç kimsenin müdahalesi yoktur o kendiliğindendir, yani madde kendi kendiini var etmiştir

    patlamış ve süreç başlamıştır

    sonraki aşamalarda akıllı müdahale var mıdır diye soruyorsanız eğer evet var oluş gerçekleştikten sonra akıllı süreçler de ortaya çıktı ve müdahaleler de oldu


  • Sam Ismail Adian
    Sam Ismail Adian

    bilgi oluşabiliyorsa akıllı süreçler de oluşur



  • Eğer meseleye kendi varoluşunuz açısından bakıyorsanız, evet sizi üreten biri veya birileri var. bunun adı tanrı veya allah olmasa bile sizi birileri üretti

    ANcak "evreni kim var etti" sorusunun cevabını arıyorsanız, bu sorunun cevabı kitabınızda bir "kimse" olarak yok.



__________________
Gideni az olan yoldan gidin (İncil)

Yeryüzünde yaşayanların çoğunluğuna uyarsan seni Allah'ın yolundan saptırırlar (Kur-an)
Yukarı dön Göster yalnız_kürt's Profil Diğer Mesajlarını Ara: yalnız_kürt
 
yalnız_kürt
Uzman Uye
Uzman Uye
Simge

Katılma Tarihi: 27 haziran 2007
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 155
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı yalnız_kürt

  • Sam Ismail Adian

    Çok daha önemli bir noktaya dikkat etmenizi önerebilirim: Sizin Cahiliye arapları dediğiniz ve suçladığınız topluluk, bugün sizin yaptıklarınızın tamamını tıpkı sizin yaptığınız gibi yerine getiriyorlardı

    Onlar, Tanrı'ya sizin gibi inanıyorlardı, Tanrı'yı reddetmiyorlardı,

    Sizin geleneğinizin size önerdiği her şeyi, Namazınızdan orucunuza, zekatınıza varana kadar her şeyi zaten yapan bir topluluktu. Zannedildiği gibi vahşi değillerdi, iyilik sever bir toplumdu.

    "kumarbaz" olduğunu düşündüğünüz bu topluluk, fal oklarını "fakirlere yardım" amacıyla kullanırlardı.

    Söyler misiniz, yanlış olan neydi de bunca kitap size gönderildi? Zaten tapınan bir toplumdu. Peygamber kendisini deklere ettiği zaman söylediklerine karşılık Mekke toplumu "sen ne söylüyorsun, biz zaten öyleyiz" demişlerdi.

    Siz cahiliye toplumu dediğiniz mekke toplumunun gerçekten cahil olduğunu mu sanıyorsunuz?

  • Sam Ismail Adian
    Sam Ismail Adian

    Bu soru, ucu açık bir sorudur. Kitabı veya metni nasıl anlamak istediğinizle doğrudan ilgili, eğer bir "Ahlak kanunnamesi" olarak anlamak istiyorsanız, şairler ve zeki filozoflar geçmişte incil için ayn ışeyi yapmışlardı

    Ancak, metnin içeriğine baktığınız zaman ortada bir ahlak kanunnamesi değil, "bilgi" içerdiğini görmek de zor değil. Geleneğin reddedemediği, ancak sürekli olarak "tapınma", "Tanrıya adanmışlık" öğretisi geliştirerek, "bilgi" kısmını gözardı ettiği bir metinden söz ediyoruz.

    Sizin kitabınız, Orion nebulasında yaşamı, Sirius üzerindeki Bilgi depolama alanlarını, Uzaya nasıl seyahat edeceğinizi, Maddenin nasıl oluştuğunu, kuantum mekaniğini vs. anlatır

    herhalde bir Ahlak kanunnamesinde bunların işi yoktur

    Çünkü Ahlak kanunnamesi istiyorsanız, Babil'in mirası zaten vardı ve zaten hala bugün aynı mirasa sahip çıkıyorsunuz

  • Sam Ismail Adian
    Sam Ismail Adian

    Sorgulama gereği dahi duymadan. Ne zaman bir çelişki ortaya çıksa, ne zaman bu geleneğin dayanaklarını birileri çıkıp "yahu bunlar zaten vardı" dese, savunma mekanizmalarınız ve mazeretleriniz önceden hazır bekler haldedir. Silahlarınıza sarılıyor ve "e ama şöyleydi, böyleydi" gibi subjektif mazeretlerle "Tapınma"cılığınızı sürdürme dürtüsüyle hareket ediyorsunuz.

  • Sam Ismail Adian
    Sam Ismail Adian

    Elbette işin bu kısmı bizi çok ilgilendirmiyor, yeryüzünde yeteri kadar pagan inanışı var ve herkes dilediği gibi inanıyor ve yaşıyor,

    Ne var ki, kitabınız bunların çok dışında çok başka bilgiler içeriyor.

    Çok temel bir soru vardır, bugüne kadar kimsenin cevap veremediği temel bir soru: Mısır medeniyetinin nasıl ortaya çıkıp, neden birdenbire kaybolduğunu açıklayabilmek gereklidir. Bilginin yeryüzü serüveni veya tarihine dikkatli bakmak lazım.

  • Sam Ismail Adian
    Sam Ismail Adian

    Bizim söylediklerimize yönelik, geleneksel itirazların muhatabı olup olmadığımız noktası da tartışmalıdır. Çünkü gerçekte biz tarafsız bir duruş sergiliyoruz. ne kitabın içeriğini değiştirmek veya oradaki ifadeleri anlam kayması yoluyla değiştirmek gayreti içindeyiz, ne de geleneğin inanışlarını kitaba söyleetme gayretimiz vardır. Bu iki nokta bizim algı ve anlama yöntemimizin tamamen dışındadır.

  • Sam Ismail Adian
    Sam Ismail Adian

    Ancak geleneğin bütün itirazlarına rağmen, bugüne kadar, kitabın ortaya koyduğu "bilimsel" bilgiyi veya "bilgi"ye dair somut, rasyonel bir çalışma içerisine giren "islamcı" bir bilimadamına tanık olmadık. Tam aksine, "tanrıya adanmışlığı" prensip kabul eden bilimadamı çoktur.

  • Sam Ismail Adian
    Sam Ismail Adian

    Bilimsel manada, bir bilgiden şüphe duymuyorsanız, o konuda herhangi bir ilerleme sağlamanız da mümkün değildir. Şüphe yoksa, bilim de yoktur. Önkabullerle, kitabın ne söylediğini irdelemeden bilimsel bir bilgi veya çalışma veya bir sonuç üretilemez. Ne var ki bu geleneğin içinde son derece tartışmalı bir konudur ve bilimadamlarınız öngörülerini bu çerçevenin dışına çıkarabilmiş değillerdir.

  • Sam Ismail Adian
    Sam Ismail Adian

    Bu da elinizde ciddi ve önemli bir bilgi kaynağı olmasına rağmen, bugüne kadar geri kalmışlığınızın en temel nedeni olagelmiştir.

    Örneğin, eğer kainatı "Tanrı yarattı" diyor ve bu önkabulle hareket ediyorsanız, bu durumda "Tanrı'nın yaratmamış olabileceği" ihtimalini düşünemezsiniz. Böyle olunce Eğer yaratıcı Tanrı değilse, bütün çıkarımlarınız yanlış sonuçlanacaktır.

  • Sam Ismail Adian
    Sam Ismail Adian

    Veya örneğin, Sarı yarasa'nın sahip olduğu özellikli şey neydi ki, Musa o maddeyi kullanarak kriminaal bir inceleme yapabilmiş ve katilin niteliklerini ortaya çıkarabilmişti

    Örneğin siz, neden sizi kitabınız her şeyin bilgisini içerdiği iddasında ike, hastalıklara dair herhangi bir çözüm önerisi ortaya koymaz? veya gerçekten koymuyor mu? Hiç merak edip araştırma gereği duydunuz mu?

