Allaha hicret etmek; Ona gönülden teslim olmak, tek dost ve vekil olarak Onu edinmek ve Allahın himayesine sığınmak anlamlarına gelmektedir. Hz. İbrahim de, sapkın kavminin şirk dolu yaşamlarından uzaklaşarak Rabbimiz'e hicret etmiş, samimiyeti ve Allaha tevekkülü ile katıksızca O'na yönelmiş kutlu bir peygamberdir. Hz. İbrahim'in yaşadığı dönemden Kuran ayetleriyle asrımıza ulaşan kıssaları da, tüm Müslümanlar için hikmetli birer örnektir.
Gönderilen tüm kutlu elçiler, yaşamları süresince herşeyin üzerinde hakim olanın yalnızca Allahın üstün gücü olduğunu ve kavimlerini Hak yola çağırırken karşılaşabilecekleri zorlukları bilerek hareket etmişler, bu ilim sonucunda Allahın risaletini tüm zorluklara ve baskılara rağmen eksiksizce yerine getirmişlerdir. Peygamberlerin hayatı ve mücadeleleri, düşünen ve öğüt almasını bilen müminler için, güzel örneklerle doludur. Bu nedenle müminler peygamberler arasında hiçbir ayırım yapmadan, onların Kuran'da bildirilen güzel tavır ve mücadelelerini, üstün ahlaklarını kendilerine örnek almalı, onların öğüt ve tavsiyelerine büyük önem vermelidirler. Tüm yaşamı boyunca müşriklere karşı örnek bir mücadele veren Hz. İbrahim de bu kutlu peygamberlerden biridir. Hz. İbrahim hakkında Kuran'da şöyle buyurulmaktadır:
"İbrahim ve onunla birlikte olanlarda size güzel bir örnek vardır" (Mümtehine Suresi, 4)
Hz. İbrahim'in Öğüt Verdiği İnkarcı Kişi
Hz ibrahim kavmine tebliğ yaparken pek çok farklı durum ile karşılaşmış, ancak bunlara verdiği akılcı cevaplarla inkar edenlerin tutarsızlıklarını kesin olarak ortaya koymuştur. Bu konuşmalardan birisi de Hz. İbrahimin insanları Allaha iman etmeye davet ederken karşılaştığı azgın bir hükümdar ile arasında geçen konuşmadır. (Tarihi kaynaklarda bu inkarcı kişinin Nemrud olarak anılan bir hükümdar olduğu belirtilmektedir): Kuranda şu şekilde bildirilmektedir:
"Allah, kendisine mülk verdi, diye Rabbi konusunda İbrahim'le tartışmaya gireni görmedin mi? Hani İbrahim: "Benim Rabbim diriltir ve öldürür" demişti; o da: "Ben de öldürür ve diriltirim" demişti..." (Bakara Suresi,258)
Allahın varlığını ve kudretini insanlara anlatan peygamberler, her zaman bu örnekteki gibi hikmetli ve akılcı anlatımlar kullanmışlardır. Rabbimiz'e olan samimi imanları onların tebliğlerini etkili kılmış, inkarcıların sapkın bakış açıları bu vesile ile geçersiz hale gelmiştir.
Hz. İbrahimin verdiği cevapta dikkat çeken bir diğer yön ise, onun samimiyeti ve üstün ahlakıdır. İçten gelen, samimi bir anlatım şekli Allahın izni ile her zaman insanların kalplerine ve vicdanlarına etki eder. Müminler de tebliğ yaparken farklı karaktere sahip pek çok insanla karşılaşabilirler. Bunlar arasında akıllı ve vicdanlı olanlar Kuran ahlakını yaşamayı tercih etse de, bazıları kendilerince büyüklenerek Yüce Rabbimiz'in sonsuz gücünü ve kudretini gerektiği tanıyıp takdir edemezler. Bu durumda Müslümanların yapmaları gerekenlerden biri, Hz. İbrahim gibi onların kibirlerini ortadan kaldıracak, Allahın karşısında ne kadar aciz olduklarını kendilerine hissettirecek örnekler vermek olmalıdır. Bunun sonucunda, Allah dilerse inkar eden kişi artık kibirlenmesinin, malı ile övünmesinin hiçbir önemi olmadığını anlayacaktır. Kendi güç ve kudretinin sınırlı olduğunu, ölümü ile birlikte herşeyin yok olacağını, alemleri yoktan var eden Yüce Rabbimiz'in tek mutlak güç olduğunu vicdanı ile hissedecektir.
