Şu da emredildi: Yüzünü dine bir Hanif olarak çevir. Sakın müşriklerden olma.
Yunus Suresi 105
Ben bir Hanif olarak yüzümü gökleri ve yeri yaratana döndürdüm. Müşriklerden değilim ben.
Enam Suresi 79
İbrahim ne bir Yahudi idi, ne de bir Hıristiyan. O sadece hanif bir müslümandı. O müşriklerden değildi.
Ali İmran Suresi 67
Şu da kuşkusuz ki, İbrahim başlıbaşına bir ümmetti; bir Hanif olarak Allah'ın önünde eğiliyordu. Müşriklerden değildi.
Nahl Suresi 123
De ki Allah doğrusunu söylemiştir / vaadinde sadıktır.Haydi artık Hanif olarak İbrahim'in Milleti'ne uyun! Müşriklerden değildi o.
Ali İmran Suresi 95
Allah'a ortak koşmadan, Hanifler olarak... Allah'a ortak koşan kişi, gökten düşmüş de kendisini kuşlar kapışıyor veya rüzgar onu uzak bir yere fırlatıp atıyor gibidir.
Hayrettin Karaman YENİ ŞAFAK gazetesinde ilginç iddialarda bulunuyor. Örneğin bugün (18 Kasım 2005'te) diyor ki şeriat "Kuran ayetlerine dayanan müslümanlık yasasıdır."
Soru 1:
Şeriat neden ayetlerin kendisi değil de onlara yalnızca dayanan yasalar oluyor?
Allah'ın şeriatı ayetlerin kendisidir; asla değişmezler. Ama Karaman'ın şeriatı, kendi açıklamasına göre, ayetlere dayanan yasadır; zaman ve mekana bağlı olarak değişirler.
Onların ayetlere dayandığı ise yalnızca beşerî bir iddiadır. Nitekim ben Karaman'ın hükümlerinin ayetlere asla dayanmadığını görüyorum; hâttâ aykırı buluyorum.
Yine de Karaman bu ikisi aynıymış GİBİ YAPIYOR. Aslında bu, ALLAH GİBİ davranmak yani rablik taslamak değil midir?
Devam ediyor: Şeriat İslamdır; buna göre şeriat kutsaldır.
Soru 2:
Karaman'ın şeriatı, beşerî hükümlerdir. Onun beşerî hükümler neden kutsal oluyor?
Örneğin, Karaman'a göre 24:31'deki ziynetler, kadın vücudunun örtülmesi gereken yerleridir yani avret yerleri (26 Haziran 2004 tarihli yazısı). Oysa bu idia ayetlere kesinlikle aykırıdır ve İslama fuhuşu davet etmektedir.
Yine örneğin Karaman'a göre Müslüman bir aile tarafından bakımını üstlenilen yabancı çocuklar aileden sayılamaz çünkü İslamdaki mahremlik-namahremlik ilişkisini bozarlar (Karaman'ın web istesi). Oysa indirilen İslamda böyle bir mahremlik-namahremlik ilişkisi asla yok. Dolayısıyla bu iddia da ayetlere aykırıdır. Ve zulümdür çünkü aile taarfından bakımı üstlenilen çocukları sevgisizliğe, yalnızlığa mahkum eder.
Benim kanaatime göre din ile diyanet birbirine karıştırılıyor.
Din hakkında yapılan yorumlar da din sanılıyor.
Din sabittir, şeriat değişkendir.
Kur'andaki evrensel ve genelgeçer kriterler referans alınmalı ve çıkış noktası sayılmalı ama Kur'anda önerilen hukuki düzenlemelerin önünün daima açık olduğu, sabitelerden sapmayarak geliştirilmeye her zaman müsait olduğu da unutulmamalı.
Birilerinin kendi örfleri ve anlayışları ölçeğinde kendi zamanlarındaki sorunların çözümüne dair Kur'ana yaslanarak(!) ürettiği çözümler Allah'ın yasaları sanılmamalı.
Dindarlığa evet şeriatçılığa hayır.
Saygılar
__________________ Yunus 105. Şu da emredildi: "Yüzünü dine bir hanîf olarak çevir. Sakın müşriklerden olma!"
Hoşgeldin Akçay.Bu siteye ne zaman katkıda bulunacaksın diye bekliyordum?İnşallah bir başka forumda karşılaştığın olumsuzluklara burada rastlamazsın.Senden ricam ziynete yaklaşımını ve üvey evlat olayına bakışını bizimle burada yeniden paylaşman.konuyu yeniden ele alırsan,bilmeyen arkadaşlar da bilgilenmiş olurlar.Selam ve dua ile.
