Şu da emredildi: Yüzünü dine bir Hanif olarak çevir. Sakın müşriklerden olma.
Yunus Suresi 105
Ben bir Hanif olarak yüzümü gökleri ve yeri yaratana döndürdüm. Müşriklerden değilim ben.
Enam Suresi 79
İbrahim ne bir Yahudi idi, ne de bir Hıristiyan. O sadece hanif bir müslümandı. O müşriklerden değildi.
Ali İmran Suresi 67
Şu da kuşkusuz ki, İbrahim başlıbaşına bir ümmetti; bir Hanif olarak Allah'ın önünde eğiliyordu. Müşriklerden değildi.
Nahl Suresi 123
De ki Allah doğrusunu söylemiştir / vaadinde sadıktır.Haydi artık Hanif olarak İbrahim'in Milleti'ne uyun! Müşriklerden değildi o.
Ali İmran Suresi 95
Allah'a ortak koşmadan, Hanifler olarak... Allah'a ortak koşan kişi, gökten düşmüş de kendisini kuşlar kapışıyor veya rüzgar onu uzak bir yere fırlatıp atıyor gibidir.
Katılma Tarihi: 11 ocak 2009 Yer: Micronesia Gönderilenler: 474
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
"Yeryüzünde hiçbir canlı yoktur ki, rızkı Allah'a ait olmasın." (Hûd, 26)
Sevgili dostlar,
Bir insan çalışır evine ekmek götürmek için çaba sarf eder.Binbir zahmetle kazanır.Ter döker.
Öte yandan bazıları "şanslı" doğmuştur? Elini nereye atsa bol bol...hatta bazıları için babaları,dedeleri kazanmıştır.
Ona harcamak düşer.
Kimi kanaatkardır kimide "neden?" diye sorgular.Olayın bir dini,birde felsefi boyutu var.Tabii ki birde Ekonomik boyutu
var.Kimi Fabrikator,kimi işci.Biri sermaye sahibi,diğeri Emek.
Bir bakmışsın Sel suları katmış önüne-biriktirip yığdıklarını-sonra "BAĞ SAHİBİNİN" durumuna düşmüşsün.
Elbette Allah Adil dir.Rızkı da Aklı da Allah vermiştir.Akıl neden ve nasılı sorgulamak üzere programlanmış.
Allahın Adaletini sorgulamak kimsenin haddi değil elbet.İnsanların ekseriyesi bol bol rızık karşısında şımarır,
"bunları aklım,bilgim becerim ile kazandım".der.Şükrü terkeder ve daha çok ister.
Kendisine bir felaket dokunduğunda da "Rabbim beni terketti" der.Hatayı kendisinde arayan azdır.
Aşağıda ki Ayetler ışığında ve sizlerinde katkıları ile Rızk kavramını incelemek istiyorum:
Rızık, son derece geniş kapsamlı bir kelime; yenen-içilen-hertürlü kullanılan-yararlanılan şey olduğu gibi, çocuk-eş-
yapılan çalışmalar -kişide meydana gelen ilim-yaşanılan tüm mânevi haller dahi bu kelime kapsamında değerlendirilir.
"Dedi ki: Ey kavmim görüşünüz nedir söyler misiniz? Ya ben Rabbimden apaçık bir belge üzerinde isem ve o da beni
kendisinden güzel bir rızk ile rızıklandırmışsa?" (Hûd, 88)
"Hiç şüphesiz, biz her şeyi bir ölçü ile yarattık." (Kamer, 49)"Kim Allah'tan korkup-sakı-nırsa, Allah ona bir çıkış
yolu gösterir; ve onu hesaba katmadığı bir yönden rızıklandırır. Kim de Allah'a tevekkül ederse, O, ona yeter. Elbette
Allah, kendi emrini yerine getirip-gerçekleştirendir. Allah, her şey için bir ölçü kılmıştır." (Talak, 2-3)
Rızık yüce Allah tarafından canlılara sunulan karşılıksız bir bağıştır ve fakat yüce Allah'ın iradesi doğrultusunda
takdir edilip bir ölçüye konulmuştur.