Hz. İbrahimin, kendisiyle tartışmaya giren kişiye karşı kullanmış olduğu anlatım şekli, tebliğde akılcı, hikmetli ve sonuca yönelik konuşmanın ne kadar önemli olduğunu da göstermektedir. Müslüman, hiçbir zaman tartışmaya dayalı ve sonuç getirmeyecek konuşmalara girmemelidir. Aksine her zaman için karşı tarafın psikolojik durumunu ve mantık örgüsünü iyi tahlil ederek, varsa onun batıl inançlarını ortadan kaldıracak, ona Allahın varlığını gösterecek etkileyici ve akılcı izahlar kullanmalıdır. Bu etkili ve hikmetli anlatım şekline ise, ancak imanda derinleşmiş, Kuran ahlakını uygulamada titiz davranan ve Allahtan çok korkan insanların sahip olabilecekleri açıktır. Çünkü hikmet, dilediğini yapmaya gücü yeten Yüce Allah'ın insanlara bir lütfudur ve onu Allahtan talep etmek gerekir.
Allah bir ayette Kime dilerse hikmeti ona verir; şüphesiz kendisine hikmet verilene büyük bir hayır da verilmiştir... (Bakara Suresi, 269) şeklinde buyurarak, bu sırrı bizlere haber vermektedir.
Hz. İbrahimin Putlara Kurduğu Tuzak
Kuranda bildirildiği üzere, Allah Kendisinden korkan kullarına doğruyu yanlıştan ayırt etme yeteneği verir. (Enfal Suresi, 29) Bu, sadece müminlere has olan çok büyük bir lütuf, üstün bir nimettir. Hz. İbrahimin, kavmini Allaha iman etmeye davet ederken izlediği yöntemler, aldığı kararlar ve kullandığı üslup, Allahın seçkin kullarına bahşettiği bu büyük nimetin önemli örnekleridir.
Hz. İbrahimin hayatındaki bu örneklerden biri, kavminin putlarına kurduğu tuzaktır. Hz. İbrahim, sayıca çok olan bir topluluğa karşı tek başına mücadele vermiştir. Bu, elbette tehlikeli bir ortamın varlığını ve dolayısıyla da tedbir alınması gerektiğini gösterir. Nitekim Hz. İbrahim de inkarcıların kendisine zarar vermelerini ve tebliğini engellemelerini önlemek için çeşitli tedbirler almıştır. Örneğin etrafındaki müşrikleri uzaklaştırmak için hastayım demiştir. Hz. İbrahim'in bu yöntemi Kuran'da şöyle haber verilmiştir:
"Hani babasına ve kavmine demişti ki: Sizler neye tapıyorsunuz? Birtakım uydurma yalanlar için mi Allahtan başka ilahlar istiyorsunuz? Alemlerin Rabbi hakkındaki zannınız nedir? Sonra yıldızlara bir göz attı. Ben, doğrusu hastayım dedi. Böylelikle arkalarını çevirip ondan kaçmaya başladılar." (Saffat Suresi, 85-90)
Hz. İbrahim inkarcı topluluğu kendinden uzaklaştırdıktan sonra putların yanına gitmiş ve onları parçalamıştır:
"Böylece o, yalnızca büyükleri hariç olmak üzere onları paramparça etti; belki ona başvururlar diye." (Enbiya Suresi, 58)
Hz. İbrahimin, putların sadece birini sağlam bırakmış olmasının da önemli bir hikmeti vardı. Hz. İbrahimin kavmi putların bulunduğu yere gittiklerinde, sözde ilahlarının paramparça olduğunu ve yalnızca en büyük olan putun kaldığını görmüşler ve hemen bunu yapan kişiyi aramaya başlamışlardır. Hz. İbrahimin putlarla ve bu müşrik inançla olan mücadelesini bildiklerinden dolayı putları onun kırdığını hemen anlamış ve kendilerince intikam almak için Hz. İbrahimi arayıp bulmuşlardır. Müşriklerin Hz. İbrahim'le olan konuşması ayetlerde şöyle bildirilmiştir:
Bizim ilahlarımıza bunu kim yaptı? Şüphesiz o, zalimlerden biridir dediler. Kendisine İbrahim denilen bir gencin bunları diline doladığını işittik dediler. Dediler ki: Öyleyse, onu insanların gözü önüne getirin ki, ona (nasıl bir ceza vereceğimize) şahid olsunlar. İbrahimi getirdikten sonra; dediler ki: Ey İbrahim, bunu ilahlarımıza sen mi yaptın? (Enbiya Suresi, 59-62)