    Eğer araştırma gereği duymadıysanız, inandıklarınızı da gözden geçirmelisiniz. Çünkü hayali şeylere inanıyorsunuz demektir

    Özetle, sizin veya herhangi birinin "Tanrı yoktur" demesi eğer varsa "Tanrı"ya bir zarar vermez. Çünkü böyle söylemekle Tanrının veyaa herhangi birinin varlığını ortadan kaldırmış olmazsınız

    ANcak Tanrı vardır ve her şeyi Tanrı yapmıştır iddiası, bilimsel değildir ve zaten verebileceğiniz bir cevap kalmaz geriye

    Biz "Tanrı yoktur" iddiasında değiliz, Varsa da bizi ilgilendirmiyor. Ancak Eğer tanrı varsa, sırf böyle bir nedenle, yani kendi varlığının anlaşqılması gibi egoist bir gerekçeyle varlığı üretitğini düşünmek fazla saçma görünüyor

    sizi üretmiş olmakla Tanrı tanrı olmadı, zaten varsa size ihtiyacı yoktur


    Bu arada "Doğal süreçler" ile ilgili olarak zannediyorum sizin algınız "Tanrı, doğal süreçlerdir" şeklinde gelişmiş. Biz böyle bir şey söylemedik, Kitabınızda bir "Tanrı" kavramı yoktur ki, doğal süreçlerin Tanrı olduğunu söyleyebilelim.

    Evet, varoluşun nedeni doğal süreçlerdir ve kendiliğindendir, ama bu doğal süreçleri Tanrı yapmaz




__________________
Gideni az olan yoldan gidin (İncil)

Yeryüzünde yaşayanların çoğunluğuna uyarsan seni Allah'ın yolundan saptırırlar (Kur-an)
Yukarı dön Göster yalnız_kürt's Profil Diğer Mesajlarını Ara: yalnız_kürt
 
yalnız_kürt
Uzman Uye
Uzman Uye
Simge

Katılma Tarihi: 27 haziran 2007
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 155
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı yalnız_kürt

Ben iddiaları doğru bir şekilde anladığımı, algıladığımı düşünüyorm. Tanrı, doğal süreçlerdir iddiasında olunduğunu söylemedim.Kuran'da geçen Allah kavramının doğal süreçleri ifade eden bir işaret zamiri olduğunun iddia edildiğini söyledim ki tam olarak anladığım şeyler iddia edilmiş tekrar. Sonuç olarak iddia sahibinin iddialarını-ricasına uyarak- paylaşmış ve takdirlerinize sunmuş bulunuyorum.

__________________
Gideni az olan yoldan gidin (İncil)

Yeryüzünde yaşayanların çoğunluğuna uyarsan seni Allah'ın yolundan saptırırlar (Kur-an)
Yukarı dön Göster yalnız_kürt's Profil Diğer Mesajlarını Ara: yalnız_kürt
 
Turisina
Groupie
Groupie


Katılma Tarihi: 05 ekim 2006
Gönderilenler: 62
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı Turisina

MUTLAK VÜCUT VE HAYAT

"VÜCUT"
İçinde galaksiler olan Evrenimiz ve bunun gibi birçok
Evren olsa; Evrenimiz ve tüm bu evrenler, Hepsi sonuçta
“Mutlak Sonsuz Vücud” indinde (Varlık içinde) olmak ve
ona bağlı olmak durumundadır.
İşte; “O Allah” ismiyle işaret edilen Gerçek, Evrenlerin
“Onun indinde” olduğu
“O Mutlak Sonsuz Vücuttur”
(Şimdi Onun özelliklerine bakalım, anlatalım:
O eşsiz, benzersiz tektir.
Varlığının başlangıcı ve sonu olmaz,
Şekli olmaz.
Doğmaz- Doğurmaz.
Tanımlanamaz- Kavranamaz.
Ona Ulaşılamaz, Erişilmez.
Tüm Evrenler, tüm zamanlar ve tüm mekânlar onun altında-
alt boyutlarda ve indindedir (mutlak varlık içindedir).
Tüm evrenler ve içindekiler ona muhtaçtır –Ona bağlıdır.
O hiçbir şeye muhtaç değildir- hiçbir şeye Bağlı
değildir.
Onun kendisi hiçbir yerde değildir - hiçbir yere sığmaz,
bilgisi ile yaratması ile sıfatları ile etkileri ile her
yerdedir. Tüm evrenler ve Her şey onun varlığından dolayı
vardır. Her noktaya o noktanın kendisinden daha yakındır,
her an her yerde etkili ve yetkilidir.
Onu anlattığımızda kimden bahsettiğimizi bilmektesiniz.)

“HAYAT”
Her varlık, kendisine ait bilgiyi taşımaktadır. Bilgi ile
varlık birbirine öylesine içkin ve özdeştir ki, her
varlık kendisine ait bilgidir.
Aynı anda her varlık, varlığındaki kapasitesi nispetinde
kendisine ait bilinci taşır, canlılar da kapasitesi
oranında bilinç taşır, beyni ve sistemi daha ileri
olanlar, daha yüksek bilinç taşır. İnsan da beyni ve daha
yüksek kapasitesi ile canlı bünyeler içinde bildiğimiz en
yüksek bilince sahiptir.
Mutlak sonsuz vücut dahi kendisine ait bilgiyi – bilinci
taşır ve kendisi dahil tüm bilgi ve bilinç seviyelerini
kapsar.
Turgut Sak
Yukarı dön Göster Turisina's Profil Diğer Mesajlarını Ara: Turisina
 
dost1
Admin Group
Admin Group


Katılma Tarihi: 28 haziran 2006
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 538
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı dost1

Selamun Aleyküm, Değerli Kardeşlerim.

Allah razı olsun Yalnız Kürt Kardeşimizin Sam
İsmail Adian ile ilgili paylaşımlarını okuduk.

Sam İsmail Adian’ın en önemli savı “En’am suresinin 101
ayeti ile Bakara suresinin 117. Âyetindeki
“Bediy’usSemavati vel Ard”ın failinin/öznesinin olmadığı
savıdır. Bu sav Kur’an’ın anlatım sanatlarını ve
“عربيّاarabiyyen” olduğunun göz ardı edilmesi sonucu
oluşan bir savdır.

Kur'ân tam anlamıyla edebî bir mucizedir. Edebi alandaki
yüksek seviyesi dünyaca da kabul edilen bir toplum
içinden bir kişi çıkmış ve başta toplumdaki edebiyatçılar
olmak üzere herkesi hayran bırakan sözler söylemeye
başlamıştır. Kur'ân'ın "mu'cizü'l- beyân/ifade mucizesi”
oluşu sadece indiği zaman dilimi için değil, bugün için
de geçerlidir. Bu özelliğini kıyâmete kadar devam
ettireceği de bir o kadar kesindir. Ne var ki, bu
mucizevî özelliği sadece Kur'ân'ın orijinal dili olan
Arapça'da görülebilmekte, çeviri yoluyla başka bir dile
taşınamamaktadır. Dolayısıyla Kur'ân'ı herhangi bir dile
çevrilmiş mealinden okuyanların bu mucizeyi görmesi ve
fark etmesi ne yazık ki mümkün değildir.

Kur'ân'da çoğu günümüz Türk Edebiyatı'nda da
kullanılmakta olan, kendi içlerinde ayrıca kısımlara
ayrılan -Teşbih, Hakikat, Mecaz, İstiare, Kinaye, Haber-
İnşa cümlesi: Emir, Nehy, İstifham, Temenni, Nida, Kasr,
Vasl- Fasl, İcaz, İtnab, Tıbak, Mukabele, Umum- Husus,
İcmal- Tafsil, Mûsâvat, Zikir- Hazf, Cinas, Seci,
Husnü'l- İbtida, Husnü'l- İntiha, İltifat vb.- birçok
edebi sanat vardır.