"O sabredenler, kendilerine bir musîbet/belâ geldiği zaman: İnnâ lillâhi ve innâ ileyhi râciûn (Biz Allah'ın kullarıyız
ve biz O'na döneceğiz)' derler." (Bakara: 2/156)
__________________ "Allah dilemedikçe siz bir şey dileyemezsiniz"
çok önemli bir konuya temas etmişsin, Allah razı olsun.
bir bakış ve bir açılım getirebilir mi düşüncesiyle, aşağıdaki alıntıyı bu konuya bir katkı olarak sunmak istiyorum :
Rızk Kavramının Kur'an'da İfade Ettiği Anlam
"Rızk" bildiğimiz bir kavramdır. Kullanıldığı yerlere baktığımızda bu kavramın bir tür bağış anlamını içerdiğini anlıyoruz. Kralın ordusuna verdiği rızk gibi. Nitekim kralın ordusu için verdiği maaşa "rezkat" denir. Bu ifade genellikle yiyecek anlamında kullanılır. Şu ayette olduğu gibi: "Onların yiyeceği (rızkı), giyeceği� çocuk kendisinin olana aittir." (Bakara, 23)Bu ayette "giyecek" rızk olarak nitelendirilmemiştir.
Sonra kavramın anlamı biraz daha genişlemiş ve insanla ilgili her türlü yiyecek "rızk" olarak nitelendirilmiştir. Adeta şans ve talih türün-den; verenin kim olduğu bilinmese de bir bağış olarak algılanmıştır. Bir süre sonra daha da genellik kazanmış ve insana yararı dokunan her şeyi kapsayacak şekilde algılanmıştır. Bunların yiyecek türünden olması şart değildir. Mal, makam, aşiret, yoldaşlar, güzellik ve bilgi gibi. Nitekim yüce Allah bir ayette şöyle buyurmuştur: "Yoksa sen onlardan haraç mı istiyorsun? İşte Rablerinin haracı daha hayırlıdır. O, rızk verenlerin en hayırlısıdır." (Mü'minun, 72) Bir diğer ayette Şuayb peygamberin diliyle şöyle buyuruyor: "Dedi ki: Ey kavmim görüşünüz nedir söyler misiniz? Ya ben Rabbimden apaçık bir belge üzerinde isem ve o da beni kendisinden güzel bir rızk ile rızıklandırmışsa?" (Hûd, 88) Burada kastedilen peygamberlik ve bilgidir. Konuyla ilgili birçok ayet örnek gösterilebilir.
"Hiç şüphesiz, rızk veren O, metin kuvvet sahibi olan Allah'tır." (Zariyat, 58) ayeti belirleyici sınırlandırıcı ifade tarzıyla sırasıyla şu hususları ifade etmektedir:
Birincisi: Rızk, özü ve gerçeği itibariyle Allah'tan başkasına nispet edilmez. Gerçi aşağıdaki ayetlerde olduğu gibi bazı yerlerde rızk O'ndan başkasına da nispet edilmiştir: "Allah rızk verenlerin en hayırlısıdır." (Cuma, 11)Bu ayette rızk verenlerden söz edilmiş ve yüce Allah'ın onların en hayırlıları olduğu vurgulanmıştır. "bunlarla onları rızıklandırıp giydirin." (Nisâ, 5) Ancak bu tür ifadelerde de dolaylı nispete işaret edilmiştir. Nitekim mülk ve izzet de Allah'ındır. Ama O'nun bağışı ve izniyle başkaları da bunlara sahip olurlar. Şu halde rızk veren O'dur, başkaları değil.
İkincisi: İnsanların varlıklarını sürdürmek için yararlandıkları ve elde ettikleri hayırlar onların rızıklarıdır ve onları veren yüce Allah'tır. Sayısı oldukça kabarık olan rızk ayetlerinin yanı sıra diğer birçok ayet buna delalet etmektedir. Yaratma, emir, hüküm, mülk, irade, tedbir ve hayır gibi olguların sırf Allah'ın tekelinde olduğunu belirten ayetler gibi.