Hayır dedi. Bu yapmıştır, bu onların büyükleridir; eğer konuşabiliyorsa, siz onlara soruverin. (Enbiya Suresi, 63)
İnkarcılar, Hz. İbrahimin bu cevabı üzerine putların konuşmaya güç yetiremeyeceğini ister istemez düşünmüş ve anlamışlardır. O güne kadar bu taş parçalarının hiçbir gücü olamayacağını anlatan Hz. İbrahime inanmayan bu insanlar, onun bu hikmetli planı ile bu gerçeği kavramışlardır:
"Bunun üzerine kendi vicdanlarına başvurdular da; Gerçek şu ki, zalim olanlar sizlersiniz (biziz) dediler."" (Enbiya Suresi, 64)
Ancak inkarcıların bu pişmanlığı kısa sürmüş ve gerçeği anlamış olmalarına rağmen, sırf kendilerine atalarından miras kalan ve geçici dünyevi menfaatleri ile uyuşan şirk sistemini sürdürmek için Hz. İbrahime tekrar karşı çıkmışlardır. (Enbiya Suresi, 65-68)
Hz. İbrahimin putları kırmasındaki asıl amaçlardan biri, kavminin sahip olduğu inanç sisteminin ne kadar akıl dışı olduğunu onlara kavratabilmektir. Çünkü eğer bu yaptıklarının ne denli akıl dışı olduğunu anlamazlarsa, tekrar yeni putlar oluşturup onlara aynı şekilde tapınmaya devam edebilirlerdi. Bu nedenle önemli olan, putlara tapmanın Allahın vahyine ve imana karşı olan batıl bir sapkınlık olduğunu onlara kavratmaktır.
Ancak bu anlayışsızlığın sadece Hz. İbrahim döneminde kaldığını sanmak büyük bir yanılgı olur. Putperestlik farklı isimler altında olsa da hala yaşamaktadır. Örneğin Hz. İbrahimin karşılaştığı putperestlerin inançları, günümüzdeki Darwinistlerin, tüm evrenin sözde tesadüf sonucu meydana geldiğine inanmalarıyla çok büyük bir benzerlik göstermektedir.
Hz. İbrahimin Fikri Mücadelesi
Hz. İbrahimin kavmi inkarda direnen zorba bir topluluktu ve ayetlerde de bildirildiği üzere bu kıymetli insanla kendilerince tartışmaya girmeye çalışmışlardır. Kavmi ve özellikle de babası, Hz. İbrahime karşı zorba yöntemler kullanmak istemiştir. Oysa Hz. İbrahim sadece fikri bir çalışma yapmış, inkar edenlere karşı fikri bir mücadele yürütmenin ne kadar önemli olduğunu ortaya koymuştur. Karşısındakiler onu taşlamak, evinden sürmek ve hatta öldürmek istemiş, ama o kavminin zorbalıklarına güzellikle karşılık vermiştir. Bu, Allahın Kuranda iman edenlere emrettiği üstün bir ahlak özelliğidir:
"İyilikle kötülük eşit olmaz. Sen, en güzel olan bir tarzda (kötülüğü) uzaklaştır; o zaman, (görürsün ki) seninle onun arasında düşmanlık bulunan kimse, sanki sıcak bir dost(un) oluvermiştir." (Fussilet Suresi, 34)
Hz İbrahimin üstün ahlakının başka bir örneği de, çevresinde kimse olmasa bile Kuran ahlakından kesinlikle taviz vermemesi ve sadece Allahın hoşnut olacağı gibi bir yaşam sürmesidir. Allah, Gerçek şu ki, İbrahim (tek başına) bir ümmetti; Allaha gönülden yönelip itaat eden bir muvahhiddi ve o müşriklerden değildi. (NahlSuresi, 120) ayetiyle Hz. İbrahimin imanı tek başına yaşayabilen, sadece Allaha yönelen bir kul olduğunu bildirmektedir. İşte bu nedenle de tüm iman edenler aynı Hz. İbrahim gibi kesin kararlılık gösterip, koşullar ne olursa olsun inkar edenlerin aldatmacaları ve tuzakları karşısında gevşekliğe kapılmamalıdırlar.