“ عربيّاArabiyyen”sözcüğün ün sadece “Arapça, Arap dili”
olarak anlaşılması ve açıklanması doğru değildir. Bu
sözcük “ عربًarabe” kalıbından türeme olduğu kadar “عرُب
arube” kalıbından da türemiştir. Sözcüğün “arube”
kalıbına göre anlamı “fesahat, fasih konuşmak” demektir.
(Lisanü’l-Arab; s. 153-159, a-r-b mad.) “Fesahat/fasih
konuşmak” ise “sözün ses ve mana kusurlarından arınmış
olması, yani kolay anlaşılması, rahat telâffuz edilmesi,
diziminin mükemmel olması” anlamına gelmektedir.
Kur’an, Allah’ın dediği şekilde okunmadıkça Sam İsmail
Adian’ın ileri sürdüğü savların benzeri bir çok savlar
ileri sürülebilir.

Rabbimiz olan Yüce Allah, Kur’an’ın okunması için neler
emretmiş? Birlikte bakalım inşallah.

1- Müzzemmil;2-4. Âyetler:
Kumilleyle illâ kaliyla; Nısfehu evinkus minhu kaliyla;
Ev zid 'aleyhi ve rettililKur'âne tertiyla;.

“Geceleyin kalk! Kısa bir süre hariç, gecenin yarısını
ayakta geçir veya bundan biraz eksilt. Ya da buna biraz
ekle: Ve Kur’ân’ı düzgünce düzene koy!”
Verilen emir “rettililKur'âne tertiyla” dır.

“Tertil” sözcüğü; “Bir şeyin tertibinin/diziminin
düzeninin güzelliği” demektir. Bu sözcük bedevînin
dilinde “Bir şeyden birinin diğerine karışmaması, tarak
dişi gibi birbirine karışmamış, karışmayan” anlamına
gelir. Bu durum, muhkem, kuvvetli, sımsıkı olmanın
zıddıdır. Meselâ dişlerin “tertil”i, “dişlerin seyrek bir
şekilde düzene konulmuş, dizilmiş olması” demektir ve bu
sözcük Arapçada “güzel dizilmiş dişler” manasında da
kullanılır. (Lisanü’l-Arab ; 4/61)

Buna göre yapılması gereken Kur’ân’ın tertili, “Kur’ân’ın
indiği şekilde tertibinin korunması,bir necmin/aydınlatan
âyet grubunun bir başka necme/aydınlatan âyet grubuna
karıştırılmaması” anlamına gelmektedir. Okurken de buna
dikkat edilmelidir.

Rabbimiz Furkan;32 de “rettelnahu tertiyla” diyerek bunu
böyle yaptığını belirtmiştir:

“Ve kalelleziyne keferu levla nüzzile aleyhil Kur’ânu
cümleten vahıdeten, kezâlike linüsebbite bihi Fuadeke ve
rettelnahu tertiyla”

Kâfirler; Allah'ın ilâhlığını ve rabliğini bilerek
reddeden kimseler: “Kur’ân o'na bir defada topluca
indirilmeli değil miydi?” de dediler. Biz, onu senin
kalbine iyice yerleştirelim diye böyle parça parça
indirdik. Ve Biz, onu tane tane/ birbirine karıştırmadan
vahyettik.

2- Nahl;98:“Feizâ kara'tel Kur’âne festeız billahi mineş
şeytanir raciym;”

Öyleyse Kur’ân öğrenip öğrettiğin zaman Racim Şeytan’dan;
[aklınıza hemen geliveren, iyiden iyiye düşünme sonucu
olmayan, sizi mahvedecek mesnetsiz düşünceler üreten
yetiden] Allah’a sığın/ sığındığına inan.

Emir, festeız billahi mineş şeytanir raciymdir/ şeytandan
Allah’a sığınmaktır.
Doğru olan sığınma, doğrunun, sadece Allah’tan
öğrenilerek, şeytanın yapacağı saptırmalarına engel
olacak bilgileri öğrenmek ve gereğini yapmak şeklinde
olmalıdır.

Allah’a sığınmak, Allah’a sığınırım demekle değil ancak:

Şeytan tipler ve güçler tarafından dayatılan düşünce ve
amelleri, hemen, Allah’ın bizlere gönderdiği Kur’an’a
götürmekle;
Şeytanın aklımıza, fikrimize zerk ettiği zehirleri,
Allah’ın Kur’an’ında belirttiği panzehirlerle
temizlemekle;
Fırtınaya tutulan geminin hemen limana sığındığı gibi,
hemen Kur’an’a sarılıp problemleri Kur’an ile çözmekle
sağlanabilir.


Değerli Kardeşlerim,
ilk vahiy olan Alak suresini ve bu sureyi izleyen
vahiyleri İhlas suresine kadar göz önüne getirdiğimizde;
Yüce Rabbimizin kendisini bizlere “Senin Rabbin”,
“Yaratan Rabb”, “Kalemle öğreten Rabb”, “En üstün olan
Rabb”, “Rabbülâlemin”, “Rabbülmeşrikı velmağrib”,
“Rabbülfelâk”, “Rabbünnas”, “Melikinnas”, “İlâhinnas”
ifadeleriyle tanıttığını görürüz. Allah’In Resulü/Nebisi
Muhammed, sahabe, müşrikler, Yahudiler, Hıristiyanlar,
herkes bu Rabbi merak etmekte ve tanımak istemektedirler.
Kimdir bu Rabb?
İhlâs suresi, “Kimdir bu Rabb?” sorusuna yanıt vermek
içindir.


Kul HuvAllahu Ehad;
Allahus Samed;
Lem yelid ve lem yuled;
Ve lem yekün leHu küfüven ehad;
1De ki: “O Rabb, bir tek olan Allah'tır, 2Samed olan
Allah'tır, 3doğurmamış ve doğurulmamıştır.4Ve hiçbir şey
O'na denk olmamıştır.”
Burada düz bir anlatım olsa HuvAllahu ahad;HuvAllahu
Samed; Huvallahu lem yelid ve Hu vAllahu lem yuled vb
şeklinde devam eder. O zaman da Allah’tan vahiy aldığını
belirten Allah Resulu/Nebisi Muhammed, tebliğ ettiği
insanlarca; Bu nasıl Allah, bu nasıl vahiy?
Fesahat/fasih konuşmayı bilmiyor mu? sorularıyla
karşılaşır. Oysa ki, Kur'ân tam anlamıyla edebî bir
mucizedir. Edebi alandaki yüksek seviyesi dünyaca da
kabul edilen bir toplum içinden bir kişi çıkmış ve başta
toplumdaki edebiyatçılar olmak üzere herkesi hayran
bırakan sözler söylemeye başlamıştır. Allah’ın vahyidir
bu.

Sam İsmail Adian’ın; “faili/öznesi yoktur.” dediği
“Bediy’usSemavati vel Ard” da bağlamından koparılarak
tertillenmiş durumu bozularak bu sav ileri sürülmüştür.
“Bediy’usSemavati vel Ard” Âyetinin tertiline dikkat
edersek bu Âyetin içinde bulunduğu Âyet grubu da aynıdır.
Uygulanan edebi bir sanattır. Fesahattır.