Üçüncüsü: İnsanların haram yollardan yararlandıkları şeyler, günaha sebep oluşturdukları için yüce Allah'a nispet edilmezler. Çünkü yüce Allah, günahın teşri açısından kendisine nispet edilmesini reddetmiştir. Yüce Allah konuyla ilgili olarak şöyle buyuruyor: "De ki: Şüphesiz Allah, çirkin hayâsızlıkları emretmez. Bilmediğiniz bir şeyi Allah'a karşı mı söylüyorsunuz?" (A'râf, 28) "Şüphesiz Allah, adaleti, ihsanı... emreder... Çirkin utanmazlıklardan... sakındırır."(Nahl, 90) Yüce Allah, bir şeyi emredip sonra onu nehyetmekten veya bir şeyi nehyedip sonra insanlara yönelik rızkını ona hasretmekten münezzehtir.
Haram yollardan gerçekleşen yararlanmanın yasal açıdan rızk sayılmaması ile varoluşsal açıdan rızk sayılması arasında bir çelişki yoktur. Çünkü varoluş bağlamında yükümlülük sözkonusu olmaz; dolayısıyla, bunu bir çirkinlik de izlemez. Kur'an'da rızkın genelliğine işaret eden ayetler, konuyu varoluşsal açıdan ele alıyorlar. İlahi mesaj sadece basit ve sıradan zihinlere hitap etmediği için bu tür zihinlerin bulunmamaları adına kimi gerçek bilgilere değinmekten kaçınmaz. Hiç kuşkusuz Kur'an, tüm kalpler için bir şifadır. Ondan ancak hüsrana uğrayanlar zarar görürler. Yüce Allah şöyle buyuruyor: "Kur'an'dan mü'minler için şifa ve rahmet olan şeyleri indiriyoruz. Oysa o zalim-lere kayıplardan başkasını arttırmaz." (İsrâ, 82)
__________________ Andolsun, size öyle bir kitap indirdik ki sizin bütün şeref ve şanınız ondadır. Hâlâ aklınızı kullanmayacak mısınız? ENBİYA 10
Ayrıca
bazı ayetlerde Nemrut, Firavun gibilerinin sahip oldukları mülk ve
Karun gibi insanların ellerindeki mal ve çekici süsler, yüce Allah'ın
vergisi olarak değerlendirilir. Bunun nedeni tüm bunların yüce Allah'ın
izniyle gerçekleşmiş olmasıdır. Allah bunu onlara bir sınama aracı
olarak vermiştir. Onların aleyhindeki kanıtı tamamlamak, onları
desteksiz ve dayanaksız bırakmak ve onları yavaş yavaş korkunç
akıbetlerine doğru sürüklemek ve benzeri şeyleri istemiştir. Bütün bunlar teşriî nispet edişlerdir. Bu şeyin çirkinliklere sebep olmasına karşın yasal açıdan yüce Allah'a nispet edilmesinin sakıncası olmadığına göre, çirkinliğe ve güzelliğe yer olmayan varoluşsal bağlamda nispet edilmesinin hiçbir sakıncası yoktur.
Öte yandan yüce Allah kendisi tarafından yaratılmış bulunan her şeyin, katında bulunan rahmetinin hazinelerinden indirildiğini belirtmiştir. "Hiçbir şey yoktur ki, hazineleri bizim katımızda olmasın; ancak onu belirlenmiş bir miktar olarak indiririz." (Hicr, 21) Bir diğer ayette, katında olan şeylerin "hayr" olduğunu belirtmiştir: "Allah katında olan ise hayırdır." (Kasas, 60)Bu iki ayeti ve aynı hususa temas eden diğer ayetleri bir arada düşündüğümüz zaman şu anlamı elde ederiz: İnsanın bu evrende elde ettiği ve hayat boyunca giyindiği her şey, Allah'tandır ve yararlandığı, nimetlendiği bir hayırdır. Aşağıdaki ayetlerden de bu anlamı algılayabiliriz: "Ki O, yarattığı her şeyi güzel yapandır." (Secde, 7) "İşte bu, sizin Rabbiniz Allah'tır; her şeyin yaratıcısıdır; O'ndan başka ilah yoktur." (Mü'min, 62)
İlahi bağışlardan bazılarının şer nitelikli ve zarar verici özellikte olmasına gelince; bunların şer ve zarar verici olmaları görecelidir. Özellikle isabet ettikleri kişiyle ilgilidirler. Ama başkaları ve evrensel sistem içindeki sebepleri ve nedenleri açısından hayır nitelikli ve yararlıdırlar. Nitekim şu ayette bu noktaya dikkat çekiliyor: "Kötülükten sana ne gelirse, o da kendindendir." (Nisâ, 79) Önceki bölümlerde konuyla ilgili açıklamalara yer verdik.