Gerçek şu ki, İbrahim (tek başına) bir ümmetti; Allaha gönülden yönelip itaat eden bir muvahhiddi ve o müşriklerden değildi. (Nahl Suresi, 120) |
Hz. İbrahimin Ateşe Atılmak İstenmesi
Putlarının kırılmasından dolayı öfkelenen inkarcılar, Hz. İbrahime şiddetle ve baskıyla karşılık vermeyi kararlaştırmışlardır. Bunun için de Hz. İbrahimi ateşe atarak yakmak gibi büyük bir zalimliğe başvurmuşlardır. (Saffat Suresi, 97-98) Bir ayette Allah, kavminin Hz. İbrahime ne kadar düşmanca yaklaştığını, onu mutlaka öldürmek için tuzak hazırladıklarını şu şekilde bildirir:
"Bunun üzerine kavminin (İbrahime) cevabı yalnızca: Onu öldürün ya da yakın demek oldu. Böylece Allah onu ateşten kurtardı. Şüphesiz bunda, iman eden bir kavim için ayetler vardır. "(Ankebut Suresi, 24)
Müşriklerin, Allahın varlığının delillerini açıkça gördükleri halde, içlerinde Hz. İbrahimi ateşe atacak kadar büyük bir öfke hissetmeleri, bu kişilerin elçilere ve iman sahiplerine olan kin ve tahammülsüzlüklerinin önemli bir örneğidir. Ancak Allah inkarcıların tüm tuzaklarını olduğu gibi, zulmünü de boşa çıkarır. Müminler, kendilerine yapılan işkenceden dolayı Allah Katında büyük bir sevap kazanırken, onlara bu zulmü yapan inkarcılar ebedi cehennem azabını hak ederler.
İlk bakışta Hz. İbrahimin çok sayıda inkarcı tarafından yakılarak öldürüleceği zannedilmektedir. Fakat ölüm ancak Allahın dilemesiyle olduğu gibi, ateş de ancak Allahın dilemesi ile "yakma" özelliğine sahip olmaktadır. Herşeyi yaratan Allah, o an ateşe Hz. İbrahime karşı "soğuk ve esenlik" olmasını emretmiş, inkar edenlerin tuzaklarını kendi başlarına geçirmiştir. Bu mucize ayetlerde şöyle bildirilir:
"Biz de dedik ki: "Ey ateş, İbrahim'e karşı soğuk ve esenlik ol." Ona bir düzen kurmak istediler, fakat Biz onları daha çok hüsrana uğrayanlar kıldık. Onu ve Lutu kurtarıp içinde, alemler için bereketler kıldığımız yere (ülkeye) çıkardık." (Enbiya Suresi, 69-71)
Allah tüm elçilerine yardım ettiği gibi, Hz. İbrahime de bu zor anında en güzel şekilde yardım etmiştir. Hz. İbrahim inkar edenlerin kurdukları bu tuzak karşısındaki dirayetiyle, cesaretiyle ve tevekkülü ile müminlere örnektir. Son derece güçlü bir imanı olduğu için başına gelen bütün olayların bir kader üzerine yaratıldığının, Allahın bir planı olduğunun şuurundadır.