__________________ ''Eğer biz bu Kur'anı bir dağın üzerine indirseydik,kesinlikle onun,Allah korkusuyla baş eğerek parça parça olduğunu görürdün..''Haşr:21
Senden ricam ziynete yaklaşımını ve üvey evlat olayına bakışını bizimle burada yeniden paylaşman.
Sevgili Abdullah,
Cariyeler diye çarpıtılan "ma meleket eyman"ın evlatlık konusuyla yakından ilgisi var. Önce "cariyeler"e bir göz atalım.
Mevcut meallere göre Nur 33’teki MA MELEKET EYMAN,"köle"dir; "cariye"dir. Ayetteki KİTAB ve KÜTİBE kelimeleri onların para karşılığı özgür bırakılmasıyla ilgilidir.
Bu meallendirme bana yanlış geliyor.Bence çeviri şöyle olmalı:
Ant içip aldıklarınız izin isteyince onlara İZİN verin. Vellezîne yebtegûne’l KİTÂBE mimma meleket eymanüküm fe KÂTİBÛHÜM
Buradaki KİTÂB ve KÜTİBE ant içip bakımı üstlenilen kimselere verilecek evlenme iznini dile getiriyor; köle özgür bırakmayı değil.
"Köleyi özgür BIRAKMAK" anlamına gelen fiil ise "tahrîr"dir. "Hür"den gelir ve "boyun" anlamındaki "rakabe"yle kullanılınca taşıdığı anlam, "boyunduruğu çözmek" olur.
Örneğin:
Yemin edip bile bile dönerseniz bunun cezası bir boynu çözmenizdir – TAHRîRU rakabe (5:89; 58:3)
Bir mümini yanlışlıkla öldüren kişi inanan birinin boynunu çözüversin – fe TAHRîRU rakabetin müminetin
***
Bir de boşanmak isteyen kadınları "serbest BIRAKMAK" anlamına gelen TESRîH kelimesi var.
Örneğin:
onları ya güzellikle tutun – fe emsik ûhünne bilma’rûfin (2:231) ya da güzellikle BIRAKIN – ev SERRİHÛ hünne bima’rûfin
(atları dört nala) SALINCA ve hıyne TESRîHÛN (16:6)
Ey peygamber! Eşlerine de ki: Sizi güzel bir salışla SALIVEREYİM Ve ISRIH künne serahan cemîla (33:28)
Kendileriyle hiç yatmadığınız eşinizi güzel bir salışla SALIVERİN SERRİHÛ hünne serahan cemîla (33:49)
***
"Mukatebe"ye gelince, bu fiil "izin vermek" ve "yükümlü kılmak" anlamına geliyor ama noter eliyle yapılmışcasına resmiyet ve kesinlik kazanmış bir şekilde.
Kuranî kullanımdan işte birkaç örnek:
Allah’ın size yazıp öngördüğü şeyi arayın Ve’btegû ma KETEBE ‘llahü leküm (2:187)
Size oruç görevi yazıldı KÜTİBE aleykümü’s siyâm (2:183)
Size savaş görevi yazıldı KÜTİBE aleykümü’l kıtâl (2:216)
Size vasiyet etme görevi yazıldı KÜTİBE aleyküm... vasiyyet... (2:180)
Öngürülüp yazılan süre dolana dek hattâ yebluğa’l KİTÂBÜ ecele (2:235)
Özetle MA MELEKET EYMAN, bakımı üstlenilen kız ve erkek çocuklardır; köle ve CARİYE değil. MUKATEBE ise onların evlenmesine İZİN vermek anlamına geliyor.
İslamda CARİYELİK yok!
ANT İÇİLİP EDİNİLENLER
Kuran'daki ant içilip edinilenler başka, cariyeler başkadır. Ama Erkekler Klübünün militanlığını yapan Elmalılı, Ateş, Karaman misillu ulema onları bir sayıyor ki bu, "Ha Allah'ın dini ha firavunun dini!" anlamına gelir:
Firavun Musa ve Harun hakkında şöyle dedi: "Bunların halkı bizim kölemiz olup dururken biz bu ikisine imi inanıcaz?!" (23:47)
bizim kölemiz olup dururken ve kavm ühüma lena âbidûn
Evet, firavunun dininde kula kulluk edip köle olmak var. Ama Allah'ın dininde kula kul olmak var mı ki kölelik, cariyelik caiz olsun?