Kısacası, yüce Allah'ın kullarına bahşettiği şeylerin tümü hayırdandır ve bütünüyle hayırdır. Kullar onlardan yararlanırlar. Dolayısıyla anlam örtüşmesi itibarıyla rızk kabul edilirler. Çünkü rızık; rızk bahşedilen kimsenin yararlandığı bağıştan başka bir şey değildir. Şu ayetten bu anlama yönelik bir işaret algılamak mümkündür: "Senin Rabbi-nin rızkı hayırlıdır." (Tâhâ, 131)
Bu açıklamalardan anlıyoruz ki: Kur'an'da yapılan açıklamalara göre rızk, hayır ve yaratma olguları somut örnek bağlamında eşittirler. Dolayısıyla her rızk hayırdır ve yaratılmıştır. Her yaratılmış da rızktır ve hayırdır. Aradaki tek fark şudur: Rızık, kendisiyle rızıklanmayı gerektirecek bir öngörüye muhtaçtır. Örneğin gıda maddeleri beslenme gücü için rızktır. Çünkü bu güç gıdaya muhtaçtır. Beslenme içgüdüsü insan bireyi için rızktır. Çünkü birey bu güce muhtaçtır. Yine birey anne-babası için bir rızktır. Çünkü ondan yararlanırlar. Aynı şekilde insanın varlık dediğimiz ilahi nimetten yoksun oluşunu tasavvur ettiğimiz zaman varlığın da insan için hayır olduğunu görürüz. Yüce Allah bir ayette şöyle buyuruyor: "O, her şeye yaratılışını verendir." (Tâhâ, 50)
Hayır kendisini talep eden birinin var olmasına muhtaçtır. Bu kimse, karşısına çıkan şeyler arasında istediğini seçmek durumundadır. Şu halde gıda maddeleri, beslenme içgüdüsü için hayırdır. Elbette bu içgüdü onlara muhtaç olduğu, onları talep ettiği ve karşısına çıktıklarında onları seçip, başkalarına tercih ettiği takdirde söz konusudur. Yine beslenme içgüdüsü insan için hayırdır. İnsanın varlığa muhtaç ve onu talep eden olduğunu düşündüğümüzde varlığın da onun için hayır olduğunu anlarız.
Yaratma ve var etme olguları ise, anlamlarının gerçeklik kazanması için gerçek ya da varsayılan bir şeye ihtiyaç duymazlar. Örneğin gıda, kendisi olarak yaratılmış ve mevcuttur. Yine beslenme iç güdüsü ve insanın kendisi de yaratılmıştır.
Her rızk Allah'ın olduğuna ve her hayır salt O'na ait olduğuna göre yüce Allah'ın bahşettiği her bağış, kullarının üzerine indirdiği her hayır ve verdiği her rızk, karşılıksız olarak meydana gelmiştir. Bunların karşılığında herhangi bir şey alınmış değildir. Çünkü bizim varsaydığımız her şey gerçek anlamda Allah'a aittir. Bir başkasının Allah üzerinde hak iddia etmesi söz konusu değildir. Çünkü hiçbir kimsenin Allah üzerinde herhangi bir hakkı yoktur.Onun rızık konusunda olduğu gibi, kendisi üzerinde bir şeyi hak kılması başka. Yüce Allah rızıkla ilgili olarak şöyle buyuruyor: "Yeryüzünde hiçbir canlı yoktur ki, rızkı Allah'a ait olmasın." (Hûd, 26) "Göğün ve yerin Rabbine andolsun ki, şüphesiz, o sizin konuştuklarınız kadar, elbette kesin bir gerçektir." (Zariyat, 23)
__________________ Andolsun, size öyle bir kitap indirdik ki sizin bütün şeref ve şanınız ondadır. Hâlâ aklınızı kullanmayacak mısınız? ENBİYA 10
Şu halde rızık yüce Allah üzerinde bir hak oluşuyla birlikte, Allah tarafından hak kılındığı için O'nun bir bağışı olarak algılanmasıdır; hak kılınan kimsenin kendisi açısından hakedişi sözkonusu değildir. Yalnızca yüce Allah'ın kendisi üzerinde hak kılması açısından bir hakdır.