Müminlerin de Allaha olan imanıyla, tevekkülü ve güzel ahlakıyla ayetlerde övülen Hz. İbrahim'i kendilerine örnek alarak, zorluklar karşısında her zaman Allaha güçlü bir tevekkül göstermeleri ve herşeyi yaratanın Allah olduğunu asla unutmamaları gerekir. Nitekim zarar getireceği düşünülen olayların tümü aslında birer imtihan olarak ve yine müminlerin hayrına gerçekleşmektedir. Bu durumda Müslümanın daima şevkli ve azimli olması ve her zaman Rabbimiz'e dayanıp güvenmesi Allahın rızasını kazanmaya en uygun tavır olacaktır.
Bundan dolayı iman etmeyenlerin tuzak, komplo ve saldırıları müminin hüzne kapılmasına ve sıkıntı duymasına kesinlikle sebep olmayıp Allaha daha da yakınlaşmasına vesile olur. Nitekim Allah Kuranda Peygamberimiz (sav)e bu konuda şöyle emretmiştir:
"Sabret; senin sabrın ancak Allah iledir. Onlar için hüzne kapılma ve kurmakta oldukları hileli-düzenlerden dolayı sıkıntıya düşme. Şüphesiz Allah korkup-sakınanlarla ve iyilik edenlerle beraberdir." (Nahl Suresi, 127-128)
Hz. İbrahim Kıssasından Günümüze İşaretler
Allah, "Ey ateş, İbrahim'e karşı soğuk ve esenlik ol" (Enbiya Suresi, 69) ayetiyle ateşin Hz. İbrahim'e zarar vermediğini bildirmiştir. Bununla inkar edenlerin tuzakları bozulmuş, onlar Allah'ın kutlu elçisine en küçük bir zarar dahi verememişlerdir. Bu ayet aynı zamanda günümüze dair önemli bir işaret de içermektedir. (En doğrusunu Allah bilir.)
Bilindiği gibi, günümüzde yüksek teknoloji ile farklı özelliklere sahip kumaşlar ve malzemeler üretilmektedir. Bu malzemelerle ateşe dayanıklı giysiler, araçlar yapılmaktadır. Örneğin kişiyi ateş, alev, kıvılcım ya da başka yanıcı etkilere karşı koruyan iplik ve kumaşlardan giysiler yapılmaktadır. Aleve karşı dirençli olan bu giysiler daha zor tutuşur, daha yavaş yanar ve alev ya da ısı kaynağı ortadan kalktığında kendiliğinden söner. Bu tür giysiler yanma sırasında kişiye üzerindekileri çıkartmak ya da alevleri söndürmek gibi hayati önlemleri almak için daha fazla zaman kazandırmaktadır.
Cam, aramid, novoloid, sulfar ve saran liflerinden üretilen kumaşlar da alev alarak yanmaz ve yüksek ısılara dayanıklıdır. Farklı ipliklerden üretilen bu kumaşların yanmaya karşı koruyucu olmaları için kumaşın ağırlığı, dokuması, yapısı, gerilimi ve çeşitli testlerde gösterdikleri performans dikkate alınır. Aleve dayanıklı kumaşlardan tasarlanan gömlek, pantolon, ceket, kazak, ayakkabı, eldiven, çorap ve başlık gibi giysiler petrol rafinerileri, kimyasal madde üreticileri, elektrik ve doğalgaz tesisleri, çelik endüstrisi, alüminyum imalatçıları, kaynak yapılan işletmeler, havacılık ve uzay endüstrisi, inşaat sanayi, acil durum ve yangın söndürme görevlileri tarafından kullanılır (1). Yukarıdaki ayette de ahir zamanda ortaya çıkan bu büyük bilimsel gelişmeye işaret ediliyor ve ateşe karşı dayanıklı kumaş ve maddelerin üretileceğine dikkat çekiliyor olabilir. Şüphesiz en doğrusunu Allah bilir.