Bu Âyet grubunda Rabbimiz, bu paragrafın ilk ayetinde
müşriklerin davranışlarındaki yanlışları gayet ikna edici
delillerle ortaya koymuş, son iki ayetinde de kendi
Zatına ait birçok sıfat ve eylemi zikrederek
Müslümanların nasıl bir Allah'a inandıklarını, inanmaları
gerektiğini bildirmiştir.


En’am Suresi
100: Ve cealu Lillahi şürakâelCinne ve halekahüm ve
hareku leHu beniyne ve benâtin biğayri ‘ılm* subhaneHu ve
teala amma yesıfun;

101:Bediy’usSemavati vel Ard* enna yekûnü leHu veledün
velem tekün leHu sâhıbeh* ve haleka külle şey'* ve Huve
bikülli şey'in ‘Aliym;

102:Zâlikümullahu Rabbüküm* la ilahe illâ Hu* haliku
külli şey'in fa'buduHu, ve Huve alâ külli şey’in Vekiyl;

103: La tüdriküHul ebsaru ve HUve yüdrikül ebsar* ve
HuvelLatıyfül Habiyr;

100Ve onlar, görünmez güç ve varlıkları Allah'a ortaklar
kıldılar. Hâlbuki onları O oluşturmuştur. Bilgileri
olmadan da oğullar, kızlar uydurdular. –O'nun şanı
onların nitelediği şeylerden arınık ve yücedir.– 101O,
gökleri ve yeri yoktan var edendir. O'nun sahibesi/eşi
olmadığı hâlde, nasıl olur da O'nun çocuğu olur? Ve O,
her şeyi oluşturmuştur. Ve O, her şeyi en iyi bilendir.
102İşte Rabbiniz Allah! O'ndan başka ilâh yoktur. Her
şeyin oluşturucusudur. Öyleyse, O'na kulluk edin. O,
herşey üzerine belirli bir programa göre ayarlayan ve bu
programı koruyarak, destekleyerek uygulayandır.
103Gözler O'na erişemez, O ise gözlere erişir; O, çok
armağan sahibidir, her şeyden haberlidir.

Bedii olan Allah'tır.

Sam İsmail Adian’ın; “faili/öznesi yoktur.” dediği
“Bediy’usSemavati vel Ard” da bağlamından koparılarak
tertillenmiş durumu bozularak bu sav ileri sürülmüştür.
“Bediy’usSemavati vel Ard” Âyetinin tertiline dikkat
edersek bu Âyetin içinde bulunduğu Âyet grubu da aynıdır.
Uygulanan edebi bir sanattır. Fesahattır.

Bu âyetlerde Allah'a şirk koşanlar ve bilgisizce-
bilinçsizce hareket edenler kınanmaktadır.

Bakara Suresi
116:Ve kalüttehazAllahu veleden sübhaneHu, bel leHu ma
fiysSemavati vel Ard* küllün leHu kanitun;

117:Bedi’üs Semavati vel Ard* ve iza kada emran feinnema
yekulü lehu kün feyekün;

118:Ve kalelleziyne la ya'lemune lev la yükellimunAllahu
ev te'tiyna ayetün, kezâlike kalelleziyne min kablihim
misle kavlihim* teşabehet kulubühüm* kad beyyennel ‘Ayati
likavmin yukınun;

119: İnna erselnake bilHakkı beşiyran ve neziyran, ve la
tüs'elü an ashabilcehıym;




116Bir de onlar, “Allah çocuk edindi” dediler. –O,
onların yakıştırdıkları tüm noksanlıklardan arınıktır.–
Aksine göklerde ve yeryüzünde ne varsa yalnızca O'nundur.
Hepsi O'nun için sürekli saygıda duranlardır.
117Göklerin ve yerin yoktan var edicisidir. Ve O, bir
işin olmasına karar verdiği zaman, artık ona yalnızca
“Ol!” der, o da hemen oluverir.
118Ve bilmeyen kimseler, “Allah bizimle konuşmalı yahut
bize de bir alâmet/ gösterge gelmeli değil miydi!”
dediler. Bunlardan öncekiler de tıpkı böyle, bunların
dedikleri gibi demişlerdi. Onların kalpleri benzeşmiş.
Biz kesinlikle, kesin bilgi ile bilgilenmek isteyen
toplum için âyetleri apaçık ortaya koyduk.
119Şüphesiz Biz, seni gerçek ile müjdeci ve uyarıcı
olarak gönderdik. Sen, cehennem ashâbından sorumlu da
tutulmazsın.

Bedii olan Allah'tır.

Kaynak:İşte Kur'an

Kusursuzluk sadece Allah’a mahsudur.
Doğrusunu en iyi bilen Allah’tır.
Sevgi,saygı ve muhabbetle.
Allah’a emanet olunuz.


__________________
Halil Ay
Yukarı dön Göster dost1's Profil Diğer Mesajlarını Ara: dost1
 
yalnız_kürt
Uzman Uye
Uzman Uye
Simge

Katılma Tarihi: 27 haziran 2007
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 155
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı yalnız_kürt

Selam Halil bey, sizinle paralel düşünüyorum. Tartışmanın seyrini heyecanla takip ediyorum. Dil bilen iki tartışmacının katılımıyla hakikat su, batıl ise köpük hüviyetine bürünecek.Sam bey, tartışmaya doğrudan yorum yapamıyor. Facebook aracılığıyla benden paylaşmamı istediği size cevabı şu şekildedir: 
Sam Ismail Adian

Sayın Şeflek

hanifdostlar sitesine yeni bir not ekleyebilir misiniz lütfen

saygılar

Sam Ismail Adian
Sam Ismail Adian

Arapçayı ve özellikle Kur’an ı “fesahat” ile açıklamaya ve “mucize” mertebesine çıkarmaya çalışanların dikkatine:

Lütfen kitabınızdan, ciddi bir “mucize” gösterin. Ama bu mucize “edebiyet” yahut “fesahat” olmasın. Kitabın dilinde “yalın” olmanın dışında herhangi bir mucizelik yoktur. Basit ve yalın bir anlatıma sahiptir.

Arapça, fesahat ile anlaşılamayacak kadar “kurallar” dilidir. Bir kelimenin failinin olmayışı, o kelimenin fesahatinden kaynaklanmaz. Aynı ayet örneğin “vellahu bediu….” Şeklinde de başlayabilirdi. Ama kitap bunu yapmıyor. Kitabın size söylemediği şeyleri siz uyduramazsınız. Çünkü siz sözün sahibi değilsiniz, çünkü siz sözün sahibi ile oturup sohbet etmediniz, çay kahve içmediniz. Ona ne düşündüğünü, ne anlatmak istediğini sormadınız. Bu yüzden sözün ne anlama gelidğine bakmak zorundasınız.

Bedii olan Allah’tır diyebilmek için, örneğin bir önceki ayette, kimin neyi neye ortak yaptığını okumanız gerekir. Bir sonraki ayette ise, bu ortak edilen şeyin tanımı yapılır yani 101. Ayette. Bir kavramın tanımıdır o. Bir mucizenin değil. Rasyonel, anlaşılabilir bir ifade.

Ihlas suresindeki ifadelere de aynı şekilde vehamet ötesi bir yaklaşım gösterilmektedir. Biraz Arapça bilenler, AHAD kavramının ne anlama gelidğini ve neden iki işaret zamirinin yan yana kullanıldığını anlayabilirler. Anlamayanlar için yapacak bir şey yoktur.

İddianın sahibi, “şirk” kavramının kime koşulabileceğini de bilmiyor. Kitabınızı inceleyin, Allah kelimesi ile “şirk” kavramı yan yana gelmez. Allah kelimesi ila birlikte sadece “ma’e” kelimesi kullanılır. Oysa Şirk Rab ile çokça zikredilir, “uşriku bi rabbikum” gibi. Doğrusu da budur. Çünkü Rab bir varlıktır ve yetkiyi kulalnandır. Dolayısıyla siz başka bir yetkili atayamazsınız. Oysa Allah kavramı sadece bir işaret zamiridir ve herhangi bir varlığı veya üst gücü ifade etmez. Bu kadar basit bir şeyi göremiyor musunuz?