Buradan da anlaşılıyor ki, haram şeylerden rızıklanan insan için, yasama açısından helal şeylerden bir rızık tasarlanmıştır. Çünkü yüce Allah, insan için kendisi üzerinde hak ve değişmez bir rızık öngörüp sonra onu haram şeylerden rızıklandırmaktan, ardından onu bu davranıştan nehyedip cezalandırmaktan münezzehtir.
Konuya değişik bir açıdan yaklaşacak olursak: Rızık, hayır nitelikli ilahi bir bağıştır. Dolayısıyla Allah'ın kullarına yönelik rahmetidir. Bilindiği gibi iki türlü rahmet vardır. Biri geneldir ve mü'min-kâfir, takva sahibi-günahkar, insan-insan olmayan tüm yaratılmışları kapsamına alır. Ötekisi özeldir ve mutluluk yolunda gerçekleşir. İman, takva ve cennet gibi. Aynı şekilde rızkın da genel bir türü vardır. Bu, genel nitellikli ilahi bağıştır ve tüm varlıklara varlıklarını korumaları ve sürdürmeleri için sunulmuştur. Rızkın diğer bir türü de özel niteliklidir ve bu da helal dairesinde gerçekleşir.
Genel rahmet ve genel rızık önceden yazılmış ve ilahi öntasarım kapsamında takdir edilmiştir. Yüce Allah konuyla ilgili olarak şöyle buyuruyor: "Her şeyi yaratmış ve onu belli bir düzen içinde takdir etmiştir." (Furkan, 2)Aynı şekilde özel nitelikli rahmet ve rızık da önceden yazılmış ve ilahi öntasarım kapsamında takdir edilmiştir. Nitekim -özel nitelikli rahmet olan- hidayet de yasama (teşri) nitelikli olarak önceden yazılmış ve tasarlanmıştır. Mü'min-kâfir tüm insanlara yönelik olarak. Peygamberler bunun için gönderilmiş, kitaplar bunun için indirilmiştir. Konuyla ilgili olarak yüce Allah şöyle buyuruyor: "Ben, cinleri ve insanları yalnızca bana ibadet etsinler diye yarattım. Ben onlardan bir rızık istemiyorum ve onların beni doyurup-beslemeleri-ni de istemiyorum. Hiç şüphesiz rızık veren O, metin kuvvet sahibi olan Allah'tır." (Zariyat, 58) "Rabbin, O'ndan başkasına kulluk etmemenizi emretti." (İsrâ, 23) Şu halde hidayet üzere olmayı gerektiren ve ona bağlı olarak anlam kazanan ibadet, yasama nitelikli olarak tasarlanmış, takdir edilmiştir.
Aynı şekilde -helal dairesine özgü bir husus olan- özel nitelikli rızık da tasarlanmış ve önceden takdir edilmiştir. Bu hususla ilgili olarak yüce Allah şöyle buyuruyor: "Çocuklarını hiçbir bilgiye dayanmaksızın akılsızca öldürenler ile Allah'a karşı yalan yere iftira düzüp Allah'ın kendilerine rızık olarak verdiklerini haram kılanlar elbette hüsrana uğramışlardır. Onlar, gerçekten şaşırıp sapmışlardır ve doğru yolu bulamamışlardır." (En'âm, 140) "Allah rızıkta kiminizi kiminize üstün kıldı; üstün kılınanlar, rızıklarını ellerinin altında bulunanlara onda eşit olacak şekilde çevirip-verici değildirler." (Nahl, 71) Görüldüğü gibi, yukarıda sunduğumuz iki ayet, kesin mutlak ifadelidirler. Kâfir-mü'min, helalden rızıklanan ve haramdan rızıklanan herkesi kapsamaktadır.
