Şu da emredildi: Yüzünü dine bir Hanif olarak çevir. Sakın müşriklerden olma.
Yunus Suresi 105
Ben bir Hanif olarak yüzümü gökleri ve yeri yaratana döndürdüm. Müşriklerden değilim ben.
Enam Suresi 79
İbrahim ne bir Yahudi idi, ne de bir Hıristiyan. O sadece hanif bir müslümandı. O müşriklerden değildi.
Ali İmran Suresi 67
Şu da kuşkusuz ki, İbrahim başlıbaşına bir ümmetti; bir Hanif olarak Allah'ın önünde eğiliyordu. Müşriklerden değildi.
Nahl Suresi 123
De ki Allah doğrusunu söylemiştir / vaadinde sadıktır.Haydi artık Hanif olarak İbrahim'in Milleti'ne uyun! Müşriklerden değildi o.
Ali İmran Suresi 95
Allah'a ortak koşmadan, Hanifler olarak... Allah'a ortak koşan kişi, gökten düşmüş de kendisini kuşlar kapışıyor veya rüzgar onu uzak bir yere fırlatıp atıyor gibidir.
Katılma Tarihi: 31 mart 2005 Yer: Germany Gönderilenler: 380
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
Selam
Tasavvufçular tarafından sıkça dile getirilen ve hatta birçoğu tarafından hadis olduğu söylenen bu cümlenin altında yatan maksadı deşifre etmeye çalışacağız inşallah
Men arefe nefsehu, fegad arefe rabbehu İşin ilginç tarafı ise bu cümleyi şu şekilde tercüme etmeleridir
Nefsini bilen rabbini de bilir
Hakbuki doğru terceme şu şekildedir nefsini taniyan rabbini de tanir
Bu cümle tasavvufçular arasında şifreli bir paroladır.Bu şekilde terceme edilmesinin sebebide bu şifrenin anlaşılmaması içindir.
Nefsini bilen rabbinide bilir şeklindeki tercemenin arapça karşılığı şu şekilde olması gerekirdi.
men alime nefsehu, fegad alime rabbehu
Bir şeyi bilmek ile tanımak arasında bariz farklar vardır.hele birde bu metafizik/gaybikonularda ise tanımak kavramından bahsetmek imkansızdır.Şehadet alemindeki canlı, cansız varlıkların nitelikleri hakkındaki verilerin, beş duyu organları vasıtasıyla beyinde kayıt altına alınması işlemi tanımak kavramına dahildir.
Canlı veya cansız bir varlık hakkında, okuduğumuz veya işittiğimiz haberlere göre onun hakkında bilgi sahibi olabiliriz. Fakat o kişiyi veya nesneyi daha tanımamışızdır.O kişinin fiziki yapısını görmemeşizdir,sesini iştmemişizdir,kokusunu duymamışızdır,nesne ise dokunup kütlesinin yumuşakmı sertmi olduğunu hissetmemişizdir,dilimizle tadını anlamamışızdır.
Kuran şehadet aleminden bahsederken hep sürekli olarak ''A R F'' tanimak kelimesini kullanır, gayb aleminden ise IMAN
Ey insanlar biz sizi bir erkek ve disiden yarattik. Sonra sizleri subelere ve kabilelere ayirdikki birbirinizi tanıyasınız (li tearafu) diye. hucurat 13
Ellezine ataynahumul kitabe ya,rifunehu kema ya,rifune ebnaehum ve inne ferigan minhum leyektumunel hakka vehum ya,lemun
Kendilerine kitap verdiklerimiz onu (Muhammedi ) oğullarını tanıdıkları gibi tanırlar.Böyle iken onlardan bir fırka bile bile hakkı gizlerler 2/146
Bu ayette Allahu Teala bir kişiyi tanımanın en üst seviyesine/zirvesine işaret etmiştir.
Şöyleki; İnsanın sürekli beraber olduğu varlılardan birisi de çocuğudur. Bu sürekli beraberlik babada öyle bir marifet/tanımak meydana getirirki,gözleri kulakları,elleri devre dışı bile kalsa, sırf kokusundan çocuğunu tanıyabilir.