***
İtiraz: Pekiiii... Diyanetin Kuran mealinde de bahsi geçen "köleler" ve "cariyeler" noluyor?
Cevap: Onlar savaşta esir alındıktan sonra parayla alınıp satılan gerçek köleler ve cariyelelerdir; "ant içilip ediniler"den tamamen farklılar.
Örneğin Nur 32'de anılırlar:
Bekarlarınızı evlendirin Ve enkihu'l eyame minküm
ve dürüst KÖLELERİNİZİ ve CARİYELERİNİZİ ve's salihîne min İBÂDİKÜM ve İMÂİKÜM
Bu itirazla ilgili olarak söylenmesi gereken iki şey var:
(1)"Köleleriniz" ve "cariyeleriniz"in Arapça metindeki karşılığı "ibâdiküm" ve "imâiküm"dür; klüpçü ulemanın öyle öne sürdüğü gibi MA MELEKET EYMANÜKÜM değil.
Ma meleket eymanüküm, sizin YEMİNLE ya eş aldığınız kadınlardır yani özel nikahlı eşleriniz (23:6; 33:50; 33:52; 70:30) ya da yine YEMİNLE bakımını üstlendiğiniz erkek ve kız çocuklar (4:3; 4:24; 4:25; 24:31; 33:55).
Diyanetin ya da başka birinin Kuran çevirisinde örneğin CARİYELER kelimesi varsa hemen inanmayın. Arapça metne bakın. Eğer, Nur 32'de olduğu gibi, orada İMÂİKÜM deniyorsa çeviri doğrudur; yok, MA MELEKET EYMANÜKÜM deniyorsa çeviri yanlıştır.
(2)Kuran, köleliğin BİR ÇIRPIDA yasak edilmesini hükme bağlıyor. İçten inananlar o ayetlerin vahyinden sonra artık köle edinmiş olamaz.
Nur 32'de anılanlar ise yasak hükmünden önce edinilmiş olan kölelerdir; ki her fırsatta özgür bırakılıp TASFİYE edilmek durumundadır.
Nur 32 zaten bu tasfiye işlemine bir misaldir. Allah o ayette "Köle ve cariyeleri evlendirin ki özgürolsunlar; cariyelikleri, kula kullukları sona ersin!" diyor.
Ant içilip edinilenler ise onlardan tamamen farklı. Allah'ın dininde "ellerinizin altında sahip olduğunuz (CARİYELER)" diye bir hin oğlu hinlik yok.
EVLİ CARİYELERLE EVLİLİK
EVLİ cariyelerle evlenmek caizmiş. Bu pisliği Allah'ın dinine sıvaştırmak için Nisa 24'teki ma meleket eyman üküm üzerinde oynuyorlar:
Ve'l muhsenatü min en nisâi illa ma meleket eyman üküm.
Ve'l muhsenatü min en nisâi: korunan kadınlar illa: hariç, fakat ma: ki onlara
eyman üküm: yeminleriniz meleket: sahip oldu
yeminle edindikleriniz yani bakımını üstlendikleriniz
Ve korunan kadınlar. Ama bakımını üstlendikleriniz başka. (4:24)
Ne diyor Allah burda? Cevapı bu ayette ve bir sonraki ayet olan Nisa 25'te.
Bunun ardından onları mallarınızla istemeniz helal kılındı Ve uhılle ma verâe zaliküm en tebtegû bi emval iküm (4:24)
Demek ki (1)hem bakımı üstlenilenler hem de bağımsız kadınlar (muhsenat) size helaldır (2)ama bakımı üstlenilenlere yaklaşma şekliniz farklı olacaktır.
Nasıl farklı?
Onları sahiplerinin izniyle eş alın Fenkihû hünne biizniehlihinne (4:25)
İşte Allah'ın söylediği bu.
Bütün kadınlar İslamın koruması altındadır. Ama yetişkin kadınlar kendi kendilerini korurlar; kararlarını kendileri verirler. Örneğin dul kadınlar. Onlar "muhsenat" yani bağımsızdır. Evlenme teklifinizi onların kendilerine yaparsınız.