Kaldı ki, Evren kusursuz değildir. Böyle söyleyebilmemiz için elimizde hiçbir veri yoktur çünkü daha kusurlu veya daha mükemmel bir evren bilmiyoruz. Neye göre kusursuz diyebiliriz? “evren kusursuz olmalı” demek sadece vehmetmektir. Başka hiçbir değeri yoktur. Öte yandan evrenin kaotik yapısına bakınca hiç öyle kusursuz falan olmadığı da anlaşılabilir.

Üst metindeki diğer iddialara cevap vermek bile gereksizdir. Konuyla hem ilgili değildir hem de mecrasından saptırılmış “meal kalpazanlığı” yapan bir ifadedir. Çünkü biz kitabın “ARAPÇA” olduğunu iddia etmedik. Kitap “tilaveti Arapça” olan bir kitaptır. “kıraati” değil. Kitapta aramcadan Sanskritçeye, farscadan akkadcaya pek çok kelime kullanılmaktadır. Ama bu kelimeler “Arapça” kurallarına göre kullanılmakta olup, orijinal anlamlarına dokunulmadan vardır. Yani sözün sahibi kelimelerin gelidği dildeki anlamına dahi dokunmazken siz neden sözü anlamak istemezsiniz?

Ciddi bir eleştiri olunca tartışılabilir. Bunlar gayr-i ciddi şeyler. Bilimsellikten son derece uzak, mistik ve fantastik varsayımlar sadece.

Siteye uye olamadığım, siteden yanıt alamadığım için başkaları aracılığıyla cevap vermek durumunda kalıyorum. Ama iddiayı veya kitabı tartışacak olanların “meal kalpazanlığı” yapmadan bu meseleye ciddiyetle eğilmelerini önermek isteriz. Sizin kitabınızda TANRI tanımı yoktur.

Unutmayınız ki, cahiliye Arapları, eleştirdiğiniz kadar cahil değillerdi. Daha da önemlisi, sizin bugün yaptığınız ve inandığınız her şeye aynen inanıyor ve yapıyorlardı. Neydi onların suçu? Tanrı’ya mı inanmıyorlardı? Ne yapıyorlar dı da eleştirildiler? Biraz tarih okuyun.



__________________
Gideni az olan yoldan gidin (İncil)

Yeryüzünde yaşayanların çoğunluğuna uyarsan seni Allah'ın yolundan saptırırlar (Kur-an)
Yukarı dön Göster yalnız_kürt's Profil Diğer Mesajlarını Ara: yalnız_kürt
 
dost1
Admin Group
Admin Group


Katılma Tarihi: 28 haziran 2006
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 538
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı dost1

Selamun aleyküm, Değerli kardeşlerim,
Sam İsmail Adan’ın yazdıklarını birlikte değerlendirelim
inşaAllah.
Sam Ismail Adian Yazdı:
]
Arapçayı ve özellikle Kur’an ı “fesahat” ile açıklamaya
ve “mucize” mertebesine çıkarmaya çalışanların dikkatine:

Lütfen kitabınızdan, ciddi bir “mucize” gösterin. Ama bu
mucize “edebiyet” yahut “fesahat” olmasın.

Sam İsmail Adian nasıl anlar bilemem ancak-
المعجزةmu’cize, عجز’acz kökünden türemiş, if'al babından
ism - i fail, müfred, müennes bir sözcük olup "insan
aklını ve kudretini âciz bırakan şey" demektir.
Kur'ân'da mu’cize sözcüğü geçmez. Kur'ân'da "Âyet
(alamet/gösterge)" sözcüğü yer alır. Allah’ın
Resullerine/Nebilerine verdiği Âyetlerin
değerlendirilmesi ayrı ve uzun bir konudur.
Sam Ismail Adian Yazdı:
]

Kitabın dilinde “yalın” olmanın dışında herhangi bir
mucizelik yoktur. Basit ve yalın bir anlatıma sahiptir.


“Yalın” sözcüğü Türk dilinde gösterişsiz, süssüz, sade,
kınından çıkmış anlamlarında olup bu sadelik mu’cize
olarak adlandırılamaz.

Sam Ismail Adian Yazdı:
]

Arapça, fesahat ile anlaşılamayacak kadar “kurallar”
dilidir. Bir kelimenin failinin olmayışı, o kelimenin
fesahatinden kaynaklanmaz.

Fesahat, anlatışta düzgünlük ve açıklıkla birlikte amaca
uygunluktur. Kuralları olmayan dilde fesahat sözkonusu
bile edilemez. Kuralları olan dilde fesahat sözkonusudur.
Şüphesiz Arapça, her dil gibi kuralları olan bir dildir.

Sam Ismail Adian Yazdı:
]

Aynı ayet örneğin “vellahu bediu….” Şeklinde de
başlayabilirdi. Ama kitap bunu yapmıyor. Kitabın size
söylemediği şeyleri siz uyduramazsınız.


Âyet “vellahu bediu….” Şeklinde de başlayabilirdi ama
kitap yapmıyor savı; dilde cümle yapılarını ve zamirleri
tüm yönleri ile bilen kişilerin ileri süreceği bir sav
değildir.Bu sav ancak, dilde kuralları bilmeyen, âyetleri
bağlamından cımbızlayarak çıkaranlara özgü bir savdır.
Kitabın söylemediğini uydurmuyor sizin uydurma çabanıza
karşı kitapda olanı ortaya koyuyoruz.

Sam Ismail Adian Yazdı:
]
Çünkü siz sözün sahibi değilsiniz, çünkü siz sözün sahibi
ile oturup sohbet etmediniz, çay kahve içmediniz. Ona ne
düşündüğünü, ne anlatmak istediğini sormadınız. Bu yüzden
sözün ne anlama gelidğine bakmak zorundasınız.


Ne güzel söylüyorsunuz. Sözün sahibi ne siz, ne de biziz.
Ne siz, ne de biz sözün sahibi ile oturup sohbet etmedik;
çay kahve içmedik; ne düşündüğünü ne anlatmak istediğini
sormadık. Bu yüzden de sözün ne anlama geldiğine
bakıyoruz.Baktığımızı anlayabilmek için de sözün sahibi
Allah’ın vahyettiği Resulü/Nebisi Mekkeli Muhammed’in
duyuruda bulunduğu toplumun diline bakıyoruz. Âyetleri
bağlamından koparmadan bütünlüğü içerisinde dilin
kurallarını da göz önünde tutarak değerlendiriyoruz.




Sam Ismail Adian Yazdı:
]

Bedii olan Allah’tır diyebilmek için, örneğin bir önceki
ayette, kimin neyi neye ortak yaptığını okumanız
gerekir

“Bedii olan Allah’tır.” Yargısı Kur’an’da belirtilen bir
yargıdır. Buyrun birlikte okuyalım. Bakalım bu âyette
kimler neyi neye ortak kılıyorlar ?

En’am Suresi suresinin bir önceki âyeti ne diyor?
100: Ve cealu Lillahi şürakâelCinne ve halekahüm ve
hareku leHu beniyne ve benâtin biğayri ‘ılm* subhaneHu ve
teala amma yesıfun;
Ve onlar, görünmez güç ve varlıkları Allah'a ortaklar
kıldılar. Hâlbuki onları O oluşturmuştur. Bilgileri
olmadan da oğullar, kızlar uydurdular. –O'nun şanı
onların nitelediği şeylerden arınık ve yücedir.–
Görünmez varlıkları Allah’a ortak kılıyorlar. Kimler?
Onlar. Onlar kimmiş? Zamirleri biliyorsanız kimler
olduğunu da bilirsiniz.
Sam Ismail Adian Yazdı:
]
Bir sonraki ayette ise, bu ortak edilen şeyin tanımı
yapılır yani 101. Ayette. Bir kavramın tanımıdır o. Bir
mucizenin değil. Rasyonel, anlaşılabilir bir ifade.