Şu ayet bu tanımlamayı net biçimde anlatmaktadır
Ne zamanki kervan bu taraftan ayrıldı, öteden babaları dediki doğrusu bana bunaklık yakıştırmazsanız ben yusufun kokusunu duyuyorum (riiha yusufe) 12/94
Ehli kitaptan bir fırka işte aynen bunun gibi kendi kitaplarında Resulullah sıfatlarını tanıdıkları ve bilgileri kendi öz çocuklarını tanırmışcasına olduğu halde sırf kavmiyet taassubundan dolayı (örneğin yahudilerden bir kısmı) Ona inanmadılar
Konuya dönersek tasavvuf dinindeki vahdeti vücud ekolüne göre insan haşa Allahın bir parçası,tecellisi,yansımasıdır.İşte kişi bu bilince ulaştığı zaman sözde ''fenafillah' ' Allahta eriyip gitme durumu gündeme gelir.Bu durumu gizlice belli olmadan anlatabilmek için masum gibi görülen bu cümleyi kulllanırlar. Şimdi şifreyi çözerek bu cümleyi yazalım
KIM TANIRSA NEFSiNİ, RAB TANIR KENDİSİNİ
Yani kim kendisinin rab,den bir parça olduğununu anlarsa (tanırsa) aynı zamanda,kendisinin RAB olduğunu da anlar (tanır). Çünkü o rabden başka bir varlık değildir
Tasavvufcuların piri olan muhiddin arabi boşuna demiyor
Yaratan ve yaratılan diye bir ayırım yoktur.Bu ayırımı insanlar uydurdular. Ben ona kulluk ederim, oda bana
İslam dünyasının şeyhul-ekferi(en kafir,inkarcı)olan bu arabi zalimi maalesef asırlardır İslama zarar verenlerin en tepesinde yer alıyor.
Şu anda varolan bütün sapkın tarikatların piri olan bu zat şeytana bile külahı ters giydirten birisi olup ahirette şeytanın kendisinden kaçacağı adamların başında geliyor.Allah bundan ve bunun sapık fikirlerini savunan şeytanlardan bizi korusun.
Benim en çok garibime giden,bu şeytanın şeytani fikirlerine ses çıkarmayan sicili bozukların biz hanif müslümanlara binbir iftiralarla sataşmaları.Bütün bu iftiralarla bize saldıranları Allah'a havale ediyor,tezyif ve kepazeliklerinde vazgeçmezlerse bu zalim arabiyle haşredilmelerini niyaz ediyorum.
__________________ ''Eğer biz bu Kur'anı bir dağın üzerine indirseydik,kesinlikle onun,Allah korkusuyla baş eğerek parça parça olduğunu görürdün..''Haşr:21
kuran-ı kerimin bir çok ayetinde nefsin tezkiyesinden bahsediyor ve bunun içinizdeki resul tarafından yapılacağı söyleniyor ve onun bunu bize anlatması ve öğretmesi resulullahın vazifelerinden diye söyleniyor.
şimdi durum bu olunca nefsin şiddetle kötülüğü emreder olduğunu ve onun rabbi tarafından tezkiye edilmesi gerektiğini haber veriyor.
şimdi şunu soralım kendimize nefis nasıl tezkiye edilir.
bilen anlatsın o zaman herkes de kendi nefsini nasıl tezkiye edeceğini öğrensin ve o tarife göre nefsini tezkiye etsin
şimiden teşekkürler.
__________________ Allah'ın sözünü değiştirmek isterler. De ki: "Siz asla bizim peşimize düşmeyeceksiniz! Allah daha önce sizin için böyle buyurmuştur.
Nefsin tezkiyesi gerçek bir mürşidikamile biatle başlar.
Muhakkak ki, sana biat edenler ancak ALLAHA'a biat etmektedirler. ALLAH'IN eli onların ellerinin üzerindedir. Kim ahdini bozarsa ancak kendi aleyhine bozmuş olur. Kimde ALLAHA'a verdiği ahde vefa gösterirse ALLAH ona büyük bir mükafat verecektir. (fetih suresi, 10)
Bu ayeti kerimenin zuhuruna umre ziyaretinden peygamber Efendimiz ve ashabının mahrum edilmesi ve Osman-ı Zinnureyn (r.a) Efendimizin elçiliğinin uzamasının verdiği üzüntüden dolayı alınan biat isede, hermevzuda sık sık görülen biatlar her zaman her halükarda geçerli olup emr-i ilahidir. Her hangi bir zamana mahsus değildir. dünya durdukca var olacaktır. Rahmet-i ilahidir. Kuranı azimüş-an'ın kıyamete kadar baki olduğu gibi.
Biattan sonra kişinin samimiyeti ölçüsünde nefsin tezkiyesi başlar; Emmare, Mülhime, mutmaine mutmaineye gelince şu ayeti kerime tecelli eder;
-(Allah şöyle der:) “Ey huzur içinde olan nefis!
- Sen O’ndan razı, O da senden razı olarak Rabbine dön!
Her şeyden önce biat yada beyat ile intisab farklı şeylerdir. Biat siyasi lidere yapılır. Sosyal ve siyasal bağlılık içerir. İntisab ise şeyhlere yapılır. Manevi bağlılık içerir. Yani biat ile intisab arasında zerre kadar alaka yoktur. Bu yüzden bu aşağıdaki ayette geçen beyatın mürşide bağlanmakla ve sonrasındaki seyrü sulukla alakası yoktur.