Öte yandan bakımı üstlenilenler, onları üstlenen ailenin koruması altındadır; evlilik için ailenin izni şarttır. Bakımı üstlenilmiş olanları, aileden isteyeceksiniz.
Bunun ardından ma verâe zaliküm yani bu farklı yaklaşımın ardından onları mallarınızla isteyebilirisiniz (4:24).
Malî imkanlarınıza göre onlara mehir önererek, giderlerini karşıladığınız nişan törenleri yaparak, nişan yüzüğü gibi takılar alarak...
***
Nisa 24'te, eklemesiz çıkarmasız, söylenen budur. Ama bakın klüpçü ulema, bunu nasıl çarpıtır:
Bir de, harb esiri olarak sahibi bulunduğunuz cariyeler müstesna, evli kadınlarla evlenmeniz de size haram kılındı. (Elmalılı)
Demek neymiş?
Sahibi bulunduğunuz cariyeler müstesna imiş; onların evli olanlarıyla evlenmeniz caizmiş.
El insaf... Bakın ayetin Arapçasına: Ve'l muhsenatü min en nisâi illa ma meleket eyman üküm. Mealdeki kelimeler orda yok.
Harp yok. Esir yok. Cariyeleriniz -imaiküm- yok. Evli cariyeler yok.
Peki, sizin "EVLİ cariyelerle evlenmek caizdir," deyip İslamı bu kadar küçük düşürmeye hakkınız var mı?
EVLİ HRİSTİYAN VE MÜSLÜMAN ESİRELER
Kıbrıs'lı Rumların, savaşta esir aldıkları evli Müslüman kadınlarla evlenmesi caiz midir; razı mısınız? Peki. Kıbrıs'lı mücahitlerin, esir aldıkları evli Rum kadınlarla evlenmesi hak mıdır; caiz midir?
Nisa 24'ün "meal"lerini okurken bu soruların cevabını düşünün lütfen:
Arapça metin: Ve'l muhsenatü min en nisâi illa ma meleket eyman üküm.
Lafzî çeviri: Ve korunan kadınlar. Ama ant içip edinmiş olduklarınız hariç.
***
Mealler:
Harpte elinize geçmiş kadınlar hariç olmak üzere, nikahlı kadınlarla evlenmeniz de haram kılınmıştır. (Y N Öztürk)
Ayrıca yeminlerinizin hak sahibi oldukları hariç,evli kadınlar ... (E Yüksel)
Bir harb esiri olarak sahibi bulunduğunuz cariyeler müstesna, evli kadınlarla evlenmeniz de size haram kılındı. (Elmalılı)
Evli kadınlarla evlenmeniz de haram kılındı. Sahibi bulunduğunuz câriyeler müstesna. (İ H Bursevî)
(Savaşta esir olarak) elinize geçenler müstesna, başkalarıyla evli kadınlarla evlenmeniz de yasaklandı. (Mevdudi)
(Savaşta tutsak olarak) ellerinize geçen (câriyeler) müstesna, evli kadınlar(la evlenmeniz) de haramdır. (S Ateş)
***
Süleyman Ateş'in mealini en sona yazdım çünkü o, kendi mealine koyduğu halde Arapça metinde karşılıkları bulunmayan kelimeleri parantez içine alma dürüstlüğünü göstermiş. Yani mealen "Bunları Allah söylemiyor; ben ekledim," deyip bir bakıma özür diliyor.
Allah'ın sözleri içinde savaş kelimesi yok; esir yok; cariye yok, evli câriye yok; evlenmeniz yok.
Şimdi bir daha soralım:
Kıbrıs'lı Rumların, savaş sırasında esir aldıları evli Müslüman kadınlarla evlenmeleri caiz midir? Peki. Kıbrıs'lı mücahitlerin, esir aldıkları evli Rum kadınlarla evlenmeleri caiz midir?
Yani klüpçü ulemanın bu meallerde söylediğini İslamın Allah'ı sahiden söylüyor olabilir mi?
MEKKE’DE KARIMIN IRZI TEHLİKEDE
Camilerde toplantılar düzenleyip hacı adaylarına hac "menasık"ı hakkında bilgi veriyorlar. Ben üç toplantıya katıldım. Üçünde de üstüne basa basa şu uyarıda bulundular:
Mekke'de karınızla birlikte taksiye binerseniz aman dikkat edin. Karınız sizden sonra binsin; sizden önce insin. Yoksa şoför karınızı kaçırabilir.
Ama neden?