Yazılanın   farkındalığında olmayan bir cümle. Bir önceki
yazımızda Kur’an’ın edebî bir mu’cize olduğundan
sözettik.
Buyrun! Bu ortak edilen şeyin tanımına
bakalım.Belirttiğiniz gibi;Rasyonel/akla uygun akılcı
anlaşılabilir ifadeye bakalım.

Görünmez varlıkları/cinleri kime ortak kılıyorlardı?
Allah’a. Kimler? Onlar.

Ortak edilenler nedir? Cinler/görünmez varlıklar.
Cinlerin tanımı yapılmış mı? Bu soruyu da siz
cevaplandırınız.
Sorumuz, ortak edilenler kime ortak edilmişler denilirse
cevap Allah’a olur. Allah’ın ne olduğu açıklanmış mı?
Evet
Bakınız! Alttaki âyetlerde nelerden sözedilmiş? Cinleri
ortak koştukları Allah ne imiş?

101:Bediy’usSemavati vel Ard* enna yekûnü leHu veledün
velem tekün leHu sâhıbeh* ve haleka külle şey'* ve Huve
bikülli şey'in ‘Aliym;
O, gökleri ve yeri yoktan var edendir. O'nun sahibesi/eşi
olmadığı hâlde, nasıl olur da O'nun çocuğu olur? Ve O,
her şeyi oluşturmuştur. Ve O, her şeyi en iyi bilendir.

102:Zâlikümullahu Rabbüküm* la ilahe illâ Hu* haliku
külli şey'in fa'buduHu, ve Huve alâ külli şey’in Vekiyl;
102İşte Rabbiniz Allah! O'ndan başka ilâh yoktur. Her
şeyin oluşturucusudur. Öyleyse, O'na kulluk edin. O,
herşey üzerine belirli bir programa göre ayarlayan ve bu
programı koruyarak, destekleyerek uygulayandır.

103: La tüdriküHul ebsaru ve Huve yüdrikül ebsar* ve
HuvelLatıyfül Habiyr;
Gözler O'na erişemez, O ise gözlere erişir; O, çok
armağan sahibidir, her şeyden haberlidir.

Sam Ismail Adian Yazdı:
]

Ihlas suresindeki ifadelere de aynı şekilde vehamet ötesi
bir yaklaşım gösterilmektedir. Biraz Arapça bilenler,
AHAD kavramının ne anlama gelidğini ve neden iki işaret
zamirinin yan yana kullanıldığını anlayabilirler.
Anlamayanlar için yapacak bir şey yoktur.


Sizin mantığınızı gözler önüne sermek için verilmiş bir
örnektir ihlas suresi. Birazcık Arapça bilenler AHAD
kavramının ne anlama geldiğini ve neden işaret zamirinin
yan yana kullanıldığını anlayabilirler ancak, cümle ve
zamirleri tüm yönleri ile bilmediklerinden
“Bediy’usSemavati vel Ard” ın Allah olmadığını söylerler.

Sam Ismail Adian Yazdı:
]
Kitabınızı inceleyin, Allah kelimesi ile “şirk” kavramı
yan yana gelmez.

Bu sözden kastınız tam olarak nedir bilemem ancak,
Rabbimiz olan Allah Nisa 48de: - İnnallâhe lâ yağfiru
eyyuşrake bihî ve yağfiru mâ dûne zâlike limen yeşâé', ve
men yuşrik billâhi fegadifterâ ismen azîmâ.
Şüphesiz Allah, Kendisine ortak kabul edilmesini asla
bağışlamaz. Bunun altındaki günahları dilediği kimseler
için bağışlar. Kim Allah'a ortak tanırsa, şüphesiz pek
büyük bir günah işlemiş olur.

Sam Ismail Adian Yazdı:
]

Allah kelimesi ila birlikte sadece “ma’e” kelimesi
kullanılır. Oysa Şirk Rab ile çokça zikredilir, “uşriku
bi rabbikum” gibi. Doğrusu da budur. Çünkü Rab bir
varlıktır ve yetkiyi kulalnandır. Dolayısıyla siz başka
bir yetkili atayamazsınız. Oysa Allah kavramı sadece bir
işaret zamiridir ve herhangi bir varlığı veya üst gücü
ifade etmez. Bu kadar basit bir şeyi göremiyor musunuz?


Âyetlerden cımbızlama yaparak farklı bir algı oluşturmaya
çalışıyorsunuz. Örnek verdiğinizi bağlamından koparmadan
veriniz. Rabbimiz olan Allah Kehf 38 de:

Lakinne HuvAllahu Rabbiy ve la üşrikü bi Rabbiy ehada;
Fakat ben; O, benim Rabbim Allah'tır. Ve ben Rabbime
kimseyi ortak koşmam.
Diye vahyetmiş.

Kaldı ki, Evren kusursuz değildir. Böyle söyleyebilmemiz
için elimizde hiçbir veri yoktur çünkü daha kusurlu veya
daha mükemmel bir evren bilmiyoruz. Neye göre kusursuz
diyebiliriz? “evren kusursuz olmalı” demek sadece
vehmetmektir. Başka hiçbir değeri yoktur. Öte yandan
evrenin kaotik yapısına bakınca hiç öyle kusursuz falan
olmadığı da anlaşılabilir.

Evrenin kusursuz olmadığı yargısını elinizdeki hangi
veriye dayanarak söylüyorsunuz?
Sam Ismail Adian Yazdı:
]
Üst metindeki diğer iddialara cevap vermek bile
gereksizdir. Konuyla hem ilgili değildir hem de
mecrasından saptırılmış “meal kalpazanlığı” yapan bir
ifadedir.


Üst metindeki belirtilenler i cevap vermek için değil de
Kur’an’ın nasıl okunması gerektiğini öğrenmek için
okumuş olsaydınız , hem gerekli olup olmadığının hem de
konuyla ilgili olup olmadığının bilincine varırdınız.

Umuyorum ki,yarı Arapça yarı Farsça sözcüklerden
oluşturduğunuz “MEAL KALPAZANLIĞI” tamlamasının gerçek
anlamını bilmiyorsunuzdur.
Türkçe dilinde kullanılan “kalpazan” ; sahte para basan
veya piyasaya süren kimseler ile yalan ve hile ile
işgören kimseler için kullanılır. “Meal” de Anlam,
kavram, ortaya çıkan şey, sonuç anlamında
kullanılmaktadır.
“Meal kalpazanlığı”nın ne olduğunu bilmiş olsaydınız,
şahsen tanımadığınız sanal ortamda müzakerede
bulunduğunuz bir kişiye yazdığı mealler için “meal
kalpazanlığı” yapan ifadeler etiketini yaraşır
görmezdiniz.

Sam Ismail Adian Yazdı:
]
Çünkü biz kitabın “ARAPÇA” olduğunu iddia etmedik.