Hz. İbrahimin Duaları
Kuranda peygamberlerin dualarını haber veren birçok ayet bulunmaktadır. Bu dualar Allaha yakınlaşmak için vesile arayan Müslümanlara çok hikmetli birer örnektir. Peygamberlerin samimi ve ihlaslı dualarını öğrenmek, bu duaları eden mübarek elçilerin üstün ahlaklarını ve manevi derinliklerini anlamaya çalışmak ve Allaha aynı samimiyetle dua etmek, insanın Allaha olan yakınlığının artmasına önemli bir vesile olacaktır.
Hz. İbrahimin Kuran ayetlerinde haber verilen içten duaları da tüm Müslümanlar için çok güzel hikmetler içermektedir. Hz. İbrahim Allahı, ... Şüphesiz Rabbim gerçekten duayı işitendir. (İbrahim Suresi, 39) ayetinde bildirildiği gibi yüceltmiş ve kavmine söylediği bildirilen şu sözlerle duanın önemine dikkat çekmiştir.
Sizden ve Allahtan başka taptıklarınızdan kopup-ayrılıyorum ve Rabbime dua ediyorum. Umulur ki Rabbime dua etmekle mutsuz olmayacağım. (Meryem Suresi, 48)
Hz. İbrahim Allahtan hüküm ve hikmet istemiş, salihlerin arasına katılmak için şöyle dua etmiştir:
Rabbim, bana hüküm (ve hikmet) bağışla ve beni salih olanlara kat. (Şuara Suresi, 83)
Hz. İbrahim ahiret hayatı için ise şöyle dua etmiştir:
Beni nimetlerle-donatılmış cennetin mirasçılarından kıl. Babamı da bağışla, çünkü o şaşırıp sapanlardandır. Ve beni (insanların) diriltilecekleri gün küçük düşürme. Malın da, çocukların da bir yarar sağlayamadığı günde. Ancak Allaha selim bir kalp ile gelenler başka. (Şuara Suresi, 85-89)
Kabeyi inşa ederken, Allahın bunu kendisinden kabul etmesi için dua etmiştir:
"İbrahim, İsmaille birlikte Evin (Kabenin) sütunlarını yükselttiğinde (ikisi şöyle dua etmişti): Rabbimiz bizden (bunu) kabul et. Şüphesiz, Sen işiten ve bilensin." (Bakara Suresi, 127)
Allahtan kendisini ve soyunu Ona teslim kılmasını, ibadet yöntemlerini göstermesini, tevbelerini kabul etmesini istemiştir:
Rabbimiz, ikimizi sana teslim olmuş kıl ve soyumuzdan Sana teslim olmuş bir ümmet (ver). Bize ibadet yöntemlerini göster ve tevbemizi kabul et. Şüphesiz, Sen tevbeleri kabul eden ve esirgeyensin. (Bakara Suresi, 128)
Hz. İbrahim Allaha samimi bir kalple bağlıdır ve ahiret gününe de kesin bilgi ile iman etmektedir. Bu sebeple dualarındaki ihlası, samimiyeti, teslimiyeti açıkça hissedilmektedir. Müminler de Rabbimiz'e dua ederlerken kendilerine Hz. İbrahimin Allaha olan derin bağlılığını, samimiyetini ve ihlasını örnek almalı, tek dost ve yardımcı olarak sadece Rabbimiz'e yönelmelidirler.