Mekke'li şoförler Müslüman değil mi? Müslüman. Yanımdaki hanımın benim nikahlı kadınım olduğunu göre göre ırzına mı geçecekler? Evet.
Senden ricam...üvey evlat olayına bakışını bizimle burada yeniden paylaşman.
Bunun ant içilip edinilenler -ma meleket eyman- ile yakından ilgisi var. Çünkü başkasının çocuğunu evlatlık almak Müslümanlara yasak (33:4) ama sahipsiz garibanlara sahip çıkmak ta farz. Müslümanlar bu farzın gereğini o garibanların bakımını üstlenerek yerine getirebilir, ki Kuranî söylemde bunun karşılığı "ma meleket eyman"dır.
Peygamberin ailesi sahip çıktı mı garibanlara? Kesinlikle evet. Ahzab 55'ten anlaşılıyor bu:
Peygamber hanımlarına şu kimseler sakıncalı değildir:
onların ant içip edindikleri ma meleket eyman ühünne
Bu kadar açık ve net. Peygamber eşleri ant içip edindikleri o kimseleri asla yabancı değil de aileden sayıyorlar. O yüzden onlarla birlikte olmalarında bir sakınca yok. Kaç göç yok. Namahrem kuruntusu yok.
Ne yazık ki klüpçü ulema bu Kuranî gerçeği de çarpıtmış, Allah'ın dinini bakımı üstlenilen o garibanlara zulmetmenin aracı haline getirmiş durumdalar.
Örneğin Hayrettin Karaman diyor ki:
"İslam'da aile fertleri arasında mahremlik, namahremlik ilişkisi vardır; bazı yakın akraba yanında örtünme, bir yerde beraber bulunma, seyahat etme... hükümleri, daha uzak akrabaya göre farklıdır. Evlatlık edinilen ve eve alınan bir kız veya erkek çocuk büyüdükçe -himaye edilen bir yabancı değil de evlat olarak telakki edilirse- kadın erkek ilişkilerine ait emir ve yasaklar çiğnenecektir." (http://www.hayrettinkaraman.net/sc/00103.htm)
Lütfen düşünün. İçinde yaşadığınız bir ailenin sizi yabancı saymasının ve sevgisizliğe mahkum etmesinin ne amansız bir zulüm olduğunu düşünün.
İman ve vicdan sahibi Müslümanların bu zulme hayır demesi gerekirdi. Neden sustular şu ana kadar; neden hâlâ taş gibi susuyorlar?
Bence susmak iki şeydendir,ya cehalet ve kuranı bilmemek ya da abilerimiz,üstadlarımız daha iyi bilir,biz kimiz,siz kimsiniz ..şeklinde kendini ve sorgulayanları aşağılamadan dolayıdır.Oysa Yüce Allah, düşünüp akletmeyenlerin,efendilerini akıllarıyla hareket edenlerin ateşe girecek kişiler olacağını açıkça bildiriyor.Allah bizi böyle kişilerden olmaktan korusun.Selam ve dua ile.
__________________ ''Eğer biz bu Kur'anı bir dağın üzerine indirseydik,kesinlikle onun,Allah korkusuyla baş eğerek parça parça olduğunu görürdün..''Haşr:21
"Ant içip edinlenler"in 24:31'deki "ziynetler"le ilgisi ise ayette onların da anılmasından kaynaklanıyor. Tesettürcülerin iddiasına göre ziynetler, bir müminenin avret yerleridir. Saç, gerdan, memeler gibi:
ziynetlerini kimseye açmasınlar - la yübdîne ziynet ehünne
fakat "ant içip edindikleri"ne hariç - illa ma meleket eyman ühünne
Deme ki onlaraaçılabilir. Kim onlar? Tesettürcüler iddia ediyor ki onlar inanan bir kadının cariye ve köleleridir yani dişi ve erkek kulları.
İşte köleler inanan kadına mahrem ilan edilmek suretiyle İslama fuhuş böyle boca ediliyor. Çünkü mahrem, evlenilmesi yasak demek; oysa köle, sahibesine mahrem değildir; kadın isterse kölesiyle evlenebilir.