Şunu da kesin olarak bilmek gerekir: Rızık, anlamını açıklarken de vurguladığımız gibi, ilahi bağıştan belli bir oranda yararlanılan şeydir. Dolayısıyla, kendisine çok mal verilmiş olup, bunun ancak az bir kısmını yiyen kimsenin rızkı, sadece yediği kısımdır. Geri kalan fazlalık ancak veriliş açısından rızık sayılır yeme açısından değil. Şu halde rızkın bolluğu veya azlığı malın çokluğu veya azlığı, demek değildir. " Yeryüzünde hiçbir canlı yoktur ki rızkı Allah'a ait olmasın. Onun karar yerini de ve geçici bulunduğu yeri de bilir. Bunların tümü apaçık bir kitapta yazılıdır." (Hûd, 6) ayetini tefsir ederken, rızık kavramıyla ilgili tamamlayıcı açıklamalar sunacağız.
Şimdi yeniden konumuza dönüyor ve "Sen, dilediğine hesapsız rızık verirsin." ifadesiyle ilgili olarak diyoruz ki: Rızkın hesapsız olarak tanımlanması, rızkın yüce Allah'tan oluşuna ve rızıklananların durumuna göre karşılıksız ve hak edişsiz olarak sunulmuş olmasına yönelik bir işarettir. Çünkü canlıların sahip oldukları yetenekler veya talep etme veya benzeri şeyler bütünüyle Allah'ın mülküdür. O halde bunlardan hiçbirisi O'nun bu bağışına karşılık sözkonusu edilemez. Bu yüzden Yüce Allah'ın rızkı hesapsızdır.
Rızıkla ilgili bir hesabın olmayışının takdirle irtibatlandırılması, yâni rızkın sınırsız ve ölçüsüz olması şeklindeki bir değerlendirme aşağıdaki ölçüyle ilgili ayetlerle bağdaşmıyor: "
__________________ Andolsun, size öyle bir kitap indirdik ki sizin bütün şeref ve şanınız ondadır. Hâlâ aklınızı kullanmayacak mısınız? ENBİYA 10
"Hiç şüphesiz, biz her şeyi bir ölçü ile yarattık." (Kamer, 49)"Kim Allah'tan korkup-sakı-nırsa, Allah ona bir çıkış yolu gösterir; ve onu hesaba katmadığı bir yönden rızıklandırır. Kim de Allah'a tevekkül ederse, O, ona yeter. Elbette Allah, kendi emrini yerine getirip-gerçekleştirendir. Allah, her şey için bir ölçü kılmıştır." (Talak, 2-3) Rızık yüce Allah tarafından canlılara sunulan karşılıksız bir bağıştır ve fakat yüce Allah'ın iradesi doğrultusunda takdir edilip bir ölçüye konulmuştur.
Yukarıda sunduğumuz iki ayetten sırasıyla şu hususlar anlaşılıyor:
Birincisi: Bütün mülk=hakimiyet ve sultanlık Allah'ın olduğu gibi mülkiyet=sahip olma da tamamen Allah'a aittir.
İkincisi: Bütün hayır O'nun elindedir ve O'ndandır.
Üçüncüsü: Rızık Allah tarafından kullarına karşılıksız ve hakediş-siz olarak sunulan bir bağıştır.
Dördüncüsü: Hiç kuşkusuz, mülk, izzet ve daha sonra mal, mevki ve güç gibi itibarî olan tüm toplumsal hayırlar ve benzeri şeyler yararlanılan rızkın kapsamına girerler.
Sizin yetkiniz yok foruma yeni mesaj ekleme Sizin yetkiniz yok forumdaki mesajlara cevap verme Sizin yetkiniz yok forumda konu silme Sizin yetkiniz yok forumda konu düzenleme Sizin yetkiniz yok forumda anket açma Sizin yetkiniz yok forumda ankete cevap yazma