Alakasının olmadığı ayetlerden bellidir. Resulullaha beyat edenler neden onunla böyle bir sözleşme yapıyorlar? Ona ve getirdiği dine destek verme adına. Canlarıyla ve mallarıyla peygamberi ve davasını savunma adına. Şimdi fetih Suresindeki ilgili ayetin öncesine ve sonrasına bakalım. Öyle cımbızla bir ayeti çekip alarak konu içine malzeme etmek yok. Ayetler neden bizlerin anlayışlarına ve konularına birer dolgu malzemesi olarak görülüyor? Niye ayetlerden değil de anlayışlardan yola çıkılıyor?
FETİH SURESİ
8. Şu bir gerçek ki, biz seni, bir tanık, bir müjdeleyici ve bir uyarıcı olarak gönderdik.
9. Allah'a ve resulüne inanasınız, O'nu destekleyesiniz, O'nu yüce bilesiniz ve sabah-akşam O'nu tespih edesiniz diye.
10. O seninle el tutuşup sözleşenler var ya, onlar gerçekte Allah ile bey'atleşiyorlar. Allah'ın eli onların ellerinin üstündedir. Kim ahdi bozar, döneklik ederse kendi aleyhine döneklik etmiş olur. Ve kim Allah'a verdiği sözde vefalı davranırsa, Allah ona büyük bir ödül verecektir.
11. Bedevilerden, geri bırakılmış olanlar sana şöyle diyecekler: "Bizleri, mallarımız ve ailelerimiz oyaladı. O halde bizim için Allah'tan af dile." Onlar, kalplerinde olmayan şeyi dilleriyle söylüyorlar. De ki: "Allah size bir zarar dilerse, yahut bir yarar murat ederse, O'nun sizin için dilediğine kim engel olabilir?" Doğrusu şu ki, Allah, sizin yaptıklarınızdan haberdardır.
12. Siz sanmıştınız ki, resul de müminler de ailelerine bir daha asla dönmeyecekler. Bu düşünce kalplerinizde süslendi de çirkin bir sanıya saplandınız ve mahvolmuş bir topluluk haline geldiniz.
13. Kim Allah'a ve resulüne iman etmezse bilsin ki biz, inkârcılar için alevli bir ateş hazırladık.
14. Göklerin ve yerin mülkü Allah'ındır! Dilediğini affeder, dilediğine azap eder. Allah Gafûr'dur, Rahîm'dir.
15. Geri bırakılanlar, ganimetleri almak üzere gittiğiniz zaman şöyle diyecekler: "İzin verin, biz de size uyalım!" Onlar Allah'ın kelamını değiştirmek istiyorlar. De ki: "Bize asla uyamazsınız! Allah önceden de böyle buyurmuştu." Bu kez şöyle diyecekler: "Hayır, siz bizi kıskanıyorsunuz." İşin doğrusu şu ki, onlar çok az anlıyorlar/onlar, az bir kısmı hariç, anlamıyorlar.
16. Bedevilerden, geri bırakılmış olanlara de ki: "Siz yakında çok zorlu savaş veren bir kavimle çarpışmaya çağrılacaksınız. Ya onlarla çarpışırsınız, yahut onlar Müslüman olurlar. Eğer itaat ederseniz, Allah size güzel bir ödül verecektir. Yok eğer önceden döndüğünüz gibi yüz çevirirseniz, Allah sizi acıklı bir azapla cezalandırır."
17. Köre zorlama yoktur, topala zorlama yoktur, hastaya da zorlama yoktur. Kim Allah'a ve resulüne itaat ederse, Allah onu altından ırmaklar akan cennetlere koyar. Kim de yüz çevirirse, Allah onu acıklı bir azapla cezalandırır.
18. Yemin olsun, Allah müminlerden, o ağacın altında sana bey'at ettikleri sırada hoşnut olmuştur. Onların gönüllerindekini bilmiş, üzerlerine huzur ve sükûn indirmiş ve kendilerine yakın bir fetih nasip etmiştir.
NASIL, KONUNUN SEYRÜ SULUKLA ALAKASI VAR MI?
__________________ Yunus 105. Şu da emredildi: "Yüzünü dine bir hanîf olarak çevir. Sakın müşriklerden olma!"
Sana bîat edenler ancak Allah’a bîat etmiş olurlar.2 Allah’ın eli onların ellerinin üzerindedir. Verdiği sözden dönen kendi aleyhine dönmüş olur. Allah’a verdiği sözü yerine getirene, Allah büyük bir mükâfat verecektir.
Sizin yetkiniz yok foruma yeni mesaj ekleme Sizin yetkiniz yok forumdaki mesajlara cevap verme Sizin yetkiniz yok forumda konu silme Sizin yetkiniz yok forumda konu düzenleme Sizin yetkiniz yok forumda anket açma Sizin yetkiniz yok forumda ankete cevap yazma