Siz iddia ediyorsunuz demedik. İddialarda/savlarda
bulunduğunuz kitabın dili “Arabiyyen”dir dedik. Bakınız!
Rabbimiz olan Allah, Zuhruf Suresinin âyetlerinde ne
diyor:
2:Vel Kitabil mübiyn;
3: İnna cealnaHu Kur'ânen Arebiyyen lealleküm ta'kılun;
4:Ve inneHu fiy Ümmil Kitabi ledeyNa le Aliyyün Hakiym

2,3Apaçık/açıklayan kitap kanıttır ki Biz onu aklınızı
kullanasınız diye Arapça bir okuma yaptık.
4Ve şüphesiz Kur’ân, Bizim nezdimizdeki ana kitapta;
kaynakta gerçekten çok yücedir ve yasalar içermektedir,
sağlamdır/ bozulması engellenmiştir.

Sam Ismail Adian Yazdı:
]
Kitap “tilaveti Arapça” olan bir kitaptır. “kıraati”
değil.

Bilinmeyen bir dilde yazılanlar tilavet edilerek kıraat
edilebilir mi?

Sam Ismail Adian Yazdı:
]
Kitapta aramcadan Sanskritçeye, farscadan akkadcaya pek
çok kelime kullanılmaktadır. Ama bu kelimeler “Arapça”
kurallarına göre kullanılmakta olup, orijinal anlamlarına
dokunulmadan vardır. Yani sözün sahibi kelimelerin
gelidği dildeki anlamına dahi dokunmazken siz neden sözü
anlamak istemezsiniz?



Söylediğimiz de tam budur. Yukarıdaki âyette geçen “
عربيًّArabiyyen” sözcüğü, Kur’an’ın hem Elçi’ye kendi
kavminin diliyle indirilmiş olmasını, hem de Kur’an’ı
teşkil eden sözlerin ses ve mana kusurlarından arınmış
olmasını, yani kolay anlaşılması, rahat telâffuz
edilmesi, diziminin mükemmel olması gibi üstün
özelliklere sahip olduğunu ifade etmektedir. Arabiyyen
özelliğine göre sizin ileri sürdüğünüz;
“Bediy’usSemavati vel Ard ‘ın faili yoktur o bir
kavramdır” savı boş bir savdan öteye gitmez.
“Bediy’usSemavati vel Ard” olan Allah’tır.

Sam Ismail Adian Yazdı:
]
Ciddi bir eleştiri olunca tartışılabilir. Bunlar gayr-i
ciddi şeyler. Bilimsellikten son derece uzak, mistik ve
fantastik varsayımlar sadece.


Sizin ciddilikten, eleştiriden, tartışmadan,
bilimsellikten, mistikten, fantastikten,varsayım
sözcüklerine nasıl bir anlam yükleyerek yazdığınızı
bilemediğim için bir şey diyemeyeceğim.
Sam Ismail Adian Yazdı:
]
Siteye uye olamadığım, siteden yanıt alamadığım için
başkaları aracılığıyla cevap vermek durumunda kalıyorum.


Sitenin forum kurallarına uyma sözü veren her kişi
siteye üye olabilir.

Sam Ismail Adian Yazdı:
]
Ama iddiayı veya kitabı tartışacak olanların “meal
kalpazanlığı” yapmadan bu meseleye ciddiyetle
eğilmelerini önermek isteriz.


Müzakerelerinizde, müzakere yaptığınız kişilerin
kişiliklerine yönelik etiketleme yapmaktan kaçınmanızı
öneririm.
İddialarınız, Kitaptan olanlara ise yanıtı da Kitaptan
olanlarla verilir. İddianız Arapça dilinden ise yanıtı da
Fasih Arapça ile verilir.
Bu forum sitesi Fasih Arapça’nın öğretildiği forum değil,
İslam ile Kur’an ile ilgili olan sorularımıza Allah’ın
vahyi olan Kur’an’ın imamlığında yanıt arandığı bir
forumdur.
Sam Ismail Adian Yazdı:
]
Sizin kitabınızda TANRI tanımı yoktur.


Yazık! Kur’an’dan habersiz, Kur’an’a iftira.

Bizim Allah’tan başka ilahımız yoktur. Allah’ın ne olup
olmadığı da Kur’an’dadır. Kur’an’ı Allah’ın emrettiği
şekilde okursanız Allah’ın ne olup olmadığını anlarsınız.

Sam Ismail Adian Yazdı:
]
Unutmayınız ki, cahiliye Arapları, eleştirdiğiniz kadar
cahil değillerdi. Daha da önemlisi, sizin bugün
yaptığınız ve inandığınız her şeye aynen inanıyor ve
yapıyorlardı. Neydi onların suçu? Tanrı’ya mı
inanmıyorlardı? Ne yapıyorlar dı da eleştirildiler? Biraz
tarih okuyun.


Bizim yaşam rehberimiz olan Kitabı okumuş olsaydınız
“cehl” için yukarıdaki cümleleri kurmazdınız ve
cehaletin sadece bilgiden boş olan değil gerçeğin dışında
olanlara inanmanın, bir konuda yapılması gerekenlerin
hakkın tersini yapmak olduğunu görürdünüz. Bununla ilgili
âyetleri yazsam korkarım ki, yine etiketleme
hastalığınız depreşir ve “meal kalpazanlığı” yapılmasın
der durursunuz.

Kusursuzluk sadece Allah’a mahsusdur.
Doğrusunu en iyi bilen Allah’tır.
Sevgi,saygı ve muhabbetle.
Allah’a emanet olunuz.


__________________
Halil Ay
Yukarı dön Göster dost1's Profil Diğer Mesajlarını Ara: dost1
 
yalnız_kürt
Uzman Uye
Uzman Uye
Simge

Katılma Tarihi: 27 haziran 2007
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 155
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı yalnız_kürt

  • Sam Ismail Adian

    Küçük Bir noktayı atlamışım, meseleye Arapça açısından bakanlar için:

    Enam 101 ve Bakara 117. ayetlerin her ikisinin bir öncei akeytel bağlantısı yoktur. Yani konunun devamı niteliğinde değildir. Örneğin En'am 101 de konu ve cümle bitmiştir. 101 de yeni bir konu ve cümle başlamıştır.

    Eğer konunun devamı niteliğinde olsaydı bu durumda "atıf" yapılmalıydı. Eğer atıf yoksa gramatik açıdan konunun devamıdır denemez. Her ne kadar öncesinde anlatılan konu, bu ayetlerde bahsedilen konu ile örtüşüyor olsa bile.

  • Sam Ismail Adian
    Sam Ismail Adian

    Aynı şekilde örneğin En'am 101 in, bir sonraki yani 102. ayetle de bağlantısı yoktur.Çünkü orda da atıf yoktur. Yani bağımsız ve bütüncül bir ifadedir.

    İstediğiniz gibi yorum yapabilirsiniz ancak yorum yaaparken biraz dil kurallarına da dikkat etmek sizin için yararlı olabilir. Daha anlaşılabilir olabilmeniz için.

  • Sam Ismail Adian
    Sam Ismail Adian

    Bir başka atladığım nokta "bedii olan Allah'tır" ifadesidir. Eğer böyle ise "Allah"ın mutlak yaratıcı veya her şeyin üstündeki mutlak tanımlar ötesi "şey" olduğunu söylemek de mümkün değildir. Çünkü eğer Allah Bedii olduysa, o zaman onu kim üretti diye sormalısınız. Cünkü zaten "VARLIK" haline getirmiş olursunuz. Ancak "Allah " kavramı ile ifade edilen şey ilk "bedii oluştur" derseniz, bu durumda zamirle atfı anlatmış olursunuz ve Allah kavramını gördüğünüz her yerde buna göre anlam vermek zorunda kalırsınız. Benim Türkçem iyi değildir, Yanlış anlıyorsam düzeltirsiniz.