Rûhu'l-Beyân müfessiri İsmail Hakkı Bursevî'nin açıklamasına bakın:
"Ellerinin altında bulunanlara, cariyelere... Kadının sahip olduğu eğer köleyse kendisine yabancı erkek hükmündedir. Bu köle ister iğdiş edilmiş olsun ister cinsî temas gücüne sahip olsun, aynıdır. Nitekim Ebu Hanife'nin görüşü bu olduğu gibi çoğu ulemanın görüşü de bu doğrultudadır. Bu sebeple, kadının o köle ile hacca gitmesi veya yolculuğa çıkması câiz değildir. Fakat kölenin kendisini şehvetten emin hissetmesi durumunda hanımına bakması câizdir."
Gördünüz mü tesettürcünün aklı ne kadar karışık! Câizdir diyor; câiz değildir diyor! Yani ne diyor; câiz midir, değil mi?
Kölenin kendisini şehvetten emin hissetmesi durumunda...
Ve Süleyman Ateş'in açıklaması... Lütfen düşüne düşüne okuyun:
"Malikesi, kölenin mahremidir. Evin içinde bunlardan kaçmak güçtür..." (Ahzab 55'in tefsiri).
"Âyette anılan mahremler, kadının her yerine bakabilirler." (Nur 31'in tefsiri)
Nasıl; yüzünüz kızarmadı mı? Ve sanır mısınız ki "türban"lı tesettür uğruna fuhuşu İslama boca edenler yalnızca bunlardır? Hayır. "Ziynetler örtülmesi gereken yerlerdir!" diyen herkes, örneğini Hayrettin Karaman*, birer fuhuş tellalıdır.
Hattâ hattâ bu tesettürcüler iddialarını ispat etmek için şunu rivayet ederler:
Hz Peygamber ve kölesi bir gün Fatıma'nın evine gelmiş; Hz Fatıma panik içinde başını entarisiyle örtmeye çalışırken apışarası dahil vücudunu beline kadar açınca Hz Peygamber onun utandığını görmüş, "Zararı yok; yalnızca baban ve kölen var!" demiştir. (Enes b malik'ten Ebu Davud, Ahmed, Beyhaki'den aktaran Mevdudi: Tefhimu'l Kur'an, Nur 32 tefsiri)
Yani bu zevat kölelik ve tesettür pisliğini İslama sıvaştırmak için Allah'ın Elçisini, kızını kölesine peşkeş çeken bir pzvnk yapıp çıkarlar. Gözleri öylesine dönmüştür.
Devam edeyim mi; bu kadar yeter mi?
Hasan Akçay
_________________________
*
"Nur ve Ahzâb surelerinde hem başörtüsü (hımâr) hem de -bugün adına çarşaf denilen ve vücudu baştan aşağı örten- cilbâb, özel kelimeleriyle açıkça zikredilmektedir. Bunlardan başörtüsü ve aynı yerde geçen zinetin -ki, örtülmesi gereken yerler demektir- örtülmesi hükmü bütün asırlarda İslam ulemasının ittifakı ile ortaya konmuştur; el, yüz, ayak konularındaki detay dışında bir ihtilaf, bir tartışma olmamıştır. (YENİ ŞAFAK, 26 Haziran 2005)
İnan şu an çok sevinçliyim. Kalbime su serptin kardeşim.
Güzel dinimizi maskara eden utanmaz mahlukların maskeleri bir bir düşüyor hamd olsun.
Lütfen ve Allah rızası adına devam Hasan.
Allah’ın dinini anlaşılmaz, yaşanmaz ve hatta iğrenç kılan, İslam dinini yozlaştıran, insanları dinden-imandan soğutan çarpık anlayışları ortaya koyanlardan ve doğrusunun ne olduğunu açık bir şekilde dile getirenlerden ve böylece dine en büyük hizmeti yapanlardan Allah razı olsun.
Dört eş ve sınırsız sayıda cariye sahibi olunabileceğini İslam Dinine sokan şehvetperest harem ağaları dinimize en büyük ihaneti yapan şahıslardır.
Şehvetperest anlayışlarını dinleştirenler, bunları ayetlerin mealleriyle oynamak suretiyle yapanlar, bir de tefsirle bu sapkınlıklarını pekiştirenler ahirette nasıl hesap verecek? Dinimizi yozlaştırmanın ve dünya insanlarını islam’dan soğutmanın bedeli nasıl ödenecek?