Hz. İbrahimin Vasiyeti
Rabbimiz Hz. İbrahimin Kuranda, Allahı birleyen bir muvahhid olduğunu şöyle haber vermiştir:
"Hani İbrahim babasına ve kendi kavmine demişti ki: Şüphesiz ben, sizin taptıklarınızdan uzağım. Beni Yaratan başka. İşte O beni hidayete yöneltip-iletecektir. Ve bunu (bu tevhid inancını) belki (insanlar Allaha) dönerler diye ardında kalıcı bir kelime olarak kıldı-bıraktı. (Zuhruf Suresi, 26-28)
Hz. İbrahimin tüm iman sahiplerine bıraktığı bu miras tevhid inancıdır. Allahın mübarek elçisinin bu mirası, onun sadece Allahın hoşnutluğunu kazanmak için yaşadığını, sadece Allahı dost ve vekil edindiğini ve sadece Allahtan korkup sakındığını bizlere göstermektedir. Hz. İbrahim, hayatı boyunca Allahı birleyerek ve Ona hiçbir şeyi ortak koşmadan yaşamayı kavmine tebliğ etmiştir. Bakara Suresinde Hz. İbrahimin vasiyeti şöyle haber verilir:
"Rabbi ona: Teslim ol dediğinde (O:) Alemlerin Rabbine teslim oldum demişti. Bunu İbrahim, oğullarına vasiyet etti, Yakup da: Oğullarım, şüphesiz Allah sizlere bu dini seçti, siz de ancak Müslüman olarak can verin (diye benzer bir vasiyette bulundu.)" (Bakara Suresi, 131-132)
Hz. İbrahimin hidayet önderliği kendisinden sonra soyunda da devam etmiş; oğulları Hz. İsmail ve Hz. İshak, torunu Hz. Yakup ve onun oğlu Hz. Yusuf ve onları izleyen aynı soydan gelen diğer mübarek elçiler de insanları din ahlakını yaşamaya, hikmetli öğütlerle ve vakarla davet etmeyi sürdürmüşlerdir. (Bakara Suresi, 133). Allahın izni ile, her kim Hz. İbrahimin vasiyetine uyar ve sadece Allaha kulluk edip, tüm hayatını Onun rızası için sürdürürse, Allahın hoşnutluğunu ve sonsuz mutluluk yurdu olan cenneti umabilir.
Sonuç
Kuran'da Hz. İbrahim kıssasında aktarılan örnekler tüm müminler için birer ders niteliğindedir. Hz. İbrahim tüm yaşamı boyunca Allah'a tevekkül etmiş, kavminin düşmanca tavrı karşısında her zaman Allaha olan güçlü imanı, samimiyeti, teslimiyeti, ihlası ona güç vermiş, Allahın varlığını anlatmak için çok etkili yöntemler geliştirmiştir. Çok büyük bir kararlılık ve şevkle inkar edenlere karşı fikri mücadele yürütmüş ve Allahın rızası, rahmeti, cenneti dışında hiçbir karşılık beklememiştir. Allah Kuranda Hz. İbrahimin ve onun soyunun katıksızca ahireti düşünüp anan ihlas sahipleri olduğunu şöyle haber vermiştir:
"... İbrahimi, İshakı ve Yakubu da hatırla. Gerçekten Biz onları, katıksızca (ahiretteki asıl) yurdu düşünüp-anan ihlas sahipleri kıldık." (Sad Suresi, 45-46)
Bir müminin de sahip olması gereken en önemli vasıflardan biri, katıksızca ahiret yurdunu düşünüp anmasıdır. Yapılan her iş, söylenen her söz sadece Allahın hoşnutluğunu kazanmak için olmalıdır. Müminler, Hz. İbrahim gibi sürekli asıl hayatı olan ahirete özlem duymalı ve dünyaya hiçbir zaman bağlanmamalıdır. İman edenler de elbette Allahın dünyadaki nimetlerinden faydalanacak, bu yolla Allaha şükredip bu nimetlerin ahiretteki asıllarını düşüneceklerdir. Ama bunlar, hiçbir zaman amaç haline getirilmemelidir. Her biri Allahın rızasını kazanmaya, Kuran ahlakını anlatmaya, ahiret yurdunu anmaya vesile olan birer nimet olarak görülmelidir.
Yüce Allah bu üstün ahlaka sahip, ahiret yurdunu anan, Allahın rızasını herşeyin üstünde tutan ve din ahlakını yaymak için tüm hayatı boyunca ihlasla çaba gösteren kıymetli kulu Hz. İbrahim için Bakara Suresinde şu şekilde buyurmaktadır:
"Kendi nefsini aşağılık kılandan başka, İbrahimin dininden kim yüz çevirir? Andolsun, Biz onu dünyada seçtik, gerçekten ahirette de O salihlerdendir." (Bakara Suresi, 130)
1 http://www.firewear.com/spcgide.htm. http://www.iastate.edu/~tc-ext/flame.html |