  • Sam Ismail Adian
    Sam Ismail Adian

    Yine arapça açısından saygıdeğer yorumcunun yaptığı ciddi bir hatayı düzeltmek gerekir. Örneğin Bakara 117. ayette, ayetin ikinci bölümü olan "ve iza kada emran.." ifadesi ile başlayan bölüme "ol der oluverir" şeklinde anlam vermektedir. Eğer yakın zamanlarda arapçanın gramer kuralları ve anlamları değişmediyse,, bir cümlede "iza" kelimesi varsa, o ifadenin "bir süreç" içerisinde gerçekleştiğini, yani, "hadi ben öyle diledim oluver" şeklinde anlaşılamayacağını, bu kavramın zaman bildirdiğini ve nedensellik ifade ettiğini de bileceklerdir. Yani "ol" denilince olan hiç bir şey yoktur. Öncede tasarlanan, projelendirilen şeyin, koşulları ve nedenleri oluştuktan sonra doğal seyri içerisinde meydana gelmesini ifade eder.

  • Sam Ismail Adian
    Sam Ismail Adian

    Böyle olması da normaldir, çünkü Bedii oluş, yani kendi kendine oluş nedeniyle varlık alanının oluştuğu, bilginin de oradan kaynaklandığı zaten ifade edilmektedir. Böyle iken, zaman/süreç içerisinde olayların veya şeylerin ortaya çıkması veya oluşması da kaçınılmaz olur. Yani eşyanın tabiaatı gereği.

  • Sam Ismail Adian
    Sam Ismail Adian

    Yani ilk bedii oluş zamanın da var olmasına neden olmuştur. Bu nedenle projenin var olmasına da neden olmuştur. Basit.



__________________
Gideni az olan yoldan gidin (İncil)

Yeryüzünde yaşayanların çoğunluğuna uyarsan seni Allah'ın yolundan saptırırlar (Kur-an)
Yukarı dön Göster yalnız_kürt's Profil Diğer Mesajlarını Ara: yalnız_kürt
 
yalnız_kürt
Uzman Uye
Uzman Uye
Simge

Katılma Tarihi: 27 haziran 2007
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 155
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı yalnız_kürt

Sam Ismail Adian

Sayın şeflek, notları ekleyecek misiniz lütfen rica ediyorum.

uzun bir not daha eklemelisiniz,

Sam Ismail Adian
Sam Ismail Adian

Bir önceki notta, söylenmek istenenlerin pek çoğuna cevap vermiştik. Bu bir mucize değil, iddiaların geleceği noktanın açıkça görülebiliyor olmasından kaynaklanan bir şey. Yani tahmin etmek zor değil.

Kavramların anlaşılmaması, meselenin anlaşılmasını da önler. Bizim “fesahat” ten anladığımız, geleneksel anlamda kitabın “edebi” değeri ve böyle bir metnin yazılamayacağı varsayımından ileri gelmektedir. Kastımız “fasih Arapça” değildir. Eğer öyle olsaydı, saygıdeğer yorumcular, kitabın içermediği kavram veya kelimeleri varmış gibi anlayamazlardı. Demek ki dikkat edilen şey “fasih Arapça” değil, geleneğin “kutsal” Arapçasıdır.

Çok doğru, kitabınızda “mucize” kelimesi kullanılmaz. Eğer sözün sahibi size söylediklerinin bir mucize olduğunu iddia ediyor olsaydı, emin olun hiç çekinmeden bu kelimeyi kullanırdı. Ha siz, “sözün sahibi kullanmadı ama, biz kitabın bir mucize olduğunu anlıyoruz” diyorsanız bu sizin fikriniz, varsayımınızdır. Kitaba atfen böyle bir iddiada bulunamazsınız. Kişisel inançlarınızda özgürsünüz, kimse karışmaz. Ama siz öyle inanıyorsunuz diye kitap da öyle söylemek veya olmak zorunda değil.

Elbette “sadelik” mucize olarak adlandırılamaz. Bu nedenle kitap karmaşık, anlaşılamaz mistik öğelerle, söylemlerle dolu olmalıdır öyle değil mi? Mecazlar olmalı, tahminler yürütülmelidir. Yani biz kitaptaki bir kelimeyi veya cümleyi, olduğu gibi yalın haliyle anlayamayız, onun mutlaka arka planda söylemek istediği bir şeyler olmalı, bilmeceler olmalı öyle mi? Tabii ki değil. Kitap son derece açık, yalın bir dile sahiptir. Bu zaten kitabın iddiasıdır. Beğenmiyorsanız kitabı değiştirin. Başka bir kitap yazın ve bu sizin söylediğiniz gibi bilmece kitabı olsun. O zaman “mucize” oluşunu açıklayabilirsiniz.

Fesahatten ne kasdettiğimizi söyledik. Dolayısıyla “Arapça” gibi kuralları olan bir dil, varsayımlarla değil, kelimenin yalın anlamı ile anlaşılması gerekir. Ne güzel tanımlıyorsunuz Türkçede yalın kelimesinin ne anlama geldiğini, Sizlerden öğreniyoruz, bizim Türkçemiz iyi değildir.

“vellahu bediu…” örneğinin anlaşılmadığını düşünüyoruz. Bir önceki notta, ayetin bir önceki ayetle yani 100. Ayetle bağlantılı olmadığını anlattık. Eğer bir bağlantı söz konusu olsaydı bu örnekteki gibi bir ifade olmalıydı. İkincisi, eğer bedii için bir fail gerekseydi, en azından “bediullah….” Gibi bir ifade olması gerekliydi. Fasih Arapça buraya kadar mıydı? Böyle olmalıydı veya gerçekte böyledir gibi bir şey söylemiyoruz, sadece kelimenin neye işaret edeceğini veya etmesi gerektiğini söylüyorsanız, o forma uygun kullanılması gerektiğini ifade ediyoruz. Yani bedii olan Allah’tır diyebilmek için ya bir illet olmalı, ya da kelime bunu içermelidir. Ne var ki ayetlerde ikisi de yok. Ama siz, hayır biz anlamayız, illa da Allah olmalı diyorsanız bu da sizin kişisel fikrinizdir, biz karışmayız.

Evet biz sözün sahibi değiliz, kendisi ile tanışmış da değiliz. Bu nedenle, sözün sahibinin aklından geçenleri okumak gibi bir şey de yapmayız. Söze bakar ne söylediğini anlamaya çalışırız. Pardon hangi ayeti bağlamından kopardığımızı da anlamış değiliz. Mekkeli muhammedin Arapçasına göre bakıyorsanız, hangi sebebe veya gerekçeye dayanarak 101. Ayetin 100. Ayet ile veya 102. Ayet ile ilikşikili olduğunu iddia ediyorsunuz? Arapçanın kuralları mı değişti?



__________________
Gideni az olan yoldan gidin (İncil)

Yeryüzünde yaşayanların çoğunluğuna uyarsan seni Allah'ın yolundan saptırırlar (Kur-an)
Yukarı dön Göster yalnız_kürt's Profil Diğer Mesajlarını Ara: yalnız_kürt
 

<< Önceki Sayfa 13 Sonraki >>
  Yanıt YazYeni Konu Gönder
Yazıcı Sürümü Yazıcı Sürümü

Forum Atla
Sizin yetkiniz yok foruma yeni mesaj ekleme
Sizin yetkiniz yok forumdaki mesajlara cevap verme
Sizin yetkiniz yok forumda konu silme
Sizin yetkiniz yok forumda konu düzenleme
Sizin yetkiniz yok forumda anket açma
Sizin yetkiniz yok forumda ankete cevap yazma

Powered by Web Wiz Forums version 7.92
Copyright ©2001-2004 Web Wiz Guide
hanif islam

Real-Time Stats and Visitor Reports Sitemizin Gunluk, Haftalik, aylik Ziyaretci  Detaylari Real-Time Stats and Visitor Reports

     Sayfam.de  

blog stats