Sert bir üslup kullandığımın farkındayım ama ne yapayım içim yanıyor. Lütfen mazur görün. Şu ayet meallerini okuduğumda içim kan ağlıyor. Benim dinim böyle olmamalı diyorum bir insan olarak…
[033.050] [DI] Mehirlerini verdiğin eşlerini, Allah'ın sana ganimet olarak verdiği cariyeleri…
[004.003] [DI] …şayet, aralarında adaletsizlik yapmaktan korkarsanız bir tane almalısınız veya sahip olduğunuz ile yetinmelisiniz….
[004.024] [DI] Evli kadınlarla evlenmeniz de haram kılındı. Maliki bulunduğunuz cariyeler müstesna…
[023.006] [E1] Ancak, eşleri ve sahibi bulundukları cariyelerine karşı durumları başka…
[024.033] Dünya hayatının geçici menfaatini elde etmek için, iffetli olmak isteyen cariyelerinizi fuhşa zorlamayın.
[033.052] [DI] Bundan sonra sana hiçbir kadın, cariyelerin bir yana, güzellikleri ne kadar hoşuna giderse gitsin, hiçbirini boşayıp başka bir eşle değiştirmen helal değildir…
[070.030] [E1] Ancak karılarına ve sahibi bulundukları cariyelere başka, çünkü bundan dolayı kınanmazlar.
Hasan kardeşim senden şu ayet hakkında bir açıklama rica ediyorum:
4.3 Yetimler konusunda adaleti koruyamayacağınızdan korkarsanız, sizin için temiz kılınan kadınlardan ikişer, üçer, dörder nikâhlayın. Eğer bu durumda adaleti gözetemeyeceğinizden korkarsanız, bir tek kadınla yahut yeminlerinizin/sağ ellerinizin sahip olduklarıyla yetinin. İşte bu, haksızlığa sapmamanız için en uygun yoldur.
Velisi olduğumuz Yetim kızlarla üçer, dörder evlenecek miyiz? Adaleti tesis edemeyeceğimizi anlarsak bir tek kadınla ve sınırsız cariyelerle mi yetinmek durumundayız.
Bu ayette (4.3) de acaba 5.3’teki gibi iki farklı ayetin birbirine içine geçmiş olması dolayısıyla iki farklı konunun aynı yerde işlenmiş olması durumu olabilir mi?
Hayır. Ayetin tek konusu var: yetim kadınlar. Doğru "meal"lendirme ise, ayetin siyak ve sibakıyla birlikte, şöyle olabilir:
Yetimlere mallarını verin. Temizi pisle değiştirmeyin. Onların malını kendi malınızla yemeyin; büyük günahtır bu (4:2).
Yetimlere haksızlık etmekten korkuyorsanız size yetki veren (yetim) kadınları ikişer, üçer, dörder evlendirin. Ama bunda adil olamamaktan korkuyoranız yalnızca birini ya da ant içip edinmiş olduklarınızı. Darda kalmaktan kurtulmanız için uygun olan budur (4:3).
Kadınlara mallarını hiçbir karşılık beklemeden verin. Ama onlar gönüllü olarak birazını size bırakırlarsa çekinmeden alın (4:4)
***
Görüldüğü gibi ayetteki NKH fiili, tıpkı 24:32'deki gibi, "evlendirin" anlamına gelecek şekilde harekelenince mevcut "meal"lerdeki çelişki ortadan kalkıyor.
Söylenen şudur:
Çok eşli olmanız adaletsizliğe yol açacaksa yetim kadınlarınızın yalnızca birini evlendirin ya da ant içip edinmiş oduklarınızı.
Sevgili Furkan,
Ben bu konuyu pek çok insanla müzakere ettim. Sorularla karşılaştım. Senin de aklına bir sürü soru geliyor olabilir. Lütfen sor. Ve beni eleştir.
Yalnız, çok eşlilik kendisine ait bir tartışma bölümünü hak edecek kadar önemli bir konu. Onun için "Çok eşliliği yasaklayan ayetler" başlığı altında yeni bir bölüm açalım. Orada devam edelim. Sorularını ve eleştirini lütfen orada dile getir.
Sevgiyle,
Hasan Akçay
__________________ Yunus 105. Şu da emredildi: "Yüzünü dine bir hanîf olarak çevir. Sakın müşriklerden olma!"
Sizin yetkiniz yok foruma yeni mesaj ekleme Sizin yetkiniz yok forumdaki mesajlara cevap verme Sizin yetkiniz yok forumda konu silme Sizin yetkiniz yok forumda konu düzenleme Sizin yetkiniz yok forumda anket açma Sizin yetkiniz yok forumda ankete cevap yazma